sarmıştı. Ne diye o dalda
hâlâ sallanmadığını kendisi de bilmiyordu pek. İşin düşünce yanı tamamdı, ölecekti, kararını
vermişti; ama şimdilik kendini iyi hissediyor, yaşamının son günlerinde o canım güneşin ve
yalnızlıklar içinde düşlere dalmaların tadını çıkarmaktan vazgeçe-miyordu; uzun bir yolculuğa
çıkacakların yolculuk arifesinde seve seve yaptığı bir şeyi yapıyordu adeta. Nasıl olsa yolculuğa
istediği gün çıkabilirdi, her şey tamamdı. Öte yandan, eskiden beri alışık olduğu çevrede biraz
daha oyalanmak, canına kıyma konusunda verdiği korkunç kararı birazcık olsun sezmeyen
insanların yüzlerine biraz daha bakabilmek, benzersiz buruk bir hazla dol- duruyordu içini.
Yolda doktorla karşılaştıkça şöyle düşünmekten kendini alamıyordu: "Gör bakalım, nasılmış!"
Yazgı denen şey, Hans'm içinde beslediği karanlık niyetin biraz zevkini çıkarmasına göz
yumuyor, ölüm kadehinde her gün birkaç damla daha yaşam zevki ve yaşam gücü
yudumlamasına seyirci kalıyordu. Doğrusu örselenip sakatlanmış bu körpe varlık pek de önemli
değildi yazgı için; ne var ki, bu varlığın kendisi için belirlenen yörüngedeki dolaşımını
tamamlaması, yaşamın buruk lezzetinin biraz daha tadına varmadan sahneden çekilip gitmemesi
gerekmekteydi.
Kafasındaki o kaçınılmaz kahredici hayaletler sesini giderek daha seyrek duyurmaya
başlamış ve sonunda yerini yorgun bir boş vermişli-ğe, acı ve ıstıraplardan uzak uyuşuk bir
havaya bırakmıştı; böyle bir hava içinde Hans hiçbir şey düşünmeden günlerin ve saatlerin önü
sıra akıp gittiğini görüyor, boş gözlerle bakıp
duruyor ve bazen bir uyurgezer ya da bir çocuk gibi davranıyordu. Bir ara miskin bir
dalgınlık içinde küçük bahçelerindeki çamın altında oturmuş, pek farkına varmadan eski bir şiiri
Do'stlaringiz bilan baham: |