109
doğrusal bir etki yaratmamaktadır. Daha doğrusu, ilerleyen
teknoloji bir yandan
bireysel temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi için olurken, öte yandan
diyalektik olarak bu hakların sınırlanması ve kısıtlanması açısından da
kullanılabilmektedir. Her
teknolojik devrim , yani bir ideolojik dönem (tektanrılı
dinler, milliyetçilik, insan hakları veya demokrasi gibi) başlatmakta
ama bu yeni
ideolojik dönemin insanın özgürleşmesine mi, yoksa köleleşmesine mi yol
açacağı pek çok diyalektik etkileşimin sonucunda ve pek de tutarlı olmayan bir
biçimde, savaşı kimin kazandığına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile soğuk savaş, bu durumun en güzel
kanıtlarıdır. Bu savaşların sonuçları değişik olsaydı acaba bugün nasıl bir
dünyada yaşıyor olacaktık? Sonucu belirleyen en önemli öğe, ne yazık ki silah
gücü ve bu gücün ideolojisi olmaktadır. Ne yazık ki, insanlık, teknolojik gelişme
sonucunda zorunlu olarak özgürleşme hedefine doğru ilerlememektedir. Onu
özgürleştirecek olan,
yine kendi bilinci, kendi tercihleri ve kendi ideolojik gücü
olacaktır. Çünkü insanoğlunu, kendi iradesinden bağımsız olarak özgürleştirecek
bir teknolojik değişme ve gelişme henüz icat edilmemiştir. “Küreselleşmenin
insanoğlunu köleleştiren mi, özgürleştiren mi sonuçları vereceği, hiç kuşkusuz,
teknolojisine bağlı olarak geliştirecek.
45
45
KONGAR, Emre,
“Küresel Terör ve Türkiye”, Remzi Kitabevi, Kasım 2001, s. 38-40