Sevgili Milena


Download 0.97 Mb.
Pdf ko'rish
bet42/71
Sana02.04.2023
Hajmi0.97 Mb.
#1318916
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   71
Bog'liq
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )

Pazar akşamı
Bir şey geldi aklıma, her hafta yapabiliriz bunu... Nasıl
oldu da daha önce düşünemedim? Ama önce pasaportumu
almalıyım, bu da sanıldığı gibi kolay değil, Ottla (*) olmazsa
alamam da.
(*) Ottla: Kafka'nın kız kardeşi; önemli bir rol oynamıştır
Kafka'nın yaşamında.
Anlatayım: Bir cumartesi öğleden sonra, ekspresle buradan
yola çıkar, gece ikide Viyana'da olabilirim. (Yarın tren
saatlerini iyice öğreneceğim.) Sen bu arada, cuma gününden
Prag'a dönüş biletimi almış olursun, bana da telgrafla
bildirirsen aldığını, telgrafını almadan Prag'dan çıkamam.
Beni istasyonda beklersin, birlikte geçireceğimiz dört
saatimiz olur, pazar sabahı yedide trene biner dönerdim gene.
Aklıma gelen buydu işte, yalnız dört yorgun gece saatini
birlikte geçirmek acıklı elbet... (Hem de nerede? F. Josef
İstasyonunun oralarda bir otelde mi?) Gene de olmayacak şey
değil; daha güzeli -yapar mısın bilmiyorum- senin beni
Gmünd'de karşılaman olurdu, o zaman geceyi orada
geçirirdik. Gmünd Avusturya'da değil mi?


Sana pasaport gerekmezdi. Tren Gmünd'de on'da oluyor,
belki daha da erken, bilmiyorum, pazar günü dönerdim ben,
ekspresle (pazarları her halde yer bulmak daha kolay olur)
pazar sabahı saat on birde filan, daha geç bir tren varsa onunla
dönerim elbet. Ama senin oraya nasıl ve kaçta gelip
döneceğini bilemiyorum.
Eh... ne dersin bu buluşa? Bütün gün seninle konuştum
bunu, gene de soruyorum, ne tuhaf.
Krasa'nın adresi: Marienbad, Hotel Stern.
Pazartesi
Beklediğim karşılık telgrafta yoktu, perşembe akşamı
yazdığın 
mektupta 
dokunmuşsun 
buna. 
Demek
uyuyamadığım yersiz değilmiş, demek bu sabahki acıklı
durumum da yersiz değilmiş. Kan geldiğini biliyor mu kocan?
Büyümsememeli, belki de önemsizdir; kan değişik
nedenlerden gelebilir, ama ne de olsa ürkütür insanı,
adamsende demek kolay değildir.
Bakıyorum, sen pek umursamıyorsun, sevinçli, dayanıklı
yaşamını sürdürüyorsun gene, gözünü kırpmadan sesleniyor
gibisin bana: "Gel bakalım, gel uzatma! Oluyor istediğin, ama
ben burada ne olurum? Onu düşündüğün yok anlaşılan;
biliyorum, biliyorum emekleyen bir çocuk değilsin, ne
yaptığını bilen birisin, benim burda, Prag'da eli kolu bağlı
durmamı da sen istiyorsun, ama gözlerimin önünde eriyip
gidiyorsun Viyana cehenneminde, bunu da sen istiyorsun.
Yemek yemek gereksinmiyor, öyle mi? Ama bana
gereksiniyor değil mi? Öyle olsun! Bunda da sen haklı ol!


Göndermeyeceğim parayı, yazık, bugün eve gidip bütün
parayı mutfaktaki sobaya atacağım işte.
Koptuk birbirimizden, Milena, bana öyle geliyor... Tek
yerde birleşiyoruz daha: burada olsan ve yüzün alabildiğine
benimkine yakın olsa. Birleştiğimiz bir yer daha var: "rahat
ölme" isteği! Ama bu istek çocuklarda bile vardır;
okuldayken matematik dersinde hep duymuşumdur bunu:
Öğretmen defterinde adımı ararken korku içinde gerçeği,
bilgisizliğimin gerçeğini anlar, korkudan yarı düşlü bir
durumda neler istemezdim: Kimseye görünmeden kalksam,
sıraların arasından geçebilsem, derdim; matematikteki tüy
gibi hafifliğimle öğretmenin önünden uçuversem, bir kolayını
bulup süzülüversem kapıdan... Dışarı çıkınca toparlansam,
dışarının güzel havasıyla özgürlüğüme kavuşsam, sınıftaki o
gergin, o kötü havadan -dünyanın hiçbir yerinde olmadığını
sandığım o havadan - böylece kurtarsam kendimi! Elbette, bu
"rahat" olurdu, işime gelirdi. Ama böyle olmazdı ki;
çağrılırdım, bir ödev verilirdi, bu ödevi çözmek için logaritma
defterine başvurmalıydım, almamıştım yanıma, bir yalan
atardım, sıramda derdim (öğretmen bana kendisininkini
verecek diye umutlanırdım), ama git defterini getir, denirdi,
yerime döner, yapmacıktan bir korkuyla (okulda yapmacığa
hiç başvurmadım) defterin olmadığını görürdüm, öğretmen
(geçenlerde yolana rastladım ona) notumu kırar, üstelik,
bilmiyorum neden, "Timsah" derdi bana. Notumu kırmakta
haklıydı, bir not atmak gerekiyordu elbet, gene de haksızlık
edilmişti. (Evet, yalan söylememiştim ama kimse
kanıtlayamazdı tersini, o halde haklıydım.) Ben yalnız
bilgisizliğimi örtmek istemiştim. Bütün bunlar "rahatlık" işte,
öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile "yok oluverir" insan,


bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir." (*)
Pazartesi, daha sonra bir sürü dosya getirdiler şimdi. Bu
uykusuz kafayla niye çalışıyorum, sanki. Kime? Mutfaktaki
sobaya!
(*) Sayfalarının üstüne bu mektubun, şu satırları
yazılmıştır: "Gevezelik ediyorum, "her şeye rağmen"
mutluyum yanında."
Bir de ozan geldi, ötekisi, hani şu tahta oymaları yapan,
gravürcü; gitmiyor, yerinde de duramıyor, içini bana dökmek
istiyor, görüyor da sabırsızlandığımı, elimin niye titrediğini de
görüyor mektubu yazarken, başımı önüme eğmişim, ama
gitmiyor, canlı, sevimli, mutlu, mutsuz, olağanüstü biri... Ama
şimdi çekemem onu.
Senin ağzından kan geldi, öyle mi?
Biliyor musun, durmadan aynı şeyleri yazıyoruz! Hasta
mısın, diye soruyorum, bakıyorum sen de hastalığımı
sormuşsun, ölmek istiyorum, diyorum, sen de istiyorsun,
önünde hıçkırarak ağlamak istiyorum küçük bir çocuk gibi,
sen de benim önümde küçük bir kız gibi ağlamak isteği
gösteriyorsun. Bir kez, bin kez ve hiç durmadan tek isteğim:
yanında olmak, bakıyorum senin de isteğin bu. Yeter, yeter! 
F.

Download 0.97 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   71




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling