Adli komedyasi
Download 254.88 Kb. Pdf ko'rish
|
Dimitraki Bulgar’ın namusu üzerine abartılı konuşmalara başlar, hademe ise onunla alay eder, “kız kardeşi kaçırılınca canı yanmış da Bulgar olmuş” diye söylenir. Dimitraki namussuz Margaridi’nin yaptığı alçakça işten intikam almaları için kader arkadaşlarından destek ister. Af dileyerek gençleri vatanperver olmaya davet eder. Bulgar namusu hakkında yine abartılı konuşmalar yapar: “Tanrım, Bulgar namusunun ne demek olduğunu herkes biliyor. Eğer ben de bir Bulgar isem…” ama diğerleri onun sözünü tamamlamasına izin vermezler. Dimitraki incittiği herkesten af diler. Mityo yardım etmeye hazırdır çünkü Bulgar şerefinin yabancı namussuzların kastinden korunması gerektiği kanaatindedir. Burada yalnızca Anka’nın namusundan 53 değil, halkın namusundan da bahsedilir: “Yabancı şerefsizlerin halkın namusuyla oynamayı âdet edinmelerine izin vermemeliyiz, o hayırsızdan intikamımızı almalıyız.” Herkes firarilerin izini sürmek, onlara ulaşmak ve Margaridi’den öç almak için harekete geçmeye hazırlanır. Mityo, Gergi, Penço silahlarını alırlar, birbirlerine tüfek ve kılıç verirler. Önce asılı tüfekler patlamaya başlar. Zlata, Anka’nın bulunması için onlarla gelmek ister. Mityo, Zlata’yı kabul eder ve Dimitraki de onlara eşlik eder. Rayço’ya da bir tüfek verilir ama onun “el âlemin kızı” için dövüşmeye niyeti yoktur. Stoyna Nine gençleri uğurlar ve onlardan Margaridi’yi bulduklarında, saçını kesmelerini rica eder. II.2.5. Beşinci Perde Son perdede artık olayların geliştiği yer değişmiştir, olaylar sıradan bir köy evinde geçer. Birinci Sahne’de tek başına gördüğümüz Anka düşünceli düşünceli oturur. Vicdanı canını acıtmaya başlamış ve içine düştüğü bu alçakça hareketini ancak şimdi anlamıştır. Aldatıldığını ve bunun için geç kaldığını hisseder. Anka, Margaridi’nin gözünde başı aşağı düşmüştür: “Onun ne imanı, ne tanrısı, ne de sevgisi varmış; irademe tecavüz etti, vicdanımı zorladı; namusumu lekeledi, beni bedbaht etti!” 54 Anka, Margaridi’nin tatlı sözlerine nasıl kapıldığına ve böyle budala bir sebepten dolayı onun kendisini aldatmasına nasıl izin verdiğine içtenlikle üzülür. Uygarlığın ne olduğu konusunda Mariyka’nın akıllıca yürüttüğü fikirlerin ancak şimdi farkına varır. Boş yere Bulgarcanın ve Bulgarların küçümsenmesi hakkında yapılan gereksiz genellemelere gider. Kalbi ve ruhu parçalanmıştır çünkü acı gerçeği görmüştür: “Ah şu iğrenç uygarlık! Nasıl da utanç verici bir hale düşürdü beni!” Dramatiklik ve heyecan zirve yapmıştır, Anka ıstırap çeker ve kendi kendini azarlar. Sözlerinin arasında hep “ah” nidasını eklediği dikkat çeker, ses tonu kederli ve acıklı çıkar. İkinci Sahne’de Anka’nın yanına köylü bir kadın gelir, kadın Anka’ya pişmiş süt taşır. Anka içinden bunun süt değil de, zehir olmasını diler. Köylü kadından bir iyilik yapmasını ister, annesine nerede ve nasıl olduğuna dair haber göndermesini rica eder. Ancak köylü kadın, efendisinden korkar. Margaridi tüfekle ateş edeceği tehdidiyle onlara gözdağı vermiştir. Onun aklına niçin uyduğu ve ona razı olduğu için Anka’ya çıkışır: “Böyle kişiler köpek gibidir, Tanrı’dan korkmadın mı?” Anka’ya artık bir Bulgar olmadığını çünkü imandan çıktığını söyler. Kadının Anka’ya karşı merhameti yoktur: “Ne ekersen onu biçersin.” İçinden çıkılmaz bir durumdaki Anka, ona “Nereye gideyim?” diye sorar, kadın da sertçe 55 “Dünyanın öbür ucuna” diye cevap verir. Köylü kadın Anka’yla olan münasebetinde bir damla bile üzüntü hissetmez çünkü Anka çocuk değildir ve düşüncesizce attığı adımdan tümüyle sadece kendisi sorumludur: “Kandırmış seni. Tanrı sana hiç mi akıl vermedi?” Anka yine dara düşen bir Hıristiyan olarak merhamet ve yardım diler ama bu yola girdiğinden dolayı köylü kadın bu teklifi kabul etmez: “Hıristiyanlık senden çoktan gitmiş.” Bu ikili konuşmada merhametsizliğin olduğu göze çarpar, hatta insana yakışmaz bir kabalık vardır. Kim soyunu ve geldiği yeri kötülerse, onun orada olmaya hakkı yoktur. Geriye dönemez, affı yoktur çünkü bu en ağır ve çirkin suçlardan biridir. Yalnızca ölüm onu olanlardan arındırır. Cahil köylü Anka’ya son olarak: “Geber!” diye lânet okuyarak çıkar. Köylü kadının tavırlarından Anka, Margaridi’nin bir yere çıktığını anlar; belki de ava gitmiş olabilir, diye aklından geçirir. Anka tek kaldığında yine kaderine acımaya devam eder. Acısı şu gerçeği düşününce de artmış olur: “Bizim Bulgarlar, benim gibi davrananlara ne kadar da kötü bakıyorlar.” Bir ara ayak sesleri duyar ve lânet olası Margaridi’nin geldiğini düşünür. Üçüncü Sahne’de Margaridi kibirle içeriye girer ve birkaç Fransızca kelime söyleyerek Anka’yı kucaklamak ister ama Anka geri çekilir. 56 İkisi de çekişmeye başlar ve karşılıklı olarak birbirlerini incitirler. Margaridi’nin komplimanları artık bitmiştir, zira işini bitirmiştir. Ona göre artık Anka bir köledir: “Senin bana kompliman yapman gerekiyor” der. Uygarlığın kurallarına göre Anka, her bir Bulgar kadının olduğu gibi, köle olmak için doğmuştur. Genç kadın onun bu hilekârlığı karşısında hayret içinde donup kalır. Margaridi tamamıyla aklında çizdiği bu planları meydana çıkarır. Uygarlık şimdi başka bir planın içine girer. Genç kadın aldatılabiliyorsa, o artık uygar değil, sadece basit bir Bulgar’dır. Gerçek uygar kadınlar aldatılmaya müsaade etmezler. İşte bu yüzden uygar olanlar cahilleri aldatır ve kullanırlar, sonra da bir kenara atarlar. Avrupalılar da Bulgarlara karşı böyle davranırlar: “Yanınıza yanaşıp sizi menfaatleri için kullanır, bir takım yalanlarla kandırıp sahte işlerle paralarınızı kaparlar.” Ancak Anka konuşmayı kendi akıbetine çevirir. O, bu derece bir kötülüğün ve çirkince hilenin içine nasıl düştüğünü anlayamaz. Margaridi bunun basitçe sıraladığı ve sonuna kadar oynadığı rollerinden biri olduğunu cevaplar. Avrupa, Paris, Viyana ve Londra hakkında ettiği sözlerin sadece uydurma olduğunu, bu sözlerle onu kandırıp köye gelmeye ikna etmek için kullandığını itiraf eder. Bir Rum’a göre bu rol kötülük değil, yapabildiği en büyük hünerdir. 57 Yaptığı şeyi, Rumların bütün Bulgarlara yaptıklarıyla kıyaslar. Margaridi Rumların küçümsenen ve eğitimsiz Bulgarlardan en iyi para koparanlar oldukları gerçeğiyle gururlanır. Anka daha sonra onun kendisiyle ne yapacağını sorar. Margaridi, Anka’ya doyana kadar burada birkaç gün kalacaklarını, sonrasında onu evine gitmesi için bırakacağını söyler. “Ne soğan yemiş, ne soğana kokuyor. Uygar insanlar böyle yapıyorlar.” Ancak Anka babasının bütün bu olan bitene nasıl tepki vereceğini düşünür. Margaridi, Anka’yı avutmaya çalışır. İntikamdan korkmaz çünkü Bulgarlar ürkektir. Anka hiç de böyle düşünmez ve tanrıdan Margaridi’yi cezalandırmasını diler. “Benim masum gözyaşlarımın hesabı elbet sorulacak” diyerek sözünü tamamlar. Dördüncü Sahne’de odaya köylü kadın girer. Margaridi ona ne pişirmesini, ne getirmesini ve ayrıca av için gereken her şeyi hazır etmesini tembihler. Kadın Margaridi’nin duymaması için yana doğru konuşur. Bu, kadının Margaridi’ye karşı beslediği düşmanlığını saklamadığını gösterir. Bir Rum, Anka’yla alay eder. Köylü kadın onu iter ve oradan savuşur, Margaridi kılıcını çıkarır ve onu parçalara ayıracağı tehdidinde bulunur. Aynı zamanda bir gürültü duyulur ve Margaridi korkudan titrer. Beşinci Sahne’de Mityo, arkadaşları, Zlata ve Dimitraki içeri girerler. Mityo kılıcını çekerek Margaridi’ye meydan okur. Rum da kılıcını çeker. Dövüşmeye başlarlar ve Mityo Margaridi’yi yaralar. Margaridi yere yığılır ve titrek sesle “Canıma okudun” der. 58 Sahnenin devamında Anka annesine sarılır. Herkes şarkı söylemeye başlar, bu şarkıyla seyirciye komedyadan çıkarılması gereken dersler ve öğütler sıralanmıştır. Komedyanın final sahnesinde herkes şu şarkıyı söyler: Zamane gençliği, atalarının ve halkının adını Dürüstçe, şanla ve şerefle taşımalı. Kendisini uygarlığın parlaklığına kaptıran her genç Dünya âlem önünde gülünç hale düşer, Sonra aklının bir kısmı uçup gider. Her genç oğlan ve kız, kendi soyundan birini sevmeli, Çünkü tabiat da böyle bir aşkı emreder. Her şeye rağmen, halkımızın ananelerine sadık olalım. Yabancı olan bize uymaz çünkü başkası için biçilmiştir. II.3. Komedyanın Genel Değerlendirilmesi Komedyanın ilk temsilinin ne zaman ve nerede yapıldığıyla ilgili bilgi yoktur. Eserin sahnelenmesiyle ilgili ilk bilgi, o yıllarda Rusçuk’ta Bulgarca ve Türkçe olarak çıkartılan “Dunav” (“Tuna”) gazetesinden edinilmektedir. Gazetenin 1871 yılı 630 sayılı nüshasının Havadisler kısmından, 25 Ekim akşamı, Islahhane Oteli’nin 59 salonunda, Bulgar Kilise Şarkıları Derneği tarafından, “Yanlış Algılanan Uygarlık” komedyasının sahneleneceği öğrenilmektedir. Giriş bedelinin de birinci sırada yerler için 15, ikinci sıradakiler için 10, üçüncü sıradakiler için 7 kuruş olduğu belirtilmektedir. Dernek üyelerinden ikinci ve üçüncü sıradaki yerler için bedelin yarısı alınacağı, biletlerin de kasabada bir dükkândan edinilebileceği bildirilmektedir. 41 Dernek, düzenlediği etkinliğe alaka gösterileceğine inanmaktadır. Komedyanın Önsöz’ünün altına yazarın düştüğü 21 Mayıs 1871 tarihi göz önünde bulundurulduğunda, eserin basılır basılmaz hemen büyük ilgi gördüğü ve sahneye taşındığı neticesine varılmaktadır. Dobri Voynikov’un Bulgarlar arasında büyük yankı uyandıran komedyasının yayınlanması ve sahnelenmesi farklı tepkilere yol açmış, farklı şekilde karşılanmıştır. Burada birkaç yazarın eleştirilerinden kısaca örnekler sunma yoluyla 19. yüzyılın 70’li yıllarında tiyatro anlayışı ve tiyatrodan beklentiler konusunda da bilgi edinilmiş olacaktır. Örneğin, yazar ve gazeteci Lyuben Karavelov, Bükreş’te çıkarmış olduğu “Svoboda” (“Özgürlük”) gazetesinde (sayı 20, 1871), Voynikov’un edebi eserlerinin çoktan beri Bulgar halkı tarafından bilindiğini belirtmektedir. Ancak bu yeni 41 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 231. 60 eserinin, daha önce kaleme alınan tarihî dramalarından çok farklı olduğunun altı çizilmektedir: “Eğer bu komedyanın, yazarın tarihî dramalarından pek çok açıdan ayrıldığının farkına varmazsak, söz konusu eser hakkında eleştiri yazmaktan vazgeçmişiz demektir. Hayatımız son birkaç yılda epeyce değişti. Biz çağdaş hayatın sorunlarıyla fazlaca ilgilenmeye başladık, bu sorunları karara bağlamak için bizim büyük emeklerimize ve keskin tecrübelerimize gerek duyuldu. Böyle bir kaos içinde ilerlemek zordur ve biz çok defa kösteklenip düşeceğiz ve tekrar ayağa kalkacağız ama er ya da geç doğru yolu bulacağız, birçok millet onu nasıl bulduysa. Bir halkın aydınlanma ve ilerleme arzusu canlandığında, bu halk yabancı milletleri kullanmaya, kendi çağdaş konumundan çıkış aramaya ve eski düşünceleri yenisiyle değiştirmeye başlar. Hiçbir zaman Bulgar halkı bugün olduğu kadarından daha fazla hummalı bir konumda bulunmamıştır. Her bir halk önce dışa yansıyan parlaklıktan bir şeyler çıkarmaya, sonra da aklına göre gelişim göstermeye başlar. Moda hastalığının her toplumu sınaması gerekir, eleştirmenler ise onun seyrini hızlandırmalı ya da daha doğrusunu söylemek gerekirse, ölümünü hızlandırmalı ve insanı ileriye doğru teker teker itmelidirler. 61 “Yanlış Algılanan Uygarlık” komedyası Voynikov’un tarihî dramalarından daha sanatsal yazılmıştır, o kadar ki aralarındaki fark yaşamla ölüm arasındaki fark kadar büyüktür.” 42 Karavelov Voynikov’a bir tavsiyede de bulunmaktadır. Boris, Kiril ve Metodiy, Velislava gibi tarihin derinliklerinde ve karanlıklarında kalmış şahsiyetlerin ruhunu rahat bırakması ve çağdaş hayatla meşgul olmasını salık vermektedir. Karavelov’a göre, yazarın ve eserin başka bir artısı da, eserin sadeliği ile boş gevezeliklerden arındırılmış olmasında ve parlak arzulara yer vermemesinde yatmaktadır. Karavelov, komedyanın bir eksikliği olarak, eserdeki bazı oyun kişilerinin doğal hayattan alınmamış olmalarında görmektedir. Bir anonim yazar komedyanın sadece bazı Ulah 43 kasabaları için uygun olduğunu belirtir çünkü ona göre, eserde işlenen ve gündeme getirilen hususların Bulgarların yaşadığı Bulgaristan’ın her yeri için söz konusu değildir. Bunun başlıca nedeni de şudur: Komedya eseri, ahlak bozukluğunu önleyeceği yerde, ona sebebiyet verecektir. Adını belirtmeyen eleştirmen bir örnekle düşüncesini desteklemektedir: “Bu kış “Yanlış Algılanan Uygarlık” komedyasının sahnelendiği tanınmış bir Trakya kasabasında, bütün kadın seyirciler, beklemedikleri bazı sahneler karşısında 42 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 233. 43 Osmanlı döneminde, Eflak, Boğdan ve Erdel’de yaşayan Hıristiyan halka verilen ad. 62 soğuk ter döktüler, erkekler ise sahnede olup bitenleri büyük bir öfkeyle izlediler. İbret verici bir şey göreceklerini umut ederken, haysiyetin nasıl lekelendiğini yakından gören talihsiz çocukların da halini varın artık siz anlayın.” Petko Slaveykov da, komedyada günümüzdeki Bulgar yaşamından başarıyla bazı kesitler sunulduğunu kabul ettikten sonra eserin eksikliklerinden söz etmektedir. Ünlü şair ve gazeteciye göre, Voynikov’un bir Bulgar’ı düelloya çıkarması doğal ve inandırıcı değildir çünkü Bulgar geleneğinde düello diye bir şey yoktur, düelloyu Bulgarlar bir çözüm yöntemi olarak görmezler. Ayrıca Bulgarlar gibi ataerkil hayat tarzı benimsemiş bir toplumda genç bir kızın, anne ve babasının rızası olmadan sevgilisiyle evden kaçması gerçekçi bir tavır değildir. 44 Todor Şişkov ise Voynikov’un kaleme aldığı komedyanın, ünlü Fransız oyun yazarı Moliere’in “Bourgeois Gentilhomme” 45 adlı oyununu taklit ettiğini öne sürmektedir. Ancak bu başarısız ve kötü bir taklittir. Moliere’in oyun kişileri ne kadar güzel ve cazibeliyse, Voynikov’unkiler de o kadar çirkin ve tiksindiricidirler. “Bize göre, çoğu Bulgar kadını ve erkeği için yabancı olan oyun kişileri sadece taşkın Romanya için değer taşır, bunların çoğu bizim saf halkımızda zararlı etkiye yol açar ve bu durumda onların hiç olmazsa şimdilik bir kenarda bırakılmalarının daha iyi olacağı kanısındayız. 46 44 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 234. 45 Eser Türkçeye, “Kibarlık Budalası” adıyla çevrilmiştir. Jean Baptiste Poquelin (Moliere) tarafından yazılmış beş perdelik seyirlik bir oyundur. Cahil ve saf, varlıklı bir adamın asilzade olmaya çalışması konu edinilir. (1670, Fransa) 46 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 232. 63 Raşko Blıskov da, Voynikov’un ve eserinin maruz kaldığı bazı eleştirileri gereğinden fazla sert ve haksız olduğunu; oyun yazarının gerçek değerinin anlaşılmadığını düşünür ve itibarını iade etmek ister. Kaleme aldığı tiyatro eserleriyle Voynikov Bulgarların yüzünü ak çıkarmış, özellikle Rumlara ve Ulahlara Bulgar milletinin sadece boza yapmak ve bahçıvanlık için yaratılmadığını göstermiştir. Bu dramaların bazıları Ulah aktörler tarafından tercüme edilmiş ve sahnelenmiştir. Ulahların dışında Voynikov’un “Yanlış Algılanan Uygarlık” komedyası Çekçeye tercüme edilmiş ve Prag’da sahnelenmiştir” 47 diye belirtir. Genel olarak Bulgar edebiyat tarihçileri ve eleştirmenler “Yanlış Algılanan Uygarlık” başlıklı komedyanın Dobri Voynikov’un en başarılı tiyatro eseri olduğu konusunda birleşmektedirler. Ataerkil düzenin bozulması ve dağılması, ahlaki ve kültürel değerlerin değiştirilmesi veya uygarlaşma ve ilerleme yolunda yabancı kültürle temasa geçildiğinde bunların yeniden sıralanması, 19. yüzyılın 70’li yılları Bulgar edebiyatının, sürekli işlenen ve gündemden düşmeyen ana konularından birisini oluşturmaktadır. Sadece edebiyatta değil aynı zamanda gazete yazılarında da buna değinildiği görülmektedir. Örneğin, Stefan Bobçev 1874’te şöyle yazmaktadır: “Fransızların dış kabuğunu, dış yüzeyini aldık ama iç tarafa, özüne hiç dokunmadık bile. Biz onlar gibi giyinmeyi ve kuşanmayı öğrendik, eş ve kız kardeşlerimize Avrupalı kadınlar gibi takıp takıştırmalarını öğrettik, evlerimizi Avrupalılar gibi düzenlemeyi öğrendik. Ama esas 47 Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 233. 64 konuyu öğrenemedik. Biz onlar gibi çalışmayı, para kazanmanın yollarını ve becerikli olmayı öğrenemedik. Bilmem biz ne zaman insan oluruz.” 48 Voynikov’un da komedyasında bu konuya çok hassas olduğu anlaşılıyor. O yüzden eseriyle, “kötü rüzgârların bulaşıcı etkisi”ni durdurmayı deniyor, Avrupa aydınlanmasının bu sahte lambalarını bütün çıplaklığıyla komik hale düşürüyor. II.4. Komedyadaki Baş Oyun Kişilerinin İncelenmesi II.4.1. Hacı Kosta Komedyanın baş oyun kişisi Hacı Kosta neredeyse bütün perde ve sahnelerde yer almaktadır. Hacı Kosta fiziksel olarak, ne komik ne de itici görünmektedir. Özellikle eşine ve kızına karşı olan davranışları göz önüne alındığında, kaba ve sinirli bir kişilik olduğu söylenebilir. Aynı zamanda çekici, hatta marifetli ve beceriklidir de. Ancak onun kişiliğinde, sadece çalışkan ve gayretli olmanın dışında, yorgun ve acımasız bir esnaf ve tüccarla karşılaşıyoruz. Hacı Kosta toplumdaki ve özellikle ailesindeki ahlaki bozuluşa engel olmak istemekte ve büyük ölçüde de bunu başarmaktadır. Sinsi dolandırıcı rolündeki Margaridi’ye ve modaya anlamsızca bağlanan kölelere karşı savaşmasıyla Hacı Kosta onaylanacak konumdadır aslında. Fakat onun bu 48 Yuliya Nikolova, Vızrojdenski urotsi, Plovdiv, 2003, s. 116-117. 65 öngörüsü ancak komedyanın sonunda bütün oyun kişileri tarafından anlaşılır duruma gelir. Burada Hacı Kosta bütün öteki oyun kişilerinden bir adım öne çıkmış olur çünkü en başından beri Margaridi’nin sinsi bir yılan olduğunu fark etmiş, onun süslü sözlerine ve yapmacık tavırlarına hiçbir zaman kanmamış ve güvenmemiş, eşini ve kızını bu belalı kişiden uzak tutmaya çalışmıştır. Ancak öğretime karşı hoşa gitmeyecek şekilde şüpheli yaklaşımı ve kızının yerine damadı kendisinin seçmek istemesi, bizi Kosta’dan bir adım uzaklaştırır. Kabadayılık tasladığını; hatta ev ve iş bölümüyle ilgili konularda verdiği karar hakkının, güçlü olmasından dolayı önce ve sadece kendisinde olduğunun üstünü çizdiğini gördüğümüzde, Kosta bizi karşı tarafa atar. Ataerkil bir toplumun temsilcisi olarak Hacı Kosta aile şerefine ve haysiyetine büyük önem vermektedir. Hacı Kosta’nın yanındayken, Zlata ve Anka’nın ansızın kendilerine çeki düzen verip biraz değişiyormuş gibi davranmaları da dikkat çekmektedir. Zlata komedyada Hacı Kosta’yı “yeniçeri” diye çağırmaktadır. Buradan Zlata’nın Hacı Kosta’ya olan tepkisini hitap ederek gerçekleştirdiğini fark ederiz. Zlata ve Anka başka safta durmakta direnirler. Margaridi’nin etrafında onursuzca davranıp onu taklit ederken, kendilerini küçük düşürürler. Zıt görüştekilere karşı sinirlenirler ve kibirlice onların sözünü kesip onlardan uzaklaşırlar, hatta onlara tahammül edemediklerini belli ederler. 49 49 Yulian Vuçkov, Bılgarska dramaturgiya, 1856-1878, Sofya, 1989, s. 211. 66 II.4.2. Zlata ve Anka Hacı Kosta’nın eşi olan Zlata saf olmasının yanında, peşin hükümlüdür de. Yapmacık tavırlarıyla kabalığını birleştirir. Ev işlerinde tez canlı ve hamarat olmadığı görülür, özellikle yemek konusunda isteksizdir ve genelde ağırdan alır. Zlata’nın belirgin özelliklerinden biri de, içten konuşmasıdır. Aklından geçenleri doğrudan yüze vurmaz. Margaridi’nin ve kızının yanında adeta hipnotize olmuş duruma düşer. Karşıtlarıyla temasta bulunduğunda kükrer. Anka’nın barışçıl olarak yaklaştığı alaysı notlarını kabul eder ama hiçbir şekilde her önüne geleni öylece yutmaya, ayrıca kocası Hacı Kosta ve hemfikirleri tarafından yönetilmeye de meyilli değildir. Komedyada Hacı Kosta ve Zlata iki uyumsuz dünyayı temsil ederler. Kosta bir o kadar gaddar dururken, Zlata düşüncesizce davranan bir kişilik sergiler. Zlata onu “Kosta” ya da “eşim” diye çağırmaktansa, “Hacı ve yeniçeri” diye çağırmayı tercih eder. Kosta onu azarlamaktan vazgeçmez ve genelde sözlerini “anadınmu” 50 diyerek bitirir, bu sebepten dolayı Hacı Kosta Zlata’nın uysal olmadığının önemini belirtmek ister. Kısaca ikisi de eserde karakterleri ağır basan kişi konumundadırlar. Zlata yalnızca Anka ve Margaridi’nin önünde uzlaştırıcı özelliğini kullanır. Aksi halde Zlata herkesi küçük görecek kadar burnu havadadır. Hem Zlata, hem de Hacı 50 Eserde kullanılan Türkçe bir sözcüktür. Aksan olarak bu şekilde esere geçmiştir. “Anladın mı?” sorusunun karşılığıdır. 67 Kosta birbirlerine düşman kesilmiş gibidirler. Karşılaştıkları gibi ve konuşmaya başladıkları anda kıvılcımlar fışkırırcasına bir hava bürünür sahnelerde. 51 Hacı Kosta ve Zlata’nın biricik kızları olan Anka, uygarlık hayaliyle kendi tarzını yaratmaya çalışır. Konuşmalarını, tavırlarını, giydiği ve diktirdiği elbiselerini, oyunlarını tıpkı Avrupalılarınkine benzetmekte ısrarlıdır. Bu heves onu gururlu, kibirli ve küstah bir hale sokmuştur. Ancak gerçek uygarlığın ne demek olduğunun farkında bile değildir. Anka yalnızca hekim Margaridi’nin etrafa yansıttığı ve onlara karşı güçlü bir silah olarak kullandığı uygarlığın, uygarlıktan ibaret olduğunu düşünür. Anka aslında Margaridi’ye değil, “uygarlık yanlıları”na âşıktır. 52 Annesi Zlata’yla bu konuda hemfikirdir, beraber sürekli gelecek hakkında yorumlar yaparlar ve uygarlığın onlara çok daha iyi bir gelecek sunacağına, rahat ve huzura ereceklerine, refah içinde yaşayacaklarına kendilerini kaptırırlar, gözleri sözüm ona bu uygarlıktan başka hiçbir şey görmez. Bu yüzden Hacı Kosta’yla sürekli münakaşaya girerler ve kimsenin sözünü dinlemezler. Ne kadar yanlış bir yolda yürüdüğünü ve yanlış tercihler yaptığını Anka ancak oyunun sonuncu perdesinde anlar. Hatalarını anlamış ve bütün kalbiyle pişmanlık duymaktadır. Bu perdedeki sesli monoloğunda herkesten özür diler, Margaridi’nin “bir barbar ve bir tiran” olduğunu anlayamadığından dolayı, annesiyle ne kadar saf ve enayi olduklarını, babasının nasihatlerinin ne kadar yerinde olduğunu anlar, 51 Yulian Vuçkov, a.g.e., s. 210. 52 Jivko İvanov, a.g.e., s. 14. 68 Mariyka’yı dinlemediğinden ve Bulgarlığa ait her şeyden nefret ettiğinden dolayı pişmanlık duyar. Eserde; “oyunlar, moda dergileri, Avrupalılar gibi davranmak, konuşmak, oturmak, gezmek, özgür olmak, eğlenmek, hanım olmak, modern giyinmek, süslenmek, tüm Avrupa oyunlarını öğrenmek, eğitimli olmak, Fransızca öğrenmek” uygarlığın genel sembolleri olarak kullanılmak istenmiştir. Konunun özü Voynikov tarafından bu sembollerle aksettirilmeye çalışılıp uygarlığa giden yolun kapısı olarak sunulmuştur. Ancak bu algılayış uygarlık yanlısı karakterlerin sadece hayal dünyasında, hayata bakış açılarında, dünya görüşlerinde var olan bir uygarlıktır. Kendi soyları ve kültürlerini yaşatmak, köle olmak, Bulgar olarak doğmak uygarlığın önünde en büyük engeldir onların gözünde. Bu engelleri kaldırmak için kendi benliklerini hiçe saymış ve kültürlerini es geçmişlerdir. Olaylar bunların üzerinde dönmektedir. Uygarlığın koyu temsilcileri, Margaridi’nin izinde giden Zlata ve Anka’dır. İşte tam da burada yanlış algılanan uygarlıktan bahsetmek mümkündür. Oyun kişilerinin başlarına ne geldiyse, hep bu uygarlık sevdasından gelmiştir. Voynikov bunu komedyanın sonunda vermek istemiştir. Margaridi’nin gerçek yüzü ortaya çıktığında, her şey düğüm gibi çözülür. Uygarlık yanlıları büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Cahillikleriyle kapıldıkları uygarlık onları herkesin gözü önünde utandırır ve rezil eder. Onları bu çıkmaz yoldan ancak birlik, beraberlik ve o kendilerine yakıştıramadıkları millilik kurtarır. 69 II. 4.3. Margaridi Komedyadaki çatışmanın bir tarafında yapmacık, sahte uygarlığın temsilcileri bulunuyorlar. Bunların arasında baş oyun kişisi olan Margaridi’dir, kendisi Rum hekim olarak tanıtılıyor. Ancak ilginçtir ki eserin hiçbir yerinde o tıptan söz etmiyor ya da tıp alanındaki bilgi ve becerilerini göstermiyor. Sıkça kendisinden şarlatan diye söz ediliyor. Komedyada Hacı Kosta’nın Margaridi’ye yabancı hayta, magar oğlan, Margavrides gibi lakaplarla hitap etmesi tesadüf değildir. Margaridi öfkeli olduğu kadar uygarlığın sinsi bir savunucusudur da. İkiyüzlü ve kinci olmasının yanında, becerikli olduğu da açıktır. Hatta yapmaktan zevk aldığı bir usulle merhametsizliği göze çarpar. Bu kişiler kendilerinin bir üstünlüğe sahip olduğunu düşünürler, geri kalanları küçük görürler, küçümserler. Margaridi’nin giyim kuşamından yazar pek söz etmiyor ama alafranga giyinmiş olduğunu tahmin etmek zor değildir. Remarklarda daha çok onun jest ve tavırları vurgulanıyor – iltifatlar yağdırıyor, yapmacık davranıyor, eğilip bükülüyor. Bu tavır ataerkil Bulgar anlayışına aykırı düşer. Konuşmalarında da ağırlıkla iltifatkâr Fransızca kelimeler ve ifadeler kullanıyor, yeni kelimeler, komedyanın öteki oyun kişileri bundan çok etkilenirler ve onu taklit ederler. Kendisini uygar olma yolunda örnek alınması biri olarak görürler. 70 Kabalığını kurnazlığıyla ve aldatıcı dış etkilerle birleştirir. Kibar bir Avrupalı olmakta iddialıdır da. Başı diktir, yansıttığı sahte tavırcılığı ve küstahlığı sözleriyle kendini ele verir. Ağzından çıkan söylemleri insanları sert bir mahalle üslubuyla şaşırtacak derecede bir o kadar kasıtlı, kitabi ve kapalı ifadelerdir. Margaridi, yanında bulunanları yalnızca yabancı kelimelerle kurduğu cümleleriyle değil, aynı zamanda insanlarda bıraktığı zihne kazınan etkisiyle de mıhlayabilme yeteneğine sahiptir. O, onları vaziyete hakimliğini elinde bulunduran kişi kimliğinin kışkırtıcı hareketleriyle hayrette bırakır ve çok konuşur çünkü diğerlerini dinlemesi gerektiğinde tahammül edemez. Margaridi aslında çok ilkel olmasına rağmen söylemlerinde tiyatro ruhunu iyi kullanan biri olarak öne çıkar. Gerçek kişiliği ilk olarak üçüncü perdenin yedinci sahnesinin sonunda kendini ele verir. Burada Margaridi’nin sözlü bir monoloğu mevcuttur. Margaridi: “Rol harika gidiyor. Etki iyi olacak. Ben ki ne kurnaz şeytanları aldatmışım, aptalları mı aldatamayacağım? Elimi kalbine koydum, bana zaafı var. Yol artık kolaylaştı. Anne, budalanın birisi, ağabey ise hayalperest. Babanın da kolayını bulacağım” diyerek gerçek kimliğini bize yansıtmaktadır. Margaridi kendisini bu dünyaya gelmiş en iyi aktörlerden biri olarak ilan eder. Şu sözleriyle kendine olan güvenini cesurca açıklar: “Bu dünya, uygarların tiyatro sahnesidir, örneğin benim gibi, yalan formatı altında, aynı aktörler gibi, herkes rolünü oynamaya gelir. Elbette ki, bu aktörlerden kim en iyi rol yapmasını biliyorsa, o alkışlanmaya ve kutlanmaya layıktır. Evet, uygar erkek yetenekli olmalı. En büyük 71 meziyet yalandadır. Diyecek bir şey yok: Sadece kurnazlık nedir ki?” Buradan onun Anka’ya karşı niyetinin son derece kötü olduğu, onu istismar ettiği anlaşılır. “Yanlış Algılanan Uygarlık” komedyasının yazarı, Margaridi’nin, Anka ve Zlata’nın aklını başından almayı nasıl başardığını ve onların kişisel arzularını nasıl tatmin ettiğini tam olarak bize göstermese de; bunun sırrının Margaridi’nin planladığı yaklaşımlarında, karakter özelliklerinde, tiyatro ruhunda olduğunun üzerini çiziyor. Gerçek kişiliği oyunun son perdesinde bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Artık tavrında, eylem ve söylemlerinde büyük bir değişiklik görülüyor. Artık amacına, kötü emellerine ulaşmanın zevkiyle avını ele geçirmiş bulunur, istediğini elde etmenin verdiği kibirle Anka’ya karşı sert ve kırıcı konuşur, hatta Anka’nın kendisine iltifat etmesi gerektiğini söyler. Margaridi’nin korkaklığı, hatta pısırıklığı oyunun finalinde iyice belli olur. Yabancı olarak kötü ve olumsuz bir karakter olarak verilmektedir. Burada, o yıllarda güncel olan ve Bulgarların Rumlara karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesinin bir yansıması olduğu söylenebilir. 72 III. KOMEDYANIN TÜRKÇE UNSURLAR BAKIMINDAN İNCELENMESİ Dobri Voynikov’un Bulgar oyun yazarlığı tarihinde ilk özgün komedya eseri olarak kabul edilen “Yanlış Algılanan Uygarlık” başlıklı komedyası, konusu ve yapısal özellikleriyle olduğu kadar, dili açısından da son derece ilginç bir örnektir. Daha önce de belirtildiği gibi, yazar eserini 1871’de yayımlamıştır, o yıllarda Bulgarlar halen Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında yer alan bir unsurdur. Komedyada çok sayıda ve sıklıkla Türkçe kelimelerin kullanıldığı dikkat çeker. Aslında burada sadece ayrı kelimelerin kullanımı söz konusu değildir, bazen ifadelerin ve hatta bütün cümlenin Türkçe olduğu anlaşılmaktadır. Mehmet Türker Acaroğlu’nun da belirttiği gibi, Bulgaristan’daki yaklaşık beş asır süren Osmanlı-Türk egemenliği, Bulgarların dilinde çok büyük etkiler bırakmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkçe yönetim diliydi, Türkçe konuşan birçok Bulgar vardı. Bulgarca konuşan kesim, Türkçenin etkisinde kalmıştı. Yalnızca Türklerin orada yaşamasından dolayı değil, her gün Türkçe konuşan insanlarla ilişki kurulmasının da buna büyük etkisi oldu. 53 Tezin bu bölümünde Dobri Voynikov’un klasikleşmiş eseri Türkçe kelimeler ve ifadeler temelinde ele alınmaya çalışılacaktır. Bütün bunlar 19. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle 1870’lerde Bulgarcanın ne denli büyük ölçüde Türkçenin etkisi altına girdiğini veya Türkçenin Bulgarcayı ne kadar çok etkilediğini göstermektedir. 53 Mehmet Türker Acaroğlu, Türkçeden Bulgarcaya Geçen Kelimeler Sözlüğü, Edirne, 2016, s. XV. 73 Bilindiği gibi, Türkçe kelimeler (veya Türkçe vasıtasıyla Bulgarcaya geçen Arapça ve Farsça kelimeler), Bulgarcanın leksik fonunun olmazsa olmaz bir tabakasını oluşturmaktadır. Bulgarcadaki Türkçe unsurlara karşı takınılan tavır, toplumsal ve siyasî koşullardan ve genelde dil dışı başkaca etkenlerden dolayı karmaşık ve kutuplaşmıştır. Öyle ki bu yaklaşım tamamen izolasyon denemelerinden bütünsel aklanmaya kadar uzamaktadır. Gerçi, Türkçe kelimelere karşı nasıl bir tutum takınılırsa takınılsın, bunlar Bulgar dil ortamının göz önünde bulundurulması gereken nesnel bir olgusudur. O denli derinlemesine işlemiş ve kökleşmişlerdir ki, dilin ona yeni ifade olanağı ve gücü katan bir zenginliği olarak algılanmalarından daha doğal bir şey olamaz. 54 Bulgarcadaki Türkçe sözcükler konusunun aydınlatılması için yazılan bilimsel makale, kitap ve leksikografi çalışmalarından oluşan engin birikimi yok saymak, bu bağlamda yapılmış olanlara hakkını vermemek doğru olmaz, ancak özellikle 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarında Bulgar yazarlarının eserlerinde karşımıza çıkan Türkçe sözcüklerin araştırılmasında halen yeterince doldurulmamış alanlar olduğu da kabul edilmeli. Gayet doğaldır ki, bu sözcüklerin dildeki varlığı, dolayısıyla yazınsal metinlerdeki kullanımı 19. yüzyılda oldukça daha yoğun ve sıktır. Zamanla Türkçe kelimeler daha çok ‘kapanıyor’ ve ‘kemikleşiyor’, bunların açıklanması gittikçe daha zor ve sorunlu hale geliyor ve bu husus bunları çetin cevize ve edebî eserlerin algılanmasında bir engele dönüştürüyor. 54 Hüseyin Mevsim, Anladın mı, Hacı Kosta? (Bulgar Uyanış Çağı Metinlerindeki Yanlış Algılanan Türkçe Sözcükler Üzerine), s. 251 // Bılgariya i Turtsiya na mejdukulturniya krıstopıt: ezik, istoriya i literatura, Sbornik nauçni dokladi, 2012, Plovdiv. 74 Tabii ki, Türkçe sözcüklerin daha sıklıkla kullanıldığı kitap veya eserlerin sonuna, genelde ayrıntıya girilmeden bu sözcük birimlerinin açıklandığını ve izah edildiği küçük sözlükler eklenir. Bu eklerin yararları, bir eserin daha doğru anlaşılması ve yorumlanması için sağladıkları katkı kesinlikle yadsınamaz ancak bunlarda, gerek bilmemekten, gerekse üstünkörülükten inanılmaz yanlışlara da rastlanmaktadır. Böylelikle okur yanıltılır ve algılama zorlaştırılırken, eserin dokusundaki önemli ayrıntılar da açıklanmamış ve erişilmez kalırlar. Daha büyük netlik için, tezimizin konusu olan eserden birkaç örnekler verelim. Baş oyun kişisi Hacı Kosta ile hademesi Rayçyo arasındaki diyaloglardan birini izleyelim: Rayçyo. Şimdi mutfağa gitti. Hacı Kosta. Yemek hazır değil mi yoksa? Rayçyo. Ne yazık ki değil. Hacı Kosta (Başını tutarak). Aman yarabim! Söyle ona, derhal buraya gelsin. Konuşma ortamından da anlaşıldığı gibi, öfke anında söylenen, memnuniyetsizlik ve kızgınlık ifade eden yarabim kelimesi, inanılacak gibi değil ama Ah, pilicim! şeklinde açıklanmıştır. Görüldüğü gibi, büyük bir anlamsal kayma vardır. Damat adayının niteliklerinin tartışıldığı bir diyaloga daha bakalım: Stoyna Nine. Elbette, siz bezirgânlar, birbirinizin huyunu suyunu bilirsiniz. 75 Zlata. Fazlasıyla iyi birisi, bize göre değil. Hacı Kosta (Suratını asar). Nasıl biri olmasını isterdiniz? Gökten zembille mi düşmüş olsun? Burada zembil örneği çok çarpıcıdır. Ekte sunulan beş sayfalık sözlükte ‘sümbül’ olduğu açıklanmıştır. Ancak bu şekilde açıklanan kelime cümleye oturmuyor çünkü ‘zembil’den gelmektedir. Hacı Kosta’nın dördüncü sahnedeki monoloğu üzerinde duralım: Hacı Kosta. Bunların alafrangası da, yok olasıca modası da batsın. Bunları çıkaranın elleri kurusun. Sekiz bin beş yüz bilmem kaç kuruş ve 15 para. Hiçbir değeri olmayan paçavra için yapılan masraf, çöplüğe atılan para, anladın mı? İşte, erkekler nasıl batıyor, mühlüzlükler nasıl oluyor. Ekli sözlükte mühlüzlük kelimesinin Türkçeden ‘tembellik’ anlamıyla geldiği belirtiliyor. Verilen bu anlam cümleye uymuyor. Doğrusu ‘müflis’ten çıkarılmalıydı. Gayet açık anlaşılıyor ki, Hacı Kosta herhangi birinin tembelliğinden değil, yok olasıca moda düşkünlüğünün tüccarları bozguna uğrattığından, iflasın eşiğine getirdiğinden şikâyet ediyor. Daha sonra da şöyle devam eder: (...) Ondan ne kadar daha çabuk kurtulursam, o kadar daha iyi. Şimdi tam zamanı, koca lazım ona. Aksi halde, onun şu lanet modasıyla başa çakılmas. 76 Finaldeki başa çakılmas ifadesi sözlükte, herhalde baş isminden ve çakmak fiilinden hareketle başa çakılmak şeklinde açıklanmaktadır. Bu açıklama yine anlamca cümleye uymaz. Doğrusu başa çıkmak olması gerekmektedir. Öyle ki, bütün cümle: ‘Zira onun şu lanet modasıyla başa çıkılmaz’ şeklinde olacaktır. 55 III.1. Komedyanın Türkçe Kelimeler Bakımından İncelenmesi Birinci Perde KELİME TÜRKÇE ANLAMI TÜRÜ CİNSİ килим [kilim] kilim, halı isim eril мендерлик [menderlik] Minderlik isim eril потур [potur] Potur isim eril фес [fes] Fes isim eril чибук [çibuk] Çubuk, uzun ağızlık isim eril 55 Hüseyin Mevsim, Anladın mı, Hacı Kosta? (Bulgar Uyanış Çağı Metinlerindeki Yanlış Algılanan Türkçe Sözcükler Üzerine), s. 254 // Bılgariya i Turtsiya na mejdukulturniya krıstopıt: ezik, istoriya i literatura, Sbornik nauçni dokladi, 2012, Plovdiv. 77 кафе [kafe] Kahve isim orta хем… хем [hem… hem] Hem hem bağlaç бе джанъм [be canım] Be canım edat дувар [duvar] Duvar isim eril анадънму [anadınmu] Anladın mı? soru, deyim сабахлаин [sabahlain] Sabahleyin zarf хаджи [haci] Hacı isim cахат [sahat] Saat isim dişil софра [sofra] Sofra isim dişil мутофак [mutofak] Mutfak isim eril памук [pamuk] Pamuk isim eril бе хей [be hey] Be hey hitap, ünlem будала [budala] Budala sıfat хелбеття [helbettya] Elbette zarf пишман [pişman] Pişman sıfat язък [yazık] Yazık ünlem кабули [kabuli] Kabul etti fiil Дюгеня [dügenya] Dükkân isim eril харча [harça] Harcamak fiil ниет [niet] Niyet isim eril 78 хаймана [haymana] Haylaz, hayta, haymana isim eril чапкъни [çapkıni] Çapkınlar isim çoğul кеф [kef] keyif isim eril тюрлю [türlü] türlü sıfat тюрлю бин тюрлю [türlü bin türlü] Bin türlü deyim марифет [marifet] Marifet isim eril тефтери [tefteri] defterler isim çoğul топ [top] Top isim eril чаршафи [çarşafi] Çarşaflar isim çoğul хем [hem] Hem bağlaç хеле [hele] Hele zarf, ünlem душманки [duşmanki] Düşmanlar isim çoğul марифетлия[marifetliya] Marifetli sıfat тъпкъсъ [tıpkısı] Tıpkısı, aynısı zarf тертипи [tertipi] Tertipler isim çoğul джоб [cob] Cep isim eril сефте [sefte] Sefte, siftah zarf фустани [fustani] Fistanlar, elbiseler isim çoğul колай [kolay] Kolay sıfat одая [odaya] Oda isim dişil уф [uf] Uf! ünlem 79 барим [barim] Bari zarf торба [torba] Torba isim dişil хекимин [hekimin] Doktor isim eril демек [demek] Demek edat беки [beki] Belki Edat ярабим [yarabim] Ya Rabbim! hitap, ünlem хъ [hı] Hı! ünlem себеби [sebebi] Sebebi? soru ама [ama] Ama bağlaç кесия [kesiya] Kese isim dişil качарак [kaçarak] Kaçarak zarf кьор оладжа [kör olaca] Kör olası! ünlem, deyim сопа [sopa] Sopa isim dişil чапкънин [çapkınin] Çapkın isim eril хич [hiç] Hiç zarf бе [be] Be ябанджийски [yabanciyski] Yabancı sıfat хайти [hayti] Haytalar isim çoğul зере [zere] Zira bağlaç хан [han] Han isim eril чапкънин [çapkınin] Çapkın isim eril хич [hiç] Hiç zarf 80 акъллия [akıllı] Akıllı sıfat маскара [maskara] Maskara, rezil isim dişil еничерство [eniçerstvo] Yeniçerilik isim orta гиди [gidi] Gidi edat, ünlem резил [rezil] Rezil, utanç isim eril İkinci Perde ки [ki] Ki edat достове [dostove] Dostlar isim çoğul файдица [fayditsa] Faydacık, çıkar isim dişil файда [fayda] Fayda isim dişil софра [sofra] Sofra isim dişil хе хей [he hey] He hey! ünlem кат [kat] Kat, takım isim eril пари [pari] para isim çoğul харачлък [haraçlık] Harаçlık isim eril мезелик [mezelik] Mezelik isim eril ракия [rakiya] Rakı isim dişil келепир [kelepir] Kelepir isim eril бре [bre] Bre ünlem тамам [tamam] Tamam zarf амин [amin] Amin zarf буюрунуз [buyurunuz] Buyurunuz! ünlem 81 ишалла [işalla] İnşallah! ünlem буюр яху [buyur yahu] Buyur yahu! ünlem късмет [kısmet] Kısmet, talih isim eril пазар [pazar] Pazar, çarşı isim eril сюнгери [süngeri] Süngerler isim çoğul хекимин [hekimin] hekim isim eril кавалджия [kavalcı] Kavalcı isim eril хайде [hayde] Hayde ünlem рахат [rahat] Rahat zarf, sıfat кат [kat] Kat, takım isim eril акрани [akrani] Akranlar isim çoğul хади [hadi] Hadi ünlem ах [ah] ah! ünlem акъл [akıl] Akıl isim eril ракия [rakiya] Rakı isim dişil кахъри [kahıri] kahırlar isim çoğul късмет [kısmet] Kısmet, talih isim eril кусур [kusur] Kusur isim eril мунасип [munasip] Münasip zarf, sıfat уйдисат [uydisat] Uymak (uyuşmak) fiil дирлик [dirlik] dirlik isim eril кусур [kusur] Kusur isim eril баш [baş] Baş sıfat 82 дюгеня [dügenya] Dükkan isim eril мющерии [müşterii] Müşteriler isim çoğul ексик [eksik] Eksik zarf, sıfat хаджия [haciya] Hacı efendi isim късметя [kısmetya] Kısmeti, talihi isim eril копилаш [kopilaş] Kopil, delikanlı isim eril базиргени [bazirgeni] Bezirganlar, tüccarlar isim çoğul буюрдисвам [buyurdisvam] Buyur ediyorum fiil акъллa [akılla] Akılla isim Üçüncü Perde порти [porti] Portalar, sokak kapıları isim çoğul фермени [fermeni] Fermeneler isim çoğul джобета [cobeta] Cüppeler isim çoğul барeм [barem] Bari zarf хапус [hapus] Mapus, hapis isim eril я [ya] Ya bağlaç чорбаджи [çorbaci] Çorbacı isim eril йорю [Yorü] Yürü!, Hayde! ünlem нерея [nereya] Nereye? soru 83 конаа [konaa] Konağa isim -e hali хапус [hapus] Mapus, hapis isim eril гага [gaga] Gaga isim dişil барим [barim] Bari zarf хизмикерки [hizmikerki] Hizmetçiler isim çoğul тамам [tamam] Tamam zarf барeм [barem] Bari zarf герчек [gerçek] Gerçek, gerçekten zarf кьор оладжаa [kör olacaa] Kör olası! ünlem, deyim хa [ha] Ha!, hadi! ünlem, edat колая [kolaya] Kolay Sıfat, zarf лира [lira] Lira isim dişil вапори [vapori] Vapurlar isim çoğul марaфет [marafet] Marifet isim eril кесийка [kesiyka] Kese isim dişil хай [hay] Hay, hadi ünlem, edat хa хa [ha ha] Ha ha! ünlem, edat Dördüncü Perde тефтер [tefter] Defter isim eril гроша [groşa] Kuruş isim eril уфак тефек [ufak tefek] Ufak tefek isim eril чорап [çorap] Çorap isim eril 84 иджаб [icab] İcap isim eril тю бре [tü bre] Tüh be! ünlem масраф [masraf] Masraf isim eril мюхлюзлюци [mühlüzlütsi] Mühlüzlükler isim çoğul хъ [hı] Hıh! ünlem зере [zere] Zira bağlaç баша чакълмас [başa çakılmas] Başa çıkılmaz Birleşik fiil, deyim мюхлюзлюк [mühlüzlük] Müflislik isim çoğul резиллик [rezillik] Rezillik, utanç verici isim eril алъш вериши [alış verişi] Alışverişler isim çoğul табихет [tabihet] Tabiat, doğa isim eril пекий [pekiy] Pekiyi, çok iyi zarf биз бизе [biz bize] Biz bize zarf адет [adet] Adet isim eril ефендимис [efendimis] Efendim, efendimiz ünlem, hitap евет [evet] Evet, öyle Cevap edatı саадетлен [saadetlen] Saadetle ünlem чапкъни [çapkıni] Çapkınlar isim çoğul байрак [bayrak] Bayrak isim eril коджа [koca] Koca, kocaman sıfat, zarf 85 сеир [seir] Seyir isim eril хатър [hatır] Hatır isim eril маскара [maskara] Maskara, rezil isim dişil хамаллък [hamallık] Hamallık isim eril еничери [eniçeri] Yeniçeriler isim çoğul хесап [hesap] Hesap isim eril джeб [ceb] Cep isim eril керхана [kerhana] Kerhane isim dişil буюрсун [buyursun] Buyursun! ünlem дост [dost] Dost isim eril буюрун [buyurun] Buyurun! ünlem еничерлик [eniçerlik] Yeniçerilik isim eril еничери [eniçeri] Yeniçeriler isim çoğul вергия [vergiya] Vergi isim dişil буюрдисвам [buyurdisvam] Buyur ediyorum fiil достлук [dostluk] Dostluk isim eril бе ексик олсун [be eksik olsun] Eksik olsun be! ünlem, birleşik fiil, deyim акъл [akıl] Akıl isim eril ширфъндъ [şirfındı] Şırfıntı sıfat армаган [armagan] Armağan isim eril буюр [buyur] Buyur! ünlem 86 янлъш [yanlış] Yanlış sıfat, zarf янлъш-манлъш [yanlış- manlış] Yanlış manlış ikileme терзи [terzi] Terzi isim eril барабар [barabar] Beraber zarf сьолендисвай [sölendisvay] Söylen! ünlem, emir хади бакалъм [hadi bakalım] Hadi bakalım deyim аалар [aalar] Ağalar isim, hitap çoğul биле [bile] Bile edat сахан [sahan] Sahan isim eril пищови [piştovi] Piştovlar, tüfekler isim çoğul хаир ола [hair ola] Hayır ola! ünlem мастика [mastika] Mastika isim dişil хазър [hazır] Hazır sıfat долдур бакалъм [doldur bakalım] Doldur bakalım ünlem, deyim бекерлък [bekerlık] Bekarlık isim eril урлу кадемли олсун [urlu kademli olsun] Uğurlu kademli olsun! ünlem, deyim вай [vay] Vay! ünlem узун [uzun] Uzun sıfat 87 Аллах керим [allah kerim] Allah kerim! deyim, ünlem харчове [harove] Harçlar, masraflar isim çoğul каяфет [kayafet] Kıyafet isim eril бакалница [bakalnitsa] Bakkal isim dişil чорбаджийка [çorbaciyka] Çorbacı hanım isim dişil маскарлък [maskarlık] Maskaralık, rezillik isim eril заптиета [zaptieta] Zaptiyeler isim çoğul капаттърдисал [kapattırdisal] Kapattırmış fiil чунким [çunkim] Çünkü bağlaç сокаци [sokatsi] Sokaklar isim çoğul диване [divane] Divane isim orta ефендумус [efendumus] Efendim, efendimiz hitap, ünlem кератия [keratiya] Kerata isim eril файтон [fayton] Fayton isim eril комшии [komşii] Komşular isim çoğul шерлатанин [şerlatanin] Şarlatan isim eril хата [hata] Hata isim dişil Beşinci Perde ефенде [efende] Efendi isim orta 88 бела [bela] Bela isim dişil хабер [haber] Haber isim eril уйдиса [uydisa] Uymak (uyuyor) fiil еш [eş] Eş isim eril аджидисвате [acidisvate] Acımak fiil такъм [takım] Takım isim eril затъ [zatı] Zaten zarf каймак [kaymak] Kaymak isim eril инат [inat] İnat isim eril урсушко [ursuşko] Uğursuz sıfat парчета [parçeta] Parçalar isim çoğul III.1.1. Komedyadaki Türkçe Kelimelerin Tekrar Sayısına ve Türlerine Göre Sınıflandırılması “Komedyada Geçen Türkçe Kelimelerin İncelenmesi” bölümündeki kelimeler eserde karşımıza çıktıkları sıraya göre tek tek yazılmıştır. Bu kelimeler önce komedya eserindeki gibi orijinal Bulgarca haliyle yazılıp yanında okunuşu verilmiştir. Daha sonra bunlar tabloya oturtulmuş ve tabloda Türkçe anlamları, türleri ve cinsleri verilmeye çalışılmıştır. Her beş perde için de bir tablo oluşturulmuştur. Bu kelimelerin arasında tekrarlanan kelime sayısının fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu yüzden komedya eserimizde tekrarlanan bu kelimelerin fark edilmesi amacıyla 89 aşağıdaki çalışmaya yer verilmiştir. Tekrar sayısına göre kelimeler kümelenmiştir. Kelimelerin önce orijinal hali alınmış ve karşısında Türkçe anlamı belirtilmiştir. Genel toplamına bakıldığında; 49 tane farklı kelime 2 defa, 19 tane farklı kelime 3 defa, 11 tane farklı kelime 4 defa, 7 tane farklı kelime 5 defa, 2 tane farklı kelime 6 defa, 2 tane farklı kelime 7 defa ve “aнадънму [anadınmu]: anladın mı?” kelimesi komedyada 19 defa tekrarlanarak en çok yinelenen kelime olmuştur. İki Defa Tekrarlanan Kelimeler Потур: potur, Фес: fes, Кафе: kahve, Мутофак: mutfak, Бе хей: be hey!, Язък: yazık!, Харча: harcamak, Ниет: niyet, Чапкъни: çapkınlar, Марафет: marifet, Топ: top, Марифетлия: marifetli, Джоб: cep, Фустани: fistanlar, elbiseler, Торба: torba, Кьор оладжа: kör olası!, Сопа: sopa, Хайти: haytalar, Ки: ki, Зер: zira, Хелбетте: elbette, Кат: kat, Тамам: tamam, Буюрунуз: buyurunuz, Хайде: hayde, Кахъри: kahırlar, Кусур: kusur, Мунасип: münasip, Уйдисат: uyuşmak, Хаджия: hacı efendi, Хаджи: hacı, Буюрдисвам: buyur ediyorum, Барeм: bari, Я: ya, Портa: porta, sokak kapısı, Кесийка: kese, Уфак тефек: ufak tefek, Масраф: masraf, Табихет: tabiat, doğa, Евет: evet, öyle, Байрак: bayrak, Коджа: koca, kocaman, Еничери: yeniçeriler, Дост: dost, Достлук: dostluk, Маскарлък: maskaralık, rezillik, Чунким: çünkü, Шерлатанин: şarlatan, Бела: bela 90 Üç Defa Tekrarlanan Kelimeler Чибук: çubuk, uzun ağızlık, Софра: sofra, Будала: budala, Кеф: keyif, Тюрлю: türlü, Хекимин: hekim, doktor, Беки: belki, Хъ: hı!, Хан: han, Маскара: maskara, rezil, Резил: rezil, utanç, Пари: para, Ракия: rakı, Конаа: konağa, Хa: ha!, Пекий: pekiyi, çok iyi, Хатър: hatır, Диване: divane, Душманин: düşman. Dört Defa Tekrarlanan Kelimeler Бе джанъм: be canım, Хаджи: hacı, Хелбеття: elbette, Дюгеня: dükkân, Уф: uf!, Кесия: kese, Чапкънин: çapkın, Зере: zira, Късмет: kısmet, talih, Рахат: rahat, Акъл: akıl. Beş Defa Tekrarlanan Kelimeler Ама: ama, Бе: be, Мезелик: mezelik, Бре: bre, Хапус: hapis, mahpus, Чорбаджи: çorbacı, Гроша: kuruş. Altı Defa Tekrarlanan Kelimeler Барим: bari, Хич: hiç 91 Yedi Defa Tekrarlanan Kelimeler хем… хем: hem hem, Гиди: gidi İkinci aşamada da tabloda incelenen Türkçe kelimeler türlerine ve cinslerine göre araştırılıp sayılmış ve perde perde incelenmiştir. Birinci Perde’de; 41 tane isim türüne rastlanmıştır. Bulgarcada isimler gramer bakımdan eril, dişil ve orta olmak üzere cinslere ayrılır ve bunlar tabloda belirtilmiştir. Bunların içinde 22 tane eril, 9 tane dişil, 3 tane orta cins kelime vardır. Ayrıca 7 tane de çoğul isim bulunur. Ayrıca 8 tane sıfat, 10 tane ünlem, 4 tane edat, 7 tane bağlaç, 9 tane zarf, 11 tane deyim,10 tane soru, 3 tane fiil, 2 tane de hitap türüne yer verilmiştir. İkinci Perde’de, 42 tane isim türü içinde; 25 tane eril, 6 tane dişil ve 10 tane de çoğul isim vardır. Ayrıca 8 tane sıfat, 12 tane ünlem, 3 tane edat, 12 tane zarf, 3 tane deyim, 3 tane soru, 2 tane fiil, 1 tane de hitaba yer verilmiştir. Üçüncü Perde’de, 24 tane isim türü içinde; 9 tane eril, 6 tane dişil ve 7 tane de çoğul isim vardır. Ayrıca 3 tane sıfat, 10 tane ünlem, 9 tane edat, 4 tane bağlaç, 9 tane zarf, 2 tane deyim, 2 tane de soru türüne yer verilmiştir. Dördüncü Perde’de, 100 tane isme rastlanmıştır. Bunların içinde 62 tanesi eril, 20 tanesi dişil, 3 tanesi orta ve 13 tanesi çoğul isimden oluşmaktadır. Ayrıca 7 92 tane sıfat, 20 tane ünlem, 8 tane edat, 6 tane bağlaç, 12 tane zarf, 12 tane deyim, 6 tane soru, 4 tane fiil ve 2 tane de hitap türüne yer verilmiştir. Beşinci Perde’de 10 tane isim türü içinde; 5 tane eril, 2 tane dişil, 1 tane orta ve 2 tane de çoğul isim vardır. Ayrıca 1 tane sıfat, 1 tane edat, 2 tane bağlaç, 4 tane zarf ve 2 tane de fiil türüne yer verilmiştir. III.2. Komedyada Geçen Bazı Deyimler, Atasözleri ile Söz Öbekleri ve Bunların Türkçe Anlamları Birinci Perde: Ума си в глава си сбирай (uma si v glava si sbiray) : Aklını başına devşir. Дуварът ако чуй, и ти же чуш (duvarıt ako çuy i ti je çuş) : Duvar duyarsa, sen de duyarsın. Да земат дяволите (zemat dyavolite) : Şeytan görsün yüzünü. Гледа наготово (gleda nagotovo) : Hazıra bakmak. От горе до долу (ot gore do dolu) : Tepeden tırnağa. Да пукат душманите (pukat duşmankite) : Düşmanlar çatlasın. Нищо не са оттърва от ръцете и (nişto ne sa ottırva ot rıtsete i) : Elinden bir şey kurtulmamak. Старите глави (starite glavi) : Eski kafalar. Давам честно слово (davam çestno slovo) : Namus sözü vermek. Ръждиви глави (rıjdivi glavi) : Örümcek kafalar. Умът й са извял (umıt i sa izvyal): Kafayı üşütmek. 93 Дебела глава (debela glava) : Kalın kafa. Запуша устата нему (zapuşa ustata nemu) : Ağzını tıkamak. Да си позалъш гърлото (da si pozalış gırloto) : Boğazından geçsin diye. Кьор оладжа (kör olaca) : Kör olası. Че му счупвам краката (çe mu sçupvam krakata) : Onun ayaklarını kırarım. Че го земат и него дяволите (çe go zemat i nego dyavolite) : Onu da şeytanlar alsın, şeytanlar başına üşüşsün. Уста ви отворени остават (usta vi otvoreni ostovat) : Ağzınız açık kalıyor. İkinci Perde: Пусто гърло не пита, че си старо, ами се ище (pusto gırlo ne pita çe si staro ami se işte) : Boğaz yemek ister, yaşlı mısın diye sormaz. Остави ма с празни ръце (ostavi mas sıs prazni rıtse) : Boş elle bırakmak. Живо в гроба не са влиза ки (jivo vıv groba ne sa vliza ki) : Canlı canlı mezara girilmiyor ki. Да са живи достове (da sa jivi dostove) : Dostlar sağolsun. Все на людски ръце гледа (vse na lüdski rıtse gleda) : Hep başkasının eline bakmak. Лека му пръст (leka mu prıst) : Toprağı bol olsun. Той на бога бил по-драг (toy na boga bil po drag) : Tanrı onu daha çok sevdi. Влезе в ръце (vleze vıf rıtse) : Ele düşmek. Крушата май от кореня си далеч не пада (kruşata may ot korenya si daleç ne pada): Armut dibine düşer. Дал ти бог добро (dal ti bog dobro) : Kolay gelsin. 94 Писано на главата (pisano na glavata) : Kader yazısı, alın yazısı. Не е като за твоята уста лъжица (ne e kato za tvoyata usta lıjitsa) : Ağzına göre kaşık değil. Зная работата (znaya rabotata) : İşi biliyorum. Да та видя (da ta vidya) : Göreyim seni. Господ ми го проводи (gospod mi go provodi) : Onu bana Tanrı gönderdi. Махвай са отпреде ми (mahvay sa otprede mi) : Ayağımın altından çekil, kaybol önümden. Ако ще господ, ше са оправи (ako şte gospod şe sa opravi) : Tanrı isterse düzelir. Кахърите събарят челяка (kahırite sıbaryat çelyaka) : Kahırlar insanı devirir. Слава богу (slava bogu) : Tanrı’ya şükür. Download 254.88 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling