Filler Sultani
Download 60.22 Kb. Pdf ko'rish
|
((Kıyamete kadar, o eski saldırgan huylanndan vaz
geçecekler kanncalar.» · cıVazgeçecekler,ıı diye onayladı kanncalar. , Bir süre derin bir sessizlik oldu. Ne kanncalar, ne de filler sultanı konuştu. Kanncalar ülkesinden çığlık lar, gürültüler, ağlamalar, inierneler geliyordu. · Kann calar ülkesinin göğünü yoğun, kı�ızı, yangın dumanı gibi bir duman örtmüştü. Bir süre ülkenin durumuna daldılar oradakiler. C Ço ğu ölecek, yaralanacak, kimi de dağlara, o rman iara sı ğınıp size savaş açacak.n aSavaş mı açacak?» diye şaşkınlıkla sordu filler sul tanı. ceKannealar fillere karşı savaş mı açacaklar?n C ı sakal. ((Demek kanncalar fillere karşı savaşa girecekler! Nasıl olacak bu iş? >> . C C (( öy- le mi, bir yolunu bulacaklar, öyle mi?» FS/02 Gülrneğe başladı sultan. Kasıklannı tuta tuta, hor- . ' 1 7 . tumundan salyalar akıta , akıta gülüyordu. K ann ca.la.rın ftllere karşı savaş açacaklan, ormanlara, dağlara sığı nıp bu savaşı sürdürecekleri düşüncesi çok gülünç gel mişti ona. Durmadan durmadan gülüyordu. Her şeye dayanılırdı da bu gülmeye dayanılmazdı işte. Kırmızı saka! her şeyi göze alarak konuştu: «Bu ülkelerin, · bu kentlerin, bu kırgının öcünü sen den alacağız, ey zalim, ey ahmak, ey sersem sultan. Bu yaptığın yanına kalmayacak, eeey tepeden tımağa ka na batmış, sen eeey kocaman, kör gözlü zulüm dağı. Bu yaJ:!tığın senin de, o kocamış ulukepezin de yanına kal mayacak ... Çok yakında o küçücük, iğne ucu k�ar k�çücük kanncaJardan belanı bulup yeryüzünün tek mil yaratıklanna rezil olacaksı!'l, rezili rüsvay ... » Böyle dedi, ulukepezin kanadından yere atladı kaç tı. O gidince öteki karıncalar i man a gelip yumu.şadılar, bir iyice, ölürcesine sultana yalvardılar: ((Sen ne buyurursan yaparız, sultanimız,ıı dediler. ((Yeter ki bu kanlı savaş dursun.ıı <:3eni kızdıran karınca var ya, o kırmızı sakallı to pal demirci, o az Ç>nce kendisini buradan aŞag'ıya attı.» ((Öldü mü?» diye telaşlandı sultan. «Kanncalar bu kadar yük:ek bir yerden atıayı!lca ölürler de�il ır.!? Öl mediyse onun ölüsünü, ya da dirisini hemen isterim.» Ulukepez yukardan . aşağıya korkuyla · sağıldı. Fil ler sultanının ne �emek istedi� anla.mıştı, kırmı!:ı sakalı aramağa başladılar, kanncalar öteki karıncalan, ulukepez öteki kuşlan çağırdılar, aradılar taradılar kır mızı sakallı tcpal demirelnin ne ölüsünü, ne de diri:iliıi bulabildiler. Yaralı, kana batmış çıkmış kannc anın imi timi bellisiz olmuştu. Ne yaptılar, ne ettilerse, ne kadar çok araştırdılar, sorup soruşturdul arsa topa! demircinln en küçük bir izine bile rastgelemediler. Elleri boş, suçlu, ulukepezin sırtında gene sultanın huzuruna çıktılar: 18 «Kırmızı sakalı bulamadık, toz olmuş,ıı dediler. < yük sekten yere atar da ondan hiç hayır kalır mı, t ' oz olmaz mı, sultaruınız,» dediler. «Toz olmuş,)) dedi ulukepez de . .. onun, o kırmızı sakalın t ozun u bile kıynme�e ka dar izleyeceksiniz,» diye buyurdu sultan. < · size söylüyo rum , beni iyi dinleyin ka rıncalar, kanncalar için ölüriı demektir. O a.lçağın, o soysuzun, o köpeğin ... Onun t ozun u her gün, her an iz- liyeceksiniz ... » 'ı·: cİzliyeceğiz,, dediler kanncalar. ııO zu lümdür,» dediler. «0 topal kannca, kannca zaten ta ezelden beri baş belasıdır. Bir alçaktır, sa.tılmış, · vatan hayınıdır o topal kannca,» dediler. ..o topal ka rınca mı, zaten hayınlığından yitirdi ayağının tekini,�> dediler. . · Topal karınca üstüne daha neler neler söylemedi ler. Bu dünyada o ha)!lnın tozunun kokusu bile kalma yacaktı. Uslu kanncalar o başkaldıncı şeytanın tozunu teker teker bulup yokedeceklerdi. U�lu karıncalar o to pal kanncan n soyundan da bir tek karınca bırakma ya-.:aklard!. �ı�Bu topal demircilerdir, bu kırmızı sakallardır dün yayı Imnştıran, tilleri kışkırtıp ülkenizi yıktıran, bt! h::.yınlardıJ.",» dedi sultan. .. T�pal kanncalara ölüm,ıı diye bağırdı öteki karın- calar. «Kırmızı sakallarıo ölüm.n •Demircilere ölüm.» •Şimdi dileyin benden ne dilerseniz.» «Sağlığını dileriz, sultanımı'z.ıı · •Sağlığımdan size fayda yok. Dileğinizi bildirin.» ıcŞu savaş dursun öyleyse,>) dedi kanncalar. aDile ğimiz budur.» 19 «H'aaa, o mu?n ' «Budur,» dediler. «Çünkü barışsever filler savaşı sevmezler.)) «Sevmeyiz,ıı dedi filler sultanı. «Ağzımızın payını aldık, biz de artık banşsever ol duk, bir daha filler ülkesine saldırmak mı, aman Allah göstermesin,ıı dedi kanncalar. «Hemen dursun şu savaş, az daba sürerse bir tek kannca bile kalmayacak. Bağış la bizi sultarumız., «Bağışladım,n decU sultan, hortumunu gururla gö- ğe dimdik dikerek. «Dursun savaş artık." Kanncalar sevindiler. ıcS�olasın sultanımız,,, dediler. Sultan dedi ki: . < kesini çok zarara soktunuz. Ondan dolayı benim ülke min zararını ödeyeceksiniz.» - cıÖderiz,ıı �dedi kanncalar. ccŞimdi öyleyse dinleyin isteklerimi ... )) «Şu savaş hemen dursun sultanım.ıı ccKoşullanmı kabul edin.n «Kabul edeceğiz. Savaş biraz daha sürerse yeryü zünde bir kannca kalmaz ki isteklerini yerine getıre bilelim ... Söyle, isteklerin başımız üstüne.» Sultandır bu, sevindi. «Dinleyin öyleyse beni,n dedi. ıcBütün kanncalar birikip bana bir sırça saray yapacaksınız. Sırça saray şu yüce dağın tepesinde olacak, dünyanın öteki ucun dan da gözükecek. Bu sara y öylesine parlak olacak ki, dünya onun şavkından gece bile ışıyacak; ortalık gün hiç batmamış gibi olacak. İçine bin, iki bin, beş bin, on bin fil girecek, ama bu saray çökmeyecek.» «Biz küçücük kanncalanz,ı:ı diye sızıandılar karın- 20 calar. < O kadar küçücüğüz ki, bizi öteki hayvanlar yaratıktan bile saymazlar. Boyle bir sarayı biz nasıl yapanz ki?iı «Hem de bir yıl içinde yapacaksınız.» < ,,Amanı zamanı yok, yapacaksınız.» < Hep birden, hüdhüdün kanadında, filler suıtanına durmadan yalvardılar, sızlandılar, acı gözyaşlan dök tüler ama, sultanın taş yüreğini yumuşatamadıla.r. ��oırnaz,ıı diye bağırdı filler sultanı, ııolil)az! !şte bu olamaz. Ayıptır, bana böyle yakınıp yalvarmayın. Sizin kanncalığınıza yakışmaz. Ben öğrendim, siz çok güçlü yaratıklarmışsınız.» u Ama böyle bir sara yı, bir yılda . . . ıı < Sizi bana söylediler, her biriniz ağırlığınızın üç, · be ş , on mislini taşıyabilirmişsinlz.» ıcDoğrudur suıtanımız ya .. . ıı ( çokmuş . . . ıı «Çoktur sultanımız, ama bir yılda . . . ıı Birden sonsuz bir öfkede kıpkırmızı kesildi sultan. Uzun dişleri biribirini yedi, çatırdadı, bağırdı. Karınca lar bu sesten o kadar korktular ki, dünya başıanna "yı kıldı san$1ılar. «Yapacaksınız, yapacaksınız! Siz yeryüzünün en guçlü ulususunuz.n «Yaparız, yaparız yapmasına ya,ıı diye hüdhüdün kanadında titredi karıncalar. «Bir yılda, o da bir sırç.a saray, kannca değil de insan olsak bile yap ama yız. Ba- ğışla bizi sulta nıını z.» · «Yapacaksınız,n diye kıvançla söylendi filler sulta- 2l i nı. «Yapacaksınız, hem bana şu dağın donı�a bir sır ça saray -konduracaksınız, hem de sarayın ambarlannı. kilerlerini balla, y�la, iksirle, türlü yiyeceklerle, ya şam suyuyla dolduracaksınız. Hem de, hem de bir yıl içinde. ttstelik de bana, sulta nımza dünyanın en büyük elmasını, incisini, yakutunu, zümrüdünü getireceksiniz. Hazineler isterim sizden, hazineler ... Siz bütün dünyada ki yer altlannı, oralardakl defineleri bilirsiniz. Sizin işiniz, kentleriniz çoğunlukla yerin altındadır, ol sebep ten bana evrenin bütün altınlarını, definelerini getire ceksiniz., «Aman sultanıınız ... ıı cc�anı zamanı yok,•> diye filler sultanı dinginle di. ccHiç bir şey dinlemem. Siz şu yeryüzünde soyu en kalabalık yaratıksınız. Toprak kadar çoksunuz. Şu an lı şanlı hüdhüdler başı tanık olsun ki, eğer dediklerimi . hemen yapmazsanız, hemen yapınağa başlaınazsanız, hem de bir yıl içinde bu işleri bitimıezseniz, bu savaş durmayacs.ktır. Mademki küçücük kanncalarsınız, ne demeye saldırdınız koskocaman fillerin öz bir yurduna, saldırdınız da yaktınız yıktınız yurdumuru? Dedikleri mi bir yıl içinde biltekmil edip bana teslim etmezseniz, Allah da tanığım olsun ki, yeryüzünde, yer altında bir tek kannca kalmayacak, şu dünyadan kannca soyu kal kacaktır. Fillerimin, askerlerimin kocaman ayaklan al tında ezileceksiniz, ezileceksiniz.ıı Hüdhüd kuşunun sırtındaki kanncalar ağlaşma- ğa başladılar : · ccBiz bütün bu işleri bir yıl içinde nasıl beceririz?ıı diye zarileşmeğe başladılar. cıYaparsınız, yaparsınız,n diye pekiştirdi sultan. «Ağlamayı bırakın da hemen işe koyulun.ıı Kanncalar söylediler, ulukepez aynı ağlamaklı ses le çevirdi onlann dediklerini. 22 < diyorlardı kanncalar, «hemen şu anda, bir bile yitirmeden şu savaşı durdurmaz da, her bir filin bir ye re basmasında milyonlarca kanncanın ölmesinin önü ne geçmezsen, �raymı yapacak kannca değil, sinek bi le, kannca sin� bile bulamayacaksınız. Sen filler sava şını durdur da, biz gidip sorunu kanncalar kurultayın da tartışıp bir sonuca varalım. Eğer yapamayız dersek, her şey sizin elinizde, savaşa yeniden başlar bizim he pimizi öldürürsünüz.ıı «Olur,ı) dedi sultan, < deldir. Am anın bir tek kanncam ölmesin! Bir kannca nın ayağına taş de�mesi benim yüreğimi paralar. Bun dan sonra bir tek kanncanın ölmesine göz yumamam. Benim bir tek kanncama dokunanı ezerim. Kim, han gi yaratık benim kanncalanma dokunursa, ocakl 9.rını söndürürüm.� Filler sultanı sevinçten dolup taşıyordu. :Artık u kanncalar varken şu yeryüzünün altı da üstü de _ olmuştu. İçinden çok da hayıfianıyordu, neyiemiŞtı de şimdiye kadar kanncalan akıl etmemişti, ah ah ah, df:. · yordu. Şimdiye kadar görkemli saraylan olurdu, ellerini ılıktan soğu�a vurmazlardı filler. Bir elleri ya�da, ' bir elleri balda olurdu. Ambar ambar yiyecekleri, kasa ka sa altınlan, elmaslan, zümrütleri, yeşimleri, yakutlan olurdu. Ah ah, aaah! Telaş içinde hüdhüdlere bağırdı: <<Çabuk ça�uk, haber götürün kanncalar ülkesini yıkan fillere, çabuk, hemen dursunlar. Hemen dursun lar, hem de yaralı kanncalarm yaralannı sanlıa�a ·yar dım etsinler. Siz de yardım edin, yaralannı sann ka nncalanmızın. Benim bir kanncam dünyaya bedeldir.n 23 Kanncalar hep bir ağızia cikildediler : «A man sultanımız,» diye inlediler, - «aman padişa tumız, onlar bize yardım etmesinler, çekilsin gitsinler, o bize yeter. Filler de yardım edeceğiz derken, bir ba sışta yüz binimizi öldü rm es i nl e r . Aman sulta nımı z, yar dım edeceğiz diye bu filler bilmeden hepimizi öldürür ler. Hüd�üdler de bizi hep yerler.>> Sultan: <<Öyleyse filler, hiç bir şeye kanşmadan kannca ların ülkelerinden çekilip ormana gitsinler, orada kıç larını ağaçlara sürüp kaşısınlar. Ormanın da ağaçlan nı sökmesinler, o ormanı, aşağıdaki denizi, işçilertın olan kanncalara verdim. Haydi çabuk hüdhüdler, yola düşün.» Hüdhüdler uçmuş, fii sultamndan uzaklaşmışlar · ken yeri göğü sarsan bir sesle irkildiler : ((Geriye dönün.» Hüdhüdler sırtlarındaki kanncalarla hemen geri- ye uçtular . . cıKurultay hemen toplanacak, bana sonucu bu ak şama kadar uıaştıracaksınız. Burada kurultay sonucu nu bekliyorum. Haydi çabuk.>> Hüdhüdler sırtıarındaki kanncalarla kannca ülke lerine geldiler, geldiler ki ne görsünler, tozdan d uman dan ne kentler görünüyor, ne filler, ne de yakınlardaki ulu orman. Tozdan gökyüzü bile gözükmüyor. Yalnız or talığı sonsuz bir gürültü patırtıdır almış, gürültü patırtı ta uzaklardan, denizin kıyısından, dünyanın öte�i ucun dan bile duyuluyor. Hüdhüdler fillere sultanın buyruğunu bağırınağa başladılar. Bağırdılar çağırdılar, toz duman içindeki fil lerin ta kulaklannın Içine girip seslerinin olanca gücüyl e : suıtanın buyruğunu onlara söylediler, kızgın tillere ge ne de fı.tç bir şey duyuramadılar. Şimdi ne yapacaklardı, 24 az bir süre daha geçerse kannca ülkelerinde ne bir di kili ağaç, ne bir ev, ne duvar, ne saray, ne de bir ambar kalacaktı. Bir tek canlı yaratık da kalmayacaktı burada. Hemen sultanın yanına yeniden uçtular, ona, ey suıta nımı z, hal böyle böyle dediler. Sultandır telaşlandı, sonsuz öfkelendi ve o öfkeyle, o iri gövdesiyle göğe sıçrayıp bağırdı, bağırmasıyla dağlar , _ ovalar sallandı, dünya yan kılandı sesiyle, bu sesi duyan kızgın, savaşın, yağmanın deli divaneye çevirdiği filler oldukian yerde dondular kal dılar. Az bir süre sonra da dinginleşen sultan: «Haydi gidin oraya, siz vanncaya kadar bir tek fil yerinden kıpırdayamaz, vann dediklerimi onlara iletin,ı, dedi. Hüdhüd kuşları gene uçtular vardılar ül _ kelere . Gök yüzüne çıkmış tozlar dumanlar yavaş yava§. i�yor, fil ler tozlarm arkasından hayal · meyal seçiliyorlardı. Kuş lar yukardan ağır ağır fillere indiler, suıtanın buyruğu- . nu söylediler. Filler kan ter içinde kalmışlar, 'ıoza çarnu ra bulanmışlardı, hemen kannca ülket�rinden çekil- t dil er. Ülkeler inim inim inliyorlardı. Her fil ayağının al tınC:Ia ölü, yaralı bir kannca yumağı ... O güzelim kent ler yangın yerinden de beter. Oturulacak ne bir köre, işlek ne bir yol kalnuş. Sanki bir dağı almışlar da bu ül kelerin üstüne fırlatıvermişler, dağ da burada, kentle rin üstünde un ufak olmuş. İşte durum tam böyleydi. Ortalıkta da yaralıdan, ölüden başka hiç bir kannca gö zükmüyordu. «Vah,» dedi kanncaların kanıyla: sınisıklam olmuş ulukepez, ııvah, sağlam hiç bir kannca kalm9.mış. Kimi ölü, kimi yaralı. Bitmiş o görkemli kanncalar ülkesi, vah! V ah, vah karıncalara ki, vaaah! » Öteki hüdhüd kuşlan da, bir zamanlar cennet öme- 25 ği olan bu kentin şu haline yandılar, gözlerinden sıcak yaş akıttılar. Kentin bu yanmış yıkılmış halint kim görse sıcak gözyaşlarını tutamaıdı. Kuşlann sırtl arın daki kanlı kanncaların içlerinden birisi, öfkeyle, acıyla konuştu: «Alsın işte filler sultanı, görsün işte marifetini, kur dursun şimdi sarayını ölü karıncalara, toplatsın şimdi dünyanın bütün hazinelerini, definelerlni ölü karıncala ra, tekmil�i öldürttüğü karıncalara . . . ıı dedi, kendini yu kardan � kaptı koyverdi. Bu du rum u gören kuşların üstündeki karıncalar kendilerini tutarnayıp gözyaşlarını kanatıardan aşatı yağmur gibi döktüler. Az 8onra ortalık duruldu, toz d uma n yavaş yavaş kalktı, kentler açıldı ki, amanallah, gözler görrneğe da yanamaz. Hüdhüdlerin sırtlannda bu yıkılmış yakılmış, ezilmiş ülkeyi gören kanncaıar: «Bir şey yapmalı, bir şey yapmalı, bu fillere bir şey yapmalı,ıı diyorlardı da başka bir şey demiyorlardı. Ama kanncacıklar o koskocaman fillere ne yapabilirlerdi ki? Hqdhüd kuşlan, kanncalar ülkesinin üstünde uç maktan, bu korkunç yıkımı görmekten yoruldular, sırt lanndaki kanncalarla dinlenmek için ormana uçtular, ülkede hiç bir kannca kalmamıştı, vanp filler sultanına ne diyeceklerdi, ormanda kanncalarla kuşlar başbaşa verip hem dinlenmeli, hem düşünmeliydiler. . . Sultanın hışmından nasıl kurtulacaklardı? Karıncalann soylan nın tükendiğini, ülkede hiç bir kannca kalmadığını du yan sultanın elinden ne hüdhüdler, ne sırtlanndaki ka nncalar kurtulabilirlerdi. Böyle düşünerek, korku için de ormana doğru yol aldılar, bir de ormana yaklaştılar ki ne görsünler, ormanın bir yanı kapkara, bir yanı san, bir yanı kipkı rmızı olmuş. Bu nedir ki, derken o rma.n a vardılar, amanallah, ormanın her ağacına tepeden tır- 26 nağa kanncalar sıvanmışlar . . . Korkulanndan öylesine bir yapşnışlar ki ağaçlara, kabuk gibi sert sıvanmışlar. Onnanın kararan yerine kara kanncalar, sararan yerine sanlar, mor mor tüten yere morlar, kıpkızıl kesmiş yer lere de kırmızı . kanncalar çokuşmuşlar. Orman parça parça, renk renk olmuş, hiç ye.şili gözükmüyor. Atlı ka nncalarsa ince uzun bacaklan üstünde yaylanarak, tek mil ağaçlara durmadan inip çıkıyor, koşturuyorlardı, boşu boşuna . . . Orman, orman değildi artık, kıvıl kıvıl dev bir kanncalar yumağıydı. Yeryüzü, gökyüzü kann eaya kesmiş, iğne atsan k ann cadan yere düşmeyecekti. Bütün dünya bir kıvıltının hışmındaydı. Milyarlarca: göz, bir ışıltının öfkesinde, acısında ipileşiyor, milyarlar ca ışık hep birden çakıp, hep birden sönüyordu. Bacak lar, kuyruklar, gövdeler &taç gövdelertnde, dallarda yap raklarJa biribirierine kanşmış kaynaşıyorlardı. Koskocaman orman kan, inilti içinde kalmış uğul duyordu. Orman orman oldu olalı böylesi bir kıvıltıyı, liengameyi görmemişti. Kuşlar, böcekler, yılanlar, çiyanlar, tilkiler1 kurtlar, ormandaki tüm yaratıklar da kanncalar ormana girtn ce bir yangının önünden kaçar gibi kaçmışlardı oradan. Şimdi ormanda kanncalardan başka hiç bir yaratık so luk almıyordu. Hüdhüdlerin sırtlanndaki kanncalar, aşağıda bir deniz gibi çalkanan, kaynaşan kanncalara baktılar, bu dünyada, şu bizim ülkemizde sandığımızdan da daha çok kannca varmış, diye düşündüler. Onlar şu yanmış yakılmış ülkeyi, ülkedeki ölü, yaralı kanncalan görün ce dünyada hiç bir kannca kalmamış sanmışlardı. Oy saki b�lki ölülerin; yaralllann bin misli, on bin misJi kannca ülkelerden kaçmış ormana sığınmıştı. Hüdhüdlerin kanadından sevinçle seslendiler ka rıncalara : 27 . ((Sava§ durdu,ıı diye bağırdılar. < bizi öldür mekten vazgeçtiler.n Kuşlann kanatlanndan daha da güzel, coşturucu, sevinçli, kanatlı sözler söylediler ormandaki kanncala ra. Sonra da: <<Şöyle, hepimiz ormamn ortasına toplanalım, ko nuşacaklanmız var. Fillerin bizi �ldürmelerini, ülkeleri mizi yakıp yıkmalanm sultan şimdilik durdurdu. Bize ağır koşullan var, eğer yerine getirmezsek, yeryüzünde hiç bir karınca kalmayacak, soyu kuruyacak k . annca lann.ı> Kanncalann sevinçleri kursaktannda kalıp or:rnar nın ortasındaki bir ova kadar geniş alana toplandılar. Kuşlann sırtlanndaki kanncalar yerlerinden inme yerek, hem de alanda kaynaşan kannca denizinin üstün de dolaşarak filler sultanının isteklerini söylediler. Uzun bir süre alandaki hiç bir canlı yerinden kıpırdayamaclı. Ortalık sessizlikten çın çın ötüyordu. ı · Hiç bir kannca başını kaldınp . da onlann sorularına bir karşılık veremiyordu. öteki kanncalarsa hüdhüd kuş lannın nakışlı kanatlan üstünde alam dolaşarak dur madan soruyorlardı, < diyorsunuz, ne diyorsunuz?» Birden karınca denizi sallandı, ortalığı bir gürültü, bir patırtı aldı. Gürültü öylesineydi ki !iller sultam bile bu gök patlaması gibi gürüıtüyü oturduğu yerden duyup kulak kabarttı. Epeyi bir süre önce karıncalar ülkesinden sultanın yanına gelmiş bulunan filler komutam: "Sultanım,ıı dedi, ukanncalar hep bir araya gelmiş ler, o� anın içinde tartışıyorlar, bu gürültü odur.» Sultan güldü: uTartışsınlar bakalım, sonunda benim sarayı ya- 28 pacaklar, istediklerimi de yerine getirecekler. Daha da, daha da çok şey yaptıracağım onlara,» diye sevindi. Karıncalar da orada, onnanın ortasındaki alanda· yemeden, içmeden, uyumadan üç gün üç gece tartıştı lar, konuyu didik didik ettiler. Hiç bir umarlan olma dığını anladılar, ya sultanın dediklerini yerine getire cekler, ya da toptan öldürüleceklerdi. Filler güçlüydü, büyüktü, bir tek fil belki milyarlarca karınca büyüklü ' ğündeydi. Onlara nasıl karşı çıkabilirler, �ıl istekleri- ni yerine getirmeyebilirlerdil · - Yalnız tuhaf kılıklı bir k ; rtıma birkaç sözü diline pelesenk etmişti, sorup duruyordu: < Download 60.22 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling