"Düşün bakalım!" "Hayır, hayır!" diyerek göğüs geçirdi Hans. "Başarısız olduğum kesin."
"Saçmalama! Ne diye başarısız olacakmışsın? Dile benden bir şey, sonra vazgeçerim bak."
"Tatilde yine balık tutabilir
miyim peki?" "İyi,
tutabilirsin, yeter ki sınavı
vermiş ol."
Ertesi gün pazardı, fırtına çıktı, sağanak halinde yağmur boşandı gökyüzünden; Hans
saatlerce odasından dışarı adımını atmayıp kitap okudu, düşüncelere daldı. Stuttgart'taki
sınavlarda yapabildiklerini bir kez
daha inceden inceye aklından geçirdi ama dönüp dolaşıp aynı karara vardı: Şansı hiç yaver
gitmemişti, aslında çok daha iyi sonuçlar alabilirdi.
Bu kadarı sınavı Vermesine kesinlikle yeterli değildi. Şu lanetjDİası baş ağrısı! Yavaş
yavaş bir korku büyüdü içinde, ruhunu sıkıntı bastı, sonunda endişeleri o kadar arttı ki babasının
yanma gitti.
"Şey,
baba?"
"Ne
var?"
"Bir şey soracaktım. Şu dilekle ilgili. Balık tutmak istiyordum hani, vazgeçtim." "Ya? Peki
nedenmiş o?"
"Neden mi... Şey, sana sormak istiyordum, acaba..."
"Haydi çıkar ağzından baklayı, dalga geçmiyoruz burada. Söyle, ne soracaktın?" "Sınavı
veremedim diyelim, liseye yollar mısın beni?"
Bay Giebenrath'm şaşkınlıktan ağzı açık kaldı.
Sonra, Nasıl? Liseye mı?" diye kükredi. "Li-seye ha? Kim soktu bunu senin kafana ba-
kayım'
"Hiç kimse. Öyle sordum işte."
Yüzünde ölümcül bir korku okunuyordu Hans'm ama babası farkında değildi.
Öfkeli öfkeli gülerek, "Sus, sus!" dedi. "Bırak bu deh saçmalarını!
Liseye ha? Sen beni para babası mı sanıyorsun yoksa!"
Babası elini, git gözüm görmesin seni, der gibi öyle sert biçimde salladı ki, Hans pes edip
Do'stlaringiz bilan baham: |