T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b


Download 1.24 Mb.
Pdf ko'rish
bet57/66
Sana23.04.2023
Hajmi1.24 Mb.
#1385861
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   66
Bog'liq
2ш3 сипат сабуни

Temhîd li kavâidi’t-Tevhîd (Tevhidin Esasları),
İz Yay., Çev.: Hülya Alper, İstanbul 2007, s. 119
714
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 366 
715
Sabûnî, Maturîdiyye Akaidi, s. 155 
716
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd s. 391. Nesefî, Tabsıratü’l-Edille, s. 120.
717
Fussilet 41/12 
718
Tâ-Hâ 20/72 
719
Âl-i İmrân 3/47 
720
İsra 17/4 


143 
3- Emretmek. “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-
babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti.”
721
ve “Allah ve Resûlü bir işi 
emrettiği zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri 
konusunda tercih kullanma hakları yoktur.”
722
ayetlerinde olduğu gibi. Bu statüdeki 
kaza, sadece iyilikler anlamında Allah’a izaf edilir. 
4- Tamamlayıp bitirme. “Mûsâ süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca…”
723
ayetinde olduğu gibi. Bu manadaki bir kavramın Allah’a izafe edilmesini uygun 
bulmayan Maturîdî, bu anlamı, ancak yarattığı bir şeyin oluşum sürecini sona 
erdirmek anlamında lugavî bir mecaz çerçevesinde mümkün görmektedir.
724
Diğer taraftan, Maturîdî, “Kader” kelimesine iki anlam yüklemektedir; 
birincisi “bir şeyin oluşum açısından sahip olduğu konum ve değer hükmüdür. Buna 
göre kader, bir şeyi hayır-şer, hüsün-kubuh, hikmet-sefeh bakımından taşıdığı 
mahiyet üzere yaratmaktır.”
725
Bu tanımı için “Biz her şeyi, bir ölçüye (kadere) göre 
yarattık”
726
ayetini örnek gösteren Maturîdî, “Karısı hariç hepsini kurtaracağız. 
Karısının geride kalanlardan olmasını takdir ettik.”
727
ayetini delil göstererek de 
ikinci bir tanım yapar: “Her şeyin oluşacağı zaman ve mekânını, hak veya batıl oluş 
vasfını, doğuracağı mükâfat ve cezayı belirlemektir.”
728
Kullara ait fiillerde kader 
için zikrettiği birinci mananın mevcut olduğunu belirten Maturîdî, ikinci mananın 
ise bulunmadığını söylemektedir.
729
Takdir etmenin, ölçü ve miktarı belirleme 
yetkisinin Allah’ta bulunduğunu ifade eden Maturîdî, “Her şey onun katında bir 
721
İsra 17/23 
722
Ahzâb 33/36 
723
Kasas 28/29 
724
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 391-92
725
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 392 
726
Kamer 54/49 
727
Hicr 15/60 
728
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 392 
729
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 393.
“Kader meselesinin tartışılmasında sonraki kelâm kitaplarında görüldüğü gibi-istitâat (kudret) ve 
irade konuları da gündeme getirilir. Maturîdî bu mevzularda da Sünnî literatüre model olacak şekilde 
açıklamalar yapar. Ona göre insana ait fiilin oluşmasını sağlayan kudret iki çeşittir. Birincisi zemin 
hazırlayıcı niteliğinde olup sebeplerin müsait, vasıtaların sağlıklı durumda bulunması, ikincisi de iyi 
veya kötü sonuçlar doğuran fiilin tam vuku bulacağı sırada kişide oluşan ve fiili gerçekleştiren 
kudrettir. Kişi birinci tür kudretle mükellef olabilmektedir. Maturîdî ayrıca, Ebû Hanîfe gibi aynı 
kudretin hem itaat hem mâsiyeti gerçekleştirebileceği kanaatini taşımaktadır.” Topaloğlu, 
Maturidî’de Kaza ve Kader, İmam Maturidi ve Maturidîlik,
Haz.: Sönmez Kutlu, Kitabiyat, Ankara 
2003, s. 193.


144 
kader (mikdar)’e göredir.”
730
ayetinde geçen ve ölçü ve miktar anlamına gelen kader 
kelimesinin mahiyeti üzerine şu yorumu yapmaktadır: “Her şey bir ölçüye göredir. 
Bu ölçü doğrultusunda takdir edilir. Bir şey rastgele yaratılmaz aksine belli bir 
düzen ve sistem dâhilinde yaratılır.”
731
Bir Maturîdî kelamcısı olan Sabûnî’nin kader 
tarifi ve açıklaması konumuza katkıda bulunacak mahiyettedir: “Kader her bir 
mahlûku kendisine ait vasfıyla ta'yin ve tesbit etmektir. Bu vasfa iyilik, kötülük, 
fayda ve zarar gibi şeyler dâhil olabileceği gibi o mahlûka ait zaman ve mekân 
unsuru ile ona terettüb edecek mükâfat veya azab da dâhildir. Nitekim yüce Allah 
ş
öyle buyurmuştur: “Muhakkak ki biz her şeyi bir kader ile yarattık”
732
. Peygamber 
(s.a.v.) efendimiz de (imanı ta'rîf ederken) “Kadere de, hayrıyla, şerriyle Allah 
teâlâdan olduğuna... (iman edersin)” buyurmuştur.”
733
Maturîdî bu hadisi analiz 
ederken “Şerrin takdiri şerrin kendisi değildir. Fiili şer olanın kendisi şerir, fiili ifsad 
olanın kendisi müfsiddir.” yorumunu yapar.
734
Bu tanımlardan yola çıkarak şöyle bir yorumda bulunabiliriz: Maturîdî’ye 
göre, kulların fiillerinin mahlûkiyeti, onlara meydana gelmesine ilâhî hükmün (kaza) 
imkân sağladığını, bunun da hüsün ve kubuh vasıflarıyla beraber planlandığını ispat 
eder.
735
Yani, kul Allah’ın iradesi dışında bir şey dileyemez, verdiği her kararda, 
yaptığı her eylemde Allah’ın iradesi mevcuttur. Böylece fiilde yaratıcılık Allah’a 
mahsustur. Allah’ın, kulun yaptıklarını önceden bilmesi, O’nun ilmine delâlettir. 
Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan bu yöndeki ayetler de, Allah’ın ilmine delâlet 
etmektedir. Kulun fiil esnasında yaratılan kudretle, iradesini kullanarak ortaya 
koyduğu ve Allah’ın da yarattığı fiil, kulun mesuliyetini gerektiren husustur. Çünkü 
kader, bir şeyi taşdığı mahiyet üzere yaratmaktır. Kulun dilediği ve yaptığı şeyi 
730
Ra’d 13/18 
731
Maturîdî, Tevilât, c. 7, s. 394 
732
Kamer 54/49. Bu ayete Maturîdî’nin getirdiği yorum şu şekildedir:
“Bu ayete iki cihetten bakılabilir: Birincisi takdim etmek ve tehir etmek üzerine olur. Biz her şeyi bir 
ölçüye göre yarattık. Bu mealde bakılırsa şöyle olur; “her şeyin yaratıcısı.” Burada her şeyin 
yaratılmış olmasının ispatı vardır. İkincisi; hitabın görünen yüzüyle ilgilidir. Biz her şeyi bir mikdara 
(kadere) göre yarattık. Eğer bu şekilde anlam verilirse, her şeyin yaratılmasının ispatı anlamına 
gelmez. Ancak burada şu ispat vardır: Yarattığı gibi bir ölçüye göre yarattı. Bu tevili Mutezile yapar. 
Bize göre tevil birincisidir: Biz her şeyi bir mikdara (kadere) göre yarattık. Her şeyin yaratıcısı 
sözünde olduğu gibi.” Maturîdî, Tevilât, c. 14, s. 248
733
Sabûnî, Maturîdiyye Akaidi, s. 155-56 
734
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 398 
735
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd,s. 390 


145 
Allah’ın yaratmasından kasıt budur. Hayır veya şer, güzel veya çirkin, kulun tercihi 
doğrultusunda fiil yaratılmaktadır. Böylece, kader ve kaza, Allah’ın ilminde olan ve 
kul ister Allah yaratır, şeklinde tecelli eden bir konudur.
Maturîdî, kaza ve kader konusunda kulun (kendi iradesiyle ortaya koyduğu 
fiillerin sorumluluğunu kadere ve kazaya yüklemek gibi) bir mazerete sığınma 
hakkının hiçbir şekilde bulunmadığını iddia ederek bunu aklî yönden şöyle izah 
eder: Birincisi; insanlar, kendilerince tercihe şayan ve makbul olanı yaptıklarına 
karşılık bir bahane ve delil üretemezler. Ayrıca, işlenen fiillerin Allah tarafından 
takdir ve kazası ile gerçekleştiğine dair bilgi, belge ve iletişimden yoksundurlar. 
Yani, yaptıkları şeyler, kendi iradelerinden çıkmadır, bu yüzden de onlara aittir. 
İ
kincisi; Allah’ın takdirinde yer alan konuların hiçbiri, insanları yaptıkları fiillere 
yöneltmiş, sevketmiş veya zorlamış değildir. Aksine kaza ve kader olmasaydı yine 
bunları yapacaklardı. Üçüncüsü; insanlar, fiillerini işlerken kaza ve kaderden ötürü 
bir şey yaptıklarını akıllarına getirmezler, dolayısıyla insan kendi fiiline ait olmayan 
bir unsura dayanarak bahane üretemez.
736
Burada tartışılan bir diğer konu masiyetlerin (kötülüklerin) ve küfrün 
Allah’ın kazası ve kaderi olup olmadığı meselesidir. İlahî meşîetin her şeye şamil 
olması açısından değerlendirilen bu tartışmada Maturîdî, “Hangi açıdan olursa olsun 
“Küfür Allah’tandır” sözünü sarfetmeyiz; mutlak bir ifade ile “Şer Allah’tandır” da 
demeyiz. Yine bunun gibi “Dalâlet Allah’tandır” ifadesini kullanmayız.” diyerek, bu 
ifadeleri kerih görmektedir. Kötülüklerin, çirkin olan şeylerin ve şeytanın Allah’a 
isnadı doğru değildir. Bu yüzden, küfür ve masiyetin Allah’ın kaza ve kaderi veya 
iradesiyle ortaya çıktığını söylemek mekruhtur. Bu şunun gibidir: Gerçekte iyi, kötü, 
her şeyi Allah yarattığı halde, biz O’na hitaben, “Ey kötülükleri ve iğrenç şeyleri 
yaratan” şeklinde bir cümle kurmayız. Bunun yerine Allah’ın, büyüklüğüne, şanının 
yüceliğine delâlet eden isim ve sıfatları kullanmak lazımdır.
737
736
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 394-95.
737
Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 399 
Sabûnî “Hayır da şer de Allah’tandır” hadisinden yola çıkarak küfrün Allah’a ait olup olmadığı ile 
ilgili şöyle bir açıklama getirmektedir: “Küfür, Allah tââlânın kazası değil, kazasının bir eseridir. 
Çünkü onun kazası aynı zamanda onun sıfatıdır, küfür ise kulun sıfatıdır. Onun buradaki kazası, 
küfrü kâfirin nefsinde kötü, çirkin ve bâtıl bir nesne olarak yaratmasıdır; fakat bu, kulun, ebecfî azaba 


146 
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Maturîdî, yaratmanın (ilâhî iradenin) 
Allah’a, yapmanın (cüz’î iradenin) kula ait olduğundan hareketle kader ve kaza 
meselesine çözüm getirmektedir. İnsanın irade hürriyetini beyan eden ayetler insana 
raci olmakla beraber, irade hürriyetini kaldıran beyanlar da Allah’ın ilmine atıfta 
bulunmaktadır.
738
Dolayısıyla bu ayetler kulun iradesini yok sayan veya kaldıran 
ifadeler değil, Allah’ın ezelî ilmini ve iradesini açıklayıcı niteliktedir. Kul, kadere ve 
kazaya dinen inanmak ve rıza göstermekle
739
yükümlü olmakla beraber aklen de 
inanmak zorundadır. Allah’ın kaza ve kaderi, insan iradesi üzerinde cebir ve 
zorlamaya sebep değildir.
740
Kul, kendi eylemlerinden sorumludur, çünkü iradesinde 
hürdür. Onun hidayet etmesi üzerine Allah hidayet fiilini yaratır, dalâlet etmesiyle 
de dalâlet fiilini yaratır. Hayır ve şerrin Allah’tan oluşu küfür fiilini Allah’ın 
yarattığı anlamına gelmez. Hakk, masiyet ve şer fiillerine razı değildir, kulun 
yapması üzerine iradesiyle O, fiilleri yaratır.

Download 1.24 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling