Sokağı'nın ama o görkemli kapılarıyla kasabanın az çok varlıklı kesiminin oturduğu eski ve yeni
evler, klasik üslupta sevimli bağdadi yapılar, şirin aydınlık çatılar hep bu sokakta yer alıyor,
evlerin yalnızca yolun bir tarafında dizilişi sokağı bir sıcaklık, rahatlık ve aydınlıkla
donatıyordu; çünkü yolun öbür tarafında ahşap korkuluğu içeren bir duvarın altında ırmak
akıyordu.
Sepiciler Sokağı ne kadar uzun, geniş ve aydınlık, rahat ve kibarsa, Şahinler Sokağı o
kadar tersiydi bunun. Bu sokakta lekelerden geçil-meyip pul pul dökülen sıvaları, öne doğru bel
vermiş çatıları, pek çok yerinden kırılıp dökülerek kalafattan geçirilmiş kapı ve pencereleri,
yamul-muş
bacaları ve çürük çarık damlarıyla
çarpık ve izbe evler yer alıyor, mekân ve ışığı birbirlerinin elinden zorla kapmaya
çalışıyorlardı. Ayrıca, sokak dar ve acayip biçimde eğriydi, sanki dünya durdukça duracak bir
loşluğa gömülmüştü; yağmurlu havalarda ve güneşin batmasından sonra loşluk nemli bir
karanlığa dönüşüyordu. Pencerelerin önünde sırıklara ve iplere asılmış
çamaşırlar eksik olmuyordu hiç; çünkü sokak ne kadar dar ve sefilse, o kadar çok insanı
barındırıyordu, kiracıların kiracıları ve belli bir ücret karşılığı evlerde geceleyenler de cabasıydı.
Günden güne eskiyip yaşlanan bu yamru yumru evlerin tüm köşe bucağı insandan geçilmiyordu;
sefalet, ahlaksızlık ve hastalık Şahinler Sokağı'm kendine yurt edinmişti. Kasabada
tifo salgını mı var, çıktığı yer burasıydı; bir cinayet mi söz konusuydu, bu sokaktı işlendiği
yer; bir hırsızlık mı oldu, hırsızın ilkin bu sokakta aranması gerekiyordu. Kasabaya başka
yerlerden gelen satıcılar da bu sokakta konaklıyordu hep. Bunların arasında o şaklaban pudra
satıcısı Hottehotte ile yaptığı rezalet ve kepazelikler anlatıla anlatıla bitirilemeyen bileyici
Do'stlaringiz bilan baham: |