Microsoft Word kemal- içindekiler
KEYDER, Çağlar, “Türkiye’de Modernleşmenin Doğrultusu, Türkiye’de Modernleşme ve
Download 1.63 Mb. Pdf ko'rish
|
sarkis dezaj
- Bu sahifa navigatsiya:
- 2. Çevre Sorunlarının Sebepleri
26 KEYDER, Çağlar, “Türkiye’de Modernleşmenin Doğrultusu, Türkiye’de Modernleşme ve Ulusal Kimlik”, Ed: Sibel Bozdoğan- Reşit Kasaba, 2. Baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayını, İstanbul, 1999, s.31 66 2. Çevre Sorunlarının Sebepleri Çevre sorunlarının en temel sebebi ekolojik sistemin bozulması, eko-sistemin dış etkenlerle olumsuzluklar ortaya çıkmasıdır, insan çevre ilişkilerinde, insanın tabii çevresini özellikle tabii kaynakları sorumsuzca kullanımı bu sistemin ideal işlemesini engellemektedir. Ekosistemin dengesini bozan sebeplerden biri ve en önemlisinin sanayileşme ve sonucunda ortaya çıkan sanayi toplumu olduğu iddia edilir. Önceleri sınırsız ve bedava kabul edilen tabiatın sürekli kar amacıyla kullanımı çevre sorunlarının en büyük göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, tarım sanayiinde üretim, ekosistemi doğrudan bozar ve çarpıtır. Sanayi üretimi ise daha etkin bir bozucu süreç olarak rol oynamaktadır. Özellikle sanayi toplumunun insanı doğasından koparak, yabancılaştırması ve bunun sürekli olarak tekrarı çevre sorunlarının büyük boyutlara ulaşmasını beraberinde getirmiştir. Genel olarak çevre sorunlarının temel sebebi zihniyet olarak söylenebilir. Ekosistemin bozulması, ekosistemin parçalarının insanoğlu tarafından bilerek ya da bilmeyerek yanlış kullanımından kaynaklanmaktadır, insanın doğaya egemen olma çabasının insanlığın varoluşuyla ortaya çıktığı söylenebilir. Ancak Bacon’la başlayan dönemden sonra bu çabaların oldukça bilimsel temellere 67 oturduğu da bilinmektedir. Bacon’ın “doğayı insan gereksinmelerine ve faydasına uygun bir biçimde kullanmak” olarak ifade edilen, amacı bilim dünyasında bir dönüşümü başlamıştır. Bacon’la başlayan bu dönem Descartes’ın düşünceleriyle önemli bir mesafe kat edilmiştir. Descartes’in felsefesini “ateşin, suyun- havanın, yıldızların, gökyüzünün ve çevremizdeki tüm cisimlerin güçlerini ve etkilerini, zanaatkarlarımızın çeşitli işlerinin ayrıntılarını bildiğimiz kadar öğrenerek, bunlardan kullanılamaya elverişli oldukları her biçimde yararlanmak ve böylelikle doğaya egemen olmamıza yardımcı olabilecek uygulanabilir bir felsefe ortaya çıkarmak” biçimde özetleyebiliriz. 17.yy. fizik ve siyaset felsefesinde ortaya çıkan düşünceler daha sonraki dönemlerde batı toplumlarının sanayileşme sürecinde sahip oldukları anlayışlarda etki oldu ve kapitalizmin gelişme dönemlerinde “en az maliyetle en çok kar” felsefesi doğanın acımasızca tahribini beraberinde getirdi. Ama tahrip olan sadece tabiat da değildi. Ekonomik büyümenin sonuçlarından birisinin dünyadaki tabii kaynakların yok olması olduğunu biliyoruz. Ekonomik büyüme uğuruna gerçekleştirilen faaliyetler son derece sağlıksız bir çevre yarattı. Diğer yandan fiziki olarak büyümenin uzun süre devam edemiyeceği de bir gerçektir. Özellikle teknolojik gelişmenin yaratığı fiziki ve kültürel sağlıksız çevre gündelik hayatın bir parçası oldu. Çevre sorunlarının sürekli artmasına sebep olan faktörlerden birisi de mevcut tüketim alışkanlıkları ve tüketimin sürekli kamçılanmasıdır. Kapitalist iktisat felsefesinin temelini teşkil eden bu anlayış 68 günümüz toplumlarına günlük hazır aşılayıp bunların yarattığı hasara karşı kayıtsız kalmaktadır. Zihniyetteki bu olumsuz gelişmeler çevre sorunlarının önemli sebebi olarak bütün toplumları etkilerken, 1960 sonrası batı düşüncesindeki değişmeler ve bunların toplumsal hayattaki yansımaları, mevcut üretim, tüketim, teknoloji, sanayileşme hatta bütünüyle yaşam biçimlerini sorgulayarak daha ekolojist bir anlayışın yayılması konusunda büyük gelişmeler kaydetmişlerdir. Özellikle Capra, Schmacher, Havemann, Bahro gibi düşünürlerle Franfurt Okulu’nun bazı temsilcileri (Habermas) çevreye karşı daha duyarlı bir dünyanın oluşmasının teorik ve felsefi temellerini oluşturmaya başladılar. Bu çalışmalar 1970’lerden bu yana ulusal ve uluslararası kurumlar düzeyin de yansımaya başladı. Schumacher “Çağdaş insan kendini doğanın bir parçası olarak değil, yazgısı, onu egemenliğine almak ve yenmek olan bir güç olarak hissetmektedir. Hatta doğayla savaştan bile söz etmektedir; oysa bu savaşı kazanacak olursa kendısini de yenik düşen tarafta bulacağını unutmaktadır” diyor. Günümüz dünyasına bakılırsa Schumacher’in dediği olmuş gibidir. İnsanoğlu doğaya hakim olduğu sürece kendi de hakimiyet altına girmektedir. İlk insandan bu yana, avcılık, tarım, savaşlar, çevreyi şu ya da bu şekilde kirletmiştir. Ancak çevrenin insan ve diğer canlılar için tehlikeli hale gelmesi 17.yy. sonu ile başlamıştır. Bunda sanayi devrimi çok önemli bir faktördür. Sanayi devrimi çevre sorunlarında çok önemli 69 bir faktör derken, sanayileşme ve teknolojik gelişmenin insanlığa faydalarını, insan refahına etkilerini yadsımak niyetinde değiliz. Download 1.63 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling