Sevgili Milena


Download 0.97 Mb.
Pdf ko'rish
bet60/71
Sana02.04.2023
Hajmi0.97 Mb.
#1318916
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   71
Bog'liq
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )

Perşembe gecesi
Bugün hiçbir şey yapamadım... Oturdum, birkaç kitap
karıştırdım, o kadar... Önemli bir şey yapamadım.
Şakaklarımın, için için zonklamasını dinledim arada. Bütün
gün mektuplarınla didindim... Üzüntü, sevgi ve dert
içindeydim; kesin olmayan bir şeye karşı, bilinmeyen bir
korkuyla kaplıydı yüreğim... Kesin olmayışının nedeni,
gücümü aşmasından geliyor. Oysa yalnız bir kez okumuştum
mektuplarını, bir daha okumayı alamıyordum göze; bir yarım
sayfa yer var ki, onu hiç okumadım daha. Bu olağanüstü, bu
öldürücü gerginlikte yaşamanın en doğru yol olduğunu
anlamak istemeyiz de, gevşetmeye yelteniriz bu gerginliği
(sen de buna benzer bir şey söylemiştin, o zamanlar alay
etmek istemiştim seninle), düşüncesiz bir hayvan gibi çırpmır,
kurtarırız kendimizi. (Oysa hayvanlar gibi de severiz
düşüncesizliği), ama sözde kurtarırız; kudurmuş, yolunu
şaşırmış elektrik akımları içimize boşalır, sarsılır, yanarız
oysa. Neler söylemek istiyorum bununla, farkında değilim;
yakınıyorsun Milena, sözle değil, susarak yakınıyorsun
mektuplarında; bir yerinden yakalamak istiyorum onlan; bana
yönelmiş olduklarından ötürü yakalayabilirim de... Bu
karanlıklarda bile seninle eş düşünüde olabilmek! Şaşılacak
kadar güzel, değil mi? Yanıldığımı da sanmıyorum.


Cuma
Geceyi uyku yerine -isteyerek değil elbet -mektuplarınla
geçirdim. Pek yakınacak bir durumu yok, ama mektup
alamadım daha senden, sakıncası yok bunun da. Şimdilik her
gün yazışmasak daha iyi; sen bunu benden önce
sezinlemiştin. Her gün yazışmak, güçlendirecek yerde güçsüz
kılıyor kişiyi... Eskiden bir solukta içerdim mektuplarını
(Prag'dan söz ediyorum, Meran'dan değil), on kat
güçlendiğimi duyardım... On kat artardı susuzluğum. Ama
şimdi iş ciddi, şimdi mektubunu okurken dudağımı
kemiriyorum, şakaklarımın zonklamasını duyuyorum. Buna
da boyun eğebilirim, ama sakın hastalanma Milena, esenliğini
yitirme! Yazma istersen, ama nedeni hastalık olmasın. (Bu
çeşit iki mektubun var elimde, başa çıkabilmem için kaç gün
gerekiyor dersin? Aklınca bir soru... Yeter mi günler!) Ne
yaparım, diyorum? Kendimi düşünerek korkuyorum. Ne mi
yaparım? Şimdi ne yapıyorsam gene onu... Ama nasıl
yaparım, kim bilir? Hayır... Düşünmek bile istemiyorum. Ne
kötü... seni düşündükçe hep yatakta görüyorum... çok belirli
görüyorum üstelik!... Gmünd'de çayıra uzandığın gibi hani...
(Arkadaşımdan söz açmıştım, uzun uzun onu anlatmıştım
sana da, sen yarım yamalak dinlemiştin beni.) Yatakta olman
pek de üzücü değil, en iyisi yatıp dinlenmen belki de, ama
ben baksam sana... arada bir elimi alnına koysam, gözlerine
dalsam, bakışlarını -ben odada dolaşırken- üstümde bilsem,
senin için yaşadığımı bilsem, onurlansam, içim içime
sığmasa, bu yaşama, iznini versen bana Milena!
Yanımda bir süre oyalandığın için, bana elini uzattığın için
teşekkür edebilsem sana... ne iyi olurdu... Hastaysan bile,


umarım ki, çabuk geçen bir hastalıktır, seni eskisinden daha
güçlü kılar, ayağa kaldırır seni. Oysa benim hastalığım
yakında büsbütün serecek beni yere; patırtısız, acısız olsa
bari. - Hastalığına üzülmüyorum, yaban illerde hasta olmana
üzülüyorum.-
Tramvay biletçilerinden sen de hoşlanıyorsun, değil mi?
Tam Viyana'ya yakışır bir durumda bir deri bir kemik kalmış,
ama sevinçli biletçiyi sen anlatmıştın bana! Burdakiler de iyi
kişiler diye, biletçi olmak ister çocuklar. Basamakta
düşmeden durabilmek, yardım etmek, ellerinde bir zımba,
üstelik dünya kadar da bilet vardır kutularında; çocuklar
bayılır biletçi olmaya, övülmeye değer bulurlar bu işi. Ben
bütün bunlardan çekinirdim, gene de biletçi olmak isterdim,
onlar gibi sevinçli, onlar gibi yardıma koşabilmek için. Bir
gün, ağır giden bir tramvayın ardından yürüyordum (ozan
geldi, beklesin... şu biletçiyi anlatmam gerekiyor şimdi),
biletçi arka sahanlıktaydı, eğildi seslendi bana, sokağın
gürültüsünden anlayamamıştım, elini kolunu sallayarak bir
şeyler göstermeye çabalıyordu... Ben gene anlayamamıştım,
tramvay da uzaklaşıyordu artık, adamcağızın çabası boşa
gidecekti... Neyse, sonunda anlamıştım: altın kravat iğnem
açılmış meğer, onu gösterirmiş bana. Kötürüm bir umacı gibi,
lök diye binince bu sabah tramvaya, bu olayı anımsadım.
Bana paranın üstünü verirken, hoş bir şey söylemiş olacak,
havayı değiştirmek istemiş adamcağız, ama ben duymadım...
Yanında duran bir bay da yüzüme bakarak gülümsedi,
biletçiyi üzmemek için ben de gülümsedim, ama anlamadan,
durum böylece kurtuldu sayılır! St. Gilgen'dekiyağmurlu gök
de gülümsese biraz n'olur?



Download 0.97 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   56   57   58   59   60   61   62   63   ...   71




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling