solukta içip bitirdi, çantasına bir parça ekmek koyup evden dışarı attı kendini. Demiryolu
dolgusunun yukarısında durdu, pantolon cebinden yuvarlak bir teneke kutu çıkarıp harıl harıl
çekirge yakalamaya koyuldu.
Derken tren geçti önünden ama öyle rüzgâr gibi değil, güzel güzel, acele etmecTen, çünkü
hayli dik bir rampayı tırmanıyordu; bir sürü açık penceresi vardı trenin ve sadece birkaç
yolcusu; havada keyifle salman duman ve isten uzun bir iz bırakarak geçip gitti. Hans
arkasından baktı trenin, çıkardığı beyazımsı dumanın havada döne döne
yükseldiğini ve çok geçmeden sabahın taptaze güneşli havasında kaybolup gittiğini gördü.
Bütün bunlara en son tanık olduğundan beri ne çok zaman geçmişti! Derin derin nefes aldı,
sanki yitip gitmiş o güzel günlerin acısını kat kat fazlasıyla çıkarmak, bir kez daha küçük bir
çocuk olup hiçbir şeyi umursamaksızın tasa ve kaygıdan uzak yaşamak istiyordu.
Yüreği gizli bir haz ve avlanma heyecanıyla çarparak çekirge dolu kutuyla ve yeni olta
takımıyla köprüyü geride bıraktı Hans, bahçeler arasından geçip ırmağın en derin bölgesi olan
Gaulsgumpen'e doğru ilerledi. Burada bir yer biliyordu, bir söğüdün gövdesine arkasını
verip başka her yerden daha rahat, kimse tarafından rahatsız edilmeksizin avlanabilirdi. Kamışa
dolanmış misinayı çözüp ucuna küçük bir saçma tanesi tutturdu, tombul bir çekirgeyi gözünün
yaşma bakmadan iğneye geçirdi ve
oltayı var gücüyle ırmağın ortalarına doğru fırlattı. O çok iyi bildiği eski oyun başladı
yeniden: Küçük
golyan balıkları kalabalık sürüler halinde seğirtip gelerek yemin çevresinde dolandılar,
çekip çekiştirdiler yemi, biraz biraz koparıp aldılar yemden ve çok sürmedi, tümünü yiyip
bitirdiler. Hans oltaya ikinci bir çekirge taktı, bunu bir üçüncüsü izledi, sonra bir dördüncüsü,
Do'stlaringiz bilan baham: |