Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ
Anthony Jenkinson’un Seyahatnamesi
Download 6.7 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Sefername’ye Veneziyan dar İran (Venediklerin İran da Seyahetnamesi)
- Araştırmalar
- Osmanlı Tarihi
- İran-ı Ahd-ı Safevi
- I.Bölüm: 1. XV. Asırda İslam Dünyası ile Çevresinin Genel Durumu ve Osmanlı-Safevi Devletleri’nin Kuruluşu A
Anthony Jenkinson’un Seyahatnamesi: ġah Tahmasb‟ın döneminin olaylarından I. Elizabet tarafından Osmanlı- Safevi Ġslami devletlerin arasını karıĢtırmak ve düĢman etmek için miladi 1562 yılında Ġngiltere tarafından ilk elçi olarak Ġran‟a geldi. 52 . Anthony Jenkinson gündem 51 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, (1983). Osmanlı Tarihi, C. II, Ankara, s. 114. Bilmsel çalıĢmalara önem veren damat ibrahim paĢa, bir takım bilim kurudu, Nedim'i de bu kurallardan birinde görevlendirmiĢ ve Nedim'in bu eseri çevirmesi 10 yıl sürmüĢtür. ġair Ahmed Nedim baĢkanlığında bir heyet tarafından 1285 Hicri Tarihi‟nde türkçeye çevirilmiĢtir. 52 ġah Tahmasb‟ın Sarayına girdiği anda Tahmasb ondan siyaset yerine mezhebinden sormuĢtu ve Müslüman olmadığı için Sarayından dıĢarı atmıĢtır. 48
yazdıkları ġah Ġsmail ve ġah Tahmasb hakkında bilgi vermiĢtir. ,Journey Of Anthony Jenkinson Into Persia, yani Ġran da gündem hatırat kıtabı “Richard Hakluyt” tarafından 1864 Londra‟da basılmıĢtır. Ġran da seyyahlara göre Kazvin vasifleri adına 2012 yılında Mutalıat ve Tahkikat-ı Ustane Kazvin adıyla basılmıĢtır. 53
Sefername’ye Veneziyan dar İran (Venediklerin İran da Seyahetnamesi): Altı SeyahatĢi Ġran Bilimiyle ilgili Ġran‟a geldiler ve her birisi çeĢitli zamanlar ve mekanlarda seyahat yaptılar. Bu eser miladi 1476 yılından 1576 yılına yani Akkoyunlu Uzun Hasan hükümdarlığı zamanından ġah Tahmasb‟ın sonuna kadar kapsıyor. Bunlardan sadece Anjello‟nun dıĢında ticaret içi gelmiĢ olsa da diğerleri hepsi siyasi amaçla kendilerini Osmanlı‟nın geliĢmesine engel ve kontrol etmek amacıyla ve bunu uygulamak için Ġran‟a yakınlaĢmak ve ortamı karıĢtırmak için gelmektedir. Bu eser Menüçehr Emiri tarafından 1970 yılında çevirilip ve Harezmi Yayınevi tarafından basılmıĢtır. 54
53 Altan Çetin, Safevi Dönemi İran Tarihi (Safevi Tarihinin Kaynakları), Kadim Yayınları, Ankara 2011, s. 99-102. 54 Altan Çetin, a.g.e; Anonim, Sefernamehaye Veneziyan Dar İran, çev. Maniçehr Emiri, Harazmi Yayınları, Tahran 2002, s. 9-15. 49
Osmanlı-Safevi iliĢkileri hakkında araĢtırmalar konusu yakın dönemlerde baĢlamıĢtır. Bu iki Devletle ilgili araĢtırmalar Ġran veya Osmanlı kaynakları eksenli yapılmıĢtır. Bu iki devletin uzun bir zamandan beri güç kavgası ve din ulemalarının görüĢlerinden dolayı birbirini anlamada sıkıntı olmuĢtur. Bu iki kardeĢ halk ülkenin 16. Yüzyılından baĢlayan bazı mezhep ve siyasi gerginliklerden dolayı ülkeler arası görüĢmeler sona ermiĢ, yapılan araĢtırmalar tarafsız olamamıĢtır. Ama gönümüzde o soğuk ortam kaldırılmıĢ yine her zamanki gibi bu iki milletin birbirlerine gönüllerini eskisi gibi açtığı için gidiĢ geliĢ yolları açılmıĢtı. Buna rağmen bazı eksklikler hala görünmektedir. Zira bu iki ülkenin halkının arasında dostluk varsa da bilim adamlarında bazı eksiklikler görünmektedir. Bu iki ülkenin uzmanlık alanıda ve birbirinin üzerinde yaptığı bilimsel araĢtırma eksikliği uzman eğitilmediği için araĢtırmalarında da etkisini göstermiĢti. Bu durumun böyle devam etmesi halinde yapılan araĢtırmaların bilimselliği tartıĢılır. Bu araĢtırmalarda tarihi süreç dikkate alınarak tek taraflı bir bakıĢ açısı olmadan bu ülkelerin mezheplere bilimsel metotla, güç-bilimlerine dikkat edilmelidir. Bir diğer yanılgı da bu iki ülkenin Batı aracılığıyla kendilerini veya birbirlerini tanımasıdır. Öyleyse yakın yolu bırakarak dolaylı ve uzak yolla bazen de siyasetin etkisinde kalarak bilimsel olmaktan çıkmaktadır. Osmanlı-Safevi iliĢkilerinde yapılan bazı araĢtırmalara dikkat ettikten sonra ne kadar da bu araĢtırmalarda çaba göstermiĢ olsalar da anlıyoruz ki bu araĢtırmalar zannettiğimiz sebeplerden dolayı somut bir Ģekilde yapılmamıĢtır. Örneğin bazi yapılan araĢtırmalarda ırk esas alınmıĢ kimi de sadece kendi mezhebi bakıĢıyla kimisi de siyasi amaçla yapılmıĢtır. Bu yüzden araĢtırmalar yeterli olmamıĢtır ve bilimsellikten uzaklaĢmıĢtır.
50
AraĢtırma eserlere baktığımızda 1501-1555 yılına kadar Osmanlı-Safevi İlişkileri isimli eser Adel Allouche tarafından yazılmıĢ ve Ahmed Emin Dağ tarafından Türkçe‟ye çevrilmiĢtir ve Ankara Yayınları tarafından 2001 yılında basılmıĢtır. Bu eserde yazar birçok bilgi vermesine rağmen tarihsel mektuplardan az yararlanmıĢtır. Diğer araĢtırma ise Remzi Kılıç tarafından yapılmıĢtır ve Miladi 1520-1566 yılına kadar olan süreyi kapsamaktadır. Fakat bu araĢtırmada da aynı eksiklik görünmektedir. Çaldıran SavaĢına kadar Osmanlı-Safevi iliĢkisini Bilal Dadeyev muhtasar bir Ģekilde yazmıĢtır. Bu araĢtırma her Ģeyden çok ırk esas alınmıĢtır. Bu araĢtırma Uluslararası ĠliĢkisi Dergisi‟nde yayınlanmıĢtır. Bu konu hakkında yapılan “Şah Ceng-i İran Çaldıran” ve “Safevi Çağında İran‟ın Dişişleri” adlı diğer iki çalıĢma Nasrullah Felsefi‟nin eseridir. Bu eserlerin önemli yanı Çaldıran SavaĢı‟nın nedenlerini anlatırken Ġran-Osmanlı iliĢkileri hakkında da önemli bilgiler vermesidir.
ülkelerle iliĢkisinden bahseden Abdu‟l-Huseyin Nevayi, bu eserinin bir kısmında da Osmanlı-Safevi iliĢkilerine yer vermiĢtir. “Safevi Çağında İran‟ın Dışişleri” adlı diğer eser ise Ġbrahim Safayi tarafından yazılmıĢtır. Ġbrahim Safayi bu eserinde Safevilerle iliĢkisi olan ülkeler dıĢında Osmanlı- Safevi iliĢkilerine de yer vermiĢtir. Bu konuyla ilgilenen diger bir eser ise Hanbaba Beyani‟nin eseri olan “İran‟ın Askeri Tarihi” dir. Osman Turan‟ın “Şehzade Bayezid” eserinde ise Sultan Suleyman dönemi anlatılmaktadır. Kütükoğlu ise Miladi 1576 yılından sonra on yıllık Safevi- Osmanlı iliĢkilerine değinerek bu tarihten önceki iliĢkilerden de bahsetmiĢtir. Tahsin Yazıcı da I. ġah Ġsmail eserinde Osmanlı-Safevi iliĢkisinden de genel olarak söz etmektedir. Diğer eserlerden Faruk Sümer tarafından yapılan “Karakoyunlular” ve ,Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, adlı iki 51
araĢtırma da iki devlet arasındaki iliĢkiye değinilmiĢtir. M. Halil Yinanç tarafından yapılmıĢ “Akkoyunlular ve Cüneyd” adlı iki araĢtırma da konumuzla ilgilidir. Tarih inceleme Dergisi‟nde ise 1973 yılında 3. Sayısında Bayezid‟in Ġran‟a sığınma makalesi yayınlanmıĢtır.
Osmanlı Tarihi: Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı (1888, Ġstanbul-10 Ekim 1977), Türk siyasetçi ve tarihi, Osmanlı Tarihini 8 ciltte yazmıĢtır ve hayatı boyunca araĢtırmakla geçiren tarihçi çok detaylı Osmanlı tarihine değinmiĢtir. Sadece siyasi değil teĢkilat tarihini de ele almıĢtır. Eserinde ArĢivden yararlandığı için çok değerli bir kitap çıkarmıĢtır. Seksen dokuz yaĢında ArĢiv de araĢtırma yaparken vefat etmiĢtir. 1937 yılında Osmanlı tarihini giriĢine iki cilt olarak ana kaynaklara dayanarak yazmaya baĢlayıp 1941 yılında bitirmiĢtir. Birinci cilt beylikler ve Akkoyunlular, ikinci ise Osmanlı teĢkilatına madhal adı eseri oluptur. 1943‟te Osmanlı Devleti‟nin TeĢkilatından Kapukulu Ocakları (I-II), 1945‟te Osmanlı Devleti‟nin Saray TeĢkilati, 1948‟de Osmanlı Devleti‟nin Merkez ve Bahriye TeĢkilatı, 1965‟te Ġlmiye TeĢkilatı, adlı eserlerini bitirmiĢtir. Bu eser T.T.K tarafından basılmıĢtır ve Vehhab Veli Farsçaya çevirilmiĢ ve 1991‟te Tahran da Mutaliat ve Tahkikat Farhangi tarafındanbasılmıĢtır. Bizim en çok faydalandımız III. Cilt 1. Kısım: II. Selim'in Tahta ÇıkıĢından 1699 Karlofça AndlaĢması‟na kadardır. 55 ArkadaĢı Hikmet Bayur‟un söylediğine göre onun bir ilim adamında bulınması gereken bir görüĢ ve seziĢe sahip olduğunu, yazılarına siyaset bulaĢtırmadığını belirtir. 56
55 Altan Çetin, a.g.e, s. 264. 56 Altan Çetin, a.g.e, s. 265. 52
faydalandığımız diğer araĢyırmalar Ģunlardır: Tufan Gündüz eserleri: 1.Son KızılbaĢ ġah Ġsmail. 2. Bozkırın Efendileri, Türkmenler üzerine Mekaleler. 3.Seyyahların Gözüyle Sultanlar ve SavaĢları. 4.Dulkadirli Türkmenleri. Çaldıran SavaĢı, Modern Türklük AraĢtırmaları Dergisi. Nihat Çetinkaya: KızılbaĢlar Türkler. Abdulbaki Gölpınarlı Tarih Boyunca Ġslam Mezhepleri ve ġiilik. 2. On Ġki Ġmam. Abdulrahman AteĢ: Osmanlı-Ġran Siyasi AntlaĢması. Mehmet Çelenk: 16. Ve 17. Yüzyılda Ġran da ġiiliğin Seyri. ĠsmaiĢ Aka: Timur ve Devleti. 2. Makaleler, I.II. III. Zülfiya Veliyeva: Safevi DevletTeĢkilatı, DTCF Kütüphanesi. Shaih Ahmadov: Azerbaycan da ġiiliğin Yayılması, DTCF Kütüphanesi. Ömer Faruk Teber: XVI. Yüzyılda KızılbaĢlık FarklılaĢması, Ankara üniversitesi sosyal bilimler (Ġslam Mezhepleri Tarihi) anabilim
dalı basılmamıĢ doktora tezi.
İran-ı Ahd-ı Safevi: Roger Mervyn Savory Toronto Üniversitesinin emekli Profesörüdür ve Ġran, özellikle Safevi uzmanıdır. Bu konuda birçok kitab yazmıĢtır. Bunlardan birisi olan Ġran-ı Ahd-ı Safevi (Safevi Çağında Ġran) Oniki mekaleden oluĢmuĢtur. Yazar 1925 yılında Ġngiltere de Peterbrough‟da doğdu. 1943-47 yıllar arasında önce asker sonra Ġngiltere‟nin dıĢiĢleri memuru olarak Ġran‟da ikamet etmiĢtir. Ülkesine döndükten sonra 1950 yılınta Oxford‟dan oryantalistikte lisans alarak Farsça ders vermeye baĢladı. 1958 yılında aynı üniversiteden Ġran uzmanı olarak doktora alarak Ġslami bilimlerde ders vermeye baĢladı.1976 yılından beri Toronto Üniversitesi‟nin hocasıdır. Kitapta Safevi devletinin tarihsel rollerinden, Ġran‟ın bütünlüğünü kurmak, merkezi devlet oluĢturmak ve 900 yüzyıldan sonra merkezi birliğini sağlayan
53
Safeviler‟den konuĢmuĢtur. Bu kitab Kambiz Azizi tarafından an da NeĢr-i Merkez yayınları 2000 yılında basmıĢtır.
54
GiriĢ: Milletler arasındaki iliĢkileri bilmek, tarihten önemli ders almamızı sağlar. Milletler iliĢkilerini her zaman barıĢ içinde tutmak isterler. Devletler ise güçlerini arttırarak kimliklerini ortaya koyma amacı güderler. Ayrıca dıĢiĢlerinde uyguladıkları politikalarıyla iktidarla ilgili olan görüĢlerini ortaya koyarlar. Bu suretle birbirlerinin kimlik ve varlıklarını tanıdıkları sürece bir problem ortaya çıkmaz.
Tarih, milletler ve devletlerin kendini güven içinde bulmasıdır. Bunun da sağlanması kendine uyan yeni siyaset teorisinin üretmesiyle mümkündür. Milletler, ruh ve iradelerini dünya milletleri ve devletleri arasında güven içinde aranmasını isterler. Bu anlamda milletlerin tarihi sürekli ve diyalektik bir metodla anlaması ilerlemelerini de sağlayacaktır. YaĢayan çeĢitli kavimlerden oluĢan bir ülkenin kimliği, tarihsel ortaklıklar ve beraberliklerle oluĢursa sorun yaĢanmaz. Çünkü bir ortaklık olarak tarihsel kimlik bir ülkenin oluĢmasında önemli bir etkendir. Bu durum tarih ve tarih biliminin ne kadar ciddi ve önemli olduğu göstermektedir. Müslüman ülkelerin biraraya gelmeleri onların olabildiğince tarih ve tarih bilimine uymaları ve topluluk praktikleri ve tarih felsefelerini kuvvetlendirmeleriyle kendini gösterecektir. Ġslam Medeniyeti ve Ġslam Devletleri beĢeri tarihin içinde önemli bir paya sahiptir. Bu devletlerin tecrübeleri, baĢarıları, divan ve idari iĢleri, uyguladıkları politikaları, siyasi düĢünceleri ve dıĢ iliĢkileri beĢeri tarih içerisinde düzenli ve Batı‟dan bağımsız olmuĢtur. Ġslam devletlerinin bu özelliklerinin geliĢimi takip edilirse gelecekte olası olay ve olguları anlamamıza yardım edecektir. Geleceğin öngörülmesi günümüzüde açığa çıkan siyasi olay ve olgulara bağlıdır. Devletlerin
55
oluĢumu, geliĢimi, yükseliĢi ve çöküĢüne bakıldığında geniĢ bir perspektife sahip olunabilir. Bu perspektif tarihsel olaylarda olası sonuçları ve etkilerin kestirilmesini de kolaylaĢtıracaktır. Böylece spekülatif olan bir tarafa bırakılıp tarihsel olayların birikimiyle daha sağlıklı çözümlemeler yapılabilir. Bu yüzden devlet iĢleri ve diğer devletlerle olan iliĢkilerin kurallarını öğrenmek ve teorize etmek, insanların ders çıkarmalarını ve nasıl yaĢamaları gerektiğini öğrenmelerine neden olacaktır. Bunun da öğrenmesi bize dünyadaki devletlerin konumunu belirleyecek ve yükselmelerine olanak sağlayacaktır. Ġslam dünyasında siyaset teorisinin üretildiği tek dönemin Ortaçağ olduğu söylenebilir. On beĢinci yüzyılın sonları ve onaltıncı yüzyılda uygulanan siyaset teorisi, ortaçağ siyaset teorisinin devamı niteliğindedir. Bu dönemdeki hâkimiyet iliĢkilerinin teorileri ve uygulamaları çalıĢmamızın konusu olan Osmanlı-Safevi iliĢkisini anlamak ve iki ülke arasındaki pozitif ya da negatif iliĢkileri öğrenmek günümüzün siyaset teorisine katkı sağlacaktır. Bu iki ülkenin siyasi kültürünün nasıl üretildiği ve hangi sonuçlara varıldığının açıklanması, Ġslam filozofu Farabi tarafından daha evvel çözülen ikilemlere bağlıdır. Bu ikilemler din-devlet, ahlak-siyaset ve maddiyat-maneviyettır. Ancak Farabi‟nin çözümü pek etkili olamamıĢtır. Buna göre dinin konusu ahlak, siyasetin ise toplumsal davranıĢ olmuĢtur. Ahlakla siyaset arasında ortaya çıkan bu düalizmin boyutları, birini seçtiğimizde diğerinden vazgeçmek zorunda kalacağımız bir düzeye ulaĢmıĢtır. Böylelikle ya ahlaklı olmayı seçip siyasal hayatın etkilerinden uzaklaĢırız ya da siyasi hayatla ilgilenip ahlakı terketmek zorunda kalırız. Ahlakın konusu kötü ile iyi arasında seçim yapmak iken Ġslam Dünyası‟nda ise siyaset felsefesinin eksikliğinden dolayı kötü veya daha kötü olanın seçilmesine mecbur kalınmıĢtır. Ahlak genel olarak mutlak olmasına rağmen, siyasette daha çok görecelik söz konusudur. Bu
56
durum hemen hemen tüm Ġslam dünyasında görülebilir. Ortaçağ‟da, Siyasetname veya “Nasihatnameler” gibi kitaplara bakıldığında siyasetin olduğu yerde ahlak; ahlakın olduğu yerde siyaset varlık gösterememektedir. Ortaçağ‟ın son dönemlerindeki kaynaklarda siyaset ve tarih felsefesiyle ilgili teorik metodlar olmadığı gibi yazılan kitapların konuları ve meydana gelen olaylarda sultanların ve padiĢahların merkeze alındığı görülür. Ġslam dünyasının kaynakları tarih ve siyaset felsefesine değinmeksizin kendi zamanının iktidarına uygun olarak hazırlanmıĢtır. Bu durum kendi iktidarını koruma kaygısıyla açıklanabilir. Bu sebeple Osmanlı-Ġran iliĢkileri bir siyaset, tarih ve siyaset felsefesi olmaksızın yalnızca pratik siyasete ve günün koĢullarına uygun olarak sürmüĢtür. Bu da iktidarların kanıtlanmasına dönük bir durumdur. Nitekim sadece siyaset alanında değil bununla birlikte edebiyat, sanat, kültür, bilim, teknik ve din gibi alanlarda bunu görebiliriz. Müslümanların altın çağında bu konularla ilgili insanlık için yol gösterici deneyimleri medeniyetin oluĢmasında büyük katkılar sağlamıĢtır. Ancak daha sonra yeni bir siyaset teorisinin ortaya konulmaması ortaçağ kaynaklarının farklı bir Ģekilde tekrar edilmesine yol açmıĢtır. Nitekim çalıĢmamızın konusu olan iki Müslüman devletin niçin önceki durumlarına dönemediklerini de anlamamıza yardım edecektir. Bu iki millet önce Gazneliler, Selçuklular, HarezmĢahlılar, Moğollar, Timurlar vs. döneminde birlikte yaĢamıĢlardı. Ġran ve Türkiye‟nin Ġslam dünyasındaki üzerilerine düĢen rolleri yapmalarına rağmen halen eksikleri mevcuttur. Yine de iki devletin bu rollerine rağmen kendi güçlerini sağlamlaĢtırmak istediği görülür. Bu araĢtırmada bunların pozitif ve negatif yönleriyle ortaya konulmasını amaçlamaktadır.
57
1. XV. Asırda İslam Dünyası ile Çevresinin Genel Durumu ve Osmanlı-Safevi Devletleri’nin Kuruluşu A. Ortaçağ’da İslam Dünyası ve Çevresi’nin Genel Durumu Miladi 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Ġstanbul‟u fethettikten 57 sonra
Osmanlı Devleti Ġslam Hilafeti üzere Memlüklerle rekabete girdiler. 58 Osmanlı ciddi bir güç olarak ortaya çıktı ve Batı‟ya karĢı eski Ġran‟ın rolü ona geçti. 59 Ġstanbul‟un fethi Papa‟nın faaliyetini daha da arttırdı. Papa Nikola, Jan Hunyad‟la Arnavutluk Preansi meĢhur Ġskender Bey‟i Osmanlı‟ya karĢı kıĢkırtarak yardım etmeye söz vermiĢti. 60 Osmanlılar imparatorluğa geçtiği süreçte önce Akkoyunlular sonra Safevi Devleti tarih sahnesine çıkması ile denk gelmiĢti. 61 Batı devletleri bu fırsattan 57 Hoca Sadettin Efendi, Tacü‟t-Tevarih, Kültür Bakanlığı, 1992, c. II, s. 273. 58 Mishel Mazzavi, Peydayeşi Devlet-i Safeviye, çev. Yakub Ajend, Gustere Yayınları, Tahran s. 2008, 53-54. 59 Hammer Purgstall, Empire Ottiman, Paris, Bellizard, Barthes, Dofur, and Lowels, 1835, s. 30-36 ve 62-67. 60 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, T.T.K, c. II, s. 5. 61 Mirza Bek Cenabedi, Revzatus-Sefa, Gulamreza Tabatabayi Macd baskısıTahran 2000, s. 93; Faruk Sümer, Safevi Devletinin oluşmasında Anadolu Türkmenlerin
s. 249; MunĢi Gumi, Hulasetul-Tevarih, Ġhsan EĢragi Baskısı, c. I, Tahran 1995, s. 34; Hinz, a.g.e, s. 16-17; Ġ. Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, c. II, Ankara, T.T.K, Yayanı 1949, s. 226-228; AĢıkpaĢazade, Tevarih-i Al-i Osman, Türkiye tarihleri, Ġstanbul, 1949, yayınlayan Ciftçioğlu N. Atsız, s. 249-252; Hondmir, Habîbüs-Siyer,
58
faydalanarak bu Müslüman devletleri birbirine düĢürmeye çalıĢtı. Safeviler‟de ġia mezhebinin resmi olarak ilan edilmesi merkezi birliğini oluĢturmuĢtu. Ġran‟ın batısında Sünni Osmanlı Ġmparatorluğu ve doğusunda Sünni Özbekler‟in güçlü orduları vardı. Ġran‟ın içinde de çoğu halkı Sünni mezhebindeydiler. Bu nedenle Safevi Devleti‟nin ortaya çıkması fevkalade önemli siyasi bir konudur. ġah Ġsmail sert bir biçimde kendi ġii mezhebini temelleĢtirerek yayması büyük zararlarla sonuçlandı. Bu Safeviler‟in realist olarak değil Ģartlara bağlı olarak tavır aldıklarını göstermektedir. Safeviler‟de özellikle ġah Ġsmail, ġah Tahmasb ve ġah Abbas Ġslam dünyasında mezhebi bağımsızlığıyla Ġran‟ı çoğu Muslümanlar‟ın liderliğini yapan Osmanlı Ġmparatorluğu‟ndan uzaklaĢtırmak için çalıĢmıĢlardı. 62 O dönemde Safevi Devleti‟nin mezhebi bağımsızlığını sağlamasının altında yatan asıl amaçları siyasi bağımszlığa eriĢerek Ġran‟ın
merkezi-milli birliğini sağlamlaĢtırmasını kuvvetlendirmektir. 63 Bu iki devletin arasında vuku bulan iç sorunlardan en önemlisi bunların arasında yeralan Türkmenlere sahip çıkma isteğidir. 64
Bombay, 1841, ÜI, 4, s. 11-12; Gaffarı, Tarih-i Cıhanâra, Tahran, 1343, s. 261-262; Lala Ġsmail Efendi ktp. nr. 346; Hüseyin Zahidi, Silsiletüleseb-i Safeviyye, Berlin, 1924, s. 66-67; Yinanç, “Cüneyd” Ġ, A, TDV, c. III, s. 243. . 62 Gulam Server, s. 27; Walter Hinz, İran Milli Devletin Kuruluşu, Tahran. Emir Kabir Yayınları, 1992, s. 19; Abdul-latif Kazvini, Safevi Tarihi, (Lubbüt-Tevarih), çev. Hamidreza Muhammesnejad, BirleĢik Yayınları, Ankara 1990, s. 12 ve 15. 63 Mir Ahmedi Meryem, Din ve Devlet Dar Ahd-ı Safevi, Emikebir Yayınları, Tahran1984, s. 13-16, 64 Faruk Sümer, Safevi Devletinin oluşmasında Anadolu Türkmenlerin Rolu, s. 10; Hoca Saadeddin, Tacü‟t-Tevarih, c. II, s. 272-273. 59
Miladi 1492, Hicri 898 yılında, yani Safevi Devleti‟nin kurulmasından sekiz yıl önce Kristof Kolomb da Hint yolunu aramak için Amerika kıtasına eriĢti. 65 Ġslamla Hristiyanlık uygarlıkları arasında bazı farklılıklar vardır. Müslümanlar fethedilen memleketlerde yaydığı yeni kuralları Doğu Avrupa‟ya kadar ilerletti ve diğer taraftan Ġslam etkisinde kalan Moğollar kendi yerli dinlerini (Chamanisme) bırakıp, Ġslam‟ın önderliğini de yaptılar. 66 Ġslam bilimleri uygarlık tarihinin iftiharıdır. Bu bilim Ortaçağ‟da Yunan felsefesiyle birlikte Müslümanlar aracılığıyla Avrupa memleketlerine aktarıldı. 67 Ġspanya‟nın Granadası‟nda (Gartaba) hükümet kuran Müslümanlar, Doğu biliminin Batıya aktarılmasında büyük role sahip oldular. Ġran, Ġlhanlılar ve Timurların imparatorluğunun bir eyaleti sayılmasına rağmen, onlar Ġslam‟ı–Ġranlı medeniyetinin nüfuzunun etkisindeydiler.
Babürlerin konuĢtuğu dil Çağatay Türkçesi idi. Hem Türkçe hem Farsça Ģiir söyleyen Timur‟un torunu Ömer ġeyh‟in oğlu Babür, 68 Farsça‟yı Hindistan‟a ulaĢtırmıĢtır. Hatta günümüzde bu etki görülmektedir. Allame Ġkbal gibi Ģairler ve filozoflar kendi kitaplarını Farsça olarak yazmıĢtır. Ġngilterelerinin hükümetinin zamanına kadar Hint‟in sarayının resmi (siyasi edebi uslüb) dili farsça idi. 69 Batının bilginlerinin itirafına göre dıĢiĢleri ve 65 Nizamettin ġeybani, Tarih-i Temeddün, c. I. Tahran Üniversitesi 1959, s. 161- 167. 66 Ahmet Metin Defteri. Eski Dönemlerden Birleşik Milletlere Kadar Uluslararası İlişkiler, Tahran Üniversitesi, s. 179. 67 Cevahir Lal Nihrü, Negahi Be Tarih-i Cıhan, çev Mahmud Tefezzüli, Emirkebir yayınları, c 1. s. 521. 68 Öler Faruk Özkan, “Baür”Ġ. A. T.D.V. c. IV, s. 395.396.397. 69 Edward Brown, Tarih-i Edebiyat-ı İran, çev. RaĢid Yasemi, Ġbn-i Sina 60
uluslararası hukuk açısından Ġslami kaideler Hristiyanlık kaidelerine göre daha yüceydi. Örneğin, Ġslam savaĢ kuralı olarak çocuk, kadın ve yaĢlılara saygı ve iyi davranıĢ sergilemeyi söylemiĢti. 70 Orman, hurmalık ve evleri tahrip etmemesini ve yakmamasını Müslümanlara vurgulayarak sadece yeteri kadar düĢman yiyeceklerini kullanılmasına izin vermiĢti. Üstelik de esirlere iyi davranıĢı emretmiĢti. Batı‟ya göre esirlerin nakit para karĢılığında değiĢtirilmesi Doğu‟da daha yaygındı. Ancak çoğu zaman Müslümanlar, esirleri bedava ve karĢılıksız serbest bırakıyorlardı. Müslümanlar, savaĢ ganimeti paylaĢtırma görevini bir sorumluya bırakıyordu ve ganimetin beĢte biri imama veriliyordu. 71 Ġslam savaĢlarında ehli kitapla diğer kâfirler ayırt ediliyorlarsa da çoğu zaman bir sayılmaktaydı. 72 Ehl-i kitap az vergi ileaynı Müslümanlar gibi Ġslam topluluğunda kendi kurallarına göre özgür yaĢıyorlardı. Örneğin II. Mehmet Ġstanbul‟un fethinde Ermeni Kilise, Yunan Ortodoks Kilise ve Yahudileri çağırıp, onlara kendi kurallarına göre Ġstanbul‟da
Yayınları, Tahran 1939. C. II, s. 206-375 ve 401-548. 70 Arthor Nossbauwm, Tarih-i Muhteser-i Hukuk-ı Beynul-Milel, çev. Ahmed Metindefteri, Emirkebir yayınları, Tahran 1959, s. 52-55. 71 ġeyh Mahmud ġeltüt, İslam‟daBarış ve Savaş, ġerif Rahmani Tercümesi, Bi‟sat Yayınları, Tahran1975, s. 31-94; El-Belazüri Ahmet Bin Yahya, Fütühü‟l-Buldan, AzernüĢ AzertaĢ Tercümesi, Düzenlenen Allame Muhammed Farzan, SoruĢ Yayınları, s. 202-204, Tahran 1985; El-Fera Ġbni, Rosol‟El-Mülük, Doktor Selahettin Müneccit Tashıhı, Parviz Atabeyki, AmüziĢi Ġnkilabi Ġslami Yayınları, Tahran 1974, s. 193-196. 72 Ahmet Metin Defteri, Eski Dönemlerden Birleşik Milletlere Kadar Uluslararası İlişkiler, Tahran Üniversitesi, 1957. s. 176. 61
kalabileceklerini ve kendi dini liderlerini izleyebileceklerini söylemiĢti. Bu hoĢgörü ve iyi davranıĢ Ġslam ve Kuran‟dan kaynaklanıyordu. Herhangi bir Müslümanın gayrimüslime aman verme hakkı vardı. Ġslami halifelerle Ġsevi hâkimler arasında yapılan antlaĢmada Ġslami emirler tarafından Ġsevilerin, Müslüman memleketlerin topraklarında yaĢamalarına izin verilmesi ile kendi kural ve yargıçlarına tabi olmaları söylenmiĢti. Müslümanların Hıristiyanlarla bu iyi davranıĢları sonralarda onların bunu kullanmaları ve Kapitülasyona eriĢmelerine sonuçlandı. 73 Uluslararası hukukta antlaĢma hürmetine tanınan söz verme/ahid önemli Ġslami tekliflerindendi. Ġslam da kanunlaĢtırılmıĢtı ki Müslümanlar düĢmanlarıyla yapılan antlaĢmayı bozmasın, ihanet etmesin, sahtekârlık yapmasın ve sözlerini bozmasınlar. Eğer acil bir nedenle olursa, bu önceden belirtilmeli ve bilgilendirme yapılması gerekmektedir. Öyle ki Ġslam‟ın hukukuna uysun diye II. Sultan Selim, Kıbrıs adasını iĢgal etmek amacıyla, Venedik‟le antlaĢma sulhunu kırmak zorundaydı. Bu nedenle önce ġeyhü‟l- Ġslam‟dan Ebussuud Efendi‟den fetva aldı, sonra Kıbrıs‟ı kuĢattı. 74 Hâlbuki Hıristiyanlar, Müslümanlarla yaptığı antlaĢmayı korkusuz bir Ģekilde bozuyorlardı. Ġngiliz ünlü tarihçi „„Lane Pool‟‟ Haçlı Seferleri hakkında Ģöyle diyor: ,Saldıran Ġseviler kendi antlaĢmalarına uymuyorlardı. 75 Ama Müslümanlar her yerde verdiği sözlerine uyduğu için medeniyetlerinin faziletini gösteriyorlardı. Manevi güç din
73 Estenford C Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Yeni Türkiye‟nin Tarihi, çev. Ramazanzade, Astan kuds Razevi Yayınları, Tahran 1991, s. 113-118. 74 Schneider Irene, “Ebussuud” Kay. Michael Stolleis (ed.) Juristen: ein biographisches Lexikon, von der Antike bis zum 20. Jahrhundert (2.ed.), Münih: Beck (Almanca) say. 192. 75 Ahmet Metin Defteri, a.g.e, s. 181. 62
adamlarında olsun ve dünyevi güç din adamlarının istediği kadar sultanlarda olsun diye öne çıkarılan Bal AntlaĢması‟nda Papa Boniface VIII., buna karĢı çıkan Fransız padiĢahı Philippe Lebie ve sonunda Papa‟ya karĢı galip gelip padiĢahların Papa‟dan bağımsız oldukları olay ortaçağın (14. Yüzyılında) en önemli olaylarındandı. 76
Ortaçağda uluslar hukukuna engel olan diğer neden gerçek anlamda devletin yokluğuydu. Çünkü sultanların tam hâkimiyeti olmadığı için uluslararası antlaĢmaları kanıtlayamayıp, sonucunda onlara uymuyorlardı. PadiĢahların feodallere galip geldikten ve siyasi birlik muhakkak olduktan sonra uluslararası iliĢkiler düzene sokuldu. 15. yüzyılın sonunda Amerika kıtası keĢfedildikten sonra uluslararasında önemli konular meydana geldi. Üçgen ticareti neticesinde köle satması, serbest denizlerden geçiĢi, yeni keĢfedilen topraklarda önce olan hakkı, bu dönemde iki eski ülkenin zikredilen konularda çatıĢmalarını Papa VI. Alexandre 77 hâkimiyeti ile sona erdi ve birliğe ulaĢtılar. Papa Innocent IIV zamanında (1198-1216/ hicri 595-613) kilise yavaĢ yavaĢ çökmeye baĢladı. XIII. yüzyılda Papalar çökmeye engel olmaya çalıĢtılar. Bu sırada IX. Gergovar (1227-1241/ hicri 625-639) ve Innocent IV (M.1243/ h.641) kilisesinin siyasi hükümetini mahfuz tutabildiler. 78 Bir süre sonra Ġsevi dininde Protestan mezhebin zuhur etmesi Avrupa‟yı iki muhalif gruba ayırdı ve onların arasında çetin savaĢlar yarattı ki bu çatıĢmaların nedeni devletlerin kilise hâkimiyetinden kurtarılmasıydı. Bu halde Papa ve Ġspanya Ġmparatorluğu Sharlken
76 Nizamettin ġeybani, Tarih-i Temeddün, s. 184. 77 Münevver Okur Meriç,“Cem Sultan”(Hayatı, Esareti, Edebi KiĢiliği, Eserleri, ġiirleri), Ankara 2006, s. 229, 240, 241, 243, 311. 78 Cevahir Lal Nihrü, Negahi Be Tarih-i Cıhan, c. 1. s. 523. 63
Katolik Kilisesi‟nin birliğini savunuyorlardı. 79 Ama Protestanlar serbest mezhep için çalıĢıyor ve Roma Kilisesi‟nden bağımsızlık istiyorlardı. Bu dönemde 30 yıllık “Kanlı SavaĢlar” diye bilinen savaĢlar meydana geldi. Katolik mezhebinde siyasi sonuçlara ulaĢan mezhebi reformları Almanya ve Fransa‟da iç savaĢlarından dolayı; Prüs, Ġsviçre ve BirleĢik Amerika Devletleri ortaya çıktı. Çin ve Moğolistan Oktay Kağan‟ın payı idi. 80 Oktay Kağan‟dan sonra Kubilay Kağan 81 (Miladi 1280/Hicri 679) Çin‟in tümünü fethetti ve Yüen silsilesini kurduğunda Batı ülkeleri Çin‟e yöneldi. Miladi XIV. Yüzyılda Çin Birmaniler ile savaĢtı ve Tibet‟e hâkim oldu. Miladi XIV. Yüzyılın II. yarısında Cengiz‟in silsileleri ortadan kaldırıldıve Ming silsilesi (Miladi 1368, Hicri 770) onların yerine geçtiler. Bu dönemde Çin‟in baĢkenti Nankin‟den Pekin‟e taĢındı. Ġlk kez Portekizliler Macao‟ya girdiler. Miladi 1644, Hicri 1054 yılında Moğollar Tesing silsilesini Çin‟de kurdular ve bu hanedanın hakanlarından birisi olan „„Kang Hi‟‟ Çin ile Rusya‟nın hududunu belirtmek için Büyük Peter ile (Miladi 1689, Hicri 1101) birinci antlaĢmayı yaptı. 82
politikasında önemli rol oynadı. Bu devirde XIV. Lui‟nin mezhep elçileri, Çin‟in
79 Nizamettin ġeybani, a.g.e, s. 183-192. 80 ġafak Rizazade, Tarihi Edebiyat-ı İran, s. 322-324. Tahran 1942; Riyazü‟l-Ġslam, Ġran-Hint iliĢki Tarihi, Muhammed Bakır aram ve Abbas Kulu Kaffari Fard Tercümesi, Emikabir Yayınları, Tahran 1984, s. 249-257. 81 Abbas Ġkbal AĢtiyani, Tarih-i Moğol, Emirkebir yayınları, tahran 2009. s. 77. 82 Norchinsk, 1689, Greet Soviet Encyclopedia Volume 17, p 463, New York, 1978, 64
Sarayı‟na yol açtılar. 83 Yeniçağın değiĢimleri çoğu bölgelerin dıĢ iĢlerini özellikle de Ġran‟ı etkiledi ki; Safevi devletinin kurulması bu etkilenmenin neticesidir. Aynı zamanda da Ġran‟ın iç ve dıĢ politikasını, en önemlisi Osmanlı‟yla iletiĢimlerini Ģiddetle etkiledi. Osmanlılar bütün Ġslam dünyasını bir çatı altında toplamaya çalıĢıyordu. Bu nedenle kendini Ġslam dünyasından ayrı ve bağımsız kalmak isteyen Safeviler‟in de kendilerine katılmasını istiyorlardı. 84 Diğer araftan Miladi 1514 Hc. 920 yılı, Çadıran savaĢına kadar ġah Ġsmail ele geçirdiği bölgeleri Safeviler‟in mülkü olarak sayıyordu. Safeviler kendinden önceki (Karakounlu, Akkounlu vs.)gibidevletlerden etkilendikleri var sayıllırsa daaslında iki Safevi padiĢahı ġah Ġsmail ve sonradan ġah Abbas içinbu dönemde özellikle iki konu önemliydi. 1. Ġran‟ın bütünlüğünü korumak. 2.Bütün
Ġslam ülkelerini bir araya getirmeye baĢarılı olan Osmanlı‟yakatılmamak ve egemenliğine engel olmak ve böylecebağımsızlıklarını sağlamlaĢtırmaktı. Böylece ġiiliği resmi mezhep olarak tanımak ve siyasi birliği sağlamlaĢtırmaktır. 85
Ġran da ictimai ve milli hereket mezhebin siyasi-ictimai anlamı ve yönleriyle kesintisiz bağları vardır. Dolaysıyla Ġran da tarihi hereket manevi hayatlarını mükemmelleĢtirmiĢti. Ġran da din ve mezhep değiĢimlerine baktığımızda bu konu
83 Abdülriza HüĢeng Mehdevi, İran‟ın Dış İlişkilerinin Tarihi, Emirkebir yayınları, Tahran 1980 s.14; Ahmed TacbahĢ, Safeviye Tarihi, Navid ġiraz Yayınları, ġiraz 1983, s. 61. 84 Ebdülriza HüĢeng Mehdevi, a.g.e, s. 13-14; Ahmet TacbahĢ, a.g.e, s. 63. 85 Zebihüllah Sefa, Tarih-i Edebiyat-ı İran, c. v. 1. Bölüm, Ferdevs ayınları, Tahran:1985, s. 69-70.
65
Ġran‟ın siyasi tarihinin birleĢmesini de dikkate almıĢır. Bu birlik ve manevi ilerlemeyi sağlamlaĢtıran din veya mezhebin siyasi-ictimai içeriğini eldeettikten sonra manevi güçleri meydana geliyordu. Bu nedenle mezhep-milliyet birbiriyle ayrı olmayıp bağları koparmamıĢtır. Ġslam‟ın iki Ģubesinden birisi olan ġiiliğe dikkat edersek bu mezhep Ġran‟ın siyasi tarihinde önemlibir role sahiptı. Abbasiler‟den itibaren Ġranlılar hilafet organizatoruna nufüz ettiler. 86 Bu dönem de çıkansiyasi çalkıntılardan dolayı ġiilik Ġran da yayıldı. 87 Bu mezhebi-siyasi hereketler Hicri III. Tarihinden itibaren ġii liderler tarafından; Keysaniye, Zeydiye, Gulatlar, Ġsmaililer, Garmetiler, Taberistan Alevileri, Hurufiyye, BektaĢiye, Ġran‟ın batısında yaĢayan Ehl-ı Hak ve bunun altında ortaya çıkan Guranlar ve Karakoyunlular Azerbaycanda, Ebdal Bei Urümiye de, Kakavend Kazvinde, Hocavend Mazandaran‟da, MaraĢi ġii Seyidler, 88 Hüzistan da MuĢaĢaiye, Horasan da Sebedarlar, Gilan da (Lahican) Emir Kiya ġia Seyidleri, 89 NakĢibendîler, hatta KızılbaĢlar da Safevilerden önce meydana gelen ġii-Süfi hereketler mezhebi-siyasi bir hereketin özelliğini taĢıyarak bağımsız olmak istemiĢ ve bazıları da hükümet kurmuĢlardı. vs. 90 kendini gösterdi. Bunların mezhebi hereketlerinde Hilafetten 86 Abbas Ġkbal AĢtiyani, ,Handan-ı Nevbahti, Tahran 1975, s. 32-35. 87 Mir Ahmedi, s. 13, naklen Ebu Muhammed Nevbahti, Firakül-Şia Nevbahti, Tc. Muhammed Civad MeĢkür, Tahran 1981. 88 PetroĢevski ve Digeran, Ez Ezmaneye Kedim Ta Karn-ı 18. Tarih-i İran, Tahran Üniversitesi, çev. Karim KeĢaverz, C. II, s. 457, Tahran 1971 89 PetroĢevski ve Digeran, a.g.e, s. 567. 90 Mir Ahmedi, a.g.e, s. 13, Abdulkarim ġehristani, Elmilel-Ve‟l-Nihel, çev. Efzelüddin Sadr Ġsfahani, Tahran T.y.
66
bağımsız olmak istekleri de vardı. Hatta bunların bazılarıda milli hükümet kurmaya baĢardılarve bir süreĠran da hükümet ettiler. Zikredilen hereketlere göre daha kapsamlı ve Hilafetten bağımsız bir devlet kuran Buveyh oğullarıdır. Bütün bu hereketlerden kapsamlı ve çok geniĢ bir coğrafya da yayılan Safeviler de Ġslam dünyasında bağımsızlık için çalıĢtılar önce hilafette rekabet eden Osmanlı- Memlukler‟e daha sonra dost olmalarına rağmen Osmanlı hilafetine katılmak istemediler. Ġslam hilafetinden bağımsızlık isteyen Safeviler Ġran da çeĢitli beylerbeyleri ortadan kaldırdıktn sonra bütün ġiiliğin mezhebi-siyasi bir hereket olmak üzere her yer de yaymasıyla bu coğrafyanın halkını bir araya getirmetemellerini hazırlayarakbaĢarılı oldular.
Ġran‟da Safevi Devleti‟nin kurulmasında iki konu ortaya çıktı: 1. ġii mezhebinin resmiyet bulması. 2. Merkezi hükümetin oluĢması ve Ġranlılığı kuvvetlendirmesi. Bu iki konu Ġran‟a bölgede ve komĢu ülkelerde özellikli kılıp Osmanlı‟nın dıĢ iĢlerinin görüĢünü etkiledi. 91 Safevi Devletinin kurulurken dört komĢu olan; Osmanlılar, Özbekler, Hindistan Gürkanlılar ve diğer taraftan Memluklar gücün en zirvesine tırmanmıĢtı. Ġran kritik bir durumdaydı, çünkü söylenen bu büyük dört komĢu ülke sömürgeciliğe karĢı aynı durumdaydılar. Osmanlılar Hıristiyanların saldırganlığına set olmuĢtu. Osmanlı‟nın güçlenmesi Avrupalılar‟ın Ġslam dünyasına saldırmasına engel idi. 92 Bu nedenle Avrupalılar Osmanlılar‟ın iktisat ve siyasi gücünü azaltmak için Ġran‟a yakınlaĢtılar ve Uzun
91 Ebülkasim Taheri, a.g.e, s. 173. 92 Ali ġeriati, “Ali Şiası-Safevi Şiası” çev. Hicabi Kırlaangıç, Facr Yayınları, Ankara 2011, s. 13-14.
67
Hasan‟a silah gönderdiler. 93 Ama Uzun Hasan Otlukbeli savaĢında 94 Fatih Sultan Mehmet‟e yenildikten sonra daha onun desteklemediler. Aynı politikayı ġah Ġsmail Çaldıran savaĢında yenildikten sonra da uyguladılar ve ciddi olarak onu desteklemediler. 95
Ġranlı‟lar her zaman tarihsel hareketlerinde dine yönelmiĢlerdi. Ġran‟da tarih boyunca hiçbir hükümet din dıĢında olmayıp, dine karĢı çıkmamıĢtır. Bunun etkisi dıĢ iĢlerinde de görünmektedir. ġiilik; irfan, milliyet ve kabile bağları, yani bir milletin oluĢturan etkenler ve ayrıca din ve devlet birliği, Sasanilerden sonra bir kere de Ġran‟da Safeviler tarafından düzenlendi. Kendilerini hilafet ve Osmanlı‟nın mirasçısı ve Ġslam dünyasının lideri bilen Osmanlı Sultanları, özellikle onaltıncı yüzyılından beri tüm Ġslam ülkelerini kendi egemenliği altına almak için çalıĢıyorlardı. 96 Safevi Devleti‟nin kurulması Ġran merkezi devletinin kurulmasını kuvvetlendirse de Ġslam ülkelerinin coğrafi birliğine engel teĢkil ediyordu. Ġranlılar kendilerine acem ve rafizi diyen Emeviler ve Abbasiler‟e karĢı bağımsızlıklarını sağlamlaĢtırmak adına kültürel özelliklerine benzeyen ġiiliğe yöneldiler. Böylece hem Arablardan hem de Osmanlılardan bağımsız kalıyorlardı. Safeviler, dil olarak Türkçeyi kullansalar da Ġlhanlıların yazı ve edebiyat kültürlerinin zayıflığından dolayı baĢlayan Ġran kültürüne yönelimlerini sürdürmeye çalıĢtılar. Osmanlı‟nın düĢmanı olan Avrupalıların dikkatini çekti. Safevi Sultanları Osmanlı‟lara karĢı
93 Ġlhan Erdem, Akkoyunlu Devlet Tarihi, s. 112-113. 94 Ġlhan Erdem, a.g.e, s. 119. 95 Said Zancani, Esnad-ı Tarih-i İran-Portekiz, DıĢiĢleri Yayınları, Tahran 2002, s. 47. 96 Ebdülriza HüĢeng Mehdevi, a.g.e, s. 13-14; Ahmet TacbahĢ, a.g.e, s. 63. 68
Avrupalı‟ları karĢılayıp, ticari ve siyasi iletiĢimlerini artırmaya çalıĢtılarsa da aslında ciddi bir Ģey meydana gelmedi. 97 Hatta bazen Safeviler Osmanlı‟ya karĢı anlaĢma yapmak için Ġngiltere ve Almanya‟dan gelen elçiye olumsuz cevap vermiĢlerdi. 98
DıĢ iĢleri bakıĢı açısından, Safeviler‟in mezhebi-siyasi devletinin ortaya çıkması, II. Sultan Mehmet Fatih‟in Ġstanbul‟u fethetmesiyle paraleldir. Bu nedenle dünyada politika dengeleri alt üst oldu. Ġran‟da bu değiĢiklikten etkilendi. Bu zamanda hilafet mirasını kendilerinde gören Osmanlı Devleti güçlü bir imparatorluk yaratmıĢtı. Osmanlıların halifelik sıfatını tanımak uluslararası iliĢkisinde çok önemli ve etkili oldu. Ġran‟da Karakoyunlular ve Akkoyunlular iç savaĢtaydılar ve durumları karmaĢıktı. Bu Osmanlılar‟ın dikkatini çekti ve karmaĢayı fırsat bilerek Ġran‟ı kendi etkisine almayı düĢünüyorlardı. 99 Diğer taraftan Avrupa-Asya ticari yolları kapanmıĢtı. Avrupalılar yeni yol bulmak ve yeni toprakları sömürmek için, yeni coğrafi keĢifler yaptılar. Ümit Burnun‟dan geçip Hint Okyanusu ve Fars Körfezi‟nin sahiline gelip, Ġran‟ın limanlarını tehdit ettiler. Diğer taraftan arka arkaya Avrupa‟yı fetheden güçlü Osmanlı Ġmparatorluğu, bu durumdan kurtulmak isteyen Avrupalılar, Osmanlılara karĢı Ġran‟a yaklaĢmak için Safeviler ile birleĢik siyasi-askerlik anlaĢması yapmaya yöneldiler. Fakat bunu tam anlamıyla hayata geçiremediler. 100
97 Amoretti Sanudo, ŞAh İsmail, c. I, s. 330-331; Nasrullah Felsefi, “Tarih-i Ravabet-i İran ve Avrupa Dar Devrei Safeviye” Kitabhayı Cibi Yaınları, s. 163- 164.
98 Muhammed Ġbrahim Bastani Parizi, Siyaset ve İktisat Dar Asre Safevi, SafialiĢah Yayınları, Tahran 1979, s. 271, Tahran 1979. 99 Ahmet TacbahĢ, a.g.e, s. 63-64. 100 Abdülriza HüĢeng Mehdevi, a.g.e, s.10-11. 69
Avrupalılar öncelikle Timur ve Timur‟un yerine gelenlerle özellikle Akkoyunlularla arkadaĢça bir antlaĢmayı baĢlatmıĢlardı. 101
Safevi Devleti‟nin kurulması daha çok Avrupalıların Ġran ile iletiĢim kurmalarına dikkatlerini çekti. Diğer taraftan Türkmen ve Özbek Kabileleri Ġran‟ın Horasan‟daki topraklarını doğu ve kuzey batısına sürekli saldırıyorlardı. 102
Mustafa‟nın Kanuni‟nin eliyle öldürülmesiyle ġehzade Mustafa gibi liderlik özelliğini taĢıyanın birisi olmadığından Osmanlı Devletinin dıĢiĢlerindeki etkinliği azaldı. Çünkü imparatorluk sisteminde gücün ana yapısı ve temel baĢarısı sadece hükümdarın kiĢiliğine bağlıdır. Osmanlı imparatorluğu: 1. “1280-1453 kuruluĢ dönemi, 1453-1566, altın çağ dönemi, 1566-1718 duraklama dönemi, 1718-1923 ıslahat ve çöküĢ dönemlerinden” oluĢur. 103 Dolayısıyla bu dönemde Osmanlı Ġmparatorluğunun duraklama dönemini hazırlamıĢ oldu. Bundan sonra sadece Avrupalılara meydan okuyorlardı. BaĢarılı bir
siyaset adamı olan Sokullu Mehmet 101
Adel Alloche, Osmanlı-Safevi İlişkileri, s. 23, naklen Hammer Purgstal, ,Histoire de l‟ Empire Ottoman, C. III, s.140-150; Feridun Dirimtekin, Babinger Mahomet II, le Conqerant et son temps (1432-1481), Ġstanbul 1955, s. 370-371. 102
Muhammed Emin Penahi Simnani, a.g.e, s. 49-51. 103
Feridun Emecen, “Osmanlı Devleti'nin KuruluĢundan Fetret Dönemine” Türkler, c.IX, Yeni Türkiye tatınları, s. 15-32; Mehmet Öz , “II. Viyana Seferine Kadar XVII. Yüzyıl”Türkler, Yeni Türkiye tatınları, c. IX, s.1299.
70
PaĢa 104 zamanından bu duraklama ertelendiyse de ondan sonra daha açıkca kendini göstermiĢtir.
Safeviler zamanından beri Ġran düzenli bir Ģekilde siyasi elçilerini Avrupa‟ya gönderiyordu ve Avrupalıların elçilerini de kabul ediyordu. 105
Bunun, Osmanlı-Safevi iliĢkilerinde büyük bir etkisi vardı.
104
Ġbrâhim Peçevi (Peçuylu), Peçevi Târihi, I, tür. Yer, Târîh-i Âl-i Osmân (haz. Mustafa Karazeybek, yüksek lisans tezi, 1994), ĠÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 445- 446, 458; UzunçarĢılı, c. II, S. 42-44. 105
Abdul-Hüseyin Navayi, Revabete Siyasi ve İktisadi-ye İran Dar Devreye Safevi, Semt Yayınları, s. 19.
|
ma'muriyatiga murojaat qiling