Adli komedyasi
Voynuklar, Ankara, 1989. 11 Kasabanın tarihiyle ilgili, daha ayrıntılı olarak, bkz: Machiel Kiel, İslam Ansiklopedisi
Download 254.88 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Reçnik na bılgarskata literatura
- Dobri Voynikov, “Krivorazbranata tsivilizatsiya”
- Bılgarska vızrojdenska drama
Voynuklar, Ankara, 1989. 11 Kasabanın tarihiyle ilgili, daha ayrıntılı olarak, bkz: Machiel Kiel, İslam Ansiklopedisi (Şumnu maddesi), cilt 39, 2010, s. 227-230. 12 Milen Kumanov, a.g.e., s. 310. 8 civarına yerleşmişlerdir. Adı geçen mülteci grubun başında, Macar İhtilâli’nin önderlerinden birisi olan Layosh Koshut da bulunmaktadır. Gerçi Koshut Şumnu’da sadece birkaç ay (21 Kasım 1849 – 16 Şubat 1850 arası) kalmış, daha sonra Bursa üzerinden Kütahya’ya yerleşmiştir. Ancak mültecilerin çoğu daha uzun süre kalmışlardır ve bunların etkisiyle Şumnu’daki gündelik ve toplumsal hayat çok kısa sürede değişime uğramış, ahalinin giyim kuşamından davranış biçimine kadar yenilikler baş göstermiş; kültür ve sanat açısından büyük canlanma ve gelişme gözlenmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi, Macar ve Polonyalı sığınmacılar sayesinde kasabada tiyatro gösterileri sunulmaya başlanmış, müzik orkestraları kurulmuştur. Dobri Voynikov da Bulgarlar açısından bu olumlu kültürel ve sanatsal atmosferden etkilenmiş, Macar asıllı Mihai Şafran tarafından kurulan aynı zamanda tarihe bir ilk olarak geçen Bulgar orkestrasında keman ile flüt çalmıştır. 13 Şumnu’da gördüğü eğitim, oluşturduğu sanatsal ve kültürel altyapıdan sonra, öğretmeni Sava Dobroplodni’nin hamisi Andrey Stoyanov’a yaptığı teklif ve telkin doğrultusunda, tahsilini sürdürmek üzere 1856’da Voynikov İmparatorluğun başkenti olan İstanbul’a gönderilmiş ve Boğaz kıyısındaki Bebek’te faaliyet gösteren Fransız Katolik Koleji’nde eğitim görmüştür. Burada kaldığı iki yıl zarfında Fransızcasını geliştirdiği, Moliere ve Shakespeare gibi klasik dünya oyun yazarlarının eserleriyle 13 Milen Kumanov, a.g.e., s. 311. 9 tanıştığı ancak hamisinin vefatı neticesinde düştüğü maddi imkânsızlıktan dolayı okulu tamamlayamadan memleketine dönmek zorunda kalmıştır. Böylelikle, 1858’den itibaren altı yıl boyunca doğduğu kasabada öğretmenlik yapmıştır. Burada sadece gramer ve tarih dersleri vermekle yetinmediği aynı zamanda okul düzenine ve tedrisata yenilikler getirdiği, birçok yeniliğe de imza attığı anlaşılmaktadır. Örnek vermek gerekiyorsa, Voynikov ilk olarak müziği bir ders statüsünde müfredata almış; bu alandaki boşluğu gidermek üzere ders kitapları hazırlamış ve bastırmıştır. Mesela, 1861’de okullar için hazırladığı “Kratka bılgarska istoriya” (“Kısa Bulgar Tarihi”) ders kitabı bazı görüşlere göre, o zamana kadar yazılmış en başarılı tarih ders kitabı olarak kabul edilmektedir. 14 Yine öğretmenlik yaptığı bu yıllarda Voynikov şiirler yazmış, ders yılı sonunda düzenlenen okul müsamereleri için öğrencilerin icra ettiği diyaloglar kaleme almıştır. Bu diyalogları 1859’da İstanbul’da Bulgarca yayımlanan “Bılgarski knijitsi” (“Bulgar Kitapları”) adlı dergide yayınlamıştır. 15 Bunun yanı sıra Voynikov’un kasabanın kültür hayatında aktif olarak yer aldığı, ilk öğrenci orkestrasını keza yetişkinler için de bir orkestra kurulmasına öncülük ettiği, ahalinin büyük ilgisini çektiği tiyatro temsilleri düzenlediği ve okul şarkıları bestelediği bilinmektedir. 14 Reçnik na bılgarskata literatura, s. 231. 15 Hüseyin Mevsim, 19. Yüzyıl Bulgar Uyanış Çağı ve Bulgar Kitapları Dergisi (1858-1862), s. 251-266 // Tanzimat ve Edebiyat: Osmanlı İstanbulu’nda Modern Edebi Kültür, 2014, İstanbul. 10 1860’da yayımladığı “Sbornik ot razni sıçineniya” (“Çeşitli Eserler Derlemesi”) adlı seçkide, ağırlıkla Fransız edebiyatından tercüme ettiği eserlere yer vermiştir. 1864’te “Uçilişten teatır ili komiçni predstavleniya” (“Okul Tiyatrosu veya Komik Temsiller”) derlemesini yayımlamış, ayrıca “Kratka bılgarska gramatika s uprajneniya” (“Alıştırmalarla Kısa Bulgar Dili Grameri”) (1864) adlı gramer kitabı büyük ilgi görmüş ve kısa sürede birkaç baskıya ulaşmıştır. Voynikov, öğrencilerinin katılımıyla ilk tiyatro gösterisini Şubat 1863 yılında bir okuma yurdunun salonunda gerçekleştirmiş hatta sahnesi, dekoru ve ışıklandırması olmayan salonun ilkel şartlarına rağmen büyük beğeni kazanmıştır. Durmadan sürdürdüğü faaliyetlerinden ve kazandığı itibardan dolayı Voynikov kasabanın önde gelen tutucu Bulgarlarıyla anlaşmazlığa düşmüş sonra 1864’te Şumnu’yu terk etmek durumunda kalmıştır. Bulgar araştırmacılara göre, Voynikov kurduğu öğrenci orkestrasından dolayı kasabanın çorbacılarıyla ters düşmüştür. Çorbacıların anlayışına göre, okul kesinlikle bu tarz gösteri ile temsillerin yapılacağı yer değil, okuma ve yazmanın öğretildiği ya da öğrenildiği bir yer olmalıdır. Kasabadaki Fener Rum Patrikliği temsilcisi papazın da Voynikov’un aydınlanmacı faaliyetlerinden rahatsız olduğu belirtilmektedir. 16 Bazı yakın arkadaşları kendisine Besarabya’daki Bolgrad Bulgar Okulu’nda öğretmenlik yeri bulmuşlarsa da, Voynikov, daha yakın olan ve o yıllarda binlerce 16 Milen Kumanov, a.g.e. 11 Bulgar mültecinin yerleştiği Romen Braila (İbrail) kasabasındaki Bulgar Okulu’nu tercih etmiştir. Dolayısıyla, 1865-1871 yılları arasında, Tuna deltasında konumlu İbrail’e yerleşmiş ve buradaki Bulgar Okulu’nda önce öğretmenlik, daha sonra da müdür olarak görev yapmıştır. Önemli sayıda Bulgar kolonisinin yaşadığı Romen kasabasında da Voynikov sadece öğretmenlikle yetinmemiş, aktif olarak kültürel faaliyetlerine devam etmiştir. Mesela, Ocak 1866’da ilk temsilini vermiştir. Bunun yanı sıra, burada Voynikov bir başka yönünü de ortaya koymuştur. 1867- 1870 yılları arasında, “Dunavska zora” (“Tuna’da Tan”) adlı gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiştir. Haftalık çıkan gazetede yer verdiği yazılarında daha çok milli davaya hizmet etmeyen ve milletinden kopuk yaşayan Bulgar çorbacıları ile Fener Rum Patrikliği’ni eleştirdiği görülmektedir. Gazete sayfalarında ayrıca şiirlere ve yeni çıkan kitap tanıtımlarına da geniş yer ayrılmaktadır. Gazetedeki yazılarından, ideoloji ve fikir açısından Voynikov’un nasıl bir evrim geçirdiği de açıkça görülmektedir. İlk başlarda ihtilâl hareketine sempatiyle yaklaşmış ve destekler nitelikte yazılar kaleme almışsa da, kendisi ihtilalci kanatta yer almamış ve çok geçmeden tamamen evrimcilerin tarafına geçmiştir. Voynikov ihtilâlci yol ile yöntemleri değil aksine eğitimci, aydınlanmacı ve kültürel gelişme yolunu benimsemiş, bunun propagandasını yapmıştır. 12 Hayatı boyunca tiyatroya tutkuyla bağlı kalmış olan Voynikov, her şeyden önce kendisine Bulgar tiyatro ve oyun yazarlığı tarihinde kalıcı yer edinmiştir. Milli tiyatroyu organize etmek için yoğun gayret sarf eden Bulgar aydının, milli repertuarın oluşturulması için büyük katkısı olduğu kabul edilmektedir. Bugün pek değeri olmayan birçok tarihî piyes kaleme almıştır. Bunu bilinçli bir şekilde yaptığı düşünülmektedir çünkü konularını ve kahramanlarını şanlı Bulgar geçmişinden alarak çağdaşlarına milli gurur aşılamak istemiştir. O yüzden bu piyesler, yazıldıkları zaman özellikle Romanya’ya yerleşen Bulgar mülteciler arasında çok sevilmişlerdir. Söz konusu tarihî oyunlar, genelde kurmuş olduğu ve on yıl boyunca birçok temsiller verecek olan tiyatro kumpanyası tarafından sahnelenmişlerdir. İlginçtir ki, bu kumpanyaya ilk kez kadın oyuncular katılmışlardır. Kumpanya ilk temsilini, 1866’nın başında yönetmenliğini bizzat Dobri Voynikov’un yaptığı “Stoyan Voyvoda” adlı tarihî piyesle vermiştir. Aynı yıl Bükreş’e turneye çıkmış ve Milli Tiyatro’da Romen Prensi Carol I’in de izlediği bir temsil vermiştir. Bazı tanıklıklara göre, amatör oyuncuların performansından etkilenen prens kumpanyaya önemli sayılacak bir miktarda bağışta bulunmuştur. Voynikov’un tarihî piyesleri arasında yer alan “Rayna knyagina” (“Prenses Rayna” (beş perdelik drama, 1866) İbrail Tiyatrosu’nda temsil edilmiştir. Daha sonra kumpanya “Krıştenie v Preslavskiya dvor” (“Preslav Sarayında Vaftiz”) başlıklı dört perdelik dramayla Bükreş’te temsiller vermiş ve adını geniş çevrelere duyurmuştur. 13 Voynikov’un eserleri arasında, derleme niteliğindeki “Pesni lyubovni, horovodni, svatbeni i smeşni” (“Sevda, Horo, Düğün ve Komik Türküler” (1868) de bulunmaktadır. Bir başka tarihî piyesi – “Velislava, bılgarska knyaginya” (“Bulgar Prensesi Velislava”) (beş perdelik drama, 1870) ilk defa İbrail Tiyatrosu’nda aynı yıl seyirci önüne çıkmıştır. “Vıztsaryavaneto na Krum Straşni” (“Korkunç Krum’un Tahta Çıkışı”) adındaki üç perdelik tarihî drama (1871) ilk kez Bükreş Tiyatrosu’nda gösterime girmiştir. Aynı 1871 yılında Bükreş’te bir matbaada, kendisine büyük ün ve Bulgar oyun yazarlığı tarihinde kalıcı bir yer kazandıracak olan “Krivorazbranata tsivilizatsiya” (“Yanlış Algılanan Uygarlık”) başlıklı komedyası yayınlanmıştır. 1871-1873 yıllarında Voynikov’un yine Tuna kıyısında bir Romen kasabası olan Gyurgevo’da (Yerköy) öğretmenlik yaptığı tahmin edilmektedir. Burada, Romanya’da ilk kilise korosunu kurmuş ve yönetmiştir. 1873 yılında Rus tebaasına kabul edildikten sonra memleketi Şumnu’ya dönmüş ve Kız Okulu’nda öğretmenliğe başlamışsa da, iki yıl sonra yine memleketinden ayrıldığı ve Yerköy’e geçtiği anlaşılmaktadır. Bu arada, Fransız edebiyatından tercüme ettiği, ayrıca Bulgar edebiyatından ve halk yaratıcılığından da örnekler sunduğu “Rıkovodstvo po slovesnost” (“Bedii Kılavuz”, 1874) adıyla yayınlanan eseri bazı eleştirilere maruz kalmıştır. 14 Voynikov’un el yazması olarak kalmış veya tamamlanmamış bazı eserleri de bulunmaktadır. Yerköy’de bulunduğu sırada, Nisan 1877’de Rus-Osmanlı Savaşı ilan edilmiş ve Voynikov, Prens Çerkaski’nin kurmayında tercüman olarak görev almıştır. Aynı yılın kış aylarında Tırnova civarında bulunan Aziz Petır ve Aziz Pavel Manastırı’nda kimsesizler yurdunun yöneticiliğine getirilmiştir. 27 Mart 1878 tarihinde, kimsesizler yurdunda yakalandığı tifo hastalığından 45 yaşında hayatını kaybetmiş, cenazesi Tırnova’ya defnedilmiştir; 17 yıllar içinde mezarı kaybolmuştur. 17 Elena Nalbantova, Dobri Voynikov, “Krivorazbranata tsivilizatsiya”, Veliko Tırnovo, 2000, s. 109-110. 15 İKİNCİ BÖLÜM II. “YANLIŞ ALGILANAN UYGARLIK” BAŞLIKLI KOMEDYA II.1. Komedyanın Önsöz’ü Bulgarların geçmişinden esinlenerek kaleme aldığı ve toplumsal şartların gerekli kıldığı tarihî dramalarından sonra Voynikov bir komedya kaleme almıştır. “Yanlış Algılanan Uygarlık” adını verdiği komedya 1871 yılında, Bükreş’te bir Bulgar matbaasında basılmıştır. Bulgar oyun yazarlığı tarihinde bu eser tartışmasız şekilde ilk özgün komedya olarak kabul edilmektedir. Komedya, yazarın kaleme aldığı ve oldukça uzun ve kapsamlı sayılabilecek bir Önsöz ile başlamaktadır. Bu Önsöz’den Voynikov’un tiyatro anlayışı hakkında bilgi edinildiği gibi, eserin yazılma amacını ve yazarın mesajlarını anlayabilmek açısından da çok önemli olduğu görülmektedir. Komedyanın anlaşılması için Önsöz adeta bir anahtar işlevi gördüğü söylenebilir. Voynikov, milli uyanış çağını yaşayan her milleti küçük bir çocuğa benzetmektedir çünkü milli kimliğini ve benliğini oluşturma sürecinde olan her millet, tıpkı bir çocuk gibi, daha çok göze çarpan ve albenisi olan şeylere el uzatma zaafına sahiptir. Bundan dolayı, gelişiminin bu aşamasında bulunan halklar, en çok dış ciladan etkilenirler; onların dikkatini en çok cilanın parlaklığı çekmektedir. Bu toplumlarda nedene değil, neticeye bakılmakta; bir şeyin özüne değil, yansımasına önem ve değer verilmektedir. 16 Yeni yeni millet olma sürecine giren topluluklarda neredeyse her şey, sistematik bir araştırma ile inceleme üzerine değil, taklit üzerine kurulmakta ve kurgulanmaktadır. Birçok kere ahlaki temel ters yüz edilmekte, tersine alınmakta ve anlaşılmaktadır. Bundan dolayı benzer toplumlarda Voynikov’a göre, ahlakın ve iyi huyun yerine ahlaksızlık ve ahlak bozulması yuvalanmakta; samimiyet, kardeşlik sevgisi ve bağlılık yerine kibir, nefret ve ayrışma yerleşmekte; birliktelik ve anlaşma yerine kavga ve ayrışma kendine yer edinmekte; dolayısıyla gelişmenin yerini aptallaşma ve gaflet doldurmaktadır. Oysa gaflet ve delalet her bakımdan ilerlemenin ve aydınlanmanın önüne set çeker. Uygarlık yerine moda alınmaktadır. Yazara göre, günün modasına uygun şekilde giyinen ve kuşanan, belinde zincirli saat, elinde baston, eldiven ve cilalı ayakkabı giymiş, hele de az buçuk Fransızca ve Almanca bilen bir züppe çok eğitimli, görgülü, dünyayı anlamış biri olarak kabul edilmektedir. Keza modaya uygun giyinmiş, takıp takıştıran, saçını kok veya lüle lüle yaptıran, elinde ipek şemsiyeyle dolaşan bir kadın da madam veya matmazel olarak itibar görmektedir. Hele de kol kola tutuşup gezintiye çıkan bir karı koca, uygarlığın zirvesine ulaşmış sayılmaktadır. “Modaya uygun giysiler, modaya uygun dayanıp döşenmiş ev ile ev eşyaları görürsen uygarlık burada kök salmış ve çiçek açmış sayılır. Eğer böyle bir mekânda Fransızca ve Almanca konuşulduğunu duyarsan, bil ki uygarlığın kaymak tabakası 17 oradadır; hele de alafranga süslenen salonda bir de piyano varsa, bu artık uygarlığın tahtı demek olur.” 18 Bu örnekleri verdikten sonra Voynikov, o dönem Bulgar toplumunun düşünce yapısını da bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmaktadır: “Avrupalılar böyle yaşıyorlarmış ve o yüzden Bulgarların da, onlar gibi uygar olabilmeleri için öyle yaşamaları gerekiyormuş. Ancak Avrupalının fabrika yapmayı da bildiği ve her türlü malı üretmeyi becerdiği kimseyi ilgilendirmiyor, işin bu yönüyle kimse ilgilenmiyor. Mademki Avrupalı üretiyor, bize de pahalı pahalı bu malları satın almak düşüyor. Ama Avrupalı vapur ve demiryolu yapmayı da biliyormuş, olsun varsın yapsın, biz de paramızı tıkır tıkır sayarız ve bunlarda yolculuk ederiz.” 19 Voynikov’a göre, bu yanlış algılanan uygarlık meselesinin sadece maddi değil aynı zamanda manevi tarafı da vardır; başka neticeler de doğurmaktadır. Dini ritüellere ve ayinlere hürmetin yerini sıkça bunlarla alay etmek, yaşa ve başa saygının yerini nefret, kadınlara nezaketin yerini yüzsüzlük, utanma duygusu yerini cahil cesareti almaktadır. İnsanî erdemler, insan severlik, kardeş sevgisi, merhamet, toplumsal duyarlılık gibi kelimeler sözüm ona eğitimli ve aydın kişinin sözlüğünden silinip atılmıştır. 18 Dobri Voynikov, Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 20. 19 Dobri Voynikov, Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 21. 18 Daha sonra Voynikov yapmacık eğitimli ve uygar bir kişinin yüreğinin nasırlaşmış olduğundan aynı zamanda duyarsızlığından söz etmekte; her şeyi bildiğini ve becerdiğini iddia ettiğinden dolayı böyle bir kişinin ne kadar tehlikeli olduğunu; sadece sözde insan severlikten, ahlaktan, birlik ve beraberlikten yana olduğu ama özde bunları hissetmediği ve eyleme geçirmediğini vurgulamaktadır. Bütün bu söylediklerine örnek olarak bazı komşu milletleri göstermektedir. Bu milletler 30-40 yıldır bağımsız olmalarına ve serbest gelişme imkânı bulmalarına rağmen, uygarlığın dış cilasının kör taklitçileri olduklarından, onu ciddi şekilde etüt etmediklerinden ve özümsemediklerinden dolayı, sanayi gelişmelerinde başarı gösterememiş, bir adım olsun ilerleyememiş ve sağlam temel oluşturamamışlardır. Voynikov yeni oluşan genç milletlerdeki bu Avrupalılaşma sevdasını ve eğilimini bir bulaşıcı hastalığa benzetmektedir. Ona göre Bulgarlar da, özellikle de genç nesil, bir zamandan beri bu hastalığa yakalanmıştır. Bu hastalık illetini de bir müddet Avrupa’da kaldıktan sonra, memleketine dönen genç Bulgarlar yaymaktadır; bu gençleri Voynikov Avrupa aydınlanmasının sahte lambaları olarak nitelendirmektedir. Kötülüğün zamanında önüne geçilmesi, hasarın büyümeden önlenmesi açısından önemlidir. İlginçtir ki Voynikov, bu illetin önüne öğretmenler vasıtasıyla ve okullarda geçilebileceğini düşünmekte, başarılı mücadele etmenin öğretmenlerin elinde olduğunu öne sürmektedir. Ancak öğretmenlerin bunu sadece okulda 19 yapmaları yeterli değildir, mücadelenin okulla kısıtlı ve sınırlı tutulmaması, bütün toplumunun da korunması için daha geniş çaplı çalışılması gerekmektedir. Bu bağlamda kiliselerde verilecek ahlak dersleri, okuma yurtları ile Pazar okullarındaki aydınlatıcı ve bilgilendirici sunumlar, gazeteler ve dergiler de halk kitlesinin ahlaksızlığın bu bulaşıcı hastalığına yakalanmaması için görev üstlenmeleri ve yardım etmeleri gerekmektedir. Voynikov, bu topyekûn mücadelede, Bulgar toplumunda yeni yeni yer edinmeye başlayan tiyatroya da önemli görevler yüklemektedir. Yazara göre, bazı başarılı ve uygun tiyatro temsillerinin de karışık ve bozulmuş ahlakın düzeltilmesi hatta ahlak çöküntüsünden korunmak için kullanılabileceğini, tiyatro temsillerinin işe yarayabileceklerini savunmaktadır. Önsöz’ün bu satırlarında Voynikov tiyatroyla ilgili görüşlerini ve tiyatro anlayışını da belirtmiş olmaktadır. Dobri Voynikov, bir sanat olarak tiyatronun, salt bir eğlence aracı ve ihtirasların sahnelendiği bir mekân olarak değil de, halkın hoş bir eğlence yoluyla gerçekten ruhuna gıda bulduğu bir umumi okul olarak görüldüğünde, halkların gelişmesinde ve ilerlemesinde küçümsenmeyecek bir rol oynadığını, bu sürece yardım ettiğini ve katkı sağladığını vurgulamaktadır. Önsöz’ün devamında, Voynikov antik Atina ve Roma’da ve daha sonra Fransa’da tiyatronun toplum üzerindeki etkisinden söz etmekte, örnekler verme yoluyla tiyatro zevkinin nasıl değiştiğini özetlemektedir. 20 Bu kısımda oyun yazarının biraz teoriye girdiği dikkat çekmektedir. Halkların gelişimi bakımından tarihî dramanın ve karakter komedyasının ne kadar faydalı olabileceği düşüncesini ortaya atmaktadır. Tarihî drama sahneye bazı tarihî şahsiyetlerin kahramanlıklarını, hayırsever davalarını gösterirken, seyirciye salt bu erdemli ve örneklik kişiler hakkında bilgi vermekle yetinmez aynı zamanda asil duygular ve erdemli kavramlar aşılamakta; delalet ve ayrışma, kavga ve entrika gibi gafletlerin ortak davaya ve iyiliğe ne kadar büyük zarar verebileceklerini göstermektedir. Karakter komedyası ise, zayıf ve gülünç karakterlerin aptalca tavır, akılsızca hareket, uçuk fikir ve akıl, bağnaz önyargı vs. gibi özelliklerini alarak toplum içinde yerleşen şahsi veya umumi yanlışların, kusurların ve eksikliklerin düzeltilmesini hedeflemektedir. Bütün bunlar neşeyle ve gülerek eğlenerek aşılanmakta, bunun altında mutlaka öğreti, ders ve mesaj yatmaktadır. Bu anlayış ve fikirden hareketle tarihî dramalar kaleme aldığını ve bunları İbrail, Bükreş ve Kalas’ta vatandaşları önünde sergilediğini itiraf etmektedir. Aynı bu amaç doğrultusunda “Yanlış Algılanan Uygarlık” komedyasını da kaleme aldığını belirtmektedir. Daha sonra Voynikov komedyadaki oyun kişilerine ne gibi mesajlar yüklediğini, onların neyi ve kimi temsil ettikleri konusunda kısaca bilgi vermektedir. Ahlak bozulması ve çöküntüsü bilinçsiz gençler vasıtasıyla bir topluma yerleşmekte ve yuvalanmakta ama yine bilinçli gençlerin gayretleriyle sökülüp 21 atılabilmekte ve kazınabilmektedir. Dolayısıyla Voynikov’un genç nesle büyük sorumluluk yüklediği görülmektedir. Kaleme aldığı komedya eseriyle, “halk ağacının taze dallarını kötü rüzgârların bulaşıcı etkisinden” korunmasında fayda sağlamayı umut etmektedir. II.2. Komedyanın İçeriği ve Yapısal Özellikleri Yukarıda belirtildiği gibi eser kapsamlı ve komedyanın doğru şekilde anlaşılmasına büyük katkı sağlayan bir Önsöz ile başlamaktadır. Yapısal açıdan komedya 51 sahneye bölünen 5 perdeden oluşmaktadır. En çok sahneye 4. perdede (15 sahne), en az ise 5. perdede (5 sahne) yer verildiği anlaşılmaktadır. Komedyada 14 oyun kişisinin yer aldığı görülmektedir. Her ne kadar olayların geçtiği yer tam olarak belirtilmemiş olsa da, yazarın düştüğü nottan, olayların Bulgaristan’ın herhangi bir kasabasında geçtiği anlaşılmaktadır. Sahnelerin kısa ve hareketli oldukları, remarkların da yapısal olarak dramatik entrikanın gelişimine katkı sağladıkları açıktır. Oyunda yer alan oyun kişilerine gelince, bunların adları belirtildikten sonra, karşısına mesleğiyle ya da aile veya sosyal statüsüyle ilgili kısaca bilgi verilmektedir: Hacı Kosta (dükkâncı, esnaf), Zlata (Kosta’nın eşi), Anka (Kosta’nın kızı), Mariyka (Anka’nın kız arkadaşı), Stoyna Nine (görücü kadın), Dimitraki (Anka’nın kardeşi), Margaridi (Rum hekim), Mityo (Anka’da gönlü olan delikanlı), Gergi (Mityo’nun 22 arkadaşı), Penço (Mityo’nun arkadaşı), Rayço (hademe), iki zaptiye, köylü kadın, düğün sahnesiyle başlayan üçüncü perdede horo tepen kızlar, delikanlılar ve diğerleri, kemancılar. Komedyanın Önsöz’ünde Voynikov oyun kişilerini ve bunlara yüklediği fikirleri şu şekilde tanıtmakta ve açıklamaktadır: “Hekim Margaridi’yi sözüm ona uygarlığın bir havarisi olarak göstermek istedim. Bu sahte uygarlıkla o, körü körüne moda taklitçileri olan Anka ve annesi Zlata’nın zayıf ve iradesiz akıllarını çeliyor bu sayede fethetmeyi başarıyor. Onun yardımcısı ve yatakçısı olarak Anka’nın kardeşi Dimitraki veriliyor, kendisi havalarda uçan ve boş konuşan bir genç. Hacı Kosta da bunlara zıtlık içinde verilmiş bir karakterdir, o, adı geçen uygarlığın laf anlamaz aptal yardakçılarının sonunun kötü olacağını öngörüyor. Benzer bir rolü Stoyna Nine de üstleniyor. Mariyka nezdinde ise, annesine hürmet eden, milli değerlerine saygısı olan mütevazı Bulgar kızını göstermek istedim. Mityo, Gergi ve Penço adındaki Bulgar gençler (bu arada bunların içkiyle de arası iyidir) önce Margaridi’ye uyuyor ve onun peşinden gidiyorlar; kaldı ki Margaridi onları halk geleneklerinden, horodan nefret etmeye ve Avrupa danslarını öğrenmeye davet ediyor. Daha sonra Mityo, arkadaşlarıyla ve Zlata ile Dimitraki’yle beraber, Anka’nın kalbi için rakibi ve sözüm ona uygarlığın sahte havarisi olan Margaridi’yi yok ederek kahramanlığa bürünüyor.” 20 20 Dobri Voynikov, Bılgarska vızrojdenska drama, Sofya, 1985, s. 23. |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling