Hazirlayanlar


Download 3.23 Mb.
Pdf ko'rish
bet39/42
Sana17.10.2017
Hajmi3.23 Mb.
#18083
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   42

Sonuç

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti tebaası olan Ermeniler gerek ferdî ge-

rekse toplu olarak gerçekleştirdikleri ihtida hareketlerini, bu hareketlerini 

gerçekleştirirken devlet tarafından hiçbir şekilde zorlamaya veya baskıya 

maruz kalmadan gerçekleştirmiş olmalarına rağmen XIX. yüzyıla doğru 

gelinince Batılı devletler bu ihtidaların devlet tarafından zor kullanılarak 

gerçekleştirildiği iddiasında bulunmuşlardır. Bildirimizde de görüleceği 

üzere Osmanlı Devleti bu iddialar karşısında çeşitli komisyonlar kurmuş 

ve bu komisyonlara Batılı devletlerin temsilcilerini de katmıştır. Yapılan 

çalışmalar neticesinde din değiştirmelerin gönül rızası ile gerçekleştiğini 

Batılı devletler de teyit etmek zorunda kalmışlardır. Bunun yanında eski 

dinlerine dönmek isteyenler de istedikleri vakit yine kendi rızaları ile din-

lerini değiştirmişlerdir. Bütün bunların sebebi Osmanlı Devleti’nin kendi 

idaresi altında bulunan halkına göstermiş olduğu hoşgörüdür.



OSMANLI DÖNEMİ VE SONRASINDA

KIBRIS’TA TÜRK-ERMENİ MÜNASEBETLERİ

Doç. Dr. Cihat GÖKTEPE

Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

E-mail: goktepecihat@lycos.com; Tel: 0 474 212 02 01-3091


Özet

Bu bildiride Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs’a hâkim olmasın-

dan itibaren buradaki gayrimüslim toplumlara daha özel-

de de Ermeni toplumuna karşı takip etmiş olduğu sosyal 

ve kültürel yaklaşımlar değerlendirilecektir. Bu bağlamda 

Kıbrıs’taki Ermenilerin durumu Kilisenin yapısı, Osmanlı 

yönetiminin Ermeni Kilise ve toplumuna bakışı ile toplum-

lar arası ilişkiler ve uygulamalar örneklerle açıklanacaktır.

Bunlara ek olarak aynı dönemde Osmanlı Türklerinin ada-

daki Müslüman olmayan diğer toplumlarla bilhassa Rum 

toplumu ile olan ilişkileri de mukayeseli olarak değerlen-

dirilecektir. 

Kıbrıs’ın Osmanlı hakimiyetinden çıkışından sonra İngiliz 

yönetimindeki toplumlar arası ilişkiler, özellikle Türk-Erme-

ni ikili ilişkileri, adadaki Osmanlı yönetimi de dikkate alına-

rak, mukayeseli olarak değerlendirilecektir.



537

Doç Dr. Cihat GÖKTEPE



Osmanlıların Kıbrıs’a Yerleşimi ve Adanın Yönetimi

Akdeniz’de bir ada olan Kıbrıs, Türkiye’nin güney kıyısından 40 mil 

(74 km.), Suriye’nin batı kıyısından 60 mil (111 km.), Mısır’ın kuzey kı-

yısından 240 mil (444 km.) ve Yunanistan’dan yaklaşık 500 mil (925 km.) 

uzaklıktadır. Sicilya ve Sardinya adalarından sonra Akdeniz’in üçüncü bü-

yük adası olup, yüzölçümü 3 372 mil karedir (8 733 km

2

). Ada batıdan 



doğuya 144 mil (225 km.) uzunluğunda, kuzeyden güneye 40 mil (64 km.) 

genişliğindedir

1

.

Kıbrıs, zaman içinde birçok uygarlığa beşiklik yapmış ve bu uygarlık-



lar tarafından Akdeniz hakimiyetinin sağlanması amacıyla büyük önem arz 

etmiş bir adadır. Bu adanın stratejik bakımdan en önemli yönü ise güneyde 

bulunan devletlere yakınlığı Ortadoğu’yu ve Anadolu’yu gözetir bir ko-

numda olması ve bu bakımdan devletlerin egemenliklerini korumalarında 

stratejik bakımdan çok önemli bir üs görevi yapmasından kaynaklanmak-

tadır. Bu bakımdan da birçok devletin rekabetinin gün yüzüne çıktığı bir 

ada görünümünü almıştır. Kıbrıs Venediklilerin hakimiyetinde iken idaresi 

altındaki halka hiç de iyi davranılmadığı kaynakların birçoğundan tespit 

edilebilmektedir

2

.



1  Cihat Göktepe, “İngiliz ve Amerikan Belgelerine Göre Kıbrıs Meselesi ve Türkiye’nin Dış 

İlişkilerine Etkileri (1955-1967)”, Ata Dergisi, Sayı 12, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri 

ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Konya 2004, s.32.

2  Ahmet C. Gazioğlu, Kıbrıs’ta Türkler 1570-1578, 308 Yıllık Türk Dönemine Yeni Bir Ba-

kış, CYREP Yayını, Lefkoşe 1994, s.3-5.


538

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Osmanlılar, Kıbrıs adasının, Akdeniz hakimiyetinin sağlanmasında 

stratejik yönden önemli bir konumda bulunmasından dolayı, 1570 yılında 

adaya ayak basmış ve adanın fethini 1571’de tamamlamışlardır. Bu dö-

nemde Osmanlılar karşılarında feodal sistem yüzünden halkı köle statü-

sünde yaşayan, ziraî üretimi yetersiz ve ticareti teşvik edilmeye muhtaç 

bir ada buldular. Bu durum karşısında hemen harekete geçilmiş ve ilk iş 

olarak feodal sistemin kaldırıldığı, yerli halkın köleliğine son verildiği 

ilân edilmiştir

3

. Bununla birlikte adadaki Kıbrıs Ortodoks Rum Kilisesi 



başpiskoposluk olarak yeniden açıldı ve adadaki diğer kiliselerin üzerinde 

bir statüye kavuşturuldu. Daha da önemlisi başpiskopos yönetim nezdinde 

yerli Rum halkının ruhanî lideri siyasî temsilcisi olarak tayin edilmiştir. 

Protokolde ise paşadan sonra yer almıştır

4

.

Kıbrıs’ın Türkler tarafından fethi ada tarihini her yönden etkilemiş-



tir. Zira adada Helenistik kültürün yanı sıra idarî, sosyal, iktisadî yönden 

Türk-İslâm kültürü de yerleşecek ve ada ikili kültür yapısını günümüze 

kadar muhafaza edecek olan bir toplumsal yapı ortaya çıkacaktır. Bunda 

Osmanlı Devleti’nin uyguladığı toplumları kendi anlayışlarına göre yaşa-

ma ve yaşatma anlayışına dayalı olarak oluşturulan Millet Sistem en büyük 

etkendir. Osmanlı Devleti’nin Millet Sistemi sayesinde Kıbrıs adasının Os-

manlı idaresinde kalmış olduğu süre içerisinde, Kıbrıs halkına din, dil, ırk 

ayrımı yapmamış, halk arasında bütünleştirici bir rol üstlenmiştir ve ada 

halkının refahı ve huzuru için çalışmıştır.

Osmanlı Devleti tarafından, adanın iskân edilerek tarım ve ticarette 

canlanabilmesi için öncelikli olarak adadaki yerli halka ihtimam ve özen 

gösterilmesini buradan kaçmamalarını temin etmek için çok ciddi ve muh-

tevası geniş hükümler çıkarmıştır

5

. Osmanlı yönetimi eş zamanlı olarak 



fetihten hemen sonra 19 Ağustos 1572 tarihli bir sürgün hükmü çıkarmıştır 

ve Kıbrıs’ı  şenlendirmek üzere Karaman eyaletinden 1684 aile Kıbrıs’a 

yerleştirilmiştir. 1 684 ailenin 730’u meslek sahibi iken, İçel sancağından 

gönderilen 653 ailenin 624’ü meslek sahibi idi. Bunların da % 39’u gönül-

lü olarak oraya gelmişlerdi ve meslek erbabının % 73’lük kısmı çiftçiler, 

3  Kemal Çiçek, “Kıbrıs”, İslâm Ansiklopedisi (İA), C.13, Türk Diyanet Vakfı Yayını, Ankara 

2002, s.375.

4 Çiçek, 

“Kıbrıs”, s.375.

5 Hüseyin 

Arslan, 

16. 


Yüzyılda. Osmanlı Toplumunda Yönetim, Nüfus, İskân, Göç ve Sür-

gün, Kaknüs Yayını, İstanbul 2001, s.344.



539

Doç Dr. Cihat GÖKTEPE

% 3’ünü cüllah (çul dokuyan), % 2’sini terzi ve % 22’lik kısmını da diğer 

meslekler oluşturmaktaydı

6

.

 Kıbrıs’ın iskânı için, Karaman eyaleti ve İçel sancağı kazalarından 



gönderilenlerin haricinde sürgün hükmünde belirtilen diğer yerlerden ne 

kadar hanenin Kıbrıs’a getirildiği hakkında kesin bilgi sahibi olunama-

maktadır. Başlangıçta 13 Cemaziyelevvel 980/2 Eylül 1572 tarihli bir ge-

nel hüküm Anadolu, Karaman, Rum (Sivas, Tokat, Amasya) ve Zülkadriye 

(Dulgadir-Maraş) eyaletlerine gönderilerek Kıbrıs’a iskânın gereği ve öne-

mi vurgulanmıştır

7

. Bununla birlikte arşivde, Orta Anadolu’dan -Aksaray 



225, Beyşehir 262, Seydişehir 202, Akşehir 130, Niğde 172, Ürgüp 64, 

Koçhisar 88, Endugi 145, Bor 69, Ilgın 48, İshaklı 87, ayrıca Akdağ 84 ve 

Bozok 134 aile olmak üzere birbirinden uzak kazalardan- adaya gönderi-

lenlerin listesi mevcuttur

8

. Toplam ilk seferde adaya 1 907 aile göç ettiril-



miştir. 7 Ocak 1581 tarihli bir belgeye göre adaya fetihten belirtilen tarihe 

kadar 12 000 hanenin nakledilmesi planlanmıştı. Hâlbuki 1581’de ada-

da ancak 8 000 kadar hane mevcut olup nakledilmesi düşünülen miktarın 

üçte birinin adaya hiç gelmediği anlaşılmıştır

9

. Bu gönderilen hanelerden 



1 743’ü köylerden, geri kalanlar ise kaza ve nahiye merkezlerinden derlen-

miştir. Adanın fethinden itibaren aralıksız devam eden bu süreçte gelenle-

rin bir kısmının iklime alışık olmadıkları için kırıldıklarına dair bilgiler de 

mevcuttur. Adanın ilk tahririne göre yaklaşık olarak, 172 270 gayrimüslim 

reayaya karşılık 75 000 Türkün adaya yerleştiği anlaşılmaktadır

10



Adaya gelen Türkler, adada etnik-dinî unsur olarak Rumlar, Venedik-

liler, Yahudiler, Süryanîler, Kıptîler ve Hintlileri bulmuşlardır. 1572’de 

yapılan tahrirde Lefkoşa ve Magosa’da esir pazarları tespit edilmiş ve bu-

ralarda Rus, Çerkez, Macar, Gürcü, ve Hırvat beyaz esir ve Habeşistan’dan 

getirilen siyahî kölelere rastlanmıştır. Daha sonra bu kölelerin azad edil-

dikleri görülür. 

Fetihten sonra Anadolu’dan getirilen Türk ve Müslüman nüfus, etnik 

ve dinî yapıya çeşitlilik getirmiştir. Kıbrıs 308 yıl Osmanlı idaresinde kal-

dığı süre içerisinde bütün etnik ve dinî unsurlar adada uygulanmış olan 

6 Recep 


Dündar, 

Kıbrıs Beylerbeyliği (1570-1670), Basılmamış Doktora Tezi, İnönü Üniver-

sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya 1998, s.413.

7 Halil 


İnalcık, “Kıbrıs’ta Türk İdaresi Altında Nüfus, Kıbrıs ve Türkler”, Türk Kültürünü 

Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 1964, s.29.

8  İnalcık, a.g.m., s.29.

9 Cengiz 

Orhonlu, 

“Osmanlı Türklerinin Kıbrıs Adasına Yerleşmesi (1570-1580)”, Türk 

Kültürü Dergisi, Sayı 141, Temmuz 1974, s.331.

10  Dündar, a.g.t., s.413.



540

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

geleneksel  Millet Sistemi sayesinde kendi benliklerini muhafaza imkânı 

bulmuşlardır. Ortodoks Rumlardan başka Ermenilere de ayrı kilise ve ma-

nastırlara sahip olma imkânı verilmiştir

11

.



Kıbrıs’ta Ermenilerin tarihsel varlığı Bizans dönemine kadar geriye 

gitmektedir. Kıbrıs Ermenilerinin kökeni Kilikya, Suriye ve İran Erme-

nilerine dayanmaktadır

12

. Lusignanlar devrinde Lefkoşa’da bir Ermeni 



mahallesi bulunmaktaydı. 1572 sayımına göre, Kıbrıs’ın başkenti olan 

Lefkoşa’da 8 mahalle bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Ermenilere ait-

tir. Yine aynı nüfus sayımı sonuçlarına göre Lefkoşa’daki Ermeni nüfusu 

Lefkoşa nüfusunun sadece % 8’ini oluşturmaktadır

13

.

Osmanlılar Kıbrıs’ı fethettikleri sırada adada büyük bir Ermeni nüfusu 



ile karşılaşmamışlardır. Ancak az sayıdaki Ermenilerin daha sonra adanın 

bir sürgün yeri olarak kullanılmaya başlanması ve bazı Ermenilerin de bu-

raya sürgün edilmeleriyle sayıları az da olsa artmıştır. Nitekim 4 Ekim 

1593 tarihli bir belge Tatyos oğlu Abraham’ın Niğde sancağından buraya 

sürgün olarak gönderildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 26 Eylül 1634 tarihin-

de Kıbrıs defterdarı ve kadısına gönderilen ferman ile Anadolu’dan pera-

kende olarak gelen Ermeni taifesinin cizyesinin toplanması istenmektedir. 

Zamanla bunlar Müslümanlarla ticarî ilişkilere de girmişlerdir. Yalnız pek 

çok Ermeni Murat, Hüsna, Emircan gibi Türk isimlerini kullandıklarından 

bu cemaatin nüfusunun tam olarak tespiti zorlaşmaktadır

14

. Ermeniler ken-



di aralarında iyi organize olmuş ve Müslüman cemaate uyum (bütünleşme) 

sağlamışlardı. Bunlar çoğunlukla Lefkoşa’daki Karamanîzade mahallesin-

de yaşıyorlardı. Sayısal olarak çok küçük bir topluluk olmalarına rağmen 

orada kiliseleri de mevcuttu

15

.

Adadaki Ermeniler nüfus verilerinde, genel gayrimüslim reaya içeri-



sinde gösterilmiştir. Bu yüzden Osmanlı yönetimi boyunca adadaki Ermeni 

nüfusla ilgili tam rakamlar tespit edilememesine rağmen yapılan mukaye-

11  Dündar, a.g.t., s.395.

12 Mehmet Akif Erdoğru, “Kıbrıs Ermenileri Üzerine Notlar (1580-1640)”, Tarih İncelemele-

ri Dergisi, S. XXII/I, İzmir 2002, s.2.

13  R-C. Jennings vd., “The Population Taxation and Wealth in the Cities and Villages of Cyp-

rus, According to the Detailed Population Survey (Defter-i Mufassal) of 1572”, Journal of 

Turkish Studies, S.X, 1986, s.76. 

14  Dündar, a.g.t., s.397.

15  Çiçek, “Living Together:Muslim-Christian Relations in Eighteenth-Century Cyprus as Ref-

lected by the Shari’a Court Records”, Islam 

&Christian-Muslim Relations, Vol. 4, No: 1, 

s.36.


541

Doç Dr. Cihat GÖKTEPE

seler ve değerlendirmeler soncunda bunun 500 kişi olabileceği kanaatine 

varılmıştır

16

.

Osmanlı Döneminde Toplum ve Ermenilerin Durumu



(Kıbrıs Ermeni Murahhaslığı)

Osmanlı döneminde Kıbrıs adasında yaşayan Ermeni toplum lider-

leri olan murahhaslar İstanbul Ermeni Patrikliği’ne bağlıydılar. Ermeni-

lerin Lefkoşa kazasında yoğun olarak Meryem Ana adlı kilisenin bulun-

duğu Karamanîzade yanında, başta Ermeniyan mahallesi olmak üzere 

Lefkoşa’nın diğer bölgelerinde de yaşadıkları mahkeme kayıtlarından öğ-

renilmektedir

17

. Bundan başka daha çok kutsal topraklara giden Ermeni 



hacılar için yapıldığı düşünülen Giriniyye kazasındaki Megara Manastı-

18

, Kıbrıs’taki Ermenilere ait dinî yapılardandır. Kıbrıs’taki Ermeniler, ya 



sicillerde ya cizye kayıtlarında ya da maddî konulardaki davalarda ortaya 

çıkmaktadırlar. Fransız konsoloslarıyla ilgili belgelerden, konsolosların 

tercümanlığını yapmalarının yanında Kıbrıs’a gelen Ermeni tüccarlara da 

her türlü yardımı yaptıkları anlaşılmaktadır. Bununla ilgili olarak yapılan 

değerlendirmede, ticaret için adaya gelen Ermeni tüccarlar rahatsızlıkla-

rında eğer ölürler ise mallarına beytü’l-mal eminleri tarafından el konul-

maması için vekil olarak, yanlarında bulunan bir yakınlarını veya Fransız 

konsolosu yanında bulunan Ermeni tercümanı vekil tayin etmekteydiler. 

Kıbrıs’taki Ermeni halkın vekilleri olmalarından dolayı, Ermeni halktan 

borcu olanların borçları Ermeni papazlardan talep edilebilmekteydi

19



Buradan da anlaşılacağı üzere Ermeni toplumu ile ilgili meselelerde kilise 

ve mensupları doğrudan yetkilidir. Bu durum adadaki Ermeni toplumunun 

sosyal hayatında kilisenin etkisini göstermesi bakımından önemlidir. 

 Adaya atanan murahhaslara verilen geniş yetkiler göze çarpmaktadır. 

İstanbul ve çevresinin Ermeni patriği olan Agop (Hagop Nalyan) adlı ra-

hip, Divan-ı Hümayun’a sunduğu dilekçeyle; Patrikliğine bağlı olan Kıbrıs 

adasının Lefkoşa kazasındaki Meryem Ana Kilisesi ve Giriniye kazasın-

16  İnalcık, a.g.m., s.49; Halil Fikret Alaysa, Kıbrıs Tarihi ve Kıbrıs’ta Türk Eserleri, Türk 

Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1964.

17  Ali Efdal Özkul, Kıbrıs’ın Sosyo-Ekonomik Tarihi 1726-1750, İletişim Yayını,  İstanbul 

2005, s.100.

18 Osmanlı İdaresinde Kıbrıs (Nüfus Arazi Dağılımı ve Türk Vakıfl arı), Devlet Arşivleri Ge-

nel Müdürlüğü Yayını, Ankara 2000, s.111.

19  Özkul, a.g.e., s.100-101.



542

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

daki Megara Manastırı

20

 ve çevresinin Ermeni murahhasası olan Arotin 



adlı rahibin ölümü üzerine, Serkis adlı bir başka Rahibin Beratsız olarak 

görevi ele geçirmesinden şikâyetle bu durumun düzeltilmesini istemiştir. 

İstanbul’da bu isteğe uyarak, 1 000 akçelik miri peşkeşi vermesi şartıyla 

Virtaş rahibi, Arotin rahibinin yerine 1156 (1743) yılı Cemaziyelevvel’inin 

8’inde Kıbrıs Ermeni murahhasası olarak atamıştır. Bu bağlamda Serkis’te 

adadan uzaklaştırılmıştır

21

. Ermeni murahhaslara verilen tayin Beratları 



incelendiğinde Kıbrıs’taki Rum cemaatinin liderleri olan başpiskoposlara 

verilen yetkilerin birçoğunun Ermeni murahhaslarına da tanındığı ortaya 

çıkmaktadır. Ermeni murahhaslara verilen yetkiler ana hatları ile: 

Murahhasalığa bağlı yerlerde murahhasanın istediği papazı görevden 

almasına ve istediğine görevi vermesine kimse karışmayacaktır. Rahibin 

izni olmadan, bazı taşra papazları âyinlerine muhalif olarak, nikâha uygun 

olmayan kefereye, nikâh yapmayacaklardır. Bir zımmîye kadın kocasından 

kaçarsa veya boşanırsa murahhaslarından veya murahhasının vekillerin-

den başka kimse araya girmeyecek veya karışmayacaktır. Ehli örften hiçbir 

görevli Ermenilerin nikâhlarına boşanmalarına veya iki zımmînin arasın-

da ortaya çıkan anlaşmazlıklara, olay rızalarıyla çözüldüğünde müdahale 

etmeyecektir. Murahhasalığa bağlı yerlerde ölen karabaşların, papazların 

ve marabelet adlı keşişe avratların (rahibe) terekeleri rahipleri tarafından 

yapılacak; bunlarla ne beytü’l-mal emini ne de kassamlar ilgilenmeyecek-

lerdir. Ayrıca ölen bu görevliler ve diğer Ermeni zımmîler, kendi âyinleri 

üzere kiliselerine, Patrik ve murahhasaya her ne vasiyet ederlerse kabul 

olunacaktır. Ermeni şahitler mahkemelere kabul edilecektir. Ermeni ruh-

banlardan kilise ve manastırları yokken, etrafta gezerek halka kötülük ya-

panlar ancak rahipler tarafından cezalandırılabileceklerdir. Bu kişilerin 

âyinleri üzere, kiliselerine bağlı bağ, bahçe, çiftlik, tarla, çayır, değirmen, 

manastır ve bunların benzeri kiliseye vakfedilen eşya ve davalara kimse 

karışamayacaktır

22

 şeklinde belirtilebilir. 



Ermeni murahhaslara verilen geniş ayrıcalıklara rağmen Ermeni mu-

rahhas ve papazların adadaki sosyal hayatta Rumlar kadar etkin olamama-

ları adadaki Ermeni nüfusun az olması ile açıklanabilir. Adadaki sosyal 

yapı özellikle 1726-1750 incelendiğinde Ermeni papazlarla ilgili herhangi 



bir yolsuzluk haberine rastlanmadığı bu bağlamda bu dönemde hiçbir Er-

20 Bu manastırda 13 gayrimüslim bulunmaktadır. Bkz. Osmanlı İdaresinde Kıbrıs, s.111.

21  Özkul, a.g.e., s.102.

22  Özkul, a.g.e., s.101-102.



543

Doç Dr. Cihat GÖKTEPE



meni papazın Osmanlı yönetimine karşı sorun çıkarmadığı tespit edilmiş-

tir

23



Adada Ermeni toplumunun sosyal hayatını etkileyen bir başka etkili 

kurum ise konsolosluklar ve buralarda görevli olan tercümanlar (drago-

man) olmuştur. Adada önemli sayıda yabancı devlet konsolosu ve bunların 

tercümanları da mevcuttu. Belgelerden anlaşıldığına göre Kıbrıs’ta ilk kon-



solosluk açan devletler, Akdeniz ticaretinde etkili olan Fransa ve İngiltere 

Krallıkları ile Venedik Cumhuriyeti’dir. 1726-1750 yılları arasındaki dev-

rede ise Kıbrıs’ta Fransa, İngiltere, Hollanda, Venedik Cumhuriyeti, Roma 

İmparatoru (Nemçe), İsveç, Sicilya, Napoli, Dobrovnik Cumhuriyeti’nin 

konsolos ve konsolosluk vekiline rastlanmaktadır. Kıbrıs’taki konsoloslar 

Tuzla (Larnaka) kazasında kalmaktadırlar

24

. Konsolosların Tuzla’yı ter-



cihlerinde bunların güvenliklerinin burada daha iyi sağlanacağı ve adadaki 

ticaretin burada daha sıkı bir denetim altında tutulabileceği anlayışı etkili 

olmuştur. 

XVIII. yüzyılın ilk yarısında Kıbrıs’ta en fazla İngiliz ve Fransız tüc-

carların bulunması haliyle Fransız ve İngiltere konsoloslarının daha faal ve 

yoğun olmaların neden olmuştur. Osmanlı Devleti’nin, adadaki konsolos-

lara tanıdığı hakların hemen hemen aynısı konsolosluk tercümanlarına da 

verilmiştir. Bu durum devletlere verilen konsolos beratlarının mukayese-

sinden anlaşılmaktadır

25

.



1730 tarihinden itibaren Osmanlı Devleti’nde yabancı devletlerin ter-

cümanlarının sayısı 229 civarındadır. Konsoloslarda olduğu gibi konsolos-

luk tercümanlarının tayini de Osmanlı Sultanı’ndan alınan beratla olabil-

mektedir


26

. Bu bağlamda konsoloslar yanında tercümanlık yapan kimse-

lere Osmanlı Devleti’nin verdiği olağanüstü yetkiler, konsoloslara verilen 

yetkilerle büyük ölçüde aynıdır.

Osmanlı Devleti’nde çalışan tercümanlara işlerini rahat yapabilmeleri 

amacıyla geniş yetkiler ve ayrıcalıklar verilmiştir. Bu yetkilere ana hatla-

rıyla bakılacak olursa;

Tercümanlık hizmetinde olanlardan ve tercümanların oğulları, hizmet-

kârlarından, haraç, avarız, kasp akçesi ve diğer rüsum ve tekâlifi  örfi ye 

istenmeyecektir.

23  Özkul, a.g.e., s.103.

24  Özkul, a.g.e., s.106-107.

25  Özkul, a.g.e., s.107. Özkul, a.g.e., s.108.

26 Kenan İnan, “Osmanlı Döneminde Yabancı Elçilik ve Konsolosluklarda Görevli Tercü-

manların Statüleri”, Tarih ve Toplum, Sayı 154, 1996, s.6.


544

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Gümrük resmi ve bac istenmeyecektir. Evi askerler tarafından rahatsız 

edilemeyecektir.



Tercüman ile her kimin davası olur ise ellerinde olan Ahidname-i 

Hümayun’a göre Asitane-i Saadete aktarılacak ve başka yerde görülmeye-

cektir. Tercüman bir yere gitmek istediğinde, gidişte ve dönüşte, karada ve 

denizde kendisinin ve yanındakinin eşyasına, malına ve davarına zarar ve 

ziyan verilmeyecektir

27

 şeklinde bir hayli geniş olduğu anlaşılmaktadır.



Fransa adına tercümanlık yapanlar arasında Ermeni tüccarlar da bu-

lunmaktadır. Fransız tercümanları, esas görevleri olan Kıbrıs adasındaki 

konsoloslara tercümanlık yapmanın yanı  sıra Fransız tüccarlara vekillik 

de yapabilmektedirler. Ayrıca Ermeni asıllı tercümanlar Kıbrıs’ta bulunan 

Ermeni asıllı tüccarların ölmeleri durumunda onların mallarının ada dışın-

daki akrabalarına ulaştırılmasını sağlayabilmektedirler. Bir başka ifade ile 

bu tercümanlar sadece Fransızlara değil Kıbrıs’ta bulunan Ermenilere de 

vekillik yapmaktadırlar. Fransız konsolosları yanında görev yapmış olan 

tercümanlardan, Anglo Markori, Avanis Agop, Lenovar Veled-i Lenovar, 

Aci Vone veled-i Fendi, Mosfi liye veled-i Nesvar gibi isimlere belgelerde 

rastlanılmaktadır

28

.



 

Osmanlılar yerli halkın doğrudan katılımının temin edildiği idarî yapı-

sı sayesinde genelde adada toplumsal uzlaşma sağlamıştır. Bu uzlaşmanın 

ne kadar çok yönlü olduğu seyyahlar tarafından ifade edildiği gibi mahke-

me sicilleri üzerinde yapılan araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Araştırmala-

ra göre Kıbrıs’taki Hıristiyanlar, hukukî meselelerini özel kanunlarına göre 

kilise mahkemelerinde çözme hakkına sahip olmalarına rağmen kendi is-

tekleriyle sık sık kadı mahkemelerini kullanmışlardır

29



Türkler Kıbrıs’ta sadece Rum Ortodoks ahaliye karşı değil, Ermeni-



ler ve diğer azınlık toplumlara karşı da çok hoş görülü davranmış, onlara 

dinî özgürlükleri yanında birçok haklar tanımıştı. Kıbrıs’ta Türk ve Ermeni 

münasebetlerinin dostluğa dayalı mutlu dönemleri güncelliğini korumakta 

ve Kıbrıslı yaşlı Türk nesiller Ermenilerle paylaşılan birçok ortak yaşam 

ve iyi komşuluk günlerini anımsamaktadırlar. Başta Lefkoşa olmak üzere 

kasabalarda Ermeniler daha çok Türklerle kaynaşmışlar, onlarla birlikte, 

onların mahallesinde yaşamayı daima tercih etmişlerdir. Birçok mahallede 

Türklerle Ermeniler iyi komşuluk ilişkilerini yüzyıllarca sürdürmüşlerdir. 

27  Özkul, a.g.e., s.107-108. 

28  Özkul, a.g.e., s.109.

29 Çiçek, “Kıbrıs”, s.37.


545

Doç Dr. Cihat GÖKTEPE

Tanınmış Kıbrıslı Ermeni hukukçu ve şâir Nubar Maksutyan İngiliz 

dergisi  Great Britain And The East’te yayımladığı makalesinde adada 

Türklerin Hıristiyanlara gösterdiği engin hoşgörüyü vurgulamıştır. Nubar 

Maksutyan, Türkçe’ye çevrilen ve 1946 yılında aylık Kıbrıs Türk dergi-

si Dünya’da yayımlanan bir makalesindeTürklerin yabancı dinlere olan 

saygısını dile getirmekte ve Türk yöneticilerin gereksinim duymadıkları 

Latin kiliselerinin Venedik dönemindeki gibi ahır, ambar, depo vs. gibi 

amaçlarla kullanılmaması ve sadece dinî amaçlara hizmet etmesi koşuluy-

la adadaki Hıristiyan toplumlara verdiğini belirterek buna örnek olarak 

da Lefkoşa’daki ‘Notre Dame de Tyre’ adlı Latin Kilisesi’nin Ermeni top-

lumuna devredildiğini belirten Maksutyan, bu kilisenin Venedikliler tara-

fından yıllarca tuz ambarı olarak kullanıldığını belirtmiştir

30

.



Kıbrıslı Rumlar, adaya Ermenilerin yerleşmesine daima karşı çıkmış-

tır


31

. Nitekim İngiliz Sömürgeler Bakanı adaya Ermenilerin yerleştirilmesi 

ile ilgili fi kri sorulduğu zaman Ermeniler adadaki Kıbrıslı Hıristiyanlar 

tarafından da sevilmemektedir; bu nedenle burada Ermeni göçmenlerden 

bir koloni oluşturulması toplum tarafından olumlu karşılanmayacaktır 

şeklinde görüş belirtmiştir. Adadaki Rum Ortodoks toplumu Türklerin 

kendilerine tanıdığı haklar ve ayrıcalıkları, Kıbrıs’taki diğer Hıristiyanlar 

üzerinde baskı kurmak, onları kendi dinlerinin üstünlüğü ve egemenliği 

altına almak yönünde kullanıyorlardı. Sonuçta Ermeni toplumu ve Kilisesi 

de Ortodoks Rumların bu yöndeki girişimlerinin hedefi  oldu. Böylece ada-

da ayrı bir Ermeni Kilisesinin varlığı tehlikeye girdi. Ama Türk yönetimi 

Rumların girişimlerini önleyici önlemleri zamanında aldı ve Ermenilere 

yöneltilen Ortodoks baskısını azalttı. Bu durum sadece dinî konularla kal-

mayıp diğer alanlarda da Ermeni toplumu genel Osmanlı coğrafyasında ol-

duğu gibi ve Kıbrıs’ta da sosyo-ekonomik olarak daha iyi bir durumdaydı. 

Bu durumu Kıbrıs’taki yabancı konsoloslarda vurgulamışlardır. Bunlardan 

Mariti 1760’larda Lefkoşa’daki bedesteni anlatırken;  Burası belli başlı 

Türk, Rum ve Ermeni tüccarların işyeridir demekle Ermenilerin, ahalinin 

varlıklı sınıfını oluşturduğunu ve adadaki ticarî ahengi vurgulamaktadır. 

Yine Mariti, Ermeni ailelerin çoğunun Lefkoşa’daki Arap Ahmet semtinde 

kendilerine ait evlerde oturduklarını bu semtin sıradan bir semt olmayıp, 

30 

Gazioğlu, a.g.e., s.390-391. 



31 Kıbrıslı Rumların tutum ve anlayışları için bkz. Göktepe, “Kıbrıs’ta Kilisenin Rum Mil-

liyetçiliğini Yönlendirmesi ve Bu Sürecin Türk Halkı ile Türkiye’nin Güvenliğine Olan 

Etkileri”, Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze İç ve Dış Tehtitler), 

Elazığ 17-19 Ekim 2001, Editör Orhan Kılıç-Mehmet Çevik, Ceren Matbaası, Elazığ 2002, 

s.373-380. 


546

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

yüksek rütbeli devlet memurları, kadılar ve paşaların yaşadıkları bir ma-

halle olduğunu vurgulamaktadır. Buna ilâve olarak Lefkoşa’da yaşayan 



Rum ve Ermeni ailelerin birçok bireyinin buradaki merkezi hükümette çe-

şitli görevleri olduğunu belirtirken Türk döneminin son yıllarında adayı zi-

yaret eden Avusturya Arşidükü Lois Salvator gezi notlarını içeren kitabın-

da Ermeniler her yerde Türklerle kaynaşmıştır gözleminde bulunmuştur

32



Bu gözlemi teyit eden bir başka değerlendirme ise Kıbrıs’ta Müslüman 

ve Hıristiyanlar arasında komşuluk ilişkileri de samimi ve dostane olmuş, 

şehirlerde dinî grupların tamamen ayrı mahallelerde oturduğu gettolar 

hiçbir dönemde oluşmamıştır şeklindedir

33

.



Adanın genel yapısı içerisinde Müslüman ve Hıristiyan esnaf ve za-

naatkâr yan yana ve ortak ticaret yapmış, birbirine dükkân alıp satmış ve 

ticarî çıkarları için hükümete karşı birlikte mücadele etmiştir.  İki cema-

at dinî kaygılarla çok az karşı karşıya gelmiş ihtilafl arı çatışmaya dönüş-

türmemiştir

34

. Yine burada uzun süre yaşamış olan adadaki iki cemaatin 



(Rum ve Türk) dışında kalmış nüfus yapısı itibarıyla az olan Ermeni ve 

Marunîler de kendi dinî, etnik ve kültürel kimliklerini muhafaza ederek 

adadaki genel ahenge uyum sağlamışlardır

35

.



Download 3.23 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   42




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling