duymuşa benzemiyordu. Yaptıklarından ötürü okuldakilerden özür dilemesi istenince buna
yanaşmadı; ayrıca, öğretmenlerden oluşan disiplin kurulunun
gizli toplantısındaki davranışının da asla çekingen ya da pek saygılı olduğu söylenemezdi.
Kendisini aslında okulda alıkoymak istemişlerse de sergilediği bu davranış karşısında yapacak
şey kalmamıştı. Çaresiz bir yüz karası olarak okuldan kovuldu ve akşamleyin de bir daha
dönmemek üzere babasıyla manastırdan ayrıldı. Dostu Hans'la ancak el sıkışarak
vedalaşabilmişti.
Bu olağanüstü serkeşlik ve soysuzluk va-kasıyla ilgili olarak müdür beyin yaptığı parlak
konuşmaya doğrusu diyecek yoktu; ateşli, cerbezeli bir konuşmaydı. Stuttgart'taki eğitim
işlerinden sorumlu üst makamlara ilettiği raporda ise daha uysal, serinkanlı ve yumuşak bir dil
kullandı.
Manastırdaki öğrencilerin okuldan atılmış o rezil oğlan Heilner'le her türlü iletişimi
yasaklanmıştı; ancak, bu yasaklama karşısında gülümsemekten kendini alamamıştı Hans.
Aradaki uzaklık ve akıp giden zaman öğrencilerin Heilner hakkındaki genel yargısını
değiştirmiş, içlerinden bazısı bir zaman yanma yaklaşmaktan korkup çekindikleri bu kaçak
arkadaşlarına, manastırda bir süre konakladıktan sonra çekip gitmiş bir kahraman gözüyle
bakmaya başlamıştı.
Bundan böyle Hellas odasında iki masa boş duruyordu. Kaybedilen ikinci arkadaş birincisi
gibi çabuk unutulamamıştı. Hani ikincisini de unutulmuş ve rafa kaldırılmış görmek, pek
sevindirecekti müdür beyi.
Ne var ki, Heilner'in çekip gittiği yerden manastırın huzurunu bozmaya yönelik herhangi
bir girişimde bulunduğu da söylenemezdi. Dostu Hans o kadar beklemiş, Heilner kendisine tek
bir satır yazmamıştı.
Manastırdan başını alıp gitmişti Heilner, kayıplara karışmıştı. Boyu poşu, yüzü gözü ve
Do'stlaringiz bilan baham: |