Filler Sultani
Download 60.22 Kb. Pdf ko'rish
|
<İşte siz bunu anladınızsa, biz de tez günde filleri
yenmenin yolunu bulacağız. Suyun buğuya dönüşeceği ni anlamak, su buğuya dönüştü demektir. Su buğuya dönüşmeden · hiç bir şey olmaz.>> < ((Su buğuya dönüşünce de, filleri yenmenin yolu ko lay bulunacaktır.>> ((Bulunacaktır,>> diye güvenli bağırdı kanncalar. Dağlar, ovalar, koyaklar, suLar, ormanlar, gökler yankı landı. < · ğı gürleşerek, bir sevinç çağlayını içinde indi ağaçtan köresine yollandı. Hemen kitaplarına kavuşmalıydı. En kocaman, sakallı kitabı raftan indirdi, okuyucakken baş buğ karşısına dikildi: ((Nedir bu su, nedir bu buğu?ıı diye sordu. Topa! demirel onu unutmuş gitmişti. Uzun . uzun başbuğun yüzüne baktı baktı, bir şeyler araştırdı, hiç bir söz söy lemeden kitabına daldı hızlı hızlı okumağa başladı. Birdenbire bir türkü başladı yüreğinde . . . Başını kal dırdı kitabından, kulak verdi dört köşeyi dinledi. Türkü yüreğinden geliyordu. Yüreğini dinledi uzun bir süre, sonra türkü büyüdü, dört bir yandan gelrneğe başladı. Türkü kitaptan da geliyordu. Uyuyan kannca1ardan, kö renin �ğzından, duvarlanndan da geliyordu. Başbuğ çok tan uyumuştu, onu dinledi _ topal demirel, türkü ondan hiç gelmiyordu. Dışarıya çıktı, türküyü dinledi, türkü yıldızlardan, ıaydan, geceden, kayalıklardan, otıardan, akan sulardan, esen yelden, göğün mavisinden, topra ğın içinden geliyordu. Alana baktı, kanncalar alanı iyi ce tıkabasa, an oğul verir gibi, biribirierine sıvıanarak doldurmuşlar, hiç kıpırdamadan, soluk almadan, taş ke- 208 silmişler, öyle duruyorlardı. TopaJ demirci onlara doğru yürüdü, yanianna vardı, onlar hiç kıpırdamıyorlardı, cansu; gibi. «Ne var?» dedi topaJ kannca. ııNe oluyor burada bu gece vakti?)) Kanncalar ona hiç bir karşılık vermediler, ne kı pırdadılar, ne de onu duyduklannı belli ettiler. - Topa! kannca sordu soruşturdu, baktı ki hiç kim seye bir tek sözcük bile duyuramıyor, öylesine dal� gitmişler. Sonunda kalabalığın içinde aradı araştırdı, kendi eski yoldaşlanndan birisini buldu, eli nasırlı kır mızı sakallılardan birisini . . . Onun koluna girdi : «Ne oluyor burada arkadaş, söyle bana? Ben kann calan bütün ömrüm boyunca böyle görmedim, söyle ar kadaş, ne oluyor burada _ böyle? » öteki: ((Suuuus8s,ıı dedi usulcana, duyulur duyul maz. «Suuuus, türkü dinllyoruz.ıı ııKim söylüyor bu türküyü?ıı diye Jordu topa! ka nnca. Şaşkınlıkla, güvensizlikle baktı ona arkadaşı: ııNasıl, sen duymuyor musun bu türküyü, ey demir ci yoldaşım? Nasıl, demek duymuyorsun, sen ki bizim başımız olasın, sen ki eli nasırlılann yür�i, kafası, dü şüncesi olasın? Bu türkü yüreğimizden, düşüncemizden geliyor. Bu türkü . . . >> ııNe türküsüymüş?ıı diye gülümseyerek, gülümse rnesi ayışığında umut kadar güzelleşereK sordu topal . kannca. ııYüreğine sor,ıı dedi arka Jaşı ona. ııDin!e yüreğin", dinle ayışığını, dinle şu kar;ncal.:ır kalabalığını, dünya türkümwle çiçekleniyor, dir.le dünyayı, dinle akan &ıı lr.n, dünyadaki cümle yaratığı . . . Şimdi evrenin bütün yaratıklan ayaktalar . . . >> FS/14 209 İki arkadaş sevinçle kucaklaştılar. Türkü çoğalarak gü . zelleşiyordu. Ala şafak açıldı, ala şafak cümlemizin üstüne açıl sın, tan yerlerindeki ışıklar ulu, kırmızı bir çiçek gibi açtılar, göğün ta ortasına kadar. Topal kannca çitlembik ağacına çıktı. Şırıl şınl bir ışık içinde yunup annıyordu. ElirJ yüreğinin üstüne ko yup konuşmağa başladı : < yaratık soyu bizim çektiğimiz acıyı çekmedi, gördüğü müz zulmü görmedi.n Türkü çoğalarak yeryüzünün her bir parçasından geliyordu. Yurek olarak açıyordu bu türkü, sevgi, s�cak lık, dostluk, güzellik, kardeşlik, eşitlik, barış olaraktan dünyanın en görkemli çiçeği gibi açıyordu bu türkü. Öz gürlük, tan yerindeki ulu ışık çiçeği olmuş açıyordu. öz gürlük açıyordu dünyanın üstünde telının göğü sara rak bu türkü, aydınlatarak. � Korkunç, üstüste yığılmış kalabalık bir ses olup ba- ğırdı: «Biliyoruz, biliyoruz.>> «Ülkelerin, kentlerin altını . . . » < oyacağız, oyacağız ! » diye bağırdı kalabalık. « Öy leyse arkadaşlar size bir önerim var.» •Önerin başımız üstüne, ustamız.» «Şu aşağıda bir başbuğ kannca var, onu buraya çı kann yanıma, onunla burada görülecek bir hesahım var.» Dört delikanlı kannca başbuğu alıp o anda çitlem biğın başına, topa! demircinin . yanına çıkardılar. «Şimdi gözünüzü kırpmadan bana, ve hem de baş buğa bakın.» 210 Sağ elini uzattı, demircinin eli güçlü, kocamandı , . başbuğun ışıl ışıl kırmızı sakalım tuttu hızla çekti, sa kal upuzun elinde kaldı. Sakalın yerinde sapsan bir san sakal sallanıyordu. (!Gördünüz mü?ıı dedi topal demireL ((Filler sanca lannı ta benim yanıma kadar sokmuşlar, gördünüz mü?ıı ııGördük,ıı diye bir ağız olup bağırdılar kırmızı sa kallar. «Şimdi hepiniz dönün biribirinize, sakallannızı tu tun. Herkes herkesin sakalım çeksin.ı) Herkes biribirinin sakalım çekti. Çok kişinin kır- mızı sakalının altından san sakal çıktı. «San sakailanndan tutun onlann.ıı < altına yığın. )) Kendi de hemen o anda yanındaki başbuğun san sakalından tutup başını gövdesinden ayırdı, ağacın al tına attı. Ve ağacın altında sancalann kellelerinden bir tepe yığıldı. uŞimdi söyleyin bakalım, bu kannca ülkelerinin, kentlerinin altını nasıl oyacağız, hangi güçle, �izim gü cümüz şu yeryüzünün altını oymağa yetecek mi?ıı · «Yetecek ! ıı diye hep bir ağız oiup bağırdı kannca- lar. < . . ıı Topal demirci bir ışık gibi şakıdı: «Yeryüzünün bütün kanncalan birleşince . . . ıı dedi Karıncalar, yeryüzü, toprak, su, gökyüzü, yaratık- lar türkü olup bu sözcükleri durmadan durmadan yine- lediler. · Kırmızı sakallı topal demirci: «ltaydiyin öyleyse düşün yollara, dağılın ülkelere kentlere, yeryüzü türkünüzle çınlasın. Duymayan ku- 2 1 1 iak, görmeyen göz, sevmeyen yürek, in anm ayan kafa kalmasın. Yeryüzünün bütün kanncalan birleşiniz.ıı Dünya çınladı: !(Yeryüzünün bütün kanncalan birleşiniz.ıı Ve kanncalar yoll�ra düştüler, ovalan, denizleri, · ormanlan, derin sulan aştılar, bu en güzel, eri akıllı türküyü yeryüzünün en kuytu köşesine kadar ulaştırdı lar. Duymayan yaratık, inanmayan kannca kalmadı . . . Filler sultanı, ulukepez, öteki filler de duydular. Sultan: ııHaaah haaaah,n leşip de dünyanın aıtını oyacaklarmiş, hele oysunlar da bir görelim.» Karıncalann bu aptallığına ulukepez de çok kız mıştı : «Hele bir oysunlar, oysunlar da bir daha onları baş kaldıramaz hale getirelim.» «Kannca kanatlanmayınca zcvalini bulmaz,ıı dedi filler sultanı. ı(Bunlar kanatlandılar,» diye onu yanıtladı ulu kcpez. ( altını oyacakl arını bildi ğimiz! hiç kimse bilmesin. Bu son umutlannı da ellerin den alalım, ondan sonra iş tamam. O topalı da yakala nz, yerin altı oyuld . uktan sonra. Susss, ulukepez karde şim; suuuuusss ! ıı ııSUsalım,ıı dedi ulukepez, şişkoluktan ağırlaşmış kanatlarını keyifle çırparak karınca ülkelerinin üstüne U<:t.u. Aşağıdan bir tuhaf, onun bile yüreğini yumşatan, sıcak, dost, baştan çıkancı. onu da bir güzelliğe çağıran })ir türkü geliyordu: Ulukepez az daha kalsa bu türküye kapılıp gidecek, bir daha sultanın yanına dönenieyecekti. Çarçabuk oralardan uzaklaşıp filistana geldi ya, 212 suıtana bu türkünün hiç sözünü açamadı. Türkü bir hoş etmiş, başkalaştırmıştı onu. Belki bir gün sultan da duyardı bu türküyü, ona göre bir şeyler düşünürlerdi. Fıkara ulukepez suıtanın bu türküyü hiç bir zaman du yamayacağını ne bilsin ! «ilah haaah ! ıı Filler sultanı gülüyor, karıncalara vuracağı son dar benin gününü bekliyordu. Onun bu uzun gülüşlerini to pal karınca da her zamanki gibi duyuyor, o da ülkelerin altının oyulacağı günü dört gözle bekliyordu. Biliyordu, biliyordu yeryüzünün altını oyamayacaklardı ya, hele bir başıasınlar . . . Karıncalar az gittiler uz gittiler, altı ay bir güz git tiler yeryüzünün bütün kannca ülkelerine, kentlerine ulaştılar. ((Yeryüzünün büt� kanncaları birleşiniz,» ke Ja mıru tüm kanncalara söylediler. Ve bu kelam bir tür kü gibi dağıldı güneyden kuzeye, gün doğusundan gün batısına kadar bütün dünyaya . . . Ve kanncalur birleşip toprağın altını oymağa başladılar. Sırasıyla ülkelerin, kentlerin altı oyuluyord�. Yüreklerinden gelen, dağır:ı ta şın, toprağın suyun, kurdun kuşun, börtü böceğin, in sanın söylediği o ulu türkü onlara destek oluyordu. Ulukepez, öteki hüdhüdler her gün, gün doğ-arken kannca ülkelerine, kentlerine dolaşmağa çıkıyorlar, ül kelerin, kentlerin üstünde uçuyorlar, sultana oralarda olanı biteni bildiriyorlardı. Kentlerde dinginlik vardı ulukepezin görüşüne gö re, karıncalar birleşememişlerdi, . işe başlayamamışlardı bile. Sultan buna üzülüyordu. Karıncalarsa belli etmemek için gündüz sultana, ge ce kendilerine çalışıyorlar, yerin altından çıkan toprakla- 213 n da yitiriyorlardı. Nereye koyuyorlardı onca toprağı, işte burası bir gizdi. Az bir sürede ülkelerin, kentlerin, dünyanın altını oydu karıncalar. Ve böylece kanncalann gücünün bü . tün güçlerden, türkülerinin de bütün yasalardan daha güçlü olduğu taruklandı. Kanncalar bütün ülkelerin, kentlerinin altının oyulduğunu kırmızı sakallı topal kanncaya, yüce bir dağın tepesine ulu bir ateş yakarak haber verdiler. De mirel ustası kannca daha yerin aıtında çalışıyordu, bir iki çenelik toprağı daha kalmıştı aşağıda, onu da yuka rı taşıyınca işi bitmiş olacaktı. Birden yüreğini, yöresini inanılınayacak kadar güzel bir sevinç türküsü sardı. He men dışanya çıktı ki ne görsün, dağın tepesindeki yalırİı büyüdükçe büyüyor, güneş gibi dünyayı ışı� boğuyordu. Kırmızı sakallı topal demirel yöresindeki kannca lara: «Şu sancaların kellelerini bana getirin,ıı dedi. ıı iDi. ni orada, dağda kesmiş saklamıştık ya . . . )) Sancalann kelleleri h,azırdı zaten, ilerde bir çukur d.a duruyordu. Tam bu sırada gökten yere apak, ışık gibi parlak bir güvercin süzüldü. Topal karınca ona koştu, kucak· laştılar. ııSeni bekliyordum, hoş geldin kardeşim,ıı dedi to pal demireL «Dünyanın altının oyulduğunu ne bildin de geldin?•• Güvercin: «Dağın tepesinde patlayan ışığı gördüm, türküyü de duydum, açtım kanatlanını geldim.» Topal demirci onun kanadının üstüne bindi: . ı.Şu kelleleri bana verin,ıı dedi. ıı Ş u sancalann kel lelerini. . . n Kelleleri ona verdiler ve güvercin uçtu. 214 Ulukepez demirciyle ak güvercini sult arun sarayı nı� bahçesinde karşıladı, kırmızı sakallı demirciyi de g� ıiir görmez tanıdı. Bunda bir iş vardı ki, neydi, üstelik de demirci güvercinin sırtında geliyordu. �ıSultanı göreceğim,» dedi topaJ demireL Kırmızı önlüğünü bayrak yapıp güverciniri kanadına dikmişti. Ve kırmızı önlük dünyanın en görkemli, sıcak. güzel bir umut 'bayrağı gibi dalgalaruyordu. Sultanın yanından hemencecik dönen ulukepez: «Buyurun saraya,» dedi. «Sultan sizi kabul edecek. ıı Topal kannea: ((Biz içeri giremeyiz, o çıksın dışan.ıı Topa! kannca içerde başına bir iş açılacağından kor kuyordu. Ulukepez saraya girip olanı biteni sultana haber ver di. Sultan ağır ağır gülerek, sevinerek dışanya çıktı. HKanncalann kararını bildiriyorum sana, ey sul tan! " diye gürledi topal demireL · •Söyle,ı) dedi gülerek sultan güvercinin kanadın daki topal demirciye. · � bundan böyle bağımsızlığı nuzı ilan ettik. Bütün kannca ülkeleri karar verdik ki, artık hiç bir kannca, sana, fll lere, hüdhüdlere çalışmayacak. Karınca ülkeleri karın calanndır . ve bizler özgürüz, bağımsızız.ıı •Bunu iyice düşündünüz mü?» diye sordu filler · sul tanı. Hem soruyor, hem de kahkahalarla uz\ın uzun gülüyordu. HDtişündük,)) dedi topal demireL uKarıncalar sana bir de armağan yolladılar.)) «Armağanları da neymiş ki, bir bakalım. » Bu sözle ri söylerken de çok gülüyordu sultan, yelken kulaklan uçaralt. «Al sultan al ! )) dedi topaJ demirel. önce başbuğun 215 kellesini fırlattı onun suratına. Onun da arkasından, ((al, al, al,ıı diye öteki bütün sanca kellelerini !ırlattL «Tam dm mı, tanıdın mı bu kelleleri, al al al ! » Ulukepez bu kellelerin kimlerin kellesi olduğunu sultana söyleyince sultan kudurdu, ağzı köpükler sa çarak : hüdhüdlerim, askerlerim, marş kannca ülkelerine, taş üstün�e taş, gövde üstünde baş bırakma yacaksımz, yürüyün ! , Sesi o kadar ötkeliydi ki, da�lann bile sırtı ürperdi. ıcŞu topalı da hemen yakalayıp kelle sini kesin.» Bunu duyar duymaz ak güvercin bir ok gibi fırladı uçtu gitti. O semirmiş, kanatıanın oynatamayan hüd hüdler nasıl ulaşacaklardı bu ak şiı:n.ıeğe? ((Yürüyün, yürüyün, yürüyün! ıı Asker filler de kanncalann bu kafa tutınalanna çok içerlemişlerdi. Durup dururken rahatlan bozulmuş tu. Sonsuz bir öfkeyle saldırdılar kannca ülkelerine, va �an fil cu u up düşüyordu yerin altına . . . Varan fil düşü yordu. Böylece kannca ülkelerine saldıran bütün filler az bir sürede kanncalarm oyduğu yerin alt.lnı boyladılar. Ulukepez bu korkunç yenilityi, fillerin toptan yok olduğu korkunç gerçeğini sultana ulaştınnca, s�ltan bu � immılmaz haberin acısından, öfkesinden havaya bt .. · in- :;a.n boyu fırladı, yere düştü. Bir de baktılar ki ortalık . lepreme + . utulmuşluktan da beter sallamyor, · bu hal ne I: ı.ldir derlfen, blr de baktılar ki bulunduklan yerin t c pr? . � ı <.la çükl.;yor. Ilir anda toprak açıldı, sarayı da, t. as h1)ı�(:.. 'İ · 1c:-, filler sultanını da yuttu gitti. Kannca ls.! ülk;�l fdn · al�:nı oya : lark ' m fillr.r sultanının sal'f'.yı mn .a: �'nı oymuyı da unut ınanıı şlardı. Kıa.;.:.dan hisse, yeryüzünün bütün karıncalan bir l0şincc . . . V ASAR KEMAL F i l l e r S u ltan i Karıncalarla filler h ikayesi , el bette halkın yarattığı bir hikayedir. Küçük bir hikaye. Ben bu hikayeyi al dım işledim. Belki b u hikaye çağlar önce Anadoluda uydurulmuştu . Bir küçücü k hi kaye olarak günümüze kadar geldi ve benim eli me geçti . . : Doğanı n en bü yük hayvanı olan fi l i sömürücü olarak aldı m . Benden önce halk, bu zavallı gari p hayvanı, ona d üşmanlığın dan değil , sırf iri gövdesinden ötürü sömürücüye sim ge -olarak almış. Sömürülenlerin çokl uğunu, çalışkanlı ğını, yaraticılığını göstermek için de halk karıncayı al mış. N eye üzülüyorum biliyor musunuz, bu kitabı okuyanlar, özellikle de çocuklar, tilleri belki hiç sevme yecekler. Bu bana çok dokunuyor. Ne yapabilirdim ki? Oysa filler bugünkü sömürücüler kadar ne kor kunçtur, ne zal i mdir, ne özg ürlük düşmanıdır, ne de işkencecidirler. Eğer insan soyunun bu en zaliminin simgesin i , benzeri n i , hayvanlar arasında arayacak ol sayd ı m , belki timsahları b u l u rd u m , boa yılanlarını bu lurd u m . Yok yok, sanm ıyorum ki yeryüzü nde bu za limleri simgeleyecek korku nçlukta bir hayvan türü bu- labile l i m . . . ---- Ya ş a r Ke m a l ISBN 975�433-006-9 . Download 60.22 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling