Hazirlayanlar


Download 3.23 Mb.
Pdf ko'rish
bet30/42
Sana17.10.2017
Hajmi3.23 Mb.
#18083
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   42

Giriş

Yönetime olan bağlılıklarına nazire yaparcasına devletin millet-i sâ-



dıka  olarak nitelendirdiği ve diğer etnik unsurlara nazaran iltimas ettiği 

Osmanlı Ermenileri ile İmparatorluğu var eden etnik unsurlar, sanatın da 

katkısıyla yüzyıllarca bir arada yaşamayı başarmışlardır. Mimarîden müzi-

ğe Türkiye’nin her yerinde bunu görmek, hissetmek mümkündür. 

Anadolu dünya tarihinde çok kültürlülüğün nasıl yürüdüğünü göste-

ren nadir örneklerden biridir. Bundan dolayı da Anadolu kültürler mozaiği 

olarak nitelendirilmiştir. Mozaik metaforu Anadolu kültürünü açıklama-

da yetersizdir. Çünkü mozaik, akışkan değildir. Dolayısıyla kültürlerin 

birbirlerine karışmasını anlatmakta yetersizdir. Birbirlerine karışamayan 

kültürler de ortak bir kültür yaratamaz. Bundan dolayı Anadolu kültürünü 

tarif edecek en güzel metafor ebrudur. Bu coğrafyadaki kültürler aynı ebru 

sanatında olduğu gibi akışkan özelliklerinden dolayı birbirlerine karışarak 



Anadolu kültürünü oluşturmuştur. Bu ortak kültür içinde birbirinden fark-

lı milletlerin bu topraklar üzerinde birlikte yaşamasını mümkün kılan en 

önemli unsurlardan biri de yarattıkları sanat olmuştur. Bundan dolayı da 

dilimize pelesenk olmuş şarkı ve türkülerin etnik kaynağını sorgulamaz ve 

önemsemeyiz. Sadece haz alarak söyleriz.

Sanat, ulusları birbirlerine yaklaştırıp ortak değerler üretmelerine kat-

kı sağladığı gibi siyasî müdahale ve yönlendirmeler ile ulusları karşı kar-

şıya getirebilir ve kültürel anlamda da erozyona uğratabilir. Dolayısıyla 



406

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

burada üzerinde durulması gereken asıl nokta sanatın nasıl yapıldığından 

çok niçin yapıldığıdır. Şunu da unutmamak gerekir ki sanatla siyasî araç-

ları kullanarak mücadele etmek mümkün değildir. Bir sinema fi lmine arşiv 

belgeleriyle karşılık vermek de etkili bir yöntem sayılmaz. Çünkü sanatın 

özel ve inandırıcı bir dili vardır.

Osmanlıda Türkler ve Ermenilerin sanatın, minyatür, mimarî, edebiyat 

ve müzik dallarında verdiği eserler, iki toplumun kaynaşması ve yaratılan 

ortak değerler çerçevesinde ortak yaşama sanatının oluşmasında etkili bir 

rol oynamıştır. Ancak sanat dalları içerisinde 7. Sanat adıyla nitelendirilen 

sinemanın ortak yaşama sanatının bozulmasında ve iki ulusun karşı karşı-

ya gelmesindeki rolü oldukça büyüktür. Ancak sinema sanatının buradaki 

talihsizliği kuşkusuz Ermeni Sorunu’nun başlamasından hemen sonra 28 

Aralık 1895 tarihinde ortaya çıkmasıdır.

Sinemanın, ortaya çıktığı tarihten itibaren görsel, işitsel ve kurgusal 

yapısının kitleler üzerindeki yönlendirici etkisi bu sanatın bir düşünceyi, 

öğretiyi, ideolojiyi ve inancı yayma, benimsetme ve kamuoyunu oluştur-

mada etkili bir araç olmasına yol açmıştır. Sinemanın kendi yapısından 

kaynaklanan bu özellikleri bu sanatın XX. yüzyılın başlarından itibaren 

devletler nezdinde önemsenip kurumsal hale getirilmesini sağlamıştır. 

Sinema tarihinde bir devletin milletine ya da bir milletin diğer millet-

lere karşı yaptığı birçok siyasî propaganda fi lmleri yer almaktadır. Sine-

manın bu özelliğini fark eden II. Abdülhamit bile 29 Mart 1903 tarihinde 

yayımlanan sinema nizamnamesinde hak sahipleri devletin resmî ve büyük 

binaları ile büyük abideleri, ekonomik gelişmeleri ve askerî birlikleri gös-

teren resimleri memleketin köylerine varıncaya kadar bütün noktalarında 

halka ücret karşılığında göstererek halkın Padişahın bütün tebaası hakkın-

daki lütufl arını, şevket ve gücünü anlamalarını sağlayarak; bağlılıklarını 

artırmaya çalışacaklardı. hükmünü şart koşmuştur

1

.



 

Lenin, sinema bizce 



sanatların en önemlisidir sözüyle sinemanın bu özelliğine dikkat çekmiş-

tir. Ayrıca Lenin dönemi Sovyet sineması özellikle Ekim Devrimi üzerinde 

durmuş ve devlet tarafından bu konu hakkında fi lmler

2

 yaptırılarak devrim 



ruhunun daima yaşatılması amaçlanmıştır

3

.



 

Her iki toplumun sinema dışındaki diğer sanat dallarında görülen bir-

likteliği ve yarattıkları ortak değerler, sinema sanatına aynı oranda yansı-

1 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), PRK. AZJ, Belge No: 46/16, 29 Zilhicce 1320.

2 Potemkin 

Zırhlısı/Ekim

3  Ali Özuyar, Babıâli’de Sinema, İstanbul 2004, s.109.


407

Ali ÖZUYAR

mamıştır. Sinema sanatı özellikle de Diaspora Ermenileri tarafından Türk-

ler aleyhine propaganda amaçlı kullanılmıştır. Bu propaganda da İttihat ve 

Terakki hükümetinin çıkarmaya mecbur bırakıldığı Tehcir Kanunu konu 

edilmiş ve Batı kamuoyunun dikkati çekilerek Türklere soykırım suçunu 

işledikleri kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Ermeni grupların sanat ve sine-

mayı siyasî bir araç olarak görmeleri Türk-Ermeni ilişkilerine büyük zarar 

vermiştir. Yapılan fi lmlerin tamamı tek tarafl ı, karşı tarafın görüşlerini sor-

gulamaksızın bir ulusu toptan suçlayıcı nitelikte nefret fi lmleridir. Ayrıca 

bu  fi lmlerdeki nefret öğesi de oldukça ilginçtir. Ermeniler 1915 olayla-

rından dolayı Türklerden nefret ettikleri gibi Türklerin de kendilerinden 

nefret ettiklerine inanmaktadırlar. Osmanlının son yıllarından başlayarak 

günümüze kadar geçen süreçte yapılan tüm sinema fi lmlerinde de önce-

si gösterilmeyen Ermeni Tehciri konu edilmiştir. Bu konuda yapılan ilk 

sinema  fi lmi 1919 yılında Amerika’daki Diaspora Ermenileri tarafından 

yaptırılmıştır

4



Açık Artırmadaki Ruhlar (Auctions of Souls)

5

Çarmıha Gerilen Ermenistan ve Açık Artırmadaki Ruhlar adıyla bi-

linen bu ilk fi lm ile de Amerika ve Avrupa kamuoyu beyaz perdede ilk 

kez Ermeniler tarafından kan dökücü ve barbar olarak nitelendirilen Türk 

suretleriyle tanıştı. 

Film, Aurora Mardigaian adlı bir Ermeni kızının M. I. Gates tarafın-

dan Tecavüze Uğramış Ermenistan: Büyük Katliamdan Kurtulan Hıristi-



yan Kızı Aurora Mardiganian adıyla kaleme alınan anı kitabından fi lme 

aktarıldı. Diaspora Ermenileri, fi lmin gerçekçiliğini artırmak için de döne-

min Osmanlıdaki eski ABD büyükelçisi Henry Morgenthau’yu yardımcı 

bir rol ile fi lme dâhil ettiler. 

1915 olaylarının konu edildiği  fi lmde  İttihat ve Terakki hükümeti, 

Ermenileri Ruslarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle suçlar ve göç ettirme 

kararı alır. Göç esnasında birçok Ermeni, kadın-çocuk ayrımı yapılmaksı-

zın, Türkler tarafından katledilir. Bu olaylar yaşanırken Harput’ta yaşayan 

4  Özuyar, a.g.e., s.116.

5 Açık Artırmadaki Ruhlar (Auctions of Souls), Yönetmen: Oscar Apfel, Senaryo: B.L 

Gates’in “Ravished Armenia, the Story of Aurora Mardiganian, the Christian Girl Who 

Lived Through the Great Massacre” adlı kitabından Frederic Chaplin, Oyuncular: Auro-

ra Mardiganian (kendisi), Irving Cummings (Adranik), Anna Q. Nilsson (Edith Graham), 

Henry Morganthau (kendisi), Siyah-beyaz, sesiz, Yapım: Selig Studios, ABD/1919, 73 dk.



408

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

varlıklı bir Ermeni ailesinin kızı Aurora Mardigaian’ın, valinin evlenme 

teklifi ni reddetmesi üzerine ailesi katledilir. Mardigaian bir İngiliz mis-

yonuna sığınır. Türklerin İngiliz misyonunu basmaları üzerine buradan 

kaçar. Kürtler tarafından yakalanır, tecavüze uğrar ve bir hareme satılır. 

Haremden kaçmaya çalışması üzerine esir pazarında satışa çıkarılır. Daha 

sonra Türkler tarafından yakalanıp tecavüze uğrar. Türkler onun kaçma-

sını engellemek için ona bir manastırdaki çarmıha gerilmiş birçok çıplak 

Ermeni kızını göstererek gözdağı verirler. Sonuçta Aurora, Türklerin elin-

den kurtulmayı başarır ve Amerikan misyonuna sığınır. Aurora, misyonun 

da yardımıyla katledilen halkı için yardım kampanyası başlatmak üzere 

Amerika’ya gider. 

 Finansmanı, Ermenilere ve Suriyelilere Amerikan Yardım Komi-

tesi (American Committee for Armenian and Syrian Relief) tarafından 

sağlanan ve Seling Stüdyosu’na yaptırılan bu fi lm önce ABD’de ardından 

da Avrupa’da gösterime girdi. Dağıtımcılığı Associated First National 

Pictures’in yaptığı  fi lmin biletleri Amerika’da 10 dolardan satıldı. Elde 

edilen hasılat Yakındoğu’ya Yardım Komitesi (Committee for the Relief of 

the Near East) ile Ermeni Savaş Yardımı Cemiyeti (Armenian War Relief 

Association)’ne bırakıldı. Filmin gişe başarısına dair Moving Picture World 

dergisinden Amerikalı sinema tarihçisi Lewis Jacobs şu değerlendirmeyi 

yaptı: …O zamanlar tüm ülkede (ABD) Ermenilere yardım edin diye fer-

yatlar yükseliyordu ve ‘Açık Artırmadaki Ruhlar (Auetion of Souls)’ Do-

ğudaki kıtlığın dramatik bir temsili olarak, Türklerin kurbanları için fon 

toplamaya çok yararlı oldu. Film, bağış kampanyasının büyük başarısında 

en önemli etkenlerden biri oldu

6

.



Film Amerika’da olduğu gibi Avrupa’da da büyük bir ilgi gördü. 

Özellikle de İsviçre’de. Filmin gösterimi o dönemin Osmanlı Bern mas-

lahatgüzarı Münir Süreyya Bey tarafından engellenmeye çalışıldı. Ancak 

İsviçre hükümeti kendisine gönderdiği cevapta İsviçre’nin tarafsızlığına 



aykırı olmadığı taktirde bu gibi nümayişlerin, propagandaları yasaklama 

gücüne sahip olmadığını belirtilerek, bir gerçeği göstermek için yapılmış 

ve vaka mahallinde çekilmiş olan bir fi lmin gösterilmesine engel olmanın 

İsviçre’de kabil olamayacağı öne sürülüyordu

7

. Münir Süreyya Bey, İs-



viçre hükümetinin kendisine verdiği bu cevaptan sonra Osmanlı Hariciye 

Nezareti’ne gönderdiği 12 Ekim 1920 tarihli yazısında İsviçre hükümeti-

nin bu tavrını şöyle açıklar: İsviçrelilere dokunmayacak şeylerde hükümet 

6  Giovanni Scognamillo, Batı Sinemasında Türkiye ve Türkler, 1996, s.23-24.

7  BOA, HR. SYS., Belge No: 2886/27, 11 Ekim 1920.


409

Ali ÖZUYAR



genellikle bir şey yapmaz veya yapamaz. Zira Türkler aleyhinde icra edi-

lecek böyle bir fi lmin gösterimini gerçekten yasaklasa kendi tebaasından 

birçok halkı kırmış olur. Çünkü Ermeniler ve Rumlar senelerden beri para 

ve dil dökerek, propaganda yaparak Türklerin, Türk hükümetinin aleyhine 

şiddetli bir cerayan hasıl etmişlerdir

8



Filmin çekim ve gösterimi için 1919 yılının belirlenmesinin ardında 

ise önemli bir siyasal amaç yatıyordu. Bu dönemde Ermeni komiteleri

ABD yönetimine Ermenistan’ı kendi mandaterliğine alması için baskı 

yapıyordu. Bu amaçla da 1919’da Vahan Kardaşyan ve James W. Gerard 

tarafından  Ermenistan Bağımsızlığı  İçin Amerikan Komitesi -American 

Committee for Independence of Armenia- kurulmuştu

9

.



 

Komitenin amacı 

28 Mayıs 1918’de merkezi Erivan’da kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin 

sınırlarına Kafkasya’nın bir parçasını, Doğu Anadolu’yu ve Çukurova’yı, 

ABD’nin yardımlarıyla dâhil etmekti.

Açık Artırmadaki Ruhlar adlı fi lm Diaspora Ermenileri tarafından pro-

paganda amacıyla yapılan ya da yaptırılan ilk sinema fi lmiydi. Ardından 

günümüze kadar geçen süreç içerisinde Musa Dağ’da Kırk Gün (The Forty 

Days of Musa Dagh)

10

,  Son Karakol (The Last Outpost  - 1935),  Hasret 



(Karot - 1990)Anne (Mayring - 1991) ve Ağrı (Ararat - 2002) adlı sinema 

fi lmleri yapıldı. 



Musa Dağ’da Kırk Gün (The Forty Days of Musa Dagh)

11

 

Çarmıha Gerilen Ermenistan fi lminden sonra Ermeni Diasporası tara-

fından yaptırılmaya çalışılan bir diğer fi lm ise Musa Dağ’da 40 Gün’dür. 

Ermeni davasının en büyük savunucularından biri olan Avusturyalı yazar 

Franz Werfel’in romanından aynı adla 1935’te sinemaya uyarlanmaya ça-

lışıldı. Yapımcılığını Metro-Goldwyn Mayer’in üstlendiği bu fi lmin  çe-

kimleri aynı yıl içinde Türk hükümeti ve Washington büyükelçisi Münir 

8  BOA, HR. SYS., a.g.b.

9 Ercüment 

Kuran, 

Türk 


İslâm Kültürüne Dair, Ankara 2000, s.69.

10  1935’te çekilmesi planlanan bu fi lm, Türk hükümetinin diplomatik çabaları tarafından pro-

je aşamasındayken 1982’ye kadar engellendi.

11 Musa Dağ’da 40 Gün (40 Days of Musa Dagh), Yönetmen: Sarky Mouradian, Senaryo: 

Franz Werfel’in romanından Alex Hokabian, Oyuncular: Kadir Bedi (Gabriel Bagradian), 

Ronnie Carol (Juliet), Maurice Sherbanee (The Governer), Michael Constantine (Talat 

Paşa), Yapımcı: John Kurkjian, ABD/1982, 143 dk.


410

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Ertegün’ün çabalarıyla durduruldu

12

.



 

Çekimleri durdurulan bu fi lm Erme-

niler ve onlara destek veren kurumlarca sürekli gündemde tutuldu. Ancak 

47 yıl aradan sonra 1982’de sessiz sedasız Amerika’da çekilebildi. 

Yüksek öğrenimini Sorbon’da tamamlayan ve kendisini arkeoloji 

ve sanat tarihine adayan Gabriel, İstanbul’un zengin Ermeni ailelerinden 



Bagratyanlar’ın oğludur. 23 yıldır Paris’te yaşamakta olan Gabriel’in ha-

yatı İstanbul’daki ağabeyi Avedis’ten gelen bir mektup ile değişir. Avedis, 

mektubunda hasta olduğunu belirterek kardeşi Gabriel’den İstanbul’daki 

ithalât  şirketlerinin başına geçmesini istemektedir. Ağabeyinin bu iste-

ği üzerine Gabriel, Fransız asıllı eşi Juliette ve oğlu Stephan ile birlikte 

İstanbul’a gelir. Ağabeyi Avedis ise onlar geldiğinde son günlerini geçir-

mek için Beyrut’a gitmiştir. 

İstanbul’un sıcağına dayanamayan Gabriel, şirketteki işleri yoluna 

koyduktan sonra ailesi ile birlikte Antakya’nın Yoğunoluk beldesindeki 

dedesinden kalma köşke gider. Bu arada Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. 

Gabriel, zamanında gönüllü olarak Balkan Savaşı’na katılmış ve Osmanlı 

ordusundan subay rütbesiyle terhis olmuştur. 

Asker kaçağı durumuna düşmek istemeyen Gabriel, Halep’teki ihti-

yaç dairesine teslim olmak ister, ancak Ermeni asıllı olduğu için askere 

alınmaz. Bu arada Ermenilerin savaş sırasında İttihatçılar tarafından yok 

edileceğine dair Ermeni çevrelerinde çeşitli söylentiler dolaşmaktadır. Çok 

geçmeden Ermenilerin korktuğu şey gerçekleşir. İttihat ve Terakki hükü-

meti Mayıs 1915’te Tehcir Kanunu’nu çıkarır. Kanuna göre Ermenilerin 

tamamı Suriye ve Mezopotamya’ya zorunlu olarak göç ettirileceklerdir. 

Kanun, Haziran 1919’da uygulamaya konulur. Olumsuz iklim koşullarında 

yaya olarak gerçekleştirilen göç esnasında salgın hastalıklar, Kürt ve Türk 

çetelerin intikam ve yağma amaçlı saldırıları sonucunda binlerce Ermeni 

yaşamını yitirir. Gabriel, ailesini ve köylüleri tehcirden korumak amacıyla 

bölgedeki yedi Ermeni köyünün önde gelenleriyle bir toplantı yapar. Top-

lantıda Yoğunoluk Ermenilerinin Musa Dağ’a çıkıp Türklere karşı direnme 

kararı alınır. Bu kararın uygulamaya konulmasıyla da Musa Dağ’da 40 gün 

sürecek olan direniş başlar.

Yapımcılığını John Kurkjian, yönetmenliğini Sarky Mouradian’ın 

yaptığı 141 dakikalık bu fi lm Ermeni iddialarını dile getiren en önemli 

fi lmlerden biridir. Filmin afi şlerinde Yirminci yüzyılın ilk katliamı”; tanı-

12  Bkz. Kuran, a.g.e., s.71; Hükümet Filme Mani Olmak İçin Tedbir Aldı, Cumhuriyet, 4 

Eylül 1935.



411

Ali ÖZUYAR

tımlarında ise Ermenilerin Türkler tarafından soykırıma uğratıldıkları ve 

işkenceye maruz kaldıkları anlatılmaktadır. Filmde Türk askerlerinin iş-

kenceyi severek gerçekleştirdikleri işlenmekte ve Türkler en büyük düş-

man olarak gösterilmektedir.

Ararat fi lminin yönetmeni Atom Egoyan tarafından korkunç, çok bas-

makalıp ve izlenemez bir fi lm diye eleştirildi

13

. Egoyan’ın eleştirisi fi lmde 



anlatılan öykü değil öykünün nasıl anlatıldığına dairdi. Ermenilerin nite-

lik olarak çok ilkel bir düzeyde basmakalıp, kör parmağım gözüne misali 

fi lmler yaptığını belirten Egoyan, kendi fi lmi olan Ararat’ta da bu durumu 

aşarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını belirtir

14

.

 



Egoyan’ın 

itirazı sadece çekilen fi lmlerinin sinema estetiğinden yoksun oluşunadır. 



Son Karakol (The Last Outpost)

15

Franz Werfel’in Musa Dağ’da Kırk Gün adlı romanı 1935 yılında 

Metro-Goldwyn Mayer’in ve Amerika’daki Ermenilerin tüm çabalarına 

rağmen çekilmedi. Ancak fi lmin çekilememesi Franz Werfel’in romanını 

ve Ermeni tehcirini Amerika’da popüler bir hale getirdi

16

.



 

Metro-Goldwyn 

Mayer’den sonra Hollywood’un bir diğer büyük yapım şirketi Paramount 

da bu olaya ilgi gösterdi. Yazar F. Briten Austin’in aşk, kıskançlık ve in-

tikam konularını Birinci Dünya Savaşı atmosferinde harmanladığı  Son 

Karakol romanını aynı adla fi lme çekme kararı aldı

17

. Tamamen ticarî bir 



Hollywood yapımı olan fi lmde Ermeni tehciri popüler olduğu için fon ola-

rak kullanıldı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz subayı olan Andrews, Musul 

civarında Kürtler tarafından esir alınır. Arap şeyhi kıyafetleriyle bir Kürt 

aşiretinin başına geçmiş olan İngiliz ajanı Stevenson, Andrews’in İngiliz 

olduğunu anlayınca onu esaretten kurtarır. Stevenson’ın asıl görevi ise 

Türklerin zulmüne uğrayan bir Ermeni kafi lesini kaçırıp Mısır’daki İngi-

13 Ayşegül Koç, Atom Egoyan ile Söyleşi – İnkârın Ruhu Nasıl Etkilediğine Dair, Altyazı 

Sinema Dergisi, Mayıs 2003.

14 Aynı röportaj.

15  Son Karakol (The Last Outpost), Yönetmen: Charles Barton and Louis J. Gasnier, Senaryo: 

F. Britten Austin’in romanından Charles Brackett, Oyuncular: Cary Crant (Michael And-

rews), Claude Rains (John Stevenson), Gertrude Michael (Rosemary Haydon), Kathleen 

Burke (Ilya), Cary Grant (Michael Andrews), Claude Rains (John Stevenson), Gertrude 

Michael, Yapımcı: E. Lloyd Sheldon, Yapım: ABD/1935, 72 dk.

16 Gene Türk Düşmanlığı, Cumhuriyet, 5 Eylül 1935. Aynı gazetenin 6-7 ve 10 Eylül 1935 

tarihli nüshaları.

17  Holivut Sinema Dergisi, Sayı 26-38-50 ve 53.



412

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

lizlere sağ salim teslim etmektir. Kafi le planlandığı gibi Stevenson tara-

fından kaçırılarak Mısır’a götürülür. Böylece göç yollarındaki Ermeniler 

Türklerin zulmünden kurtulur. Filmin ikinci yarısında ise Stevenson’ın eşi 

Rosemary’e âşık olan Andrews ile bu üçlü arasında yaşananlar anlatılır. 



Hasret (Karot)

18

Son Karakol (The Last Outpost) fi lminden sonra yapılan yakın tarihli 

bir diğer fi lm de Hasret (The Yearning, Karot)’tir. Filmde Türk vahşetinden 

korunmak için Rusya’ya kaçan Arakel Aloyan’ın  vatan hasreti anlatılır. 

1990 Ermenistan yapımı olan 137 dakikalık bu sinema fi lminde de Türkler 

diğer fi lmlerde olduğu gibi yine tecavüz düşkünü, barbar insanlar olarak 

gösterilir. Yönetmenliğini Frunze Dovlatyan’ın yaptığı  Hasret, konusu, 

kurgusu ve anlatımıyla tipik bir propaganda fi lmidir. Filmin ilk bölümle-

rinde Ermeni köyünün yakılışı, kadın-çocuk ayrımı yapılmadan Ermenile-

rini öldürülmesi çarpıcı bir şekilde gösterilerek Türk vahşeti özenle işlenir. 

Tanıtımlarında  Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış bir milletin trajedisi 

ifadeleri kullanılan fi lmde Türkiye topraklarının Batı Ermenistan olduğu 

ısrarla vurgulanmaktadır

Filmde Arakel Aloyan’ın yaşadığı köy Türkler tarafından yakılmış ve 

köydeki tüm kadınlara tecavüz edilmiştir. Türk vahşetinden korunmak is-

teyen Aloyan istemeyerek de olsa köyünü terk ederek Sovyetler Birliği’ne 

kaçar. Ancak yıllar geçmesine rağmen yaşadıklarını ve köyünü bir türlü 

unutamaz. Amacı ailesinden geriye kalan mezarları ziyaret edebilmek ve 

evlilik töreninin gerçekleştirildiği kiliseden geriye kalan duvarları öpebil-

mektir. İçindeki hasret duygularını engelleyemeyen Aloyan tamamen in-

sanî duygular ile Sovyet sınırını geçer. Ancak Sovyet hükümeti bu çabayı 

bir casusluk girişimi olarak görür ve olaylar bu örgü üzerine gelişir.

Anne (Mayrig)

19

 

Diaspora Ermenilerinde görülen ilginç bir özellik de kökenlerine olan 

borçlarını ödeme kaygısıdır. Bu kaygı Atom Egoyan’ın  Ağrı ve Henri 

18  Hasret (Karot), Yönetmen: Frunze Dovlatyan, Senaryo: Hrachya Kochar’ın romanından 

Ruben Ovsepyan Oyuncular: Rafel Akoyan (Arakel), Galya Novents (Sanam), Ashot Me-

likdzhanyan, Aram (as Ashot Melikjanyan), H. Kartashyan (Hasmik), Yapım: Armenfi lm 

Studios, Sovyetler Birliği/1990, 136 dk..

19  Anne (Mayrig), Yönetmen: Henri Verneuil, Senaryo: Henri Verneuil, Oyuncular: Claudia 

Cardiale, Araxi (Mayrig), Omar Sharif (Hagop), Isabelle Sadoyan (Anna), Cedric Doucet 


413

Ali ÖZUYAR

Verneuil’un Anne fi lmlerinde her iki yönetmenin söylemlerinde rahatlıkla 

görülür. Her iki yönetmen de kökenlerine karşı olan vefa borçlarını öde-

mek için 1915 olaylarını, öncesini göstermeyerek beyaz perdeye taşıdılar.

Jean Gabin, Jean-Paul Belmondo, Alain Delon gibi Fransız sinema-

sının önde gelen oyuncularıyla birçok fi lm çeken Verneuil, fi lmin basın 

bülteninde bu fi lmi çekmekteki amacını  şöyle açıklamaktadır:  Türklerin 



1915’te Ermenilere yaptıkları, tarihin en büyük soykırımlarından biridir. 

Ben bu acıyla 65 yıl yaşadım. Kimseyle bir davam yok! Bu fi lmi yapmak, 

ait olduğum insan topluluğuna karşı boynumun borcuydu. Tarihte bütün 

ülkelerin karanlık sayfaları var, Almanların var, Fransızların var. Ama on-

lar hatalarını kabul ediyorlar, Türkler etmiyor. Büyük millet olmak, tarihin 

sorumluluğunu kabul etmekten geçer. Benim bütün istediğim de Türklerin 

bunu yaptıklarını kabul etmeleri. Evet yaptık, hata yaptık desinler ve öteki-

ler gibi diz çöküp Arabistan çöllerindeki mezarlardan özür dilesinler

20



11 Ocak 2002 tarihinde Paris’te vefat eden ve asıl adı Ashot Malakian 

olan yönetmen Verneuil, Anne  fi lmini 1985’te yazdığı kendi yaşam öy-

küsünden sinemaya uyarladı. Filmde tehcir esnasında Anadolu’dan kaçan 

Marsilya’ya göç eden bir Ermeni ailesinin -ki bu yönetmenin kendi aile-

sidir- Fransız toplumunda yer edinmeye çalışan oğulları Azat Zakaryan’ın 

öyküsü anlatılmak istense de Osmanlı ordusuna bağlı Türk ve Kürt asker-



lerinin çölde yürüyen Ermeni göçerlere saldırarak onları kılıçtan geçirme-

sini gösteren sahneler de yer almaktadır. 

Dünyanın birçok şehrinde Fransızca olarak ve İngilizce alt yazıyla 

gösterilen 1991 yılı yapımı bu fi lmde de Türkler yine gözü kan bürümüş 

kötü adam rolündedir.


Download 3.23 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   42




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling