T. C. KÜLTÜr ve turizm bakanliği tüRKİye küLTÜr portali projesi
Download 17.59 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- 4.4.6. Saray ve Köşkler Anahtar Kelimeler
- 4.4.7. Köprüler Anahtar Kelimeler
- 4.4.8. Hamamlar ve Su Yapıları Anahtar Kelimeler
4.4.3. Zaviye ve Hanikâhlar Anahtar Kelimeler: : Beylikler, zaviye, hanikâh. Selçuklu Anadolusu’nda ve 13.yüzyılda şekillenmiş tarikat yapılarının sonraki yüzyıllarda da gelişimini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. İlhanlı egemenliği altındaki Tokat’ta, 14.yüzyılın başlarından kalma Abdullah bin Muhyî Zaviyesi, kubbe ve eyvan gibi geleneksel yapı öğelerinin düzenlenişi ve çini mozaik bezemeleriyle Selçuklu çağı anılarını sürdüren bir yapıttır. Çorum’un Mecidözü ilçesinde, adını verdiği köyde yer alan 14.yüzyılın ortalarında inşa edilmiş Elvan Çelebi Zaviyesi, Beylikler çağı tarikat yapılarının en eski örneklerinden biridir. Adı etrafında, giderek geç antik çağlara kadar inen ve Türk çağında Hızır İlyas adı altında süregelen bir efsanenin de doğduğu Elvan Çelebi’nin zaviyesinde yoğun şekilde devşirme malzemenin de kullanılmış olması, binanın kurulduğu yerin Hıristiyanlıktan önce de kutsal bir alan olarak kabul edildiğini düşündürür. Manisa’da, 14.yüzyılın ortalarından kalma bir Germiyanoğlu yapısı olan Mevlevîhane, bu yapı türünün günümüze ulaşabilen en eski örneğidir. Bir diğer Mevlevîhane de, Tekelioğulları zamanından kalma ve 14.yüzyılın sonlarına doğru inşa edilmiş Antalya Mevlevîhanesi’dir. Özgün biçimini zamanla kaybetmiş olan yapının, aynı çevrede bulunan Selçuklu Sarayı’nın bölümlerinden biri üzerine kurulduğu büyük ölçüde kanıtlanmıştır. Turhal’ın Gümüştop ilçesinde (Dazya), Eretnaoğulları zamanında ve 14.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olan zaviye, figürlü ve bitkisel motifler içeren kalıplama tekniğinde yapılmış alçı bezemeleriyle, Erken Osmanlı çağının kimi tabhaneli/zaviyeli camilerinde görülen benzer nitelikteki bezemeleri için bir ön-örnek oluşturmaktadır. Kütahya’da, Germiyanoğulları Beyliği zamanından kalma Balıklı Tekkesi, kapalı avlu ve eyvan kombinasyonuna sahip plan düzenlemesi ve çinileriyle 15.yüzyılın ilk yarısından kalma ilgi çekici bir örnektir. Orta Anadolu’da, Karamanoğullarının politik egemenlik alanı içinde, Karaman’da ve 15.yüzyılın ortalarında inşa edilmiş Karabaş Velî Tekkesi, kapalı avlulu ve eyvanlı tarikat yapıları grubuna girmekle birlikte, kentin iskân alanının dışında ve zamanında mesire yeri niteliğindeki bir mevkide birbirine bitişik olarak tasarlanmış tekke ve cami bölümlerinden oluşan planı ve tekke bölümünün kubbeli avlusunun ortasındaki onikigen havuzu ile avluyu çeviren revak ve oda kuruluşlarıyla ilgi çekici bir örnektir. Selçuklu çağında karşılaşılan açık avlulu tarikat yapılarının, Beylikler çağında da sürdürüldüğü söylenebilir. Anadolu’daki iki önemli tarikatın merkezi olan Konya’daki Mevlânâ Tekkesi ile Hacı Bektaş’taki tekkenin, Beylikler çağında, üstü açık ve revaklı avluların çevresinde gelişen geniş programlı birer tarikat külliyesine dönüştükleri anlaşılmaktadır. Kayseri’de, Köşk Medrese olarak bilinen ve Ertenaoğulları zamanında 14.yüzyılın ilk yarısı içinde inşa edilmiş hanikâh, ilgi çekici planı ve kuruluşuyla Kalendeeî dervişleri için tasarlanmıştır. Kaynak: S.Eyice, "İki Türk Âbidesinin Mahiyetleri Hakkında Notlar, İznik'de Nilüfer Hatun İmareti ve Kayseri'de Köşk Medrese", Yıllık Araştırmalar Dergisi, II, Ankara. 1958, s.107-112 S.Eyice, “İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İçtimai Bir Müessesesi : Zâviyeler ve Zâviyeli Camiler”, İÜ İktisat Fakültesi Mecmuası, XXI, İstanbul. 1963, s.1-57 S.Eyice, “Çorum’un Mecidözü’nde Âşık Paşa-Oğlu Elvan Çelebi Zâviyesi”, Türkiyat Mecmuası, XV, İstanbul. 1968, s. 211–244 A.Y.Ocak, "Zaviyeler", Vakıflar Dergisi, XII, Ankara. 1978, s.248-270 B.Tanman-S.Parlak, “Tarikat Yapıları”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, Cilt 2, Ed.:A.U.Peker-Z.K.Bilici, Ankara.2006, s.391-417 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr.Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN 4.4.4.Türbeler Anahtar Kelimeler: Beylikler, türbe. Beylikler çağında inşa edilmiş türbelerin mimarisinde, Orta ve Doğu Anadolu ekseninde, bir yandan Selçuklu çağının geleneksel plan düzenlemeleri ve bezemesel anlayışı sürerken, Batı Anadolu örneklerinde büyük ölçüde kubbeli örtü biçimi yaygınlaşmaya başlar. Yapı boyutlarının küçülmesi ve bezemenin yerini sadeliğin alması, ayrıca mezar yapılarında beşgen ya da altıgen gibi formların tercih edilmesi ve baldaken türbe gibi tiplerin artması da çağın yeniliklerinden biri olarak kabul edilebilir. Diğer taraftan, Bizans mimarlığına özgü taş-tuğla almaşık duvar ve kirpi saçak gibi cephe tasarımları ve yapı öğelerinin kullanımında da bir artış gözlemlenir. Niğde’de, 14.yüzyıl başından kalma bir İlhanlı yapıtı olan Hüdavend Hatun Türbesi, sekizgen gövdesi üzerinde yükselen onaltıgen piramidal külahı, ayrıca yüksek kabartma tekniğinde işlenmiş figürlü taş bezemeleriyle, Orta Anadolu’da, Selçuklu zevkinin belki de son anıtsal temsilcilerinden biri olarak dikkati çeker. Benzer bir gözlem, tuğladan yıldız planlı piramidal külahı ve Selçuklu çağının sonlarında beliren barok karakterli bezemeleriyle Tokat’taki Nureddin ibn Sentimur türbesi için de yapılabilir. Doğu Anadolu’da, Van gölü çevresindeki Karakoyunlu döneminden ve 14.yüzyıldan kalma Gevaş’taki Halime Hatun ve Erzen Hatun kümbetleri, 15.yüzyıldan kalma Erciş’teki Kadem Paşa Kümbeti ve Patnos’taki Anonim Kümbet gibi örnekler, çokgen gövdeleri ve ilgi çekici figürlü ve geometrik bezemeleriyle, 13.yüzyıl Ahlat örneklerini hatırlatırlar. Güney-doğu ve doğu Anadolu’da, Akkoyunlu politik egemenlik alanında ve 15.yüzyılda inşa edilmiş bir grup türbeden, özellikle Hasankeyf-Zeynel Bey Türbesi, soğanvarî kubbesi ve sırlı tuğla-çini mozaik kaplamalı silindirik gövdesiyle Asyalı bir mimarlık geleneğinin Anadolu’daki ünik temsilcisi iken, yüzyılın sonlarında doğru Ahlat’ta, Azerbaycan’dan gelmiş olması muhtemel mimar Baba Can tarafından yapılan Emîr Bayındır Kümbeti de, Kafkaslar ve Kuzey İran mimarlığının anılarını taşır. Bir Uygur prensliği olduğu anlaşılan Eretnaoğulları zamanında, Kırşehir’de 14.yüzyılın başlarında yapılmış Aşık Paşa Türbesi, mermer kaplamalı asimetrik cephesi, ilgi çekici örtüsü ve taçkapısının düzeni ile Selçuklu çağı örneklerinden tamamiyle farkılalaşan bir tasarımın ürünüdür. Benzer bir gözlem, Sivas’taki Güdük Minare kümbetinin kare planlı alt yapı üzerinde yükselen silindirik gövdeli formu ve kubbe eteğini dolaşan çini kaplamaları için de yapılabilir. Aynı beyliğe mâledilen 14.yüzyılın ortalarından kalma Kayseri’deki Sırçalı Kümbet’in, silindirik gövdesi üzerindeki taş kubbesini örten yıkık külâhının da vaktiyle türkuvaz çinilerle kaplı olduğu bilinmektedir. Orta Anadolu çevresinde hüküm süren Karamanoğulları zamanından kalma bir dizi türbe, Selçuklu anılarının, 14. ve 15.yüzyıllarda da sürdürüldüğünü gösterir. Karaman’da, 14.yüzyılın sonlarından kalma onikigen planlı Alâeddin Bey Türbesi, sadec cephe tasarımıyla dikkati çeker. Konya’daki Mevlânâ Kümbeti’nin bugünkü şeklini büyük ölçüde Karamanoğulları zamanında kazandığı kanıtlanabilmektedir. Akşehir’de, 15.yüzyılın başlarında inşa edilmiş Seyid Mahmud Hayranî Kümbeti de, tuğladan çok köşeli kasnağı, dilimli silindirik gövdesi, sırlı tuğladan bezemeleri, yıldız-haç formlu çini kaplamaları ve kabartma tekniğindeki çini kitâbesi ile Anadolu türbeleri içinde farklı bir tasarım olarak belirmektedir. Kaynak: M.O.Arık,“Erken Devir Anadolu-Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri”, Anadolu (Anatolia), XI, Ankara.1967, s. 57-100 O.Aslanapa, Türk Sanatı, İstanbul. 1993 (3) A.Kılcı, Anadolu Türk Mimarisinde Erken Devir (XIV-XV. yüzyıl) Baldaken Tarzı Türbeler, Ankara. 2007 G.Öney, Beylikler Devri Sanatı, XIV.-XV.Yüzyıl (1300-1453), Ankara. 1989 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr.Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN 4.4.5.Hanlar Anahtar Kelimeler: Beylikler, han, kervansaray. Beylikler çağı hanlarından günümüze ulaşabilen mimarlık mirası, bu tür yapıların, menziller üzerinde ve kentlerde farklı plan tipolojileriyle tek ya da iki katlı olarak inşa edildiklerini ortaya koymaktadır. Niğde-Sarı Han, Peçin-Karapaşa Hanı ve Milas-Bafa Gölü Hanı gibi sınırlı sayıdaki örnekler, menzil hanları arasında tek katlı ve tek bir birimden oluşan gruba girer. Bu gruba dahil edilebilecek olan Candaroğulları Beyliği’ne ait Kastamonu’daki İsmail Bey Hanı (Deve Hanı) ile Sinop-Gerze’deki Yaykıl Hanı, girişlerindeki ön mekân düzenlemesiyle dikkati çekerler. Aynı çağda ve Karamanoğulları Beyliği zamanında 14.yüzyılda inşa edilmiş Karaman-Mut yolu üzerindeki Kozak Hanı ve Sertavul Han, bu planın bir varyasyonu olarak, tek katlı ve iki bölümden oluşan tasarımlara sahiptirler. Menzil hanları arasında en yoğun grubu, tek katlı ve üç bölümlü olarak düzenlenmiş han örnekleri oluşturur. Bu tür yapıların önemlice bir bölümü, Hoca Cihan Hanı, Pamukçu Hanı, Zalmanda Hanı, Kavak Hanı, Atlas Hanı ve Gelendi Hanı gibi örnekleriyle, Konya ve çevresinde yoğunlaşır. Bu grup içinde, ön bölümünde bir giriş mekânı bulunan diğer örnekler arasında Kastamonu-Atabey ve Gökçeağaç hanları ile Karaman-Bucakkışla Hanı (Han Yeri) sayılabilir. Çağın iki katlı düzenlemelere sahip uygulamaları arasında, Menteşeoğullarının başkenti Peçin’de, aynı zamanda kentsel mekânın içinde inşa edilmiş olan Kızıl Han, farklı plan elemanlarıyla, han işlevi de gören resmî bir bina izlenimi bırakır. Kent merkezlerinde yer alan tek katlı ticaret yapılarının anıtsal örnekleri arasında, Menteşeoğulları Beyliği’nden kalma Balat’taki iki han sayılabilir. Bu tür yapıların iki katlı düzenlenmiş çarpıcı bir örneği, Kastamonu’da, Candaroğulları zamanından kalma 15.yüzyıla ait İsmail Bey Hanı’dır (Kurşunlu Han). Bu çağın hanlarının tipik özelliği, Selçuklu çağının anıtsal uygulamalarının aksine, boyutların küçülmesi ve bezemenin yapı tasarımından büyük ölçüde çıkartılmış olmasıdır. Bu özellikleriyle, Batı Anadolu ve özellikle Osmanlı politik egemenlik alanları içinde kalan örnekler hariç tutulursa, geç ortaçağlar boyunca Anadolu’nun içinde düzenli bir ticaret ortamının bulunmadığına hükmedilebilir. Kaynak : A.Baş, Beylikler Dönemi Hanlarında Uygulanan Plan Şemaları”, 9.Milletlerarası Türk Sanatları Kongresi, Ankara. 1995, s.275-288 A.Baş, “Beylikler Dönemi Hanları”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, Cilt 2, Ed.:A.U.Peker-Z.K.Bilici, Ankara.2006, s.447-455 R.H.Ünal, “Kozak ve Sertavul Hanları (Karaman-Mut)”, Konya, (Haz. F.Halıcı), Ankara. 1984, s.59-64 R.H.Ünal, “Osmanlı Öncesi Dönemden Yayınlanmamış Üç Menzil Hanı”, Arkeoloji-Sanat Tarihi Dergisi, V, İzmir. 1990, s.181-191 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr.Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN 4.4.6. Saray ve Köşkler Anahtar Kelimeler: Beylikler, saray, köşk, kasır. Beylikler çağının yönetsel birimleri olarak saray ve köşklerinden geriye hiçbir iz kalmaması, Türkiye’nin kültür mirası adına acıklıdır. Hiç şüphe yok ki, bu çağın bütün Anadolu kentlerinde ve politik egemenlik sınırları içinde kalan irili ufaklı pek çok yerleşmede saray işlevi gören yapılar bulunmaktaydı. Hasankeyf’te, Yukarı Şehir’de bir kalıntı halinde günümüze ulaşabilen ve Büyük Saray diye bilinen yapının Artuklu döneminden kaldığı ve sonradan kentin Eyyûbi egemenliği sırasında da kullanılmaya devam ettiği, arkeolojik kazılarla büyük ölçüde belirlenebilmiştir. Beylikler çağının sarayları hakkındaki bilgiler, 14.yüzyılda Anadolu’da seyahat eden İbn Batuta’nın yazdıklarından ibarettir. Ünlü seyyah, Anadolu seyahatine başlamak üzere karaya adım attığı Alanya’da, Karamanoğullarının idaresi altında bulunan kentin beyi Yusuf’un huzuruna Oba’daki sarayında çıkmış; aynı şekilde, Antalya’ya geldiğinde de, Hamidoğlu Sultanı Hızır Bey’i sarayındaki hasta yatağında ziyaret etmişti. İbn Batuta’nın notlarından, Hamidoğlu Dündar Bey’in oğlu İshak Bey’in de Eğirdir’de bir sarayı bulunduğu anlaşılmaktadır. Seyahati sırasında Konya’ya da uğrayan Batuta, burada, Karamanoğlu Sultanı Bedreddin Mahmud’un inşa ettirdiği bir saraydan sözetmektedir. Sivas’ta da, Nakib’ü’l-eşrâf’ın oturduğu ve kendisinin de konuk olduğu medrese tarzında inşa edilmiş Dar’üs-siyâde’nin de bir saray olduğu söylenebilir. Notlar arasında, Ertenaoğlu Alâeddin Bey’in sarayına ilişkin bilgi de vardır. Birgi’de, Aydınoğlu Mehmed Bey’in Sarayı’nda büyük bir kabul salonuna konuk olan seyyah, üzerleri kumaşlarla döşeli sedirler ve salonun ortasında, her köşesinde ağzından su akan tunçtan aslan heykellerinin bulunduğu bir havuz ile yüksekçe bir yere kurulmuş tahttan hayranlıkla sözetmektedir. Seyahati sırasında, Safranbolu’ya da uğrayan seyyah, kente geldiğinde, Candaroğlu Beyi’nin oğlunu kaledeki sarayında ziyaret etmişti. Şüphesiz bu notlar, ilgi çekici olmakla birlikte, mimari düzenlemeleri ve daha birçok ayrıntılarıyla, Beylikler çağı saraylarına ilişkin doyurucu bilgi vermekten yine de uzaktır. Fizikî olarak sürekli değişen ve büyüyen bugünkü Anadolu kentlerinde, Beylikler çağının eski yönetsel birimleri olarak saraylarını bulabilmek imkânı da kalmamıştır. Buna karşılık, kentlerde sürdürülecek sistematik arkeolojik kazıların, bu tür yapılara ilişkin yeni veriler kazandıracağı söylenebilir. Kaynak: İbn Batuta Seyahatnâmesi’nden Seçmeler, Haz: İ. Parmaksızoğlu, Ankara.1981(2) Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr.Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN 4.4.7. Köprüler Anahtar Kelimeler: Beylikler, köprü. Beylikler çağı köprüleri hakkında pek az bilgi mevcuttur. Günümüze gelebilen bu tür yapıların daha çok Karamanoğulları döneminden kaldığı dikkati çeker. Ermenek’teki 14.yüzyıla tarihlenen ve kitâbesinden Süleyman bin Yusuf adlı bir mimar tarafından yapıldığı anlaşılan Görmel Köprüsü (Ala Köprü), Göksu vadisinin daraldığı bir boğazda 21 m.lik kemer açıklığı ile kayadan kayaya uzatılarak kurulmuştur. Yine Göksu nehri üzerindeki 14.yüzyıldan kalma bir başka Karamanoğlu eseri olan Bıçakçı Köprüsü, üç kemer gözü ile dönemin anıtsal örneklerinden biri olarak kabul edilebilir. Bu çevrede, Gökden deresi üzerinde, tek kemer açıklığına sahip bir başka köprünün de Karamanoğulları zamanından kaldığı söylenebilir. Kuzey-batı Anadolu’da, Kastamonu sınırları dahilinde ve bugünkü ilçeye de adını veren Taşköprü’nün 14.yüzyıldan ve Candaroğulları zamanından kalmış olması muhtemeldir. Tire Müzesi’ndeki bir kitâbeden, Aydınoğulları zamanında ve 14.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş bir köprünün bulunduğu anlaşılmakla birlikte, yerini tayin edebilmek mümkün değildir. Doğu Anadolu’da, 15.yüzyılda Akkoyunlu politik egemenlik alanı içindeki Ahlat’ta, eski kent dokusunun içinde yer alan Bayındır ve Taht-ı Süleyman köprülerinin, aynı beylik zamanından kalmış olması muhtemeldir. Batı Anadolu’da, Saruhanoğlu Beyliği’nin başkenti Manisa’da, İshak Bey’in 14.yüzyılın ikinci yarısında Karaoğlanlar civarında yaptırdığı Koyun Köprüsü, beyliğin dikkat çekici eserlerinden biri olarak kabul edilebilir. Kaynak: C.Çulpan, Türk Taş Köprüleri, Ankara. 2002 (2) F.İlter, Osmanlılara Kadar Anadolu Türk Köprüleri, Ankara.1978 G. Tunç, Taş Köprülerimiz, Ankara. 1978 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr.Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN 4.4.8. Hamamlar ve Su Yapıları Anahtar Kelimeler: Beylikler, Hamam. Beylikler çağı hamamlarına ilişkin çalışmalar, bu yapı grubunun fizikî özelliklerinin belirlenebilmesi bakımından henüz başlangıç aşamasındadır. Şüphesiz, çoğunlukla kent içinde ve bir vakıf eser olarak yüzyıllar boyunca sürekli kullanılmaları nedeniyle de, bu tür yapılardaki değişim ve fizikî müdahaleleri tespit edebilme imkânı hayli zordur. Buna karşılık, Beylikler çağından kalma kimi hamamların plan ve kuruluş özelliklerini tayin edebilme imkânı yine de bulunabilir. Kastamonu’da Candaroğulları Beyliği zamanından kalma Bey Hamamı (İsfendiyar Bey Hamamı), dört eyvanlı ve köşe hücreli tipte inşâ edilmiştir Tokat ve çevresinde 14.yüzyıldan kalma bir grup hamam dikkat çekicidir. Bunlardan, kent merkezindeki dört eyvanlı ve köşe halvetli tipte inşa edilmiş Mustafa Ağa Çifte Hamamı ile yakın çevredeki Pazar ilçesinde tek kişi için tasarlanmış özel bir kuruluş olduğu anlaşılan Halil Bey Hamamı, Niksar-Ünye yolu üzerindeki Ardıçlı köyünde günümüze bir kalıntı halinde ulaşabilen ve iki halvet odasından oluşan özel kuruluşuyla dikkati çeken Argosti (Ardıçlı) Hamamı ve ilgi çekici plan düzenlemesiyle Pazar-Zile yolu üzerindeki Beyovası (Beyobası) Köyü Hamamı’nın bu bölgede hüküm süren Ertenaoğulları döneminden ya da 14.yüzyılın sonlarında Kadı Burhâneddin Ahmed ve Tâcüddinoğulları’nın yönetimleri zamanında inşa edildikleri söylenebilir. Konya-Meram’da 15.yüzyılın ortalarında inşa edilmiş Meram Çifte Hamamı, Karamanoğulları Beyliği dönemi yapısıdır. Kütahya’da, 14.yüzyıldan ve Germiyanoğlu Beyliği döneminden iki hamam günümüze ulaşabilmiştir. Bunlardan, Çifte Hamam olarak inşa edilmiş Küçük Hamam, taçkapı tasarımı ile dikkati çekerken, Saray Hamamı, iki bölümlü sıcaklık düzenlemesi ve ilgi çekici halvet kuruluşuyla değişik bir plan uygulaması yansıtır. Menteşeoğlu Beyliği’nin başkenti Peçin’de 14.yüzyıldan kalma Büyük Hamam ile aynı beyliğe ait Balat’taki İlyas Bey Külliyesi’ni oluşturan yapılar arasında yer alan Büyük Hamam, üç eyvanlı ve köşe halvetli tipte inşa edilmişlerdir. Peçin’de Yelli Hamam diye bilinen ve 14.yüzyıldan kalma hamamın ise, iki eyvanlı ve köşe halvetli gruba girdiği bilinir. Download 17.59 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling