giyiniyor, sağlam ve düzgün hareketleriyle
odadakileri etkiliyordu.
Sonra şu Kari Hamel, Alp bölgesindeki küçük bir köy muhtarının oğlu!
Öyle bir solukta anlaşılacak biri değildi, çelişkilerle doluydu çünkü, görünürdeki
miskinliğinden seyrek olarak sıyrılıp çıkıyor ve böyle zamanlarda tutkulu, taşkın ve
zorba birine dönüşüyordu. Ne var ki, çok geçmeden yine kendi kabuğuna çekiliyor,
çevresini gözlemleyen sessiz biri midir, yoksa sadece sinsi bir oğlan mıdır, anlaşılamıyordu pek.
O kadar çelişkili sayılmasa bile Hellas'ta kalanlar arasında dikkati çekenlerden biri de
Kara-ormanlı
Hermann Heilner'di; şiir yazdığı ve edebiyata meraklı olduğu daha ilk günden anlaşılmıştı.
Söylendiğine göre, giriş sınavında kompozisyon ödevini vezinli kafiyeli olarak kaleme almıştı.
Çok konuşan, konuşurken coşan biriydi, güzel bir kemanı vardı, neredeyse göründüğü gibi bir
oğlandı, gençliğe özgü henüz
olgunlaşmamış bir duygusallık ve uçarılık başlıca mizaç özelliğiydi. Ne var ki, dışardan pek
kolay fark edilmeyecek derin bir şeyleri de barındırıyordu ruhunda. Gerek bedensel, gerek
ruhsal bakımdan yaşının üzerinde geliştiği söylenebilirdi. Şimdiden kendine özgü yollarda
yürümeye başlamıştı, böylelikle ilerde izleyeceği yolun bir provasını yapar gibiydi.
Ama Hellas'taki oğlanların en antikası Emil Lucius'tu kuşkusuz; kapalı kutuydu Lucius,
saman sarısı saçları vardı, yaşlı bir köylü gibi metin, Çalışkan ve kara kuru biriydi. Boyu poşu ve
yüz hatları bakımından henüz gelişim sürecini yaşamasına karşın insanda bir yeniyetme
izlenimini bırakmıyor, tüm gelişim evrelerini geride bırakmış erişkin bir insan görünümünü
sergiliyordu. Daha ilk gün, ötekiler can sıkıntısından gevezelik edip yeni çevreye alışmaya
Do'stlaringiz bilan baham: |