Hazirlayanlar
Download 3.23 Mb. Pdf ko'rish
|
Ağrı (Ararat) 21 En son Ermeni asıllı Kanadalı yönetmen Atom Egoyan tarafından ger- çekleştirilen Ağrı (Ararat) fi lmi ise bugüne kadar yapılan bu nitelikteki fi lmlerin neredeyse bir bileşkesidir. Bu fi lmde gösterilen en acı durum ise (7 yaşındaki Azad), Tom Ponsin (12 yaşındaki Azad), Stephan Servais Stéphane Servais (20 yaşındaki Azad), Yapımcı: Tarak Ben Ammar, Fransa/1993, 157 dk. 20 Scognamillo, a.g.e., s.134. 21 Ağrı (Ararat), Yönetmen: Atom Egoyan, Senaryo: Atom Egoyan, Oyuncular: David Al- pay (Raffi ) Charles Aznavour (Edward Saroyan), Eric Bogosian (Rouben), Elias Koteas, Ali (actor playing Jevdet Bey), Chirstopher Plummer (David), Yapımcı: Atom Egoyan ve Robert Lantos, Yapım: Tele Film Canada and Alliance Atlantis Communications, Kanada- Fransa/2002, 115 dk. 414 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER bir gerçeğin görmezden gelinerek yok sayılmasıdır. O gerçek de her iki milletin yüzyıllarca aynı coğrafyada bir arada yaşamış olmasıdır. Ararat ve diğer fi lmlerin en büyük ortak özellikleri de budur. Dolayısıyla iki mil- let arasındaki ilişki sadece tek mesele üzerine kurulmuştur. Tarihin bize gösterdiği ise bu durumun tam tersidir.
tarafın görüşlerini sorgulamaksızın bir ulusu toptan suçlayıcı, nitelikte nef- ret fi lmleridir. Yapılan fi lmler bunu başarıyor. Türklerden nefret edilmesini sağlıyor; ancak Türklerin de Ermenilerden nefret ettiğini söylüyor. Ararat fi lmindeki yönetmen Saroyan, fi lmin bir sahnesinde bu duruma vurgu yapar. Filmin yapım asistanlarından Raffi ’ye Bu kadar acıya yol açan şey nedir bilir misin genç adam? Ne kaybettiğimiz insanlar ne de toprak…Bu kadar nefret edilebilir olduğumuzu bilmek…Bu insanlar kim, kim bizden bu kadar çok nefret etmiş olabilir. Nasıl oluyor da bu nefreti halâ bu kadar inkâr edip bizden nefret edebiliyorlar diye sorar. Nefrete dair önemli bir sahne de Raffi , ile fi lmdeki Cevdet Bey adlı kötü bir Türk komutanını canlandıran Ali arasındaki diyalogda yaşanır. Raffi çekimden sonra Ali’yi evine bırakırken Ben bu hikâyelerle büyüdüm. Kötü Türkler…Ancak bunları kafamda canlandıramıyordum. Ta ki senin oynadığın karakterin yaptıklarını görünceye kadar. Babam 15 yıl önce bir Türk diplomatına suikast hazırlarken polis tarafından vurularak öldürül- dü. Türk diplomatının temsil ettiği şeyi ve babamı onu öldürmek isteyecek hale getiren şeyi hiç anlamamıştım. Ama bugün sen bana onun hissetmiş olabileceklerini gösterdin, teşekkür ederim. der. Raffi ’nin teşekkürü kar- şısında Ali, Ben bu tür şeylerle büyümedim. Sadece rolüm için araştırma yaptım. Okuduklarımdan çıkarttığım orada bir tehcir olduğu ve çok sayıda Türk ve Ermeninin öldüğü. Bu Birinci Dünya Savaşı’ndaydı. Ali’nin olay- lara bu şekilde bakmasına öfkelenen Raffi , sırtını Hitler alıntısına dayaya- rak savunmaya geçer. Ama Türkler Ermenilerle savaşta değildi. Almanla-
arasında başlayan diyalogun sonunu hazırladığı gibi fi lmin bu sahnesine kadar olayları anlamaya çalışan bir yönetmen tavrı çizen Egoyan’ın da Ermeni tezini destekleyen tavrının başlangıcı olur. Filmin bundan sonraki sahnelerinde Türkler öldürmekten işkence yapmaktan zevk alan vahşiler olarak gösterilir. Filmin bir sahnesinde Alman bir kadın tanık olduğunu 415 Ali ÖZUYAR söylediği bir olayı şöyle anlatır:
Alman kadının anlattığı bu vahşet tablosu anlatıma paralel olarak Saroyan tarafından birer birer canlandırılır. Bir diğer çar- pıcı ve insanın kanını donduran sahne de fi lmin galasında izleyi- cilere gösterilir. Göç yolundaki Ermenilere Türk askerleri saldı- rır. Kadın-çocuk demeden önü- ne geleni öldürürler. Bazı ka- dınlara tecavüz ederler. Bir kağ- nı arabasının üzerinde bir Türk askeri genç bir Ermeni kadınına tecavüz etmektedir. Kamera tecavüze uğrayan kadının yüzünden geri çe- kildiğinde arabanın altındaki küçük kız çocuğu ekrana gelir. Tecavüze uğ- rayan kadın bir eliyle arabanın altına sakladığı kızının elini tutmaktadır. Meselenin vahim noktalarından bir diğeri de Ermenilerin bu konudaki inanmışlıklarıdır. Yine aynı fi lmdeki önemli sahnelerden biri de bu inan- mışlık durumu üzerine kurulmuştur. Filmde Ali ile yönetmen Saroyan ara- sındaki konuşma bu inanmışlığın önemli bir göstergesidir. Ali, Saroyan’a
Saroyan; Bunun bir şeyi değiştireceğini sanmam yanıtı verir. Bunun üze- rine Ali; Zamanınızı almak istemem ama role hazırlanırken bir şeylerin
416 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER liyordu ve Ermenilerin kendilerine ihanet ettiklerine inanıyorlardı. Eğer öyleyse bu bir savaştı… Saroyan teşekkür edip Ali’nin yanından ayrılır. Çünkü Sorayan’a göre bunun bir önemi yoktur. O olayları inandığı gibi anlatmaktadır. Zaten fi lmin başlarında da kendisi annem soykırımdan kur-
Dramatik yapısını beş karakterin 1915 olaylarına bakışı üzerine kuran Egoyan fi lminde zaman zaman ileri atlamalar, geri dönüşler ve Saroyan’ın çektiği fi lmlerden sahneler araya sokarak tezini destekler. Filmde zaman zaman nesnel davranmaya ve olayları anlamaya çalışan bir izlenim uyandı- ran Egoyan, fi lmin bütününde ise bu konuda tarafsız kalamayacağını açık- ça ortaya koyar. Son sahne karardıktan sonra da ekranda Türkler 1915’teki
Bildiride konu edinilen tüm bu nefret fi lmleri, sempozyumun konusu ve amacına ters olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde her iki milletin birbirlerinin haklarına tecavüz etmeden yüzyıllar boyunca bir arada ya- şadığı gerçeğini yok saymaktadır. Bu durum dünya kamuoyunda her iki milletin yüzyıllar boyunca birbirlerinden nefret ederek yaşadıkları ve bu nefretin de 1915’te Türkler tarafından soykırıma dönüştürüldüğü izlenimi yaratmaktadır. 1915 olayları siyasî manevralar ve bu konuda yapılan pro- paganda fi lmleriyle 1915 öncesi yaşananları unutturmuş ve iki halkın ezelî ve ebedî birer düşman olarak belleklerde kalmasına yol açmıştır. Elbette iki halk arasındaki ilişki sadece tek mesele üzerine kurulamaz. Böyle bir durum tarihî gerçekleri inkâr etmek, iki millet arasında yaratılmış olan or- tak yaşama sanatını yok saymak olur.
TÜRK DOSTU DİASPORA ERMENİLERİ Yrd. Doç. Ayten SEZER Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü E-mail: aytens@hacettepe.edu.tr; Tel: 0 312 297 68 70 Özet Son yıllarda bazı Ermenilerin 1915’te yaşananları soykırım olarak uluslararası boyutta kabul ettirmeye çalıştıkları gö- rülmektedir. Bu amaçla Ermenistan dışında yaşayan bir- takım Ermeni terör grupları, Türkiye aleyhinde faaliyette bulunmaktadırlar. Bunlar iki toplum arasında geçmişte ya- şanan olumsuzlukları çarpıtarak, sorunu terör veya siyaset yoluyla çözmeye çalışılmaktadır. Ancak bütün Ermenilerin böyle düşünmedikleri de bir gerçektir. Hatta belli bir yaşın üzerinde olan bir kısım Ermeninin, özellikle Türk dilini ve Türk kültürünü dışarıda yaşattığı da bilinmektedir. Bunlar teröre dayalı faaliyetleri onaylamayan, Türkler ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak ve dostluk çerçevesini korumak iste- yen bir tutum içindedirler. 421 Yrd. Doç. Ayten SEZER Giriş Bilindiği gibi Osmanlı Devleti, farklı etnik köken ve dinî inanca sa- hip unsurların bir arada yaşadığı bir devletti. Önceleri etnik kökenleriyle anılmayan bu unsurlar dinî ve mezhebî anlamda millet olarak nitelendiri- lirlerdi. Bu sistem 1789 Fransız Devrimi’nin getirdiği milliyetçilik, eşit- lik ve özgürlük akımlarının etkisiyle etnik temele dayanır hale geldi. Bu akımlardan ilk etkilenen kendi dil, din ve kültürlerini koruyan Hıristiyan azınlıklar olmuştur. Batılıların da desteği ile Balkanlarda başlayan isyanlar sonunda Osmanlı, Avrupa topraklarını kaybetmeye başlamıştı 1 . Bu ayrı- lıkçı harekete XIX. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı topraklarında dev- lete sadık, Türklerle dostluk içerisinde yaşayan Ermeniler de katılmıştır. Bunlar 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında İngiltere ve Rusya gibi ülkelerin birbirleriyle olan rekabeti ve Osmanlı üzerindeki emellerini ha- yata geçirmek maksadıyla kışkırtılmışlardır. Bu savaşta Ruslara yenilen Osmanlı, 1878’de imzaladığı Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesi ve İngilizlerin müdahalesiyle daha sonra imzalanan Berlin Antlaşmasının 61. maddesi gereği Ermeniler için ıslahat yapmayı kabul etmiştir. Bu gelişme Ermeni konusuna uluslararası bir boyut kazandırmıştır 2 . Pek çoğu Türkçe isimler taşıyan bu topluluk mensuplarından özellikle yabancı ülkelere eği- 1 1821’de Mora yarımadasında başlayan Rum isyanı sonucu 1829’da Yunanistan bağımsızlı- ğını kazanmıştır. Bu isyan diğer unsurlara da yayılmıştır. 2 Cevdet Küçük, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı 1878-1897, İs- tanbul 1984.
422 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER tim için gidenler ve içerde yabancı misyonerlerin çalışmalarından etkile- nenler, Osmanlı topraklarında eylemler yapmaya başlamışlardır. Bu amaçla Osmanlı toprakları dışında kurulan ve içerde de örgütlenen ihtilâlci Hınçak ve Taşnak gibi örgütler ile teşkilâtlanan Ermeniler; Van, Erzurum, Adana, Maraş gibi değişik şehirlerde isyanlar çıkararak eylem- lere girişmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’nı fırsat bilen bir kısım Ermeni, düşman ordusu- na katıldığı ve cephe gerisindeki masum vatandaşları katlettiği için 1915’te zorunlu göçe tâbi tutulmuştur. l915’ten beri Türkiye’ye karşı mücadele ha- linde olan ve dünyanın dört bir yanına göç ederek yerleşen Diaspora Er- menileri 1915’te yaşanan gelişmeleri soykırım olarak nitelendirmişlerdir. Siyasî teşkilâtlar, dernekler, gazeteler, radyo ve televizyon yayınları ile 24 Nisan’ı soykırım günü olarak ilân etmişlerdir. Her yıl 24 Nisan’da çeşitli etkinlikler düzenlenerek Türkiye suçlanmakta ve toprak, tazminat gibi ta- leplerde bulunulmaktadır. Bu tepkiler, Batılıların da dikkatlerini çekmek için 1970’lerden itiba- ren yerini şiddet olaylarına bırakmıştır. 1973’te 77 yaşındaki Mıgıdıç Ya- nıkyan adlı Ermeni tarafından Los Angeles başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’in öldürülmesi ile başlayan cinayetler devam etmiş ve 1980’lere gelindiğinde öldürülen kişi sayısı 50’ye ulaşmıştır 3 .
vardır. Bunlardan bir kısmı Rusya sınırları içinde Sovyet Ermenistanı’nda yaşayanlar, diğeri Türkiye Cumhuriyeti ve üçüncüsü de başta Amerika, Fransa ve Kanada olmak üzere dünyanın değişik bölgeleridir. Sonuncu- suna göç eden ve oralarda örgütlenerek yaşayanlar Diaspora Ermenileri- dir. Göka’ya göre, Türk aleyhtarlığını ve dolayısıyla soykırım görüşünü destekleyenler ve körükleyenler bu Diaspora Ermenileridir. Bunda her birinin toplumsal psikolojisinin farklı olmasının ve ciddi kimlik krizi ya- şamalarının etkili olduğu, dolayısıyla millî kimlik oluşturabilmek için bu yola başvurmalarının payı vardır 4 . Bununla beraber Diaspora Ermenileri 3 Nejat Göyünç, Türkler ve Ermeniler, Yayına Hazırlayan Kemal Çiçek, Yeni Türkiye Yayını, Ankara 2005, s.138; Bilal Şimşir, Şehit Diplomatlarımız, 2 Kitap, Ankara 2000. Ermeni meselesi ile ilgili kaynakça için bkz. Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, 2. Baskı, İstanbul 1987; Türkkaya, Ataöv, Ermeni Sorunu: Bibliyografya, Ankara 1981; Re- cep Karakaya, Kaynakçalı Ermeni Meselesi Kronolojisi (1878-1923), İstanbul 2001; Erdal İlter, Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası, Bibliyography of Turco-Armenian Relations, 3. Baskı, Ankara 2004. 4 Erol Göka,Topluluklar ve Zihniyetleri, Ankara 2004, s.232, 239. 423 Yrd. Doç. Ayten SEZER arasında böyle düşünmeyen sağduyu sahibi Ermenilerin bulunduğu da gö- rülmektedir. Bu bildiride, Emniyet arşivlerine ve basına yansıyan bilgi ve belgeler ışığında Türkiye dışında yaşayan ve Diaspora Ermenileri olarak da adlan- dırılan örnek kişi ve grupların Türkiye hakkındaki olumlu yaklaşımları or- taya konulmaya çalışılacaktır. Geçmişte bir arada yaşayan Türkler ile Ermeniler birbirlerinden etki- lenmişler ve birbirlerine güvenmişlerdir. Bu durumu Osmanlı Devleti’nde nazırlık yapmış olan Ermeni Hallacyan’ın, Bir Türk, evinden uzunca za-
5 şeklindeki sözleri en açık şekliyle ortaya koymaktadır. Benzer görüşler Kâzım Karabekir ve Cemal Paşalar’ın Osmanlı dönemine ait hatıralarında da yer almış ve Türklerle Ermeniler arasındaki dostluğun çok ileri olduğu, bir yere gidecekleri zaman evlerini, barklarını, ailesini ve namusunu birbirlerine emanet ettikleri belirtilmiştir 6 .
yaşayan Ermenilerin iyi durumda olduklarını, Türkiye ile iyi geçinilmesi gerektiğini belirterek, Taşnak, Hınçak ve Ramgavar gibi örgütlerin yaptık- ları faaliyetleri onaylamamakta ve kendilerini Türklere ve Türkiye’ye daha yakın hissetmektedirler. Bu yakınlığı Göyünç, eserinde 1955’te bir grup öğretmenle gittikle- ri ABD’nde Santa Barbara’da kaldıklarını öğrenen Ermeni karı-kocanın otele gelerek kendilerine çok içten davrandıklarını, evlerine götürerek bol ikramda bulundukları yazmıştır 7 .
vam ettiği bir dönemde Fransız işgalindeki Suriye’de yaşayan bazı Erme- niler, Türkiye karşıtı Ermeni örgütlerine karşı yeni bir örgütlenme içine girmişlerdir. Bu konuda Suriye’den alınan istihbarat raporunda şu bilgilere 5 Kâzım Karabekir, 1917-1920 Arasında Erzincan’dan Erivan’a Ermeni Mezalimi, Hazırla- yan Ömer Hakan Özalp, Emre Yayınları, İstanbul 2000 (Kitabın arka kapağından alınmış- tır).
6 Kâzım Karabekir, Ermeni Dosyası, İstanbul 1994, s.12-13; Cemal Paşa, Hatıralar, İstanbul 1977, s.404. 7 Göyünç, a.g.e., s.15.
424 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER yer verilmiştir 8 : Bölgede 5-10 Ermeniden oluşan Hür Ermeniler Partisi kurulmuştur. Bunlar Taşnak, Hınçak ve Ramgavarların başarılı olamadık- larını düşünmektedirler. Katil, suikast, tehdit, palavra ile büyük Ermenis- tan kuracaklarını söyleyen Taşnaklar ne Erivan’da ne de Kilikya’da hatta Kürtlerle ortak Hoybun harekatında da başarılı olamamışlardır. Hatay’da Türklere karşı hazırlanmış adamları Fransızlar tarafından terk edilmiş ve Türklerden yüz bulamayarak göç etmek zorunda kalmışlardır. Suriye’de l936’da vatanperver Araplarla birleşerek, kendilerine sözler veren Fran- sızlara bile sırt çeviren Taşnakların bu planı da tutmamıştır. Hınçaklar da benlik gösterememiştir. Büyük emeller peşinde koşan Ermeniler enternas- yonal serseriler halinde hiçbir yerde tutunamamışlardır. Hür Ermeniler bu şekilde büyük Ermenistan kurulamayacağını belirtmişlerdir. Çünkü onlara göre; bugünkü Türkiye dar bir sahaya tıkılmıştır. Kimseye verecek topra- ğı yoktur. Büyük bir inkilâpla gençleşmiş ve kuvvetlenmiştir. Türkiye’den bir Ermenistan çıkarmak abesle iştigaldir. Birinci Dünya Savaşı’nın galibi bile Türkiye’yi parçalamayı başaramamıştır. Onlara göre yapılacak iş ha- yalîdir. Bunu bırakıp Türklerle anlaşalım. Türkiye Cumhuriyeti rejimini kabul ederek hür Türk Ermenisi olmak gerekir. Türkiye’ye döner bir Türk gibi bütün haklardan yararlanır, yabancı diyarlarda sürünmekten kurtu- luruz demektedirler. Dişçi Artin Çamcıyan ve Hınçak liderlerinden Ropen Yağsızyan ise aynen şunları söylemişlerdir: Biz, şahsen ne açız ne işsiziz, ne de Fransızlardan müşteki ve muğberiz fakat Araplardan mütenafi r ve mutazarrırız. Gayemiz milletimizin müstakbel saadetine hizmettir. Bu ise milletimizin Türklerle bir arada yaşamasına bağlıdır. Dilimiz, duygumuz, emelimiz ve yurdumuz onlarla bir olmalıdır. 20 senelik hüsran kafi dir... Muhalefetten ne kazandık? Bizi Türkler aleyhine çevirenler bize ne gibi hizmetler ettiler?...Artık yeter... Biz Türklerden başka hiç kimse ile anlaşıp kaynaşamayız. Hatta deriz ki, Ya Türkün aslı Ermenidir veya Ermeninin aslı Türktür... İyi biliniz ki Türkiye henüz Ermeniye kapılarını açmayacak ve inanmayacaktır. Ermeniler bize düşmanlık yapacaklar, aleyhimize bu- lunacaklar, suikastlar hazırlayacaklar, ecnebiler ise bu halimizi hoş gör- meyeceklerdir: fakat yine de biz yolumuza devam edeceğiz ve bu fi krimizi bir tohum gibi Ermeniler arasında saçacağız... Türkiye de çok geçmeden bizi anlayacaktır... Mevsuk rivayetlere nazaran Atatürk sağ olsaymış, bü- tün Ermenilere Türkiye kapıların açacakmış, İsmet İnönü’den ricamız bize aynı hakkı vermesidir. 8 29.08.1940 tarih ve 2023 numaralı Suriye’den alınan istihbarat raporu. Bkz. EGM Arşivi, Dosya No:12531-2.
425 Yrd. Doç. Ayten SEZER Söz konusu raporda, bu partinin henüz resmen tanınmadığı ve oluştu- rulmadığı, hatta gayriresmî olarak da bilinmediği belirtilmekte ve ayrıca, Halep şehri içinde 200’e yakın üyesi vardır ve bunların büyük kısmı Gazi- antepli, Kilisli ve Maraşlı’dır. Diğer Ermeniler ise muhaliftir. Pek yakında bunların da cereyana kapılacakları tahmin edilmektedir. Cemiyetin üyele- ri: Diçci Artin Çamcıyan Antepli, Tacir Ropen Yağsızyan Antepli, Minas Aslanyan Antepli, Yakup Şitilyan Antepli, Serkis Berberyan Kilisli, Corc Kuyumcuyan Maraşlı, Minas Arakyan Maraşlı, Kamil Seferyan Kilisli, Corc Seferyan Kilisli’dir. Bunların faaliyetleri Halep’in her iki semtin- dedir. Halep’in batısında yeni kurulan Ermeni kasabalarından Davudiye ağırlıklıdır. Bu kasaba iki sene evvel Halep’teki Fransız delegesi David namına kurulmuştur. Bu kasabada Hınçak ve Taşnak Ermenileri otururlar, birbirleriyle anlaşamazlar, onun için bu parti doğmuştur denilmektedir. Haber gazetesinde 04.04.1965 tarihinde çıkan Valâ Nureddin imzalı Türkler ve Ermeniler başlıklı makalede 9 Matmazel Bagdasaryan soyadlı kişi; Ya benim amcalarımın dayılarımın Türk köylülerine ettikleri? Takas... dedi. Bu bir iç savaştı. Birinci Umumî Harp’te Prusya emperyalizminin kışkırtmacasıydı. Kimi has Ermeni, kimi Ermeni dinini kabullenmiş Hıris- tiyan Türklerin felâketini doğurdu bu dostum dediği yazılmıştır. Yine, 9 Nisan l965’te Arşav gazetesinde çıkan yazıda Lübnan’da ve yabancı memleketlerde Ermenilerin matem töreninin 50. yılını anmaya hazırlandıkları, bu nedenle Ermenilerin yabancıların Makarios ve Kipriya- nu gibi adamların teşviki ile Türkiye’ye karşı gösteriler düzenleyecekleri haberi yer almıştır. Bu haber üzerine Yervant Aslanyan’ın Makarios’un ve Kipriyanu’nun Birleşmiş Milletler’deki Ermeniler adına tek bir söz söy- lemeye yetkileri yoktur.... tarihte onların dedeleri Hıristiyanlık maskesi altında defalarca Ermeni ırkını imha etmeğe teşebbüs etmişlerdi, bu gün onlar tekrar Kıbrıs’taki Türk kardeşlerimizi imha etmek teşebbüsüne giriş- mişlerdir... Tarih boyunca Türk ve Ermeni vatandaşları, vatanın yükselme- si ve ilerlemesi için kardeşçe bir arada çalışarak beraber yaşamışlardır... Birinci Dünya Savaşı, Atatürk’ün adil Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini kurmasına yol açmıştır 10 yorumunu yapmıştır. Türkiye aleyhinde çalışan Ermenilerin Rumlarla işbirliği yaptıkları daha doğrusu Rumların Ermeni meselesini Türklere karşı kullandıkları bi- linmektedir. Bu konuda Kıbrıs’ta yaşayan bazı Ermenilerin Rumların ken- 9 Bu makale, 5 Nisan 1965’te Ermenice çıkan Marmara’da aynen yayınlanmıştır. 10 16 Nisan 1965 tarih ve 234/398 sayılı MAH’ın İçişleri Bakanlığı’na yazısı, Dosya No:12531-2/11 426 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER dilerine yaptıkları baskı sonucunda Türklerle olan yakınlıklarını gerçek- leştiremedikleri Türkiye’nin Lefkoşa büyükelçiliğinin 09.05.l968 tarihli Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği yazısından anlaşılmaktadır. Yazıda; 1. Kıbrıs’taki Türkler aleyhindeki Ermeni faaliyetlerinin içerik ve se- bepleri itibarıyle iki şekilde kendini gösterdiğine dikkat çekilmektedir. A- Bunlardan birincisi uluslararası Ermeni faaliyetlerine paralel faa- liyetlerdir. Her ülkede olduğu gibi Kıbrıs’ta da sayısı az olmakla beraber Ermenistan davası taraftarlarının bulunduğu, ayrıca Ermeni davasının ger- çekleşmesine belirli bir devletin imkân vereceğine inandığı için o mem- leketle sıkı ilişkide bulunan ve verilen emre göre hareket eden kimselerin varolduğu bildirilmektedir. Ermeni cemaati liderinin sol eğilimli olduğu, ayrıca bir kültür kurumu olan Melkonian Enstitüsü’nün de özellikle geç- mişte bazı Sovyet faaliyetlerine merkezlik ettiği İngiliz İntelligence servi- sinde Plilby’nin yayınladığı hatıratından anlaşıldığı belirtilmiştir. B- İkinci sınıfa giren Ermeniler ise mevcut durum dolayısıyla kader- lerini Rumlara bağlamışlardır. Aslında bu Ermenilerin Rumları sevmedik- leri ve kendilerini Türklere daha yakın hissettikleri bilinmektedir. Nitekim yaşanan olaylardan önce Ermenilerin hemen tamamının Türk kesimlerin- de yaşadıkları ve ticaretlerini de Türk kesimleriyle yapmakta oldukları ve Rum kesimine geçmeleri tamamen olayların zoruyla olmuştur. Bunlar Türk kesiminde kalsaydık Rumlar Türklere yaptıkları muamelenin aynısını bize de yapacaktı demişlerdir. Böyle düşünmekle beraber gündelik hayat- larını devam ettirebilmek için bu Ermeniler, Rumların kendilerinden talep ettiği her türlü Türkiye aleyhtarı faaliyeti geçmişte yaptıkları gibi bundan sonra da yapacaklardır denilmektedir. Bir vesile ile kendisi ile yapılan görüşmede Ermeni cemaati reisi Rumların bize yaptıkları tazyikleri tahmin edemezsiniz. Buna boyun eğmezsek maddeten zarar göreceğiz. Rumlar on istiyorsa biz ancak iki yapıyoruz. Mukavemete kudretimiz yoktur. Esas ya- kınlığımız Türklerle olmakla beraber Ada’da hâkim ve mukadderatımızı tayin eden unsur Rum olduğu için ona karşı gelme imkânlarımız mahtuttur demiştir. 2-Bu durum karşısında Kıbrıs’taki Ermenilerin maddî çıkarları dola- yısıyla Rumların isteklerine boyun eğecekleri ve Türkiye aleyhindeki fa- aliyetlerde bulunmaları istendiği taktirde ister istemez bu yola gidecekleri doğaldır denilmektedir. Esasında Ermeniler Rumlarla bir arada bulunmayı kendi çıkarları bakımından uygun görmemekteler, âdet ve örf bakımından kendilerini Türklere daha yakın hissetmeleri bir yana, Türk kesiminde ti- 427 Yrd. Doç. Ayten SEZER caret yapmayı, ticarî alanda kendileri kadar tecrübeli olan Rumların bulun- duğu Rum kesiminden ticaret yapmaya maddî menfaat yönünden de tercih etmektedirler. 3-Sonuç olarak, Kıbrıs’taki Ermenilerin kendi çıkarları bakımından mevcut şartlar içinde Rumların Türkiye aleyhindeki her türlü isteklerine boyun eğmekten başka çareleri yoktur. Görüşülen Ermenilere, Türk ce- maatinin arkasında Türkiye’nin bulunduğunu unutmamak lâzım geldiğini ve ileride bu uygun olmayan şartların düzelip Türk cemaatinin de Ada’da söz sahibi olacağını, dolayısıyla tutumlarını geçici şartları esas alıp tespit ederlerse ileride Türklerle tekrar işbirliği yapmak fırsatını göz önünde bu- lundurmalarına dikkat çekildiği yazılmıştır 11 . Yurt dışında yaşayan ve Türkiye ve Türkler hakkında olumlu düşünen bir kısım Ermenilerin terör taraftarı Ermeniler tarafından tehdit edildik- lerine dair basında bilgilere rastlanmaktadır. Bunlardan Türk dostu ünlü mücevherci Vahe Tosunyan’a gönderilen imzasız bir mektupta Köpek gibi sokakta öleceksin! denilmiştir 12 . Türk-Ermeni dostluğuna yaptığı hizmetlerinden dolayı şeref madal- yası alan Jan Vahe Tosunyan, 1907 İstanbul doğumlu olup, elmas yon- tucusudur. 1925’te meslek eğitimi için Paris’e oradan da elmas madeni aramak için Afrika’ya giden Tosunyan, Türkiye sevgisi hakkında, …Ben Türkiye’nin malıyım. Orada doğmuşum. Memleketi sevmemek olur mu? Ama beni Hıristiyan yapmışlar, papaz dua okumuş başımda, sizin de imam. Kabahat benim mi? Aynı dinden olmak şart mı? O memleket hepimizin değil mi? Din başka, millet başka. Dinle milleti birbirine karıştırmamak gerekir… Fransa’ya gelen her Türk işçisine, her Türke yardım etmeye ça- lıştım demiştir. Gerek Türkiye sevgisi gerekse Tosunyan isminden dolayı kendisinin ve Türkçe isimler taşıyan Ermenilerin Türk olduğunu ifade etmesinden do- layı Ermeniler tarafından tehdit edildiğini sözlerine ilâve etmiştir 13 .
mi gazetesi müdürü Eğikiyan kendisine Türkiye hükümetinin Ermeniler hakkında gösterdiği alicenaplıktan dolayı Tahran’daki Türkiye Ermenileri adına teşekküre geldiğini söylemiştir. İstanbul’da çıkan Jamanak gazetesi 11 Maslahatgüzar Ercüment Yavuzalp imzalı yazı. Bkz. EGM Arşivi, Dosya No: 12531-2/17 12 “Paris’te Türk Dostu Ermeniler Ölümle Tehdit Ediliyor”, Günaydın İlâve 20.06.1974. 13 Mine G. Kırıkkanat, “Din ile Milleti Karıştırmayın”, Tosunyan ile Söyleşi, Milliyet 23 Şubat 1998.
428 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER muhabirinin Türk Dışişleri Bakanıyla yaptığı bir mülâkatta, Cumhuriyetin 25’inci yıldönümü dolayısıyla bir af kanunu hazırlanmakta olduğunu, bu aftan vaktiyle Türkiye dışına çıkmış olan Ermenilerin de yararlanıp yararla- namayacaklarını sormuştur. Kendisine, bu konuda hiçbir bilgilerinin olma- dığının söylenmesi üzerine Eğikiyan, şunları söylemiştir: Ben Sivaslıyım.
Dedikten sonra Eğikiyan devamla: Her millette olduğu gibi Ermeniler arasında da milletiniz aleyhine çalışan bir takım alçaklar çıkmıştır. Fakat emin olunuz ki bu bile % 15 bile değildir. Bizim baş düşmanımız Ruslardır. 93 Harbi’nde müstakil Ermenistan vaadiyle bizi ön safta kırdırıp sonra en büyük istibdat altına kendileri almışlardır. Bu hakikatleri yazdığım için beni Ruslar Tahran’a şikâyet ettiler. Ölümden zor kurtuldum. Fakat bunla- rı yazmaktan ve milletimin gözünü açmağa uğraşmaktan hiçbir zaman geri kalmıyorum diye ilâve etmiştir 14 . Paris’teki Ermeni Kilikya Cemiyeti tarafından kendi kulübünde Türk-Ermeni ilişkileri hakkında tartışma yapılmıştır. Burada Kilikya 14 Tahran büyükelçiliği Müsteşarı Firuzan Selçuk’un Tahran büyükelçisine 05.03.1948 tarihli mektubu. Bkz. EGM Arşivi, Dosya No: 12531-2/9. 429 Yrd. Doç. Ayten SEZER Cemiyeti’nin yayın organı olan ve Paris’te haftada bir çıkan Arevmudk gazetesinin 05.12.1948 tarihli sayısında; Dışarda kalan Ermeniler ola- rak Ermenistan’daki Ermenilerin işine karışamayız. Zira onlar Sovyetlere bağlıdır... Türkiye Ermenileri 100 bin kadardır. Yarısı İstanbul’da yarısı Anadolu’dadır. Onlarla ilgilenmeyiz. Türkiye’nin dahilî işine karışamayız. Hariçteki Ermeniler Türkiye’ye küfretmekten vazgeçmeliyiz. Yaşadığımız ülkeler kendi menfaatleri gereği, Türkiye ile iyi geçiniyorlar realist olma- lıyız görüşlerine yer verilmiştir 15 . Bu cümleler de göstermektedir ki, iki ülkenin iyi geçinmesi emperya- listlerin oyununa gelmemesi kendi menfaatleri gereğidir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Rusya’daki bir kısım Ermeni açlık, se- falet ve yerli Ermenilerin baskısından Suriye’ye kaçmağa çalışmışlardır. Kars’tan alınan haberlere göre, perişan bir Ermeni kafi lesi Türkiye’nin sı- nır kasabasına sığınmış ve bunlar gerekirse öldürülmelerini fakat Rusya’ya gönderilmemelerini istemişlerdir. Türk resmî makamları ise mevzuatın buna izin vermediğini söylemiş ve yakarmalarına rağmen Rusya’ya iade etmiştir 16 . Türkiye aleyhinde çalışan yurtdışındaki Ermeniler yaşadıkları şehir- lerde pek çok soykırım anıtı yaptırmışlardır. Beyrut’ta böyle bir öç anıtının açılışında Ermeniler Türkiye’den tazminat talebinde bulunmuşlardır. Dün- ya üzerindeki beş milyon Ermeninin faaliyetini yöneten öç partisinin en ilericisi sayılan Taşnak’ın liderleri Türkiye de yaşayan Ermenilerin durum-
17 . Türkiye’nin Halep Başkonsolosu Nureddin Karaköylü’nün bildirdiği- ne göre, Halep’te çoğu Anadolu’dan göç etmiş 60 ile 80 bin Ermeni vardır. Bunların sayısı daha fazlaymış, İkinci Dünya Savaşı’nı müteakip yaklaşık 20 bin kişi Sovyet Ermenistan’ına göç etmiştir. Türk inkılaplarını Taşnak- lar, İttihat Terakki’den farklı görmüşler ve Esir Milletlerin Kurtarıcılarına
Asırlardır Türklerle beraber yaşayan Ermeniler halâ Halep’te evlerinde ve işyerlerinde Türkçe konuşmakta, Türk yemekleri yemekte ve eğlence 15 26.01.1949 tarih ve 25040 sayılı MAH’ın İçişleri Bakanlığı’na yazısı. EGM Arşivi, Dosya No: 12531-2. 16 “Kendi Düşen Ağlamaz! Rusya’dan Kaçan Ermeniler”, Son Saat 18 Ocak 1947. 17 Mehmet Ali Birand, “Türk Ermenilerin Durumlarının Gayet İyi Olduğunu Bildirmesine Rağmen Taşnak Ermenileri Tahrike Uğraşıyor”, Milliyet 27.04.1970 430 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER yerlerinde Türk müziği dinlemektedirler. Anadolu’daki Türk örf ve âdetle- rine bağlıdırlar. Halep’te geniş bir şekilde Türkçe konuşulmakta ise bunu Ermenilere borçlu olduğumuz belirtilmektedir. Zira, Türk kolonisi Arapça konuşma eğilimindedir. Türkiye’nin verdiği vize ile Türkiye’den giden Er- menilerin orada saygıyla karşılandıkları belirtilmiştir. Türkçe hayranı, örf ve âdetlerini benimseyen Ermeniler Araplarla kaynaşamamışlardır. İstan- bul, Ankara ve Çukurova radyolarını dinlemektedirler 18 . 1960’lı yıllarda tespit edilen bu izlenimler 2000’li yıllarda da benzerlik göstermektedir. Bu konuda bir gazetecinin 1915’te yaşanan acı olaylar sonucu Anado- lu’ dan Lübnan’a göç eden ve Beyrut’ta yaşayan bazı Ermenilerle yaptığı görüşmesinde, bunların Diaspora’nın aksine Türkiye’ye kin beslemedik- leri, geçmişin tarihçilere bırakılması gerektiği ve 90 yıl önce bırakıp gel- dikleri Anadolu kültürü ile birlikte Türkçe’yi de Beyrut’ta nesilden nesile yaşattıkları fi krine varılmıştır 19 . Görüşülen kişilerden biri Lübnan’da, tehcirin en son tanığı olan 105 yaşındaki Yeghisapet Kesabyan’dır. Kendisi 1915’te Hatay’dan Suriye üzerinden Lübnan’a gelirken 15 yaşındaymış. Yolculuk sırasında çok zor- luk çektiklerini: Günlerce yürüdük. Askerler hep başımızdaydı. Bize kimse saldırmasın diye bizi koruyorlardı; ama kendileri de yürüyemediğimiz için bazen bizi dövüyorlardı. Çok zor bir yolculuktu şeklinde anlatan Kesab- yan, yaklaşık üç ay süren yolculuktan sonra akrabalarıyla birlikte geldiği Bekaa vadisinin Ancar (Anjar) bölgesinde yaşayan Ermenilerin, torununun 8 yaşındaki oğlu Mardiros’a Türkçe türküler öğretmiş, Lübnan’a geldikten bir yıl sonra Hatay Samandağı’na geri dönmüş ve burada evlenmiş, ken- di isteğiyle tekrar Lübnan’a dönmüştür. Türkiye’yi çok özlediğini belirten Kesabyan, kızından ve torunlarından kendisini, ölmeden önce Hatay’a gö- türüp gezdirmelerini istiyormuş. Yazar, Beyrut’un güney semtlerinden Borj Hammoud’ta mahalle isim- lerinin Türkiye’deki gibi Maraş, Antep, Adana olduğunu, Yeni Maraş’ın Kahramanmaraş’ın herhangi bir mahallesinden farklı olmadığını, dar so- kakları, çocuk bağırmaları ve dükkânlardan yükselen baharat kokularının bulunduğunu belirterek Adana, Mersin ve Kilis’ten getirtilen inci boncuk- lar, üzerinde Maşallah, Allah Korusun yazılı nazarlıklar, dut kurusu, üzüm pekmezi sattıklarını yazmıştır… Borj Hammoud’ta Türk televizyon kanal- 18 20 Nisan l968 tarih ve 502/108 sayılı Halep başkonsolosluğunun yazısı. Bkz. EGM Arşivi, Dosya No: 12531-2/17 19 Haşim Söylemez, “Tehcir Sırasında Saldırılara Karşı Bizi Türk Askerleri Korudu”, Zaman 04.05.2005.
431 Yrd. Doç. Ayten SEZER larının seyredildiği Ermeni mahallelerinde Türkiye’den getirtilen yiyecek- ler ile kıyafetlerin satıldığı Ermeni esnafl arın Türkiye ile sürekli ticaret halinde oldukları anlatılmaktadır. Kuru gıda ve süs eşyası ticareti yapan Mano Lenbelian’ın alışveriş için sürekli Türkiye’ye gidip geldiği, dedesinden öğrendiği Türkçe’yi çocukla- rına öğrettiği, Soykırım ve tehcir gibi kavramların kendisini ilgilendirme- diğini söyleyen Lenbelian: Türkiye ile benim için bir problem yok. Artık
Ermeni nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Yeni Maraş’ta bir Ermeni aile- nin oğlu olan Levon Restokyan ise 1915’te Lübnan’a göç etmiştir. An- laşılır bir Türkçe konuşan ve bir Urfalı kadar iyi lahmacun yapan Levon Restokyan’ın dışarıdan gelen Türklerden para almadığı ve Türklerle olan
duğu ve kendi çocuklarına Türkiye’yi anlatıp Türkçe öğrettiği yazılmıştır. Kısacası bütün bunlar bazı Ermenilerin Türkçe konuştuğu, Türkiye ile il- gili olduğu ve tarihte olanları tarihçilere bırakmayı tercih ettiklerini gös- termektedir. Sonuç olarak denilebilir ki, uzun yıllar Türklerle Ermenilerin bera- ber yaşamasının getirdiği huzur, güven ve iyi ilişkiler çeşitli nedenlerle XIX. yüzyılın sonlarına doğru bozulmuştur. Batılı ülkelerin müdahalesiy- le Ermeniler lehine reformlar yapılması istenmiş, kökü dışarıda ihtilâlci örgütler tarafından ülkenin değişik bölgelerinde isyanlar çıkarılmıştı. Os- manlının isyanları bastırması içerde ve dışarıda katliam gibi gösterilmiş ve iki toplum arasındaki güven ve işbirliği bozulmaya çalışılmıştır. Devletin önemli makamlarında görev alan ve devlete bağlılıkları ile bilinen Ermeni- ler, yeni bir devlet kurma hayali ve aldatmacasıyla batılı ülkelerden destek görmüş, onlarla işbirliği yapmış hatta Birinci Dünya Savaşı’nı fırsat bile- rek Osmanlıya ihanet etmiştir. Bunun üzerine 1915’te alınan önlemleri ve zorunlu göçü soykırım olarak tanıtmışlardır. Dünyanın değişik bölgelerine göç eden Ermenilerden bazısı ise bunu bu şekilde tanımlamayıp, yaşanan iyi ilişkiler ve kültürel alışveriş ile dostluğu devam ettirmek istemekte- dirler. Bu tutum, her iki toplum için de gerçekçi olmak ve emperyalizmin oyununa gelmemek bakımından doğru bir yaklaşım olarak görülmektedir.
|
ma'muriyatiga murojaat qiling