Hazirlayanlar
Download 3.23 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- 2.1. Ermeni Harfl eriyle Türkçe Gazeteler
- 2.2. İlk Türkçe Roman
- 2.3. Liberal Düşünceye Doğru
2. Edebiyat ve Ermeniler Ermenilerin, Türk tiyatrosunun oluşum ve gelişim sürecine uzun soluklu katkıları, herhalde azınlıklar içinde Türk yaşayışına en çok uyum sağlamış olmalarıyla ilintilidir. Ermeniler, XIX. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı Devleti’nde tam bir huzur, hatta refah içinde yaşamışlardır. Ticaretin yanısıra sarrafl ık ve kuyumculuk gibi mesleklerle zengin olmuş Ermeni aileleri özellikle İstanbul’da üst düzey bir hayatın sahibi olmuşlar- dır. Ermenilerle Türkler arasında bir geçimsizlik, yüzyıllar boyunca söz ko- nusu bile olmamıştır. Bilakis, Babıâli, Ermenilere millet-i sâdıka, yani sadık millet gözüyle bakmış 38 ve onlara pek çok ayrıcalık tanımıştır. Ermeni ya- zarı C. Oskanyan’ın belirttiği gibi;...Ermeniler Türkiye’de günlük hayatın esasını teşkil etmişler, Türkler, sanayiin bütün dallarını onlara bırakmış- lardı. Aralarındaki his benzerliği karşılıklı güvene dayalı bir birliktelik oluşturmuştu 39 . Gerçekten, Helmuth von Moltke’nin de âdetlerine, yaşantılarına ve Türkçe’yi benimseyişlerine bakarak 40 , Hıristiyan Türkler denilebileceğini 41
söylediği Ermeniler, edebiyattan, matbuata, ekonomiden sivil toplum örgüt- çülüğüne, Tanzimat’tan sonra çizgileri artık iyice belirginleşmeye başlayan yeni hayatın hemen bütün alanlarında öncü kişilikler sergilemişlerdir. Zira 1850’li ve 1860’lı yıllarda imparatorluğun yaşadığı büyük değişim ve dö- nüşüm hareketlerinin estirdiği rüzgârı da arkalarına alan, özellikle İstanbul Ermenileri, sosyo-ekonomik bakımdan daha güçlü bir konuma yükselmiş- lerdir.
38 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, C.7, ÖtükenYayınları, İstanbul 1978, s.178. 39 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası. Ankara 1963, s.65; C. Oskanyan, The Sultan and His People, New York 1857, s.353-354. 40 Anadolu’da Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerde yaşayan Ermenilerin kendi millî dil- lerini unuttukları, hâkim topluluk dili olan Türkçe’yi öğrendikleri Ermeni araştırmacılar tarafından da kabul edilmektedir. Bu Ermenilere Turcohpone (Türkofon) Ermeniler de- nilmektedir. Bkz. Hayk Berberian, “La Literature Armeno-Turque”, Philologiae Turcicae Fundamenta, II, Wiesbaden 1964, ss.809-819. Güllü Agop’un ailesinin de Kayserili Türk Ermenilerden olduğu, anne ve babasının bir kelime bile Ermenice bilmedikleri belirtilmek- tedir. Bkz. Vasfi Rıza Zobu, “Memleketimizde Avrupaî Tiyatroyu Kuran Adam: Güllü Ya- kup Efendi”, Cumhuriyet, 18-23 Aralık 1958. 1878-1879 sezonunda, Osmanlı-Rus Savaşı sona ermiş, barış görüşmeleri başlamıştır. Bu sırada Güllü Agop Tiyatrosu Edirne’de bazı temsiller vermiştir. Edirne’de yaşayan Ermeniler yalnız Türkçe konuştukları için temsiller de Türkçe verilmiştir. Bkz. And, a.g.e., s.176. 41 Helmuth von Moltke, Türkiye’deki Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar 1835-1839, Çe- viren Hayrullah Örs, TTK Yayınları, Ankara 1960, s.25. 337 Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK 2.1. Ermeni Harfl eriyle Türkçe Gazeteler Daha XIV-XV. yüzyıllardan itibaren Ermeni harfl eriyle Türkçe me- tinler meydana getirdikleri bilinen Ermeniler arasında da, Türk Halk Edebiyatı’nın Köroğlu, Âşık Garip, Kerem ile Aslı gibi geniş kitlelere mal olmuş hikâyeleri nesilden nesile aktarıla gelmiştir. Âşuğ adı verilen gezgin veya yerleşik halk şâirleri, tıpkı Türk âşıkları gibi halkın için- den, halkın dilinden söyleyerek sosyal bir işlevi yerine getirmişlerdir 42 . Boğos Arabyan ve Canik Aramyan gibi isimlerle XIX. yüzyılın başından itibaren Osmanlı matbaacılığına ağırlığını koyan Ermeni ustalar 43 , giderek bu alanda yaygın bir üstünlüğe ulaşmışlardır 44 . Bu yoğun ilgi matbaadan matbuata da yansımıştır. Tanzimat dönemiyle birlikte İstanbul’da Ermeni harfl eriyle Türkçe birçok gazete ve dergi yayımlanmıştır. 1850-1890 yılla- rı arasında, yalnızca İstanbul’da, Ermeniler tarafından çıkarılan 100 kadar süreli yayın sayılmaktadır ve bunların 54’ü kısmen ya da tamamen Ermeni harfl eriyle Türkçe basılmıştır. Bu yayınlar içinde, Ahâbîr-i Konstantiniyye,
ve dergiler 45 önemli yansımalar uyandırmışlardır. Öyle ki, o günlerde çok ünlenmiş ve uzun süre yayın hayatını devam ettirmiş Mecmua-i Havadis ve Manzûme-i Efkâr gibi bazılarını izlemek için Türk okuyucuları Ermeni harfl erini bile öğrenmişlerdir 46 . 42 Ayrıntı için bkz. Fikret Türkmen, Türk Halk Edebiyatı’nın Ermeni Kültürüne Tesiri, Aka- demi Kitabevi, İzmir 1992. 43 Araboğlu adıyla anılan nesih ve talik karakterlerini icat eden Boğos Arabyan, Osmanlı Devleti’ne ve matbaacılığına yaptığı katkılar nedeniyle bir berat ve nişanla onurlandırıl- mış, 1816’da Hassa matbaası yöneticiliğine getirilmiştir. Boğos Arabyan, Vak’anüvis Asım Efendi’nin Kamus tercümesinin 1814 yılında Mühendishane matbaasındaki basımına da nezaret etmiş ve bu amaçla, Asvador ve Klaust adlarındaki iki oğlu ile beraber Tabhane’ye taşınmıştır. 44 1899 yılında yayımlanan Maarif Nezareti Yıllık İstatistikleri’nde İstanbul’daki 90 mat- baanın 32’sinin Ermeniler, 23’ünün Türkler, 15’inin Rumlar, 5’inin Yahudiler, 5 ‘inin Levanten veya Avrupalılar, 2’sinin İranlılar tarafından yönetildiği görülmektedir. 45 Ermeni harfl eriyle Türkçe yayınların tam listesi için bkz. Berberian, a.g.m., s.816-817. Bu yıllarda ayrıca, Osmanlı Devleti’nin resmî gazetesi Takvim-i Vekayi’nin de Ermeni harfl i Türkçe edisyonu yayımlanmıştır. Türk edebî ve siyasî hayatında çok önemli bir rol oy- nayan İbret gazetesini de Aleksan Sarrafyan adlı Osmanlı Ermenisi yayın hayatına sok- muştur. İbret gazetesi ile ilgili daha geniş bilgi için bkz. Nesime Yazıcı, “İbret”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C.21, İstanbul 2000, s.368-370. 46 And, a.g.e., s.36. 338 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Osmanlı Devleti’nde günlük hayatın çeşitli yönleriyle sosyal, iktisadî ve politik gelişmeler hakkında bilgiler veren bu yayınların Türk okuyucu- larının da ilgisini çekmesinin sebebi, haftada iki kere yayımlanan Mecmua-
daki bir polemikten anlaşılmaktadır. Ruzname’yi idare eden Münif Efendi (Paşa) ile Mecmua-i Havadis’in sahibi olduğunu bildiğimiz Vartan Efendi (Paşa) arasında geçmiş olması muhtemel bu polemiğe göre, imparatorluğun bütün kesimlerine hitap etmek durumundaki Ceride-i Havadis, Tercüman-
hem sorumlulukları hem de sıkıca denetlenmeleri gereği bütün açıklığı ve çıplaklığıyla yazamamaktadırlar. Oysa azınlıklara yayın yapan gazeteler son derece özgürdür. Yazılarında ve haberlerinde hiçbir sınırlama ve kı- sıtlama söz konusu değildir. Onların bu özgürlüğünün sebebi, Mecmua-i
gazeteleri yalnız kendi toplumlarına hitap etmektedirler, dolayısıyla, alan- ları gibi etkileri de sınırlıdır. Oysa Osmanlı gazeteleri bütün topluma hitap etmektedirler. Bu sebeple asıl önemli olan onların ne yazdıklarıdır: Velhasıl, milel-i mahkûmenin efkârı hiçbir vakit millet-i hakimenin- kine galib gelemez. Lâkin milel-i hakimenin efkârı buna kıyas olunamaz ve bu millete mahsus olan gazeteler hükümetin efkârından çıkamazlar ve çıkmamalıdırlar. Münif Efendi, hem bu milel-i mahkûme ve millet-i hakime ayırımına, hem de buradan yola çıkılarak varılan sonuca karşı çıkmıştır. Ancak, bu polemikten yine de azınlık gazetelerinin gerek dış gerekse iç politikaya yönelik daha açık ve özgür değerlendirmelerde bulunduğu gerçeği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır 47 .
Mecmua-yı Havadis’i 1855-1879 yılları arasında yayımlamış ve Panosyan’ın çıkardığı Manzûme-i Efkâr ve Tercüman-ı Efkâr gazetelerinin başmuharrirliğini yapmış olan Vartan Efendi (Paşa)’nin 48 , 1851 yılında Er- 47 Ruzname-i Cerîde-i Havadis ve Mecmua-i Havâdis arasındaki bu polemik ve ayrıntılı de- ğerlendirmeler için bkz. Ali Budak, Batılılaşma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanlı Aydını Münif Paşa, İstanbul 2004, s.164-167. 48 Asıl adı Hosvep Vartanian olan Vartan Paşa (1815-1879) Viyana’da öğrenim görmüş, Saray Tersanesi’nde ve Bahriye’de tercüman ve baştercüman olarak görev yapmış, Napolyon’un
339 Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK meni harfl eriyle Türkçe kaleme aldığı Akabi Hikâyesi batı menşeli bir edebî tür olan romanın Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde ilk kez denenme- sidir 49
eden eserde, Gregorian ve Katolik Ermeniler arasındaki çatışmalar ve dinsel fanatizm konuları derinlemesine işlenmiştir. Romanın, bu içeriğiyle devri- nin İstanbul Ermenilerinin hayatlarına tanıklık ettiği de söylenebilir. Akabi, acımasız kişiliğiyle esere yansıyan amcası tarafından büyütülmüş, annesini ancak ölüm döşeğindeyken tanımış bir genç kızdır. Akabi ve ailesi Osmanlı Ortodoks Ermenilerindendir. Genç kızın bir gezinti sırasında tanıdığı Hagop ise Katolik Ermenilere mensuptur. Her iki genç için de mezhep ayrılığı önemli bir sorun değilse de aileleri için durum farklıdır. Sonuçta Akabi ile Hagop, aşklarının önüne konulan engelleri aşamayacak trajik bir sona sürüklenecek- lerdir. Dünya edebiyatlarında tekrar tekrar ele alınmış bu eser konusuyla, ilk anda batı edebiyat geleneğinin ünlü örneği Romeo ve Juliet’i çağrıştırsa da, aslında, Kerem ile Aslı hikâyesine de hayli yakın durmaktadır. Akabi Hikâyesi’nde de, tıpkı Kerem ile Aslı hikâyesi’nde olduğu gibi, âşıkların önünde aşılmaz duvar olarak yükselen aileler arası düşmanlık dinî fark- lılıktan kaynaklanmıştır. Kerem, bir Ermeni keşişinin kızı olan Aslı’sının peşi sıra diyar diyar dolaşmış, tam ona kavuşunca da karşısına büyü engeli çıkmış, alev alev yanmıştır. Aslı da onun küllerinden tutuşmuştur. Böylece iki sevgilinin külleri birbirine karışmış, vuslat öteki dünyada mümkün ol- muştur. Akabi Hikâyesi’nde de âşıklar ölümden sonra birbirlerine kavuşur- lar. Sevgilisinden uzun süre haber alamayarak koyu bir ümitsizliğe kapılan Akabi, elinde bir zehir şişesiyle bir uçurumun kenarında durmaktadır. Ze- hiri içecek ve kendisini aşağıya atacaktır. Tam bu sırada Hagop da gelmiş, onu kurtarmak için koşmuş, ama yetişememiştir. Üzüntüsünden bir gün sonra da o ölmüştür. Roman, kilise ayrılığının neden olduğu acıları açık ve etkili bir dille ce- surca ortaya koyması kadar, ferdî aşka, onu yaşama ve sahip çıkma hakkına yaptığı kuvvetli vurgular da çarpıcıdır. Romanı yayına hazırlayan Tietze, bu yaklaşımı, Tanzimat devri ideolojisinin insanlar arası ilişkilere bir yan- sıması olarak görmektedir:
ti Hizmetinde Ermeniler 1453-1953, İstanbul 1953, s.173. Ayrıca bkz. Berberian, a.g.m., s.817. 49 Eser, 1991’de Andreas Tietze tarafından Latin alfabesiyle de yayımlanmıştır. Vartan Paşa, Aka- bi Hikâyesi: İlk Türkçe Roman (1851), Yayına Hazırlayan Andreas Tietze, Eren Yayıncılık, İs- tanbul 1991. 340 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Avrupa terbiyesi görmüş olan baş kahramanlar için ferdî aşk her şeyin üstünde semavî bir fenomendir, her insanın hakkı ve hayatın asıl manasıdır ki onun için ölümü de göze almak icabeder. Roman bu surette bir aşk hikâ- yesi bahanesiyle Tanzimat devrinin, kültür değişiminin, asrîleşmenin çok esaslı bir meselesini ortaya koymaktadır 50 . Romandaki Türkçe, Tiyatro oyuncularının bozuk telaffuzlarının kulağı tırmaladığı kadar göze batmasa da metin zaman zaman alışılamayan ifade- ler ve söyleyişler içermektedir. Ancak dili, daha sonra yazılmış romanlara, hatta bugüne göre bile oldukça sadedir. Fakat üslûp biraz karışıktır. Eserde hem, XIX. asrın ortalarında İstanbul’da konuşulan halk diline ait önemli ipuçlarına rastlanmakta, hem de yazı dilinin karmaşık edebî yapısına öze- nilmiş bazı örnekler görülebilmektedir. Fakat roman, her durumda, XIX. yüzyıl ortalarındaki İstanbul’un bütün fi zikî özelliklerini; âdetleri, eğlence- leri, tiyatroları, sayfi yeleri, kayıkları ve hatta yeni sefere başlamış şehir hat- tı vapurlarına varıncaya kadar, bütünüyle yansıtmayı başarmıştır. Özellikle, zamanın eviçi yaşantısı, zengin konakları, eşyaları, uşakları, hizmetçileri, ahçıları, beslemeleri; aynı şekilde yoksul evleri, giyim kuşamları, misafi rlik âdetleri en ince teferruatına kadar anlatılmıştır. Akabi Hikâyesi bu unsurla- rıyla, trajik bir aşk öyküsü olmanın çok ötesine geçmiş, Tanzimat devrinin batılı değerlere göre şekillenmiş yeni bir hayata geçişinden kesitler veren belgesel bir eser olmuştur 51 .
na rağmen, edebiyat çevrelerinde derin bir etkisi görülmemiştir. Kuşku- suz, bunun ilk sebebi Ermeni harfl eriyle basılmış, Türk okuyuculara değil Ermenilere yönelik yazılmış olmasıdır. Osmanlı Devleti’nde Ermeniler, uzunca bir süredir tuhaf bir yazı-dil açmazı içindedirler. Günlük hayatla- rında Türkçe konuşmakta, fakat Arap harfl erini öğrenmekte zorlandıkları için, Türkçe kitap ve gazeteleri okuyamamaktadırlar. Kendi okullarında Ermenice harfl eri öğrenmekte, fakat burada da dillerini öğrenmekte zor- lanmaktadırlar. Zira bu okullarda öğretilen dil, birçok kelimesini bilmedik- leri eski Ermenicedir ve bu dille günlük hayatı ifade etmek mümkün olma- maktadır. Bu yüzden Ermeniler, arkaik bir dili öğrenmektense Türkçe’yi tercih ede gelmişlerdir. 1850’li yıllarda onca gazete ve derginin Ermeni harfl eriyle Türkçe yayımlanmasının nedeni, işte böyle bir tarihî geçmişin ve tecrübenin tabii sonucudur. Vartan Efendi’nin Akabi Hikâyesi’ni Erme- 50 Andreas Tietze, Akabi Hikâyesi Önsözü, s.XII. 51 Akabi Hikâyesi’nin daha ayrıntılı değerlendirmesi için bkz. Akabi Hikâyesi Önsözü, s.IX- XXI.
341 Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK ni harfl eriyle Türkçe yazmasını da hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bi- çimde izah etmektedir. Fakat bu durumda da Vartan Efendi’nin eserini niçin sadece Ermeni okuyuculara yönelik olarak yazdığı sorusu akla gelmektedir. Eserin pekâ- la, küçük bir çabayla Türk harfl eriyle basılmış bir versiyonu da yayımlana- bilirdi. Tietze’ye göre, bunun sebebi, Ermeni nüfusun Avrupa dillerinden tercüme edilen kitaplardan daha fazla haberdar olmaları, roman denilen şeyin ne olduğunu daha iyi bilmeleridir. Hiç değilse, onlar, romanı gayri- ciddi bulmayacaklardır. Onun ne tarih ne de masal, ikisi arasında bir şey olduğunun ayırımına varmış, ondan nasıl faydalar çıkarılabileceğini kav- ramışlardır:
52 . Vartan Efendi’nin eserini sadece Ermenilere yönelik olarak yazmış olmasının gerçek sebebinin, Ermeni toplumu içinde giderek derinleşen Gregorian-Katolik ayrışmasına dikkat çekmek olduğu da düşünülebilir. Bu yaklaşım, devrin sosyal edebiyat anlayışına da, hem resmî hem özel hayatında pragmatik bir kişilik sergileyen Vartan Efendi’ye de uygundur. Bu görüşü destekler doğrultuda, Vartan Efendi, 1852’de yayımladığı mizahî Boşboğaz Bir Adem, Lafazanlık ile Husule Gelen Fenalıkların Muhtasar Ri- salesi adlı kısa romanında da mezhep çatışması konusuna başka bir açıdan değinmiştir 53 .
53 Turgut Kut, Vartan Paşa’nın bu iki eserinin yanı sıra Ermeni harfl i Türkçe telif romanların önemlileri arasında Hovannes Balıkçıyan’ın Karnik, Gülünya ve Dikran’ın Dehşetlu Vefat- leri, Hovsep Maruş’un Bir Sefi l Zevce, Viçen Tilkiyan’ın Gülünya Yahod Kendi Görünme- yerek Herkesi Gören Bir Kız adlı eserlerini zikretmiştir. Bkz. Turgut Kut, ‘“Ermeni Harfl i Türkçe Telif ve Tercüme Romanlar”, Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi-Tebliğler II, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, İstanbul 1985, s.195-214. 342 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER 2.3. Liberal Düşünceye Doğru Balyan ailesinden gelen bir dizi mimarbaşının İstanbul’da pek çok büyük yapıya vücut verdikleri XIX. yüzyılda, klâsik Türk mûsikîsi usûl ve üslûbunu benimsemiş, hatta kilise müziklerini buna göre değiştirmiş Ermeniler, büyük bestekârlar, kendi icadı olan notalarla birçok eseri kayda geçirmiş Hamparsum Limoncuyan gibi müzik adamları da yetiştirmişler- dir 54
Tiyatro, matbuat, roman, mimarî, müzik.... Şüphe yok ki, bunların her- biri birer yansıtma biçimidir. İster kişisel olsun ister toplumsal, duygular ve düşünceler bu dallarla dışa vurulur. Ancak duygular ve düşünceler, za- mana ve şartlara bağlıdır, sürekli farklılaşır. XIX. yüzyıl da çok dinamik bir yüzyıldır. Dışarıdan yeni yeni aktarmalarla sürekli çalkalanmış, tabiri caizse yeniden harmanlanmıştır ve hayat değiştikçe, onu algılayış ve ifade ediş biçimleri de değişmiştir. Böyle bir durumda, bir kültürden başka bir kültüre savrulmayı iyi anlayabilmek için, değişim-dönüşüm etkenleri di- yebileceğimiz, hayatı doğrudan etkileyen bilim ve teknikteki gelişmelerle bunlara bağlı olarak ortaya çıkan yeni siyasal ve ekonomik sistemleri, asla göz ardı etmemek gerekmektedir. Halka ancak böyle tamamlanabilecek- tir.
Modern Avrupaî iktisat teorileri konusunda Osmanlı Devleti’nde gö- rülen ilk çalışma J. B. Say’ın Catéchisme d’Économie Politique adlı ese- rinin tercümesidir 55 . İlm-i Tedbîr-i Menzil ismiyle 1852’de yayımlanan bu eserin altında da bir Osmanlı Ermenisinin, Encümen-i Dâniş üyesi Sahak Abro Efendi’nin imzası bulunmaktadır. Sahak Abro 56 , Adam Smith’in dok- trinini popülerleştiren 57 bu eserden üç yıl sonra da Mustafa Reşid Paşa’nın isteği üzerine Avrupa’da Meşhur Ministroların Terceme-i Hallerine Dair Risale 58 başlıklı bir eser kaleme almıştır. Eserde Mösyö Talleyrand, Prens Meternich, Lord Wellington, Kont Nesirod (Nesselrode) gibi Avrupa’nın ünlü devlet adamlarının özgeçmişleriyle yaşadıkları dönemin siyasal olay- 54 Nikoğos Ağa, Asdik Ağa, Tatyos Efendi, Türk Offenbachı diye anılagelmiş Dikran Çuha- cıyan, Bimen Şen, İstiklâl Marşı’nı armonize eden Edgar Manas ve diğer Ermeni bestekâr- larla ilgili ayrıntı için bkz. Yılmaz Öztuna, Büyük Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi I-II, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1990. 55 İlm-i Tedbîr-i Menzil, İstanbul 1268 (1852) 56 Voltaire’den bazı hikâyeler de çevirmiş olan Sahak Abro için bkz. Y. G. Çark, Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler, İstanbul 1953, s.130-132. 57 Şerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, İletişim Yayınları, İstanbul 1996, s.265. 58 İstanbul Takvimhane-i Amire, Şaban 1271 (Nisan-Mayıs 1855). 343 Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK ları konusunda bilgiler verilmiştir. Birçok batı kaynağından yararlanılarak hazırlanmış bir derleme niteliğindeki eserin amacı, fevâid-i mamûriyyet ve menafi -i medeniyyetin neşr ve tamîmine cüz’î ve küllî medâr olabilmek arzusu olarak açıklanmıştır 59 .
kültürünü yaymak için kendi aralarında kurdukları ilk cemiyettir 60 . Başka bir söyleyişle resmî ilk sivil bilimsel örgütlenmedir 61 . Tüzüğü ve üyeler listesiyle bir manifesto niteliğindeki kuruluş dilekçesinde, ha- reket noktası olarak, Avrupa milletlerinin uygarlık ve güçte en yüksek noktaya ulûm ve maarif-i nafi a ile ulaştıklarına dikkat çekilerek, bunla- rın tez zamanda Memalik-i Mahrûsa-i Şâhane’de de yaygınlaşması ge- reği gösterilmiştir. Esasen bu gerçeği, Saltanat da bilmekte ve gereken önlemleri almaktadır. Ancak, ülkedeki mevcut eğitim ve öğretim kurum ve araçları, bu amaç için henüz istenilen seviyede değildir. Bu durumu göz önünde tutan; gerek Avrupa’da gerekse ülkede iyi bir eğitim göre- rek yetişmiş bazı bendegân-i saltanat-ı seniyye, bir araya gelerek, Ce- miyet-i İlmiye-i Osmaniye unvanıyla bir cemiyet kurmuşlardır. Tek ar- zuları; fünûn ve maarif-i mukteziyenin Memalik-i Mahrûsa-i Şâhane’de mümkün mertebe yayılmasını sağlayarak, ülkeye olan şükran borçlarını ödemektir. Cemiyet, dinî meseleler ve politika dışında her türlü ulûm ve ma- arife dair kitap ve risale telif ve tercümesiyle uğraşacaktır. Cemiyet bu amaca ulaşmak için Mecmua-i Fünûn adında bir dergi çıkaracak, ayrıca belirli günlerde herkese açık dersler verilmesi gibi mümkün ve
masrafl arı üyeler tarafından her ay verilecek aidatlarla karşılanacak ve bütün bu faaliyetler Saltanat-ı Seniyye’nin halk eğitimi hakkındaki ça- 59 Abro, a.g.e., s.2. 60 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye ile ilgili ayrıntılı bir inceleme için bkz. Ali Budak, “Cemiyet- i İlmiye-i Osmaniye-Bir Sivil Eğitim Kurumu”, Sivil Toplum 2 (6-7), İstanbul 2004, s.103- 122. Ayrıca bkz. Ekmeleddin İhsanoğlu, “Modernleşme Süreci İçinde Osmanlı Devleti’nde İlmî ve Meslekî Cemiyetleşme Hareketlerine Genel Bir Bakış”, Osmanlı İlmî ve Meslekî Cemiyetleri, İstanbul 1987, s.197-220. 61 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’nin kuruluş arzuhali, 8 Şevval 1277/11 Nisan 1861 tarihinde, Petersburg Sefi ri Halil Bey (Paşa) tarafından Sadaret’e sunulmuştur. Bkz. Başbakanlık Ar- şivi (BOA), İrade Dahiliyye, Vesika No: 31671, Dolap No: 53. 344 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER lışmalarına uygun ve paralel seyredecektir 62 . Osmanlının ilk sivil eği- tim kurumu Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’nin kurucular listesindeki 33 daimi üyeden 9’unu Ermeniler oluşturmuştur. Meclis-i hazain memur- larından Karabet Efendi, ticaret tercümanlarından İstefan Efendi, Ter- cüme Odası’ndan Ohannes Efendi, tahrîrât-ı ecnebiyye kalemi müdürü Kirkor Efendi, tahrîrât-ı ecnebiyye odasından Markor Efendi, ticaret tercümanı Karabet Efendi, ticaret tercümanı İstefan Efendi’nin biraderi, Zaptiye müstantik-i evveli Manas Efendi. Bu isimlerden; Meclis-i ha- zain memurlarından Karabet Efendi Tahrîrât-ı Fransavî kâtibi, Ticaret tercümanlarından İstefan Efendi ise Sandık Emîni olarak 8 kişilik yöne- tim kuruluna girmişlerdir 63 .
da Ohannes ve Vahan 64 Efendiler çağdaş iktisat makaleleri kaleme al- mışlardır. Özellikle Sakızlı Ohannes Efendi (Paşa), imparatorluğa modern ekonomi teorilerini tanıtan ilk eser olan Say’ın Catéchisme d’Économie Politique’inin tercümesini 10 yıl önce yapmış olan mil- letdaşı Sahak Abro’nun açtığı yolu epeyce genişletmiştir. Daha sonra Mekteb-i Mülkiye’de hocalık yapacak olan Ohannes Efendi’nin Mec-
65 başlığı altında iki uzun yazısı ya- yımlanmıştır 66 . Sakızlı Ohannes, araştırmacılar tarafından liberal eko- nominin Türkiye’deki ilk savunucu olarak değerlendirilmektedir. Tev- fi k Çavdar’a göre, onun eserindeki temel düşünce; serbest piyasa ko- şullarının hiçbir engele çarpmadan gerçekleştirilmesi, ekonominin bu 62 Kuruluş dilekçesiyle birlikte 8 Şevval 1277 (11 Nisan 1861)’de Sadaret’e sunulmuş olan Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Nizamnamesi, bir yıl sonra çıkarılmaya başlanan Mecmua-i Fünûn’un ilk sayısında halka da ilân edilmiştir. Bkz. Mecmuâ-i Fünûn, No: 1, İstanbul Muharrem 1279/Haziran 1862, s.2-10. 63 Cemiyetin aza-yı müdaveme ve gayrimüdavemesini gösterir liste için bkz. BOA, İrade Dahiliyye, Belge No: 31671/3. 64 Üçüncü Ticaret Meclisi reisi Vahan Efendi, “Fevâid-i Şirket”, Mecmua-i Fünûn, Sayı 8, s.343-353. 65 Tanzimat devrinde henüz iktisat kelimesi kullanılmamaktadır. Batıda yaygın olarak kulla- nılan ekonomi-politik de tercih edilmemekte, Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği eserin- den ilhamla İlm-i Servet-i Milel yahut sadece İlm-i Servet terimi kullanılmaktadır. Nitekim Sakızlı Ohannes, Türkiye’de ders kitabı olarak okutulan ilk ekonomi kitabının adını da Me-
derslerini İlm-i Servet adı altında verecek, dersin notları yine aynı adla kitaplaştırılacaktır. Münif Paşa ve eserleriyle ilgili olarak bkz. Ali Budak, Batılılaşma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanlı Aydını Münif Paşa, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2004. 66 Mecmua-i Fünûn, Sayı 2, s.86-92, Sayı 6, s.243-249.
345 Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK koşulların gerektirdiği doğrultuda işlemesidir 67 . Ahmet Güner Sayar’a göre de Sakızlı Ohannes, ekonomik liberalizme verdiği merkezî ağırlık- la, gelecek kuşaklar için çok anlamlı, öncü bir rolün sahibi olmuştur 68 .
69 adlı
eserin de sahibidir. Onun, Mekteb-i Fünûn-ı Nefi se-i Şâhane (Güzel Sa- natlar Akademisi)’de okuttuğu estetik derslerinin notlarının biraraya geti- rilmesiyle oluşmuş olan bu eserinin de, münhasıran estetikle ilgili olarak yayımlanmış ilk müstakil kitap olduğu ileri sürülmektedir 70 . Download 3.23 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling