Filler Sultani
Download 60.22 Kb. Pdf ko'rish
|
yük mavi elmastan suita nımı za bir taht yontsunlar ki, sultanımızın tahtı bu dünyada güneş gibi çaksın. Her çakışında da dünyaya mavi ışıklar yağsın. Dünya mavi mavi balkısın.ıı «Hemen sana buyruğunu kanncalara,ıı diye sabır sıziandı sultan. «Hemen hemen, hemen şimdi.» Ulukepez o anda · uçup karıncalar ülkesine vardı. Hemen kanncalann yönetim kurulunu toplayıp buyru ğunu verdi. Kanncalar mızır dandılar, «biz nasıl dün yanın ortasına iner de güneşten de beter çakan mavi elması bulur da taht yontanz?» diye. Hüdhüdler başı on lann mızırtılannı duymadı bile, döndü geldi. Sol� solu ğaydı: < Sara.ydan . önce taht yapılacak� Hiç böyle bir dünya imparatoru tahtsız olur mu?» 54 «Olmaz,» dedi stiltan. «Bir de heykellmi yapsınlar ka.rıncalar, heykel benim yüz misllriı olacak.» Ulukepez: ccHemen gideylm ml kanncalara?» diye sordu. «Dur,ıı dedi sultan, «hepSi üstüste olmaz. Hele dün- yanın ortasim bulup mavi çakan tahtı bir yontsunlar. Gözlerini korkutmak olmaz.» «Doğru,» dedi hüdhüdler başı. ccDil işi, nasıldı kanncalar ülkesinde?» ccGördüm,)) dedi ulukepez. «Gördüm, tekmil ka.rın calarla bizimkilet, yolda, belde, işte, yatakta, evde dur madan filce öğrenip ' kendi dillerini yani yabanıl dilleri ni unutuyorlardı.» cc Bu en iyisi,)) dedi sultan. « Sen . yaman bir danış mansın, hüdhüd kardeşim. Bütün filleri de senin buyru ğuna veriyorum. Onlar ne yapıyorlar şimdi, fil kulla nm?)) ccUlu ormana çekilmişler, her biri kıçını bir ağaca vermiş, kaşınıp duruyorlar. Kanncalar da durmadan onlara yiyecek taşıyıp önlerine yığıyorlar. Orilar da yal nız hortumlarını uzatıyorlar, o kadar, habire ka;şınıp mestoluyor, kendilerinden geçiyorlar. Onlarınki cennet yaşamı.» «Bir ben çalışıyorum.)) dedi sultan. ccCanım çıkıyor şu kanncalan böyle kıyamete kadar tutmak için, bir de sen . . . Bari, öyle yatıp duracaklanna, götlerini kaşıya caklanna, şu dünyaya dağılıp da tekmil yaratığa filce öğretseler. Bari bu işe yarasalar. Bir de karıncalan dur madan oyalayacak, düşünmeyi onların elinden alacak birtakım oyuncaklar icat etseler. Kanncalan köleliğe koşulla yacak . . . Filler alollıdır, düny anın en akıllı yara tıklan fillerdir. Hiç bir kanncaya göz açtırmayacak, bir tek sözcük düşündürmeyecek onlara oyuncaklar bulma lıyız. Karıncalar eğer düşünecek olurlarsa erinde gecln- 55 de bu özgürlük düzeninden kurtulmanın bir yolunu bulurlar. Düşünce için bu dünyada her şey sonsuzdur. Karınca da olsa düşünce bir gün bir yolunu bulup fili yener. Onun için bizler kanncalann en küçük bir dü şüncesine izin vermeyeceğiz. İzin vermemek için de ka famızı çatıatıp, bütün filler ve hüdhüdler, sanca ka rıncalar, yani tekmil biz sömürücüler, yok yok özgür lükçüler, onlar kıyamete kadar düşünmesinler diye ye ni icatıar bulacağız. Bir de o kırmızı sakallı topalı iste rim. Ya ölüsünü ya dirisini. Kannca ülkeleri yıkılırken benimle konuşan o değil miydi? Öfkeli sesi, beni aşağı laması daha. ku!aklanmda . . . Oydu değil mi?» «Oydu.» ecDemirel mi dediydin onun için?» ccHazret l Davuddan bu yana onun bütün soyu de mlrci.>l «Bu kötü, demircilerin hem elleri işler, hem kafa ları düşünür. Şu dünyada en tehlikelileri böylesi yara tıklardır. Bir de böylesilerin düşünceleri bulaşıcı mik rop gibi bir anda bütün dünyaya yayılır.» «Kırmızı sakallı topal kanncayı .bulacağız. Ölmüşse ölüsünü suıtanımıza getireceğlz. Sonra da ölüsünü kıv nncalar ülkesinin orta yerine asacağız. Bu işte bize öte ki kanncalann hor gördükleri sanca kanncalar yardım edecekler.» «Ancak hor görülenler, zayıf olanlar, hırslılar, kann calıktan çıkmış olanlardır ki soylanna hayınlık ederler. Bu sancalar nasıl yaratıklardır?» diye sordu sultan . . c(Bir görsen onlan sultanımız,» dedi hüdhüdler ba şı, c(bir görsen, bir sarı, bir san ki onlar, saydam gibi bir şey, kannca ama kanncaya hiç benzemiyorlar. Bir de tembeller ki. . . ı> c(Tembel olmalan daha iyi,» dedi sultan. ecDaha çok 56 · i§lmize yararlar. Bir parça bu�daya, bir böcek parça sına bize kul köle olurlar.» «Bulsalar bulsalar, kırmızı sakallının izini sanca kanncalar bulurlar bize.» cıAI getir onlan buraya.>> Sultanlar unutkan olurlar. Ulukepezin sancalan kendisine getirdi�ini sultan çoktan unutup gitmişti. Gene uçtu, a�acın kabu�ndaki sancalan aldı getirdi. Sancalann ileri gelenleriyle, sultanla ulukepez üç gün üç gece oturup derin konuştular, anlaştılar, kıya mete kadar kanncalan çalıştırmanın, tutsak kılmanın yollannı aradılar, buldular. Daha da bulacaklardı. Bu nun için bir fll ordusunu, bir hüdhüd, bir sanca kann calar ordusunu düşünmeye ça�rdılar. Her fil, her hüd büd, her sanca kannca yirmi dört saa.tin Yirmi dört saa tinde de kanncalan düşündürmemek için bir umar bul ınayı düşüneceklerdi. «En baştaki sorun dil,ıı dedi sultan. c1Bunu unutma yın. İlkönce dillerini unutup kanncalıktan çıkacaklar, Cil olmak için can atacaklar. Durmadan fillere öyküne ceklerdir. Her kanncanın içinde bir fil padişahı yata cak. Karıncalann kellelerini kesmektense, dillerini kes rnek daha d�dur. Anladınız mı dedi�?• «Anladık sultanımız.» «Haydi işe koyulun ' o zaman. önce kırmızı sakallı. . . Nerde kırmızı sakallı bulursanız bana getirin, öldürme yin. Sonra da kırmızı sakallı topalı arayın, olur mu?» uOlur,» dediler ulukepezle sanca kanncaların ileri gelenleri. · · «Dillerini unutt urma yı unutmayın.» «İlk bu,» dediler. ııDillerini unutacaklardır tez gün de. Unuttular bile ş mdiden.» ı 57 nncalar içindeki askerlerimdir. Hüdhüdler ba§ı, var git bu ferma nımı da kanncalar ülkesine tebli� et. Bu fer- . manı mı duymayan hiç bir kannca kalmayacak. Her hangi bir sanca kanncaya karşı koymak bana karşı koy mak demektir. Bunu da söyle kanncalara.» «Fermanın bqüstüne sult anımız .» Hüdhüdler bqı sanca kanncalan sırt ına bindirdi, karinealar ülkesine doğru yola çıktılar. . ;ı 58 Işe koyulmuş karıncaların ftllerl.n ağır yükleri altında ezildikleri ve fakat bu kötü durumdan kurtulacak hiç bir · yol bul(l:m(ldıkl(ırıdır. Filler sultanı hüdhüdler başına bağırdı, onun sesin den dağlar ovalar salla.ndı, sesi duyan karıncalar da zangır zangır titrediler: aBir tek karınca bırakmayacağım,» diyordu sultan. «Bu yıl içinde sarayım bitmezse karıncaların soyunu kaldıracağım bu yeryüzünden . . . Soyunu, soyunu kaldı racağım.» ((Aman sulta nımı z,>> diye onun başının yöresinde uçuyordu ulukepez. "Aman sultanı.mız sen ne yapıyor sun? Karıncalar çok çalışıyorlar, aman sulta nımız .>> ((Çok çalışıyorlar da nerede saray? Bakıyorum, ba kıyorum gö emiyoruın.n «Bak işte, sult anımı z, bak nasıl parlıyor dağın ba şı . . . Bir insan boyu çıktılar duvan.» ((Daha çok, daha çabuk,» diye gürledi filler sultanı. «Karıncalar kırallçesi durmadan, habire kannca doğuruyor. Her gün milyarlarca karınca katılıyo r sara yın yapımına . . . Yeryüzü, gökyüzü, dağlar taşlar, de- 59. nizler, sular, bataklıklar, o rman lar hep kannca kayna şıyor. Kannca ya kesti dünya . . . » ııBu iyi ya, demek ki bu kadar kannca da yetmiyor sarayın tez günde bitmesine, öyle ml?» ııSaray bitecek,» diye öttü hüdhüdler başı. ı ııPeki, ya tahtım?» < di koldan yer yuvarlağının ortasına d�ru ilerllyorlar mış. Mavi elmas dağına az kalmışlar.» · ııElmas da�ına az mı kalmışlar?ıı diye hopladı fil ler sul�anı. «Az kaldılar,» dedi ulukepez. «Az kalmışlar mavi elmas dağına, yeşil, �or, pembe, turuncu elmas d�ına. Renk renk bir cümbüşte elnıas da�lan var dünyanın or tasında. Sayılamayacak kadar çok, yüksek, pırlanta . . . Güneş ışığı gibi, donmuş güneş ışığı her bir pırlanta da ğı, sultanım, donmuş gün ışığı dünyanın tam orta yerin de, göbe�inde . . . » ııSus bağırma,ıı diye korkuyla, ürküntüyle, yavaşça konuştu filler sultanı. ııSus kardeşim hüdhüd, suuusss! Gel yanıma ki, kulağını daya hortumuma ki, sana bir söz söyleyim, gizli bir söz.» Hüdhüdler başı kulağını hor tumuna dayadı. ııBak ulukepezim sana çok önemli bir söz söyleyece�im, dinle beni, insanıann bu elmas dağla nndan haberleri var mı?» ((Benim bildiğime göre bilmiyorlar,» dedi ulukepez. «Daha haberleri yok.» 11A man ha ı n dedi filler sul tanı. 11Aman ha onlar bilmesinler, görmesinler, duymasınlar i Bir duyarl arsa y�dık ha! Yandık yandık.» ııYandık,ıı diye onu onayladı ulukepez. c 60 ıcPatlatırlar sultanım.ıı «Söyle kanncalara, insanlar duymayacaklar, bilme yecekler elmas dağlarının yerini.ıı cıBilmeyecekler sultanım.ıı «Elmaslar yalnız benim, ulukepez kardeşim, yalnız benim. Yalnız ben filler sult anının .ıı cıO elmaslar yalnız sen sulta nımı za yakışır, hüdhüd- lerin ulu sultanına., cıKartaHar da duymayacak., ((Söylerim sultanım.ıı u Göğün üstüne su fışkırtan balinalar da . . . ,, ccDuymayacaklar sultanım.» ıcAkbabalar bir tuhaf yaratıklardır, boyunlan bü- kük, hüzünlü . . . ıı ((Onlar elmas istemezler.ıı cı Atları da unutma . . . ıı ccAtlara yakışır,ıı dedi ulukepez. cıO güzel yaratık lara . . . ıı «Yakışır yakışmaz . . . Onların da haberleri olmaya cak elmas dağlanndan., ccOlınayacak,)) diye boynun u büktü · . ulukepez. ccKaplanlar bu dünyanın baş belası, yabanıl, yalım g�zlü, deli, onl�r bir duyarlarsa elmas dağlarını dişle riyle kaza kaza varırlar dünyanın ortasına . . . n cıVanrlar sultanımız, onlar hiç duymayacaklar.ıı ccYılanlar, şahinler, balıklar, kertenkeleler, sivrisi nekler, serçeler, mamutıar da bilmeyecekler., cıMamutıar yok sultanımız. Bizim atal arımız onlar.» ıcYazık, öldüler,ıı dedi filler sultanı. ccGörkemli ata ı a rıınız. N e yazık. Ağustos böceği de bilmeyecek . . . ıı «Bilmesin o sümsük,ıı dedi ulukepez. ccPapağanlarda hiç iş yok,ıı dedi sultan. cıOnlar çok kaba göt.» 61 < nucu.» «Sevmem öykünücüleri,ı> dedi sultan. <<Öykünücu:.. ler batsın.>> «Bu elmaslardan yaptırsak sarayı,)) dedi ulukepez. «Sulta nımı za da yakışır.» « Yakışır, » . diye güldü sultan. <ı Ama kaç yılda bitirtr ler elmas sarayı karıncalar?» · � ııÇok uzun sürer,» dedi ulukepez. «Şimdilik sırça olsun,» dedi sultan. «Sırça da el mas gibidir.>, ııSultan Süleymanın sarayı bakırdandı,» dedi hüd hüd. < Download 60.22 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling