T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b
Download 1.24 Mb. Pdf ko'rish
|
2ш3 сипат сабуни
- Bu sahifa navigatsiya:
- Kutlu
Rızık Kavramının Tanımları ve Bu Tanımların İçerdiği Problemler”
, AÜİFD, Cilt: 45, Sayı: 1, 2005, s. 1-19. 150 Maturîdî için irade hürriyeti meselesinde en önemli konu kulların fiillerinin yaratılmışlığıdır. “Fiilde yönler” 763 kavramını icad eden, kulun fiilinin yaratma açısından Allah’a, yapma (işleme) yönünden kula ait olduğu tezini üreterek farklı bir istitaat açıklaması getiren 764 Maturîdî’nin bu fikri hem orijinal bulunmuş, hem de zor ve anlaşılmaz olarak kabul edilmiştir. 765 Maturîdî, irade hürriyeti açısından kulun iradesini yok sayan ve fiilleri (hem yaratma, hem de yapma bağlamında) Allah’a isnat eden Cebriyye ile Allah’ın iradesini yok sayıp fiildeki yaratıclığı kula isnat eden Mutezile arasında mutedil bir açıklama getirmektedir. O, bu iki fırkanın (bu görüşleri yüzünden) bizzat Peygamber Efendimiz tarafından şefaatten mahrum bırakılmış ve dışlanmış olduğu 763 Yazıcıoğlu, Matürîdî ve Nesefî’ye Göre İrade Hürriyeti, s. 136-37 764 Maturîdî, Tevilât, c. 2, s. 226-27. 765 “Kader problemi ile yakından ilgili olan bir diğer konu da kulun fiilinin yaratıcısı olup-olmaması meselesidir. Bu tartışmanın temelinde "yaratma" kelimesine yüklenen değişik anlamlar yatmaktadır. İ nsanın yaptıklarından sorumlu olduğu gerçeğinden hareketle Mu'tezile; "kul fiilinin yaratıcısıdır" görüşünü benimsemişti. Mavcraunnehir alimIeri, bu görüşünden dolayı Mu'tezile mensuplarının, mecusilerden daha şiddetli kâfir olduklarını iddia etmişlerdir. Kendileri ise kulun fiilini, kulun Allah ile birlikte yaptığını söylüyorlardı. Maturidi'ye göre de, kula, fiilinin yaratıcısı denemez. Maturidi mezhebini benimseyenlerin, fiilde kulun sorumluluğunu ortaya koymak için, irade-i cüz'iyyeye ağırlık verdiklerini ve cüz'i iradenin mahlûk olmadığını ileri sürdüklerini görüyoruz. Cüz'i iradenin mahlûk olmadığından neyi kastettiklerini anlamak mümkün değildir. Acaba cüz'i iradenin olmadığını mı ifade etmek istemişlerdir? Eğer böyle bir irade varsa, bunun Allah tarafından yaratılmış olması gerekmektedir. Eğer cüz'i irade yoksa, Maturidiler insan sorumluluğunu nasıl izah edeceklerdir? Bu izaha muhtaç bir mesele olarak durmaktadır. Eş'arilerin durumu daha açıktır. Kullar iradelerinde mccburdurlar. Bu düşünceye göre insan sorumluluğunu ispatlamak da mümkün olmamaktadır.” Ahmet Akbulut, Allah’ın Takdiri- Kulun Tedbiri, AÜİFD, Cilt: 33, 1993, s. 147 “Ehl-i Sünnet, dolayısı ile Maturidi ve Nesefî zor olanı seçmişler, fakat seçtikleri hedefe varmakta, en büyük hasımları olan Mutezile’ye oranla daha başarılı olmuşlardır. Aslında, Mutezile’nin seçtiği yol basit görünmektedir. Fiile ilişkin yaratma kudretini insana vermekle, problemi çözdüğünü sanan Mutezilî düşünürler, Allah’ın ve insanın yaratması arasındaki farkı ortaya koyamamışlar; Allah’ın yaratmasına insanın da ortak olduğu, dolayısı ile Allah’ın mutlak yaratıcılığına gölge düşebileceği yolundaki Ehl-i Sünnet ithamlarına tatmin edici cevaplar bulmakta ve çözüm getirmekte büyük sıkıntı çekmişlerdir. Ayrıca, Mutezile’nin seçtiği yaklaşım ile probleme derinlik kazandırmak mümkün değildir. İnsana da yaratma kudreti vererek, mesele çözülüyor gibi görünüyorsa da, bu durumda Allah’ın mutlak yaratma kudretini izah etmek güçleşmektedir. Maturidi ve Nesefî’nin getirdiği yorum ve izahlar, Allah’ın mutlak yaratma kudretinden hareket etmekte, buna karşılık, insanın da fiilin oluşmasında pay sahibi olduğu, dolayısı ile sonucunda ortaya çıkacak durumla ilgili sorumluluk taşıyacağı vurgulanmaktadır. Bu noktayı izahta güçlük çekmişler, fakat güçlük sebebi iledir ki, problem çok daha teferruatlı incelenmiş; kazandığı boyutlar sayesinde daha derinlemesine yortumlar yapabilmiştir. Maturidi ve Nesefî, insan fiili hakkında getirdikleri, gerek akla, gerekse Kur’ân-ı Kerîm’e dayanan delillerle de aynı prensipten hareket etmektedirler. İnsan fiilinin mutlak yaratıcısı olarak yüce Allah’ı kabul etmekte, ele alınan deliller bu açıdan değerlendirilmektedir.” Yazıcıoğlu, Maturîdî ve Nesefî’ye Göre İrade Hürriyeti, s. 137 151 kanaatindedir. 766 İ nsan fiil ve eylemlerini ontolojik bir hakikat 767 olarak gören ve insan iradesinin hür ve bağımsız olduğunu kabul eden Maturîdî, temel dayanak olarak, eğer iradeye yönelik bir müdahale söz konusu olursa, insanın hür olamayacağını ve mükellefiyet şartının yerine gelemeyeceğini öne sürmektedir. 768 İnsan hür, fail ve kasiptir. Bu hem aklen hem de naklen sabit bir konudur. Nakle ihtiyaç duymadan akıl ve duyular yoluyla anlaşılabilecek bu meseleyi inkâr ettikleri için Cebriyye’yi akıl dışı davranmakla suçlayan Maturîdî, kulların fiillerinde cebir ve zorlama altında bulunduğu iddia etmenin temelsiz ve bozuk bir telakki oladuğu düşüncesindedir. 769 Bu yüzden Kitabü’t-Tevhîd ve Tevilât adlı eserlerinde Cebriyye konusuna fazla yer ayırmamış, daha çok Mutezile’yi eleştirmiştir. 770 Ona göre, kul fiilinde fail ve hürdür. Allah, beyan buyurduğu emir ve nehiyler, azap ve ihsanlarla ilgili kulunu tercihlerinde özgür bırakmış, onun iradesi yönünde fiillerini yaratmıştır. İnsan, fiilini oluştururken bir kudrete sahip olmaktadır ve Maturîdî’ye göre, bu kudret (Mutezile’nin dediği gibi fiilden önce değil) fiilin oluşumu esansında ortaya çıkmaktadır. İnsanı hür iradeye sahip kılan özellik; bu kudretin fiil esnasında ortaya çıkmasıdır. Fiilden önce ya da sonra ortaya çıkacak kudret, insanı cebir altında bırakacaktır. Çünkü fiilden önce oluşan kudret 771 (araz olması hasebiyle) fiil 766 “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve selem) nispet edilen “Ümmetimden iki zümreye şefaatim ulaşmaz, Kaderiyye ve Mürcie” mealindeki haberle Mürcie’nin yetmiş dilde lanetlendiği yolundaki rivayet sabit olmuşsa iki şekilde yorumlanabilir. Nihaî gerçeği bilen Allah’tır. Birincisi Mürcie ibaresiyle Cebriyye’nin kastedilmiş olmasıdır, çünkü Cebriye Kaderiyye ile bir noktada birleştirilmektedir. Aslında bu ikisi, karşı iki grup statüsünde bulunmakla beraber yergi içeren rivayet kendilerini bir noktada toplamıştır. Şöyle ki Kaderiye insanların fiillerine ait kudretlerini yine insanlara münhasır kılmakta, bu fiillere yönelik olarak Allah’a hiçbir irade ve tasarruf nispet etmemektedir. Cebriyye ise fiillerin kudretlerini Allah’a havale edip mükelleflere gerçek manada bir hak tanımamıştır. Böylece Cebriyye her türlü çirkin ve terilmiş fiili Allah’a nispet eder duruma düşmüştür ki Cenâb-ı Hakk böyle bir şeyin kendi fiilinin niteliği olmasından âlî ve münezzehtir. Kaderiyye de fiilin işlenmesini onların mahiyetlerinden haberdar olmayan insanlara nispet etmiştir. Bu konuda isabetli olan ise orta yoldur: Fiillerin dış görünüş itibariyle kullardan sadır olması, mahiyeti itibariyle ise Allah tarafından yaratılması.” Maturîdî, Kitabü’t-Tevhîd, s. 501 767 Sönmez, Kutlu, “Maturîdî’de İnsan Özgürlüğü”, İmam Maturidi ve Maturidilik, Haz. Sönmez Kutlu, Kitabiyat, Ekim, 2003, s. 45. 768 M. Sait Yazıcıoğlu, “Mâtüridî Kelamında İnsan Hürriyeti Meselesi”, AÜİFD, c. 30, 1990, s. 165. 769 Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 304- 305 770 Maturîdî Cebriyye’den ziyade Mutezile’nin fikirleri üzerinde durmuş ve bu fırkayı eleştirmiş, Mevlâna ise, Mutezile’den ziyade Cebriye üzerinde durmuş ve onları eleştirmiştir. Bunun (muhtemel) nedenleri üzerinde tezimizin Mevlâna ve Maturîd’inin İrade Hürriyetine Bakışını karşılaştıracağımız son kısımında (Sonuç bölümünde) duracağız. 771 “Bize göre irade fiille beraber olur, Mutezile’ye göre ise fiilden önce. Bu gerçek manadaki iradenin dışında kalan, mevcudiyeti halinde fiilin bazen oluştuğu bazen de oluşmadığı irade ise 152 esnasında oluşmayacak, böylece insan fiilini yapacak kudrete sahip olmaktan uzak kalacaktır. Bu yüzden güç fiille beraber ortaya çıkmalıdır ki, kulun o fiilden mesuliyeti hâsıl olsun. O halde, geriye bir tek itiraz konusu kalmaktadır; İnsanın aynı fiilini hem Allah’a hem de kula ait isnat etmek (yani kesb ile halk) bir ortaklık oluşturur mu? Maturîdî, yedirmek, giydirmek, beslemek gibi Allah’a ait bazı vasıfların 772 kulda da varolduğunu, fakat bunun ortaklık manasına gelmediğini iddia ederek fiilde yönler meselesinin de böyle anlaşılması gerektiğini söylemektedir. 773 Sonuç olarak; Maturîdî, irade hürriyetini kulların fiillerinin yaratılmışlığı temelinden ele almış, Allah’ın yaratması ve kulun yapması ile oluşan fiilde, ilahî iradenin kulun iradesine seçme özgürlüğü ve tercih hakkına dayalı bir hürriyet verdiğini ortaya koymuştur. Bu hürriyet, hem aklî, hem de naklî açıdan sabittir. Bu görüşleri nedeniyle Maturîdî, insan iradesine Mutezile’den daha fazla hürriyet vermekle dahi eleştirilmiştir. 774 Download 1.24 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling