Hazirlayanlar
Download 3.42 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Kaynakça Arşiv Kaynakları
olarak bakıldığında, bazı istisnalar hariç tutulacak olursa,
Anadolu’daki Ermeniler ile Müslümanlar arasında düşünüş ve yaşayış açı- sından çok büyük farklılıklar yoktur. Bu da asırlarca aynı devletin çatısı altında, kök köy, mahalle mahalle, kapı komşu bir yaşamaktan kaynak- lanmaktadır. Müslümanlar daha çok devlet idaresinde yer alıp, tarım ve hayvancılıkla uğraşırken, onlar ticaret ve sınai alanında faaliyet göstermiş; böylelikle bir toplumun birbirini tamamlayan parçaları gibi hareket etmiş- lerdir.
Nihayet bütün Türkiye tarihi boyunca genel bir gözle bakıldığın- da, Türklerin gayrimüslimlere ve bu arada Ermenilere yaklaşımını II. Mahmud’un bu sözleri özetlemektedir: Ben tebaamın Müslümanını cami-
79 . Tarihi açıdan bakıldığında fethedilen ülkelerin insanlarının, hâkim milletlerin yönetimi altında kimliklerini koruyamadıkları ve kaybolup git- 75 Bu konuda ve Ermeni harfl eri ile yazılan Türkçe kitapların isimleri için bkz. Metin Ku- talmış, “Ermenice ve Ermeni Harfl i Türkçe Eserlerin Türk-Ermeni İlişkilerindeki Yeri”, Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Ankara 2003, s.133. 76 Kankal, a.g.m., s.100; Makas, a.g.m., s.122-125. 77 Bu tür hoşgörü örnekleri ile ilgili bkz. H. Adams Gibbons, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, 21. Yüzyıl Yayınları, Ankara 1988, s.67. 78 Mehmet Neşrî, Kitab-ı Cihannüma, Hazırlayan Faik Reşit Unat, TTK Yayınları, Ankara 1949, C.I, s.159. 79 Reşat Kaynar, Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat, Ankara 1954, s.100.
198 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER tikleri görülür. Oysa Osmanlılar, Bizans ve diğer devletlerin yenik düşen insanlarını kültürel yönden asimile etmek ya da köleleştirmek yoluna git- medikleri gibi, dinlerini değiştirmek için baskı da yapmamışlardı. Eğer aksi olsaydı, bugün Ermeni diye bir toplum kalmayacaktı. 199 Yrd. Doç. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ Kaynakça Arşiv Kaynakları Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tapu Defterleri, Defter No: 154. Ankara Şer’iye Sicilleri, Defter No: 1.
Ahmet Efl âkî, Arifl erin Menkıbeleri, Çeviren T. Yazıcı, C.I-II, MEB Yayınları, İstanbul 1989. Akdağ, Mustafa, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, C.I, Cem Yayını, İstanbul 1977. Âşıkpaşazade, Âşıkpaşazade Tarihi, Ali Beğ Neşri, Matbaa-yı Amire, İstanbul 1332. Âşıkpaşa, Garipname, Hazırlayan Kemal Yavuz, TDK Yayınları, Ankara 2001. Balıvet, Michel, Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve İsyan, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2002. __________, Ortaçağda Türkler, Çeviren Ela Güntekin, Alkım Yayını, İstanbul 2005. Bayram, Mikail, Ahi Evren ve Ahi Teşkilâtı’nın Kuruluşu, Konya 1991. Bozkurt, Gülnihal, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu, TTK Yayınları Ankara 1989. Cahen, Claude, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, E Yayınları, İstanbul 1994. Divitçioğlu, Sencer, Osmanlı Beyliği’nin Kuruluşu, Eren Yayını, İstanbul 1996. Döğüş, Selahattin, Osmanlı Devleti’nin Doğuşunda Sosyal Kuruluşlar, Basılmamış Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1999. __________, Kayseri’nin 25 Numaralı Şer’iye Sicili, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1994. __________, “Maraş Şer’iye Sicillerine Göre Şehirde Müslüman-Gayrimüslim (Ermeni) Münasebetleri”, Kahramanmaraş’ta Ermeni Sorunu Sempozyumu, Kahramanmaraş Sütçüimam Üniversitesi Yayınları, Kahramanmaraş 2002. Ercan, Yavuz, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler, Turhan Kitabevi, Ankara 2001. __________, Kudüs Ermeni Patrikhanesi, TTK Yayınları, Ankara 1987. __________, “Türkiye’de Gayrimüslimler”, Belleten, 1983. __________, “Türkiye’de XV ve XVI.Yüzyıllarda Gayrimüslimlerin Hukukî, İçtimaî ve İktisadî Durumu”, Belleten, C.XLVII, S. 188, 1983. Eren, İsmail, “Hamidiye Kreşevlankoviç ve Eseri”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C.17, İstanbul 1960. Ersan, Metin, “Selçuklular Döneminde Türk-Ermeni İlişkileri”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri, Nobel Yayınları, Ankara 2003. Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Yönetimi, İzmir 1988. 200 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER __________, Osmanlı Devleti’nde Millet Sistemi, Ağaç Yayınları, İstanbul 1992. Füruzanfer, Bediüzzaman, Mevlâna Celaleddin, Çeviren F. N. Uzluk, MEB Yayınları, İstanbul 1963. Gibbons, H. Adams, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, 21. Yüzyıl Yayınları, Ankara 1988. Gölpınarlı, Abdülbaki, Mevlâna’dan Sonra Mevlevîlik, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1983. __________, Yunus Emre, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul 1991. Gregory Ebu’l-Farac, Tarih, Çeviren Ö. R. Doğrul, C.I, Ankara 1945. Hinz, W., Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, Çeviren T. Bıyıklıoğlu, Ankara 1948. İbn Bibî, El-Evamiru’l-Alaiye Fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçukname), C.I-II, Hazırlayan M. Öztürk, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996. İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu Klasik Çağ (1300-1600), Yapı Kredi Yayınları, Ankara 2003. __________, Doğu Batı (Makaleler I), Cantekin Matbaacılık, Ankara 2005. Kankal, Ahmet, “Ermeni Öykülerine Göre Osmanlı Türk Toplumunda Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, III. Cilt, ASAM, Ankara 2003. Kaymaz, Nejat, “Anadolu Selçuklularının İnhitatında İdare Mekânizmasının Rolü”, TAD, C.II. Kaynar, Reşat, Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat, Ankara 1954. Köprülü, Mehmet Fuat, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, TTK Yayınları, Ankara 1999. __________, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıfl ar, TDİB Yayınları, Ankara 1993. Kutalmış, Metin, “Ermenice ve Ermeni Harfl i Türkçe Eserlerin Türk-Ermeni İlişkilerindeki Yeri”, Ermeni Araştırmaları I.Türkiye Kongresi Bildirileri, Ankara 2003. Linder, R. Paul, Ortaçağ Anadolu’sunda Göçebeler ve Osmanlılar, Çeviren M. Günay, İmge Kitabevi, Ankara 2000. Makas, Zeynelabidin, “Türk Halk Hikâyelerine Ermenilerin Bakış Açıları”, Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, III. Cilt, Ankara 2003. Mehmet Neşrî, Kitab-ı Cihannüma, Hazırlayan Faik Reşit Unat, C.I, TTK Yayınları, Ankara 1949. Ortaylı, İlber, Osmanlı Barışı, Ufuk Kitap, İstanbul 2004. __________, Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek, Timaş Yayınları, İstanbul 2006. __________, Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadî ve Sosyal Değişim (Makaleler I), Turhan Kitabevi, Ankara 2000. Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Menakıbı, Hazırlayan A. Gölpınarlı, Eti Yayınları, İstanbul 1967. Sümer, Faruk, “Çukurova Tarihine Dair Araştırmalar”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C.I, 1963. Şimşir, Bilal, Osmanlı Ermenileri, Ankara 1986. Temir, Ahmet, Kırşehir Emiri Cacaoğlu Nureddin’in 1272 Tarihli Arapça-Moğolca Vakfi yesi, TTK Yayını, Ankara 1989. 201 Yrd. Doç. Dr. Selahattin DÖĞÜŞ Turan, Osman, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, Nakışlar Yayınları, İstanbul 1980.
__________, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat, İstanbul 1971. __________, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Ankara 1965. Urfalı Mateus, Vakâyiname ve Zeyl, Çeviren H. Andresyan, Ankara 1962. Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C.I, TTK Yayınları, Ankara 1988. Wittek, Paul, Menteşe Beyliği, Çeviren Orhan Şaik Gökyay, TTK Yayınları, Ankara 1999.
Yunus Emre, Risalet-i Nushiyye ve Divan, Editör A. Gölpınarlı, İstanbul 1965. KAYSERİ BÖLGESİNDEKİ TÜRKLER VE ERMENİLERİN SOSYO-KÜLTÜREL ETKİLEŞİM VE DAYANIŞMASININ SÖZLÜ TARİH YÖNTEMİYLE DEĞERLENDİRİLMESİ (KAYSERİ ÖRNEĞİ) Doç. Dr. Selma YEL* Orhan Gazi DEMİRTAŞ** *Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi; E-mail: selmayel@gazi.edu.tr; Tel: 0 312 212 64 70-3802 **Avukat; E-mail: gdemirtas@mynet.com; Tel: 0 312 222 84 83 Özet Bu çalışmada Ermenilerin ve Türklerin yüzlerce yıl birlikte dostluk ve hoşgörü içerisinde yaşamalarının sonucunda oluşan kültürel etkileşimi, dostluğu ve dayanışmayı sözlü tarih yöntemi kullanarak hali hazırda yaşamakta olan kişi- lerin ya bizzat kendi gözlemleri ya da önceki nesillerden aktarım yoluyla derleme yoluna gidilmiştir. Bu amaçla Yu- karı Talas mahallesinde ikâmet etmekte olan 82 yaşındaki Karnik Teke, 75 yaşındaki eşi Viyanüş Teke, Surp Krikor Lus- voriç Gregorian Ermeni Kilisesi yönetim kurulu başkanı 65 yaşındaki Atik Erkuyumcu’yla görüşülmüştür. Bu görüşme- lerden elde edilen bilgiler maddî kanıtlarla desteklenmiş- tir. Aynı sözlü tarih yöntemi uyarınca Kayseri Barosu’na ka- yıtlı ve Talas’ta ikâmet etmekte olan Avukat Ali Demirtaş’ın, 95 yaşında vefat eden babası Gazi Demirtaş’tan dinlemiş olduğu Talas Ermenileri ve Türkleri arasındaki ortak sos- yal yaşama dair bazı anılar nakledilecektir. Aynı şekilde şu anda 85 yaşında olan Ayşe Demirtaş’ın anılarına da yer ve- rilecektir. Araştırmamıza konu olan hususlar şunlardır: Ortak yemek kültürü; ortak gelenek, görenek ve sosyal hayattaki benzerlikler; ortak yaşamda dostluğa, paylaşıma dair anekdotlar; Tehcirde Türk aileleri tarafından hima- ye edilmiş Ermeni aileler ve çocuklar ve bugün Talas ve Kayseri’de yaşamakta olan Ermenilerden Karnik Teke, Atik Erkuyumcu ve ulaşılacak diğer kişilerin Ermeni meselesine bakış açıları üstünde durulacaktır. Bu çalışma ile geçmişten günümüze Ermeni ve Türkler arasındaki maddî ve manevî paylaşım değerlerini bir neb- ze de olsa tanık ifadeler ve kanıtlarla ortaya koyarak gü- nümüz Türkiye Ermenileri ve Türkler arasında Cumhuriyet dönemi ile birlikte yeniden tesis edilmeye başlanmış olan dostluğa ve kardeşçe yaşamaya katkı sağlamak amaçlan- mıştır.
205 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Giriş 1960 Ankara doğumlu olmama rağmen çocukluğum, ilk gençliğim Kayseri’de geçti. Evimiz hali hazırda ibadete açık tek kilise olan Surp Kri- kor Lusvoriç Gregorian Ermeni Kilisesi’nin çok yakınında olan Cafer Bey mahallesi, Etlikçi sokaktaydı 1 . Bundan dolayı da 1960’lı yıllarda çok az sa- yıda kalmış olan şehirdeki Ermeni aileler ile komşuluk, arkadaşlık ve dost- luk ilişkileri içinde yaşandığına şahit oldum. Çocukluk arkadaşım Marnik (Marne)’ti. Ablaları Çiçek ve Üstüyan, anneleri Topal Maryam (Meryem); annemin, yengemin, halalarımın arkadaşlarıydı. Bu durum 1966-1967’lere kadar devam etti. Hatırladığım kadarıyla çok yakındık. Çok sık evlerine giderdim, onlar da bize gelirlerdi. Oyun grubumuzun lideri Marnik’ti. Çok güçlü bir karakterdi, lider oydu, o ne isterse onu oynardık. Bazen kırılır kü- serdik. Ama asla onun bizden farklı bir dine mensup olduğunu düşünmez ve bunu vurgulamazdık. Annemlerin de onlara karşı önyargılı olduklarını hiç görmedim. Marnik ve ailesi 1967’de İstanbul’a taşındılar, çok üzüldük, ağlayarak ayrıldık. 1973 yılında evin büyük kızı Üstüyan, annemi ziyarete geldiğinde nasıl hasret ve gözyaşıyla kucaklaşmışlardı? Bugün gibi hatırlarım. Sonraki yıllarda, biz o mahalleden taşındık, ama ne zaman terziye ihtiyacımız olsa, yine Toros Teyze’nin gelinine, eski mahallemize giderdik. Toros Teyze’nin 1 Bu sokak, Hüsamettin Çetinbulut’un Kayseri Belediye Başkanlığı yaptığı yıllarda (1980’li yıllar) başlattığı geniş çaplı imar ve iskân politikaları sonucunda yıkılarak, üzerine geniş bir cadde yapılmıştır. 206 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER yaşını hatırlamıyorum, ama çok yaşlıydı. Yalnız şunu iyi biliyorum, 1979’da mahallede kalan tek Ermeni aileydiler. İki torunu İstanbul’da ya- tılı okuyordu. Toros Teyze’nin hiç görmediğim oğlu Beyrut’ta çalışıyordu, ya da bize öyle söylüyorlardı. Sadece gelin ve kayınvalide Kayseri’deydi. Toros Teyze’nin klasik Kayserili kayınvalideler gibi gelinini çekiştirirken söylediği şu sözü hiç unutamam. Sırf beni deli etmek için mama diyor. Ben, böyle söyleme, anne de diyorum dinletemiyorum. Gelin hanımın adını hatırlamıyorum ama çok güler yüzlüydü. Bu çe- kiştirmeyi duyar, ama istifi ni bozmadan yine mama demeye devam ederdi. Ben üniversitedeyken, onların da Beyrut’a taşındıklarını duydum. Sonra- dan, Ermeni ailelerin çocuklarının İstanbul’daki yatılı okullarda eğitildiği- ni öğrendim. Beyrut ve Lübnan ise ASALA terör örgütünden dolayı hiç de iyi şeyler hatırlatmayacaktı. Ama her zaman çocukluk arkadaşımı ve kom- şularımızı düşündüğümde içimde hep aynı sızıyı hissedecek , kulaklarımda da yengemin sözlerini duyacaktım. Hiç gâvur gibi değildi, bu gâvurlar Bu sempozyumda ve yakın zamanlarda yapılmış ve yapılacak diğer bilimsel çalışmalarda, sanırım artık bu sorunun da cevabı verilmeye çalışı- lacak. Kültür, örf, âdet olarak Türklere bu denli benzer yaşantı içinde olan başka gayrimüslim unsur var mı? Bu benzerlik nereden kaynaklanıyor ve nasıl teşekkül etmiş 2 ?
menilerle aramızdaki benzerlikleri tespit hususunda sözlü tarih yöntemi ile araştırma yaptık. Bazen hadiselerin tanıklarından, bazen de nakledilen kişi/kişilerden Kayseri, Talas, Develi ve Ekrek Ermenilerine dair bilgi ala- rak, ortak yaşamın sırlarını bulmaya çalıştık. Ümit ediyoruz ki, az miktar- da da olsa bu hususta başarılı olabilelim. 2 Bu hususta Abdurrahman Küçük kapsamlı bir eser ortaya koymuştur. Daha detaylı bilgi için bkz. Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, 2. Baskı, Ankara 2003; Ramazan Adıbelli, “19-20. Yüzyılda Kayseri ve Civarında Hristiyan Gruplar’’, IV.Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s.8. Bu benzerliği şu ifade de teyit etmektedir. Kayseri nüfusunun Müslüman-Ermeni, Ermeni-Katolik, Ermeni-Protestan ve Rumlardan oluştuğunu bildiren Şemsettin Sami, bunların (…) cümlesi lisan-i Türkî ile mütekellimdir ve sima ve ahlâk ve âdetçe bir farkları yoktur demektedir. 207 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Birçok kaynakta da ifade edildiği üzere, Kayseri hiçbir zaman sözde Ermenistan sınırları içinde gösterilmemiştir 3 . Fakat Birinci Dünya Savaşı esnasında, Kayseri’de de ciddi bir Ermeni cemaatinin varlığı bilinen bir gerçektir. Bizzat Türkiye Ermeni Patrikhanesi’nin yayınlamış olduğu eser- de, 1890’lı yıllarda Kayseri sancağının genel nüfusu şöyle verilmektedir; -Müslüman 136 590 -Ermeni Gregorian 43 318 -Ermeni Katolik 1 575 -Ermeni Protestan 1 800 -Rum Ortodoks 25 449 -Toplam 208 732 4 1914 resmî devlet istatistiklerinde Kayseri genel Müslüman nüfusu 184 292 olarak verilirken, Ermeni Nüfusu 50 174, Rum nüfus ise 26 590’dır 5 . Kayseri Ermenileri tehcirde Malatya üzerinden Musul ve Halep civarına sevk edilmişlerdir. 31 Aralık 1918’de çıkarılan kanun ile de geri dönme- lerine müsaade edildiğini görmekteyiz 6 . Bu kanun dahilinde kaç Ermeni- nin yeniden Kayseri’ye döndüğünü tespit etmek mümkün değildir. Ancak, mütareke ile aslen Kayserili olmayanların da bölgeye yerleştikleri bilin- mektedir 7 . Fakat hemen sonrasında bu defa kendi istekleri ile Kayseri’den 3 Bu hususta detaylı bilgi için bkz. Ramazan Tosun, Kayseri’de Ermeni Olayları, Kayseri 1997.
4 Kayseri ve Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, Türkiye Ermeni Patrikliği, İstanbul 1986, s.27; Salih Özkan, “Kayseri ve Yöresinde Azınlık ve Yabancı Okulları” II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (16-17 Nisan 1988), Kayseri 1988, s.359. 1308-1309 Tarih- li (1890-1891) Ankara vilâyet sâlnamesinde ise Kayseri’nin nüfusu şöyle verilmektedir; Kayseriya şehri 49 498 nüfusa şamil olup, bunun 31 252’si İslâm, 2 419’u Rum, 14 082’si Ermeni ve 813’ü Katolik, 921’i Protestan milletlerinden ibarettir. 5 Süleyman Beyoğlu, “1914-1922 Yıllarında Kayseri’de Yaşanan Bazı Sıkıntılar”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (16-17 Nisan 1988), Kayseri 1988, s.85; Ali Güler, “Kayseri’de Demografi k Durum (1831-1914), III.Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.208-209. İlgili kaynakta da aynı rakamlar verilmektedir. Birinci Dünya Savaşı esnasında Kayseri’den 45 036 Gregorian Ermeninin tehcir edildiği görülmektedir. 4 911 kişi tehcir dışı bırakılmıştır. Bu hususta geniş bilgi için bkz. Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehciri, 4. Baskı, İstanbul 2004, s.96; Tosun, a.g.e., s.24- 25.
6 Halaçoğlu, a.g.e., s.76-104; Tosun, a.g.e.,s.82-83. 7 Bunu bizzat Arsak Albayacıyan teyit etmektedir. Bkz; Kayseri ve Surp Krikor Lusavoriç s.37
208 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER ayrılmaya başlarlar. İstikâmet Çukurova, ya da İstanbul’dur. 27 Eylül 1919 tarihli Fransız Yüksek Komiserliği’nden Dışişleri Bakanı Pichon’a giden raporda, bu göçle ilgili detaylı bilgi verilmekte olup, Kayseri Katolik pis- koposunun bölge Ermenilerini göçe teşvik ettiği belirtilmektedir 8 . Lozan
Antlaşması sonrasında Ermeni Patrikhanesi’nin de bu yönde takip ettiği politikalar sonucu, bütün Anadolu’daki Ermeniler, İstanbul’a göç etme- ye başlarken, Kayseri de bundan nasibini almıştır. Arşak Alboyacıyan’a göre;
1924’te Kayseri’de 2653 Ermeni yaşamakta olup, bunun da ancak ya- rısı Kayserilidir. 1932’de bu sayı 1600’e inmiştir. Bunun da yine ancak 554’ü Kayserilidir 9 . Geçen yıllarla birlikte nüfus sürekli azalmıştır. 21 Ekim 1945’te ya- pılan genel nüfus sayımında Kayseri’de anadiline göre Ermeni olduğunu söyleyen 136 erkek, 165 de kadın bulunmaktadır 10 . Mezheplerine göre tas- nif yapıldığında Gregorian olan erkek nüfus 40, kadın nüfus ise 45’tir 11 . 1960’larda, 800 civarında görünen nüfus, hızlı bir göç sonucunda bugün 12 kişiye düşmüştür 12 .
rinden birisi olup 1928’de Talas’ta doğmuştur. Kendi ifadesi ile Talas’taki hayatları ve komşuları ile ilişkileri şöyledir; Besicilik yapardık, Kayseri’deki kasaplara verirdik. 1-2 hafta sonra eksiksiz parayı verirlerdi. Ermeni hakkı yenmez, günahtır derlerdi. Şimdi böyle insanlar kalmadı, dolandırıcılık arttı. Besi alır, hemen arkasından parayı getirirlerdi 13 . Bir defasında 100 lira fazla ödeme yapıldı. Parayı 8 Tosun, a.g.e., s.86-87. 9 Kayseri ve Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, s.37. 1937’de Kayseri’yi ziyaret eden E. H. King, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nin ibadete açık tek kilise olduğundan bahisle, cema- atin giderek daha da azalması halinde, kilisenin kapanıp, yıkılacağını iddia etmektedir ki, bugün bu kilisenin halâ ibadete açık olması sanırım en iyi cevaptır. Bkz. “Kayseri Surp Kri- kor Lusavoriç Kilisesi”, www.virtualani.freeserve.co.uk (08.04.2006 tarihinde indirildi) 10 21 Ekim 1945 Genel Nüfus Sayımı, Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, Ankara 1949, s.101. Bunlardan bir çoğunun tehcirde doğmuş olduğunu doğum yerlerinden çıkarabilmek- teyiz. Doğum yeri olarak Irak, Suriye ve Mısır’ı gösterenler vardır. Elbette ki tehcirde, Mısır’a Ermeni gönderilmemiştir. Başka nedenden dolayı buradan da Kayseri’ye gelenler olması mümkündür. 11 21 Ekim 1945 Genel Nüfus Sayımı, s.25. 12 Kayseri ve Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, s.37. 13 Karnik Teke, bunun için Erzurum’dan besi getirdiklerini söylüyor. Ali Tuzcu da bunu doğ- rulayarak, pastırma, sucuk yapımı için gerekli eti, Kayseri ve çevresinden temin edemeyen üreticiler her sene Erzurum, Kars ve Sivas yöresinden 50 000-60 000 adet manda ve sığırı 209 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ aracı olan Şaban Ağa’ya iade ettik. O da koyunları sattığı şahsa parayı vermiş. Adam bize şöyle bir pusula göndermişti. ‘Allah gönlünüzden ırak etme- sin, sen de bu istikâmet oldukça, Allah seni bu doğruluktan alı koymasın.’ Karnik Teke, konuşmasında sıkça tekrarladığı üzere yine yineliyor, öyle dürüst adamlar vardı eskiden, sahtekârlık yok idi. Şimdi yok onlar. Aynı zamanda inşallahsız konuşmuyor ve akıcı bir Kayseri şivesi kullanıyor. Kız ya da oğlan everenler, gelip bizden borç alırlardı, güzün harman sonunda da borçlarını öderlerdi. Hiç vermeyen olmazdı, biz de faiz almazdık 14 . Kadir Kolsuz, 1944 Talas doğumlu ve İstanbul Üniversitesi Yüksek Gazetecilik Okulu mezunu. Hali hazırda Talas, Tablakaya mahallesinde oturuyor. 1949’dan itibaren Talas’ın sosyal hayatını çok iyi hatırlıyor 15 . 50, 100 aile vardı. Yukarı Talas’ta Peni ve Panos arkadaşlarımdı. İl- kokulu beraber okuduk. Amerikan Koleji’ne süt götürürdüm. Mr. Wilson okul müdürü idi. Biz Ermeni çocuklarla Talas Merkez İlkokulu’nda karışık okurduk, oradan mezun olduk. Fakat Peni ve Panos koleje kabul edilirken benim müracaatım, Türkçe’yi yeterli bilmiyor gerekçesiyle reddedildi. Za- ten, Ermeni çocuklar ya burada koleje ya da Tarsus ve İstanbul’a giderler- di 16 . Fakir olduğum ve okulun aidatlarını ödemede zorlanacağım için mi, yoksa gerçekten Türkçe’yi yeterince kullanamadığım için mi koleje kabul edilmedim? Fakat bunu kendime hep sordum, Peni ve Panos benden daha mı iyi Türkçe konuşuyorlardı diye. satın alırlardı demektedir. Geniş bilgi için bkz. Ali Tuzcu, “19. Yüzyıl Başlarından 20. Yüzyılın İlk Çeyreğine Seyyahların Gözüyle ve Konsolosluk Raporlarında Kayseri’nin İk- tisadî Yapısı”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.540-542. 14 Vacit İmamoğlu, “20. Yüzyılın İlk Yarısında Kayseri Kenti: Fizikî Çevre ve Yaşam”, I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (11-12 Nisan 1996), Kayseri 2000, s.123; 20. yüzyılın ilk yarısında Kayseri’deki aileler, bir tür kendi kendine yeten ekonomi içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bağ ve bahçelerin yaygın kullanımı, köylerde yakın ilişki, ailelerin sahip olduğu evcil hayvanlar bu tür ekonominin birkaç belirtisidir. Müslümanlar toprak sahibi veya tüccardırlar. Rumlar da ticaretle özellikle Avrupa ile yapılan ticaretle uğraşırlardı. Hizmet sektörü ve kuyumculuk, marangozluk, terzilik, kavafl ık, halıcılık ve pastırmacılık gibi el sanatları çoğunlukla Ermeniler’in elindeydi. Bu ifadeden de anlaşı- labileceği gibi hayvancılık ve buna bağlı gelişme gösteren pastırma imalatında söz sahibi olan Ermenilerdir. 15 Hüseyin Cömert, “19. Yüzyıl Vergi Kayıtlarında Talas”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sem- pozyumu Bildirileri (06-07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s.98. 1880 yılına ait arazi ve bina kayıt defterlerine göre Talas’ta Tablakaya caddesi mevcuttur. 16 Kadir Kolsuz’un kolej ve tehcir uygulaması ile ilgili anıları oldukça geniş yer tuttuğu için buraya alınmamıştır. 210 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere görünüşte dostluk ve arkadaşlık olmakla birlikte, uygulamada haksızlığa uğradığını düşünenler de vardır. Fakat Kadir Kolsuz’un anıları hep böyle olumsuz değildir. Bilhassa da daha sonraki anlattıkları büyük ölçüde Karnik Teke’yi doğrulamaktadır. Talas’ta yaşayan Ermenilerin ekserisi bedel ödeyerek askere gitme- mişlerdir. Karnik Bey’in babası ve kayınpederi gitmiş olabilir. Karnik Bey ve babası, bizim tarla ortağımızdır. Tarla, Balıkçıoğlu deresinde Yukarı Talas’taydı. Büyük bir tarlaydı. Buraya beraberce burçak ekiyorduk. Kar- nik Bey’in babası Sarkis 17 ya da halk arasındaki adıyla Zımbat Ağa, tar- laya bize yemek getirirdi. Yemekleri, özellikle de keteleri çok güzel olurdu. Evimizin et ve kuyruk yağı ihtiyacını onlar karşılar, biz de onlara ihtiyaç- ları olan arpa, burçak vb. yem gönderirdik. Çünkü ortaktık. Her şeyi fazla fazla gönderirlerdi. Asla ortaklığı suistimal etmediler, biz de etmedik. Ama önyargı yine de vardı. Babam bir gün bir yük karpuz gönderdi Zımbat Ağanın evine. Kapıyı Karnik Bey’in yeni evlendiği eşi Siyonüş (Meryem) açtı. Bu esnada Zımbat Ağa’nın ‘Allah, Allah’ diye bağırmalarını duydum. Dönüşümde babama çıkışarak ‘adama gâvur, gâvur diyorsunuz, ama adam Allah diye bağırı- yor’ dedim. Babam, ‘oğlum Allah hepimizin Allahı’ dedi 18 . Kadir Kolsuz’un hatıralarında Talaslı Ermeniler ve Amerikan Koleji oldukça önemli yer tutuyor. Türklerden kimse çift demiri yapamazdı, onlar yaparlardı diyor. Hali hazırda Kayseri Barosu avukatlarından olan 1946 Talas doğumlu Ali Demirtaş da, 1915 doğumlu babası Gazi Demirtaş’tan duyduğu kada- rıyla, Talas’taki binaların çatılarını her zaman Ermenilerin onardığını söy- lüyor. Talas’ın zenginleri onlardı; ayakkabıcılık, marangozluk, sarrafl ık,
19 . Ticaretin bu denli yaygın 17 Cömert, a.g.m., s.88. Serkis isminin yazılışını bu şekilde vermekle birlikte kaynak kişileri- mizin tamamı Sarkis olarak telaffuz ettikleri için bu şekilde alınmıştır. 18 Belki de çağlar boyunca bütün kutsal dinler arasındaki çatışmanın sebebini bu küçük hadise açıkça gösteriyor. 19 Cehri, kök boya imalâtında kullanılıyor. Tosun, a.g.e., s.37. Kayseri’de üretilmekte olan Bünyan halılarının motifl erinin yansıtılmasında renk çok önemlidir. Bkz. www.evdose. com/tur/zemin/hali/zemhal 0055.html (10.04.2006 da indirildi).
Mehmet Somuncu, “Cehri Üretimi ve Ticaretinin 19. Yüzyılda Önemi”, Erciyes Üniver- sitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 22, Ocak-Haziran 2004, s.99-125. Meyvesi boya hammaddesi olarak kullanılan cehri bitkisi, XIX. yüzyılda Anadolu’da yay- 211 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ olduğu bir yerde doğal olarak zengin ve güçlü iş adamları da çıkacaktır. Dünyanın en büyük petrol hissedarlarından olan Gülbenkyan, Talaslı olup Siyanüş Teke’nin dayı diye hitap ettiği söyleniyor 20 . Kadir Kolsuz, Yukarı Talas’ta büyük bir çarşı olduğunu, buradaki dük- kânlardaki mal çeşitliliğinin Kayseri’de olmadığını söylüyor. Gerçekten Nahit Sırrı Örik de Kayseri ile ilgili izlenimlerini aktardıgı eserinde bunu doğruluyor. Yukarı Talas’ta oldukça büyük bir çarşıdan söz ederek burada- ki zengin Rum ve Ermenilere ait konaklara dikkat çekiyor 21 . Yukarı Talas’ta bulunan bu çarşı şimdi harabe olmuş, eski şaşaası ile uzak yakın alâkası yok gibi görünüyor… Bu dükkânlar yok olurken Talas ekonomisi de ciddi zarar görmüş. Kadir Kolsuz, çocukluğunda Talas’taki bu çarşının Kayseri’de bile olmadığını, aksine oradan Talas’a alışverişe gelindiğini söylüyor ki, kaynaklar da bunu doğruluyor 22 . gın olarak yetiştirilmekteydi. Bitkinin yetişmesi açısından doğal şartların çok uygun oldu- ğu Kayseri yöresi ise o dönemde Anadolu’da cehrinin en iyi kalitede ve en çok üretildiği yöre idi. Üretilen cehrinin bir bölümünün satışı ülke içinde yapılırken, büyük kısmı başta İngiltere olmak üzere tekstil endüstrisinin gelişmiş olduğu çeşitli Avrupa ülkelerine uzun yıllar ihraç edilmiştir. XIX. yüzyılda üretilip ticareti yapılan cehri, Kayseri halkı için bü- yük bir gelir kaynağı idi ve bu yönüyle de yöre ekonomisi açısından önemliydi. Cehri, XV-XVI. yüzyıllarda Kayseri ve çevresinde Türk, Rum ve Ermeni dokumacılar tarafından kullanılmaktaydı. Çeşitli şap, güz taşı, karaboya, yemek tuzu, bikromat gibi mordanların katkısıyla yünü sarı-yeşil renklere boyamaktadır. Cehri, çiftçiler tarafından toplandıktan sonra Ermeni tüccarlar tarafından alınarak İzmir’e satılmaktaydı. Şehrin çevresinde geniş plantasyonlar ve Talas civarında da Ali dağının yamaçlarında cehrilikler bulunmaktaydı. Hamilton (1842-1926), bu bitkinin Anadolu’nun büyük bölümünde yabanî halde yetiştiği- ni, Kayseri bölgesinde ise nereye gidilirse gidilsin bir kültür bitkisi olarak üretildiğini ifade etmektedir. Ülkenin yıllık toplam cehri üretiminin 2/3’ünün Kayseri’den karşılandığı ifade edilmektedir 1938 Kayseri Ticaret ve Sanayi Odası’nın yayınlamış olduğu verilere göre cehri üretimi halen devam etmekle birlikte, üretim miktarında büyük düşüş gözlenmekte- dir. 20 Nahid Sırrı Örik, Kayseri, Kırşehir, Kastamonu, İstanbul 1955, s.36. Yazar da Talas’tan ih- racat-ithalât yapıldığını doğruluyor. Erdal Şafak, “Cehennemim Kapısını Aralayan Adam”, Sabah 28 Nisan 2006. Kalust Gülbenkyan 1869’da İstanbul Üsküdar’da dünyaya gelmiştir. Fakat ailesi Kayseri’nin Talas bölgesindendir. Eğitimini tamamladıktan sonra petrol işine girmiştir. 1928’de Irak Petrolrum Company’nin kuruluşu esnasında % 5 hisse almasından dolayı Bay % 5 olarak da ünlenmiştir. 1955’te vefat ettiğinde en az 3 milyar dolarlık bir servet bırakmıştır ki, bunun da önemli bir bölümünün Ermeni vakıf ve derneklerine aktarıl- masını sağlamıştır. 21 Örik, a.g.e., s.37. Avrupa ve İstanbul’a göç etmiş olan zengin Rum ve Ermeniler debdebe içinde yazları Talas’a gelir, tatil yaparlarmış. Gülbenkyan’ın Ali dağına yemekler ve çadır- larla çıktığı söyleniyormuş. 22 “Talas Tarihi”, www.talasbeldesi.com (30.03.2006’da indirildi); Cömert, a.g.m., s.96. Talas’taki işyerleri ve dükkânlar Esvak-ı Sultanî semtinde kayıtlı olup, bu semtteki kayıtlı dükkânlar şunlardır: 14 adet çeşitli mağaza, 24 adet bakkal dükkânı, 1 adet ehsab dükkânı,
212 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kayseri Ermenileri ve Türkler ile ilgili hatırlarını derlediğimiz diğer kaynak kişilerden birisi olan Atik Erkuyumcu, Surp Krikor Lusavoriç Gregorian Ermeni Kilisesi Yönetim Kurulu Başkanı olup, 1936 Kayseri doğumludur. 70 yaşında ve Kayseri Lisesi mezunudur. Babası Abraham Atonyan Felahiyeli olup, Dede Homparsum, nam-ı diğer Hasan Çavuş, Atik Bey’in ifadesiyle Felahiye’de hatırlı bir adam. Tehcire tâbi tutulmu- yorlar. Aynı şekilde Karnik Teke de ailesinin tehcir dışı olduğunu söylü- yor. Çünkü babası, seferberlikte 7 yıl askerlik yapmış, dedesi de 30 yıl Yukarı Talas’ta muhtarlık yapmış. Fakat yine de tehcir sırasında Atik Beyler’in arazisine el konmuş. Yaklaşık 15 yıl önce bu araziler için dava açmışlar. Hacılar karakol kumandanı olan Hamdi Keskin, bunların dede-
tamamen lehte gelişirken, Atik Bey vazgeçiyor. Çünkü bu araziler üzeri- ne Yunanistan’dan gelen mübadiller yerleşmişler ve huzursuz oluyorlar. Bu süreçte Felahiye Belediye Başkanı Hacı Kesici, Atik Beyler’e parasal olarak destek oluyor. Aynı dönemde, kilisenin müştemilâtında yaşayan ve bugün Şahin Sucukları’nın sahibi olan İshak Fazlıoğlu ve oğulları Salih, İbrahim Fazlıoğlu ailesinin yanında aşçılık yapan Homes Demir, ailesin- den geri kalan Hasan dağı civarındaki arazileri geri alıyor 23 .
ailesinin uzun yıllar Atik Erkuyumcu’nun ailesi ile ortak olarak besicilik yaptıklarını, kimsenin diğerinin hakkını suiistimal etmediğini söylüyor. Zaten, çocukları arasındaki halen devam eden sıkı dostluk da bunu doğru- luyor
24 . 6 adet berber dükkânı, 1 adet zeyvaneci dükkânı, 4 adet terzi dükkânı, 4 adet kuyumcu dük- kânı, 3 adet dühancı dükkânı, 6 adet kasap dükkânı, 2 adet nalbant dükkânı, 7 adet kundu- racı dükkânı, 1 adet pençeci dükkânı, 2 adet fırın vb., 187 adet ticarî işyeri bulunmaktadır. Esvak, alış-veriş yapılan semt, pazaryeri anlamına gelmektedir. 23 Tehcir sonrasında isyan etmemiş Ermenilere ait taşınmazların iadesi kararı gereğince bu mümkün olabiliyor. 80 yaşlarında 15 yıl önce vefat eden Homes Demir, bekâr olduğu ve malını da kiliseye bağışlayamadığı için miras yeniden devlete kalıyor. 24 Bu araştırmayı yaparken özellikle bu ortaklık konuları çok ilgi çekici gelmişti. Daha sonra yaptığımız araştırmada Nazmi Toker’in valilik yaptığı dönemde her azınlık mensubu sanat erbabının yanına ya muhakkak çırak ya da ortak olarak Müslüman birisini alma zorunluluğu getirdiğini öğrendik. Ancak bu uygulamadan sonra bilhassa pastırma imalâtında Türklerin de söz sahibi olmaya başlamaları mümkün olabiliyor. Ancak, 19. yüzyıl Kayseri ekonomik hayatını anlatan eserlerde birçok Türk-Ermeni iş ortaklıklarına örnekler verilmektedir. Bu hususta geniş bilgi için bkz. Şaban Bayrak, “18-19. Yüzyılda Kayseri’nin Ticarî Hinter- landı”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s.73-81.
213 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Atik Erkuyumcu, canlı Kayseri tarihi gibi konuşuyor. Hafıza çok güç- lü, tarihleri net belirtmese de Kayseri sosyal ve ekonomik hayatı ile ilgili olarak isimler verebiliyor. Erciyes Üniversitesi, Kayseri Tarih Araştırma- ları Merkezi uzmanı 1946 Kayseri doğumlu Hüseyin Cömert’in de teyit ettiği üzere, özellikle terzilikte Ermeni ustalar büyük söz sahibi gibi görü- nüyorlar. Atik Erkuyumcu’nun hatırlayabildikleri şunlardır; - Etlikçi Gülbek
Ağa ve eşi Nazlı Kuyumcu: Meşhur bir terzi dükkâ- nı olup, işyerleri Yahşiler Hamamı’nın oradaymış. - Kula Bedros:
İstiklâl İlkokulu’nun orada faaliyette bulunuyormuş. Hem erkek, hem de kadın terzisi. 1938 Kayseri doğumlu Şükriye Ünlü de sürekli bu terziye gittiğini söylüyor. - Şişman Bedros: Dükkânı yeni yapılan Yahşiler Hamamı’nın ora- daymış. - Terzi
Vahan: Bahçebaşı’nda eşiyle çalışıyormuş. - Paris Terzisi: Hem kadın, hem erkek terzisi olan Gazer Usta, şehir- de en popüler terzilerdenmiş. Valiler ve üst düzey memurlar ona gelirler- miş. - Artin Çiçek: Erkek terzisi olup, babaları Çanakkale gazisidir. Dük- kânları Kazancılar çarşısındaymış. - Dede
Âşık: Erkek terzisidir. Dükkânı Belediye İşhanı’nda bulun- maktaymış. Ustası ise meşhur Geyingör olup, belki de meşhur terziler için- de Müslüman olup, çırağı Ermeni olan tek kişidir. 1938 Kayseri doğumlu Şükriye Ünlü de Bahçebaşı’nda Terzi Güllü’nün çıraklığını yapmış. Güllü sonradan Müslüman olmuş. Kayseri’ nin ileri ge- len aileleri Adem Ağa’nın kızları ve gelinleri de buraya gelirlermiş. Araştırmayı yapmamda büyük yardımı olan Kayseri Barosu avukatla- rından Gazi Demirtaş’ın, hali hazırda Talas’ta ikâmet etmekte olan 1916 doğumlu 90 yaşındaki babaannesi Ayşe Demirtaş da mahallelerinde oturan Anjil, Aneyik, Zarih, Armin ve Lucin’den dikiş nakış öğrenmiş. 20 gün sürekli evlerine gitmiş. En ufak ayrımcılık görmemiş. Benzeri açıklama- yı Şükriye Ünlü de yapıyor. Cafer Bey mahallesinde kiliseye çok yakın oturduklarını, komşuları olan Ermeni kızlarından kanaviçe işlemeyi ve dantel örmeyi öğrendiğini söylüyor. Hatta Kayseri’de aşmakarna olarak ifade edilen hamur işlerinden erişte kesmesini de yine aynı şekilde onların öğrettiğini ifade ediyor. 214 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Atik Erkuyumcu, Kayseri mimarîsinde önemli bir yere sahip olan taş işlemeciliğini yapan ustaları da hatırlıyor: - Setrakmor, nam-ı diğer Osman Usta, en meşhurlardan birisi, - Serkis Demir, bir diğer taş ustası, - Behçet Usta, kilisenin karşısındaki taş ev onun eseri. Bugün olduğu gibi o dönemlerde de birinci sınıf sucuk, pastırma imalâtı yapılıyor. Ohonnes Samsa bunlardan birisi. Martoğulları ve Mesi- ya Gazeryan da bu işteki diğer imalâtçılar. Göncüler de aynı imalât işinde olan Türk menşeli ailelerden. Bu imalâtçılar, o yıllarda kilisenin önündeki sokakta sıralanmış dükkânlarda hizmet veriyorlar. Demirci ustalarından en meşhuru Çatlı Horen Usta olup, Atik Bey, mükemmel bir işçiliği olduğunu ve Kayseri’de çok tanındığını söylüyor. Yeri eski sanayideymiş. Birçok çırağı bugün orada faaliyete devam ediyor. Bünyanlı Hacı Emmi bunlardan sadece biri. Karnik Erkuyumcu, (Atik Bey’in üvey amcası) Kayseri’nin en maruf sarrafl arından olup, Hacı’nın çırağıdır. Sarraf Hacı Müslümandır, ama anne- si Ermeni asıllı Gülhanım olup, Müslüman olmuştur. Atik Erkuyumcu’nun ifadesine göre, Gülhanım Erkuyumcu’nun babası Kayseri mutasarrıfl ığı yapmıştır 25 .
cuk pastırma imalâtında Ermeniler ve Rumların söz sahibi olduğunu bütün kaynak kişilerimiz doğrularken, Karnik Teke’nin bununla ilgili anlattığı olay, Müslümanların bu iş alanlarına geç girmesini bir nebze de olsa açık- lar gibi görünüyor. - Talaslı gencin biri kıt kanaat para biriktirip, bir ayakkabı almış. Hoca genci çağırıp niye bunu giyiyorsun, gavur malı demiş. Böyle diye diye o zamanlar Türkleri geri koydular bacım. Ama şimdi ne adamlar yetişti. Asırlar boyunca, Türk asker olsun, şehit olsun anlayışının Türkleri geri bıraktığını bundan daha güzel açıklayan bir anekdot olabilir mi bil- miyorum.
25 6 Temmuz 1897’de, Kayseri sancağı mutasarrıfl ığı yardımcılığına Ermeni Hamanuyan Agop Efendi, 5 Haziran 1899 tarihinde de Aleksiyan Servet Efendi tayin edilmişlerdir. Atik Bey’in kastettiği bunlardan biri olmalıdır. Bkz. Tosun, a.g.e., s.35; Mustafa Keskin, Mehmet Metin Hülaga, Geçmişteki İzleriyle Kayseri, Erciyes Üniversitesi Yayını, Kayseri 2006, s.137. İlgili kaynakta 19. yüzyılda Kayseri’de Müslüman ve gayrimüslim unsurlar arasında söz sahibi olunan sanat dalları gösterilmektedir. Bu bilgiler de kaynak kişilerimi- zin ifadeleri ile uyumludur.
215 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Atik Erkuyumcu’nun anneannesi evde boğma rakı imal ediyor. Kuru üzümden de şarap yapıyor. Atik Bey anneannesinin mükemmel imalâtçı olduğunu söylüyor. Anneannesinin adı Diremar, fakat halk arasında çok sevildiği için Melek Hanım diye hitap ediliyor. Aynı zamanda halı modeli çizerek, uygun şekilde renklerini belirliyor. Ermeniler şarabı genelde zerzemi dedikleri bodrum katlarında imal ediyorlar. Buralarda hevenklik üzüm, kavun, karpuz, havuç, gilaburu, tur- şu saklanıyor. Şarap da burada yapılıyor. Testilere peynir basılarak, ters çevrilip, toprağa gömülüyor. Buna basma çömlek peyniri deniliyor. Şük- rüye Ünlü, yaklaşık on yıl önce vefat eden kayınvalidesi Hatice Ünlü’nün de aynı şekilde meyve sakladığını ve peynir yaptığını söylüyor ve ilâve ediyor, o tatlar kalmadı artık. Atik Erkuyumcu da, Kadir Kolsuz’un anlattıklarını doğruluyor. Cehri boyası imalâtı, Ermenilerin kontrolü altındaydı diyor. Hacılar’ın, Kartın bölgesinde doğal cehri yetişirmiş. Ermeniler merkeplerle getirip halıcılara satarlarmış 26 . Ermeni kadınları aynı zamanda iyi halı ve kilim dokurlarmış. Homes Demir, yazları ipek halı imal edermiş. Şükrüye Ünlü de, aynı du- rumun Türkler arasında da yaygın olduğunu söylüyor, ama bu durum daha çok 1950’lerden itibaren söz konusu olmuş. Yemek kültürü arasında da büyük benzerlik olduğu, bütün kaynak ki- şilerimizce doğrulanıyor. Kimin, neyi, kimden aldığını tespit etmek im- kânsız gibi görünüyor. Ayşe Demirtaş, komşuları Zarih’in Talas Amerikan Koleji’nde aşçı olduğunu ve kendilerine kadayıfa benzeyen lezzetli bir tatlı ikram ettiğini, koleje süt taşıyan çocuklara da bundan verdiğini söylü- yor. Pastırma ve sucuk ortak kültür unsuru olarak kabul görüyor. Atik Er- kuyumcu, kuru et sizden, çemen bizden, birleştirdik, pastırma çıktı diyor. Pastırmanın kuru et hali, Orta Asya menşeli, fakat çemen ne zaman, nerede ilk olarak kullanılmış tespit etmek zor 27 .
mizden Kayseri Ekrek köyünden Zakarya Mildanoğlu, 1950 doğumlu olup 56 yaşında. Ağabeyi Tercan, uzun yıllar Pınarbaşı’nda doktorluk yapmış. Eşi Şebinkarahisarlı Müslüman bir aileden geliyor. Baldızının eşi vefat et- tiğinde, Zakarya Bey’in kızkardeşi cenaze evine çorba, tavuk, pilav ve bir 26 Tuzcu, a.g.m., s.536-540. Kayseri o yıllarda dış ülkelere yaptığı satımdan en büyük geliri cehri, kökboya ve kitreden elde etmekte olup, en fazla satış yaptığı ülkeler ise Hollanda, Fransa, İngiltere ve Almanya’dır. Bu ticaret zaman içinde azalsa da 1940’lı yıllara kadar devam etmiştir. 27 www.pastırmam.com, türkishtime.org (03. 10.2005 tarihinde indirildi.)
216 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER tencere mantı ile yoğurt getiriyor. Mantı geleneğinin Kayseri dışında da devam ettirildiğini buradan anlıyoruz. Kabak, biber dolması, mumbar dol- ması, yaprak sarması her iki mutfakta da mevcut. Türkiye’nin çok az bölgesinde bilinen kabak çiçeği dolması da aynı şekilde, her iki mutfakta biliniyor. Tatlılardan aside, açma baklava, nevzi- ne de yine aynı şekilde ortak kültür unsuru olarak uygulanmakta. Ermeniler bilhassa keteyi güzel yapıyorlar. Bunu Kadir Kolsuz da, Şükrüye Ünlü de doğruluyor. Karnik Teke yine bununla ilgili bir anekdot naklediyor. -Bir Ermeni, bir Türk, bir Rum bir Ramazan günü Talas’ta çardak başına çıkarlar 28 . Müslüman mantı, Rum pastırma, Ermeni oğlu da kete getirmiş. Onlar yemek yerken, iki kişi üstlerine gelip, orucuz ama deyip yemeğe ortak olmuşlar. Daha sonra da, Müslümanın mantısı, Ermeninin ketesi, Rumun pastırması, kaypak Müslümanı dinden çıkarır, ifadesi yay- gınlaşmış. Kıssadan hisse çıkarmamız gerekirse, hangi yemeği, hangi milletin daha iyi yaptığı da bu şekilde vurgulanmaktadır. Mantı her iki millet ara- sında çok sevilmekte. Atik Erkuyumcu, Nubar Gülbenkyan’ın halâ telefon ederek, Kayseri’den İsviçre’ye uçakla mantı istediğini söylüyor. Karnik Teke son derece renkli bir kişilik. Pastırma ile ilgili anlattığı bir başka anekdot var ki, Kayseri’de farklı şekillerde ifade ediliyor. -Ermeni bakkal bir okka pastırma çaldırmış, dizlerine vurarak dövü- nürken, bir taraftan da şöyle diyormuş, pastırmanın gittiğine yanmıyorum da, ya çalan şimdi kesmeyi de bilmez rezil ederse diye üzülüyorum 29 . Yemek kültürü dışındaki örf âdetler de çok benzeşmektedir. Türkler- de, İslâmiyet sonrası görücü usûlü yaygınlaşırken, aynı durum Ermeniler- de de Hıristiyanlık sonrasında geçerli hale dönmüştür. Beşik kertmesi ve küçük yaşta evlilikler, her iki toplumda da mevcuttur. Evlenilecek kişinin 7 göbek yabancı olması esası ise, Ermeni kültüründe geçerlidir 30 . Karnik Teke, evliliklerde anne ve babanın gelin olacak kızı beğenme- sinin esas olduğunu ifade etmektedir. Atik Erkuyumcu da benzer açıkla- malar yapmıştır. Nişanlılar tek başlarına görüşemezlermiş. Bu uygulama 28 Cömert, a.g.m., s.98. Yine aynı defterde Çardak Başı ismi de geçmektedir. Geçmiş yıllar- dan itibaren burasının mesire yeri olduğu anlaşılıyor. 29 Abdullah Satoğlu, Kayseri Pastırmacılığı, Kayseri 1960, s.17’de, aynı olayda bakkalı İstanbul’a pastırma götüren bir Türk olarak göstermektedir. 30 Kilise bu kuralı getirmiştir. Bkz. Küçük, a.g.e., s.260. 217 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Şükriye Ünlü’ye göre, her iki toplum için de geçerlidir. Önce söz kesiliyor, yani kahve içiliyor, nişan günü belirleniyor. Nişanda takı takılıyor. Aileler, durumlarına göre anlaşarak düğün tarihini belirliyorlar. Düğünün başlama- sına yakın gelinin çeyizi görücüye çıkarılarak, sergi yapılıyor. Düğün de- vam ederken de çeyiz damat evine gönderiliyor. Kayseri Türk ailelerindeki uygulamalar da yakın zamanlara kadar bu şekildedir. Damadın kirvesi ya da sağdıcı (Ermenilerde gınka-hayız)
düğünü yönettiği gibi, aynı zamanda oğlan evinin en büyük söz sahibi oluyor. Bu manevî akrabalık daha sonra babadan oğula intikal ederek devam ediyor. Düğünler büyük sofalarda yapılıp, mahallî olarak klarnet, ud, keman, def gibi enstrümanlar çalınıyor. Kadınlar ve erkekler ayrı ayrı oturarak eğ- leniyorlar. Düğün 3-4 gün sürüyor. Kına gecesi, güvey hamamı ve traşı ile gelin hamamı uygulamaları yine her iki toplulukta da icra ediliyor. Gelin Pazar günü çıkarılıyor, Türkler Perşembe de alabiliyorlar. Gelinin yolunu keserek bahşiş isteme genelde uygulanıyor. Geline kuşak bağlama Ermeni- lerde yok. Düğünlerde daha çok çorba, pilav, kavurma, su böreği, haşlama et, Ermeni ketesi ve baklava ikram ediyorlar. Gerdek sonrası, gelinin çarşafı annesine götürülerek, bahşiş ya da he- diye alınıyor. Bir hafta sonra da gelin görmeye gidiliyor. Bu da her iki toplumdaki ortak uygulamalardandır. Şükrüye Ünlü, düğünlere her iki tarafın da birbirlerini davet ettikle- rini, hatta kilisedeki nikâh törenine giden Müslüman komşuları olduğunu söylüyor. Gelin mutlaka kayınpederin evine alınıyor. Büyük aile tipi o yıllarda her iki toplumda da geçerli gibi görünüyor. Gelin bazen yıllarca konuşma- yarak gelinlik yapıyor 31 . Bu uygulama, Türkler arasında da geçerliliğini yakın zamana kadar muhafaza ediyor. Gelinliğin sona ermesi için müsaade verilerek, altın bilezik ya da hediye alınması gerektiğini söyleyen Karnik Teke, yine ilginç bir anekdot naklediyor. Bir Ermeni gelini, 3 yıl gelinlik yapıp konuşmuyor. Bu gelin ahraz (dilsiz) diyerek, oğlanı yeniden evlendiriyorlar. Yeni gelen gelin eve girer- ken, ocaktaki sütün taştığını görerek şöyle diyor; - Sağır gelin, ahraz gelin, sütün taşıyor savursana; Eski gelin ilk defa konuşarak şöyle karşılık veriyor. 31 Bkz. Zeki Arıkan, “Türk-Ermeni Kültür İlişkileri Üzerine”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Nisan 2003, Yıl 4, Sayı 38. 218 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER - Geline bak geline, şu gelinin diline, attan inmeden bak şundaki dile. - Üç sene oldu ben geleli daha duymadı kimse sesimi 32 . Uzun yüzyıllar birlikte yaşamanın getirdiği bir zenginlik olsa gerek, hem Türk hem de Ermeniler çocuklarının isimlerini koyarken aile büyük- lerinin isimlerinden seçim yapmaktadırlar. Örneğin Karnik Teke, oğluna kendi aile büyüğünün ismini vermiştir. Türklerden farklı olarak, isim koy- mada vaftizlik uygulaması göze çarpmaktadır. Bu kişi aynı zamanda ma- nevî büyük baba rolünü de üslenmektedir. Loğusalık, albasma, çocuğun kırkını çıkarma her iki toplumda da ha- len yaşatılan inanç ve geleneklerdendir 33 . Abdurrahman Küçük ise daha çok vaftiz töreni üzerinde durmaktadır 34 . Kayseri halkı arasında çocuğun kırkını çıkarmaya, banyo ve dualarla hali hazırda devam edilmektedir. Aynen Müslüman Türk hanımlarında olduğu gibi Ermeniler arasın- da da erkekten kaçma (ağız ve yüz kapama) mevcuttur. Yabancı erkeklere karşı mesafe vardır. Benzer şekilde erken yaşlarda her iki toplumda da ba- şörtüsü kullanma vardır. Bunu 1927 Kayseri doğumlu Siyanüş (Meryem) Teke’nin hayatında da görüyoruz. Kendisi Kayseri şivesiyle bu durumu şöyle anlatıyor;
35 . Benzer bir uygulamanın Şükrüye Ünlü’nün hayatında da olduğunu görüyoruz. Başarılı bir öğrenci olmasına rağmen ve hatta öğretmeninin onu öğretmenlik mesleğine yöneltmek istediği de bilinmesine rağmen, annesi kızının yeterince okuduğunu düşünerek dördüncü sınıfın sonun- da okuldan almıştır. 32 Bu öykünün anonim olma ihtimali son derece güçlüdür. Çünkü gelinlik yapma, sadece Türklerde ya da Ermenilerde değil, Müslüman toplumların genelinde rastlanılan bir durum- dur.
33 Arıkan, a.g.m.; http://yayın.meb.gov.tr 34 Küçük, a.g.e., s.245. 35 Milliyet, 06 Kasım 2003 Perşembe.
219 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Yas rengi Ermenilerde bugün bütün dünyaca da kabul edildiği üze- re siyahtır. Zaten normal günlük hayatlarında da Ermeni kadın ve genç kızları, Şükrüye Ünlü tarafından da teyit edildiği üzere genelde siyah giymektedirler. Omuzlarında da el örgüsü siyah şal vardır. Cenazenin defi n edilmesinden sonra ya kilise ya da cenaze evinde taziyeye gelen- lere çay kahve ikram edilmektedir. Eş dost komşular bir hafta cenaze evine yemek getirmektedir. Aynı uygulama bugün Türkiye’nin dört bir tarafında olduğu gibi Kayseri halkı arasında da yaşatılmaktadır. Atik Erkuyumcu, Karnik Teke ve Şükrüye Ünlü bu durumda Müslüman, gayrimüslim ayırt edilmediğini, herkesin üstüne düşen sorumluluğunu yerine getirdiğini söylemektedirler. Vefat eden kişinin kırkıncı günü her iki toplumda da dualarla anılmaktadır. Ermenilerde rızıklık adı altında genelde kete ve meyve suyu mezara götürülüp dualar eşliğinde ikram ediliyor, sene-yi devriyesi de aynı şekilde yapılıyor. Yine din farklılı- ğı gözetilmeksizin bütün komşular bu törenlere davet ediliyor. Kayseri bölgesi Türk halkında ise vefat eden kişinin ilk Perşembesi, kırkıncı, yetmiş ikinci ve sene-yi devriyesi anma günleri mevcut olup, genelde mevlüd okutularak yemek verilmektedir. Vefat eden kişinin arkasından kurban keserek hayır yapılması daha çok Ermeni kültür ve inancında görülebilirken, fakire fukaraya giysi ve yiyecek yardımı yapılması hali hazırda her iki toplumda da görülebilen uygulamalardır. Gregorian Kilisesi olarak Kayseri Surp Krikor Lusyovoriç Kilisesi’ni örnek alırsak eğer, Katolik ve Protestan kiliselerinden açık olarak farklı olduğunu teyit etmek durumundayız. Geleneksel kilise mi- marîsine sahip olmakla birlikte yerler tamamıyla halı kaplı olup, ahşap sıralara yer verilmemiş. Sadece en arkada iki sıra mevcut. Bunlar da ayakta ya da yere oturarak ibadet edemeyecek durumda olanlar için konulmuş
36 . Gregorianlar’ın inanç ve ibadet şekliyle ilgili en detaylı çalışmayı Abdurrahman Küçük Hoca yapmış olduğu için bu konuyla ilgili bilgi- 36 Ramazan Adıbelli, “19-20. Yüzyılda Kayseri ve Civarında Hristiyan Gruplar Arasındaki İlişkiler”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (10-11 Nisan 2003), Kayseri 2003, s.4. MS 451 tarihinde yapılan İstanbul-Kadıköy toplantısına katılmamış, bu konsil- den çıkan Hz. İsa’nın iki tabiatlı olduğu görüşünü benimsememişlerdir. Ermeni Kilisesi, bu görüşün zıttı olan Hz. İsa’nın tek tabiatlı olduğu görüşünü kabul etmiştir. Böylece Erme- niler, Kadıköy Konsili’nden sonra Hiristiyan dünyasında ayrı bir Hiristiyanlığın temsilcisi olarak Gregorian Ermeni Kilisesi olarak anılmaya başlamışlardır. 220 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER lere Ermeni Kilisesi ve Türkler isimli kaynaktan ulaşmak mümkündür. Atik Erkuyumcu kilise girişinde bizim şaşkınlığımızı görünce, cami gibi kendi ibadet hanelerine de baş örtüsüz ve ayakkabıyla girmenin mümkün olmadığını söyledi. Halı üzerinde diz çökerek ve alınlarının secdeye değmesi ile ibadet ettiklerini söylüyor. Aynen Müslümanlarda olduğu gibi kadın ve erkeklerin ayrı bölümlerde ibadet edebildiklerini ve ayrıca kadınların makyajsız, baş örtülü ve uygun bir kıyafet ile kili- seye girebileceklerini belirtiyor. Kilise girişindeki sol ya da sağ bölüm- deki ahşap parmaklıklarla ayrılmış vernedon denilen bölümün kadınla- rın ibadeti için ayrıldığını belirtiyor. Aşağıdaki on sekizinci yüzyılla ait gravürde bu durum görülmektedir 37 . Fakat son yıllarda, kilise daha çok turistik amaçlı kullanıldığı için Atik Erkuyumcu bu kuralların birçoğuna artık dikkat edemediklerini söylüyor. Atik Erkuyumcu, Zakarya Mildanoğlu ve kısa bir süre görüştüğümüz Kastamonulu altmış yaşındaki Eskiya İstepanyan kendi inançlarında biri sabah, diğeri akşam namazı olmak üzere iki vakit namaz kılındığını söylü- yorlar. Fakat son yıllarda bu ibadeti yapan çok az kişi kalmış olduğunu da belirtiyorlar. Bilindiği gibi Gregorian Ermenilerinde oruç ibadeti de mev- cuttur. Abdurrahman Küçük Hoca bu hususta da detaylı bilgi verdiği için konuya girme ihtiyacı duymadık. Şükrüye Ünlü, onların orucu bizden ağır- dır, uğundurma tutarlardı demektedir. Özellikle de komşusu genç kızların beğenilmek için bu orucu tuttuklarını söylüyor. Kültür olarak her iki milletin ne denli birbirlerine benzediklerinin belki de en önemli delili Siyanüş Teke’nin kendi ifadesi ile seferberlikte (Birinci Dünya Savaşı) asker olan babasına ait olan fotoğraf ve fotoğrafın arkasındaki ifadelerdir. Yukarıdaki ifadelere bakarak Ermeniler ve Türkler arasında en ufak bir ayrımcılık olmadığını ve sıradan Kayserili bir Türk askerinin ailesine söyleyebileceği sözlerin dile getirildiğini görebiliriz. Uzun yüzyıllar iç içe yaşamış bir toplumda din farklılığı olsa dahi ev- liliklerin ve aşkların kaçınılmaz olduğu bir gerçektir. Bunu sorduğumuzda yakın zamanlara kadar, genellikle gönül rızası ile kız vermediklerini, kaç- ma ya da kaçırılmayı da hoş görmediklerini, ancak bu görüşün son yıllar- da ortadan kalktığını söylediler. Fakat geçmiş yıllarda iki toplum arasında kabul görmeyen aşklar mutlaka yaşanmış olmalı ki, Karnik Teke bir Türk 37 http://www.virtualani.freeserve.co.uk/kayseri/turkish.htm,
221 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Resim 1. Kayseri Surp Krikor Lusyovoriç Kilisesi’nin XVIII. yüzyıla ait gravürü 222 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Resim 2. Siyanüş Teke’nin babasına ait olan fotoğraf 223 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Sevgili validem, Hayli oldu. Selam hatır ile ellerinden öperim. Beni dahi sual ederseniz, vücudum sıhhatte olup, sizlerin de sıhhatte olmanızı Cenab-ı Haktan niyaz eylerim. Kayınların her ikisinin de fotoğrafını aldım. Çok memnun oldum. Fotoğrafını almazdan evvel mektubu aldım. Onun için ben size yazamadım. Benim için hiç merak eylemen… Ben çok rahatım sizden başka bir (giderim..kederim) yoktur. Eyüp Ağa’ya selam eder elle- rinden öperim, hanesi tarafına selam ederim. Hüsnü Efendi’ye hanesi tarafına selam ederim. Madama selam ederim. Geline selam ederim. Çocuğun gözlerinden öperim. Mehmet Ağa’ya hanesi tarafına selam ederim. Sultan Hanım’ın ellerinden öperim. Ubderis Ağa’ya, Sarkis Ağa’ya, Artin Ağa’ya haneleri tarafına selam ederim. Cümle sorup sual edenlere selam olunur. Çocuğumu serbest bırakman, sahip olun…Yadigar olarak fotoğrafımı gönderiyorum. Başka yazacağım olmayıp, baki dua olunur. İstefan Grasty Siyanüş Teke’nin Babasına Ait Olan Fotoğrafın arkasındaki mektubun Os- manlıca ve Türkçe görüntüsü 224 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER gencinin bir Ermeni kızına olan aşkını anlatan, aslında Harput yöresine ait olan şu türküyü söylüyor.
Bahçelerde mor meni, Verem ettin sen beni, Ya sen İslâm ol Ahçik, Ya ben olam Ermeni Yukarıdaki mısralarda bir Türk gencinin Ahçik isimli Ermeni genç kı- zını İslâm’a davetinin yanı sıra gerekirse kendisinin de aşkı uğruna din de- ğiştirebileceği ifade edilmektedir. Fakat buradaki isteğin çok kolay gerçek- leştiğini söylemek zordur. En azından Müslüman bir genç kızın bir Ermeni genciyle evlenmesi yakın zamanlara kadar neredeyse imkânsız gibidir. Şükrüye Ünlü kendisi on, on bir yaşlarında iken yaklaşık olarak 1948’lerde komşularının akrabası olan Agop’un, Cafer Bey mahallesin- den bir Müslüman kıza sevdalandığını, din değiştirmeyi de kabul etmesine rağmen, bu evliliğe kız tarafının onay vermediğini söylüyor. Genç daha sonra kara sevdaya düşerek ölüyor. Şükrüye Ünlü halen bu olayı üzülerek hatırlıyor. Zakarya, Jale Mildanoğlu evliliği daha yakın zamanda 1980’de ger- çekleşiyor. Tabi yine de Jale Mildanoğlu’nun baba ve annesinin onayını alması evlilikten sonra mümkün olabiliyor. Bu evlilikte her iki taraf kendi inancını yaşamaya devam ediyor, din değiştirme söz konusu değil. Atik Erkuyumcu’nun iki yeğeni Ohannes Keçeci ve Mıgırdıç Kaya da Müslü- man kızlarla evleniyorlar ve herkes kendi dininde yaşamaya devam edi- yor. Atik Erkuyumcu’nun kardeşi Garip Erkuyumcu 38 Müslüman bir ba- yanla evlenip din değiştiriyor. Atik Bey’in Armoni adlı bir başka akraba- sı da aynı şekilde Tevfi k adlı bir gençle evlenip Müslüman oluyor. Atik Erkuyumcu’nun iki halası da Türk gençlerle evlenmişler. Bir halası Yahya- 38 Türkiye Boks Federasyonu Merkez Hakem Kurulu, Avrupa ve Dünya Birlikleri Hakem Komitesi üyesi Garip Erkuyumcu, 1996’da bokstaki üstün hizmetleri nedeniyle Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Fair Play Konseyi, Fair Play ödülü olan şeref diplomasını almış- tır. Atik Bey’in ifadesiyle Kayseri Beden Terbiyesi eski müdür yardımcısı aynı zamanda Dünya Boks Federasyonu üyesi ve Dünya Boks Hakemi Celal Sandal’ın hocasıdır. Bu hu- susta detaylı bilgi için bkz. Milliyet, 19 Temmuz 2002, www.gsgm.gov.tr, www.turkboks. gov.tr, www.fairplayturkiye.com 225 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ lı Musahacılı köyünde Küpeli ailesine, diğeri de Felahiye’de Kısırlar aile- sine gelin gitmiş. Şükrüye Ünlü de şu anda İstanbul’da oğlu, gelini ve toru- nu ile yaşayan, dayısının eşi olan doksan yaşlarındaki Hikmet Yengesi’nin aslında bir Ermeni kızı olduğunu söylüyor. Aile içinde bu durumun telaf- fuz edilmediğini, hatta gelininin bile Hikmet Yenge’nin hikâyesini bilme- diğini söylüyor. Tabi bunlar normal şartlar altında gerçekleşen evlilikler. Zira Kadir Kolsuz ve Şükrüye Ünlü’ye göre, tehcirde birçok Ermeni kız ve kadını Türk aileler tarafından himaye altına alınarak evlendiriliyorlar. Bu hususta İçişleri Bakanlığı’ndan mutasarrıfl ık ve valiliklere gelen genelge doğrultusunda hareket edildiği anlaşılıyor 39 .
babası da seferberlikte asker olduğu için tehcirden muaf tutulmuşlar. Bel- geler Karnik Teke’yi doğruluyor 40 . Aynı zamanda Siyanüş Teke’nin baba- sının da seferberlikte 7 sene askerlik yaptığını söylüyorlar. Atik Erkuyumcu da yer ve isim belirtememekle birlikte benzeri olay- ların yaşandığını, özellikle Mengücek köyü halkının Ermenilerden bir- çok aileyi himaye ettiğini söylüyor. Şükrüye Ünlü ise komşusu Solmaz ve Üstüyan’ın anne-babasının tehcirden bir Türk aile tarafından himaye edilerek kurtulmuş olduklarını söylüyor. Kadir Kolsuz da, aile büyüklerin- den duyduğu kadarıyla Türk aileler tarafından himaye altına alınan birçok Ermeni kadın ve çocuk olduğunu, bunlardan çoğunun Talas’ta bilindiği- ni söylüyor. Hatta 40-50 kadın böyle kalmıştır diyerek abartılı bir rakam veriyor. Bunların içinde en iyi bilineni jandarma olarak Yozgat’ta görevli iken, kimsesiz bir Ermeni çocuğunu evlât edinen Arif Hoca dır. Çocuğa Ali ismi veriliyor. Önceleri Gâvur Ali diye hitap edilirken, çevrede çok sevilip sayılmaya başlayınca ve de Talas’ın önde gelen ailelerinden birinin kızı ile evlenince Müslüman Ağa’ya dönüşüyor. Kadir Kolsuz bu şekilde üç beş yaşlarında evlât edinilip, yetiştirilip evin oğlu ya da yeğenleri ile evlendi- rilen Ermeni kız/oğlan çocukları olduğunu söylemektedir. Bütün kaynak kişilerimizin hatıralarında dostluk, arkadaşlık ve kom- şuluk ilişkilerinin halen saygıyla muhafaza edildiğini, fakat özellikle de bayramların ve Ramazan’a verilen önemin ayrı bir yer tuttuğunu gördük. 39 BOA, DH. ŞFR., Belge No: 55/18; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başba- kanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara 1995, s.85. 40 Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, s.10. Tehcir kararı, bütün Ermenilere şamil değildir. Bazı şartları taşıyanlar bunun dışında tutulmuştur. Bunlar hasta ve âmâlar Katolik ve Protestan mezhebinden olanlar, askerler ve aileleri, memurlar, tüccarlar, bazı amele ve ustalardır. Karnik Teke ailesinin durumu askerlikle bağdaşıyor. 226 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Atik Erkuyumcu, annesi Penik Hanım’ın (lâkabı Osmanlı Hanımı) Ramazanlarda iftar yemekleri hazırlayıp, hali hazırda Kayseri’nin ta- nınmış sanayicileri ve esnafl arı arasında olan Ruhbaşlar’ı, Güpgüpler’i, Bamyacıoğulları’nı Talas’taki evlerinde ağırladıklarını söylüyor. Karşılıklı olarak bu ziyaretlerin yapıldığını vurguluyor. Karnik Teke de annesi Virkin Hanım’ın kete yaparak Ramazan ayında oruç tutan komşulara dağıttıkla- rını ve çoğu zaman da iftar yemeği düzenleyip komşuları çağırdıklarını söylüyor. Ramazanlara saygı duyulduğu için yiyeceklerin fi yatında indi- rim yapıldığını belirtiyor. Komşularımız da bize aynısını yaparlardı. Do-
ediyor Karnik Teke. 1955’lerde Kayseri üst yönetim erkanı vali, emniyet müdürü kiliseye bayramlaşmaya geliyorlar. 1966’lardan itibaren Ermeni cemaati İstanbul’a gittiği için bu uygulama artık devam etmiyor. Ancak, Atik Erkuyumcu 2004 Nisan ortalarında Şahin Sucukları’nın sahibi Mehmet Şahin, Meh- met Duymaz, Mustafa Suludere, Vahti Çelik ve İstanbul’dan gelen Mate- os Gözoğlu ile daha birçok kişinin katılımı sonucu kilisenin oturma salo- nunda kırmızı yumurta bayramını kutladıklarını söylüyor. Şükrüye Ünlü, Paskalya’da Ermeni komşularının yumurta ve çörek getirdiklerini, ayrıca kurban kestiklerinde etli bulgur pilavı pişirip komşulara dağıttıklarını söy- lüyor. Ramazanlarla ilgili en çok hatırladığı ise, en ufak bir şekilde de olsa komşularının bir şey yeme ya da içmelerine şahit olmamaları. Son derece
min de komşulara ikram ederek eve götürdüğünü belirtiyor 41 .
bası Gazi Demirtaş’tan naklederek anlatıyor. Gazi Demirtaş gençliğinde Talas Hamurkesen mevkiinde (1945’li yıllar olması gerekiyor) bir Erme- ni sarrafın tarlasını keserlemek için Tablakaya ve Kiçiköy mahallesinden kesercilerle işe gelmişler. Ermeni tarla sahibi keserleme işi bitince, atıyla 41 Tuzcu, a.g.m., s.528-529. Kayseri’nin XVIII. yüzyıl sonlarındaki durumunun da benzer şe- kilde olduğunu kaynaklar doğruluyor. Avrupalı seyyahlardan birisi bunu şöyle ifade ediyor; … Türk, Müslüman, Rum, Yahudi herkes birbirine misafi r olarak gidiyor. Bayramlarda bir- birlerini ziyaret ediyorlar. Yahudiler, fazla aralarına girmiyorlar. Gregorianlar da Müslü- manlar gibi sabah-öğle-akşam ibadet yerlerine gidiyorlar. … Kayseri’deki ev sahiplerim- yeni dostlarım bu sorunu temelinden çözmüşler, barış içinde yaşıyorlar. Ev sahibim Tanrı huzurunda her insanın tarak dişleri gibi eşit olduğunu, her üç Peygamberin de Allah’ın elçisi olduklarını, bunlar arasında bir çelişkinin olmayacağını, barışın ve uyumun daha mantıklı olacağını bana açıkladı. Ev sahibim Türktü, Kayseri’nin de hem tüccar hem de dinî görevlisinin oğlu idi. 227 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ gelerek sizin paranızı evde vereceğim demiş. Eve gitmişler, para beklerken ev sahibi buyurun sizi misafi r edeyim, orucunuzu burada açın demiş. Bu incelik onları çok şaşırtmış. Yemekten sonra daha da şok olmuşlar, çünkü Ermeni ev sahibi namazı ben kıldıracağım diyerek gruba imam olmuş. Bu olayı en az yarım saat anlatan Gazi Demirtaş, oğluna böyle Müslüman olan Ermenilerin çevre baskısı nedeniyle kendilerini gizlediklerini söylermiş. Kadir Kolsuz da benzer şekilde kayınpederi Mehmet Can’ın 40 yıl Talas Tablakaya mahallesinde muhtarlık yaptığını, 1986’da 87 yaşında öldüğünü söylüyor. Mehmet Can da Ermenilerden camilere gelerek vaaz dinleyenler olduğunu nakledermiş. Komşuluk ilişkileri çerçevesinde düğünlerde ve çocuk doğumlarında hediye götürüldüğünü kaynak kişilerin hepsi de doğruluyor. Karnik Teke ailesi, Kadir Kolsuz’un ağabeyinin düğününe gelerek altın takıyorlar. Ben- zer şekilde Atik Erkuyumcu’nun düğününe gelen Türk ahbapları da hedi- yelerle gelmişler. Avukat Hamdi N. Göncüer de sünnet düğününe gelen Abraham Ağa’nın oğlu Aram Koza (Topal Hacı)’ nın iki onluk para ve bir kösele renginde yapılmış, nadiren bulunan, belki de kendisinin yaptığı bir futbol topu hediye getirdiğini söylüyor. Kadir Kolsuz, komşuluk ilişkilerinde dayanışmanın çok önemli ol- duğunu söylüyor. Berber Mircan’ın Talas Yukarı mahallede berber dük- kânı vardı. Müslüman berber yok, onlar genelde çift sürüyorlar. Mircan, Türkler tarafından da çok seviliyor. Bizin kuşaktaki herkesin Mircan’la bir hatırası vardır. Mircan, daha sonra Talas meydanında dükkân açtı. Traş 25 kuruş. Fakat bizde para nerede? Traş olmam lâzım, Pazartesi okula gideceğiz. Annem ‘şuradan bir karpuz götür, seni traş etsin’ dedi. Utana sıkıla çaresizlik içinde gidip, ‘Mircan Abi, şu karpuzu yiyeceksin, beni de traş edeceksin’ dedim. O, ‘senin bana hakkın geçiyor, bu karpuz 10 traş eder’ karşılığını verdi. Zaten para kimde vardı ki? Bu yüzden bizim kuşa- ğın çocuklarının birçoğunu bedava traş ederdi. Tabi Mircan da 1955-1960 arası yıllarda İstanbul’a gitti. Kadir Kolsuz’un Mircan’la ilgili anıları üniversite eğitimi için İstanbul’a geldiğinde de devam ediyor.
228 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER dedi. Mircan’a gittim, derdimi anlattım, bana kefi l olmayı kabul ederek, pansiyonun sahibi kıza, ‘kız Şerif, bunlar benim kardeşim, evi bunlara ver- meyip de kime vereceksin’ dedi. Şerif de ‘sen söyledikten sonra, ev senin olsun’ karşılığını verdi 42
Komşuluk ve dostlukla ilgili hatıralar karşılıklı olup Avukat Hamdi N. Göncüer de babası Ahmet Göncüer’den duyduklarını naklediyor. Merhumun Setrakmor, nam-ı diğer Osman Usta isminde, okuması yaz- ması olmayan bir ortağı vardı. Osman Usta, İstanbul’a taşınınca da bu ortaklık devam etti. Babam kendisine halı gönderir ama üstlerine kalite- lerini göstermek amacıyla 1 çizik, 2 çizik, 3 çizik atardı. Setrakmor Usta da çiziklere göre halıları değerlendirerek satardı. Bu ticarî ilişkiler uzun yıllar devam etti. Hatta müştereken İstanbul’da gayrimenkûller edinerek, İstanbul Paşabahçe’nin hissedarı olmuşlar. Cavid Akansu da bu ikili or- taklığa dâhil olmuş. Setrakmar Usta’nın ölümünden sonra bir gün oğlu Kirkor, bana tele- fon ederek, babamın kasasından Paşabahçe’nin hisse senetleri çıktı, sizin mi, bizim mi diye endişeye kapıldık diye sordu. Karnik Teke’nin de sık sık ifade ettiği gibi o yıllarda ticaret ve ortak- lıklar güven esası üzerine kuruludur. Biraz önceki hatırada da görüldüğü gibi ikinci kuşak oğullar da bu dostluğa ihanet etmezler, hatta aralarında zorla da olsa Türk-Ermeni düşmanlığı yaratılmaya çalışılsa bile. Hamdi N. Göncüer de Kadir Kolsuz gibi üniversite eğitimi için İstanbul’a gelenlerdendir. Tabii ki buraya gelince eski dostlarını ziyaret etmek ister. Gerisini kendi ifadesinden takip edelim. Tabii ki eski dostlarımı ziyaret etmek insanî bir vazifemdi. Karaköy’e gittim. Orada Çerkezköy Mezecisi diye meşhur bir yerleri vardı. Öğrendi- ğime göre Kenan Evren de oradan alışveriş yapıyormuş. Kirkor Ağabey, bana ‘Hamdi okuyup da ne yapacaksın, işte üniversite burası, para bası- yoruz, gel işin başına geç’ dedi. Bu denli sıcak bir dostluk vardı. Sadece erkekler arasında değil, kadınlar arasında da dostluğa verilen önem hissedilmektedir. Yine Hamdi N. Göncüer’in babasından dinlediği olay şöyledir: 42 Mircan’ın oğlu Talas Amerikan Koleji’ni bitirerek Amerika’ya giderek zengin olmuştur. Mircan’ı yanına çağırır. O da New York’a oğlunu görmeye gider. Oğluyla hasret gider- dikten sonra bindiği takside kalp krizi geçirerek vefat eder. Ama hatıraları bugün Kadir Kolsuz’da çok canlı olarak yaşamaya devam ediyor. 229 Doç. Dr. Selma YEL / Orhan Gazi DEMİRTAŞ Babam anlatırdı, bizim Abraham Usta (Topal Abraham) adında çok yakın bir aile dostumuz varmış. Sırtında heybeyle gezerek tarak satarmış. Bakımsız ve giyimine pek dikkat etmeyen birisi olmasına rağmen, lafazan ve iş bitirici olduğu için oğlan everme, kız gelin etme işlerinde hep bunu çağırırlarmış. Kapıdan kovsalar pencereden içeri girerek, kızı mutlaka al- mayı başarırmış. Babam evlenir. Bir gün akşamüzeri kapı çalınır, tabii ki yeni gelin kapıyı açamadığı için babaannem açar, gelen Abraham Usta’dır ve baş köşeye misafi r edilir. Yeni gelinin suratı asılır. Kendi kendine bu dilenci kılıklı adamın evimizde ne işi var diye söylenirken, babaannem müdahale ederek; kızım bana bak, bu adam, bu ailenin bir parçasıdır. Bir gün belki sen gidersin ama o kalır der 43 . Gerçekten de Abraham Ağa’ya verilen önem daha sonra oğluna da gösterilecektir. Hamdi N. Göncüer şöyle devam etmiştir: Abraham Ağa’nın oglu Aram Koza (Topal Hacı) kundura imalâtçısıy- dı. Devamlı okuyan aydın bir kişiydi. Ölümünden sonra babam cenazesini İstanbul’a götürmüştü. Fakat çok istememize rağmen biz oğullar babala- rımızın dostluk ilişkisini aynı düzeyde götüremedik. Ermeniler tiyatro oyunlarına da Türk komşularını davet etmektedir. Ayşe Demirtaş’ın naklettiğine göre Talas Harman mahallesindeki Erme- ni Kilisesinde düzenli olarak oyunlar sergilenmektedir. Ayşe Demirtaş, bu oyunları seyrederken çok eğlendiklerini söylemektedir 44 . 43 Tuzcu, a.g.m., s.529. Aynı seyahatnamede bu hususların da üzerinde durulmaktadır. Sey- yahın ifadesi şu şekildedir: Beni Talas’ta ve Kayseri’de misafi r eden Türk, Ermeni ve Rum aileler arasında tam bir uyum var. Misafi r odalarına ve sofralarına kadınlar girip otura- mıyor. Misafi rlikte beni meraklandıran bazı olaylar oldu. Zenginler Türk evinde, işyerinde en ağır görevi yapan, zaman zaman işyeri sahibinin kızdığı bir Rum işçisini sofrada sağ yanına oturtuyor. Ermeni ve Rum evlerinde bu durum da Türk işçiye uygulanıyor. Kimse inadından dolayı bir harekete ve ayrıma tâbi tutulmuyor. Evlerinde hizmetçi ve uşak bu- lundurmuyor. Yalnız maddî gideri oranında evlerine öksüz ve fakir ailelerin çocuklarını yanlarına alıyorlar. Aile fertlerinden ayrı tutmuyorlar. Bunlar belirli bir yaşa gelene kadar meslek sahibi yapılıyor ve evlendiriliyor, işyeri açılıyor. Bu uygulamanın 1940’lı yıllarda Kayseri’de devam ettirildiğini kaynak kişilerimizden Şükriye Ünlü de doğruluyor. 44 Benzer şekilde anneannesi Talaslı Ermenilerden olan ve sadece bir defa görüşebildiğimiz, şu anda Doğu Anadolu’da stajyer hekimlik yapan Klodyüs Toros da Talas’ta Ermeni ce- maatinin özellikle Paregentan bayramlarında tiyatro oyunları sergilediklerini duyduğunu ifade etmiştir. Bunlardan da Talas’ta sosyal hayatın 1915’lerde dahi çok canlı olduğu so- nucunu çıkartabiliriz. Paregentan, Nevruz’a benzer bir bayramdır. Bu hususta geniş bilgi için Küçük, a.g.e. Ayrıca www.minidev.com sitesinden de bayramlar konusu incelenerek, Nevruzla Paregentan arasındaki benzerlikler tespit edilebilir.
230 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Ayşe Demirtaş’ın naklettiğine göre, Talas Amerikan Hastanesi’nde çalışan Ömüroğlu lâkaplı Ermeni, doktorlara yardım etmekle görevlidir. Talas’tan hastaneye gelen hastalara her türlü yardım ve ilgiyi göstermiştir. Dadır adlı Ermeni Hanım da uzun yıllar bel fıtığı tedavisinde çevreden gelen hastalara yardımcı olmaya çalışmıştır. Şu ana kadarki örnek olaylardan ve hatıralardan varılan sonuç açık bir şekilde şöyledir: Ermeni ve Türkler arasındaki dostluk, arkadaşlık, komşuluk yüzyıllar boyunca olduğu gibi, bu durum tehcir sonrasında da devam etmiştir. Aynı dili konuşmuşlar, aynı duygularla mutlu olmuşlar ve üzülmüşlerdir. O hal- de ne olmuştur da, bu iki dost millet dünya kamuoyu karşısında birbirle- rine düşman hale getirilmişlerdir? Bunu yine en iyi Karnik Teke ve Atik Erkuyumcuyan’ın ortak olarak söylemiş oldukları şu sözler gösterecektir sanırım:
Bu işte ne Artin’in ne de Ahmet’in kabahati yok. Yahudinin nifakı, İngilizin altını, Rusun silâhı bu iki kardeşi düşman etti. Yahudi, Osman- lı Sarayı’na Ermeni girdiği için kıskanıp Ermenilerden önde gelenlere Sivas’a kadar senin diyerek kışkırttı. Rus da ben sana silâh vereceğim Türke vur, dedi. İngiliz altın vereceğim, dedi. Fransa da bu koalisyonu destekledi. Birbirine yüzyıllarca dostça davranan bu iki milletin birbirine düşman edilmeye çalışılmasına rağmen Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bu dostluğun yeniden tesis edilmeye başlandığını kaynak kişilerin tanıklıkları ile kısmen de olsa ortaya koymuş olduğumuzu ümit ediyoruz. Son söz ola- rak Zakarya Mildanoğlu’nun Türk ve Ermeni milletinin bir arada ve barış içinde yaşaması dileklerini ileterek sunumu bitirmek istiyorum.
|
ma'muriyatiga murojaat qiling