Hazirlayanlar
Download 3.23 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Açık Artırmadaki Ruhlar (Auctions of Souls) 5
- Musa Dağ’da Kırk Gün (The Forty Days of Musa Dagh) 11
- Son Karakol (The Last Outpost) 15
- Hasret (Karot) 18
- Anne (Mayrig) 19
Giriş Yönetime olan bağlılıklarına nazire yaparcasına devletin millet-i sâ- dıka olarak nitelendirdiği ve diğer etnik unsurlara nazaran iltimas ettiği Osmanlı Ermenileri ile İmparatorluğu var eden etnik unsurlar, sanatın da katkısıyla yüzyıllarca bir arada yaşamayı başarmışlardır. Mimarîden müzi- ğe Türkiye’nin her yerinde bunu görmek, hissetmek mümkündür. Anadolu dünya tarihinde çok kültürlülüğün nasıl yürüdüğünü göste- ren nadir örneklerden biridir. Bundan dolayı da Anadolu kültürler mozaiği olarak nitelendirilmiştir. Mozaik metaforu Anadolu kültürünü açıklama- da yetersizdir. Çünkü mozaik, akışkan değildir. Dolayısıyla kültürlerin birbirlerine karışmasını anlatmakta yetersizdir. Birbirlerine karışamayan kültürler de ortak bir kültür yaratamaz. Bundan dolayı Anadolu kültürünü tarif edecek en güzel metafor ebrudur. Bu coğrafyadaki kültürler aynı ebru sanatında olduğu gibi akışkan özelliklerinden dolayı birbirlerine karışarak Anadolu kültürünü oluşturmuştur. Bu ortak kültür içinde birbirinden fark- lı milletlerin bu topraklar üzerinde birlikte yaşamasını mümkün kılan en önemli unsurlardan biri de yarattıkları sanat olmuştur. Bundan dolayı da dilimize pelesenk olmuş şarkı ve türkülerin etnik kaynağını sorgulamaz ve önemsemeyiz. Sadece haz alarak söyleriz. Sanat, ulusları birbirlerine yaklaştırıp ortak değerler üretmelerine kat- kı sağladığı gibi siyasî müdahale ve yönlendirmeler ile ulusları karşı kar- şıya getirebilir ve kültürel anlamda da erozyona uğratabilir. Dolayısıyla 406 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER burada üzerinde durulması gereken asıl nokta sanatın nasıl yapıldığından çok niçin yapıldığıdır. Şunu da unutmamak gerekir ki sanatla siyasî araç- ları kullanarak mücadele etmek mümkün değildir. Bir sinema fi lmine arşiv belgeleriyle karşılık vermek de etkili bir yöntem sayılmaz. Çünkü sanatın özel ve inandırıcı bir dili vardır. Osmanlıda Türkler ve Ermenilerin sanatın, minyatür, mimarî, edebiyat ve müzik dallarında verdiği eserler, iki toplumun kaynaşması ve yaratılan ortak değerler çerçevesinde ortak yaşama sanatının oluşmasında etkili bir rol oynamıştır. Ancak sanat dalları içerisinde 7. Sanat adıyla nitelendirilen sinemanın ortak yaşama sanatının bozulmasında ve iki ulusun karşı karşı- ya gelmesindeki rolü oldukça büyüktür. Ancak sinema sanatının buradaki talihsizliği kuşkusuz Ermeni Sorunu’nun başlamasından hemen sonra 28 Aralık 1895 tarihinde ortaya çıkmasıdır. Sinemanın, ortaya çıktığı tarihten itibaren görsel, işitsel ve kurgusal yapısının kitleler üzerindeki yönlendirici etkisi bu sanatın bir düşünceyi, öğretiyi, ideolojiyi ve inancı yayma, benimsetme ve kamuoyunu oluştur- mada etkili bir araç olmasına yol açmıştır. Sinemanın kendi yapısından kaynaklanan bu özellikleri bu sanatın XX. yüzyılın başlarından itibaren devletler nezdinde önemsenip kurumsal hale getirilmesini sağlamıştır. Sinema tarihinde bir devletin milletine ya da bir milletin diğer millet- lere karşı yaptığı birçok siyasî propaganda fi lmleri yer almaktadır. Sine- manın bu özelliğini fark eden II. Abdülhamit bile 29 Mart 1903 tarihinde yayımlanan sinema nizamnamesinde hak sahipleri devletin resmî ve büyük
1 . Lenin, sinema bizce sanatların en önemlisidir sözüyle sinemanın bu özelliğine dikkat çekmiş- tir. Ayrıca Lenin dönemi Sovyet sineması özellikle Ekim Devrimi üzerinde durmuş ve devlet tarafından bu konu hakkında fi lmler 2 yaptırılarak devrim ruhunun daima yaşatılması amaçlanmıştır 3 . Her iki toplumun sinema dışındaki diğer sanat dallarında görülen bir- likteliği ve yarattıkları ortak değerler, sinema sanatına aynı oranda yansı- 1 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), PRK. AZJ, Belge No: 46/16, 29 Zilhicce 1320. 2 Potemkin Zırhlısı/Ekim 3 Ali Özuyar, Babıâli’de Sinema, İstanbul 2004, s.109.
407 Ali ÖZUYAR mamıştır. Sinema sanatı özellikle de Diaspora Ermenileri tarafından Türk- ler aleyhine propaganda amaçlı kullanılmıştır. Bu propaganda da İttihat ve Terakki hükümetinin çıkarmaya mecbur bırakıldığı Tehcir Kanunu konu edilmiş ve Batı kamuoyunun dikkati çekilerek Türklere soykırım suçunu işledikleri kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Ermeni grupların sanat ve sine- mayı siyasî bir araç olarak görmeleri Türk-Ermeni ilişkilerine büyük zarar vermiştir. Yapılan fi lmlerin tamamı tek tarafl ı, karşı tarafın görüşlerini sor- gulamaksızın bir ulusu toptan suçlayıcı nitelikte nefret fi lmleridir. Ayrıca bu fi lmlerdeki nefret öğesi de oldukça ilginçtir. Ermeniler 1915 olayla- rından dolayı Türklerden nefret ettikleri gibi Türklerin de kendilerinden nefret ettiklerine inanmaktadırlar. Osmanlının son yıllarından başlayarak günümüze kadar geçen süreçte yapılan tüm sinema fi lmlerinde de önce- si gösterilmeyen Ermeni Tehciri konu edilmiştir. Bu konuda yapılan ilk sinema fi lmi 1919 yılında Amerika’daki Diaspora Ermenileri tarafından yaptırılmıştır 4 . Açık Artırmadaki Ruhlar (Auctions of Souls) 5 Çarmıha Gerilen Ermenistan ve Açık Artırmadaki Ruhlar adıyla bi- linen bu ilk fi lm ile de Amerika ve Avrupa kamuoyu beyaz perdede ilk kez Ermeniler tarafından kan dökücü ve barbar olarak nitelendirilen Türk suretleriyle tanıştı. Film, Aurora Mardigaian adlı bir Ermeni kızının M. I. Gates tarafın- dan Tecavüze Uğramış Ermenistan: Büyük Katliamdan Kurtulan Hıristi- yan Kızı Aurora Mardiganian adıyla kaleme alınan anı kitabından fi lme aktarıldı. Diaspora Ermenileri, fi lmin gerçekçiliğini artırmak için de döne- min Osmanlıdaki eski ABD büyükelçisi Henry Morgenthau’yu yardımcı bir rol ile fi lme dâhil ettiler. 1915 olaylarının konu edildiği fi lmde İttihat ve Terakki hükümeti, Ermenileri Ruslarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle suçlar ve göç ettirme kararı alır. Göç esnasında birçok Ermeni, kadın-çocuk ayrımı yapılmaksı- zın, Türkler tarafından katledilir. Bu olaylar yaşanırken Harput’ta yaşayan 4 Özuyar, a.g.e., s.116. 5 Açık Artırmadaki Ruhlar (Auctions of Souls), Yönetmen: Oscar Apfel, Senaryo: B.L Gates’in “Ravished Armenia, the Story of Aurora Mardiganian, the Christian Girl Who Lived Through the Great Massacre” adlı kitabından Frederic Chaplin, Oyuncular: Auro- ra Mardiganian (kendisi), Irving Cummings (Adranik), Anna Q. Nilsson (Edith Graham), Henry Morganthau (kendisi), Siyah-beyaz, sesiz, Yapım: Selig Studios, ABD/1919, 73 dk. 408 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER varlıklı bir Ermeni ailesinin kızı Aurora Mardigaian’ın, valinin evlenme teklifi ni reddetmesi üzerine ailesi katledilir. Mardigaian bir İngiliz mis- yonuna sığınır. Türklerin İngiliz misyonunu basmaları üzerine buradan kaçar. Kürtler tarafından yakalanır, tecavüze uğrar ve bir hareme satılır. Haremden kaçmaya çalışması üzerine esir pazarında satışa çıkarılır. Daha sonra Türkler tarafından yakalanıp tecavüze uğrar. Türkler onun kaçma- sını engellemek için ona bir manastırdaki çarmıha gerilmiş birçok çıplak Ermeni kızını göstererek gözdağı verirler. Sonuçta Aurora, Türklerin elin- den kurtulmayı başarır ve Amerikan misyonuna sığınır. Aurora, misyonun da yardımıyla katledilen halkı için yardım kampanyası başlatmak üzere Amerika’ya gider. Finansmanı, Ermenilere ve Suriyelilere Amerikan Yardım Komi- tesi (American Committee for Armenian and Syrian Relief) tarafından sağlanan ve Seling Stüdyosu’na yaptırılan bu fi lm önce ABD’de ardından da Avrupa’da gösterime girdi. Dağıtımcılığı Associated First National Pictures’in yaptığı fi lmin biletleri Amerika’da 10 dolardan satıldı. Elde edilen hasılat Yakındoğu’ya Yardım Komitesi (Committee for the Relief of
dergisinden Amerikalı sinema tarihçisi Lewis Jacobs şu değerlendirmeyi yaptı: …O zamanlar tüm ülkede (ABD) Ermenilere yardım edin diye fer-
6 . Film Amerika’da olduğu gibi Avrupa’da da büyük bir ilgi gördü. Özellikle de İsviçre’de. Filmin gösterimi o dönemin Osmanlı Bern mas- lahatgüzarı Münir Süreyya Bey tarafından engellenmeye çalışıldı. Ancak İsviçre hükümeti kendisine gönderdiği cevapta İsviçre’nin tarafsızlığına aykırı olmadığı taktirde bu gibi nümayişlerin, propagandaları yasaklama gücüne sahip olmadığını belirtilerek, bir gerçeği göstermek için yapılmış ve vaka mahallinde çekilmiş olan bir fi lmin gösterilmesine engel olmanın İsviçre’de kabil olamayacağı öne sürülüyordu 7 . Münir Süreyya Bey, İs- viçre hükümetinin kendisine verdiği bu cevaptan sonra Osmanlı Hariciye Nezareti’ne gönderdiği 12 Ekim 1920 tarihli yazısında İsviçre hükümeti- nin bu tavrını şöyle açıklar: İsviçrelilere dokunmayacak şeylerde hükümet 6 Giovanni Scognamillo, Batı Sinemasında Türkiye ve Türkler, 1996, s.23-24. 7 BOA, HR. SYS., Belge No: 2886/27, 11 Ekim 1920.
409 Ali ÖZUYAR genellikle bir şey yapmaz veya yapamaz. Zira Türkler aleyhinde icra edi- lecek böyle bir fi lmin gösterimini gerçekten yasaklasa kendi tebaasından birçok halkı kırmış olur. Çünkü Ermeniler ve Rumlar senelerden beri para ve dil dökerek, propaganda yaparak Türklerin, Türk hükümetinin aleyhine şiddetli bir cerayan hasıl etmişlerdir 8 . Filmin çekim ve gösterimi için 1919 yılının belirlenmesinin ardında ise önemli bir siyasal amaç yatıyordu. Bu dönemde Ermeni komiteleri, ABD yönetimine Ermenistan’ı kendi mandaterliğine alması için baskı yapıyordu. Bu amaçla da 1919’da Vahan Kardaşyan ve James W. Gerard tarafından Ermenistan Bağımsızlığı İçin Amerikan Komitesi -American
9 . Komitenin amacı 28 Mayıs 1918’de merkezi Erivan’da kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin sınırlarına Kafkasya’nın bir parçasını, Doğu Anadolu’yu ve Çukurova’yı, ABD’nin yardımlarıyla dâhil etmekti.
paganda amacıyla yapılan ya da yaptırılan ilk sinema fi lmiydi. Ardından günümüze kadar geçen süreç içerisinde Musa Dağ’da Kırk Gün (The Forty
10 , Son Karakol (The Last Outpost - 1935), Hasret (Karot - 1990), Anne (Mayring - 1991) ve Ağrı (Ararat - 2002) adlı sinema fi lmleri yapıldı. Musa Dağ’da Kırk Gün (The Forty Days of Musa Dagh) 11 Çarmıha Gerilen Ermenistan fi lminden sonra Ermeni Diasporası tara- fından yaptırılmaya çalışılan bir diğer fi lm ise Musa Dağ’da 40 Gün’dür. Ermeni davasının en büyük savunucularından biri olan Avusturyalı yazar Franz Werfel’in romanından aynı adla 1935’te sinemaya uyarlanmaya ça- lışıldı. Yapımcılığını Metro-Goldwyn Mayer’in üstlendiği bu fi lmin çe- kimleri aynı yıl içinde Türk hükümeti ve Washington büyükelçisi Münir 8 BOA, HR. SYS., a.g.b. 9 Ercüment Kuran, Türk
İslâm Kültürüne Dair, Ankara 2000, s.69. 10 1935’te çekilmesi planlanan bu fi lm, Türk hükümetinin diplomatik çabaları tarafından pro- je aşamasındayken 1982’ye kadar engellendi. 11 Musa Dağ’da 40 Gün (40 Days of Musa Dagh), Yönetmen: Sarky Mouradian, Senaryo: Franz Werfel’in romanından Alex Hokabian, Oyuncular: Kadir Bedi (Gabriel Bagradian), Ronnie Carol (Juliet), Maurice Sherbanee (The Governer), Michael Constantine (Talat Paşa), Yapımcı: John Kurkjian, ABD/1982, 143 dk.
410 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Ertegün’ün çabalarıyla durduruldu 12 . Çekimleri durdurulan bu fi lm Erme- niler ve onlara destek veren kurumlarca sürekli gündemde tutuldu. Ancak 47 yıl aradan sonra 1982’de sessiz sedasız Amerika’da çekilebildi. Yüksek öğrenimini Sorbon’da tamamlayan ve kendisini arkeoloji ve sanat tarihine adayan Gabriel, İstanbul’un zengin Ermeni ailelerinden Bagratyanlar’ın oğludur. 23 yıldır Paris’te yaşamakta olan Gabriel’in ha- yatı İstanbul’daki ağabeyi Avedis’ten gelen bir mektup ile değişir. Avedis, mektubunda hasta olduğunu belirterek kardeşi Gabriel’den İstanbul’daki ithalât şirketlerinin başına geçmesini istemektedir. Ağabeyinin bu iste- ği üzerine Gabriel, Fransız asıllı eşi Juliette ve oğlu Stephan ile birlikte İstanbul’a gelir. Ağabeyi Avedis ise onlar geldiğinde son günlerini geçir- mek için Beyrut’a gitmiştir. İstanbul’un sıcağına dayanamayan Gabriel, şirketteki işleri yoluna koyduktan sonra ailesi ile birlikte Antakya’nın Yoğunoluk beldesindeki dedesinden kalma köşke gider. Bu arada Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Gabriel, zamanında gönüllü olarak Balkan Savaşı’na katılmış ve Osmanlı ordusundan subay rütbesiyle terhis olmuştur. Asker kaçağı durumuna düşmek istemeyen Gabriel, Halep’teki ihti- yaç dairesine teslim olmak ister, ancak Ermeni asıllı olduğu için askere alınmaz. Bu arada Ermenilerin savaş sırasında İttihatçılar tarafından yok edileceğine dair Ermeni çevrelerinde çeşitli söylentiler dolaşmaktadır. Çok geçmeden Ermenilerin korktuğu şey gerçekleşir. İttihat ve Terakki hükü- meti Mayıs 1915’te Tehcir Kanunu’nu çıkarır. Kanuna göre Ermenilerin tamamı Suriye ve Mezopotamya’ya zorunlu olarak göç ettirileceklerdir. Kanun, Haziran 1919’da uygulamaya konulur. Olumsuz iklim koşullarında yaya olarak gerçekleştirilen göç esnasında salgın hastalıklar, Kürt ve Türk çetelerin intikam ve yağma amaçlı saldırıları sonucunda binlerce Ermeni yaşamını yitirir. Gabriel, ailesini ve köylüleri tehcirden korumak amacıyla bölgedeki yedi Ermeni köyünün önde gelenleriyle bir toplantı yapar. Top- lantıda Yoğunoluk Ermenilerinin Musa Dağ’a çıkıp Türklere karşı direnme kararı alınır. Bu kararın uygulamaya konulmasıyla da Musa Dağ’da 40 gün sürecek olan direniş başlar. Yapımcılığını John Kurkjian, yönetmenliğini Sarky Mouradian’ın yaptığı 141 dakikalık bu fi lm Ermeni iddialarını dile getiren en önemli fi lmlerden biridir. Filmin afi şlerinde Yirminci yüzyılın ilk katliamı”; tanı- 12 Bkz. Kuran, a.g.e., s.71; Hükümet Filme Mani Olmak İçin Tedbir Aldı, Cumhuriyet, 4 Eylül 1935. 411 Ali ÖZUYAR tımlarında ise Ermenilerin Türkler tarafından soykırıma uğratıldıkları ve işkenceye maruz kaldıkları anlatılmaktadır. Filmde Türk askerlerinin iş- kenceyi severek gerçekleştirdikleri işlenmekte ve Türkler en büyük düş- man olarak gösterilmektedir. Ararat fi lminin yönetmeni Atom Egoyan tarafından korkunç, çok bas-
13 . Egoyan’ın eleştirisi fi lmde anlatılan öykü değil öykünün nasıl anlatıldığına dairdi. Ermenilerin nite- lik olarak çok ilkel bir düzeyde basmakalıp, kör parmağım gözüne misali fi lmler yaptığını belirten Egoyan, kendi fi lmi olan Ararat’ta da bu durumu aşarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını belirtir 14 .
Egoyan’ın itirazı sadece çekilen fi lmlerinin sinema estetiğinden yoksun oluşunadır. Son Karakol (The Last Outpost) 15 Franz Werfel’in Musa Dağ’da Kırk Gün adlı romanı 1935 yılında Metro-Goldwyn Mayer’in ve Amerika’daki Ermenilerin tüm çabalarına rağmen çekilmedi. Ancak fi lmin çekilememesi Franz Werfel’in romanını ve Ermeni tehcirini Amerika’da popüler bir hale getirdi 16 . Metro-Goldwyn Mayer’den sonra Hollywood’un bir diğer büyük yapım şirketi Paramount da bu olaya ilgi gösterdi. Yazar F. Briten Austin’in aşk, kıskançlık ve in- tikam konularını Birinci Dünya Savaşı atmosferinde harmanladığı Son
17 . Tamamen ticarî bir Hollywood yapımı olan fi lmde Ermeni tehciri popüler olduğu için fon ola- rak kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz subayı olan Andrews, Musul civarında Kürtler tarafından esir alınır. Arap şeyhi kıyafetleriyle bir Kürt aşiretinin başına geçmiş olan İngiliz ajanı Stevenson, Andrews’in İngiliz olduğunu anlayınca onu esaretten kurtarır. Stevenson’ın asıl görevi ise Türklerin zulmüne uğrayan bir Ermeni kafi lesini kaçırıp Mısır’daki İngi- 13 Ayşegül Koç, Atom Egoyan ile Söyleşi – İnkârın Ruhu Nasıl Etkilediğine Dair, Altyazı Sinema Dergisi, Mayıs 2003. 14 Aynı röportaj. 15 Son Karakol (The Last Outpost), Yönetmen: Charles Barton and Louis J. Gasnier, Senaryo: F. Britten Austin’in romanından Charles Brackett, Oyuncular: Cary Crant (Michael And- rews), Claude Rains (John Stevenson), Gertrude Michael (Rosemary Haydon), Kathleen Burke (Ilya), Cary Grant (Michael Andrews), Claude Rains (John Stevenson), Gertrude Michael, Yapımcı: E. Lloyd Sheldon, Yapım: ABD/1935, 72 dk. 16 Gene Türk Düşmanlığı, Cumhuriyet, 5 Eylül 1935. Aynı gazetenin 6-7 ve 10 Eylül 1935 tarihli nüshaları. 17 Holivut Sinema Dergisi, Sayı 26-38-50 ve 53. 412 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER lizlere sağ salim teslim etmektir. Kafi le planlandığı gibi Stevenson tara- fından kaçırılarak Mısır’a götürülür. Böylece göç yollarındaki Ermeniler Türklerin zulmünden kurtulur. Filmin ikinci yarısında ise Stevenson’ın eşi Rosemary’e âşık olan Andrews ile bu üçlü arasında yaşananlar anlatılır. Hasret (Karot) 18 Son Karakol (The Last Outpost) fi lminden sonra yapılan yakın tarihli bir diğer fi lm de Hasret (The Yearning, Karot)’tir. Filmde Türk vahşetinden korunmak için Rusya’ya kaçan Arakel Aloyan’ın vatan hasreti anlatılır. 1990 Ermenistan yapımı olan 137 dakikalık bu sinema fi lminde de Türkler diğer fi lmlerde olduğu gibi yine tecavüz düşkünü, barbar insanlar olarak gösterilir. Yönetmenliğini Frunze Dovlatyan’ın yaptığı Hasret, konusu, kurgusu ve anlatımıyla tipik bir propaganda fi lmidir. Filmin ilk bölümle- rinde Ermeni köyünün yakılışı, kadın-çocuk ayrımı yapılmadan Ermenile- rini öldürülmesi çarpıcı bir şekilde gösterilerek Türk vahşeti özenle işlenir. Tanıtımlarında Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış bir milletin trajedisi ifadeleri kullanılan fi lmde Türkiye topraklarının Batı Ermenistan olduğu ısrarla vurgulanmaktadır Filmde Arakel Aloyan’ın yaşadığı köy Türkler tarafından yakılmış ve köydeki tüm kadınlara tecavüz edilmiştir. Türk vahşetinden korunmak is- teyen Aloyan istemeyerek de olsa köyünü terk ederek Sovyetler Birliği’ne kaçar. Ancak yıllar geçmesine rağmen yaşadıklarını ve köyünü bir türlü unutamaz. Amacı ailesinden geriye kalan mezarları ziyaret edebilmek ve evlilik töreninin gerçekleştirildiği kiliseden geriye kalan duvarları öpebil- mektir. İçindeki hasret duygularını engelleyemeyen Aloyan tamamen in- sanî duygular ile Sovyet sınırını geçer. Ancak Sovyet hükümeti bu çabayı bir casusluk girişimi olarak görür ve olaylar bu örgü üzerine gelişir.
Diaspora Ermenilerinde görülen ilginç bir özellik de kökenlerine olan borçlarını ödeme kaygısıdır. Bu kaygı Atom Egoyan’ın Ağrı ve Henri 18 Hasret (Karot), Yönetmen: Frunze Dovlatyan, Senaryo: Hrachya Kochar’ın romanından Ruben Ovsepyan Oyuncular: Rafel Akoyan (Arakel), Galya Novents (Sanam), Ashot Me- likdzhanyan, Aram (as Ashot Melikjanyan), H. Kartashyan (Hasmik), Yapım: Armenfi lm Studios, Sovyetler Birliği/1990, 136 dk.. 19 Anne (Mayrig), Yönetmen: Henri Verneuil, Senaryo: Henri Verneuil, Oyuncular: Claudia Cardiale, Araxi (Mayrig), Omar Sharif (Hagop), Isabelle Sadoyan (Anna), Cedric Doucet
413 Ali ÖZUYAR Verneuil’un Anne fi lmlerinde her iki yönetmenin söylemlerinde rahatlıkla görülür. Her iki yönetmen de kökenlerine karşı olan vefa borçlarını öde- mek için 1915 olaylarını, öncesini göstermeyerek beyaz perdeye taşıdılar. Jean Gabin, Jean-Paul Belmondo, Alain Delon gibi Fransız sinema- sının önde gelen oyuncularıyla birçok fi lm çeken Verneuil, fi lmin basın bülteninde bu fi lmi çekmekteki amacını şöyle açıklamaktadır: Türklerin 1915’te Ermenilere yaptıkları, tarihin en büyük soykırımlarından biridir. Ben bu acıyla 65 yıl yaşadım. Kimseyle bir davam yok! Bu fi lmi yapmak, ait olduğum insan topluluğuna karşı boynumun borcuydu. Tarihte bütün ülkelerin karanlık sayfaları var, Almanların var, Fransızların var. Ama on- lar hatalarını kabul ediyorlar, Türkler etmiyor. Büyük millet olmak, tarihin sorumluluğunu kabul etmekten geçer. Benim bütün istediğim de Türklerin bunu yaptıklarını kabul etmeleri. Evet yaptık, hata yaptık desinler ve öteki- ler gibi diz çöküp Arabistan çöllerindeki mezarlardan özür dilesinler 20 . 11 Ocak 2002 tarihinde Paris’te vefat eden ve asıl adı Ashot Malakian olan yönetmen Verneuil, Anne fi lmini 1985’te yazdığı kendi yaşam öy- küsünden sinemaya uyarladı. Filmde tehcir esnasında Anadolu’dan kaçan Marsilya’ya göç eden bir Ermeni ailesinin -ki bu yönetmenin kendi aile- sidir- Fransız toplumunda yer edinmeye çalışan oğulları Azat Zakaryan’ın öyküsü anlatılmak istense de Osmanlı ordusuna bağlı Türk ve Kürt asker- lerinin çölde yürüyen Ermeni göçerlere saldırarak onları kılıçtan geçirme- sini gösteren sahneler de yer almaktadır. Dünyanın birçok şehrinde Fransızca olarak ve İngilizce alt yazıyla gösterilen 1991 yılı yapımı bu fi lmde de Türkler yine gözü kan bürümüş
Download 3.23 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling