Hazirlayanlar
Download 3.42 Mb. Pdf ko'rish
|
Özet Bu çalışmada Ermeni edebiyatında yaratılan Türk imgeleri incelenecektir. Araştırmalar Ermeni edebiyatında yaratı- lan Türk imgesinin oluşumunda Birinci Dünya Savaşı’nın, Ermeni Tehciri’nin, Ermeni Kilisesi’nin, iki ülke arasında diplomatik ilişkinin olmamasının, Ermenilerin uzun yıllar Osmanlı Devleti himayesinde azınlık bir grup olarak ya- şaması ve daha birçok olayın önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. Bunların yanı sıra geçmişten günümüze kadar gelen Ermeni edebiyatının oluşumunda doğal ola- rak siyasî, sosyal ve ekonomik nedenlerin de önemli bir katkısının olduğunu unutmamak gerekmektedir. 549 Yıldız DEVECİ Giriş Bu çalışmada, tarihî perspektif içerisinde çağdaş doğu ve Batı Erme- ni edebiyatı yazarlarının eserlerinde yarattıkları Türk imgesi ve yaratılan negatif Türk imgesinin oluşumunda nelerin etkili olduğu incelenecektir. Bazı eserlerden hareketle Ermeni yazarlarının Türk ve Türkiye algılaması ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu makale Ermeni edebiyatı konusunu tüm yönleriyle anlatma iddiasında değildir. Genel olarak sanatın bir dalı olan edebiyatın gerçek işlevini yerine getirmesi ve toplumlararası diyaloga kat- kıda bulunması dileğiyle kaleme alınmıştır. Bilindiği gibi Ermeni toplumu Anadolu’nun en eski halklarından biri- dir. Ermeni toplumu geçmişte birçok devlete bağlı olarak küçük beylikler ve prenslikler şeklinde yaşamıştır. Tarih boyunca Persler, Romalılar, Bi- zanslılar, Araplar, Selçuklular, Moğollar (İlhanlılar), Osmanlılar, İranlılar ve Rusların hakimiyetine girmişlerdir. Fransız tarihçi René Grousset’e göre, Türk-Ermeni ilişkileri ilk defa 1045–1046 1 yılları arasında başlamıştır. The Kingdom of Armenia adlı eserin yazarı İngiliz tarihçi Mark Chahin ve Vahan Kurkjian 2 da Grousset gibi Türklerle Ermenilerin ilk karşılaşmalarını XI. yüzyıla dayandırmakta- 1 Renè Grousset, Başlangıcından 1071’e Ermenilerin Tarihi, Aras Yayınları, İstanbul 2005, s.571. 2 Vahan Kurkjiyan, A History of Armenia, Armenian General Benevolent Union of America, 1958. 550 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER dır 3
Müslüman Türklerle Ermenilerin ilk karşılaştığı dönemi esas almaktadır- lar. Bu yönüyle XI. yüzyıl Müslüman Türklerle Ermenilerin ilk karşılaş- tığı dönemdir. Çünkü Türkler Anadolu’ya Müslümanlığı kabul etmeden önce yerleşmeye başlamışlardı. Örneğin Selçuklular 1018 yılında Anadolu kapılarına, Azerbaycan’a geldiklerinde orada kendilerinden önce gelmiş bazı Türkmen gruplarına rastlamışlardır. Onlarla birlikte Anadolu sınırla- rını geçerek küçük bir Ermeni Prensliği olan Vaspurakan’a yani Van gölü havzasına girmişlerdir 4 .
rak kesin bir bilgi olmamakla beraber, bu karşılaşmanın erken tarihlerde gerçekleştiğini söylemek mümkündür. (6-7. yüzyıllarda Kimmerler-Saka- lar) Yakın tarihlere bakıldığında ise XV. yüzyılda Türk-Ermeni İlişkileri konusunda Esat Uras’ın Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi adlı kita- bında önemli bilgilerin olduğu görülmektedir. Uras, bu eserinde Fatih Sul- tan Mehmet dönemini özellikle vurgulamaktadır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldıktan sonra, sırf kendi teşebbüsü ile Ermenilerin Bursa’daki ruhanî reisleri Hovakim’i İstanbul’a getirerek, Rum Patrikliği’nin yanında, bir de Ermeni Patrikliği kurmuş ve Ermenileri bu Patriklik ile idare etmiştir 5 . XV. yüzyıldan itibaren Ermeniler İstanbul’a yerleşmeye başlamış ve Kumkapı, Yenikapı, Samatya, Narlıkapı, Edirnekapı, Balat Kapısı 6 gibi
semtlerde ikâmet etmeye başlamışlardır. XVI. yüzyılda ise Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşı sırasında İran’da yaşayan birçok Ermeni 7 yazar,
şâir ve sanatçıyı İstanbul’a getirdiğine değinilmektedir. Bu dönemlerde Türkiye’de yaşayan Ermenilerin ticaret ve sanatla uğraştıkları ve askerlik- ten muaf oldukları için nüfuslarının sürekli artmakta olduğu ve toplumsal bir ilerleme gerçekleştirdikleri görülmektedir. 3 Mark Chahin, The Kingdom of Armenia, Curzon Press, England 2002. 4 Erdal
İlter, “Doğu Anadolu’daki Ermeniler’in ve Diğer Gayrimüslimlerin Devlet Himaye- sine Alınmaları (XVI. Yüzyıl)”, Ermeni Araştırmaları, Sayı 18, 2005, s.75. 5 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul 1987, s.149. 6 Uras, a.g.e, s.149. 7 Detaylı Bilgi için bkz. Uras, a.g.e.
İran Ermenileri; İran’da Taşnak gruplarının da etkisiyle çeşitli örgütler, dinî ve siyasî ku- ruluşlar, özellikle Ermeni tarihi üzerinde çalışmaları ile dikkati çekmekte ve katliam konu- su hakkında ayrıntılı bilgiler hazırlayarak dünya kamuoyuna İran araştırmacıları ve bilim adamları aracılığı ile duyurmaktadırlar.
551 Yıldız DEVECİ XIX. yüzyılda Ermeniler, Türkiye’de ticaret ve sanat alanında rahat bir yaşam sürdürürken bir yandan da devlet işlerinde görev almaya baş- lamışlardır. III. Selim zamanında Dadyan’lar, II. Mahmud döneminde ise Düzoğulları, Balyan ailesi 8 gibi Ermeni vatandaşları önemli görevlerde bulunmuşlardır. Birçok Tanzimat ve Meşrutiyet devri devlet adamlarının danışmanları Ermenidir. II. Mahmud döneminden itibaren Avrupa’ya gön- derilen öğrenciler arasında birçok Ermeni ailenin çocukları da bulunmak- tadır
9 . Bunun yanı sıra Osmanlı Devleti’nde askerî alanda paşa, siyasî alan- da üst düzey bürokrat, bakan, milletvekili, büyükelçi ve başkonsolosluk gibi görevlerde birçok Ermeni vatandaşı görev almıştır. Yine 1912-1915 yıllarında Balkan Savaşları sırasında Osmanlı Devleti’nin Dışişleri Bakanı Gabriel Noradunkyan adlı bir Ermenidir. Sonuç olarak, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) ile birlikte Türk-Ermeni ilişkilerinin birçok nedene bağlı olarak bozulmaya başladığı- nı ve bu bozulmanın Birinci Dünya Savaşı’yla birlikte hızlandığını söyle- yebiliriz. Bu ilişkinin bozulma nedenlerini genel hatlarıyla şöyle sıralamak mümkündür; Siyasî ve dinî nedenler, Savaş koşulları, Dış müdahaleler, Ermeni siyasî partilerinin kurulması, Ermenilerin bağımsızlık özlemi, Ermeni isyanları ve Ermeni terörü, Türk-Ermeni ilişkilerinin kısaca tarihsel gelişimine bu şekilde değin- dikten sonra Ermeni edebiyatında Türk imgesinin oluşumunda önemli etki- leri olan yazınsal eserlere değinilecektir. Bu nedenle daha çok Batı Ermeni edebiyatındaki yazarlar ve onların eserlerinden yararlanılacaktır. Bilindiği gibi Ermeni edebiyatı Doğu Ermeni Edebiyatı ve Batı Ermeni Edebiyatı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Böyle bir ayrımın yapılmasında siyasî ve coğrafî faktörlerin önemli bir etkisi bulunmaktadır. 10
9 Ahmet Kankal, “Ermeni Öykülerine Göre Osmanlı-Türk Toplumunda Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, III. Cilt, s.98. 10 Birsen Karaca, Ermeni Edebiyatı Seçkisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2001, s.1.
552 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kültürel bağlamda tarih ve edebiyat arasında çok yakın bir ilişki vardır. Toplumların tarih içinde geçirmiş olduğu deneyimler kendilerini ifade etme biçimi olan edebiyatlarına da yansımıştır. Örneğin XVIII. yüzyıl Alman romantizmi bölünmüş bir Alman siyasî coğrafyasının bir araya gelmesinde yaşanan sancının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bunun gibi Türk-Erme- ni ilişkilerinin tarihsel gelişimi de Ermeni edebiyatının gelişimini önemli ölçüde etkilemiştir. Yüzyıllar boyunca bir arada yaşayan bu iki toplumun ilişkilerinde yaşanan kırılma Ermeni edebiyatında yansımasını bulmuştur. Tarih-Edebiyat etkileşiminin önemine binaen tebliğimin bundan sonraki kısmında Ermeni edebiyatında Türk imgesi üzerinde durulacaktır. Türk-Ermeni ilişkilerinin oluşmasında ve şekillenmesinde yazın eser- lerinin önemli bir etkisi vardır. Örneğin şiir, roman, anı, mektup, günlük, hikâye, efsane vb. yazın türlerinde yaratılan imgeler kuşaktan kuşağa ak- tarılır ve günümüze kadar gelirler. Bu yazın türlerinin kuşaklar üzerinde olumlu olduğu kadar, olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Örneğin yıllar önce yazılmış bir eser aracılığı ile Türk-Ermeni toplumlarının farklı dinî ve etnik yapıya sahip olmalarına rağmen bir arada nasıl yaşadığını, her iki toplumun birbirinden nasıl etkilendiğini ve benzeri gelişmeleri öğrenmek mümkündür. Bu yönüyle edebiyat adeta kuşaklar arası bir köprü vazifesi görmektedir. Bugün çağdaş doğu ve Batı Ermeni edebiyatının temsilcileri arasında, Zaven Biberyan, Ara Güler, Mıgırdiç Margosyan, Mıgırdiç Armen, Ke- vork Pamukciyan, Yervant Gobelyan, Kirkor Ceyhan, Aram Andonyan, William Saroyan, Antan Özer, Ruben Maçoyan, Toros Toranyan, Sergey Vartanyan, Hagop Mıntzuri, Agop Arslanyan, Aram Pehlivanyan, Aret Gı- cır, Arman Çuhacıyan, Boğos Levon Zekiyan ve Hamesdağ önemli bir yer tutmaktadır 11 . Çağdaş Batı Ermeni edebiyatının temsilcilerinin büyük bir kısmını İstanbul’da yaşayan Ermeniler diğer kısmını ise dünyadaki diğer Ermeni yazar ve şâirleri oluşturmaktadır. Ermeni yazarların büyük bir kısmı öykü ve romanlarına konu olarak Anadolu’da yaşayan Ermeni ve diğer etnik grupların hayatlarını, İstanbul’u ve tehcir yıllarını ele almıştır. Ayrıca yukarıda isimlerini saydığımız yazar- lar eserlerinde Türklerden de bahsetmişlerdir. Bu çalışmada sadece birkaç yazarın eserleri üzerinde durulacaktır. Bi- rincisi Mıgırdiç Armen’in Hegnar Çeşmesi adlı eseridir. Mıgırdiç Armen’in gerçek adı Mıgırdiç Grigori Harutyunyan’dır. Armen, 1936 yılında kaleme 11 Karaca, a.g.e., s.21. 553 Yıldız DEVECİ aldığı Hegnar Çeşmesi’nde sadece Türk toplumunu değil Ermeni toplu- munu da ağır bir dille eleştirmektedir. Hegnar Çeşmesi’nin ana teması Ermeni bir kadın ve Ermeni bir genç arasındaki yasak aşktır. Bu aşkın yasaklanma nedeni Ermeni Hegnar’ın evli olmasıdır. Bu nedenle Ermeni kadını, dönemin Türk kadınlarının giy- diği çarşaftan giyerek bir bakıma kendini kamufl e edip gizlice sevgilisi Varos’la buluşur. Zamanla bu durumu fark eden Ermeniler bir Türkle bir Ermeni arasında aşk yaşandığını sanarak bu konuda türlü yorumlarda bu- lunmaya başlarlar.
12 . Yasak aşkın tüm toplumlarda aynı şekilde yorumlandığı ve genellikle kötü sonla bittiği, özellikle de iki farklı toplumdan olan insanlar arasında bir aşkın daha da ötesi bir evliliğin söz konusu olamayacağı teması roman boyunca ele alınır. İşte Mıgırdiç Armen’in romanı da bu yönüyle Ermeni- lerin Türkleri bazen din merkezli olarak ötekileştirebildiğini gösteren bir ipucudur. Yine Çağdaş Batı Ermeni edebiyatı temsilcilerinden olan Mıgırdiç Margosyan da Söyle Margos Nerelisen? adlı eserinde Türkler’den bahse- der. Ermeni taşra edebiyatının yaşayan temsilcisi olarak bilinen Margos- yan, öykülerinde doğduğu yöreleri, Diyarbakır’ı özellikle de 1940’lı ve 1950’li yıllarda Diyarbakır’daki sıradan insanların günlük yaşamlarını su- nar. Türklerin yanı sıra Ermeni, Süryanî, Keldanî, Prot, Kürt ve Yezidîlerin sıradan hayatlarını ele alan Margosyan, birden fazla etnik grubun tek çatı altında fakat bir o kadar uzak olan yaşamlarını konu edinir. Margosyan bu eserinde özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın kendisi ve ailesi üzerindeki et- kilerine değinmiş ve ailesinin içinde bulunduğu durumdan, dolaylı olarak, Türkleri sorumlu tutmuştur 13 . 12 Mıgırdiç Armen, Hegnar Çeşmesi, Aras Yayınları, İstanbul, s.79. 13 Mıgırdiç Margosyan, Söyle Margos Nerelisen?, Aras Yayınları, İstanbul 1995, s.104. 554 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Çağdaş Ermeni edebiyatının önemli bir başka yazarı olan Kirkor Cey- han (1926 Zara-1999 Bonn) da eserlerinde Türk imgesini işlemiştir. Ken- disi bir Cumhuriyet dönemi çocuğu olarak ve en önemlisi de Cumhuriyetin onuncu yılında ülke çapında yapılan kutlamaları Zara ölçeğinde görerek; Atatürk dönemini çocukluk, İsmet İnönü dönemini gençlik ve delikanlılık, Adnan Menderes dönemi ve sonrasını da olgunluk çağında görüp yaşaya- rak şahit olmuş ve bu dönemlere ait mühim ipuçları bırakmıştır. Ceyhan’ın kaleme aldıklarının çoğu, özellikle Osmanlı dönemine, seferberlik ve sevkiyat yıllarına aittir. Ceyhan, 1965’te ailece Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne göç etmiş, ancak on ay sonra geri dö- nerek Beyoğlu’nda terzi dükkânı açmıştır. 1980’de terziliği bırakmış ve emekli olmuştur. 1982’de Fransa’ya çocuklarının yanına göç eden Cey- han, 1988’de Almanya’ya yerleşmiş ve Bonn’da vefat etmiştir. Kirkor Ceyhan, gerek kendi başından gerekse anne ve babasının ba- şından geçen acı ve tatlı hadiseleri üç Türkçe öykü kitabıyla bizlere aktar- mıştır. Seferberlik Türküleriyle Büyüdüm adlı öykü kitabı, yazarın Türkçe basılan ilk eseridir. Yazar bu eserinde, Cumhuriyetin ilk yıllarında 1930’la- rın başında Zara’da olup bitenleri anlatmaktadır. Kendi başından geçen olayları yerel ağızla aktarmayı özellikle tercih etmiş ve bunu da büyük bir başarıyla gerçekleştirmiştir. Zara’ya özgü ağızla kaleme alınan ve Türkçe olarak yayınlanan ikinci eseri Atını Nalladı Felek Düştü Peşimize adını taşımaktadır. Yazar bu ese- rinde de, Müslüman olsun gayrimüslim olsun, Zara insanının hayatından kesitler sunmaktadır. Bu eserde babasının kendisine anlattığı olaylara da yer vermiştir. Kirkor Ceyhan eserinde sık sık yöresel terimlere ve Ermenice keli- melere yer vermiştir. Bu da her defasında okuyucunun kitabın arkasındaki sözlüğe bakmasına ve ister istemez konudan uzaklaşmasına neden olmak- tadır. Bu eserde yine Ermeni yazarların karakteristik özelliklerinden biri olan öz yaşam öyküsünden yola çıkılarak yazılmıştır. Öz yaşam öykülerin- de ise daha çok çocukluklarında yaşadıkları sıradan ve belki de edebiyat dünyasında çoğu zaman işlenmeyen konuları ele alarak bir bakıma da ken- di farklarını ortaya koyma amaçlı bu tür eserler meydana getirmişlerdir. Ceyhan, eserlerinde üstü kapalı da olsa seferberliğe göndermelerde bulunmuş ve bir bakıma içinde bulundukları durumun tek suçlusu olarak seferberliği görmektedir. 555 Yıldız DEVECİ Bu nasıl bir iştir, bu nasıl gazaptır? Gide de gelmeyesin seferberlik, kahr ile gazap olasın e mi, diye ağlar dururdu anam. Biz kardeşler, etrafına üşüşür, yüzümüzü asar, zaman zaman da beraber ağlardık 14 .
Ceyhan tehcir yıllarında, ailesinin ve sevkiyata tâbi olan diğer Ermenile- rin başından geçen olayları konu etmektedir 15 . Bu yazar da eserinde diğer çağdaşları gibi 1915 olayları ve tehcirin kendisi ve ailesi üzerinde negatif bir etki yarattığını anlatmaktadır. Eserlerinde Türk imgesini ele alan yazarlardan biri de William Saroyan’dır. Çağdaş Batı Ermeni edebiyatında önemli bir yere sahip olan Saroyan, Bitlis’ten Amerika’ya göç etmiş Ermeni bir ailenin ferdidir 16 . William Saroyan’ın en önemli eseri olarak değerlendirilebilecek olan Ödlekler Cesurdur adlı kitabında anlatılanlar kendilerini yaşadıkları yere ait hissetmeyen insanların sorunlarını ele almaktadır. Kendi toplumunu deli olarak diğer toplumlardan ayıran yazar delilikten öte, biraz da ait oldu- ğu toplumu bu yönüyle diğer toplumlardan farklı ya da üstün göstermeye çalışmaktadır.
17 . 14 Kirkor Ceyhan, Seferberlik Türküleriyle Büyüdüm, Aras Yayıncılık, İstanbul 1998, s.23. 15 Ahmet Kankal, “Ermeni Öykülerinden Türkçe Yayınlananlar Üzerine”, Millî Eğitim Dergi- si, Sayı 157, Kış 2003, s.213-225. 16 William Saroyan 31 Ağustos 1908’de Kaliforniya eyaletinin Fresno kasabasında dünyaya gelmiştir. 1939 yılında The Time of Your Life oyunuyla Pulitzer Ödülü’nü kazanan Saroyan, bu ödülü kişisel gerekçelerle reddetmiştir. 17 William Saroyan, Ödlekler Cesurdur, Aras Yayınları, İstanbul 2001.
556 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Ermeni edebiyatında ve Ermeni toplumunun belleğinde Türk imgesi- nin oluşturulmasında tarihî etkenlerin yanı sıra psikolojik etmenlerin et- kisinin olduğu da bilinmektedir. Bilindiği gibi Ermeni toplumu yıllar bo- yunca Osmanlı Devleti’nin bünyesinde azınlık olarak yaşamıştır. Bugün Ermeni çevreler tarafından ileri sürülen görüşe göre, bu durum Ermenile- rin çoğunluğu psikolojik bir baskı grubu ya da potansiyel düşman olarak görmelerine neden olmuştur. Oysa ileri sürüldüğü gibi bunun tek nedeni sadece Osmanlı Devleti bünyesinde azınlık olarak yaşamış olmaları değil- dir. Çünkü Ermeniler tarih boyunca bulundukları coğrafî bölge itibariyle Bizans, Roma, Pers, Arap, Selçuklular gibi büyük imparatorlukların sınır bölgelerinde yaşamışlar ve çoğu zaman bu devletlerin çekişmelerinin ara- sında kalmışlardır. Bu durum da toplum olarak psikolojilerini ister istemez olumsuz etkilemiştir. Görüldüğü gibi çağdaş doğu ve Batı Ermeni edebiyatında yaratılan negatif Türk imgesinin oluşumunda birçok etken bulunmaktadır. Özellikle Diaspora’daki Ermeni yazarların eserlerinde nefrete varan negatif tutumun asıl nedeni dağınık halde bulunan Ermeni toplumunu tek bir amaç doğ- rultusunda tek çatı altında toplayabilme isteğidir. Bunun için de ortak bir düşman yaratılması gerekmektedir. Erol Göka, Diaspora’nın bu tutumunu şöyle ifade etmektedir; Diaspora Ermenileri için, yaşadıkları zengin Batı ülkesinin kimliğine sarılmak dışında, bir ulusal kimlik şansı yoktur, ama grup (cemaat) kim- likleri açısından Türk düşmanlığı ve intikam duyguları kurucu bir işleve sahip olabilir. Grup kimliğine sahip olmanın ve mağduriyet psikolojisinin avantajlarını Türk düşmanlığı sayesinde yaşayabilirler. Hayatlarında hiç Türkiye’yi ve hatta bir Türkü görmemiş olan ikinci nesil ve sonraki Ermeni nesilleri için her şey hayalî olduğundan, Türk düşmanlığının boyutlarını hayalî biçimde arttırarak böyle bir kimlik inşası kolayca gerçekleştirile- cektir 18 . Bu gruba verilebilecek en uygun örnek ise Türklere karşı önyargılı bir tutum sergileyen ve diğer eserlere oranla biraz daha sert bir dille kale- me alınmış olan Hilâlin Gölgesinde Bir Ermeni Kızın Yazgısı adlı eserdir. Kitabın yazarı David Kherdian 1931 yılında Wisconsin’da dünyaya gel- miştir. Yazar eserinde, annesi Veron Dumhejian’ın başından geçen olayları kaleme almıştır. Romanın kahramanı olan Veron, 1907 yılında Afyon’da 18 Erol Göka, “Ermeni Sorunu’nun (Gözden Kaçan) Psikolojik Boyutu”, Ermeni Araştırmala- rı, Sayı 1, Mart-Nisan-Mayıs 2001, s.128. 557 Yıldız DEVECİ dünyaya gelmiştir. Veron, Sevk ve İskân Kararı’nın çıkması üzerine aile- siyle birlikte Suriye’ye sevk edilmiştir. Burada annesini kaybeden Veron, daha sonra Birecik’te bir Türk ailesinin yanında kalmıştır. Bu esnada ba- basını da kaybetmiş ve tanıdıkları vasıtasıyla tekrar Afyon’a getirilmiştir. Artık Afyon’da yapamayacağını anlayan Veron, İzmir’e yerleşmiş, ancak burasının da Yunan işgaline uğraması ve arkasından da tekrar Türklerin eline geçmesi üzerine, önce Midilli adasına, oradan da Atina’ya gitmiştir. Buradayken, Amerika’da bulunan bir Ermeni ile evlenmiş ve Amerika’ya göç etmiştir. Evliliğinden bir oğlu ve bir kızı dünyaya gelmiştir. İşte bu evlilikten dünyaya gelen oğlu David, annesinin kendisine anlattığı ve sev- kiyat yıllarında Afyon’dan Halep’e kadar giden ailenin karşılaştığı zorluk- ları, biraz da Osmanlı Devleti ve Türklere nefret duyguları içinde kaleme almıştır 19 . Eserlerinde tehcir yıllarını konu alan yazarlardan biri de Hamasdeğ mahlaslı Hampartsum Gelenyan’dır. 1895 yılında Harput’da dünyaya ge- len Hamasdeğ Güvercinim Harput’ta Kaldı adlı eserinde doğup büyüdüğü yerlere olan hasret ve özlemini dile getirerek, Anadolu köy hayatını usta bir biçimde ele almıştır. Hamasdeğ’in köy edebiyatı, hayatın dışına itilen- lerin, toplumdan hatta doğadan kovulanların edebiyatı olarak da değerlen- dirilmektedir 20 . Ermeni taşra edebiyatının önde gelen isimlerinden biride 1886 yılında Armıdan’da doğan Hagop Mıntzuri’dir. Mıntzuri’nin Armıdan (Armudan) adlı eseri 1966 yılında Ermenice yayınlanmıştır. Türkçe’ye iki bölüm ola- rak Armıdan Fırat’ın Öte Yanı ve Atina Tuzun Var mı? adıyla yayınlanmış- tır. Mıntzuri’nin bir diğer eseri ise Kapandı Kirve Kapıları’dır. Mıntzuri eserlerinde genellikle köy hayatını, kendi çocukluk yıllarını, karı-koca iliş- kilerini ve tehcir yıllarını ele almaktadır. Ayrıca bölgede yaşayan Ermeni, Kürt, Türk ve Rumların kültürel olarak birbirlerine ne kadar benzedikleri üzerinde de durmaktadır. Ermeni edebiyatında Türk imgesinin oluşumunda kilisenin de önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Zaven Biberyan Babam Aşkale’ye Gitmedi adlı kitabında Ermeni kilisesinin Ermeni cemaati üzerindeki etkisini oku- yucuya yansıtarak çağdaşı Mıgırdiç Margosyan gibi hem Ermeni toplumu- na hem de Türk toplumuna eleştiriler yöneltir. Romanda özellikle İstanbul Ermenilerinin 1940 ve 1950’li yıllardaki hayatlarından bir kesit sunulmak- 19 Kankal, a.g.m., s.213-225. 20 Kankal, a.g.m., s.213-225.
558 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER tadır. Yazar, bu eserinde natüralizme özgü olan gözlem, kötümserlik, insan, sanat toplum içindir, mekân ve tasvir gibi öncelikli öğelere yer vermiştir. Örneğin; eserde sürekli işlenen fakirlik teması okurun kafasında bir karam- sarlık oluşmasına neden olmaktadır. Eserde Varlık Vergisi uygulamasından dolayı varını yoğunu kaybeden bir baba konu edilmektedir. Güç koşul- lar altında yaşayan aile bireyleri içinde bulundukları durumdan babalarını sorumlu tutmaktadırlar. Ailenin babası vergisini ödediği için, akrabaları tarafından enayi muamelesi görür ve hiç kimseden yardım alamaz. Diğer yandan, evin oğlu Baret 3.5 yıllık nafi a-ihtiyat askerliği günlerinden sonra geri döndüğünde hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamaz ve bu durum psikolo- jisini olumsuz etkiler. Giderek daha da içine kapanır, çevresine ve ailesine yabancılaşmaya başlar 21 .
da siyasî iktidarın değişmesiyle birlikte toplumun da hızlı bir dönüşüm geçirmeye başladığı 1950’li yılların başlarında, başta insanlar, sonra da Türk, Ermeni, Yahudi, Rum toplulukları arasındaki iletişimsizliği ve so- nuçta oluşan tahribatın getirdiği yalnızlaşmayı konu etmektedir. Türk-Er- meni toplumu arasında hissedilmeye başlanan kopuşun yanı sıra azınlık- ların topluma bir türlü karışamadığı aynı şekilde çoğunluk konumundaki Türklerin de sürekli kendi içinde gruplaştığı vurgulanmaktadır. Biberyan, 1950’li tarihlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerine Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Türkiye’de yaşayan azınlıkların en çok da Ermenilerin bu durumdan duydukları rahatsızlıkları İstanbul Erenköy’de, geçim sıkın- tısı yaşayan, sıradan bir Ermeni ailesinin bakış açısıyla anlatmaktadır. Görüldüğü gibi Ermeni yazarların romanlarının geçtiği mekânlar ge- nel olarak İstanbul, İzmit, İzmir, Gümüşhane, Erzincan, Sivas, Tokat, Ma- latya, Harput (Elazığ), Diyarbakır, Adıyaman, Urfa, Afyon, Konya, Adana ve Halep şehirleri ve köylerdir. Yazarların eserlerinde üzerinde durdukları temalar ise 1915 olayları, tehcir, iletişim sorunu, yozlaşan aile ve komşu- luk ilişkileri, dönemin siyasî yapısı, etnik gruplar vb. konulardır. Ermeni romanlarından yola çıkarak ortaya koymaya çalıştığımız Türk algısının oluşumunda sadece romanların değil hikâyeler, şiir kitapları, pi- yesler, resim sergileri ve fi lmlerin de önemli bir etkisi vardır. Bu nedenle burada Türk düşmanlığı içeren söz konusu fi lmlerin birkaç tanesinin isim- lerini vermekte yarar vardır: 21 Zaven Biberyan, Babam Aşkale’ye Gitmedi, Aras Yayınları, Çeviren Sirvant Malhasyan, İstanbul 1998. 559 Yıldız DEVECİ Ağrı Dağı’na Dönüş (Back to Ararat), Ağrı Dağı İşareti (Ararat Bec- kons), Halkım Nerede? (Where Are My People?), Dağlardaki Karanlık Orman (Dark Forest in the Mountains), Tarihî Ermenistan (Historical Ar- menia), Gizli Holokost: 20. Yüzyılın İlk Soykırımı (The Hidden Holocaust: The First Genocide of the 20th Century), Unutulmuş Soykırım (The Forgot- ten Genocide), Ermeni Davası (The Armenian Case), Musa Dağı’nda Kırk Gün (Forty Days of Musa Dagh), Ermeni Soykırımı, Osmanlı İmparator- luğu Ermeni Nüfusunun Yok Edilişi 1915-1923 (The Armenian Genocide, Annihilation of the Armenian Population of the Ottoman Empire 1915- 1923), Mayrig (Anne), Gölden Gelen Sesler: Gizli Bir Soykırım Hakkında Bir Film (Voices from the Lake: A Film About the Secret Genocide)
22 . Mayrig’in yönetmeni Henri Verneuil’dir. Ermeni asıllı Fransız vatan- daşı olan Henri Verneuil’un gerçek ismi Ashot Malakian’dur ve 1920 yı- lında Anadolu’da doğmuştur. 1996 yılında tüm hayatı boyunca sinemaya yaptığı katkılardan dolayı Fransa’nın Oscarı sayılan Cesar onur ödülünü almıştır. Filmin başrollerini Ömer Şerif ile Claduia Cardinale paylaşmış- lardır. 1991 yılında çekilen fi lm Ermeni soykırım iddialarının perdeye yan- sıdığı en önemli fi lmlerden biri olarak görülmektedir. Film 1921 yılında Fransa’ya göçen bir ailenin gurbette çektikleri sıkıntılar ile ilgilidir. Türk- ler yine kötü adam rolündedir. Her ne kadar izleyici sayısı ile yönetmenini hayal kırıklığına uğratmışsa da, Mayrig Türkiye karşıtı Ermeni faaliyetle- rinin sinemadaki en önemli odak noktalarından biridir. Dünyanın birçok şehrinde Fransızca olarak gösterilen fi lmin İngilizce alt yazılı versiyonu da mevcuttur. Mayrig’in dağıtımını İsviçre ve Fransa fi rmaları üstlenmiştir. Bir diğer fi lm ise Ararat’tır. Filmin yönetmeni Kanadalı Ermeni kö- kenli Atom Egoyan 1960 yılında Mısır’da doğmuştur. Filmin İngilizce ve Ermenice versiyonu bulunmaktadır. Filmin ana teması soykırımdır. Türk askerlerinin Ermeni köylerine girerek kadınlara tecavüz ettiği, genç kızları soyarak dans ettirdikten sonra üzerlerine benzin döküp yaktığı sahneler bulunmaktadır. Ararat’ta öykü, fi lm içinde fi lm kurgusuyla anlatılmakta- dır.
Her toplumun edebiyatında belli başlı bazı konular etkisini uzun yıl- lar sürdürmüştür. İşte bu devamlılık Ermeni edebiyatında da genel olarak 1915 olayları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün sadece Türkiye’de de- ğil yurtdışında da Ermeni edebiyatıyla ilgili yazılan eserlerde 1915 olayla- 22 Sedat Laçiner, “Ermeni Propagandası ve Ermeni Sineması”, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 24, Nisan 2002, s.49-68. 560 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER rının konu edildiği görülmektedir. Özellikle yurtdışında yaşayan Ermenile- rin edebî eserlerinde Türk nefretinin ve Türk düşmanlığının ileri boyutlar- da olduğu ve Türklerin ötekileştirildiği görülmektedir. Türklerin edebiyat yoluyla böylesine ötekileştirilmesi, toplumlar arası iletişim görevi üstlenen edebiyatın doğasına uymamaktadır. Sonuç olarak bugün Ermenistan’da yaratılan Türk imgesinin oluşu- munda Birinci Dünya Savaşı’nın, Ermeni Tehciri’nin, Ermeni Kilisesi’nin ve siyasetin önemli etkisi bulunmaktadır. Bunların yanı sıra geçmişten gü- nümüze kadar gelen Ermeni edebiyatının oluşumunda doğal olarak siyasî, sosyal ve ekonomik nedenlerin de önemli bir katkısının olduğunu unutma- mak gerekmektedir.
TÜRK-ERMENİ BİRLİKTELİĞİNİN İKİ FARKLI RESMİ: TÜRK-ERMENİ BİRLİKTELİĞİ ÜZERİNE TÜRKÇEDE VE İNGİLİZCEDE YAZILMIŞ EDEBİ ESERLER Yrd. Doç. Dr. Zekeriya BAŞKAL Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi E-mail: zekeriyabaskal@yahoo.com; Tel: 0 356 252 16 16-32 64 |
ma'muriyatiga murojaat qiling