Hazirlayanlar


Download 3.23 Mb.
Pdf ko'rish
bet31/42
Sana17.10.2017
Hajmi3.23 Mb.
#18083
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   42

Ağrı (Ararat)

21

 

En son Ermeni asıllı Kanadalı yönetmen Atom Egoyan tarafından ger-

çekleştirilen  Ağrı (Ararat) fi lmi ise bugüne kadar yapılan bu nitelikteki 

fi lmlerin neredeyse bir bileşkesidir. Bu fi lmde gösterilen en acı durum ise 

(7 yaşındaki Azad), Tom Ponsin (12 yaşındaki Azad), Stephan Servais Stéphane Servais 

(20 yaşındaki Azad), Yapımcı: Tarak Ben Ammar, Fransa/1993, 157 dk.

20  Scognamillo, a.g.e., s.134.

21 Ağrı (Ararat), Yönetmen: Atom Egoyan, Senaryo: Atom Egoyan, Oyuncular: David Al-

pay (Raffi ) Charles Aznavour (Edward Saroyan), Eric Bogosian (Rouben), Elias Koteas, 

Ali (actor playing Jevdet Bey), Chirstopher Plummer (David), Yapımcı: Atom Egoyan ve 

Robert Lantos, Yapım: Tele Film Canada and Alliance Atlantis Communications, Kanada-

Fransa/2002, 115 dk.



414

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

bir gerçeğin görmezden gelinerek yok sayılmasıdır. O gerçek de her iki 

milletin yüzyıllarca aynı coğrafyada bir arada yaşamış olmasıdır. Ararat 

ve diğer fi lmlerin en büyük ortak özellikleri de budur. Dolayısıyla iki mil-

let arasındaki ilişki sadece tek mesele üzerine kurulmuştur. Tarihin bize 

gösterdiği ise bu durumun tam tersidir. 

Ararat’ta olduğu gibi, yapılan diğer fi lmlerin tamamı tek tarafl ı, karşı 

tarafın görüşlerini sorgulamaksızın bir ulusu toptan suçlayıcı, nitelikte nef-



ret fi lmleridir. Yapılan fi lmler bunu başarıyor. Türklerden nefret edilmesini 

sağlıyor; ancak Türklerin de Ermenilerden nefret ettiğini söylüyor.

Ararat fi lmindeki yönetmen Saroyan, fi lmin bir sahnesinde bu duruma 

vurgu yapar. Filmin yapım asistanlarından Raffi ’ye  Bu kadar acıya yol 



açan  şey nedir bilir misin genç adam? Ne kaybettiğimiz insanlar ne de 

toprak…Bu kadar nefret edilebilir olduğumuzu bilmek…Bu insanlar kim, 

kim bizden bu kadar çok nefret etmiş olabilir. Nasıl oluyor da bu nefreti 

halâ bu kadar inkâr edip bizden nefret edebiliyorlar diye sorar. 

Nefrete dair önemli bir sahne de Raffi , ile fi lmdeki Cevdet Bey adlı 

kötü bir Türk komutanını canlandıran Ali arasındaki diyalogda yaşanır. 

Raffi  çekimden sonra Ali’yi evine bırakırken Ben bu hikâyelerle büyüdüm. 



Kötü Türkler…Ancak bunları kafamda canlandıramıyordum. Ta ki senin 

oynadığın karakterin yaptıklarını görünceye kadar. Babam 15 yıl önce bir 

Türk diplomatına suikast hazırlarken polis tarafından vurularak öldürül-

dü. Türk diplomatının temsil ettiği şeyi ve babamı onu öldürmek isteyecek 

hale getiren şeyi hiç anlamamıştım. Ama bugün sen bana onun hissetmiş 

olabileceklerini gösterdin, teşekkür ederim. der. Raffi ’nin teşekkürü kar-

şısında Ali, Ben bu tür şeylerle büyümedim. Sadece rolüm için araştırma 



yaptım. Okuduklarımdan çıkarttığım orada bir tehcir olduğu ve çok sayıda 

Türk ve Ermeninin öldüğü. Bu Birinci Dünya Savaşı’ndaydı. Ali’nin olay-

lara bu şekilde bakmasına öfkelenen Raffi , sırtını Hitler alıntısına dayaya-

rak savunmaya geçer. Ama Türkler Ermenilerle savaşta değildi. Almanla-

rın kendi Yahudileriyle savaşta olmadığı gibi…Hitler planlarının başarıya 

ulaşacağını komutanlarına inandırmak için ne söylediğini biliyor musun? 

Ermenilerin katlini kim hatırlıyor… der. Raffi ’nin bu sert sözleri ikili 

arasında başlayan diyalogun sonunu hazırladığı gibi fi lmin bu sahnesine 

kadar  olayları anlamaya çalışan bir yönetmen tavrı çizen Egoyan’ın da 

Ermeni tezini destekleyen tavrının başlangıcı olur. Filmin bundan sonraki 

sahnelerinde Türkler öldürmekten işkence yapmaktan zevk alan vahşiler 

olarak gösterilir.  Filmin bir sahnesinde Alman bir kadın tanık olduğunu 



415

Ali ÖZUYAR

söylediği bir olayı şöyle anlatır: 

Avluda bir grup genç Ermeni 

kadınını kamçılayan karanlık 

bir kalabalık gördüm. Bir adam 

hayvanî bir sesle gürledi: ‘Da-

vul çaldıkça dans edeceksiniz’ 

diye. Kadınlar çıplak… Sonra 

kadınların bir kısmı bir araya 

getirildi. Üzerlerini gaz yağı 

döküldü. Ardından da bir meşa-

le ile kadınları ateşe verdiler. 

Alman kadının anlattığı bu 

vahşet tablosu anlatıma paralel 

olarak Saroyan tarafından birer 

birer canlandırılır. Bir diğer çar-

pıcı ve insanın kanını donduran 

sahne de fi lmin galasında izleyi-

cilere gösterilir. Göç yolundaki 

Ermenilere Türk askerleri saldı-

rır. Kadın-çocuk demeden önü-

ne geleni öldürürler. Bazı ka-

dınlara tecavüz ederler. Bir kağ-

nı arabasının üzerinde bir Türk 

askeri genç bir Ermeni kadınına 

tecavüz etmektedir. Kamera tecavüze uğrayan kadının yüzünden geri çe-

kildiğinde arabanın altındaki küçük kız çocuğu ekrana gelir. Tecavüze uğ-

rayan kadın bir eliyle arabanın altına sakladığı kızının elini tutmaktadır. 

Meselenin vahim noktalarından bir diğeri de Ermenilerin bu konudaki 

inanmışlıklarıdır. Yine aynı fi lmdeki önemli sahnelerden biri de bu inan-

mışlık durumu üzerine kurulmuştur. Filmde Ali ile yönetmen Saroyan ara-

sındaki konuşma bu inanmışlığın önemli bir göstergesidir. Ali, Saroyan’a 

bu rolü oynarken bana tarih hakkındaki düşüncemin ne olduğunu bunların 

soykırım olup olmadığına inanıp inanmadığımı hiç sormadınız sorusuna 

Saroyan; Bunun bir şeyi değiştireceğini sanmam yanıtı verir. Bunun üze-

rine Ali; Zamanınızı almak istemem ama role hazırlanırken bir şeylerin 

içten gelmesi gerekir. Bu nedenle rolüme hazırlanırken bazı araştırmalar-

da bulundum. Zannederim Türkler, Ermenileri bir tehdit olarak algılamak 

için haklı sebeplere sahiptiler. Doğu sınırları Ruslar tarafından tehdit edi-

Yönetmenliğini Atom Egoyan’ın yaptığı

Ararat fi lminin afi şi.


416

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



liyordu ve Ermenilerin kendilerine ihanet ettiklerine inanıyorlardı. Eğer 

öyleyse bu bir savaştı… Saroyan teşekkür edip Ali’nin yanından ayrılır. 

Çünkü Sorayan’a göre bunun bir önemi yoktur. O olayları inandığı gibi 

anlatmaktadır. Zaten fi lmin başlarında da kendisi annem soykırımdan kur-

tulan biriydi. Hayatım boyunca onun hikâyesini anlatacak bir fi lm yapmak 

istedim diyerek amacının ne olduğunu açıklar.

Dramatik yapısını beş karakterin 1915 olaylarına bakışı üzerine kuran 

Egoyan fi lminde zaman zaman ileri atlamalar, geri dönüşler ve Saroyan’ın 

çektiği fi lmlerden sahneler araya sokarak tezini destekler. Filmde zaman 

zaman nesnel davranmaya ve olayları anlamaya çalışan bir izlenim uyandı-

ran Egoyan, fi lmin bütününde ise bu konuda tarafsız kalamayacağını açık-

ça ortaya koyar. Son sahne karardıktan sonra da ekranda Türkler 1915’teki 

Ermeni Soykırımını inkâr etmeye devam etmektedir yazısı belirir.

Bildiride konu edinilen tüm bu nefret fi lmleri, sempozyumun konusu 

ve amacına ters olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde her iki milletin 

birbirlerinin haklarına tecavüz etmeden yüzyıllar boyunca bir arada ya-

şadığı gerçeğini yok saymaktadır. Bu durum dünya kamuoyunda her iki 

milletin yüzyıllar boyunca birbirlerinden nefret ederek yaşadıkları ve bu 

nefretin de 1915’te Türkler tarafından soykırıma dönüştürüldüğü izlenimi 

yaratmaktadır. 1915 olayları siyasî manevralar ve bu konuda yapılan pro-

paganda fi lmleriyle 1915 öncesi yaşananları unutturmuş ve iki halkın ezelî 

ve ebedî birer düşman olarak belleklerde kalmasına yol açmıştır. Elbette 

iki halk arasındaki ilişki sadece tek mesele üzerine kurulamaz. Böyle bir 

durum tarihî gerçekleri inkâr etmek, iki millet arasında yaratılmış olan or-

tak yaşama sanatını yok saymak olur.


TÜRK DOSTU DİASPORA ERMENİLERİ

Yrd. Doç. Ayten SEZER

Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü 

E-mail: aytens@hacettepe.edu.tr; Tel: 0 312 297 68 70



Özet

Son yıllarda bazı Ermenilerin 1915’te yaşananları soykırım 

olarak uluslararası boyutta kabul ettirmeye çalıştıkları gö-

rülmektedir. Bu amaçla Ermenistan dışında yaşayan bir-

takım Ermeni terör grupları, Türkiye aleyhinde faaliyette 

bulunmaktadırlar. Bunlar iki toplum arasında geçmişte ya-

şanan olumsuzlukları çarpıtarak, sorunu terör veya siyaset 

yoluyla çözmeye çalışılmaktadır. Ancak bütün Ermenilerin 

böyle düşünmedikleri de bir gerçektir. Hatta belli bir yaşın 

üzerinde olan bir kısım Ermeninin, özellikle Türk dilini ve 

Türk kültürünü dışarıda yaşattığı da bilinmektedir. Bunlar 

teröre dayalı faaliyetleri onaylamayan, Türkler ve Türkiye 

ile iyi ilişkiler kurmak ve dostluk çerçevesini korumak iste-

yen bir tutum içindedirler.



421

Yrd. Doç. Ayten SEZER



Giriş

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti, farklı etnik köken ve dinî inanca sa-

hip unsurların bir arada yaşadığı bir devletti. Önceleri etnik kökenleriyle 

anılmayan bu unsurlar dinî ve mezhebî anlamda millet olarak nitelendiri-

lirlerdi. Bu sistem 1789 Fransız Devrimi’nin getirdiği milliyetçilik, eşit-

lik ve özgürlük akımlarının etkisiyle etnik temele dayanır hale geldi. Bu 

akımlardan ilk etkilenen kendi dil, din ve kültürlerini koruyan Hıristiyan 

azınlıklar olmuştur. Batılıların da desteği ile Balkanlarda başlayan isyanlar 

sonunda Osmanlı, Avrupa topraklarını kaybetmeye başlamıştı

1

. Bu ayrı-



lıkçı harekete XIX. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı topraklarında dev-

lete sadık, Türklerle dostluk içerisinde yaşayan Ermeniler de katılmıştır. 

Bunlar 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında İngiltere ve Rusya gibi 

ülkelerin birbirleriyle olan rekabeti ve Osmanlı üzerindeki emellerini ha-

yata geçirmek maksadıyla kışkırtılmışlardır. Bu savaşta Ruslara yenilen 

Osmanlı, 1878’de imzaladığı Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesi ve 

İngilizlerin müdahalesiyle daha sonra imzalanan Berlin Antlaşmasının 61. 

maddesi gereği Ermeniler için ıslahat yapmayı kabul etmiştir. Bu gelişme 

Ermeni konusuna uluslararası bir boyut kazandırmıştır

2

. Pek çoğu Türkçe 



isimler taşıyan bu topluluk mensuplarından özellikle yabancı ülkelere eği-

1  1821’de Mora yarımadasında başlayan Rum isyanı sonucu 1829’da Yunanistan bağımsızlı-

ğını kazanmıştır. Bu isyan diğer unsurlara da yayılmıştır.

2  Cevdet Küçük, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı 1878-1897, İs-

tanbul 1984.


422

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

tim için gidenler ve içerde yabancı misyonerlerin çalışmalarından etkile-

nenler, Osmanlı topraklarında eylemler yapmaya başlamışlardır.

Bu amaçla Osmanlı toprakları dışında kurulan ve içerde de örgütlenen 

ihtilâlci Hınçak ve Taşnak gibi örgütler ile teşkilâtlanan Ermeniler; Van, 

Erzurum, Adana, Maraş gibi değişik şehirlerde isyanlar çıkararak eylem-

lere girişmişlerdir.

Birinci Dünya Savaşı’nı fırsat bilen bir kısım Ermeni, düşman ordusu-

na katıldığı ve cephe gerisindeki masum vatandaşları katlettiği için 1915’te 

zorunlu göçe tâbi tutulmuştur. l915’ten beri Türkiye’ye karşı mücadele ha-

linde olan ve dünyanın dört bir yanına göç ederek yerleşen Diaspora Er-

menileri 1915’te yaşanan gelişmeleri soykırım olarak nitelendirmişlerdir. 

Siyasî teşkilâtlar, dernekler, gazeteler, radyo ve televizyon yayınları ile 24 

Nisan’ı soykırım günü olarak ilân etmişlerdir. Her yıl 24 Nisan’da çeşitli 

etkinlikler düzenlenerek Türkiye suçlanmakta ve toprak, tazminat gibi ta-

leplerde bulunulmaktadır.

Bu tepkiler, Batılıların da dikkatlerini çekmek için 1970’lerden itiba-

ren yerini şiddet olaylarına bırakmıştır. 1973’te 77 yaşındaki Mıgıdıç Ya-

nıkyan adlı Ermeni tarafından Los Angeles başkonsolosu Mehmet Baydar 

ve yardımcısı Bahadır Demir’in öldürülmesi ile başlayan cinayetler devam 

etmiş ve 1980’lere gelindiğinde öldürülen kişi sayısı 50’ye ulaşmıştır

3

.

Halen dünya üzerindeki Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı üç bölge 



vardır. Bunlardan bir kısmı Rusya sınırları içinde Sovyet Ermenistanı’nda 

yaşayanlar, diğeri Türkiye Cumhuriyeti ve üçüncüsü de başta Amerika, 

Fransa ve Kanada olmak üzere dünyanın değişik bölgeleridir. Sonuncu-

suna göç eden ve oralarda örgütlenerek yaşayanlar Diaspora Ermenileri-

dir. Göka’ya göre, Türk aleyhtarlığını ve dolayısıyla  soykırım görüşünü 

destekleyenler ve körükleyenler bu Diaspora Ermenileridir. Bunda her 

birinin toplumsal psikolojisinin farklı olmasının ve ciddi kimlik krizi ya-

şamalarının etkili olduğu, dolayısıyla millî kimlik oluşturabilmek için bu 

yola başvurmalarının payı vardır

4

. Bununla beraber Diaspora Ermenileri 



3  Nejat Göyünç, Türkler ve Ermeniler, Yayına Hazırlayan Kemal Çiçek, Yeni Türkiye Yayını, 

Ankara 2005, s.138; Bilal Şimşir, Şehit Diplomatlarımız, 2 Kitap, Ankara 2000. Ermeni 

meselesi ile ilgili kaynakça için bkz. Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2. 

Baskı, İstanbul 1987; Türkkaya, Ataöv, Ermeni Sorunu: Bibliyografya, Ankara 1981; Re-

cep Karakaya, Kaynakçalı Ermeni Meselesi Kronolojisi (1878-1923), İstanbul 2001; Erdal 

İlter, Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası, Bibliyography of Turco-Armenian Relations, 

3. Baskı, Ankara 2004.

4  Erol Göka,Topluluklar ve Zihniyetleri, Ankara 2004, s.232, 239.



423

Yrd. Doç. Ayten SEZER

arasında böyle düşünmeyen sağduyu sahibi Ermenilerin bulunduğu da gö-

rülmektedir.

Bu bildiride, Emniyet arşivlerine ve basına yansıyan bilgi ve belgeler 

ışığında Türkiye dışında yaşayan ve Diaspora Ermenileri olarak da adlan-

dırılan örnek kişi ve grupların Türkiye hakkındaki olumlu yaklaşımları or-

taya konulmaya çalışılacaktır. 



 Geçmişte bir arada yaşayan Türkler ile Ermeniler birbirlerinden etki-

lenmişler ve birbirlerine güvenmişlerdir. Bu durumu Osmanlı Devleti’nde 

nazırlık yapmış olan Ermeni Hallacyan’ın, Bir Türk, evinden uzunca za-

man ayrılırken -meselâ hacca giderken- anahtarını komşusu Ermeniye 

bırakırdı; o da Kudüs’e giderken öyle... Dedemin, İncil’i sizin harfl eri-

nizle okuduğunu bilirim. En büyük yemini ‘Kur’ân çarpsın!’dı. İki taraf 

birbirinin cenazesine giderdi. Sultan Mahmud’un dediği gibi, hakikaten 

millet-i sâdıka idi

5

 şeklindeki sözleri en açık şekliyle ortaya koymaktadır. 



Benzer görüşler Kâzım Karabekir ve Cemal Paşalar’ın Osmanlı dönemine 

ait hatıralarında da yer almış ve Türklerle Ermeniler arasındaki dostluğun 

çok ileri olduğu, bir yere gidecekleri zaman evlerini, barklarını, ailesini ve 

namusunu birbirlerine emanet ettikleri belirtilmiştir

6

.

Yine, bazı Ermeniler, gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet Türkiye’sinde 



yaşayan Ermenilerin iyi durumda olduklarını, Türkiye ile iyi geçinilmesi 

gerektiğini belirterek, Taşnak, Hınçak ve Ramgavar gibi örgütlerin yaptık-

ları faaliyetleri onaylamamakta ve kendilerini Türklere ve Türkiye’ye daha 

yakın hissetmektedirler.

Bu yakınlığı Göyünç, eserinde 1955’te bir grup öğretmenle gittikle-

ri ABD’nde Santa Barbara’da kaldıklarını  öğrenen Ermeni karı-kocanın 

otele gelerek kendilerine çok içten davrandıklarını, evlerine götürerek bol 

ikramda bulundukları yazmıştır

7



İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye aleyhindeki faaliyetlerin de-



vam ettiği bir dönemde Fransız işgalindeki Suriye’de yaşayan bazı Erme-

niler, Türkiye karşıtı Ermeni örgütlerine karşı yeni bir örgütlenme içine 

girmişlerdir. Bu konuda Suriye’den alınan istihbarat raporunda şu bilgilere 

5 Kâzım Karabekir, 1917-1920 Arasında Erzincan’dan Erivan’a Ermeni Mezalimi, Hazırla-

yan Ömer Hakan Özalp, Emre Yayınları, İstanbul 2000 (Kitabın arka kapağından alınmış-

tır).


6 Kâzım Karabekir, Ermeni Dosyası, İstanbul 1994, s.12-13; Cemal Paşa, Hatıralar, İstanbul 

1977, s.404.

7  Göyünç, a.g.e., s.15.


424

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

yer verilmiştir

8

: Bölgede 5-10 Ermeniden oluşan  Hür Ermeniler Partisi 



kurulmuştur. Bunlar Taşnak, Hınçak ve Ramgavarların başarılı olamadık-

larını düşünmektedirler. Katil, suikast, tehdit, palavra ile büyük Ermenis-

tan kuracaklarını söyleyen Taşnaklar ne Erivan’da ne de Kilikya’da hatta 

Kürtlerle ortak Hoybun harekatında da başarılı olamamışlardır. Hatay’da 

Türklere karşı hazırlanmış adamları Fransızlar tarafından terk edilmiş ve 

Türklerden yüz bulamayarak göç etmek zorunda kalmışlardır. Suriye’de 

l936’da vatanperver Araplarla birleşerek, kendilerine sözler veren Fran-

sızlara bile sırt çeviren Taşnakların bu planı da tutmamıştır. Hınçaklar da 

benlik gösterememiştir. Büyük emeller peşinde koşan Ermeniler enternas-

yonal serseriler halinde hiçbir yerde tutunamamışlardır. Hür Ermeniler bu 

şekilde büyük Ermenistan kurulamayacağını belirtmişlerdir. Çünkü onlara 

göre; bugünkü Türkiye dar bir sahaya tıkılmıştır. Kimseye verecek topra-



ğı yoktur. Büyük bir inkilâpla gençleşmiş ve kuvvetlenmiştir. Türkiye’den 

bir Ermenistan çıkarmak abesle iştigaldir. Birinci Dünya Savaşı’nın galibi 

bile Türkiye’yi parçalamayı başaramamıştır. Onlara göre yapılacak iş ha-

yalîdir. Bunu bırakıp Türklerle anlaşalım. Türkiye Cumhuriyeti rejimini 



kabul ederek hür Türk Ermenisi olmak gerekir. Türkiye’ye döner bir Türk 

gibi bütün haklardan yararlanır, yabancı diyarlarda sürünmekten kurtu-

luruz demektedirler. Dişçi Artin Çamcıyan ve Hınçak liderlerinden Ropen 

Yağsızyan ise aynen şunları söylemişlerdir: Biz, şahsen ne açız ne işsiziz, 



ne de Fransızlardan müşteki ve muğberiz fakat Araplardan mütenafi r ve 

mutazarrırız. Gayemiz milletimizin müstakbel saadetine hizmettir. Bu ise 

milletimizin Türklerle bir arada yaşamasına bağlıdır. Dilimiz, duygumuz, 

emelimiz ve yurdumuz onlarla bir olmalıdır. 20 senelik hüsran kafi dir... 

Muhalefetten ne kazandık? Bizi Türkler aleyhine çevirenler bize ne gibi 

hizmetler ettiler?...Artık yeter... Biz Türklerden başka hiç kimse ile anlaşıp 

kaynaşamayız. Hatta deriz ki, Ya Türkün aslı Ermenidir veya Ermeninin 

aslı Türktür... İyi biliniz ki Türkiye henüz Ermeniye kapılarını açmayacak 

ve inanmayacaktır. Ermeniler bize düşmanlık yapacaklar, aleyhimize bu-

lunacaklar, suikastlar hazırlayacaklar, ecnebiler ise bu halimizi hoş gör-

meyeceklerdir: fakat yine de biz yolumuza devam edeceğiz ve bu fi krimizi 

bir tohum gibi Ermeniler arasında saçacağız... Türkiye de çok geçmeden 

bizi anlayacaktır... Mevsuk rivayetlere nazaran Atatürk sağ olsaymış, bü-

tün Ermenilere Türkiye kapıların açacakmış, İsmet İnönü’den ricamız bize 

aynı hakkı vermesidir

8  29.08.1940 tarih ve 2023 numaralı Suriye’den alınan istihbarat raporu. Bkz. EGM Arşivi, 

Dosya No:12531-2.


425

Yrd. Doç. Ayten SEZER

Söz konusu raporda, bu partinin henüz resmen tanınmadığı ve oluştu-

rulmadığı, hatta gayriresmî olarak da bilinmediği belirtilmekte ve ayrıca, 



Halep şehri içinde 200’e yakın üyesi vardır ve bunların büyük kısmı Gazi-

antepli, Kilisli ve Maraşlı’dır. Diğer Ermeniler ise muhaliftir. Pek yakında 

bunların da cereyana kapılacakları tahmin edilmektedir. Cemiyetin üyele-

ri: Diçci Artin Çamcıyan Antepli, Tacir Ropen Yağsızyan Antepli, Minas 

Aslanyan Antepli, Yakup Şitilyan Antepli, Serkis Berberyan Kilisli, Corc 

Kuyumcuyan Maraşlı, Minas Arakyan Maraşlı, Kamil Seferyan Kilisli

Corc Seferyan Kilisli’dir. Bunların faaliyetleri Halep’in her iki semtin-

dedir. Halep’in batısında yeni kurulan Ermeni kasabalarından Davudiye 

ağırlıklıdır. Bu kasaba iki sene evvel Halep’teki Fransız delegesi David 

namına kurulmuştur. Bu kasabada Hınçak ve Taşnak Ermenileri otururlar, 

birbirleriyle anlaşamazlar, onun için bu parti doğmuştur denilmektedir.

Haber gazetesinde 04.04.1965 tarihinde çıkan Valâ Nureddin imzalı 

Türkler ve Ermeniler başlıklı makalede

9

 Matmazel Bagdasaryan soyadlı 



kişi; Ya benim amcalarımın dayılarımın Türk köylülerine ettikleri? Takas... 

dedi. Bu bir iç savaştı. Birinci Umumî Harp’te Prusya emperyalizminin 

kışkırtmacasıydı. Kimi has Ermeni, kimi Ermeni dinini kabullenmiş Hıris-

tiyan Türklerin felâketini doğurdu bu dostum dediği yazılmıştır.

Yine, 9 Nisan l965’te Arşav gazetesinde çıkan yazıda Lübnan’da ve 

yabancı memleketlerde Ermenilerin matem töreninin 50. yılını anmaya 

hazırlandıkları, bu nedenle Ermenilerin yabancıların Makarios ve Kipriya-

nu gibi adamların teşviki ile Türkiye’ye karşı gösteriler düzenleyecekleri 

haberi yer almıştır. Bu haber üzerine Yervant Aslanyan’ın Makarios’un ve 



Kipriyanu’nun Birleşmiş Milletler’deki Ermeniler adına tek bir söz söy-

lemeye yetkileri yoktur.... tarihte onların dedeleri Hıristiyanlık maskesi 

altında defalarca Ermeni ırkını imha etmeğe teşebbüs etmişlerdi, bu gün 

onlar tekrar Kıbrıs’taki Türk kardeşlerimizi imha etmek teşebbüsüne giriş-

mişlerdir... Tarih boyunca Türk ve Ermeni vatandaşları, vatanın yükselme-

si ve ilerlemesi için kardeşçe bir arada çalışarak beraber yaşamışlardır... 

Birinci Dünya Savaşı, Atatürk’ün adil Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini 

kurmasına yol açmıştır

10

 yorumunu yapmıştır.



Türkiye aleyhinde çalışan Ermenilerin Rumlarla işbirliği yaptıkları 

daha doğrusu Rumların Ermeni meselesini Türklere karşı kullandıkları bi-

linmektedir. Bu konuda Kıbrıs’ta yaşayan bazı Ermenilerin Rumların ken-

9  Bu makale, 5 Nisan 1965’te Ermenice çıkan Marmara’da aynen yayınlanmıştır.

10  16 Nisan 1965 tarih ve 234/398 sayılı MAH’ın  İçişleri Bakanlığı’na yazısı, Dosya 

No:12531-2/11



426

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

dilerine yaptıkları baskı sonucunda Türklerle olan yakınlıklarını gerçek-

leştiremedikleri Türkiye’nin Lefkoşa büyükelçiliğinin 09.05.l968 tarihli 

Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği yazısından anlaşılmaktadır. Yazıda;

1. Kıbrıs’taki Türkler aleyhindeki Ermeni faaliyetlerinin içerik ve se-

bepleri itibarıyle iki şekilde kendini gösterdiğine dikkat çekilmektedir.

A- Bunlardan birincisi uluslararası Ermeni faaliyetlerine paralel faa-

liyetlerdir. Her ülkede olduğu gibi Kıbrıs’ta da sayısı az olmakla beraber 

Ermenistan davası taraftarlarının bulunduğu, ayrıca Ermeni davasının ger-

çekleşmesine belirli bir devletin imkân vereceğine inandığı için o mem-

leketle sıkı ilişkide bulunan ve verilen emre göre hareket eden kimselerin 

varolduğu bildirilmektedir. Ermeni cemaati liderinin sol eğilimli olduğu, 

ayrıca bir kültür kurumu olan Melkonian Enstitüsü’nün de özellikle geç-

mişte bazı Sovyet faaliyetlerine merkezlik ettiği İngiliz İntelligence servi-

sinde Plilby’nin yayınladığı hatıratından anlaşıldığı belirtilmiştir.

B- İkinci sınıfa giren Ermeniler ise mevcut durum dolayısıyla kader-

lerini Rumlara bağlamışlardır. Aslında bu Ermenilerin Rumları sevmedik-

leri ve kendilerini Türklere daha yakın hissettikleri bilinmektedir. Nitekim 

yaşanan olaylardan önce Ermenilerin hemen tamamının Türk kesimlerin-

de yaşadıkları ve ticaretlerini de Türk kesimleriyle yapmakta oldukları 

ve Rum kesimine geçmeleri tamamen olayların zoruyla olmuştur. Bunlar 



Türk kesiminde kalsaydık Rumlar Türklere yaptıkları muamelenin aynısını 

bize de yapacaktı demişlerdir. Böyle düşünmekle beraber gündelik hayat-

larını devam ettirebilmek için bu Ermeniler, Rumların kendilerinden talep 



ettiği her türlü Türkiye aleyhtarı faaliyeti geçmişte yaptıkları gibi bundan 

sonra da yapacaklardır denilmektedir. Bir vesile ile kendisi ile yapılan 

görüşmede Ermeni cemaati reisi Rumların bize yaptıkları tazyikleri tahmin 



edemezsiniz. Buna boyun eğmezsek maddeten zarar göreceğiz. Rumlar on 

istiyorsa biz ancak iki yapıyoruz. Mukavemete kudretimiz yoktur. Esas ya-

kınlığımız Türklerle olmakla beraber Ada’da hâkim ve mukadderatımızı 

tayin eden unsur Rum olduğu için ona karşı gelme imkânlarımız mahtuttur 

demiştir.

2-Bu durum karşısında Kıbrıs’taki Ermenilerin maddî çıkarları dola-

yısıyla Rumların isteklerine boyun eğecekleri ve Türkiye aleyhindeki fa-

aliyetlerde bulunmaları istendiği taktirde ister istemez bu yola gidecekleri 

doğaldır denilmektedir. Esasında Ermeniler Rumlarla bir arada bulunmayı 

kendi çıkarları bakımından uygun görmemekteler, âdet ve örf bakımından 

kendilerini Türklere daha yakın hissetmeleri bir yana, Türk kesiminde ti-



427

Yrd. Doç. Ayten SEZER

caret yapmayı, ticarî alanda kendileri kadar tecrübeli olan Rumların bulun-

duğu Rum kesiminden ticaret yapmaya maddî menfaat yönünden de tercih 

etmektedirler.

3-Sonuç olarak, Kıbrıs’taki Ermenilerin kendi çıkarları bakımından 

mevcut şartlar içinde Rumların Türkiye aleyhindeki her türlü isteklerine 

boyun eğmekten başka çareleri yoktur. Görüşülen Ermenilere, Türk ce-

maatinin arkasında Türkiye’nin bulunduğunu unutmamak lâzım geldiğini 

ve ileride bu uygun olmayan şartların düzelip Türk cemaatinin de Ada’da 

söz sahibi olacağını, dolayısıyla tutumlarını geçici şartları esas alıp tespit 

ederlerse ileride Türklerle tekrar işbirliği yapmak fırsatını göz önünde bu-

lundurmalarına dikkat çekildiği yazılmıştır

11

.



Yurt dışında yaşayan ve Türkiye ve Türkler hakkında olumlu düşünen 

bir kısım Ermenilerin terör taraftarı Ermeniler tarafından tehdit edildik-

lerine dair basında bilgilere rastlanmaktadır. Bunlardan Türk dostu ünlü 

mücevherci Vahe Tosunyan’a gönderilen imzasız bir mektupta Köpek gibi 



sokakta öleceksin! denilmiştir

12



Türk-Ermeni dostluğuna yaptığı hizmetlerinden dolayı  şeref madal-

yası alan Jan Vahe Tosunyan, 1907 İstanbul doğumlu olup, elmas yon-

tucusudur. 1925’te meslek eğitimi için Paris’e oradan da elmas madeni 

aramak için Afrika’ya giden Tosunyan, Türkiye sevgisi hakkında, …Ben 



Türkiye’nin malıyım. Orada doğmuşum. Memleketi sevmemek olur mu? 

Ama beni Hıristiyan yapmışlar, papaz dua okumuş başımda, sizin de imam. 

Kabahat benim mi? Aynı dinden olmak şart mı? O memleket hepimizin 

değil mi? Din başka, millet başka. Dinle milleti birbirine karıştırmamak 

gerekir… Fransa’ya gelen her Türk işçisine, her Türke yardım etmeye ça-

lıştım demiştir. 

Gerek Türkiye sevgisi gerekse Tosunyan isminden dolayı kendisinin 

ve Türkçe isimler taşıyan Ermenilerin Türk olduğunu ifade etmesinden do-

layı Ermeniler tarafından tehdit edildiğini sözlerine ilâve etmiştir

13

.

Türkiye’nin Tahran büyükelçiliği müsteşarı ile görüşen İran Kauno-



mi gazetesi müdürü Eğikiyan kendisine Türkiye hükümetinin Ermeniler 

hakkında gösterdiği alicenaplıktan dolayı Tahran’daki Türkiye Ermenileri 

adına teşekküre geldiğini söylemiştir. İstanbul’da çıkan Jamanak gazetesi 

11  Maslahatgüzar Ercüment Yavuzalp imzalı yazı. Bkz. EGM Arşivi, Dosya No: 12531-2/17 

12  “Paris’te Türk Dostu Ermeniler Ölümle Tehdit Ediliyor”, Günaydın İlâve 20.06.1974. 

13  Mine G. Kırıkkanat, “Din ile Milleti Karıştırmayın”, Tosunyan ile Söyleşi, Milliyet 23 

Şubat 1998.


428

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

muhabirinin Türk Dışişleri Bakanıyla yaptığı bir mülâkatta, Cumhuriyetin 

25’inci yıldönümü dolayısıyla bir af kanunu hazırlanmakta olduğunu, bu 

aftan vaktiyle Türkiye dışına çıkmış olan Ermenilerin de yararlanıp yararla-

namayacaklarını sormuştur. Kendisine, bu konuda hiçbir bilgilerinin olma-

dığının söylenmesi üzerine Eğikiyan, şunları söylemiştir: Ben Sivaslıyım. 

19 yaşında iken tahsil için Türkiye’den çıktım. Meşrutiyet’te Türkiye’ye 

döndüm. Sonunda işte vatan dışında kaldık. Kabahatimiz malûm vaktiyle 

Osmanlı  İmparatorluğu’nun Türk unsuruna en yakın tebaası Ermeniler 

idi. Maalesef bazı emperyalist devletlerin emellerine alçakça ve aptalca 

alet edildik. Başımıza bu işler geldi. Bugün Türkiye haricindeki Ermenile-

rin pek azı müstesna, artık bu vaziyeti anlamayan kalmamıştır. Kalmışsa 

bile Kars ve Ardahan hakkındaki son Rus beyanatından sonra gözlerinin 

açılması gerektir. Tahran’daki Amerikan Sefi ri Mr. Allen Ankara’ya seya-

hatinden evvel beni Amerika sefaretine çağırtarak şu suali sordu;

-Eğer herhangi bir yerde Türkiye himayesinde bir Ermeni Muhtariyeti 

teşkil edilirse Ermeniler buraya hicret ederler mi? Yoksa Türklerden kor-

kup gelmezler mi? Ben İran Ermenilerinin hakiki Ermeni yurdu olacak olan 

böyle bir yere seve seve koşacaklarından şüphe edilmemesi gerektiğini, bi-

zim Türklerden hiçbir korkumuz olmadığını, onlardan uzakta Türkiye’nin 

kadrini anladığımızı, bugün Rusya’da 3 milyon Ermeni bulunduğu halde 

sözde müstakil Ermenistan’da ancak 800 000 Ermeni bırakmış olduklarını 

söyledim. Türkiye’ye en büyük fenalıkları yapmış ve Türk milletinin haya-

tına kast etmiş olan Yunanistan’a onu mağlup ettikten sonra, el uzatmakla 

ne kamil bir millet olduklarını gösterdiklerini ilâve ettim. İnanıyorum ki 

sizlerin idaresinde hakiki refaha kavuşacağız. 

Dedikten sonra Eğikiyan devamla: Her millette olduğu gibi Ermeniler 



arasında da milletiniz aleyhine çalışan bir takım alçaklar çıkmıştır. Fakat 

emin olunuz ki bu bile % 15 bile değildir. Bizim baş düşmanımız Ruslardır. 

93 Harbi’nde müstakil Ermenistan vaadiyle bizi ön safta kırdırıp sonra en 

büyük istibdat altına kendileri almışlardır. Bu hakikatleri yazdığım için 

beni Ruslar Tahran’a şikâyet ettiler. Ölümden zor kurtuldum. Fakat bunla-

rı yazmaktan ve milletimin gözünü açmağa uğraşmaktan hiçbir zaman geri 

kalmıyorum diye ilâve etmiştir

14

.



Paris’teki Ermeni Kilikya Cemiyeti tarafından kendi kulübünde 

Türk-Ermeni ilişkileri hakkında tartışma yapılmıştır. Burada Kilikya 

14 Tahran büyükelçiliği Müsteşarı Firuzan Selçuk’un Tahran büyükelçisine 05.03.1948 tarihli 

mektubu. Bkz. EGM Arşivi, Dosya No: 12531-2/9.



429

Yrd. Doç. Ayten SEZER

Cemiyeti’nin yayın organı olan ve Paris’te haftada bir çıkan  Arevmudk 

gazetesinin 05.12.1948 tarihli sayısında;  Dışarda kalan Ermeniler ola-



rak Ermenistan’daki Ermenilerin işine karışamayız. Zira onlar Sovyetlere 

bağlıdır... Türkiye Ermenileri 100 bin kadardır. Yarısı İstanbul’da yarısı 

Anadolu’dadır. Onlarla ilgilenmeyiz. Türkiye’nin dahilî işine karışamayız. 

Hariçteki Ermeniler Türkiye’ye küfretmekten vazgeçmeliyiz. Yaşadığımız 

ülkeler kendi menfaatleri gereği, Türkiye ile iyi geçiniyorlar realist olma-

lıyız görüşlerine yer verilmiştir

15



Bu cümleler de göstermektedir ki, iki ülkenin iyi geçinmesi emperya-

listlerin oyununa gelmemesi kendi menfaatleri gereğidir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Rusya’daki bir kısım Ermeni açlık, se-

falet ve yerli Ermenilerin baskısından Suriye’ye kaçmağa çalışmışlardır. 

Kars’tan alınan haberlere göre, perişan bir Ermeni kafi lesi Türkiye’nin sı-

nır kasabasına sığınmış ve bunlar gerekirse öldürülmelerini fakat Rusya’ya 

gönderilmemelerini istemişlerdir. Türk resmî makamları ise mevzuatın 

buna izin vermediğini söylemiş ve yakarmalarına rağmen Rusya’ya iade 

etmiştir

16

.



Türkiye aleyhinde çalışan yurtdışındaki Ermeniler yaşadıkları şehir-

lerde pek çok soykırım anıtı yaptırmışlardır. Beyrut’ta böyle bir öç anıtının 

açılışında Ermeniler Türkiye’den tazminat talebinde bulunmuşlardır. Dün-

ya üzerindeki beş milyon Ermeninin faaliyetini yöneten öç partisinin en 

ilericisi sayılan Taşnak’ın liderleri Türkiye de yaşayan Ermenilerin durum-

larının gayet iyi olduğunu, her hangi bir baskı (dil baskısı hariç) bulunma-

dığını ancak dışarıdaki Ermenilerin Türkiye’deki ırkdaşlarından yardım 

görmese dahi mücadelelerine devam edeceklerini açıklamışlardır

17

.



Türkiye’nin Halep Başkonsolosu Nureddin Karaköylü’nün bildirdiği-

ne göre, Halep’te çoğu Anadolu’dan göç etmiş 60 ile 80 bin Ermeni vardır. 

Bunların sayısı daha fazlaymış, İkinci Dünya Savaşı’nı müteakip yaklaşık 

20 bin kişi Sovyet Ermenistan’ına göç etmiştir. Türk inkılaplarını Taşnak-

lar, İttihat Terakki’den farklı görmüşler ve Esir Milletlerin Kurtarıcılarına 

Örnek kabul ettikleri Atatürk’e karşı hayranlık duymaya başlamışlardır. 

Asırlardır Türklerle beraber yaşayan Ermeniler halâ Halep’te evlerinde 

ve işyerlerinde Türkçe konuşmakta, Türk yemekleri yemekte ve eğlence 

15  26.01.1949 tarih ve 25040 sayılı MAH’ın İçişleri Bakanlığı’na yazısı. EGM Arşivi, Dosya 

No: 12531-2.

16 “Kendi Düşen Ağlamaz! Rusya’dan Kaçan Ermeniler”, Son Saat 18 Ocak 1947.

17  Mehmet Ali Birand, “Türk Ermenilerin Durumlarının Gayet İyi Olduğunu Bildirmesine 

Rağmen Taşnak Ermenileri Tahrike Uğraşıyor”, Milliyet 27.04.1970



430

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

yerlerinde Türk müziği dinlemektedirler. Anadolu’daki Türk örf ve âdetle-

rine bağlıdırlar. Halep’te geniş bir şekilde Türkçe konuşulmakta ise bunu 

Ermenilere borçlu olduğumuz belirtilmektedir. Zira, Türk kolonisi Arapça 

konuşma eğilimindedir. Türkiye’nin verdiği vize ile Türkiye’den giden Er-

menilerin orada saygıyla karşılandıkları belirtilmiştir. Türkçe hayranı, örf 

ve âdetlerini benimseyen Ermeniler Araplarla kaynaşamamışlardır. İstan-

bul, Ankara ve Çukurova radyolarını dinlemektedirler

18

. 1960’lı yıllarda 



tespit edilen bu izlenimler 2000’li yıllarda da benzerlik göstermektedir.

Bu konuda bir gazetecinin 1915’te yaşanan acı olaylar sonucu Anado-

lu’ dan Lübnan’a göç eden ve Beyrut’ta yaşayan bazı Ermenilerle yaptığı 

görüşmesinde, bunların Diaspora’nın aksine Türkiye’ye kin beslemedik-

leri, geçmişin tarihçilere bırakılması gerektiği ve 90 yıl önce bırakıp gel-

dikleri Anadolu kültürü ile birlikte Türkçe’yi de Beyrut’ta nesilden nesile 

yaşattıkları fi krine varılmıştır

19



Görüşülen kişilerden biri Lübnan’da, tehcirin en son tanığı olan 105 

yaşındaki Yeghisapet Kesabyan’dır. Kendisi 1915’te Hatay’dan Suriye 

üzerinden Lübnan’a gelirken 15 yaşındaymış. Yolculuk sırasında çok zor-

luk çektiklerini: Günlerce yürüdük. Askerler hep başımızdaydı. Bize kimse 



saldırmasın diye bizi koruyorlardı; ama kendileri de yürüyemediğimiz için 

bazen bizi dövüyorlardı. Çok zor bir yolculuktu şeklinde anlatan Kesab-

yan, yaklaşık üç ay süren yolculuktan sonra akrabalarıyla birlikte geldiği 

Bekaa vadisinin Ancar (Anjar) bölgesinde yaşayan Ermenilerin, torununun 

8 yaşındaki oğlu Mardiros’a Türkçe türküler öğretmiş, Lübnan’a geldikten 

bir yıl sonra Hatay Samandağı’na geri dönmüş ve burada evlenmiş, ken-

di isteğiyle tekrar Lübnan’a dönmüştür. Türkiye’yi çok özlediğini belirten 

Kesabyan, kızından ve torunlarından kendisini, ölmeden önce Hatay’a gö-

türüp gezdirmelerini istiyormuş. 

Yazar, Beyrut’un güney semtlerinden Borj Hammoud’ta mahalle isim-

lerinin Türkiye’deki gibi Maraş, Antep, Adana olduğunu, Yeni Maraş’ın 



Kahramanmaraş’ın herhangi bir mahallesinden farklı olmadığını, dar so-

kakları, çocuk bağırmaları ve dükkânlardan yükselen baharat kokularının 

bulunduğunu belirterek Adana, Mersin ve Kilis’ten getirtilen inci boncuk-

lar, üzerinde MaşallahAllah Korusun yazılı nazarlıklar, dut kurusu, üzüm 



pekmezi sattıklarını yazmıştır… Borj Hammoud’ta Türk televizyon kanal-

18  20 Nisan l968 tarih ve 502/108 sayılı Halep başkonsolosluğunun yazısı. Bkz. EGM Arşivi, 

Dosya No: 12531-2/17

19 Haşim Söylemez, “Tehcir Sırasında Saldırılara Karşı Bizi Türk Askerleri Korudu”, Zaman 

04.05.2005.


431

Yrd. Doç. Ayten SEZER

larının seyredildiği Ermeni mahallelerinde Türkiye’den getirtilen yiyecek-

ler ile kıyafetlerin satıldığı Ermeni esnafl arın Türkiye ile sürekli ticaret 

halinde oldukları anlatılmaktadır. 

Kuru gıda ve süs eşyası ticareti yapan Mano Lenbelian’ın alışveriş için 

sürekli Türkiye’ye gidip geldiği, dedesinden öğrendiği Türkçe’yi çocukla-

rına öğrettiği, Soykırım ve tehcir gibi kavramların kendisini ilgilendirme-

diğini söyleyen Lenbelian: Türkiye ile benim için bir problem yok. Artık 

barış, diyalog olmalı. Bu hatalar geride kalsın, tarihçiler tartışsın. Halk 

bu işten zarar görüyor. Ben Türklerle çok iyi anlaşıyorum. Bir problemi-

miz yok. Problem oluşturmasınlar... dediği ifade edilmektedir. Beyrut’ta 

Ermeni nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Yeni Maraş’ta bir Ermeni aile-

nin oğlu olan Levon Restokyan ise 1915’te Lübnan’a göç etmiştir. An-

laşılır bir Türkçe konuşan ve bir Urfalı kadar iyi lahmacun yapan Levon 

Restokyan’ın dışarıdan gelen Türklerden para almadığı ve Türklerle olan 

dostluğumuzun arasına para giremez dediği halâ Türkiye ile çok ilgili ol-

duğu ve kendi çocuklarına Türkiye’yi anlatıp Türkçe öğrettiği yazılmıştır. 

Kısacası bütün bunlar bazı Ermenilerin Türkçe konuştuğu, Türkiye ile il-

gili olduğu ve tarihte olanları tarihçilere bırakmayı tercih ettiklerini gös-

termektedir.

Sonuç olarak denilebilir ki, uzun yıllar Türklerle Ermenilerin bera-

ber yaşamasının getirdiği huzur, güven ve iyi ilişkiler çeşitli nedenlerle 

XIX. yüzyılın sonlarına doğru bozulmuştur. Batılı ülkelerin müdahalesiy-

le Ermeniler lehine reformlar yapılması istenmiş, kökü dışarıda ihtilâlci 

örgütler tarafından ülkenin değişik bölgelerinde isyanlar çıkarılmıştı. Os-

manlının isyanları bastırması içerde ve dışarıda katliam gibi gösterilmiş ve 

iki toplum arasındaki güven ve işbirliği bozulmaya çalışılmıştır. Devletin 

önemli makamlarında görev alan ve devlete bağlılıkları ile bilinen Ermeni-

ler, yeni bir devlet kurma hayali ve aldatmacasıyla batılı ülkelerden destek 

görmüş, onlarla işbirliği yapmış hatta Birinci Dünya Savaşı’nı fırsat bile-

rek Osmanlıya ihanet etmiştir. Bunun üzerine 1915’te alınan önlemleri ve 

zorunlu göçü soykırım olarak tanıtmışlardır. Dünyanın değişik bölgelerine 

göç eden Ermenilerden bazısı ise bunu bu şekilde tanımlamayıp, yaşanan 

iyi ilişkiler ve kültürel alışveriş ile dostluğu devam ettirmek istemekte-

dirler. Bu tutum, her iki toplum için de gerçekçi olmak ve emperyalizmin 

oyununa gelmemek bakımından doğru bir yaklaşım olarak görülmektedir. 


432

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



Download 3.23 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   42




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling