I. uluslararasi
paratorluğun ve Bir Rönesansın Kalbi
Download 3.66 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Kitabü’s-Sülük
- Semerkant 1400-1500: Timur’un Vaha Kenti: Bir İmpara- torluğun ve Bir Rönesansın Kalbi
- Uzun Hasan ve Şehy Cüneyd
- KAYNAKLAR
- Kenti: Bir İmparatorluğun ve Bir Rönesansın Kalbi
- Uluğ Bey ve Zamanı
- Vaha Kenti: Bir İmparatorluğun ve Bir Rönesansın Kalbi
- Emir Timur (Zafername)
- Timurlarda Din-Devlet İlişkileri
- Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi kadri.yilmaz@nevsehir.edu.tr ÖZET
- Anahtar Kelimeler
paratorluğun ve Bir Rönesansın Kalbi, (Çev. Ali Berktay) İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s. 89-90 18 Aka, s.123-124. 184
benden sonra Şahruh’un bir kölesinin Mısır’dan yer satın alarak bayındır hale getir- mişti” demeleri için bunu yaptığını belirtmiştir. 19
Timur fethettiği ülkelerde büyük tahribatlar yapmasına rağmen ticaretin ülke için büyük kazanç olduğunu biliyordu. Ekonomi ve devlet yönetimi arasında sıkı bir ilişkinin olduğu göz önüne alındığında Timur ülkesi için ehemmiyetli olan merkezi idare daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü Timurlular ülkesinde toprak ve ticarete bağlı hayat yaşayan üst sınıf ahali için çok önemli olan merkezi hükümet idareciler için de aynı oranda mühimdi. Bu iki grup arasında karşılıklı bir çıkar ilişkisi bulunuyor ve ihtiyaca binaen hükümet ahaliye toprak dağıtıyordu. 20
Semerkant şehrinde birçok dokuma tezgâhı bulunuyordu. Ayrıca şehir baharat ti- caretinin merkeziydi. İspanyol seyyah orada gördüklerinin İskenderiye çarşılarında dahi bulunmadığını belirtmekteydi. Deşti Kıpçak’tan ve Moğol memleketlerinden deri, Çin’den ipek, Hotan’dan elmas ve yakut gibi kıymetli mücevher Semerkant’a geliyordu. Timur başkentini dünyanın en mükemmel şehri yapmak için devamlı ticareti teşvik edi- yordu.
21
Timur devletin refahının ülkesindeki serbest ekonomiye bağlı olduğuna kanaat getirmiş olması muhtemeldir. Onun bu düşüncesi Fransa ve İngiltere kralına gönderdiği mektuplardaki ifadelerde görülebilir. 1402’de Fransa kralı VI. Charles’e gönderdiği mek- tupta Fransa tüccarlarını Semerkant'a davet edip, ülkesinde oldukları müddetçe onlara saygılı davranılacağını taahhüt etmiştir. Ayrıca Timur’a gönderdiği mektubunda karşılıklı olarak tüccarların gelip gitmesini, onlara güçlük çıkarılmamasını, dünyanın tüccarlar sa- yesinde zenginleştiğini ve mamur bir hale geldiğini ifade etmektedir. Aynı hareketi Fransa’dan da beklemiştir. Fransa’ya gönderilen mektubun bir benzeri İngiltere kralı VI. Henri’ye de iletilmiştir. 22
19 Aka, s. 126, Makrizî, Kitabü’s-Sülük, (Said Abdulfettah Aşur), C. IV, Kahire 1972, s. 955-956. 20 Beatrice Forbes Manz, Timurlu İran’ında İktidar, Siyaset ve Din (Çev:Dilek Şendil),Türkiye İş Ban- kası Yayınları, İstanbul 2013, s.137. 21 Aka, s.128. 22 Audrey Burton, “Son Kervan Ateşleri”, Semerkant 1400-1500: Timur’un Vaha Kenti: Bir İmpara- torluğun ve Bir Rönesansın Kalbi, (Çev. Ali Berktay) İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s. 93-94; Aka, s.128.
185
Timur döneminde Şehir merkezlerinde alış veriş için çarşılar inşa edilmiştir. 23 Ti-
mur ticareti geliştirmek amacıyla Osmanlı sultanı, Çin hükümdarı ve Memluk sultanına da mektuplar göndermişti. Kendi ülkesi ile bu ülkeler arasında tüccarların gelip gitmesini istemişti. Timur devletinin topraklarından doğudan batıya doğru ipek yolu uzanmaktaydı. Yine kuzey güney ticaret yolunda onların ülkesinden geçmekteydi. Horasan ve Hindistan arasındaki ticaret yolu üzerinde Kabil ve Kandahar şehirleri merkez durumundaydı. Se- merkant, Buhara, Fergana, Türkistan, Belh, Hisar, Bedehşan’dan gelen mallar kervanlarla Kabil’e giderdi. Horasandan ise Kandahar’a giderdi. Bu güzergâhlarda ticaret çok kar- lıydı. Anadolu ve Cine de ticaret kervanları gönderilirdi. 24 Timur’un oğlu Şahruh dev- rinde de ticaret ve tüccarları koruma siyaseti devam etti. Nizameddin Şamî, Timur döne- minde asayişi vurgulamak için “ kadınlar ve çocuklar bile ticaret yapabilirlerdi ve kimse bunlara dokunmaya cesaret edemezlerdi” demektedir. 25
Timur’un oğlu Şahruh zamanında Çin’den Semerkant’a oradan da Mısır’a tüccar- ların gittiği görülmektedir. Ticaretin geliştirilmesi için Timur Çin hükümdarına ve oğlu Şahruh ise Memluk Sultanı Barsbay’a (1422-1439) mektuplar göndermekteydiler. Dev- rin müelliflerinden Abdurrezzak-i Semerkandî konuştuğu bir tüccarın defalarca Çin’den aldığı kumaşları Semerkant üzerinden Anadolu ve Mısır’a götürdüğünü belirtmektedir. Oradan da aldığı malları Çin’e götürmekteydi. Çinliler ile Mısır arasındaki ticaret yolu Timur ülkesinden gelmekteydi. Bu yol işlek bir hale gelmişti. 26 Çin’den birçok mal geti- rilmekteydi. Timur’un torunlarından Hüseyin Baykara zamanında bile ticarete verilen önem devam etti. Anadolu’dan da Timur ülkesine giden tüccarlar vardı. Bunlardan biri Hacı Ali Rumî olup Timurlularla ortaklık yapmaktaydı. Yine Timur’un torunu Mirza Şeyh zamanında bir Çin kervanı dağlarda kar altında kalmış olup ancak iki kişi kurtul- muştu. Kurtulan bu şahısların yardımı ile mallar kayıt altına alınıp ölenlerin varislerine intikal ettirilmişti. 27
23 Aka, s.128. 24 Alan, s.307. 25 Alan, s.307. 26 Aka, s.128; Alan, s.307-308. 27 Alan, s.308. 186
Moğollar zamanında Hıristiyan ve Museviler ile yakın ilişkiler kurulmuştu. Ve- nedikli Marko Polo ticari amaçla Moğolistan’a giden bir Venedikli tüccar grubunun için- deydi. Bu ilişkiler Timurlular zamanında da devam etmiştir. Timurlular zamanında Ve- nedikli, Cenevizli ve diğer Avrupalı tüccarlar doğuya gidip mal alıp geri ülkelerine dön- müşlerdir. Çin’den ipekli kumaşlar getirilip batıya sevk edilmekteydi. Hindistan’dan ise baharat getirilip batıya gönderilmekteydi. Bu mallar Suriye ve İskenderiye’ye sevk edil- mekteydi. 28 Timurlular ile Çin imparatorluğu arasında devamlı elçiler gelip gitmiştir. İki hükümdar birbirlerine kıymetli hediyeler göndermiştir. Timurlular zamanında İran’da Sultaniye ve Tebriz şehirlerinin ticaret kapasitesi artmıştı. Venedikli ve Cenevizli tüccarlar İpekli kumaşları Suriye, Anadolu ve Kefe’ye götürmekteydiler. İslam ülkelerinden de pek çok tüccar doğu ve batı arasında mal almakta ve satmaktaydılar. Karşılıklı ipek, baharat mamulleri, inci, sedef, pamuklu mamuller, küpe ve yüzükler karşılıklı el değiştiriyordu. Devrin tarihçilerinden ve Hindistan’a elçi olarak gönderilen Abdürrezzak-ı Semerkandî Hürmüz ve civarındaki adaların Timurlular zamanında dünyanın ticaretinin merkezi olduğunu belirtmektedir. Ticaret takas usulü ile yapıldığı gibi para karşılığında da yapılmaktaydı. Altın ve gümüş dışındaki ticaret malla- rından öşür alınmaktaydı. Timurlular daha önce Moğollar onlarında Uygurlardan aldığı devlet sermeyesine dayalı ticaret anlayışını sürdürdüler. Devlet hazinesinden sermaye alan tüccarlar büyük kar sağlamaktaydılar. Bu tüccarlara tarhanlık verilerek her türlü ver- giden muaf sayılıyorlardı. Bu şekilde tüccar Timurlu mirzalar ve ileri gelenlerle ticari ortaklık yapıyorlardı. Bu işten karşılıklı büyük kar elde ediliyordu. 29 Bazen de anlaşmaz- lıklar çıkmaktaydı. Uluğ Bey ticaret amacıyla bir tüccara kıymetli bir taş vermişti. Tüccar borcunu vermeden ölünce Uluğ Bey onun mirasından hisse isteyince durum mahkemeye intikal etmişti. Semerkant kadısı buna karşı çıkmıştı. 30
Timurlular devletinde damga adı verilen bir ticaret ve sanayi vergisi vardı. Bir ölçüde gümrük vergisi olarak düşünülebilecek olan bu vergi türü İslam dünyasında pek makbul sayılmadığı için bazı devletler bu vergiyi zaman zaman kaldırmışlardır. Bu dev-
28 Aka, s.129. 29 Aka, s.130. 30 Glep Golubev, Uluğ Bey ve Zamanı, TTK, Ankara 2011, s. 95-96. 187
letlerden biri Akkoyun’lardır. Bir süre bu vergiyi kaldıran Akkoyunlular daha sonra uy- gulamaya tekrar sokmuşlardır. Uluğ Bey’in torunu Abdullatif de bu vergiyi Belh’te ba- basından sonra kaldırmıştı. Timur’un torunlarından Ebu Said 1560’da Semerkant ve Bu- hara’da aynı şekilde bu vergiyi kaldırmıştır. Bunların yerine esnaftan yılda üç defa ayrı bir vergi alınmasına karar verilmişti. 31
inşa edilmiştir. Bu kervansarayların masrafı hazineden karşılanmıştı. 32 Hükümdarlar yap- tırdıkları çarşılarla ticareti desteklemişlerdir. Semerkant başta olmak üzere şehirler sadece kültür merkezi değil ticaret merkezleri, de olmuşlardı. Bu şehirlerde mahalli malların ya- nında başka ülkelerden getirilen mallar da satılırdı. Ayrıca her yıl on binlerce köle de satılırdı. 33
rindekine benzer bir şekilde ihtisap kurumu oluşturulmuş bu kurumda çalışan görevlilere ise muhtesip denilmiştir. Dini ve ahlaki kuralların uygulanmasında sorumluluk sahibi olan muhtesipler aynı zamanda ticari olarak çarşı ve pazarda hile ve aldatmayı önlemek için tartı ve ölçü aletlerinin ayarlar, fiyatları denetleyerek zabıtaya ait görevleri yerine getirirlerdi. 34 Timurlular ihtisap kurumuna o kadar çok değer verip önemsemişlerdir ki bazı muhtesipler hükümdar ve şeyhülislamı karşısına alacak kadar muktedir kimseler ha- line gelmiştir. Bu duruma en iyi örnek olarak Uluğ Bey dönemindeki Seyyid Âşık’ın hü- kümdarın oğlunun sünnet düğününde gördüğü bazı uygunsuzluklar nedeniyle bizzat mec- liste Uluğ Bey’e ve daha sonra Semerkant şeyhülislamına yaptığı sitem gösterilebilir. 35
ret erbaplarının söz sahibi olmasıdır. Yani Timurlular zamanında ticaretle uğraşanlar ay-
31 Walther Hınz, Uzun Hasan ve Şehy Cüneyd, (Çev. T. Bıyıkoğlu), TTK yay, Ankara 1992, s.89,Hayru- nisa Alan, s. 290-91. 32 Alan, s.298. 33 Alan, s.308. 34 Musa Şamil Yüksel,Timurlarda Din-Devlet İlişkileri, TTK, Ankara 2009, s. 167-168 35 Yüksel, s. 170-171 188
rıcalıklı sayılmışlardır. Tüccarlar şehirlerde mahalle şefleri durumundaydı. Şehir ileri ge- lenler arasında onlar da söz sahibiydiler. 36 Timurlularda çarşı ahalileri şehir savunmala- rında görev alırlardı. Onlar ayanlarla birlikte savunmada görev aldıklarına göre askeri eğitim de görmüş olmaları lazımdır. Şahruh zamanında 1410’da askerler olmaksızın Se- merkant savunmasında görev alan ahali Şahruh tarafından taltif edilmişti. 37 Şahruh zama- nında şehirlerde fütüvvet teşkilatının da varlığına rastlanmaktaydı. Ancak onlar arasında ahi ismini taşıyanların olduğu görülmekle birlikte bunlar ticaret erbabı olmayıp sufileri temsil etmekteydi. 38
Timurlular devrinde ticarette kullanılan emtialar arasında İpek, baharat, inci, el- mas, firuze taşlar, at, deve, yünlü dokumalar, amber, öd ağacı ( bu Kamboçya ve Java malı), ak ve kızıl sandal ağacı, karabiber, zencefil, Hindistan ceviziş, karanfil, abanoz ağacı, çivit boyası, Rus keteni, kağıt, porselen gibi mallar vardı. Sonuç Samanoğulları, Karahanlılar, Selçuklular ve Harzemşahlar gibi Türk ve İslam devletlerinin hâkimiyetinde kalan ve bazen de başkentlik yapan Semerkant şehri Moğol istilasına kadar Maveraünnehir bölgesinin en gelişmiş şehirlerinden biriydi. 1220 sonrası Cengiz orduları tarafından tahrip edilen ve yağmalanan bu şehir Timur ve ardılları zama- nında yeniden eski görkemli günlerine dönmüştür. Timur İmparatorluğu 14 yüzyılın ikinci yarısından 16 yüzyılın başlarına kadar 200 yıl kadar devam etmiştir. Bu süreç içinde başta başkent Semerkant olmak üzere Timurluların şehirleri ticaret bakımdan çok gelişmiş ve zenginleşmişlerdi. Bu zenginlik imar, kültür ve ilmî gelişmelere de yol aç- mıştı. Semerkant bir kültür ve uygarlık merkezi olmuştu. Bu şehirde birçok mimari eser inşa edilmiştir. Şehir şair ve âlimlerin toplandığı yer olmuştur.
36 Manz, s.143. 37 Manz,s.146-147. 38 Manz, s.147. 189
KAYNAKLAR AKA, İsmail, Timur ve Devleti, TTK Yay, Ankara1991. ALAN Hayrunnisa , Timurlular, Ötüken Yay., İstanbul 2007. AYDINLI, Osman “Semerkant”, DİA, C. 36, İstanbul 2009, 481-484. BIYIKTAY, Halis, Timurlular Zamanında Hindistan Türk İmaratorluğu, TTK, An- kara 1991 BURTON, Audrey, “Son Kervan Ateşleri”, Semerkant 1400-1500: Timur’un Vaha
şim Yayınları, İstanbul 2005, s. 93-106. HINZ, Walther, Uzun Hasan ve Şehy Cüneyd, (Çev. T. Bıyıkoğlu), TTK yay, Ankara 1992.
GOLUBEV, Glep, Uluğ Bey ve Zamanı, TTK, Ankara 2011. GROUSSET, Rene, Bozkır İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han- Timur, (Çev. M. Reşat Uzmen), Ötüken Neşriyat, İstanbul 1999. MAKRİZÎ, Takiyeddid Ahmed el, Kitabü’s- Sülük, (Said Abdulfettah Aşur), C. IV, Kahire 1972. PAUL, Jürgen, "Su Gökyüzünden Düşmeyince", Semerkant 1400-1500: Timur’un Vaha Kenti: Bir İmparatorluğun ve Bir Rönesansın Kalbi, (Çev. Ali Berktay) İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s. 83-91 SHTERENSHİS, Michael Timur ve Yahudiler, (Çev. Özer Bostanoğlu), İleri yay, İs- tanbul 2013. ŞEREFÜDDÜN Ali Yezdî, Emir Timur (Zafername), (çev. A. Batur ), Selenge Yay., İstanbul 2013. MANZ, Beatrice Forbes,Timurlu İran’ında İktidar, Siyaset ve Din, (Çev:Dilek Şen- dil),Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2013. YÜKSEL, Musa Şamil,Timurlarda Din-Devlet İlişkileri, TTK, Ankara 2009.
190
HİVE HANLIĞI ve ÖNEMLİ BİR TEMSİLCİSİ: ÂGEHÎ MUHAMMED RIZA Araş. Gör. Kadri H. YILMAZ Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi kadri.yilmaz@nevsehir.edu.tr ÖZET Hive Hanlığı 16. yüzyılda, Harezm'de kurulan ve 1920'ye kadar fasılalarla devam eden hanlıktır. Şeybânî (Özbek) hâkimiyeti sonrasında Safevî işgâline uğrayan Harezm bölgesi halkı, Yadigâr Han soyundan İlbars'ın liderliğinde birleşip, 1511 yılında, Gürgenç merkez olmak üzere, Hive Hanlığı'nı kurmuşlardır. Kuruluşundan işgaline kadar 27 hanın başa geçtiği Hive Hanlığının devlet idare- sinde çifte hükümdarlık, dört bey ve dört vezir (mihter, kuş beyi, mahrem ve dîvân beyi) usulü hakimdi. 1863’te Hîve’yi gören İngiliz seyyah Vámbéry, buranın kale ve asıl şehir olmak üzere iki kısma ayrıldığını, kale içinde beş ve dışında on mahallenin bulunduğunu, 150 dükkân, bir kervansarayın yer aldığı çarşısında birçok sanat kolunun faaliyet gösterdiğini, özel- likle pamuklu sanayinin gelişmiş olduğunu belirtir. Hîve hükümdarlarının çoğu âlim ve sanatkârları himaye eden kişilerdi. Bunların içinde Şîr Gazi Han, İlbars Han, Timur Gazi Han ve Muhammed Rahim Han en meşhurlarıdır. Bu hükümdarlar aynı zamanda bizzat şiir ve edebiyatla da uğraşmışlardı. 19. yüzyıl Çağatay edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Muhammed Rızâ Âgehî, Türkistan’da Hîve’de yaşamış Türk tarihçisi ve şairidir. Hîve yakınlarındaki Kiyat’ta doğmuş, Türkis- tan’ın büyük şair ve âlimlerinden olan amcası Şîr Muhammed Mûnis’in yanında yetişmiştir. Türk edebiyatı tarihi içinde Çağatay edebiyatı dairesinin Nevâyî'den sonra en fazla ve eser kaleme alan sanatçısı olan Âgehî; aynı çağda yaşadığı Mûnis Harezmî ve bu devirdeki meşhur şair, âlim ve edipler ile yakın ilişkilerde bulunarak yaşadığı çağdan ön- ceki devirlerde eserler veren sanatçıları da çok iyi öğrenmiştir. Fars- çayı çok iyi bilmesi, bu edebiyatın ürünlerini de tanımasına yardımcı olmuş; bu durum özellikle Âgehî’nin şairlik yönünün gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Âgehî’nin 7 telif, 14 tercüme olmak üzere 21 eseri bulun- maktadır. Bu bildiride, Hive Hanlığı’nın tarihi seyri ve hanlığın en önemli edibi olan Âgehî Muhammed Rıza hakkında bilgiler verile- cektir.
191
1. Hive Hanlığı Hive Hanlığı, 1512 yılında Harezm'de kurulan ve 1920'ye kadar fasılalarla devam eden hanlıktır. Hanlığın kurucuları Yâdigar Han’ın oğulları İlbars ve Balbars hanlardır. Bu hanların soyu Özbek atası kabul edilen Şiban Han nesline mensup Arapşah bin Pu- lad’a kadar indiğinden hanedana Arapşahlar veya Yadigaroğulları da denmiştir. Bu han- lığın sınırlarını oluşturan coğrafya, kadim medeniyetlere merkezlik yapmış olan Harezm coğrafyasıdır (Saray 1998: 167; Togan 1993: 240). Yadigâr Han soyundan gelen Hive Hanları, bir asırdan fazla başta kaldılar. Osmanlılarla anlaşıp, zaman zaman İran toprak- larına akınlar yaptılar. 1576'da Amuderya (Ceyhun) Nehri’nin yatak değiştirip, Aral Gö- lüne akması sonucu ortaya ortaya çıkan kuraklık ve Kalmuk istilâsı, devletin iktisadî du- rumunu alt üst etti. Hakimiyet, Özbek kabile reislerine geçti. Arab Mehmed Han (1603- 1623), kuraklığa uğrayan Gürgenç'i terk edip, Hive'yi başkent yaptı (1603). 1717'de Rus Çarı Petro'nun ordusu, Hive ordusunu mağlûp etti. İranlı Nâdir Şah tarafından işgal edilen hanlık, onun ölümüne (1747) kadar İran'a bağlı kaldı. Kongratlardan Mehmed Emin İnak (1770-1791), Yadigâroğullarının hanlığına son verip kendi hanedânını kurdu. Mehmed Rahim Han (1806-1825) zamanında Ruslarla dostça ilişkiler kuruldu. Buna rağmen, Osmanlılar'ın, İngilizler ve diğer devletlerle savaşmasından istifade eden Ruslar, her fırsatta Hive Hanlığı topraklarına saldırdılar. 1873'te yapılan savaş sonunda hanlığın toprakları Rus işgaline uğradı. Yapılan antlaşmayla Rus himayesi kabul edildi. Rus himayesini kabul eden İkinci Mehmed Rahim Han'dan (1864-1910) sonra, oğlu İs- fendiyar Töre (1910-1918) ve sonra da onun oğlu Abdullah (1918-1920), han oldu. Rus- lar, 1920 yılında Abdullah Hanı Moskova'ya götürüp, günlerce aç bırakarak öldürdüler. Yerli komünistler, Rus desteğinde Harezm Halk Cumhuriyetini kurdular. 1924 yılında, Harezm toprakları; Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan cumhuriyetleri arasında tak- sim edilip, her yönüyle Rus sömürgesi hâline getirildi. Sovyet ihtilâline kadar Orta Asya Müslümanlarının önemli dinî merkezlerinden biri olan Hîve’de doksan dört cami ve altmış üç medrese bulunmaktaydı. 1924’ten sonra medreselerin tamamı ve camilerin büyük bir kısmı kapatıldı. Şehir Sovyet idaresi döne- minde fazla gelişemedi; buna rağmen pamuklu sanayi merkezi olarak önemini korudu. 1863’te Hîve’yi gören İngiliz seyyah Vámbéry, buranın kale ve asıl şehir olmak üzere iki kısma ayrıldığını, kale içinde beş ve dışında on mahallenin bulunduğunu, 150 dükkân, bir kervansarayın yer aldığı çarşısında birçok sanat kolunun faaliyet gösterdiğini, özellikle 192
pamuklu sanayinin gelişmiş olduğunu belirtir. Şehirde belli başlı camilerin adlarını da verir. Bunların en büyüğü Hazreti Pehlivan Camii’dir. Şehirdeki en eski mimari eser 14. yüzyıla tarihlenen Said Alâeddin Türbesi’dir. Bunlardan başka Cuma Mescidi, Han Mes- cidi, Şaleker Mescidi, Atamurad Kuşbeği ve Karayüz mescidleriyle beş medrese (Mede- min / Mehmed Emin, Allahkulı Han, Kutluğ Murad İnak, Arab Han, Şîr Gazi) ve Üç Evliya Türbesi diğer önemli eserlerdir (Saray 1998: 170). Hive’de derebeyleri ağır vergiler alma yoluyla kendi halklarını adeta yağmalamış- lardır. Komşu halklara sık sık hücum ederek onları talan etmişlerdir. Talancılık, zenginlik kaynaklarından biri olarak kabul edilmiştir. Bu konuda saray tarihçilerinden Mûnis ve Âgehî eserlerindeçok değerli bilgiler vermişlerdir. Hive hanları; Karakalpak, Türkmen ve Afganistan’da yaşayan halklara muntazam bir şekilde hücum edip onların mal ve mülklerini yağmalamışlar ve çocukları ile birlikte esir almışlardır (Tekin 2002: 638). Memlekette en güzel ve en verimli yerler han ve onun evlatları, seçkinler, büyük dere- beyleri ve din adamlarının elinde idi. Bu yerler; yersiz çiftçiler, mecburî olarak göç etti- rilip getirilen insanlar ve köleler tarafından imar edilmekteydi (Tekin 2002: 639). Dünyanın en eski medeniyet merkezlerinden biri olan Harezm’de sanatsal faali- yetler, Hive hanlığı döneminde de devam etmiştir. Güzel sanatların dallarından olan mu- sikîşinaslık ve hattatlık gibi alanlarda da bir çok önemli şahsiyet yetişmiş ve orijinal eser- ler vermişlerdir. Edebî hayatın Hive Hanlığı’nda devrin bütün olumsuzluklarına rağmen Klasik Çağatay Edebiyatı geleneğini devam ettiriyor olması ve bu devirde tarih yazıcılığı, tercümanlık ve divan teşkil etme işinin hala yüksek bir seviyede olması dikkat çekicidir. Mûnis, Âgehî, Beyanî ve Kamil Harezmî gibi sanatçılar Nevaî geleneğini devam ettirerek çeşitli türlere ait mükemmel eserler ortaya koymuşlardır (Tekin 2002:641) Hîve hükümdarlarının çoğu âlim ve sanatkârları himaye eden kişilerdi. Bunların en meşhurları, Şîr Gazi Han, İlbars Han, Timur Gazi Han ve Muhammed Rahim Han’dır. Bu hükümdarlar aynı zamanda bizzat şiir ve edebiyatla da uğraşmışlardı. Öte yandan Hîve’de yetişmiş olan tarihçiler yalnız memleketlerinin değil bütün Türkistan ülkelerinin tarihi hakkında geniş bilgiler vermişlerdir. --Hîve’de yetişen en meşhur tarihçiler Şecere-
Mîrâb, Tevârîh-i Harezmşâhiyye müellifi Babacan b. Hudayberdi Mangıt ve Allahkulı, 193
Rahim Kulı, Muhammed Emin, Said Muhammed ve Said Muhammed Rahim hanlar dev- rinin tarihini yazan Âgehî Muhammed Rızâ’dır. Hîve’de hattatlık, minyatür ve dokuma sanatlarında da büyük ilerlemeler olmuştur (Saray 1998: 170). Hive Hanlığı’na mensup kişiler ve eserleri şunlardır: Mûnis Şîr Muhammed (1778-1829) 1. Divan (Mûnisü’l-Uşşâk) 2. Firdevsü’l-İkbâl
1. Dîvân 2. Mahbûbü’l-Kulûb Tercümesi 3. Letâifü’t-Tevâyib Tercümesi 4. Ra’na vü Zîbâ Tercümesi
Divan (Saadetü’l-İkbâl) Beyânî 1. Divan 2. Şecere-i Harzemşâhî 3. Tarih-i Harezm 4. Sahâifü’l-Ahbâr Tercümesi (Derviş Ahmed) 5. Şeybâninâme Tercümesi(Binâî) Download 3.66 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling