Adli komedyasi
Download 254.88 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- II.2.4. Dördüncü Perde
II.2.3. Üçüncü Perde Birinci Sahne açık bir alanda geçer, gelinin ve düğün davetlilerinin göründüğü geniş bir avlu vardır. Zlata, Anka ve Margaridi nefretle ve alaylı baktıkları horoya 31 tutulurlar. Aslında bütün sahne sessizdir, oyun kişileri konuşmadan rollerini oynarlar. Horo oynanmaya devam ederken; Zlata, Anka, Dimitraki ve Margaridi birbirlerine daha da yakınlaşırlar. Zlata horoyu izlerken Anka’yı dürter ve gülümser. Margaridi 31 Horo – Trakya bölgesinde oynanan, çok hızlı ritmli ve kıvrak bir oyundur. Balkanlar’daki Türk oyunları da bu kategoriye girerler. 37 hem horoya, hem de Anka’ya bakar, ayrıca alay edercesine gülümser. Dimitraki horoyu küçümseyerek seyreder. İkinci Sahne’de Margaridi ilerlemenin yolunda ve uygarlıkta geri kaldıkları için Bulgarları suçlar. Gençlere, şimdiye kadar giydikleri kıyafetleri ile alışkanlıklarını bırakıp Avrupa âdetlerini ve giysilerini almaları konusunda tavsiyelerde bulunur. Yalnız bu yeni elbiselere ve davranışlara hiç kimse, Bulgar horosu bile uyum sağlayamaz. Ancak gerçek şudur ki, Bulgarlar yine bir ilerleme kat etmişlerdir, Margaridi onların artık poturları 32 , fermeneleri 33 ve uzun cüppeleri attıklarını kabul eder; şimdi ise pantolonlar, ceketler ve pardösüler giymeye başlamışlardır. Bayanlar entarileri, iç çamaşırlarını ve elbiseleri atıp fistan 34 , polka 35 ve garibaldi 36 kullanmaya başlamışlardır. Ancak yine de “bu ilkel horo”yu bırakamamışlardır. Margaridi, her türlü Avrupa dansını horodan üstün görür; bu danslar horonun üzerinde üstünlük sağlıyormuş gibi sayılır. Bulgar horosu karşısında Margaridi kadril, polka, mazurka 37 gibi Avrupa danslarını sıralar. Gençlere ilk dersi Fransızca sayılarla öğretmeye başlar, yeni dansların adımlarını kontrol eder. Herkes polka oynamaya başlar, her genç oğlan bir kızla eşleşir. Oyunun merkezinde bulunan ikili, Margaridi ile Anka’dır. Bu çiftlerin bir araya gelişi Mityo ve Margaridi’nin Anka uğrunda girdikleri rekabeti ortaya çıkarır. İki şekilde de Mityo Anka’yı kendi tarafına çekmeyi başaramaz. Bu eşleşmelerde gülünç sahnelere rastlamak mümkündür. Dansa 32 Potur – Diz kapağına kadar geniş olarak inen ve alt kısmı dar bir çeşit pantolon. 33 Fermene – Türlü nakışlarla işlemeli, önü kavuşmayan, yeleğe bezeyen bir giysi. 34 Fistan – Tek parça kadın giysisi. 35 Polka – Bir çeşit Polonya dansı. 36 Garibaldi – Kolalı erkek gömleği biçiminde kadın bluzu. 37 Avrupa dans türleri. 38 Fransız tarzında davet ederek Penço Stoyna Nine’ye iltifat eder ancak Stoyna öfkeyle ona arkasını döner. Aynı sahnenin devamında bu defa da Mityo Stoyna’yı almak ister fakat o asık suratla bakar ve kenara çekilir. Üçüncü Sahne’de Stoyna Nine bu değişimleri görünce üzülür. Şu güzel Bulgar horosunu geriye atıp bu yeni ve yabancı danslarla vücudunu kımıldatmak Stoyna’nın canını sıkar. Ona göre, yabancı bir erkeğin bir kızı kucaklaması utanç vericidir. Yeni danslar ahlaksız ve nizamsız görünür. Stoyna, oyunda yine Avrupa danslarını oynatmak için kızları ve erkekleri imrendirmeyi başaran “namussuz şeytan” Margaridi’nin parmağı olduğunu görür. Dördüncü Sahne’de Stoyna Nine ve Mityo hazırlanırlar. Mityo, Anka’yla dans ettiği sırada iki defa kendisini iten Margaridi’yi şikâyet eder. Margaridi’nin öğütlerinin at gibi peşinden koşulmasından nefret eder; eli boş gençlerin nasıl Margaridi’nin etkisi altında kaldığına öfkelenir. Stoyna Nine Rum hekimi deccal olarak tanımlar. Mityo Avrupa tarzı uydurmalarla kendilerine istediğini yaptırmak için müsrif bir duruma sokulan Bulgarlara karşı eleştirel davranır: “Bana uygarlık taslıyor.” Mityo, Rum’un Bulgarları hükmü altına almaya yönelik o büyük arzusunu yoğun olarak hisseder. Beşinci Sahne’de Stoyna Nine Margaridi’ye büyü yapar. Mityo ise Margaridi’ye çelme takar ve o düşer. Dimitraki de çelme takar, rezalet yaşanır. Margaridi ve Dimitraki suçluyu arar. Margaridi herkesi hapis cezasıyla tehdit eder. Mityo ona burasının onun Avrupası olmadığını hatırlatır. Mityo ve Margaridi arasında söz 39 düellosu başlar. Ardından dövüşmeye kalkışırlar. İş yine düelloya gider. Margaridi ve Dimitraki hareketlenirler. Mityo ve Margaridi arasındaki münakaşada Zlata Rum’un tarafını tutar; Zlata, uygarlıkla alay etmekten korkmayan bu cahillerin kim olduklarını arayıp bulmasında Rum’a cesaret verir. Avluda yeniden horo çalmaya başlar. Bu eylemde Zlata Margaridi’yi desteklemek için çabalar, bu yüzden onu Margavrides olarak çağırması merak uyandırır. Takılan bu isim, Margaridi’nin üzerinde hoş olmayan iki anlamı çağrıştırır. İlk olarak Hacı Kosta, elinde olmadan, Margaridi ismini yeni baştan değiştirir ve “Eşek oğlu” anlamındaki “magarski sin” söz öbeğini ortaya atıverir; dolayısıyla, bu durumda Margaridi eşek konumuna sokulur. Altıncı Sahne’de Margaridi ile Dimitraki bir zaptiye getirirler. Mityo konağa götürülmek istenir. Konuşma kısadır ve Türkçeye kayar, bazı düğüncüler çekilip giderler. Daha sonra Mityo alıp götürülür, Stoyna Nine yeniden Margaridi’yi deccal 38 olarak adlandırır. Anka, zaptiyelerin gelip Mityo’yu götürmelerinden dolayı Margaridi’yi över. Ancak Mariyka üzülür çünkü bu şekilde düğün de dağılmış olur. Zlata, Anka, Dimitraki ve Margaridi galip gelmiş olurlar. “Uygarlığa itibar etmeyen” ötekilerin yeri hapishanedir. Fransız danslarını beceriksizce öğrenen gençlerle alay edilir. Neymiş, bacakları kalınmış ve bu zarif oyunlara uymuyorlarmış. Mariyka, uygarlığın yabancı mecralardan tayin edilmediğine dair karşılık verir, uygarlık her şeyden önce oyunlar ya da modalardan ibaret değildir. 38 Din dışı kalmış kimse. 40 Gerçek bir uygarlaşma için “aklı eğiten ve aydınlatan diğer bilgilere de gerek vardır.” Bunun tersine, Dimitraki ise uygarlığın oyunlarla, modayla ve Fransız gibi olmakla başlayıp bittiğini savunur. Mariyka da: “Doğru değil, bayım; insan soyundan vazgeçerse, inancından da vazgeçer” diye karşılık verir. Dimitraki bu konuda daha emin konuşur, ona göre yeni dünyada insan kozmopolittir: “İnsan özgürdür, neyi isterse, onu söyler.” Zlata babalarının Fransız olmadığı için üzülür; eğer olsaydı kendisi için birkaç hizmetçi tutardı, diye hayale kapılır, Zlata da bütün gün modalara ve oyunlara bakıp dururdu. Dimitraki içinden gelerek kız kardeşine Bulgar gibi olmaktan çıkmasını tavsiye eder çünkü Bulgar olmak, cahil olmak demektir. Dimitraki’ye göre, “Bulgar’dan ve Bulgar şiirinden daha adi hiçbir şey yoktur.” Dimitraki doğduğu yeri aşağılarken bile oldukça iğneleyici cevaplara yanaşır ve şöyle der: “Bildiğim şey, bedenimde şu kadarcık Bulgar eti varsa, onu kesip köpeklere atarım.” Burada, Mariyka nezdinde, oyun yazarının asıl vermek istediği mesaj da dile getirilmiş olur. Mariyka, Dimitraki’ye karşı durduğunu şu sözleriyle belirtir: “Zatıâliniz, uygarlığı tamamen yanlış anlıyorsunuz.” Dimitraki’nin otoritesi ise Zlata’nın gözünde hiç şüphe doğurmaz çünkü oğlu okumuş bir insandır. 41 Yedinci Sahne’de, bir önceki sahnede olanlara Hacı Kosta da katılır. Kosta uykudan yeni kalkmış ve yüksek sesten rahatsız olmuştur. Zlata’ya çıkışır, yine tartışma başlar. Hademe ile Hacı Kosta arasında geçen kısa bir ağız dalaşından sonra Margaridi kendi arkadaşlarını ayırır. Margaridi gerçek yüzünü ikiyüzlü davranarak belli ettirir. Anka, Zlata ve Dimitraki ona göre kolayca kandırılan cahiller arasındadırlar. Yalnızca baba, bu üçlünün arasında inatçılığı ve kolay tesire kapılmayan kişiliğiyle baş gösterir. Buna rağmen Margaridi yine şu sözleriyle gözdağı verir: “Babanın da kolayını bulacağım.” Sekizinci Sahne’de Margaridi tek başınadır, kendi kendine konuşmaya devam eder, yalnız olduğunu düşünerek seyircilere karşı görüşünü ifade etmeye çalışır. Margaridi’ye göre bu dünya uygarların tiyatro sahnesidir, örneğin onun gibi, yalan maskesi altında, aynı oyuncular gibi, herkes rolünü oynamaya gelir. Elbette ki, bu aktörlerden kim en iyi rol yapmasını biliyorsa, o alkışlanmaya ve kutlanmaya layıktır. Evet, uygar erkek yetenekli olmalıdır, onun gözünde en büyük meziyet yalandır. Stoyna’nın gizlice saklanması Margaridi’yi oldukça ürkütür. Ayak seslerinden çok korkar, hatta korkudan beyaza döner. Stoyna Nine memnuniyetle, bu deccali oradan hemen savuşturur. 42 Dokuzuncu Sahne’de Stoyna Nine ve Mityo’nun arkadaşları uygarlığın zaferini kutlarlar. Hapishaneye kapatılan Mityo hakkında konu açılır ve yarım lira karşılığında hapishaneden nasıl kurtarıldığı konuşulur. Onuncu Sahne’de hapisten henüz çıkmış olan Mityo tek başına gelir. Alıkoyulmaktan sinirleri bozulmuştur ve bu sebepten dolayı olayların gidişatına göre Margaridi gibi lider olmak mecburiyetindedir, Bulgarların istikbalini üstlenir. Penço korumacı rolüne girer, karanlık içindeki toprağımıza uygarlığın aydınlığını serpmeye gelmiş bir havari gibi olan Margaridi’nin yüce misyonu hakkında konuşur. Sözcülerin ardında megaloman 39 bir iddia ve Margaridi’nin yapmacık tavırlarına karşı açıkça bir ironi göze çarpar. Margaridi’yle alakalı yapılan şakaların ardından, gençler tipik Bulgar mizacına geri dönmeyi düşünürler. Gergi buradan çıkardığı sonucu şöyle dile getirir: “Bugün, bizim eski alışkanlıklarımız, oyunlar ve diğer şeylerin artık yeri yok, dünya bugün tamamen başka. Şalvar ve eteklikle oynayacağımız yerde, pantolonlar, ceketler veya elbiseler giyip oynamalıyız oyunları. Komik değil miyiz?” diye sorarak Gergi sözlerini tamamlar. Mityo eski gelenekleri gayretle savunur, yeni alışkanlıkları ise maymun sıfatıyla adlandırır. Mityo’nun kısa monoloğu, Avrupalılaşmayı ve bunun üzerlerine bir korku gibi inmesini ayıplar. 39 Kendini büyük gören. 43 Gergi, Mityo’nun uzun soluklu konuşmasını sonuna kadar dinledikten sonra öncelikle elbiselerin ve modaların gerekli olduğunu ancak bunların ardından fabrikalara ve demir yollarına erişilebileceğini söylemeye çalışır. Yalnız Mityo böyle düşünmez, ona göre süslü ve pürüzsüz olan uygarlığın derslerine başlamak baş aşağı tersine gitmek gibidir. Yani bu, uygarlığın yanlış anlaşılması oluyor. Mityo uygarlığın, zayıf olanları yavaş yavaş ele geçirip onları yeni tarzlarla ve eşyalarla kendi hükmüne aldığını belirtir. Penço; tesiri elbiselerde, davranışlarda, oyunlarda ve modalarda yetinen uygarlığın nasıl göründüğünü açıklamaya kalkışır. Uygarlık; sahteciliğin, aslı değiştirilip şekli bozulmuşluğun sanatı olarak görünür. II.2.4. Dördüncü Perde Birinci Sahne’de Hacı Kosta oturmuş para sayar ve hesapları defterine yazar. Uygarlık yolunda körü körüne yürümeye kararlı olan kızının paçavradan elbiseleri ve zevki için ne kadar çok paranın boşa gittiği görülür: “Kahrolsun alafranga, kahrolsun moda!” Bunların tutarı Hacı Kosta’nın hesabına göre 8 bin kuruşu geçer. Eşinin ve kızının bu hevesleriyle başa çıkamaz ve hiddetlenerek söylenir. Paraların, alınan bu elbiseler ve zevk için döküldüğü kuşku götürmez. İkinci Sahne’de Hacı Kosta yardımcısı Rayço’yla yaptığı konuşmasından evdekilerin ne işler çevirdiklerini, nasıl polka oynadıklarını öğrenir. 44 Üçüncü Sahne’de Zlata, Mityo’yu Hacı Kosta’nın evde olmadığına inandırır ve oğlanı gönderir. Hacı Kosta hademeyi, Mityo’ya yetişip geri döndürmesi için yollar. Hacı Kosta Mityo’nun kızını almak istemesine karşı lütufkâr davranır, yalnız Zlata’nın varlığı bu münasebette her şeyin suya düşmesine neden olur. Erkekler düğünün nasıl yapılacağını kararlaştırırlar. Hacı Kosta acele eder çünkü bir önceki sahne böyle içi boş modalar için yapılan masrafların nasıl arttığını gösterir, iş evi mahvedecek olan müsrifliğe gider. Akabindeki sahne ise Anka ve Zlata’nın nasıl gezip dolaştıklarını gösterir, bu durumdan Kosta oldukça sarsılır ve büyük bir rezilliğin içine düşüldüğünü fark eder. Bu yüzden artık yüzüklerin yarın takılıp Pazar günü de nikâhın kıyılmasını uygun görür. Mityo daha sonra gider, Hacı Kosta oğlanı övmeden önce de Zlata Anka’yı savunmuştur çünkü kızları basit Mityo’yu hiç sevmemiştir. Hacı Kosta ne eşini ne de kızını dinleyecek durumda değildir. Anka’yı evlendirmeye oldukça kararlıdır. Akşamleyin maymun gibi polka oynayan karısını azarlayıp durur. Hiddetlenmesinin bir nedeni daha vardır. Zlata, kızının şu çapkın Margaridi’yle kucaklaşmasını teşvik eder, bundan dolayı Hacı Kosta, “evimi rezil rüsva ettiniz” diye söylenir. Kavgayla ayrılırlar. Bu ayrılış gayet katıdır, Hacı Kosta karısına nefretle konuşur: “Seni şeytanlar sevsin.” Zlata da öfkeyle ona aynı şekilde cevap verir, kocasının arkasından, “Böyle erkeği köpekler yesin” der. 45 Dördüncü Sahne’de Anka babasının kendisini Mityo’yla evlendirmeyi düşündüğünü öğrenir ve gelecekte yaşayacağı o kötü kaderi içinde hisseder. Böylesine basit ve cahil bir Bulgar’la nikâhlanmaktansa, evden kaçmaya kararlıdır. Kendisine sormadan, babasının onu bir hayvan gibi satmasından tiksinir. Mityo’nun şehirde birinci tüccar olmasına rağmen, Zlata ve Anka’nın gözünde daha da önemli olan şey şudur: “Mityo ne Fransızca, ne Avrupa danslarını, ne kompliman yapmasını bilir.” Anka uygar olmakta kararlıdır. “Böyle yaşamaktansa, ölmek daha yeğ” der. Beşinci Sahne’de Mariyka ve Anka karşılaşırlar. Anka, babasının ona müstakbel eş olarak Mityo’yu seçip hemen karar vermesinden şikâyet eder. Onun için bütün bunlar kötü kaderden başka bir şey değildir. Mariyka ise bunun iyi bir seçim olduğunu düşünür. Mityo tanınmış bir delikanlıdır, şehirde delikanlılar arasında önde gelir. Mariyka kendisinin hiçbir zaman Bulgar olmayan birinin ellerine teslim olmayı düşünmediğini beyan eder. Ancak Anka bu Bulgar isminden nefret eder. Yalnız kendisinden değil, sadece taşıdığı Bulgar isminden de nefret eder: “Bir Bulgar kızı olmak istemiyorum çünkü Bulgar’dan daha alçakça bir şey yoktur” diye ifade eder. Mariyka yine uyarıcı bir ses tonuyla arkadaşına akıl vermeye çalışır. Belki de Anka yanılmıştır. Bu tatlı hayaller tahsilli hanımefendilerin mutlu yaşama erişebileceğine inanmalarını sağlıyor. Buna göre ona kurbağa ile kartal masalını hatırlatır. Her kurbağa gölünü bilmeli. Bu çarpıcı hatırlatmalara Anka kızgınlıkla 46 cevap verir: “Bu tür basit hikâyeleri cahil öğretmenimizden dinliyorduk, bunları duymak bile istemiyorum.” Ayrıca kesin olarak şunu da ekler: “Ben Avrupalı bayanlar gibi yaşamak istiyorum. Uygarlığı seviyorum ve onun içinde ölmek istiyorum.” Altıncı Sahne’de Dimitraki Mariyka’yla karşılaşır. Şehirde balolar tertip etme yoluyla uygarlığı yayması için Mariyka ikna edilir. Bu amaçla Mariyka’ya vals dansını öğretmek ister ancak kız bunu istemez. Dimitraki sözü gençlerin uygarlığa bakışına getirir, yeniçeri ve ukala olan yaşlıların eksikliklerine de değinir. O, gençlerden destek bekler çünkü yaşlı fanatikler uygarlık konusunda tamamen kaybolmuşlardır ve uygarlık sadece gençler arasında yerini bulur. Ancak Mariyka gayet samimi bir şekilde uygarlığın hangi manaya geldiğini bilmediğini dile getirir ama her nasılsa bu geniş ve bilinmeyen kavramdan ürktüğünü de belirtir. İkisi ayrılırlar ve Dimitraki yalnız başına Mariyka hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “Kalın kafalı Bulgar kızı, onu bir türlü yola getiremiyorum. Lakin elbet bir gün o da uygarlığı sevecek. Onu nasıl kandıracağıma şaşıyorum.” Yedinci Sahne’de Anka ve Margaridi baş başa gelirler. Margaridi, Anka’yı süslü sözleriyle aşkına inandırır. “Bilinmeli ki Ankacığım, kalbimi yakan ilk özelliğiniz 47 sizin nazikliğinizdir. Bana inanın, birçok bayanla ilişkim olmasına rağmen, hiç birisi bu kadar baskın olmadı.” Anka babasının arzusunu kıramaz. Margaridi, Anka’yı kışkırtır ve Hacı Kosta’nın kararını göz önüne almaması için Anka’ya ısrar eder. Anka’nın hemen karar verip kendisini takip etmesi için direnir: “Evet, ben seni büyük madam, prenses yapacağım.” Anka karar vermekte zorlanır. Sekizinci Sahne’de yanlarına Zlata ve Hacı Kosta gelirler. Baba kızgın ve asabidir, ona havalı olarak cevap veren Margaridi’nin üzerine yürür. Margaridi gözdağıyla cevap verir: “Ben sana, benim kim olduğumu göstereceğim ama dua et ki, ailenin hatırı ve dostluğu var.” Daha da güçlü atışır, birbirlerine karşı dikilirler. Dokuzuncu Sahne’de Stoyna Nine girer ve Hacı Kosta’yı selamlar. Mityo ve Anka’nın yakında olacak düğününü hatırlattığında, Stoyna da içinden beddua eder, aynı şekilde müstakbel eşi de. Bu kısa monologda, Stoyna Nine, Zlata’ya yönelerek; kendisi için seçilmiş olan erkeği önce beğenmeyen bir genç kızın zamanla hayatında her şeyin yolunda gideceğini etraflıca anlatır. Birbirlerine karşı hoşgörülerinin, saygılarının artacağını ve buna genç bir kızın kendisini nasıl alıştıracağına dikkat çekmeye çalışır. Stoyna’nın zamanında da böyle olmuştur: “Nişanlanırken, onu istemem diye ağlayıp durdum. Evlendirdiler, düğün olması gerektiği gibi tamamlandı ve o zaman 48 kalbime girdi çünkü bu böyle oluyor. Papazın kutsamasından sonra kalpler bir oluyor.” Onuncu Sahne’de iki zaptiye gelirler ve Hacı Kosta’yı aradıklarını belli ederler. Kosta niçin konağa gitmesi gerektiğini anlamaz: “Adam mı öldürdüm?” Zaptiyeler pek bir şey söylemeden onu götürürler. Bu gelişmelere Zlata içinden sevinir çünkü Hacı Kosta artık onlara engel olamayacak ve onları uygarlığa karşı olan lakırdılarıyla kızdıramayacaktır. Stoyna Nine bu tutuklamanın ardında ne olduğunu anlamaya çalışır. Zlata da ona eşlik eder. On Birinci Sahne’de Anka tek başınadır: “Babamı götürdüler, annem gitti, kardeşim yok.” Aklı karışmıştır. Ne yapacağını bilemez. Artık bütün şehir Mityo’yla olacak olan düğününü biliyordur, herkes onları kutlasa da, Anka’nın kalbi nişanlısına karşı soğuktur. Anka babasının arzusuna razı olup olmama konusunda kararsızdır. Babasının konakta yakalanmasıyla şaşkına dönmüştür. Derken faytonun tıkırtısı duyulur. Margaridi, Anka’ya doğru yürür. Anka, Margaridi’yi karışık duygularla bekler: “Aman Tanrım, ne düşünüyor acaba? Sanırım şaka yapmıyordur!” On İkinci Sahne’de Margaridi çantası ve elinde kılıcıyla girer. Anka’yı yola çıkarmak için gelmiştir: “Hazır mısın, haydi gidelim.” Anka kararsızlıkla nereye diye 49 sorduğunda, Margaridi öfkelenir: “Bravo, hâlâ ne soruyorsun? Gidelim, artık her şey hazır.” Anka’ya babasının neler dediğini hatırlatır, onun için yine de babasının sözlerini önemsememek kolay değildir. Margaridi babasını dinlememesi için direnir, zaten dik başlılığı yüzünden Hacı Kosta şimdi hapiste kalıyordur: “Aklı başına gelsin. Margaridi’yle tartışanın başına işte bunlar gelir ama eğer ki bir Bulgar’la çekişseydi o zaman iş başka olurdu.” Anka nikâhsız nasıl gideceğini bilemez. Evdekiler yok, erkek kardeşi Dimitraki bile bir yere gitmiştir. Margaridi’den hiç olmazsa annesini ya da erkek kardeşini beklemelerini rica eder. Margaridi onları özel olarak çağıracağına söz verir, onlar nikâh töreninde başta olacaktır: “Kesin onlar da gelecekler.” Karmaşık bir ruh halinde Anka şu sözleri söyleyerek gitmeye karar verir: “Ah mösyö, uygar bir insan olduğun için sana ve şeref sözüne inanıyorum. Beni aldatmayın!” Margaridi’nin rahatlıkla ve çabuk elden söylediği şeref sözlerinden sonra, Anka tek başına seçtiği bu yola çıkar. Babasının evini terk ederken içinden azap eder: “Acaba baba evimi tekrar görebilecek miyim?” Artık karar verilmiş, adım atılmıştır. Anka uygar Margaridi’nin eline düşmüş ve onun süslü sözlerine güvenmiştir. Sahnenin sonunda hareket ettirilen faytonun sesi duyulur. 50 Anka, baba ocağından yine melodramatik şekilde ayrılır. Faytondan arkasına bir bakış atar ve: “Adio, baba ocağı, adio!” der. Anka’nın seçimi komedyanın gelişimi için önemli bir unsurdur. Ataerkil kültürde bir genç kızın kişisel seçim hakkı yoktur. Seçimi aile yapar. Anka’nın tek başına seçimini yaptığı doğrudur ama bu seçim hatalı, yanıltıcı bir seçimdir, başka şeylerin neticesinde olan bir seçim. On Üçüncü Sahne’de Mityo’nun evinde bir odanın dekoru çizilmiştir. Sahnede, kapıya doğru asılı tüfekler, piştovlar ve kılıçlar gözükür. Bilinen bir sahne sanatları ilkesine göre, duvarda asılı olan tüfek bir ara mutlaka patlayacaktır. Odanın ortasındaki masanın üzerine birkaç bardak, rakı şişesi, meze dolu tabaklar konmuştur. Mityo’nun evinde toplanılmış, yanında sadık dostları Gergi ile Penço vardır. Mityo’nun izdivacı kutlanır ve ona mutluluk dilenir. Damadın sağlığına kadeh kaldırılır. Mityo evlenmeye nasıl karar verdiğini anlatır. Penço konuşmasında zamane genç kızlardan ve modalardan bahseder. Ona göre şimdiki modalar, bir erkeği sürekli elini cebine atması zorunda bırakır ve böylelikle büyük bir yükün altına sokar: “Şu etekler, kostümler, ceket-meket, dans-mans, saçlar-maçlar, bir araba dolusu moda. Onlar da hep erkeklerin sırtına yükleniyor. Eğer sırtı zayıfsa, vay o erkeğin haline.” Bir alafrangalıya evlenmiş, sonra da harap olmuş bir erkeğin hayatı anlatılır çünkü eşine moda elbiseleri almaya gücü yetmemiştir. Gergi’nin fikrine göre, Bulgarlar ilkel yöntemlerle ticaret yaparlar ve kendilerini yenilemeleri gerekir, yoksa yeteri kadar kazanamazlar. Mityo, bugün ticaret yapmak ve birinin Avrupa’yla iletişim 51 kurabilmesi için yabancı dillerin istendiğini ekler. Görülüyor ki; Avrupalı olmak, bu kahramanlara çok da yabancı değildir, ne var ki Avrupa onlar için pratik olmak ve belirli ihtiyaçları göz önüne almak demektir. Penço konuşmasını, uygarlığın aslına ulaşmadan, salt parlaklığına kapılan insanları baştan çıkaran ve kötü örnek olan boş ve dış uygarlığı eleştirerek geneller. On Dördüncü Sahne’de gençlerin yanına hademe Rayço gelir, Hacı Kosta’nın evine Mityo çağırılır. Zlata acele olarak Mityo’yla görüşmek ister. Kendisi utandığından gelmemiştir. Gençler ne olduğuna akıl erdiremez ve Rayço onlara Margaridi’nin “bir maskaralık” yaptığını söyler, Anka’nın evde yalnız kalmasından istifa ederek kızı kaçırmıştır. Mityo ile diğerleri bu haberi nefretle karşılarlar. Rayço’nun dediğine göre, Hacı Kosta artık konaktan evine dönmüş ve olup bitenleri de öğrenmiştir. Hacı Kosta kızgınlığında bir odun alarak Zlata’yı bir güzel dayaktan geçirmiştir. Hatta sonunda karısını evden kovmuş, yüzünü daha fazla görmek istemediğini söylemiştir. Zlata, Stoyna Nine’nin yanına gidip Rayço’yu oraya göndermiş, Mityo da gideceğine söz vermiştir. Herkes Rum Margaridi’ye lanet yağdırır. İşte onun uygarlığı böyle ortaya çıkmıştır: “Ben size onun bir şarlatan 40 olduğunu söylememiş miydim?” Penço da “su katılmamış şarlatan” diye ekler. 40 Kendini överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse. 52 Mityo bu olaydan kendisini suçlu hisseder çünkü gençler bu şarlatan ve dolandırıcının sahtekârlığına karşı koyamamış, oldukça uzun bir zaman ona sabretmişlerdir: “Böyle bir şerefsiz kalkmış, bize uygarlık taslıyor, biz de onun ağzına alık alık bakıyoruz ve sanki ilahmış gibi ona inanıyoruz. İşte ne kadar cahiliz.” On Beşinci Sahne’de gençler Stoyna Nine’ye sığınan Zlata’nın yanına giderler. Zlata kendinde değildir, kafası çok karışıktır, Mösyö Margaridi hakkında şimdi tamamen farklı düşünmeye başlar. O, artık “sinsi bir düşman” olmuş, aileye büyük bir kötülük yapmış, bunun için cezalandırılmayı hak etmiştir: “Tanrı onu kahretsin.” Bu zamana kadar Margaridi’nin ne yılan, ne şeytan olduğunu Zlata ancak şimdi anlar ve onu evine getiren kaderi lanetler. Download 254.88 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling