Bütün bunların bir işe yaramayışı da pek şaşılacak şey değildi. Sağlıklı her yaşamda bir
içerik ve bir amaç vardır, oysa Hans'm yaşamında bunlardan eser kalmamıştı. Derken babası
kararını verdi, oğlunun ya bir yazıcı olarak yetişmesini sağlayacak ya da bir sanat öğrenmesine
çalışa-
çaktı. Oğlu henüz güçsüzdü, önce kendini biraz toplaması gerekiyordu ama artık onunla
oturup bu konuyu ciddi ciddi konuşmanın zamanı gelmişti.
Kendisini şaşkına çevirerek aklını karıştıran ilk izlenimler zamanla biraz yumuşayıp canına
kıyabileceğine artık inanmayan Hans, kendisini telaş ve tedirginliğe sürükleyen çok değişik
korkulardan sıyrılıp sürekli bir hüzün havasını solumaya başladı; tıpkı bir bataklığa gömülür gibi
ağır ağır, hiç karşı koyayım demeden gömüldü bu hüzne.
Artık güz mevsimini yaşayan kırlarda dolaşmaya koyuldu, mevsimin etkisine yenik düştü.
Sonbaharın yavaş
yavaş sahneden çekilişi, yaprakların ağaçlardan sessiz sedasız dökülüşü, çayırların esmer
bir renge boyanışı, sabahları çöken yoğun sis, olgunlaşıp yorgun düşmüş bitKile-rin ölüme kucak
açışı, bütün hastalar gibi Hans'ı da ağır ve karamsar bir havaya soktu, kasvetli düşünceler
uyandırdı kafasında, o da
çevresindeki doğayla birlikte yok olmak, uykulara dalmak, ölmek istiyor, gençliğinin buna
karşı çıkmasından ve suskun bir dayatışla hayata sarılıp bırak-mayışmdan üzüntü duyuyordu.
Ağaçlara bakıyor, onların nasıl ilkin sarı, sonra bakır rengine boyandığını, yapraklarından
soyunup
çırılçıplak kaldığını görüyor, ormanlardan buram buram tüten süt beyazı sisi, son
meyvelerin toplanmasının ardından yaşamın elini ayağını çektiği, içlerinde renk renk açan
yıldızlara kimsenin başını çevirip bakmadığı bahçeleri seyrediyor, kimsenin artık yüzüp balık
tutmadığı, üzerini ku-ru yaprakların örttüğü, dondurucu kıyılarında bundan böyle yalnız
Do'stlaringiz bilan baham: |