Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
“Ya günün birinde, yeniden öldürüp diriltmek istediğinde, kalkamazsam ayağa?”
Aklına Miran’ın sözleri geldikçe ağlayacak gibi oluyordu. Elinde değildi, rahat olamıyordu. O gün, az kalsın Miran söylediği her şeyi duyacaktı. Duymamış olması bile bir mucizeydi, saniyeler resmen Reyyan’a kıyak geçmişti. Eğer Miran biraz daha erken gelip, tüm konuşmalarını duysaydı, neler olacağını düşünmek dahi istemiyordu Reyyan. Ve sevdiği adamı günün birinde, yeniden öldürmekten ölesiye korkuyordu. Miran ve Arda’nın eve girmesinden yaklaşık on dakika sonra yemek masasında yerini almıştı herkes. Elif, Reyyan, Miran ve Arda dörtlüsü, sık sık bir araya gelir olmuşlardı. Bunda daha çok Arda’nın Elif’e olan ilgisi, Elif’in ise bu durumu bir türlü kabullenemeyişi yatıyordu. Her durumda, birbirlerinden hoşlandıklarını belli ediyorlardı fakat bir türlü açılamıyorlardı. Sanırım Arda buna cesaret edemiyordu çünkü Elif’ten ona bir adım atmasını gerektirecek bir atak gelmiyordu. Yemeğe başladıklarında Miran ve Arda iş muhabbeti yapıyordu. Miran hararetli bir şekilde bahsettiği projenin reklamını anlatıyordu fakat Arda tek elini yüzüne yaslamış, Elif’i seyrediyordu. Elif farkında bile değildi, kafasını yemeğe gömmüş, çorbasını içiyordu. Yine ne varsa Reyyan’da vardı. Bu ayrıntı gözünden kaçmamıştı. Elindeki su bardağını masaya bırakırken hafifçe boğazını temizleyip muhabbeti değiştirmek için bir adım attı. “Elif?” “Hı?” Elif kafasını kaldırıp Reyyan’a baktığında, Reyyan’ın aklında şeytani bir fikir belirdi. “Düşünme bu kadar şu ödevi, halledersin bir şekilde.” Ortaya attığı bu saçma sapan ödev fikrini Elif’in mahvetmemesini umuyordu. Gözlerini imalı bir şekilde Elif’in gözlerinin içine dikip numara yaptığını belirtmeye çalıştı. “Ne ödevi ya?” Elif’in anlamayan bakışlarının üzerine Reyyan kaşlarını oynatarak masanın altından ayağını Elif’in bacağına vurdu. “Hani şu Mert’le birlikte yaptığınız ödev...” Reyyan’ın ağzından çıkan erkek adı, Miran’la Arda’nın tüm ilgisini kendisine çekti, cümlesi ikisinin de aynı soruyu sormasıyla yarım kaldı. “Mert kim?” Reyyan önce Miran’a, ardından Arda’ya bakarak gülümsedi. “Elif’in bölümden arkadaşıymış. Ortak bir ödevleri varmış, ondan bahsediyorum.” “Hı...” Miran rahat bir şekilde arkasına yaslanıp yemeğine dönerken, Arda diken üstünde oturuyormuşçasına tedirgindi. Elif ağzı açık ayran budalası gibi Reyyan’a hayretle bakıyordu, iki dakikada ortalığı karıştırıp bırakmıştı. Uyarmasına rağmen uslu durmamıştı ya, bunun acısını fena çıkarırdı elbet. Ya da kim bilir, günün birinde Reyyan’a duacı olurdu belki. “Ne ödevi bu?” diye soran Arda’nın suratındaki hoşnutsuzluk apaçık ortadaydı. Reyyan bıyıkaltından gülümsüyordu. Onun istediği belliydi. Arda, Elif’i kıskansın ve elini çabuk tutsun istiyordu fakat bu manzara ikilinin arasında soğuk rüzgârlar esmesine neden olmuş gibiydi. Kaş yaparken göz çıkarmasa iyiydi. “Hem neden birlikte yapıyorsunuz ki?” diye sordu genç adam, parmaklarını sakallarının arasında sıkıntıyla gezdiriyordu. Belli etmemeye çalışıyordu fakat içi içini yiyordu. “Hallolmuyor mu tek başına yapınca?” Madem Reyyan ortaya bir bomba koymuştu, Elif de patlatmasını iyi bilirdi. “Yo, zaten bireysel bir ödevdi.” Kollarını masaya koyup Arda’ya döndüğünde keyifle gülümsedi. Daha bundan bir ay önce Arda’nın yanında bir kız görmemiş miydi hem? O kızın kim olduğunu bilmiyordu lakin bilmesine gerek yoktu da. İşi olmazdı onun böyle çapkın, serseri tiplerle. “Birlikte çalışmayı biz istedik Mert’le.” Sözlerinin ardından Reyyan’a söver gibi mırıldandı içinden. Mert kimdi ya? Yoktu ki öyle biri. Ah Reyyan... En iyisi konuyu çok uzatmadan kapatmaktı. Bu kadarı da yeterliydi. Konuyu değiştirecek bir şeyler düşünüyordu ki, tam o anda sabah Sıdıka Hanım ile yaptığı telefon konuşması geldi aklına. Nasıl da unutmuştu. “Söylemeyi unuttum size,” dediğinde tüm bakışlar kendi üzerine döndü. “Sabah Sıdıka Teyze aradı beni.” Reyyan, Sıdıka Hanım’ın adını duyunca dikkat kesildi. Nedensizce aklına Fırat gelmişti. Fırat’ı hatırlayınca istemsizce öfkeleniyordu her zaman. “Haftaya Fırat ve Aslı’nın nişanı varmış. Anlayacağınız hepimizi nişana davet etti.” Reyyan’ın bir anda tüm neşesi söndü, gitti. Elif dâhil bu masadaki hiç kimsenin, Reyyan’la Fırat arasında gelişen kötü olaylardan haberi yoktu. Reyyan, Miran’ın gözlerini açtığı o gün, o hastanede, Fırat’ı babasıyla birlikte görüp arkasından iş çevirdiğini anladığından beri Fırat’ı bir türlü affedemiyordu. Belki kendince haklıydı Fırat da. Kötü bir şey yapmamış, Hazar Bey’e yardım etmiş ve Reyyan’ı koruyup kollamıştı aklınca. Ama Reyyan’a yalan söylemişti aylarca. Bu affedilmezdi. Üstelik Aslı denen kadın, Reyyan’ı hiç mi hiç sevmiyordu. Tüm bu olayların üzerine, ikisinin nişanına gitmek şu günlerde isteyeceği son şey olurdu. Hem zaten Miran da istemezdi gitmeyi. İstemezdi değil mi? “Neden sustun Reyyan?” Reyyan’ın bir anda suratının asılması ve bakışlarının bir noktaya dikilmesi Elif’in gözünden kaçmadı. “Sıdıka Teyze aradı diyorum, nişana davet etti bizi. Duydun mu söylediklerimi?” “Evet, duydum.” Kafasını salladı Reyyan. Bir anda tüm iştahı kaçmıştı. Dudaklarını hafifçe temizlediği peçeteyi avuçlarında buruştururken Miran’a çevirdi bakışlarını. “Sıdıka Teyze’nin üzerimizde hakkı çok, inkâr edemem fakat biliyorsun ki Miran yüzünden o insanlarla yaşadıklarımız hoş şeyler değildi.” Karşısındaki adamın mavi hareleri dikkatle kendisine bakarken tamamladı sözlerini. “Gitmemizin doğru olmayacağını düşünüyorum.” Reyyan, yalan evliliğin ardından İstanbul’da o kadının yanında kalmıştı bir süre. O kadının üzerine titreyişini unutamıyordu. Hazar Şanoğlu’na yaranmak adına dahi olsa, Fırat’ın da az hakkı geçmemişti Reyyan’a. Hep birlikte Reyyan’ı, Miran’a karşı koruyup kollamışlardı fakat Miran da o evi az tepelerine indirmemişti günler boyunca. Bu sebepten ötürü, Fırat’ın Miran’dan, Miran’ın da Fırat’tan haz etmediğini biliyordu. “Doğru diyorsun ama kadın çok ısrarcıydı. Sen gelmezsen çok ayıp olur inan ki.” “Mümkün değil,” dedi Reyyan, Elif’e. Tam sözlerinin devamını getirecekti ki, Miran elinden tutup sözlerini kesti. “Neden mümkün olmasın?” Reyyan kaşlarını çattı. “Günlerce kadının evini bastın Miran. Fırat’a kaç kez kafa tuttun, tehditler savurdun. Yetmedi adamın suratına yumruk indirdin.” Özellikle o günü unutamıyordu Reyyan. Miran yolda önlerini kesmiş, Reyyan’ı Fırat’ın arabasından zorla indirmiş, bir de Fırat’a vurmuştu üstelik. Bunlar sıradan şeyler miydi? “Şimdi de nişanlarına gitmemiz fazla saçma olmaz mı?” Miran’ın düşünceli duruşunu dikkatle seyreden Reyyan, aralanan dudaklarından dökülecek bir onayı bekledi. Fakat beklediği olmadı. “Olmaz,” dedi Miran, şaşırtıcı bir sakinlikle. “Hatta tam tersi, davete icabet etmemiz yaptığım ayıpların üstünü örter.” “Yani gidecek miyiz?” diye sordu Reyyan memnuniyetsizce. Bu durum hiç hoşuna gitmemişti. İlk defa Miran’ın bir kabalık yapıp gitmeyeceklerini söylemesini istemişti ama nafile. “Evet,” dedi okyanus bakışlı adam. “Gideceğiz.” Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling