Derken gölge pencereden yine çekilip gitti, hemen ardından küçük bahçe kapısının mandalı
kalktı, Emma evden çıkıp geldi. Hans ilk anda korkuya kapılıp oradan savuşmak istedi ama
yapamadı, çite yaslanmış
durumda bekledi. Emma karanlık bahçe içinde yürüyüp yavaş yavaş ken*
dişine doğru geldi. Emma'nm
attığı her adımda içinden bir şey Hans'ı orada daha fazla durmayarak kaçıp gitmeye
zorluyor ama daha güçlü bir şey de onu bundan alıkoyuyordu.
Sonunda Emma gelip hemen önünde durdu, aralarındaki uzaklık bir adımdan bile azdı,
yalnız alçak çit ikisini ayırıyordu birbirinden.
Emma, dikkatli ve tuhaf bakışlarla gözlerini Hans'a dikti.
"Ne istiyorsun bakayım?" diye sordu.
"Hiç," dedi Hans. Emma'nm kendisine sen diye hitap ettiğini işitince, vücudunda sanki bir
el okşayarak geziniyormuş gibi bir duyguya kapılmıştı.
Emma çitin üzerinden elini Hans'a uzattı. Hans, mahcup ve sevecen bir tavırla tuttu eli,
biraz sıktı avucunda, Emma'nm elini çekmediğini fark edince cesareti arttı, sıcacık eli narin ve
sakıngan okşamaya koyuldu. Elin hâlâ uysal elinde durduğunu görünce, alıp yanağına bastırdı.
İliklerine kadar işleyen bir haz, hoş bir sıcaklık ve mutlu bir rehavetten oluşan bir sel tüm
benliğini kapladı, çevresinde lodos hava-larmdakine benzer ılık ve nemli bir rüzgâr esmeye
başlamıştı adeta; gözleri bundan böyle sokağı da, bahçeyi de görmez oldu, burnunun ucunda
aydınlık bir yüz ve karanlıklar içinde dağınık saçlar vardı, o kadar.
Emma'nm yavaşçacık sorduğu, "Bana bir öpücük verir misin?" sorusu, adeta gece büyük
bir uzaklıktan gelerek yankılandı kulağında.
Aydınlık yüz daha da yaklaştı; üzerlerine bastıran bir vücudun ağırlığıyla çitin kazıkları
Do'stlaringiz bilan baham: |