Hazirlayanlar


Download 3.23 Mb.
Pdf ko'rish
bet15/42
Sana17.10.2017
Hajmi3.23 Mb.
#18083
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   42

Sonuç

Maraş’ta Türklerle birlikte yaşayan Ermeniler arasında ilişkiler ön-

celeri çok iyiydi. 1862’den sonra yabancı devletlerin Ermenileri siyasî 

çıkarlarına alet etmesi ve Ermenilerin de bunlara yaklaşması sonucunda 

Türklerle Ermeniler arasındaki ilişkiler gerilmeye başladı. 1862-1915 yıl-

ları arasında iki yılda bir isyan etmeyi gelenek haline getiren Ermeniler

gerekçe olarak kendilerinden çok vergi alındığını ve kendilerine haksızlık 

yapıldığını ileri sürdüler. Aslında bu iddialar doğru değildi. Ekonomik ve 

sosyal yaşantı bakımından durumları Türklere göre daha iyi olan Erme-

niler, devlete vergi vermek istemiyorlardı. Bulgaristan’ın bağımsızlığını 

kazanmasını örnek alarak bağımsızlıklarını kazanmak istiyorlardı. Bunu 

elde etmek için de Rusya, İngiltere ve Fransa’nın nüfuzundan faydalanı-

yorlardı.

Önce İngilizlerin sonra Fransızların Maraş’ı işgal etmesinden en çok 

Ermeniler memnun oldular. İşgalcilerle işbirliği yaptıklarından dolayı, 

Maraş’ta işgale maruz kalan Türklerin düşmana karşı birlikte savaşma tek-

lifi ni kabul etmediler. Bunun yanısıra Fransızlarla birlikte hareket ederek 

onların himayesi altında Türkleri katletmeye başladılar. 22 Ocak-11 Şubat 

1920 tarihleri arasında yapılan mücadelede Fransızlar başarısız olunca bu 

sonuçtan en çok Ermeniler üzüldüler. Türklerle bağını koparan ve onların 

220 Yetişgin, “Maraş’ta Ermeni Nüfusu …”, s.391.

221 Süleyman  Hatipoğlu, “Doğu Meselesi ve Millî Mücadele’de Osmaniye”, Atatürk Araştır-

ma Merkezi Dergisi, Sayı 43, C.15, Mart 1999, s.239.


219

Doç. Dr. Ahmet EYİCİL

yüzüne bakamayacak hale düşen Ermeniler şehri terk etmek zorunda kal-

dılar. Fransızlarla birlikte giderken sığındıkları ve istihkam olarak kullan-

dıkları taş duvardan yapılmış muhkem evlerini yaktılar. Türklerin fayda-

lanmasını önlemek amacıyla evlerini harabe haline getirdiler.

Fransızlar, 11 Şubat 1920’de Maraş’ı terk etmek zorunda kalınca Er-

menilerin bir kısmı onlarla birlikte gittiler ve bir kısmı da Maraş’ta bu-

lunan Amerikan misyonerlerine sığındılar. Amerikan Yakın Doğu Yardım 

Teşkilâtı 1920-1922 yılları arasında Maraş’ta yaşayan Ermenilere yardım 

etti ve onları Halep’e, oradan da Beyrut’a taşıdı. Yakın Doğu Yardım Teş-

kilâtı ve Amerikan misyonerleri Ocak 1922’de şehri terk ettiler. Giderken 

şehirde bulunan 3 000 Ermeniyi de yanlarına alarak Suriye ve Lübnan’a 

gittiler. Böylece Maraş’ta Ermeni kalmadı. 

12 Şubat 1920-Ocak 1922 tarihleri arasında Maraş’ta yaşayan Ermeni-

lere, Türkler tarafında hiçbir saldırı olmadı. Bu dönemde Ermeniler kendi 

okul, kilise ve hastanelerinde kaldılar. Bu süre içinde Amerikalı misyoner, 

öğretmen, doktor ve yardım teşkilâtı üyelerinin denetim ve gözetiminde 

bulundular. Maraş mutasarrıfı ve jandarma kumandanı, Ermenilerin Türk 

vatandaşı olarak kalmalarını istedi ise de kabul etmediler. Çünkü onlar 

halâ Fransız veya başka bir dış gücün yardımlarını alarak bağımsızlıkları-

nı kazanacakları ümidini hayal ediyorlardı. Fakat Atatürk’ün önderliğinde 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Ermeniler bağımsızlıklarını kazan-

ma hayallerini kaybettiler. Türklere karşı yaptıklarından utanarak çareyi 

Maraş’ı terk etmekte buldular.

Ermenilerin Maraş’ta Fransızlarla birlikte mağlup olması Bahçe ve 

Haruniye gibi yerlerdeki Türklerin cesaret kazanmasına neden oldu. Onlar 

da Maraş’ı örnek alarak teşkilâtlandılar, Fransız ve Ermenilere karşı başa-

rılı bir şekilde mücadele ettiler. Ayrıca Maraşlıların Fransız ve Ermenilere 

karşı yaptığı mücadelede başarılı olması, yurt sathında da örnek oldu. Millî 

Mücadele’nin başlangıcında Maraş örneği moral kaynağı oldu. Diğer bir 

ifade ile bağımsızlığın ve düşmanı yurttan kovmanın ilk kıvılcımı Maraş’ta 

atıldı. Bu kıvılcım Anadolu’nun bütün sathına yayıldı.


ERMENİ EDEBİYATINDA

TÜRK VE ERMENİ TOPLUMLARI ARASINDAKİ 

KOMŞULUK İLİŞKİLERİNE BAKIŞ

Doç. Dr. Ahmet KANKAL

Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı

E-mail: ahmetkankal@hotmail.com; Tel: (GSM): 0 535 978 38 18



Özet

Anadolu’da yüzlerce yıl bir arada yaşamış olan Türk ve Er-

meni toplumu arasındaki komşuluk ilişkileri, konuya vakıf 

araştırmacıları bile şaşırtacak bir mahiyet arz eder. İlk ba-

kışta farklı ırk, inanç ve kültürlere sahip bu iki toplumun 

sergilediği aynı düşünüş ve yaşayış biçimi, kalıplaşmış 

düşüncelerin tamamını alt üst eder. İnsanı, neredeyse, bu 

nasıl olur? veya bu da olur muymuş? dedirtecek noktaya 

getirir.

Türk ve Ermeni toplumu arasında komşuluk ilişkilerine 

ait olumlu pek çok örnek bulunmaktadır. Bunlar arasında 

özellikle de kadınlara ait olanlar erkeklerinkine nazaran 

çok daha dikkat çekicidir. Ermeniler hakkında, toplumu-

muz tarafından çok da iyi bilinmeyen hususlar özellikle 

son zamanlarda yayımı hız kazanmış olan Ermeni anı ve 

romanları sayesinde açığa çıkmaktadır. 

Ermeni yazarlarca kaleme alınan edebî eserlerde dile geti-

rilen Türk ve Ermeni toplumları arasındaki komşuluk ilişki-

leri, özellikle sosyal ve dinî hayata ilişkin örnekleri bakımın-

dan, göz ardı edilemeyecek derecede mühimdir.

Ermeni toplumunu ve bireylerini kendi anlattıklarından 

yola çıkarak tanıma ve Türk milletine, özellikle de genç 

nesle tanıtma yolunda bugüne kadar yaptığımız çalışma 

konularına Türk ve Ermeni toplumları arasındaki komşu-

luk ilişkilerini de ekleme düşüncesi, bu çalışmanın hareket 

noktası olmuştur. Zira, genel olarak kamuoyumuzda özel 

olarak da genç nesil arasında, Ermeni toplumu hakkında 

sağlıklı bir bilgi düzeyine sahip olduğumuz rahatça söyle-

nemez. Bunun yanında bir diğer bilgi eksikliği de Türk ve 

Ermeni toplumları arasındaki ilişkinin düzeyi, mahiyeti ve 

bunların tarih veya dönem içindeki seyri ve değişimi gibi 

alanlardadır.



223

Doç. Dr. Ahmet KANKAL



Başvurulan Kaynaklar Hakkında

Başvurulan kaynakların tamamı Ermeni edebiyatına ait olup, hepsi 

de Ermeniler tarafından kaleme alınmıştır

1

. Bazıları Türkçe olarak yazıl-



mışken, bazıları da Ermenice ve İngilizceden Türkçeye tercüme edilerek 

yayımlanmıştır. 

Ele alınan dönem, öykülere bağlı olarak XIX ve XX. yüzyıla aittir. 

Öykülerin geçtiği mekânlar İstanbul, İzmit, İzmir, Gümüşhane, Van, Ağrı, 

Iğdır, Erzincan, Sivas, Tokat, Malatya, Harput, Bitlis, Diyarbakır, Mardin, 

Adıyaman, Urfa, Afyon, Adana, Gümrü, Erivan ve Halep gibi, bazısı bugün 

sınırlarımız içinde olmasa da, geçmişte Osmanlı Devleti sınırları içerisinde 

kalan şehirler ile onlara bağlı bazı kaza, kasaba ve köylerdir. Dolayısıyla 

her iki toplum arasındaki komşuluk ilişkilerine ait örnekler yukarıda zikre-

dilen şehirler ve oralara bağlı yerleşim yerleriyle sınırlıdır. Diğer yerleşim 

yerlerine ait örneklerin ele alınmayışı henüz oralarla ilgili yayımlanmış 

eser olmadığındandır. Bu konuda herhangi bir ayrımcılık ya da seçmecilik 

söz konusu değildir. Bugünkü coğrafyamız dikkate alındığında, adı geçen 

şehirler içinde, yurdumuzun güney, kuzey, doğu ve batısında yer alanları 

bulunmaktadır. Bu gerçekten hareket edildiğinde, zikredilen şehirlerdeki 

komşuluk ilişkilerini Ermenilerin yaşadıkları bütün bir Türkiye coğrafya-

sına teşmil etmek pek de yanlış olmayacaktır. 

1  İncelemeye tâbi tutulan eser sayısı 34’tür. Bu konuda çalışmanın sonundaki yararlanılan 

eserler kısmına bakınız. Yalnız bu eserlerin büyük bir çoğunluğunda Türk-Ermeni komşu-

luk ilişkilerine ait örnekler bulmak mümkün iken, aynı şeyi tamamı için söylemek zordur.



224

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Çalışmada, bilgilerin sıhhat derecesini kontrol etme, anlatılanları eleş-

tirme veya eksikliklerini tamamlama yoluna gidilmemiş; bunun yerine

Türk ve Ermeni toplumu arasındaki komşuluk ilişkilerinin mahiyeti, boyu-

tu gibi hususlarda Ermeni edebiyatına ait eserlerin satır aralarında yer alan 

bilgilerin değerlendirilmesi yolu tercih edilmiştir. Her iki toplum arasında-

ki komşuluk ilişkilerine ait o kadar çok örnek bulunmaktadır ki, bunların 

tamamını bir tebliğ çerçevesinde ele almak ve zikretmek mümkün olma-

dığı gibi, doğru da değildir. Belli başlı hususlarda bu ilişkileri sınıfl andır-

mak, bunları ister dönemler açısından isterse yaşanılan mekân açısından 

ele alarak genel bir değerlendirme yapmak çok daha doğru olacaktır. Aksi 

taktirde teferruat içinde boğulup kalma tehlikesi her an mevcuttur.

Komşuluk İlişkileri ve Evreleri

Türk-Ermeni komşuluk ilişkilerini değerlendirmeye geçmeden önce, 

eserlerde geçtiği kadarıyla, Ermenilerin yaptıkları işler ve ikâmet ettikle-

ri yerler konusunda bilgi vermek gerekirse şunlar söylenebilir: Şehirlerde 

oturup sanat ve ticaretle uğraşan Ermeniler olduğu gibi, köylerde oturup 

çiftçilikle geçimini temin edenler de bulunmaktadır. Şehirlerde oturanlar 

sadece kendilerine ait mahallelerde oturabildikleri gibi

2

, Müslüman Türk-



lerle aynı mahallede birlikte de yaşayabilmektedirler

3

. Yine taşrada Erme-



nilerin sadece kendilerinin oturdukları köyleri bulunabildiği gibi

4

, Türkler 



ve diğer unsurlarla beraber aynı köyde de oturabilmektedirler

5

. Dolayısıyla 



komşuluk ilişkileri sadece birbirine bitişik evlerde veya aynı mahallede 

yaşıyor olmakla sınırlı değildir. Dükkân, tarla, bağ ve bahçe gibi ticarete 

veya ziraata dayalı bir komşuluk ilişkisi de her iki toplum arasında mevcut-

tur. Kısacası Ermeniler kendilerine ait mahallelerde ya da köylerde yaşıyor 

olsunlar, mutlaka Müslümanlarla ilişki içinde bulunmaktadır.  Şehirlerde 

2  İstanbul’u bu sınıfl andırmanın dışında tutmak gerekir. Örneğin, Diyarbakır Ermenileri 

Hançepek veya Müslümanlar tarafından Gâvur mahallesi olarak adlandırılan mahallede 

oturmaktadırlar. Bkz. Mıgırdiç Margosyan, Gâvur Mahallesi, İstanbul 1999, s.10. Yine 

Sivas Ermenilerinin de Höllüklük mahallesinde oturdukları söylenmektedir. Bkz. Kirkor 

Ceyhan, Atını Nalladı Felek Düştü Peşimize, İstanbul 1999, s.39.

3  Kherdian David, Hilâlin Gölgesinde Bir Ermeni Kızın Yazgısı, Çeviren Haydar Işık, İstan-

bul 2001, s.10; Ceyhan, Seferberlik Türküleriyle Büyüdüm, İstanbul 1998, s.12-13; Cey-

han, Atını Nalladı Felek Düştü Peşimize, s.12; Agop Arslanyan, Adım Agop Memleketim 

Tokat, İstanbul 2005, s.17-18, 43

4 Hagop 

Mıntzuri, Armıdan Fırat’ın Öte Yanı, Çeviren Silva Kuyumcuyan, İstanbul 1998, 

s.34, 48.

5 Ceyhan, 

Atını Nalladı Felek, s.45, 51-52.


225

Doç. Dr. Ahmet KANKAL

sanat erbabı veya esnaf olan Ermenilerin müşterileri sadece Ermeniler de-

ğildir. Bunlar içinde belki Ermenilerden de fazla olarak Müslümanlar yer 

almaktadır

6

.



XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyıldaki Türk-Ermeni ilişkilerini üç saf-

halı olarak düşünmek, kanaatimizce en doğru olanıdır. Bu safhalar tehcir 

öncesi, tehcir esnası ve tehcir sonrası şeklinde ele alınmalıdır. Bu safha-

ların varlığı kabul edildiğinde, gelişen olaylar neticesinde ilişkilerdeki de-

ğişimi kabullenmek ve açıklamak da o nispette kolaylaşacaktır. Zira her 

dönemin ilişkisi, hem farklı siyasî ve psikolojik şartlar içerisinde hem de 

farklı boyutlarda gelişmiştir. En azından, günümüzden geriye bakıldığın-

da, bunun böyle olduğu veya olması gerektiği düşünülebilir.

Daha önceki dönemlerde Türk ve Ermeni toplumları arasındaki ilişki-

lerde bir değişikliğin olmadığı düşünülecek olsa bile, bunu XIX. yüzyılın 

sonları ve XX. yüzyıl için söylemek oldukça zordur. Ermeniler arasında 

neşvünema bulan siyasî düşünce ve hareketler, küçük çapta da olsa, her 

iki toplum arasındaki ilişkileri etkilemiş olmalıdır. Ancak her iki toplumun 

ilişkileri açısından, ne tehcir öncesi ne de tehcir esnası ve sonrasına ilişkin 

olumsuz örnek bulunmamaktadır. Sonraki dönemlere ait olumsuz tek ör-

nek sadece 6-7 Eylül olayları ile ilgili eserde yer almaktadır

7

.

Tehcir öncesi döneme ilişkin bilgi veren eser sayısı az olduğundan 



Türk ve Ermeni toplumları arasındaki komşuluk ilişkilerine ait örnekler de 

o nispette kısırdır. Eserlerin temel kurguları genel olarak tehcir kararının 

yanlışlığı ve tehcirin Ermeni toplumu üzerinde meydana getirdiği olumsuz 

etkileri ile ilgili olduğundan, tehcir öncesi döneme ilişkin bilgiler çok sı-

nırlı kalmaktadır. Buna rağmen eserlerde yer alan örnekler komşuluk iliş-

kisinin ne kadar güçlü ve olumlu olduğunu göstermesi açısından mühim-

dir. Nitekim öykülere göre Afyonlu Ermeniler Nasreddin Hoca fıkralarını 

sevip anlatırken

8

, Zara’daki Ermeniler Pir Sultan Abdal ve Karacaoğlan 



türkülerini söyleyip

9

 Dede Korkut Masalları’nı dinlemektedirler



10

. Erzin-


6 Örneğin Tokat’ın en büyük caddesi olan Behzat’ta on iki kuyumcu dükkânı çalışırdı. Bu 

caddede bir tek Türk kuyumcu vardı. Çok sayılıp sevilen Celal Bey, diğer kuyumcular 

hep Ermeniydi. Bkz. Arslanyan, a.g.e., s.59; Margosyan, Gâvur Mahallesi, s.40-41, 49, 83; 

Margosyan, Söyle Margos Nerelisen?, İstanbul 2000, s.58. Hatta bazen Ermeni ile Müslü-

man ortaklaşa olarak ticaret de yapabilmektedirler. Bkz. Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepimi-

ze Yeter, Hazırlayan Yasemin Gedik, İstanbul 2003, s.16.

7 Raffi  Kebabcıyan, Konuş Halil Bey Konuş, İstanbul 2000, s.17-23.

8  Kherdian, a.g.e., s.27.

9 Ceyhan, 

Atını Nalladı Felek, s.64.

10 Ceyhan, Kapıyı Kimler Çalıyor, İstanbul 1999, s.27.


226

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

can Ermenileri de düğünlerinde Ermenicenin yanı sıra Türkçe, Kürtçe şar-

kı ve türkü söylemektedirler

11

.

Erzincan’daki Ermenilerle Türkler arasında o kadar yakın bir dostluk 



vücuda gelmiştir ki, Ermeniler gerek devletin dilinin Türkçe olmasından 

ve gerekse hâkim unsur olan Türklerle bir arada yaşamaktan ötürü Türk-

çeyi akıcı bir şekilde konuşup Türklerle Türkçe anlaşabilmişlerdir. Hiçbir 

zorlama veya ihtiyaç olmamasına rağmen Türkler de Ermenice’yi öğren-

mişlerdir. Erzincan’da köyüne giden bir Türk, akşam olduğu için bir Er-

meni köyüne sığınmış ve kendisinin Türk olduğunu saklayıp Ermeni oldu-

ğunu söylemiştir. Ermenice’yi o kadar güzel konuşmuş, haçını çıkarmış ve 

yemeğe başlamadan önce de Ermenice duasını okumuştur ki, evin Ermeni 

erkeği onun bir Türk olduğunu anlayamamış, hatta onun kendisinden daha 

dinî bütün bir Ermeni olduğunu düşünmüştür

12



Komşuluk ilişkilerindeki yakınlığın nişanesi olarak, bir Türk kızı bir 



Ermeni kadını için bacılığım tabirini kullanmıştır

13

. Yine her iki toplum 



arasındaki dostluğa, bir Ermeni kadının kurduğu turşudan çevre köyler-

deki Türk, Kızılbaş, Kürt kadınlarının gelip hastaları için götürmeleri de 

örnek olarak verilebilir

14

. Ermeni çocukların Türk çocuklarıyla oyunlar 



oynaması, Türklerin yufka ekmeği ile kendi yaptıkları ekmeği değiş tokuş 

yapmaları ve beş taş oynamaları

15

, çocuklar arasındaki komşuluk ilişkile-



rini göstermesi bakımından önemlidir.

Tehcire kadar uzanan süreçte gelişen Ermeni ayaklanmaları, devlet gö-

revlilerine ve masum sivil halka yönelik suikast-katliam girişimleri her iki 

toplum arasındaki ilişkileri germiş olsa bile, Türklerin Ermenilere yönelik 

linç girişimleri veya karşı hareketlerine tesadüf olunmamıştır. Eserlerde 

buna ilişkin örnek bulunmamaktadır. Başlangıçta Ermenilere yönelik bir 

nefret duygusu oluştuğu ve Adana havalisinden geçen Ermeni kafi lelerine 

sözlü sataşma olduğu söylenmekle birlikte

16

, Müslüman ahali ve kendileri-



ni sürüp götürmekle görevli jandarmalar tarafından Ermenilere gösterilen 

pek çok iyi muamele öykülerde zikredilmiştir.

11 Mıntzuri, Armıdan, s.70.

12 Mıntzuri, Armıdan, s.48-50.

13 Mıntzuri, Kapandı Kirve Kapıları, Çeviren Nurhan Büyük Kürkciyan, İstanbul 2001, 

s.108.


14 Mıntzuri, Armıdan, s.21.

15  Kherdian, a.g.e., s.10-11.

16 Ermeni kafi leler Adana civarından geçerken, yol kenarında birikmiş olan kalabalıktan bir 

adamın vefasız köpekler! diye bağırdığı söylenmektedir. Ancak bunun ötesinde başka bir 

hareket veya hakaretten söz edilmemektedir. Bkz. Kherdian, a.g.e., s.44.


227

Doç. Dr. Ahmet KANKAL

İsyan hareketlerinden sonra bazı Ermenilere karşı Türkler arasında 

olumsuz bir hava oluşmuş olsa bile, yıllarca birlikte yaşadıkları komşu-

larını yitiriyor olmaları ve yaşadıkları coğrafyadan çok uzaklara hem de 

olumsuz şartlarda gidiyor olmalarından ötürü, Ermenilere karşı acıma hissi 

oluşmuştur. Türk milletinin, devletin almış olduğu bir kararın hilâfına ha-

reket etmesi mümkün olmamakla birlikte, Ermenilere karşı yapabilecekle-

ri en iyi muameleyi gerçekleştirdiği görülmektedir. Buna başta idareciler 

katkıda bulunmuştur. 

Zara’da askerî kışla, kumandanlık binası ve lojman inşaatında çalışan 

Ermenilerin başında ve inşaattan sorumlu Yahya Bey isminde bir Binbaşı, 

Ermenileri toplayarak tehcir kanunu hakkında onlara bilgi vermiş ve Os-

manlı Devleti’nin bu duruma neden ve nasıl geldiği hakkında bir değerlen-

dirme yapmıştır. Kendilerini Zara’dan göndermeye vicdanının elvermedi-

ğini; çünkü daha ikinci köye varmadan dizanteri ve karın ağrısından ço-

ğunun ölüp gideceğini, bunca bilgi ve ustalığa yazık olacağını söylemiştir. 

Binbaşı Yahya Bey, Zara Ermenilerine şu teklifte bulunmuştur: Her birinin 

ağzından çok daha önceki tarihlerde verilmiş bir istida alacaktır ve bu is-

tidalarında Ermeniler, isimlerini belirttikten sonra Hıristiyanlıktan ihtida 

ile Müslümanlığa kabullerini Padişaha arz edeceklerdir. Bundan sonrasını 

takip etmek Yahya Binbaşı’ya aittir ve öyle de olmuştur. Sonuçta verilen 

dilekçeler işleme konulmuş ve kabul edilmiş, böylelikle ihtida etmiş olan 

Zara Ermenileri tehcirden kurtulmuştur

17



Diğer taraftan sahipsiz kalan Ermeni kadın ve kızları Müslümanlar-



ca nikâhlanarak zor durumdan kurtarılmışlardır

18

. Zor durumdan kurtul-



ma sadece evlenme yoluyla olmamıştır. Ermeni delikanlı ve gelinler köklü 

ailelerin yanlarında duldalanmışlar, ortalık düzeldikçe de ortaya çıkmaya 

başlamışlardır

19

. Müslümanların yanında kalan Ermeni çocukları, dönemin 



zor  şartları içinde meşakkatle büyümelerine rağmen, ağa ve hatunlarını 

hayırla anmışlar, onların yedikleri ve içtiklerinin kendilerininkinden farklı 

olmadığını söylemişlerdir

20

. Üstelik zengin Ermenilerin fakir Ermenilere 



yardım etmemesine rağmen

21

. Ermeni çocukları ve büyükleri, İttihat ve 



Terakki’ye rağmen, isimleri değiştirilerek Müslümanlarca alıkonulmuş ve 

17 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.25-29; Ceyhan, Seferberlik, s.68; Ceyhan, Kapıyı Kimler 

Çalıyor, s.18-19.

18 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.131; Ceyhan, Kapıyı Kimler Çalıyor, s.38. 

19 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.42-43.

20 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.49-50.

21 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.55-56; Ceyhan, Kapıyı Kimler Çalıyor, s.22.


228

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

onlar, eğer bu kanunun hızının bir yıl sonra azalacağını bilselerdi daha 

fazla Ermeninin kendilerince saklanacağını ifade etmişlerdir

22

. Bazı Erme-



nilerin ülke dışına çıkmalarına yardım edilmiştir

23

. Tehcir esnasında Erme-



nilere ekmek ve yemek verilmiştir

24

. Ermenileri sahiplenme Cumhuriyet 



döneminde de devam etmiştir

25

.



Bu iyi muameleler sadece sivil halk tarafından gösterilmemiş, kuman-

dan, müdür, doktor ve jandarma gibi resmî görevliler de bu yardım kerva-

nına katılmıştır. Onlar, sürgün yerlerinin iyi bir yer olması, g yaralarının 

iyileştirilmesi, kadın ve çocukları atlarına alma, onları güvenlikli bir şekil-

de sürgün yerlerine ulaştırma ve yiyecek temini konusunda aynı yardımı, 

ellerinden geldiğince, Ermenilerden esirgememişlerdir

26

. Hatta jandarma-



lardan ayrılmak, sürgüne gönderilen Ermeniler için çok zor olmuştur

27



Diğer Ermeni tebaaya yapılan iyi muameleler de yurt dışından gönderilen 

mektuplarda olayın tarafl arınca dile getirilmiştir

28

.

Ermenilerle Müslümanlar veya Türkler arasındaki dostluğa, iyi kom-



şuluk ilişkilerine verilebilecek bir diğer örnek Kirkor Ceyhan’ın eserinde 

geçen ve intihar eden Ermeninin hikâyesidir. Hikâyeye göre Zara’da çarık 

diken Ermeni Garabed, manda gönü almak için Sivas’a gitmiş, ancak pa-

rayı düşürmüştür. Bundan ötürü utancından intihar etmek istemiş, fakat 

Zaralılar buna mani olmaya çalışmışlardır. Bütün bunlara rağmen Garabed 

sonunda intihar etmiştir. Ermeni inancına göre intihar edene dualı törenli 

cenaze merasimi yapılmadığından, Zara’daki Müslümanların ileri gelenleri 

Ermeni komşularına bunun bir cinnet-i muvakkate olduğunu, cenaze töreni 

yapılmazsa ölenin çocuklarının bu kiri ömürleri boyunca taşıyacaklarını 

söyleyerek çocuklara bu kötülüğün yapılmamasını istemişlerdir. Sonunda 

Müslümanların telkiniyle cenaze töreni tertip edilmiş ve defi nden sonra 

erkekler Selim Ağa’nın evinde, kadınlar da cenaze evinde toplanmışlardır. 

Müslümanı olsun Ermenisi olsun komşular cenaze evine yemekler yolla-

yarak haftalarca ölenin karısı Enova’nın ocağını tüttürmemişlerdir

29

.

22  Ceyhan, Seferberlik, s.71; Ceyhan, Kapıyı Kimler Çalıyor, s.21-22.



23  Ceyhan, Seferberlik, s.106-109.

24 Ceyhan, Kapıyı Kimler Çalıyor, s.17-18, 63, 64, 69, 71, 104-106.

25  Ceyhan, Seferberlik, s.51-52, 90.

26  Bu konuda bkz. Ceyhan, Kapıyı Kimler Çalıyor, s.45, 62-63, 69, 84-86, 91, 104; Kherdian, 

a.g.e., s.31, 39, 76-77.

27 Ceyhan, Kapıyı Kimler Çalıyor, s.72.

28 Örneğin Chiikago’dan gönderilen bir mektup hakkında bkz. Ceyhan, Seferberlik, s.106-

109.


29 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.9-23.

229

Doç. Dr. Ahmet KANKAL

Cenaze töreninde yakasını beline kadar yırtan akrabalar Garabed’de 

olan alacaklarından bir kuruş bile noksan olsa kabul etmemişlerdir. Fakat 

Ömer Ağa 1 600 kuruş alacağını yetimlere bağışladığını söyleyerek borç 

kâğıdını  yırtmıştır. Bu tablo karşısında babasının mezarında ağlamayan 

Apoyan Murat adındaki çocuk ağlamıştır. Anne bu çocuğunu Zara’da bı-

rakmayarak okuması için İstanbul’a göndermiştir

30

. Yıllar sonra bu çocuk, 



tehcir esnasında tehcirden kurtulmak veya kurtarmak için Müslüman hare-

mine katılmış veya karışmış Ermeni kadını ve yine Müslümanların yanına 

sığınmış Ermeni kızı varsa, hepsini önüne katarak İstanbul’a götürmüştür. 

Hem de ahalinin yapma, etme demelerine karşın

31

.

Cumhuriyet dönemindeki ilişkiler daha farklı boyutlarda gelişmiştir. 



Bu dönemde Ermeni toplumuyla Türk toplumu arasındaki ilişkiler değil 

de daha çok devletle Ermeniler arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Bu dö-

nemde Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulüyle Ermeni okullarının çoğu 

eski fonksiyonlarını yitirerek kapanmışlardır

32

. Ermeni çocukları devlet 



okullarına giderek Türkçe ve lâik bir eğitime tâbi olmuşlardır. Bu durum, 

yeni kuşaktan çoğunun Ermenice öğrenememesine sebebiyet vermiştir

33



Okullarının kapatılmasıyla kendi din adamlarını yetiştiremedikleri ve bu 



sebepten bazı kiliselerin papazsız kaldığı, böylece dinî vazifelerin yerine 

getirilmesinde güçlük çekildiği ve olanlarında da papazların cahil kimseler 

olduğu söylenmektedir

34

. Bazı Ermeni kiliselerinin kapatılması veya yıkıl-



ması da ayrı bir şikâyet konusudur. Meselâ belediye reisi Zara’daki tarihî 

Ermeni kilisesini yıkmış ve kilisenin çanı okulun direğine asılmıştır

35



Emvâl-i Metrûke Kanunu’nun çıkarılmasıyla sahipsiz Ermeni malla-



rının devletçe satılıp, bedelinin hazineye aktarıldığı vurgulanmaktadır

36



11.11.1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi Kanunu’nun Ermeniler üzerinde 

yaptığı tahribat ise başlı başına bir romanın konusu olmuştur

37

. Kıbrıs so-



rununun yükseldiği bir dönemde, Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıl-

dığı ihbarıyla başlayan İstanbul, İzmir gibi Rumların yoğun olarak yaşadı-

ğı bölgelerde gerçekleşen ve tüm gayrimüslimlere yöneldiği iddia olunan 

yağma olayları ise başka bir eserde işlenmektedir. 6-7 Eylül olayları olarak 

30 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.9-23.

31 Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.37.

32 Zara’daki örneği için bkz. Ceyhan, Atını Nalladı Felek, s.38; Ceyhan, Seferberlik, s.58.

33  Margosyan, Söyle Margos, s.48.

34  Margosyan, Söyle Margos, s.23-24.

35  Ceyhan, Seferberlik, s.29, 87.

36  Ceyhan, Seferberlik, s.14.

37  Zaven Biberyan, Babam Aşkale’ye Gitmedi, Çeviren Sirvart Malhasyan, İstanbul 1998.



230

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

da bilinen ve 1955’te vuku bulan bu olaylar sonucunda gayrimüslimlerin, 

özellikle de Rumlar ve Ermenilerin Türkiye’yi terk ettikleri, Ermenilerin 

Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İsviçre ve Avusturalya gibi 

ülkelere göç ettikleri vurgulanmaktadır

38

.

Cumhuriyet döneminde Türk ve Ermeniler arasındaki komşuluk iliş-



kilerine ait bir örnek Babil’den Sonra Yaşayacağız adlı öykü kitabında 

yer almaktadır. Ara Güler eserinde, Şebinkarahisar’ın Yaycı köyü doğum-

lu olup 10 yaşında okumak için İstanbul’a giden ve bir daha da köyüne 

dönmeyen babası Dacat Bey’in hikâyesini anlatır. Dacat Bey oğlunun 

kendisine bir hayrının olmadığını, bir oğul olarak kendisini memleketi-

ne, doğduğu yerlere götürmeyi düşünmediğini söyler. Bunun üzerine Ara 

Güler babasını alarak Yaycı köyüne varır. Köyün bütün adamları teker te-

ker merhaba derler. Ayranlar içilir. Köyün yollarına düşerler ve Dacat Bey 

evini, köyün çeşmesini ve harman yerini aramaya başlar. Evin yerini bulur. 

Ancak ev ayakta değildir ve duvarı da harabe haldedir. Köylüler çeşmeyi 

gösterirler, eğilerek doya doya suyundan içer. Harman yerini sorar, köy-

lüler gösterirler. Boş duran döveni köylülerin hazırlaması üzerine dövene 

biner ve belki yarım saatten fazla dövenle döner durur. Çocukluğuna gider. 

Sonunda atlar ağırlaşır, kendisi ayağa kalkar ve atları durdurur. Aralarına 

döndüğünde gözleri yaşlıdır. Altı yaşındayken dövenin üstünde böyle dön-

düğünü söyler.

Herkesle vedalaşarak  İstanbul’a dönerler. Ancak köyün dut kurusu

pestil, kayısı gibi yemişlerinden almayı unuturlar. Bir daha da köye gitmek 

nasip olmaz.

Dacat Bey ölür, cenaze törenine vakit vardır ve o sırada kapı çalınır, 

Ara Güler kapıyı açar, iki kişi görür. Ellerinde büyükçe bir kutu vardır. 

Yüzlerini tanır gibi olur. Gelenler Dacat Güler Bey’i aradıklarını ve elle-

rindekileri de Yaycı köyünden kendisine getirdiklerini söylerler. İçeri alır 

ve pederinin öldüğünü, şimdi ise cenazeye gideceklerini, isterlerse kendi-

lerinin de gelebileceklerini söyler.

Kutuyu açar içinde dut kurusu, pestiller, kuru yemişler olduğunu gö-

rür. Hem de bol bol. Şaşırır. Sözü köylüler alır: Dacat Bey bizim köylü. 

Geldi gezdi, ama yemişini almadan döndünüz. Biz de İstanbul’a geliyor-

duk, yemiş getirelim dedik. Kısmet değilmiş... derler.

38 Kebabcıyan, a.g.e., s.12, 14, 40, 66.



231

Doç. Dr. Ahmet KANKAL

Ara Güler üç küçük naylon bulur, iki üç avuç dut kurusu, birkaç parça 

pestil, biraz erik kurusu koyarak onları pederinin tabutunun içine bırakır

39



Bu örnek Müslüman Türk insanının hangi ırktan ve hangi dinden olursa 



olsun insanlara karşı gösterdiği misafi rperverliği ve kadirşinaslığı dile ge-

tirmesinden ötürü mühimdir.



Download 3.23 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   42




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling