Hazirlayanlar


Download 3.42 Mb.
Pdf ko'rish
bet37/41
Sana17.10.2017
Hajmi3.42 Mb.
#18082
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   41

Şekil 3. Dolmabahçe Camii taşıyıcı kemerleri içindeki dairesel pencere düzenlemesi.

528

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Palmet ve akant motifl eri ile Lesbos

42

 ve İon kymationları



43

, iç mekânda 

kullanılan başlıca antik öğelerdir.

4.3. Ortaköy Camii (1854)

İstanbul’u dünyaya tanıtan simgeler arasında yer alan Ortaköy Camii 

ile ilgili aktaracaklarıma geçmeden önce kısa bir anımı paylaşmak istiyo-

rum. Mimarlık Fakültesi’nde öğrencilik yıllarımda, Ortaköy’de dolaşırken, 

İstanbul’a yabancı bir arkadaş yanıma yaklaşmış ve ‘abi burada öyle bir 

cami varmış ki, İstanbul’a gelip de onun fotoğrafını çekmezsen dövüyor-

larmış, nerededir bu ağabeycim, biliyorsan göster de, şimdi dönüşte evde-

kilerle papaz olmayalım’ demişti. Serde mimarlık öğrenciliği olduğundan 

arkadaşı almış ve sadece bir sokak ötemizdeki camiye bizzat götürmüş ve 

gezdirmiştim. Ardından da kendi kendime düşünmüştüm, İstanbul’un en 

hareketli, kalabalık ve gürültülü noktalarından birinin tam göbeğinde ol-

masına rağmen, bu denli yalnız ve sessiz olabilmeyi nasıl başarıyor diye. 

Ortaköy Camii, Dolmabahçe Sarayı’nın yapıldığı ve kentin anıtsal do-

kusunun Boğaziçi’ne doğru kaydığı yıllarda, bu hareketi simgeleyen ya-

pılardan biri olarak gerçekleştirilmiştir

44

. Camii, Abdülmecid tarafından, 



Nigoğos Balyan’a yaptırılmıştır

45

. Balyan ailesinin akademik eğitimden 



geçtiği iddia edilen ilk bireyidir ve kısa ömrüne (32 yaşında tifodan öl-

müştür) rağmen, oldukça verimli bir meslek hayatına sahiptir

46



Dolmabahçe Sarayı’nın muayede (bayramlaşma) salonunun ve sal-



tanat kapılarının tasarımı, kendisine atfedilen Nigoğos Balyan, ailenin 

Krikor’dan başlayarak benimsediği Neoklasik ve Ampir üslûplarından ta-

rihçi seçmeciliğe geçişi başlatan, tüm denemelerini bu yönde gerçekleşti-

ren bir mimardır

47

.

Cami, Nusretiye’de de olduğu gibi, tasarım anlayışı açısından birbirin-



den net bir biçimde ayrılan Barok egemen Harim ve Ampir üslûplu Hünkar 

Kasrı bölümlerinden oluşmaktadır. Ortaköy Camii’ni Nusretiye’den ayı-

42  Lesbos kymationu, üstteki dışbükey bölümü çıkıntı yapan dalgalı bir korniştir. Çoğunlukla 

kalp biçimli yaprak motifl eriyle süslenmiştir.

43  İon kymationu, yumurta dizisi ya da İon ovolosunun diğer adı.

44  A. Batur, “Ortaköy Camii”, s.168.

45  A. Batur, “Ortaköy Camii”, s.168.

46 Tuğlacı, a.g.e., s.172.

47  A. Batur, “Balyan Ailesi”, s.38.


529

Dr. Yasin Çağatay SEÇKİN

ran, bu iki bölümün planda oran olarak birbirine eşit büyüklükte düşünül-

müş olmasıdır.

Harim, yüksek beden duvarları üzerinde belirgin bir kubbeyle örtülü-

dür. Kubbe, kıvrımlı payandalara sahip sağır bir kasnak üzerinde, oldukça 

sade bir yapıdadır. Kasnak üzerinde, yaygın olarak pencerelerin bulundu-

ğu açıklıklar, kabartma rozetlerle bezenmiştir.

Pandantifl er  askı kemerleri boyunca alçalarak köşelerdeki kulemsi 

elemanlara bağlanmaktadırlar. Statik açıdan gerçek bir ağırlık kulesi ol-

mayan bu elemanların üstünde dekoratif fi gürler bulunmaktadır

48

.



Beden duvarları, Osmanlı cami geleneğinde olduğu gibi köşelerde 

kubbe kasnağı hizasına kadar yükselmemektedir. Beden duvarlarını oluş-

turan üç açıklığın üçü de içbükey olarak düzenlenmiş; içbükey yüzeyler 

arasında yer alan gömülü kolonlar belirgin bir şekilde öne çıkarılmıştır 

(Şekil 4). Bu karşıtlık, cephe hareketliliğini kuvvetlendirmekte ve Barok 

bir espriyi yansıtmaktadır

49

. Bu Barok işaretin yanı sıra, sözü edilen kolon-



48  A. Batur, “Ortaköy Camii”, s.169.

49  A. Batur, “Ortaköy Camii”, s.170.



Şekil 4 ve 5. Ortaköy Camii ve yuvarlak kemerli pencerelerden bir detay.

530

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

ların strüktürel değil dekoratif nitelikte tasarlanışı, cepheye Gotik bir etki 

de vermektedir

50

.

Harimin dış cepheleri, kompozit bir üslûpla taştan oyma ve kabartma 



süslemelerle yoğun bir biçimde işlenmiştir. Bu konuda sadece yuvarlak 

kemerli pencerelere göz atılması bile bu konuda yeterince fi kir vermek-

tedir (Şekil 5). Pencereler arasındaki pilasterlerin sütun başlıklarında yer 

alan palmet motifi , kemerler üzerindeki Lesbos kymationu ve pencerele-

rin hemen üstündeki kornişte ise İon kymationu ve guttalar hemen dikkati 

çekmektedir. 

Dolmabahçe Camii’nde olduğu gibi geniş ve yüksek pencereler saye-

sinde, cami iç mekânında oldukça aydınlık bir ortam oluşmaktadır. Yapı, 

adeta deniz manzaralı bir saray pavyonu görüntüsündedir

51

.



Harim bölümlerinin tersine Hünkâr Kasrı çok sade tasarlanmıştır. Bu-

radaki bezeme öğeleri, üzeri basık kemerli pencerelerin çevresindeki sade 

silmeler

52

 ile salonlardaki üçgen ve dairesel alınlıklardır. Yine, mekânlar 



arasında dikkati çeken bu farklılık, dinî ve siyasî iktidar ayrımı kavramının 

bir anlatımı olarak yorumlanabilir. Bu bölümdeki klasik biçimlenmeden, 

harim bölümünde sergilenen kompozit üslûba geçiş, Barok stilde tasarlan-

mış oval giriş merdivenleri aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. 

Ortaköy Camii, mimarının genel tarihçi-seçmeci yaklaşımından kay-

naklanan nedenlerle, kompozit ve Klasik Osmanlı mimarî geleneğinden 

tamamen kopuk bir yapı sergilemesine rağmen; bugün bulunduğu mekâna 

kimlik kazandıran yapısı ve büyük açıklıklarla parçalanarak saydam bir 

nitelik kazandırılmış cephesi ile dikkati çekmektedir.

4.4. Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Camii (1871)

Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından Agop 

ve Sarkis Balyan’a yaptırılan camidir

53

. Valide Camii’nin mimarı olarak 



bazı kaynaklar, İtalyan asıllı Pietro Montani’nin de adını vermektedir

54



50 Tuğlacı, a.g.e., s.340.

51 Yıldız Demiriz, Geç Dönem Osmanlı Mimarîsi, http://istanbul.edu.tr/Bolumler/guzelsanat/

gecdonem.htm.

52  Duvar yüzeyi üzerinde hafi f çıkıntılı olarak yer alan şerit biçiminde, sürekli giden bezeme 

öğesi. 

53 Tuğlacı, a.g.e., s.233.



54 Tahsin Öz, İstanbul Camileri, C.I, TTK Yayınları, Ankara 1962, s.149.

531

Dr. Yasin Çağatay SEÇKİN

Cami, köşeleri zeminden başlayarak yükselen kulelerle vurgulanmış 

kare bir ana ibadet mekânı ve buna ekli, iyice içeri çekilmiş bir son cemaat 

yeri ile Hünkar Kasrı’ndan oluşmaktadır.

Valide Sultan Camii, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osman-

lı mimarîsinde etkili olan eklektik mimarînin, dinî yapılar kategorisinde 

en karakteristik örneklerinden biridir

55

. Fakat genel anlamda, o zamana 



kadarki tüm XIX. yüzyıl camilerinden farklı bir tasarım ve bezeme anla-

yışına sahiptir. Camide Gotik ve Oryantalist etki ağırlıklı olmakla beraber 

çok sayıda eklektik üslûp kullanılmıştır. Örneğin, sivri kemerli pencerelere 

sahip cephe düzenlemesi, Gotik; yapının genelindeki yoğun girift bezeme 

anlayışı, Barok; süsleme detaylarındaki istiridye formları, Rokoko; yük-

sek kasnaklı kubbe, Rönesans ve cephedeki İslâm sanatına ait süsleme-

ler, Oryantalist etkiler taşımaktadır. Erken Osmanlı süsleme sanatı içinde 

iç mekânda kullanılmış olan dilimli sivri kemerli nişler de, Valide Sultan 

Camii’nde cephede görülmektedir

56

. Bu uygulama iç mekâna özgü deko-



rasyon ilkelerinin cepheye yansıması biçiminde ifade edilebilir ve Valide 

Sultan Camii’nde karşılaşılan yeniliklerden birisidir.

En fazla dikkati çeken bezeme yoğunluğu, köşe kulelerinde görül-

mektedir. Mukarnaslı ya da düz nişler, köşe pilasterleri ve çeşitli yıldız 

motifl eri bu kulelerde yer alan başlıca bezeme öğeleridir. Kuleler soğan 

biçimli dilimli birer tepelikle sona ermektedir. Kulelerin bu tip tepeliklerle 

vurgulanması da, daha çok Hint mimarîsi örneklerinde rastlanan bir uygu-

lamadır


57

.

Caminin mihrap cephesi ile ona bitişik diğer iki cephelerdeki üç pen-



cere aksını barındıran orta bölümler, çıkma yaparak öne alınmış ve yüzeyi 

bezemeli üçgen bir alınlıkla sonlandırılmıştır. Cami cephesinde, gelenek-

sel askı kemerleri görülmemekte; içerideki strüktürden bağımsız bir cephe 

giydirilmesi ile karşılaşılmaktadır. Bu tasarımda kubbe adeta geri plana 

alınmıştır. Onaltı kenarlı çokgen kasnak, geometrik yapısı ve dekorativiz-

mi ile kubbenin bilinen imgesini değiştirmiştir

58

. Kubbenin geri plana alın-



55  Orhan Meriç, Aksaray Pertevniyal Valide Sultan Camii ve Külliyesi, Yayınlanmamış Yük-

sek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul 1997, s.205.

56  Turgut Saner, XIX. Yüzyıl  İstanbul Mimarlığında Oryantalizm, Pera Turizm ve Ticaret, 

İstanbul 1998, s.138.

57  Saner, a.g.e., s.65.

58  A. Batur, “Valide Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. II, TET Tarih Vakfı, 

İstanbul 1994, s.361.


532

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

masıyla, caminin mimarîsinde aranan anıtsallık cephedeki büyük üçgen 

alınlıklarla yakalanmaya çalışılmıştır.

Caminin kubbesi, yapıdaki düşey etkiyi artıran yüksek bir kasnak üze-

rine oturmaktadır. Yüksek çokgen kasnaklı kubbesi alt yapıdan koparılarak 

bağımsız bir düzenleme ile konumlandırılmıştır (Şekil 6). Kubbe çıkarıldı-

ğında, caminin ana kitlesi bozulmamakta; herhangi bir sivil mimarî örneği 

gibi gözükmektedir (Şekil 7). Çokgen kasnağın her yüzeyinde birer Gotik 

pencere ve yüzey köşelerinde pilasterler bulunmaktadır. 

Kubbe altındaki mekân, askı kemerlerinin intradosları

59

 çok geniş tu-



tularak yanlara doğru açılmıştır. Böylece kubbenin büyük olmayan çapına 

rağmen, daha geniş bir merkezî mekân elde edilmiştir

60

.

Valide Camii, Viyana’daki 1873 Dünya Sergisi için hazırlanan ve aynı 



tarihte İstanbul’da basılan Usul-i Mimarî-i Osmanî adlı kitapta, Neotürk 

üslûpta bir eser olarak sunulmuştur. Fakat, yapıda ilk bakışta bile gözden 

kaçması olanaksız olan Gotik espri ve Türk-İslâm mimarîsine ait olmayan 

detaylar, bu iddiayı geçersiz kılmaktadır

61

.

Kuban, Pertevniyal Valide Sultan Camii’ni, eski kentin ortasına tü-



müyle yabancı aksanlar getirmiştir demekte, Gotik ve Oryantalist karışımı 

cephesini garip olarak nitelemektetir

62

.

Özetle yapı, batılı ve doğulu üslûpların birlikte kullanıldığı eklektik 



bir biçimde tasarlanmıştır. Özellikle dış süslemede, Oryantalizm ve Gotik, 

ortak bir etkiyi paylaşan iki ana unsur olarak belirmektedir

63

. İlk bakışta, 



strüktürel vurgu ve mekân etkisi anlamında tartışmaya açık çözümleri ve 

birbirinden farklı, çok sayıda üslûbu bünyesinde barındırması gibi neden-

lerle, karmaşık ve tutarsız bir yapı kimliğine sahip gözükse de, Pertevniyal 

Valide Sultan Camii, farklı zevklerin başarılı bir sentezi ve dönem mimarî-

sini yönlendiren değerli bir örnek olarak da yorumlanabilir.

5. Sonuç

Osmanlı cami mimarîsinin, Klasik dönem içinde ne denli başarılı 

eserler vermiş olduğu bilinmektedir. Özellikle strüktür yönünden bir hayli 

59  Kemer iç sırtı ya da yüzü.

60  A. Batur, “Valide Camii”, s.361.

61  Saner, a.g.e., s.64.

62 Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent Tarihi, s.373-375.

63  Saner, a.g.e., s.118.



533

Dr. Yasin Çağatay SEÇKİN

gelişmiş olan bu mimarînin kubbeye verdiği önem bilinmektedir. Kubbe, 

yapının bütün biçimlenmesini yöneten ana öğedir. 

Kubbeli yapıların değerlendirilmesinde başlıca ölçütlerden birisi kub-

benin geometrik ve strüktürel karakterinin yapı biçimini ne yönde etki-

lediğini saptamaktır. Klasik Osmanlı mimarîsinde, kubbenin taşınması fi l 

ayaklara aktarılarak, duvarlara olan ihtiyaç ortadan kaldırılmıştır. Bu saye-

de, kubbenin yatayda ve düşeyde büyümesi sağlanmıştır. 

Bu araştırma kapsamında incelenen XIX. yüzyıla ait dört camide ise

batılı üslûpların uygulanması adına, fi l ayakların terk edildiği; buna bağlı 

olarak da mekânı örten kubbe çapının düştüğü görülmektedir. Bu durum, 

iç mekânda göreceli bir küçülmeyi beraberinde getirdiği gibi, anıtsallık 

anlamında da zayıfl amaya neden olmaktadır.

Yine, ana ibadet mekânı önüne yerleştirilen Hünkar Kasrı bölümünün 

kırma çatı gibi sivil mimarîye özgü elemanlarla çözümü, giriş cephelerin-

deki anıtsallık ifadesine zarar vermiştir. Zayıfl ayan anıtsallık, Pertevniyal 

Valide Sultan Camii’nde olduğu gibi üçgen alınlık ya da benzeri antik öğe-

lerin kullanımı ile sağlanmaya çalışılmıştır.

Dönem üslûplarının beklentilerine paralel olarak, mekânda düşey etki 

yaratma adına, kubbenin yükseltilmiş bir kasnak üzerinde çözümü, kubbe 

ile ana ibadet hacmi arasındaki bütünlüğü etkilemiştir. Harim ile Hünkar 



Şekil 6 ve 7. Pertevniyal Valide Sultan Camii ve kubbesi çıkartılmış hali.

534

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Kasrı tasarımlarındaki anlayış farkları ve örneğin Dolmabahçe Camii’nde 

görüldüğü gibi minarelerin genel kütle kompozisyonu içindeki tartışmalı 

konumları da bu bütünlüğü etkileyen diğer unsurlar olarak dikkati çek-

mektedir. 

Kubbenin yükselmesine bağlı olarak, kütle kompozisyonundaki oran-

lar değişmiştir. Örneğin Nusretiye Camii’nde olduğu gibi, kubbe ve ana 

kütleye bağlı olarak, minareler de yükselmiş ve ince bir görünüm almış-

lardır. Bu ve benzeri uygulamalar, klasik dönem ile Batılılaşma döneminin 

cami mimarîsine yaklaşımları arasında ritm ve oran yönlerinden farklılık-

lara neden olmuştur. Bir anlamda yapının bileşenleri arasındaki oransal 

disiplin değişmiştir.

Osmanlı cami mimarîsinde vurgulanması gereken bir diğer nokta da, 

anıtsallıkla ilişkili olarak, kubbe boyutlarının, camiyi inşa ettiren kişinin 

statüsüne göre değiştiği bilgisidir. Geçmişte vezir camilerinde kullanılan 

kubbe boyutları, yeni dönemde selâtin camilerinde kullanılır hale gelmiş-

tir.


Bu açılardan bakıldığında dört caminin de, mimarî anıtsallık, kompo-

zisyon, strüktür ve statü belirleme anlamında, Klasik Osmanlı mimarîsin-

den farklı bir tutum içinde davrandıklarını söylemek çok da yanlış olma-

yacaktır. 

Bu farklı tutum, cephe düzenlemeleri ve bezemeleri anlamında da çok 

belirgindir. Cephe düzenlemelerinde farklı derinlikte kütle hareketleri ve 

plasterler, kat silmeleri, pencere söveleri gibi prekast elemanlarla gerçek-

leştirilmiş zengin cephe süslemeleri, Klasik Osmanlı cami mimarîsine ya-

bancı yeniliklerdir. Mimarın bu yenilikleri kullanmadaki başarısı, örneğin 

Dolmabahçe Camii’nde olduğu gibi askı kemerlerine paralel yerleştirilen 

dairesel pencerelerde olduğu gibi yapıya özgünlük ve hareket kazandıra-

bilmektedir. 

Sonuç olarak Balyanlar, XIX. yüzyıl Osmanlı mimarîsine damgasını 

vurmuş bir ailedir. Osmanlı mimarîsinin son dönemindeki eklektik yak-

laşımlara bazı denemeleri ile yön vermişler ve özellikle başarılı ekip ça-

lışmalarının sonucunda, mimarîdeki değişim sürecini hızlandırmışlardır. 

Eğitimlerini Hassa Mimarlar Ocağı’nda almış Krikor ve oğlu Garabet 

Balyan’ın eserlerinde, Osmanlı mimarî geleneğinin izleri daha çok ko-

runmuştur. Yurtdışında mimarlık eğitimi aldıkları iddia edilen Garabet’in 

oğullarından başlayarak ise Batı üslûp ve biçimleri, ailenin eserlerine daha 

fazla hâkim olmuştur. İlk kuşakların, Barok etkili Neoklasik yaklaşımla-

rı, ileriki kuşaklarda yerini tarihçi-seçmeci yaklaşımlara ve nihayet yeni 



535

Dr. Yasin Çağatay SEÇKİN

bir üslûpmuş gibi tanıtılan ve Neotürk adı verilen denemelere kadar uzan-

mıştır. Burada unutulmaması gereken, aşırı süslü, seçmeci-kompozit ya-

pıları, geleneksel cami kompozisyonundaki anıtsallıktan uzak oluşları ve 

biçimsel bütünlük konusundaki zayıf noktaları nedeniyle çokça eleştirilen 

bu dört caminin, çağın ortak zevkini yansıtan yapılar olduğu gerçeğidir. 

Bu açıdan bakıldığında da Balyan ailesi, mimarî yorumlama ve sentezle-

ri tartışılsa da, Tanzimat sonrası dönemin gerekleri ile bağlantılı olarak, 

Batıdaki güncel akımları takip etmiş ve imparatorluk başkenti İstanbul’a 

uyarlama konusunda iyimser denemelerde bulunmuşlardır.


GREGORİAN TÜRKLERİN STRATEJİK BOYUTU

Dr. Yaşar KALAFAT

Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Kafkasya Araştırmaları Masası


Özet

Biz bu bildirimizde, Türklüğün, dinî kimlik olan Gregorian 

Türkler olarak da tezahür etmiş olacağı üzerinde kısaca 

durup, Hıristiyan Türkler stratejimizin olmayışının ne denli 

millî kayıplarımıza yol açtığını, buradan hareketle Hıristi-

yan Türkler stratejimizin olması halinde, günümüzde ne 

derece stratejik avantajlar sağlamış olacağımız üzerinde 

duruyoruz.

Bir kısım Türklerin geçmişte Anadolu’da, günümüzde 

Azerbaycan’da Gregorian mezhepli Türkler olduklarını, dil 

onomastik, toponomi, mitoloji, yaşayan halk inançları ve 

halk edebiyatı itibariyle kısa dokunmalarla ortaya koyu-

yoruz Bu konuda yapılmış tespitlere birkaç yeni ilâve de 

daha bulunuyoruz.

Yakın geçmişte, Hıristiyan Türkler bu arada Gregorian 

Türkleri stratejik bir obje olarak almadığımız için, Grego-

rian Türk Kilisesi ve Gregorian Türk eğitim müfredatımız 

olmamış, Ermeni eğitim müfredatı ve kilise, misyoner yön-

lendirmeleri ile Gregorian Türkler Ermenileşmekle yüzleş-

mişlerdir. Giderek Ermenilerin çıkarmış oldukları isyanlar 

ve onlara uygulanan tehcir dönemlerinde de, Gregorian 

Türkler Gregorian Ermenilerin kaderlerini paylaşmak zo-

runda bırakılmışlardır. Böylece Türklük karşıtı bir hareketi 

engellemek noktasında rol alması beklenilebilecek olan 

soyca Türk inanç itibariyle Gregorian olan bir potansiyel 

Türklüğün karşısına hasım olarak çıkarıldığı için, hasmın 

güçlenmesinde katkıda bulunmuşlardır.

Ermeni stratejisiler aynı fi lmi bu kez Karabağ olaylarında 

sergilemişlerdir. Haçperest Türkler olarak bilinen Grego-

rian inançlı Azerbaycan Türkleri, Ermenilerle birlikte soy-

daşları olan ve fakat inançları farlı olan Müslüman Azeri 

Türklerine karşı savaştırılabilmişlerdir.

Bildirimizde vermek istediğimiz mesaj, Hıristiyan Türklü-

ğün bir parçası olan Gregorian Türkler, Küresel Güç’ün Or-

tadoğu ve Kafkasya politikaları itibariyle, Türklüğün ortak 

çıkarları adına stratejik bir objedirler.



539

Dr. Yaşar KALAFAT



Giriş

Ermeni ulusunun kimliği, onu oluşturan unsurlar itibariyle muhtelif 

vesilelerle bir şekilde gündeme gelmiş, fakat ilgili bütün yönleri ile ele alı-

nıp Türk ulusal kimliği açısından irdelenmesine yeterince gidilememiştir.

Son dönemde yapılmaya başlanılan bir kısım önemli çalışmalara rağmen

1

 



Türk-Ermeni ilişkilerinin ideolojik derinliklerine inilebilmesi, konunun 

tekrar araştırılıp gün ışığına çıkarılması gerekir ki, Türk-Ermeni ilişkile-

rinde günü değerlendirirken, ilmeği olayların geçmişinden alıp geleceğe 

bakış açıları geliştirmek gerekmektedir. Bu türden çalışmalara, müessese-

leşerek süreklilik kazandırılabilmesi bakımından Ermeniler biz Türklerden 

çok kere bir adım maalesef ileride olmuşlardır

2

. Bu yapılanmanın gerçek-



leştirilememiş olması, Türk-Ermeni siyasetinde ortak stratejinin belirle-

nebilmesinde Türkiye ve Azerbaycan ihtiyacı karşılayabilecek nitelikte 

organize olamamışlardır. Uzmanların bir araya gelebilmeleri ve tema üret-

meleri, ancak vesilelere bağlı olabilmiştir. Bu durumun bir sonucu olarak 

1  Mahmut Niyazi Sezgin, “Anadolu Türklüğünün Kayıp Halkası: Gregorian Türkler”, İki-

binyirmiüç, 15 Kasım 2005, S.15, s.62-72; Yaşar Kalafat, “Türk-Ermeni İlişkilerinde Si-

yasî ve Kültürel Boyut”, Ermeni Araştırmaları, S.12-13, Kış 2003-İlkbahar 2004, S.12-13, 

s.59-93.


2 Hacalı Necefoğlu, “Ermenistan’da Gelecek Tasarım Çalışmaları”, Türk Dış Politikası Sem-

pozyumu, 29-30 Nisan 2004 Kars, Editör Hacalı Necefoğlu, Kars 2005, s.101-112.



540

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

da Azerbaycan’da yapılan ve konusu Gregorian Türkler olan çalışmaları

3



Türkiye’de takip etmek kolay olmamıştır.

Biz bu yazımızda, Ermeni ulus kimliği ile karşımıza çıkarılan toplu-

mun, etnik kimlik olarak mitolojik Hay kavmine bağlanışı, Hay kavmi-

nin Kafkasya’da yaşamakta bulunduğu Hayıstan’ın çok daha kuzeyindeki 

yüksek ülke anlamına gelen Ermenistan ismi ile yurt anlamında bütün-

leştirilmesi ve nihayet Hıristiyanlığın mezheplerinden bir mezhep olan 

Gregorianlığın, Ermeniliği nasıl millî mezhep haline getirildiği üzerinde 

fazla durmayacağız. Ermeniliğin bu boyutu inceleme konumuzu dolaylı 

ilgilendirmektedir.

Ermenilerin tarihin muhtelif dönemlerinde farklı coğrafyalarda küçük 

adacıklar halinde sahneye çıkışları, Gregorian mezhebi ile izah edilebilir. 

Zira Ermeniler büyük bir ırkın kolu olmadıkları gibi, göçmen bir ırk da 

değillerdir. Ermenilerin birbirlerini naks eden iddialar şeklinde; Urartular, 

Hititler, Friklerle, Traklarla bağlantılandırılmalarının izahı da burada yat-

maktadır. Ermeniler Gregorian mezhebini tamamen ve sadece kendilerine 

mahsusmuşçasına sahiplendikleri nispette ve sürece bu inanca mensup olan 

halkları Ermeniden saymış ve bu halkların geçmişlerini de Ermeni geçmişi 

olarak algılayıp yansıtmışlardır. Ermeni ulus inşaası zihniyetinde var olan 

bu husus, Alban-Ermeni kültürel miras ilişkileri itibariyle de görülmekte-

dir. Gregorian kilisesinin ilk kurucusu ve Kafkasya’da Hıristiyanlığın ilk 

banisi olma adına, bu kavim Türkistan menşeli bir halk olan Albanların da 

kültür mirasını sahiplenmek istemişlerdir

4



Konumuzu doğrudan ilgilendirmemekle beraber, üzerinde durduğu-



muz inşaası süren Ermeni ulus kimliğinin mitolojik boyutu ile, batı Türk-

lüğünün ulus kimliği ve Anadolu’da var olma mücadelesinin bağlantılı bir 

yakası da, vaat edilmiş topraklar inancı meselesidir. Ermeniler kendilerini 

Tanrı tarafından seçilmiş bir halk aynı zamanda Nuh Peygamber’in gemi-

sinin Ağrı dağına oturması ve Nuh’un torunu Hayk’ın ataları olduğunu id-

dia ederlerken, İncil’de geçen cenneti sulayan dört ırmağı Kür, Araz, Dicle 

ve Fırat olarak algılarlar. Bu nehirlerin geçtiği toprakların Tanrı tarafından 

3  Kalafat-Sezgin, “Ablanlar Tarihi ve Ermeni Kültür Stratejisi”, İkibinyirmiüç C.1, S.12, Er-

meni Sorunu Özel Sayısı, Nisan 2002; Kalafat, “Albanlardan Günümüze Azerbaycan Türk 

Halk Kültüründe Devamlılık”, Geçmişte ve Günümüzde Ablanlar, 29 Nisan-3 Mayıs 2001, 

Bakü 1991, s.157-161.

4  Kalafat- Sezgin, a.g.m.; Kalafat, Ablanlar Tarihi ve Ermeni Kültür Stratejisi”, Siyasî Tarihi 

ve Kültürel Boyutları ile Ermeni Sorunu, İkibinyirmiüç Dergisi, S.12, s.16-26.


541

Dr. Yaşar KALAFAT

kendilerine vaat edilmiş olduğuna inanırlar

5

. Bu topraklar, Saltukname’nin; 



Raviler aydur, Peygamber buyurdu ki: ‘Cennette Tuba ağacının altından 

akan dört ırmak vardır. Bunlar; Seyhun, Ceyhun, Fırat ve Nil’dir diye be-

lirttikleri topraklardır. Böylece batı Türklüğü Anadolu ve müştemilatı ile, 

Azerbaycan ve müştemilatı, ulusal kimliğinde vaat edilmiş topraklar mito-

lojik inancı yer almış olan İsrail’in güneyden ve Ermenistan’ın kuzeyden 

kıskacı altında olup, pençenin veya kıskacın kolları ABD’nin elindedir

6



Bu itibarla süper gücün dünya hakimiyetinde bölgesel aktörlerden birisi 

Gregorianlık ise, şüphe yok ki Gregorian Türkler bu nokta itibariyle de ay-

rıca önem arz eden bir faktördürler

7

. Günümüzde saldırganlığı ile varlığını 



sürdürmeğe çalışan 200 değişik etnik unsurdan oluşan

8

 bu kimlikte Erme-



nice olarak bilinen dilin oluşması da, bu kültür ortamının bir ürünüdür

9



Ermeniler, Gregorian inançlı her toplumu Ermenilik adına sahiplenme 

stratejisini gütmüşlerdir. Buradan, hareketle Gregorian kilisesi cemaatinin 

sahip olduğu siyasî ve ekonomik potansiyel ile çok kere de mahallî örgüt-

lenmelerle yerel güvenlik güçlerini Ermeni milliyeti adına sahiplenmiş-

lerdir

10

Ermenilik bir köken değil bir dinî şemsiye kimliğinin adıdır



11

. Bu 


şemsiye kesimlerinden birisi bir şekilde inisiyatifi  ele alıp, cemaatte za-

manla oluşturulacak ulus kimliğine kendi adını vermiştir. Anonim ve farklı 

etnik unsurların ortak ürünü olan cemaat imzalı genel kültür, sanat ve bu 

arada dil, bu yapay millete mal edilmiştir. Ermeni ulusunun oluşturulma-

sında iki yöntem vardır. Bunlar; sahiplenerek asimile etmek ve asimile 

olmayanları, yani Ermeni etnik milliyetine direnenleri siyasî hudutlarının 

dışına atmaktır. Gregorian Tatarların, Gregorian Farsların durumları ikin-

ci uygulamanın ve Erivan Gregorianlarının karşısında direnen Karabağ 

5  Rouben Torossian, The Contemporary Armanian Nationalist Movement, s.25-26’dan akta-

ran Sezgin, a.g.m.

6  Kalafat, “Türkiye Kuzeyden Ermenistan Güneyden İsrail Tehtidi Altında”, İkibinyirmiüç 

Dergisi, 15 Kasım 2023, S.3, s.14-18; “Büyük Ortadoğu Projesi, İsrail Özne Türkiye Nes-

ne” İkibinyirmiüç Dergisi, Mart 2004, S.30, s.42-46.

7 Kalafat, 

“Misyonerlik-Azınlık Okulları Gergefi nde Gregorian Türkler”, Türk Dünyasına 

Bakışlar, Prof. Dr.Mehmet Saray’a Armağan, Derleyen Halil Bal, Muhammet Erat, İstanbul 

2003, s.377-385.

8  I. M. Diakonoff, The Pre-History of The Armenian People, New York 1984, s101-130’dan 

aktaran Sezgin, a.g.m.

9  Kegam Kevorpyan, Mitolojik Evrim Tarihi, İstanbul 2000’den ktaran Sezgin, a.g.m.

10 Kalafat, Misyonerlik Azınlık Okulları …”; Kalafat, “Kültürel Küreselleşme, Dinler Arası 

Dialog ve Mono Milliyetçilik”, Dinler Tarihi Araştırmaları III, Hıristiyanlık Dünü Bugünü 

ve Geleceği, Ankara 2002 s.563-567.

11 Sezgin,a.g.m.)



542

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Gregorianlarının durumu ise, birinci uygulamanın örnekleridir

12

. Nitekim 



Karabağ Gregorianlarının Haçperest Türkler olarak bilindiklerini Rus kay-

naklarından biliyoruz

13

. Ayrıca Karabağ Gregorianları ile Erivan Grego-



rianlarının  fi zikî antropoloji itibariyle gösterdikleri farklılıklara rağmen, 

Karabağ’ın bir kısım Gregorianlarının Azerbaycan Türklüğü ile gösterdiği 

antropolojik müşterekler de tespit edilmiştir. Gregorianlığın sadece Hay 

kavmine ait olmadığının anlaşılması, Türk kültürlü ve fakat vernaküler 

dilli doğu ve güneydoğulu bir kısım aşiretlerle ilgili olarak ileri sürülen 

Ermeni kökenli iken sonradan Kürtleştiler gibi asılsız iddialara da çözüm 

getirmiş olacaktır. Gregori, Hıristiyanlık adına evrensel bir dinin tebliğini 

yaparken, bölge halklarından etnik kökeni veya ana dili farklı olsa da, bu 

ilâhî duyuruya icabet eden çeşitli halklar Gregorian olabildiler. Zamanla 

bu inancı seçmiş bir kısım halk, İslâmiyet’e girmiş veya İslâm inançlı iken 

Gregorianlığı seçmiş olabilir. Bunun anlamı din değiştirmektir. Son yüz-

yılda Ermenilik milliyet olarak sahnelenilmektedir. Türkün Gregorianlığı 

seçmiş olması, başlangıçta/dönemi itibariyle milliyet değil, din değişimi 

olarak ifade edilebilirdi.

Böylece denilebilir ki, ulus devletlerinin özümseyemedikleri bir kısım 

Gregorianları etnik milliyetçilik adına dışlayan Ermenistan ile Muham-

medî olmayan Türkleri dışlayan bir Türkiye vardır. Bu arada Gregorian 

Türklere sahip çıkılamamış bu soydaşlar planlı bir şekilde, Ermeni ulusu-

nun inşasında onlarla kader birliği yapmaya itilmişlerdir

14

. Tebasına dil ve 



din serbestisi tanıyan Osmanlı Devleti’nde, Gregorian cemaat, dinî haya-

tını kiliseleri merkezli yaşarlarken, cemaati, çeşitli halklardan Gregorian 

inançlılarla birlikte Gregorian Türkler de oluşturuyorlardı. Bunlar, Türk 

soylu, doğal olarak da Türk dilli, başlangıçtan itibaren de hiç Ermenice 

bilmeyen Türklerdi. Gregorian kilisesi Türkler bazında milliyetlere göre 

oluşturulmamışlar ve buradan hareketle de bir Türk Gregorian kilisesi 

yoktu veya tarafımızdan varlığı bilinmemektedir. Bu tespitimize şahitlik 

yaparken Ermeni seyyah Simeon, Anadolu Ermenilerinin büyük bir kısmı-



nın anadilleri Türkçe’dir demektedir

15

. Kilise okullarında batı tipi eğitim 



geliştiği nispette, etnik kimlik olarak heterojen olan cemaate, Ermeni Hayk 

12  Kalafat, “Mono Milliyetçilik ve Millî Kilise”, Sekizinci Askerî Tarih Semineri, İstanbul 24-

27 Ekim 2001, Ankara 2003, s.113-116; Kalafat, “Karabağ’ın Gregorian Türkleri”, Dünya 

Azerbaycanlılar Dergisi, 2003, s.2, 59-60.

13  Kalafat-Nazmi Gül, “İnportance of Folklore in Shaping the Identity-Ermenian Culture and 

Cultural İdentity”, History of the Caucasus, The Scientifi c-Public Almanas, Bakü 2001.

14 Kalafat, “Misyonerlik Azınlık Okulları…”

15  Simon, Tarihte Ermeniler l608-l619, İstanbul, 1999’dan aktaran Sezgin, a.g.m.



543

Dr. Yaşar KALAFAT

tarihi, dili, sanatı, kısaca kültürü verilerek, cemaat; Ermeni Hayk kimliği 

istikâmetinde homojenleştirilmeye başlandı.

Bahtiyar Tuncay Musa Kalankatlı’nın Gıyaseddin Geybullayeve’nin 

Azerbaycan’da yaptıkları araştırmalarla Hunlardan itibaren, Kafkasya’da 

Türklerin Gregorian mezhebi kapsamında, zamanla nasıl Ermenilik bünye-

sinde mütalâa edildiklerini anlatmaktadırlar. Musa Kalankatlı, Albanların 



Tarihi isimli eserinde, Albanlarla birlikte Eftalitler, Abdalların Hıristiyan-

laştırılmalarını, keza Kıpçak Türklerinden Gargarların da bu dönemde Hı-

ristiyan olduklarını anlatırlar. Aynı eserde Azerbaycan’a V. yüzyılda gelen 

Gor ve Gazan isimli 2 Türk hanının halkı ile birlikte Hıristiyanlığ’ı kabul 

ettikleri açıklanmaktadır. Ermenistan ve Gürcistan arşivlerindeki Ermeni 

alfabeli ve Türk dilli edebî eserlerin yayınlanmaları o dönemde başlamış-

tır. Bilhassa dinî metin örnekleri çoktur

16



Ermeni alfabesinin oluşumuna dair rahmetli hocamız M. Fahri Kır-

zıoğlu ve daha sonra da Abdurrahman Küçük hocamız bilgi verirlerken, 

bu alfabedeki Türk harf karakteri üzerinde de dururlar

17

. Bahtiyar Tuncay, 



Ermeni alfabesinin gelişme sürecini anlatırken, bu alfabenin V. yüzyılda 

oluştuğunu Türklerin bu bölgede Hıristiyanlığ’a girişinin çok daha evvel 

olduğunu belirtiyor ve Demeli, Ermeni grafi kalı, Hıristiyan mezmunlu 

Türk edebiyatı V. Esrden tespit edilmeli idi. Ya da ibadet ve maarifçilik 

başka dilde olmalı idi demektedir

18

. Biz bu fi lmi Osmanlı Gregorianlarında 



da görüyoruz. Bu kültürel aksiyon, XIX. yüzyıldan Ermeni siyasî aksi-

yonu ile birleşecektir. Osmanlıda anadili Türkçe olan Gregorian Türkün 

içinde yaşadığı toplumun dili, soydaşları Türklerin dili olan Türkçe olduğu 

için, onların kilise dışındaki sosyal hayatlarında fazla etkilenme ve ihtiyaç 

duyma doğal olarak olmuyordu. Bu süreç 1850’lerden sonra batının Os-

manlının Anadolu toprağında müttefi k araması döneminde hızlandı

19

. Tıp-


kı bugün ABD’nin Ortadoğu’da yerli halklardan müttefi k aramaları gibi 

misyonerlik hareketleri ile şekillenmeye yüz tuttu. Etnik menşei farklılığı 

merkezli olmasa da, isyanlara karşı olan ve olmayan Gregorianlar vardı. 

Gregorian inançlı halk misyoner okulları marifeti ile silâhlandırılırken ve 

batının Osmanlı Devleti’nde görevli bir kısım diplomatları, Gregorian asi-

16  Bahtiyar Tuncay “IV-VII Esrler ve Ondan Önceki Türk Dilli Edebî Numunelerimiz”, 525. 

Gazet, 12 Yanvar 2002.

17  Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ankara 1996; M Fahreddin Kırzıoğlu, 

Ablanlar Tarihi Üzerine, Ankara 1994, s.49.

18 Tuncay, a.g.m.

19 Küçük, a.g.m.


544

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

lere arka çıkarlarken, istismar ve alet edilen Gregorian halkın arasında çe-

şitli etnik kökenliler, bu arada bahsi geçen Gregorian Türkler de vardı. İs-

yanlarda Muhammedî ve İsevî Türkler, ayaklanan ve ayaklanmayı bastıran 

tarafl ar olarak karşı karşıya getirilmişlerdi. Tıpkı Anadolu’nun fethinde, 

Müslüman Oğuz Türklerinin karşılarında, Bizans ordusu safl arında Hıris-

tiyan Kıpçak Türklerini görmeleri gibi...Nihayet Ermeni tehciri yapılacak, 

aradan geçen 3 çeyrek asra rağmen, Orta Doğu’nun bir kısım Gregorianları 

halâ Türkçe’yi anadilleri gibi kullanmayı sürdüreceklerdir.

Misyonerlik faaliyetleri sonucu Ermeni halk ihtilafl ı üç inanç kesi-

mine bölünmeden evvel, kendilerini tanıtırlarken, ben bir Ermeniyim de-

miyor,  Gregorianım diyor, kendisine Katolik denilmesini hakaret olarak 

algılıyordu

20

.

Gregorian kilise cemaati Katolik misyoner faaliyetlerinin etkinliğini 



anlatılırken, Ermeniler Katolikleştiler denilmektedir

21

Ermeni adını kendi 



tekeline alan Hay kavmi, Gregorian Hıristiyanlık şemsiyesi altında, tüm 

Hıristiyanların kültürel mirasından hareketle kimlik oluşturuyor, daha 

sonra bu kimliği siyasî ve iktisadî alanda kullanmayı sürdürüyordu. Hâl-

buki bir dönem Ermeni adı, bölge veya yöre karşılığında kullanılıyordu. 

Kuzeyli, Konyalı, Adanalı gibi

22

. Bu kimliği bütün katılımcı halklarla bir-



likte Gregorian Kilisesi oluşturuyordu. Bu görüşümüzü Monte Melkonian 

da paylaşmaktadır

23



Anadolu’ya Türklük, Müslüman Türklerden yüzlerce yıl önce hocam 



Kaşgarlı’nın belirttiği gibi; klansız ve kağansız dönemde gelmiş, bir kısmı 

Anadolu’da İslâm’a girerlerken, bir kısmı da Ortodoks veya Gregorianlı-

ğı seçmişlerdir

24

. Gerek Selçuklular döneminde, gerekse Osmanlılar dö-



neminde, gayrimüslim kategorisinde değerlendiren bu Türk toplulukları, 

böylece Müslüman üst kimliği ile ifade edilen Türklük dairesinden çıkarı-

larak, Müslüman olmayan Türk olmayan kesimlerle özdeşleştirilmişlerdir. 

Böylece Gregorian mezhebine bağlı Türklerin, tıpkı Bulgar Türklerinin 

Slavlaştırılmasına benzer bir süreçle Haylaştırılması, diğer bir değişle, 

20 Ramazan Adıbelli, “XIX. Asırda Ermeni Cemaatinde Görülen Dinî Farklılaşma ve 

Kayseri’deki Yansımaları”, Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama Sanatı: Türk-Ermeni 

İlişkileri Örneği, 20-22 Nisan 2006 Kayseri.

21 Ahmet Refi k, Hicrî 13. Asırda İstanbul, 1932. s.31-32’den aktaran Sezgin a.g.m.

22  Küçük, a.g.e., s.2.

23  Monte Melkonian, The Right to Struggle, San Foncisco 1993, s.26’dan aktaran,.Sezgin. 

a.g.m.


24 Yaşar Kalafat, “İslâmiyet’e Anadolu’da Giren Türkler”, Millî Kültür, Eylül 1986, S.54, 

s.32-40.


545

Dr. Yaşar KALAFAT

bugünkü anlamda Ermenileşmeleri süreci yaşanmıştır

25

. Dönemindeki bu 



gelişmenin farkında olan Osmanlı yönetiminin, Ankara ve Kayseri San-

cakbeylerine hitaben yazdıkları fermanlarla, Anadolu’daki Gregorian Türk 

ailelerinin çocuklarının Gregorian Kilisesi’ndeki Ermeni papazlarca ma-

nastırlarda Ermenileştirmeye karşı uyarıldıkları bilinmektedir

26



Gregorian Kilise cemaat kültürü içerisinde Türkçe’nin izlerini kelime 



varlığı, gramer kuralları, alfabe etkilenmesi itibariyle görebildiğimiz gibi, 

halk inançları ve bilhassa koçlu koyunlu mezar taşları itibariyle de görü-

yoruz

27



Bütün bunlardan sonra söylenilebilir ki, Türklük, Bulgaristan’da Bul-

gar Türkleri ile Evladı Fatihan’ın ihtilafa düşürülmesi deneyimine rağmen, 

Anadolu ve Azerbaycan’da yaşanılan Müslüman ve Gregorian Türk ihti-

lafını da önleyememiştir.Orta Doğu ve Kafkasya’da beklenilen vaat edil-

miş topraklar hesaplaşmasında, unutulmaması gereken husus Gregorian 

Türklerin,Türklüğün bir parçası olduklarıdır. Türk ulus kimliği üzerinde 

çalışanlar, uzun süre Türklüğü  İslâmiyet’le sınırlı tutulmuşlardır. Millî 

kimliklerinde dini millileştirerek sahiplenen geçmişin birlikte yaşadığımız 

bir kısım halkları ise, Türk kimlik mimarlarının bu ihmalinden stratejik 

avantaj sağlayabilmişlerdir. Türk kimliği adına sadece İslâmiyet’le sınır-

landırılmayan bir strateji belirlenebilmelidir. Bu strateji; Ortodoks Bulgar 

Türklerini, Çuvaş Türklerini, Yakut Türklerini,Hıristiyan Tatarlar olan Mi-

şelleri, Gagauz Türklerini, Kırım, Azerbaycan, Gürcistan ve göç etmiş olan 

Anadolu Ortodoks Türklerini de kapsayabilmelidir. O taktirde Gregorian 

Türklerin Stratejik önemleri daha net görülebilecektir.

25 Sezgin. a.g.m.

26  Hasan Fehmi, “Anadolu’da Gregorian ve Ortodoks Türkler”, Ülkü, C.4, S.21, s.173-

182’den aktaran, Sezgin, a.g.m.

27 Kalafat, “Türk-Ermeni İlişkilerinde Siyasî ve Kültürel Boyut”.


TARİHÎ PERSPEKTİF İÇERİSİNDE TÜRK-ERMENİ 

İLİŞKİLERİNİN ÇAĞDAŞ DOĞU-BATI ERMENİ 

EDEBİYATINA YANSIMASI 

Yıldız DEVECİ

Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, İnsanlığa Karşı Suçlar Araştırma Enstitüsü

E-mail: yildizdeveci@yahoo.com; Tel (GSM): 0 542 654 21 02



Download 3.42 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   41




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling