T. C. KÜLTÜr ve turizm bakanliği tüRKİye küLTÜr portali projesi
Download 17.59 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ
- 4.5. Mimari Bezeme Ve El Sanatları Anahtar Kelimeler
- TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ OSMANLI ÇAĞI’NDA ANADOLU
- T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ ve SANAT TARİHİ
- Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ ARALIK- 2009 ANKARA
- 5.2. Maddi Miras: Sanat Ve Mimari Anahtar Kelimeler
- 6. Bir İmparatorluğun Sanatı: Osmanlı Mimarisinin Kimliği 6. 1. Fatih’ten Kanuni’ye: Yükselişin Sanatsal Öyküsü Anahtar Kelime
Kaynak: O.Eravşar, Tokat Tarihi Su Yapıları (Hamamlar), İstanbul. 2004 S.Eyice, "İznik'de Büyük Hamam ve Osmanlı Devri Hamamları Hakkında Bir Deneme", İÜEF Tarih Dergisi, XI, İstanbul. 1960, s. 99-120 G.Öney, Beylikler Devri Sanatı, XIV.-XV.Yüzyıl (1300-1453), Ankara. 1989 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr. Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ ANADOLU’DA BEYLİKLER ÇAĞI SANAT VE KÜLTÜR ORTAMI MİMARİ BEZEME VE EL SANATLARI Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ ARALIK- 2009 ANKARA 4.5. Mimari Bezeme Ve El Sanatları Anahtar Kelimeler: Beylikler, bezeme, ahşap, alçı, çini, halıcılık Anadolu Beylikler çağı mimarlığında, taş süslemeciliğinin, Selçuklu çağında olduğu gibi, belirli yapı elemanlarına bağlı kaldığı bilinir. Bezemede en önemli yapı öğesi yine taçkapı olmakla birlikte, Batı Anadolu’da, Selçuk’ta (Efes) Aydınoğlu İsa Bey tarafından 14.yüzyılın ikinci yarısında yaptırılan caminin mermer kaplamalı iki katlı cephe tasarımı, Beylikler çağı için önemli bir yenilik olarak belirmektedir. Dikkat çekici bir ayrıntı da, Selçuklu çağının anlam yoğunluğu taşıyan figürlü bezemelerinin, Beylikler çağında giderek ortadan kalkmasıdır. Beylikler çağı mimarlığında, özellikle 14.yüzyılda, Selçuklu geleneğine bağlı bir dizi ahşap cami inşa edildiği gibi, tamamen çakma ve yapıştırma, hakiki ya da taklit kündekârî tekniklerinde yapılmış; hattâ, Manisa Ulu Camii minberinin yan aynalıklarında olduğu gibi, kavisli çıta uygulamalarının da görüldüğü minber ve kapı kanatları gibi gelişmiş ahşap örnekleri de bulunmaktadır. Çağın diğer örnekleri arasında, 14.yüzyılda özellikle Orta Anadolu’da Konya, Ermenek, Akşehir ve Ankara gibi ahşap atelyeleriyle ünlenmiş Ortaçağ merkezlerinde düz satıhlı ya da oluklu oyma, ayrıca kakma ve tarsi tekniklerinde minber, kapı kanadı, mihrap ya da sandukalar üretilmiş olunduğu anlaşılmaktadır. Mimaride, alçı malzemenin de kullanıldığını gösteren örnekler, ağırlıklı olarak Orta ve Kuzey-Batı Anadolu’daki Karamanoğulları ve Candaroğlu döneminden kalma camilerin mihraplarında toplanmıştır. Dikkat çekici bir eser, Karakoyunlu politik egemenlik alanında, 14.yüzyılın sonlarına ait Van Ulu Camii’nin mihrap ve duvarlarındaki rölyefli renkli alçı kaplamalardır. Yüzey bezemesi olarak kalıplama ya da oyma tekniklerinin uygulandığı alçı duvar kaplamalarının en dikkat çekici örneklerine ise 14-15.yüzyılllardan kalma zaviye, imaret ya da türbe gibi sınırlı birkaç yapıda rastlanmaktadır. Diğer taraftan, Kastamonu- Kasabaköy’deki 14.yüzyılın ortalarından kalma bir Candaroğlu eseri olan Mahmud Bey Camii’nin alçı pervazlı pencereleri de, Beylikler çağından günümüze ulaşabilen ender örneklerden biri olarak hatırlanabilir. Dönemin çini üretimine ilişkin bilgiler sınırlıdır. Selçuklu çağındaki yoğun çini kullanımının aksine, 14.yüzyıl Anadolusu’nda bir duraklama ve azalma görülür. Eşrefoğlu, Aydınoğlu, Karamanoğlu, Germiyanoğlu ve kimi İlhanlı yapılarındaki sırlı tuğla ve çini mozaik uygulamalar, Selçuklu çini geleneğinin sınırlı ölçüde yaşatıldığını ortaya koymaktadır. Beylikler çağının halıcılığına ilişkin bilgilerimiz, Avrupalı ressamların tablolarındaki görünümlerden ibarettir. En yaygın halı türünün, çokgen düzenlemeler içinde stilize hayvan figürleriyle bezeli olanlar olduğu anlaşılıyor. 14.yüzyıl Avrupa tablo ve duvar resimlerinde karşılaşılan bu tür hayvan figürlü halılardan kalan örnekler 15.yüzyıla aittirler. Bunların 14.yüzyılın tablo ve duvar resimlerine konu olması, Anadolu’da bir önceki yüzyılda dokunup ihraç edildiklerini akla getirmektedir. 15.yüzyılın ikinci yarısında hayvan figürlü halılar, yerlerini geometrik desenli halılara bırakırlar. Kaynak: O.Aslanapa, Türk Halı Sanatının Bin Yılı, İstanbul.1987 R.Bozer, “Ahşap Sanatı”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, Cilt 2, Ed.:A.U.Peker-Z.K.Bilici, Ankara.2006, s.533-541 A.Karaçağ,“Alçı Sanatı”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, Cilt 2, Ed.:A.U.Peker-Z.K.Bilici, Ankara.2006, s.493-505 G.Öney, Türk Çini Sanatı, İstanbul.1976 Ş.Yetkin, Türk Halı Sanatı, Ankara. 1974 Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı, Haz:O.Aslanapa, İstanbul. 1977 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan/ Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr. Kıymet Giray Prof. Dr. H. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ OSMANLI ÇAĞI’NDA ANADOLU ERKEN DÖNEMİN FİZİKSEL ÇEVRESİ VE KENTLER Doç. Dr. Z. Kenan BİLİCİ ARALIK - 2009 ANKARA 5.1. Erken Dönemin Fiziksel Çevresi Ve Kentler Anahtar Kelimeler: Erken Osmanlı, kent, Erken Osmanlı dönemi kentlerinde, yerleşme sisteminin kuruluş ve gelişme aşamaları, büyük ölçüde, 14.yüzyılın sonlarından başlayarak 15.yüzyıl boyunca devam eden bir kentleşme mekaniği halinde süregelmiştir. Yıldırım Bayezid’in Batı Anadolu’yu Osmanlı egemenliğine alışının, başkent Bursa’yı, doğu ile batı dünyası arasındaki karmaşık ekonomik ilişkilerin odağı haline getirdiği söylenebilir. Nitekim, kuzey İran’da Şirvan ve Gilan gibi üretim merkezlerinden yola çıkarılan ipeklilerin, Erzurum ve Erzincan üzerinden Orta Anadolu’yu geçerek ulaştığı Bursa’da, 15.yüzyılda önemli bir ipek dokuma sanayi gelişmiştir. Yüzyılın ilk yarısında, kentte, Çin porselenleri ve baharat da bulunabilmekteydi. Aynı dönem içinde, Balkanlar’da kurulan Osmanlı merkezî idaresi, bu coğrafyanın kaynaklarının, devletin Avrupa’daki başkenti konumuna gelen Edirne’ye aktarılmasını da sağlamıştır. Bu iki başkentli ve iki parçalı yerleşme düzeni, İstanbul’un fethiyle birlikte ortadan kalkacak ve kent fiziğinde bir bütünleşme süreci başlayacaktır. Erken Osmanlı döneminden günümüze kalabilen anıtların konumlarına bakılarak, özellikle kentin fizikî gelişiminde öncü rol oynadığı anlaşılan fütüvvet teşkilâtına hizmet amacıyla kurulmuş zaviyeli-tabhaneli imaret/camilerin, ana yapılaşma alanlarının dışında belirli bir kentsel mekân ve çevre içinde inşa edildikleri dikkati çeker. Kentlerin Türkleşmesi sürecini olduğu kadar, yeni yerleşim nüvelerinin oluşmasında kolonizatör dervişlerin de öncü rol oynadığını gösteren bu tür yapıların, göçerlerin kentlileşmesi sürecine sağladığı katkılar çeşitli araştırmalarda vurgulanmıştır. Erken Osmanlı döneminin Bursa, Edirne ya da İznik gibi kentlerinde, hayatın büyük ölçüde sur içinde sürdüğü ve yerleşme alanında konut ve arsa gibi mülkler bulunduğu anlaşılmaktadır. 14.yüzyılın başlarında Osmanlı politik egemenliğine giren Bursa’da, fethinin üzerinden geçen yarım yüzyıl içinde, kentin hisar denilen yerleşme alanı, birbiri ardınca inşa edilmiş cami, medrese, hamam ve darphane gibi yapılarla büyük ölçüde iskân edilmiştir. Yüzyılın sonlarına doğru, Yıldırım Bayezid’in yaptırdığı Ulu Cami ise, sonradan bu çevreye katılan Bey Hanı, İpek Hanı, Kapan Hanı, Koza Hanı, Geyve Hanı, Bezir Hanı ve Tuz Hanı gibi ticaret yapılarıyla birlikte, ilk Osmanlı başkentinin kentsel merkezini de tayin etmiştir. Benzer bir gözlem, 14.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı topraklarına katılan Edirne için de yapılabilir. Fethin ilk yıllarını takip eden süre içinde yapıldığı bilinen eserlerden geriye hiçbir iz kalmamıştır. 15.yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan Eski Cami, Fatih dönemine kadar kentin merkez yapısı konumunu korumuş; kent fiziği, inşa edilen dinî ve ticarî işlevlere sahip yapılarla, büyük ölçüde bu anıtsal caminin çevresinde gelişmiştir. Erken Osmanlı kentlerinin en önemli ve işlek mekânlarından biri, 15.yüzyılın başlarına kadar örgütleşmemiş bir niteliğe sahip bulunsa da, yine de, hiç şüphesiz, sur kapılarından başlayarak belirli bir eksen çevresinde yoğunlaşan ve ticarî etkinliklere ayrılmış bölümüdür. Ekonomik imkânların arttığı 15.yüzyılda, Bursa ve Edirne’de, kentlerin ticaret hayatına bedesten gibi yeni bir yapı grubunun katıldığı görülür. Kaynak: O.Aslanapa, Edirne'de Osmanlı Devri Abideleri, Istanbul 1949 O.Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarîsi, İstanbul. 1986 E.H.Ayverdi-İ.A.Yüksel, İlk 250 Senenin Osmanlı Mimârîsi, İstanbul.1976 Ö.L.Barkan, “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler, I, İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler”, Vakıflar Dergisi, II, Ankara. 1942, s.279-304 S.Eyice, “İlk Osmanlı Devrinin Dini-İçtimai Bir Müessesesi, Zâviyeler ve Zâviyeli Camiler”, İktisat Fakültesi Mecmuası, 23/1-2, İstanbul. 1963, s.1-80 M.T.Gökbilgin, XV-XVI.Asırlarda Edirne ve Paşa Livâsı, Vakıflar-Mülkler-Mukataalar, İstanbul.1952 A.Kuran, The Mosque in Early Ottoman Architecture, Chicago-London. 1968 U.Tanyeli, Anadolu-Türk Kentinde Fiziksel Yapının Evrim Süreci (11.-15.yy), İstanbul. 1987 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan(Grup üyesi) / Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr. Kıymet GİRAY Prof. Dr. H. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ ve SANAT TARİHİ SANAT TARİHİ OSMANLI ÇAĞI’NDA ANADOLU Maddi Miras: Sanat Ve Mimari Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ ARALIK- 2009 ANKARA 5.2. Maddi Miras: Sanat Ve Mimari Anahtar Kelimeler: Erken Osmanlı, sanat, mimari, sanatçılar Anadolu’da, Beylikler çağı sanatının en ilgi çekici örnekleri, Erken Osmanlı kültür çevresinde yoğunlaşır. Osmanlı mimarlığı ve sanatının gelişmesinde, İznik’in, tarihi bilinen en eski yapıların bulunduğu bir merkez olarak önemi büyüktür. Osmanlı mimarlığının tarihi bilinen en eski camisi Hacı Özbek Mescidi İznik’tedir. Yine bilinen en eski Osmanlı medresesi olan Süleyman Paşa Medresesi de bu kenttedir. Nilüfer Hatun İmareti ve Yeşil Camii gibi dikkat çekici tasarım ve uygulamalarının da İznik’te olması, kentin 14.yüzyılda önemli bir kültür ve sanat merkezi olduğunu göstermektedir. Yapı faaliyetine paralel olarak İznik bir çinicilik merkezi olmaya başlamış ve 17.yüzyıla kadar bu alanda dünyaca ünlü bir üretim merkezi olmuştur. İmparatorluğun ilk büyük başkenti olan Bursa, Yıldırım Bayezid’in 14.yüzyılın sonlarına doğru inşa ettirdiği anıtsal yapılarla başlayan ve 15.yüzyılın ilk yarısında Çelebi Mehmet’in yaptırdığı Yeşil Camii ile görkemli örneğini veren Erken Osmanlı mimarlık ve sanat üslûbunun da merkezidir. 14.yüzyılda, plan düzleminde dikkat çekici bir uygulama da, 13.yüzyılın kubbeli medrese örnekleriyle bağlantısı da bulunan Ters T şemasına sahip, yan mekânlı ve çok işlevli zaviyeli-tabhaneli imaret/camileri gibi fütüvvet yapılarının sayısındaki artıştır. Aynı şekilde, Bursa ve İznik’teki medreselerde ana eyvanın yerini alan kubbeli dershane tasarımı, sonraki uygulamalarda Osmanlı medreselerinin ana şeması haline dönüşecektir. Kubbeli baldaken tarzında yaygınlaşacak mezar yapılarının da, İznik’te 14.yüzyıldan kalma Yakub Çelebi ve Saltuk Dede türbeleri gibi ön örneklerle başladığı bilinir. Dönemin büyük yapılarıyla birlikte taş ve ahşap oymacılığı, çini, alçı bezeme ve hat gibi sanat ve zenaatler de gelişmişlerdir. Yeşil Camii, aynı zamanda, bu sentezin çarpıcı bir örneği olarak kabul edilebilir. Edirne’nin politik merkez olması ile kültür ve sanat alanında öncü rol oynayarak gelişme göstermesi arasında zaman farkı vardır. Balkanlardaki Osmanlı yayılması dolayısıyla önem kazanan kent, Ankara Savaşı’ndan sonraki politik ortamda, mimarlık etkinliği çevresinde toplanan yaratıcı bir üslûp ve sanat çabasının yoğunlaşmasına sahne olmuştur. 15.yüzyılın ilk yarısının başlarında kültür ve sanat ortamının merkezi Bursa iken, Sultan II.Murat’ın 15.yüzyılın ortalarına doğru o zamana kadar alışılmamış boyutlarla yaptırdığı Üç Şerefeli Camii, Bursa’da, Ortaçağın yapı bilgisi ve tasarımlarıyla inşa edilmiş bütün değişik uygulamaları da aşarak, kısa bir süre sonra İstanbul’un fethiyle büyük bir İmparatorluğa dönüşecek bir devletin sanat ve mimarlık üslûbunu temsil eden bir gelişmenin de habercisidir. İstanbul’un fethinden sonra da kent, Sultan II.Bayezid’in büyük külliyesinin de gösterdiği gibi, 15.yüzyıl boyunca, Osmanlı sanatının üst düzeyli seçkin yapıtlarının üretildiği bir sanat ve kültür merkezi olmaya devam etmiş ve 16.yüzyılda da bu özelliğini sürdürmüştür. Dönemin sanat ve kültür ortamını temsil eden mimar ve sanatçılar arasında Mimar Hacı Ali, Hacı ibn Musa, Ali bin Hüseyin, Mimar Hacı Alâeddîn, Ebû Bekir ibn Muhammed ibn Hamzat’ül Müşeymeş el-Dımışkî, Mimar Yakub ibn Abdullah ve “mühendislerin gururu” İmâmüddîn Hacı İvaz Paşa sayılabilir. Kaynak: O.Aslanapa, Edirne'de Osmanlı Devri Abideleri, Istanbul 1949 O.Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarîsi, İstanbul. 1986 E.H.Ayverdi-İ.A.Yüksel, İlk 250 Senenin Osmanlı Mimârîsi, İstanbul.1976 A.Kuran, The Mosque in Early Ottoman Architecture, Chicago-London. 1968 Z.Sönmez, Başlangıcından 16.Yüzyıla Kadar Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara.1989 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan / Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof. Dr. Kıymet Giray Prof.Dr.Hale Künüçen T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ BİR İMPARATORLUĞUN SANATI: OSMANLI MİMARİSİNİN KİMLİĞİ FATİH’TEN KANUNİ’YE: YÜKŞELİŞİN SANATSAL ÖYKÜSÜ Doç. Dr. Z. Kenan BİLİCİ ARALIK - 2009 ANKARA 6. Bir İmparatorluğun Sanatı: Osmanlı Mimarisinin Kimliği 6. 1. Fatih’ten Kanuni’ye: Yükselişin Sanatsal Öyküsü Anahtar Kelime: 15.yüzyıl, Fatih, II.Bayezid, Yavuz Sultan Selim. İstanbul’un fethinin, Osmanlı düşünce yapısında, devletin Doğu Roma’nın halefi olan yeni bir İmparatorluk bilincine varmasına neden olduğu söylenebilir. Fatih’in saray nakkaşhânesinde çalışmak üzere Venedikli Mastori Pavli, Veronalı Matteo de Pasti, Constanza Da Ferrara ve Gentile Bellini gibi ünlü bazı İtalyan portre ressamlarını İstanbul’a davet edip bir Roma Kayzeri gibi portre ve madalyonlarını yaptırtmasındaki davranış şeklinde böyle bir bilinçlenmenin ifadesi vardır. Resim alanındaki yenilik ve değişimler, Fatih çağının kanunnâmelerinden dönemin top döküm teknolojisine, Topkapı Sarayı’nın törensel düzeninden Fatih Külliyesi’nin kentle bütünleşen anıtsal tasarımına kadar bütün alanlarda kendini gösterir. İmparatorluk olmak fikri, dinî mimarinin merkez yapısı konumundaki camide, ana ibadet mekânını örten kubbenin simgeselliğine giderek daha çok yansımaya başlar. Fatih Külliyesi’nin camisinde, merkezi kubbeli hacmin, mekânsal sürekliliğin bozulmadan mihrap yönünde bir yarım kubbe ile genişletilmesi, kubbenin bütüncül etkisini arttıran yaratıcı bir tasarım ve planlama sürecinin yaşandığını gösterir. Fatih’in şahsında, Osmanlı Sarayı’nın anıtsal mimariyi ve sanatı yönlendirdiğine şüphe yoktur. Bunun yanı sıra, fetihten sonra İstanbul’da inşa edilmiş Mahmud Paşa, Murad Paşa, Rumî Mehmed Paşa ve Atik Ali Paşa camileri gibi, Erken Osmanlı kültür çevresinde gelişmiş geleneksel ters T planlı zaviyeli cami uygulamalarının da sürdüğü görülür. Değişimin mimarlıktaki anlamlı örneklerinden biri, 15.yüzyılın sonlarına doğru Sultan II.Bayezid tarafından Mimar Hayreddin’e Edirne’de yaptırılan külliyedir. Cami, imaret, hastane, medrese, hamam, mutfak ve erzak depolarından oluşan yapılar grubu, dönemin en büyük dinî-sosyal kurumlarından biri olarak, Tunca nehrine akseden görkemli plastisitesi ve siluet değerleriyle 15.yüzyıl yerleşmesinin en önemli kentsel mekânlarından birini de oluşturmaktadır. İstanbul’un fethinden yarım yüzyıl sonra, Sultan II.Bayezid’in kentte kendi adına yaptırdığı ve 16.yüzyılın başlarında inşa edilmiş külliyesinde, cami mimarlığındaki gelişim daha çabuk algılanabilir. Yeni gelişme, Fatih Camii’nin, mihrap önünde bir yarım kubbenin desteklediği kubbeli ana merkezî mekân şemasının, bu defa, mihrap aksında bir yarım kubbenin daha eklenmesiyle çift yarım kubbeli bir merkezî plan strüktürüne ulaştırılmış olmasıdır. Böylece, ibadet mekânını örten ana kubbeli örtü, mekânın içindeki serbest dört ayak ve destek sistemine oturtulmakla kalmamış; merkezî mekân, iki yarım kubbe ile olduğu kadar, bu bölüme geniş kemerlerle açılan yan kanatlardaki diğer kubbeli birimlerle de genişletilmiştir. Bu haliyle, Bayezid Camii’nin, mekân ve örtü ilişkilerinin tasarım ve statik hesaplamaları bağlamında 16.yüzyılın geri kalan bölümünde inşa edilecek bu türden yapıların mimarlarını, bir bakıma cesaretlendirdiği varsayılabilir. Download 17.59 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling