Sevgili Milena
Download 0.97 Mb. Pdf ko'rish
|
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )
Cumartesi akşamı
Daha başka şeyler yazacaktım bugün sana, ama anlamı kalmadı artık. Eve geldiğimde, hiç beklemediğim mektubun duruyordu masanın üstünde, yarı karanlıkta, şöyle bir göz attım; durmadan yemeğe çağrılırdım, bir şeyler yedim - ne yaparsın, yemeden boşalmıyor tabak- sonra mektubu iyice bir daha okudum, ağır okudum, hızlı okudum, hırslı, mutlu, şaşarak okudum -gözlerime inanamıyordum, ama apaçık yazılmıştı, gene de inanamıyor insan... yığılıyor, çöküyorsun... bu da bir inanç değil mi?- sonunda, elimin kolumun bağlı olduğunu, hem de ne türlü bağlı olduğunu, yüreğim çarpıntılar içinde bağlı olduğumu anlayarak "gelemem" dedim, bunu ilk sözcüğü okurken biliyordum, son sözcüğe değin biliyorum gidemeyeceğimi Viyana'ya, ama bu arada birkaç kez uğramıştım sana, uykusuz gecelerde görülen, on kez görülen yarım dakikalık düşler gibi, gelivermiştim Viyana'ya. Postaya gittim, çektim telgrafı, duruldum biraz, geldim oturuyorum şimdi. Gülünç bir ödevle oturuyordum, neden gelemediğimi anlatmaya çalışacağım. Güçsüz bulmuyorsun beni, kim bilir? Başa çıkabilirim belki, hiç değilse önümüzdeki haftalarda çıkabilirim başa. Ama şimdiden görüyorum saatlerin ne korkunç sorularla geçeceğini: "Demek gitmedin Viyana'ya? Böyle bir mektup al da gitme ha? Gitmedin Viyana'ya. gitmedin, gitmedin!" Ezgiden anlamam pek, ama bu türlü ezgüeyenlerden çok daha iyi anlarım. Gelemezdim; işte yalan söyleyemezdim de ondan. İşte de yalan söylerim elbet, iki nedenden ötürü söyleyebilirim: Biri korkudan (işi ilgilendiren bir şey olursa, hiç çekinmeden, hazırlıksız, gözümü kırpmadan söyleyebilirim) ya da çaresiz kalınca (yani "Else hasta" denince, ama Else, Else (*) sen olma Milena, sen hastalanma, bu söz konusu olamaz, buna başvurulmamalı), darda kalmca hemen yalan söyleyebilirim; telgraf çekmen gerekmezdi bile, işe karşı gerekirdi belki, ama çaresiz kalınca ya da izinsiz, basar giderdim. (*) "Else hasta" sözü, telgraf için buldukları kapalı bir sözcük: "Gel" anlamına geliyor, anlaşılan. Yalnız şunu iyi biliyorum ki, mutluluk konusunda kullanamam yalanı, elimde değil yapamam, başvuramam yalana; yirmi kiloluk bir gülleyi kaldıramayacağımı nasıl biliyorsam, bu konuda da yalan söyleyemeyeceğimi öylesine biliyorum işte. Çünkü Else'den gelmiş bir telgrafla müdürün karşısına çıkarsam, düşürürüm elimden telgrafı, basarım üstüne, yalanın üstüne, basınca da kaçıverirdim müdürün yanından, izin mizin isteyemeden. Bak Milena, pek o kadar alıkça düzenlenmiş değil çalıştığım yer, (alıkça ya... hem de ne türlü, ama geçelim şimdi bunu, belki alıklıktan çok, akılların almayacağı gibi düzenlenmiş desek daha iyi), bugüne değin yaşamımı sağladı orası, çıkıp kurtarabilirim kendimi oradan, hiç de fena olamazdı belki, ama bugüne değin oradan ekmek yemişim; gereğince, iş görmeyebilirim, başkalarından daha az çalışabilirim (öyle yapıyorum), işi altüst edebilirim (öyle yapıyorum), gene de önemli görünebilirim (bunu da başarıyorum), çalışma yerlerindeki o zorlanmış sevimliliğe boyun eğebilirim; ama aylıklı bir memur olmaktan çıkıp, bir yalanla özgürlüğüme kavuşmam birdenbire... Yüreğimin isteğine uyup. "başka önemli bir neden olmadan" sığmamam yalana, düşemem yollara; hayır, yalan söyleyemem bu konuda. Mektubun gelmeden sana yazacağım şuydu oysa: Bu hafta pasaportumu yeniliyorum, gerektiğinde hemen gelebilmek için. Yazdıklarımı okudum, böyle demek istemiyordum oysa... "güçlü" olmadığımdan ötürü söyleyemedim düşündüklerimi anlaşılan. (Bir de şu var: Öteki memurları göz önünde tutarsam, onlar kadar beceremem yalanı. Çünkü onların çoğu kendilerine haksızlık edildiği kanısındadırlar, yapabileceklerinden çok iş istendiğine inanmışlardır -ben de bu kanıda olsaydım ne iyi olurdu, hemen atlardım Viyana trenine - İşyerini, kötü işleyen bir makine gibi görür çoğu, başa kendi geçse daha iyi kullanacaktır bu makineyi, baştakilerin bilgisizlikleri yüzünden kendisi yanlış bir yere konmuştur, o kendisinin en başta olması gerektiğine inanır, oysa şimdi, en aşağıda çalıştırırlar zavallıyı falan filan... Ama ben çalıştığım yeri böyle görmüyorum ki -bu ilkokulda da böyleydi, lisede de, üniversitede de, aile çevremde de, her yerde... Biri bana, nerede olursam olayım, suçsuz bakışlarla bakarsa, kim olursa olsun, onunla bilmediğim bir nedenden ötürü de bağlıysam, ama isterse yedi kat el olsun, gürültüsünü buradan işittiğim sokaktan geçen otomobillerin içindeki tanımadığım insanlardan daha yabancı olsun, anlatamayacağım kadar yabancı olsun, saygı gösteririm, asıl böylelerine karşı saygılı olunması gerekir bence; ben de gizlemiyorum yabancılığımı, ama suçsuz biri anlar mı bunu? - yalan söyleyemem işte.) Biliyorum, güçlü değilim, yazmasını da beceremiyorum şimdi, biliyorum uzun sürmeyecek, ama dayanamam; kişi yürek çarpıntısız yaşayamaz, yüz çevirdiğin sürece çarpmaz yüreğim Milena. Bana hemen bir telgraf çeker misin? Yalvarış değil, bir sesleniş bu. Ama zorlama kendini, gerekiyor diye yapacaksan, yapma. Görüyorsun, bunların bile altını çizmiyorum. Yalanı bana kolaylaştıracak bir üçüncü neden daha var: yanımda sen olursan! Ne var ki, yeryüzünün en uçsuz yalanı olurdu bu, müdürün odasında senden başka kimse olmazdı da ondan. Download 0.97 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling