koca dünyanın kapısını zorlamış, o hep biraz kuru ve inatçı düşüncelerinden yola koyularak yeni
ve güçlü sistemler geliştirmiş
Suebyalılardan. Çünkü Suebyahlar gerek kendi memleketleri, gerek dışarısı için iyi
eğitilmiş Tanrıbilimciler yetiştirdikleri gibi, pek çok hatırı sayılır peygamberlere ve yanlış
öğretiye kaynaklık eden felsefi düşüncelere geleneksel bir yatkınlıkla da dikkati çekmişlerdir.
Böylece büyük politik gelenekleri çok gerilerde kalmış bu bereketli ülke, hiç değilse Tanrıbilim
ve felsefe gibi manevi bilim dallarında hâlâ bütün dünyada kesinlikle sürdürüyor etkisini. Öte
ya«dan, halkın içinde hâlâ öteden beri güzel biçimlerden ve bir düşselliği içeren şiirlerden zevk
alma yeteneği yaşıyor. Bu da zaman zaman hiç de kötüler arasında sayılmayacak şairlerin
yetişmesini sağlıyor.
Maulbronn Manastır Okulu'nun kurum ve geleneklerinde dıştan bakıldı mı, Suebya'ya özgü
bir şey göze çarpacak gibi değildi, manastır döneminden kalmış Latince adların yanı sıra bazı
klasik etiketlerin son zamanlarda sağa sola yapıştırıldığı fark ediliyordu daha çok.
Öğrencilerin yerleştirildiği odalar Forum, Hellas, Athen, Sparta, Akropolis adlarını
taşıyordu örneğin; ötekilerin hepsinden küçük en son odaya Germania denmesi, halihazırdaki
Germania'yı elden geldiğince bir Roma-Yunan ütopyasına dönüştürmek için ortada haklı
nedenler bulunduğu şeklinde
rurI1lanabilirdi. Gelgelelim, bu da yine dışa-ıdan bakıldığında edinilecek bir izlenimdi; kla-
oilî adların yerinde İbranice adlar olsa, doğrusu daha uygun kaçardı. Yine kaderin bir cilvesi
olarak öğrencilerin dağıtımı sırasında Athen (Atina) odasına en gönlü yüce ve konuşmasını en iyi
bilen kişiler değil, doğruluk ve dürüstlükten şaşmayan birkaç can sıkıcı oğlan düşmüş, Sparta
Do'stlaringiz bilan baham: |