Hazirlayanlar


Download 3.42 Mb.
Pdf ko'rish
bet8/41
Sana17.10.2017
Hajmi3.42 Mb.
#18082
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   41

Sonuç

Ermeniler, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleri kar-

şısında gerilemeye başladığı fırsatını kendi lehlerine değerlendirerek, Hı-

ristiyanlık ve Ortodoksluk özgürlüğü düşüncesiyle ciddî mesafeler almış-

lardır. Esasen Osmanlı ülkesindeki her bir azınlık grubu yönlendiren Batılı 

Hıristiyan devletler, eşitlik, hürriyet, adalet sloganı ile bütün Türk ve Müs-

lüman olmayan unsurları  kışkırtıyorlardı. Amaçları, Osmanlı ülkesinden 

koparacakları toplulukları kendilerine sözde bağımsız-sömürge yapmak 

ve dünya yüzeyindeki pazar paylarını artırmaktı. Ne yazık ki, yüzyıllarca 

barış, inanç ve ibadet özgürlüğü içerisinde yaşayan Ermeniler ve diğer top-

lulukların çoğu, bu ayrılıkçı rüzgarlara yelken açıyorlardı

26

.

Osmanlı Devleti yönetiminde gerek gayrimüslim, gerekse yabancıla-



ra eğitim kurumu açma imkânı verilmiş, hatta bu okulların açılması teş-

vik edilmiştir. Bu durum her geçen gün artarak gelinen noktada, Ermeni 

okullarına İstanbul ve Anadolu’da 1901-1902 yıllarında toplam 104 300 

öğrenci devam etmekteydi. Yabancı okulları, azınlık okullarından bazı 

yönleri itibariyle ayrı mütalaa etmek zordur. Yabancı devletlerin, Osman-

lı Devleti’nde açmış olduğu okullara gelince, 1897 yılında; Fransa 127, 

İngiltere 60, Almanya 22, İtalya 22, Avusturya 11, Rusya 7 ve Amerika 

Birleşik Devletleri 131 okula sahip bulunuyorlardı

27

.

Osmanlı Devleti kendi bünyesindeki azınlıkların eğitim işlerini dü-



zenliyor, onlara geniş bir müsamaha gösteriyordu. Cemaat eğitimi; cemaat 

veya millet ismi verilen ve Müslüman olmayan toplulukların sahip olduğu 

eğitim teşkilâtı idi. Osmanlı ülkesinde yüzyıllar boyunca azınlıklar, iba-

det ve eğitimlerini istedikleri gibi yapıyorlardı. Bu eğitim teşkilâtına dâhil 

25  Şimşir, a.g.m., s.98-99.

26 Kılıç, a.g.m., s.155.

27  George E. White, Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerika Koleji Hatıraları, Tercü-

man Cem Tarık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995, s.35.



87

Doç. Dr. Remzi KILIÇ

her dereceden okullar, azınlık cemaatleri tarafından kurulmakta ve cema-

at parasıyla işletilmekte idi. Osmanlı Devleti 1856 yılından beri -Islahat 

Fermanı’yla- sadece bu okulların öğretim usûllerini tespit ediyor ve öğre-

tim elemanlarını tayin ediyordu

28

.

Osmanlı Devleti, kuruluşu ve devlet geleneği itibariyle bir Türk dev-



leti ve hanedanlığıdır. 1299 yılından 1839 yılına kadar -Tanzimat’ın ilâ-

nına değin- 540 yıl boyunca Türk-İslâm anlayışı ve usûlü üzerine devlet, 

Müslüman tebaa tarafından idare edilmiştir. Ancak gerek Batıda ortaya 

çıkan 1789 Fransız Sanayi İnkılâbı’nın tesiri sonucu meydana gelen mil-

liyetçilik akımları, gerekse Avrupa devletleri karşısında geri kalmışlığın 

verdiği sıkıntılar veya baskılar sonucu, devlet yönetiminde gayrimüslimler 

ile Müslümanları aynı vatandaşlık seviyesine ve eşit haklar ile yönetim 

kadrolarına görevlendirme uygulamasına geçilmiştir.

Yabancı okullar ile azınlık okulları ortak çerçevede hareket ederek, Os-

manlı Devleti içerisinde ayrılıkçı hareketlere destek vermişlerdir. Misyo-

nerler ile birlikte, Türk millî varlığına zararlı faaliyetleri sonucu, Osmanlı 

Devleti’nin yıkılışını hızlandırmışlardır. Ermeni okulları başta olmak üze-

re, azınlık okulları Türk eğitim sisteminin modernleşmesine, Batılı ülkeler 

tarzında eğitim yapılmasına, müspet bilimlerin öğretim kurumlarında ge-

liştirilmesine de katkı sağlamıştır. Türkiye’de, Türk toplumunun değişi-

mi, demokrasinin gelişmesi, kadın hakları ve eğitimde fırsat eşitliği gibi 

konularda yararlı etkileri olmuştur. Ayrıca, Türkiye’de siyaset, ekonomi, 

basın-yayın, yönetim sahasında bazı başarılı şahsiyetler, yabancı ve azınlık 

okullarında yetişmiştir.

Osmanlı Devleti, yüzyıllar boyunca; Asya, Avrupa ve Afrika kıtala-

rında çok çeşitli milletleri, toplumları, çeşitli din ve mezhep mensuplarını 

yönetebilmiş bir dünya devletiydi. Bu anlayış yüzyıllar içerisinde, gerek 

Türk tarihinin enginliklerinden gerekse İslâmiyet’in hoşgörü anlayışından 

kaynaklanıyordu. Çok geniş coğrafyalarda, uzun ömürlü, çeşitli milletleri 

ve inançları bir arada yaşatma, herkese saygı ve barış içerisinde muamele 

etme hoşgörüsü ancak Türklere mahsus zengin bir uygulamadır. Ermeni 

toplumu, yüzlerce yıl Türkler ile bir arada yaşayarak varlıklarını tam bir 

güvenlik içerisinde sürdürmüşlerdi. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından bu 

tarafa geçen süre içerisinde eski Osmanlı ülkelerinde, 40-45 kadar devlet 

ya da topluluk ortaya çıkmıştır. Birçoğu halâ Türkün adaletini, eski yüzyıl-

ların huzur ve barış ortamını aramaktadır.

28  Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, C. VII, Ankara 1988, 

s.193.


88

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



Kaynakça

Dağlı, Mustafa, Anadolu’da Kurulan Yabancı Okullar ve Tesirleri, Basılmamış 

Doktora Tezi, Erciyes Üniversitei Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 

1990.


Ergin, Osman, Türkiye Maarif Tarihi, Eser Matbaası, C. I-II, İstanbul 1977.

Ergün, Mustafa, II. Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914), Ocak 

Yayınları, Ankara 1996.

Eroğlu, Hazma, Türk İnkılap Tarihi, MEB Yayınları, İstanbul 1982.

Ertuğrul, Halit, Azınlık ve Yabancı Okulları Türk Toplumuna Etkisi, Nesil Yayınları, 

İstanbul 1998.

Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Tebanın Yönetimi, Risale 

Yayınları, İstanbul 1990.

Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri, Babıâli Kültür Yayınları, 7. Baskı, İstanbul 2005.

Haydaroğlu,  İlknur Polat, Osmanlı  İmparatorluğu’nda Yabancı Okullar, Ankara 

1993.

İlter, Erdal, Ermeni Meselesi’nin Perspektifi  ve Zeytun İsyanları (1780-1880), Ankara 



1988.

Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988.

Kocabaş, Süleyman, Ermeni Meselesi Nedir, Ne Değildir?, Vatan Yayınları, 5. Baskı, 

İstanbul 2003.

Kocabaşoğlu, Uygur, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, Arba Yayınları, 

İstanbul 1989.

Kılıç, Remzi, “Osmanlı Türkiyesinde Azınlık Okulları”, Türk Kültürü, S. 431, Yıl 

XXXVII, Ankara Mart 1999.

Sevinç, Necdet, Ajan Okulları, İstanbul 1975.

Şimşir, Bilal, “Ermeni Propagandasının Amerikan Boyutu Üzerine”, Tarih Boyunca 

Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Atatürk 

Üniversitesi Yayınları, Ankara 1985.

Tozlu, Necmettin, Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okulları, Akçağ Yayınları, 

Ankara 1991.

White, George E., Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerika Koleji 

Hatıraları, Terc. Cem Tarık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995.

Vahapoğlu, M. Hidayet, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, Ankara 

1990.


AFYONKARAHİSAR’DA ERMENİLER 1910-1914

(ŞER’İYE SİCİLLERİNE GÖRE)

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN

Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü

E-mail: ssadik@aku.edu.tr; Tel (GSM): 0 542 742 14 93


Özet

Ermeni meselesi her ne zaman konunun uzmanları tara-

fından anılsa öncelikle Birinci Dünya Savaşı ve tehcir akla 

gelmektedir. Bu çalışmada Afyonkarahisar özeline inilerek 

Birinci Dünya Savaşı öncesinde Müslümanlarla Ermeniler 

arasındaki ilişkiler incelendi. Afyonkarahisar sancağında 

yaşayan Ermenilerin büyük çoğunluğunun Afyonkarahi-

sar şehir merkezinde oturdukları ve Türk kültür unsurların-

dan büyük oranda etkilenmiş oldukları görüldü.


93

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN



Giriş

Türk-Ermeni ilişkileri özellikle Türklerin, Anadolu’yu yurt edinme-

lerinden sonra gelişme gösterdi. Türk idaresi öncesinde Ermeniler Bizans 

egemenliği altındaydılar. Bizanslılar, Ermenilerin Ortodoks mezhebine 

geçmelerini temin edebilmek için onlar üzerinde baskı uyguladılar. Hatta 

göçe zorladılar. Ermeniler, Türk idaresi sayesindedir ki baskıdan kurtulup 

hoşgörülü bir ortam içerisinde yaşamaya başladılar. Bu durum dinî ve millî 

kimliklerini rahatça ifade edebilme ve koruyabilme imkânı tanıdı.

Aslında Osmanlı Devleti’nin, din veya kültür birliği oluşturmak gibi 

herhangi bir asimilasyon politikaları yoktu. Sadece Ermeniler değil, bütün 

gayrimüslimlerden devletin beklentisi, başta devlete tâbi olarak isyan gi-

rişiminde bulunmamaları ve bunun yanı sıra vergilerini ödemeleriydi. Bu 

temel kurala uyan gayrimüslimler üzerinde devletin herhangi bir baskısı 

söz konusu değildi. Bilakis kişilerin mümkün olduğu kadar fazla kazanma-

sı ve dolayısıyla devlete fazla vergi ödemesinin sağlanması hedefl enmişti. 

Bu genel politika doğrultusunda Ermeniler de her hangi bir baskı ile karşı-

laşmamışlar, buna karşılık devlet güvencesi altında çeşitli sanat ve ticaret 

kollarında faaliyet göstererek zenginleşmişlerdi. Türklerin bu hoşgörülü 

idareleri Ermenileri Türklerle yakınlaştırdı. Türk dili ve kültüründen faz-

laca etkilendiler.

1453 yılında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in temel poli-

tikası Katoliklik dışındaki Hıristiyan mezheplerini himayesi ve kontrolü 



94

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

altına almaktı. Fatih bu doğrultuda 1461 yılında Bursa’daki Ermeni Met-

ropoliti Ovakim’i İstanbul’a getirerek İstanbul Ermeni Patrikliğini kurdur-

du. Ermeniler ticaret, bankerlik ve zanaatkârlıkla uğraştıkları için giderek 

İstanbul’da ve diğer  şehirlerde toplanmaya başladılar. Ermenilerin şehir 

merkezlerinde toplanmaları, şehirlerin ihtiyaçlarını karşılamayı esas alan 

Osmanlı Devleti’nin politikalarına da uygun düşüyordu.

Türklerle Ermeniler arasında XIX. yüzyıla kadar belirgin bir rahat-

sızlık yaşanmadı. Özellikle 1878 tarihli Berlin Anlaşması’ndan sonra Er-

meniler dış devletlerin müdahaleleri ile bağımsız bir devlet kurabilecek-

lerine inanmaya başladılar. Ermeni terör örgütlerinden Hınçak’ın 1886’da 

Cenevre’de, Taşnak Sütyun Cemiyeti’nin de 1890’da Tifl is’te kurulmuş 

olması, Ermenilere verilen dış desteklerin yönünü de göstermekte idi. Er-

menilerin Avrupa ve Rusya merkezli tahriklere maruz kaldıkları açıktı.

1882 yılından itibaren küçük çaplı olarak başlayan Ermeni olay-

ları 1890’dan sonra giderek büyüme eğilimi gösterdi. Olaylar İkinci 

Meşrutiyet’in ilânı ile beraber bir ara hız keser gibi olduysa da Birinci 

Dünya Savaşı sırasında yeniden alevlendi. Savaş ortamından istifade ile 

Anadolu’da çok sayıda Ermeni ayaklanması patlak verdi. Osmanlı Devle-

ti, ülke içerisindeki bu karışıklıklarla beraber savaşı sürdüremezdi. Çünkü, 

kuvvetlerinin önemli bir bölümünü ayaklanmaların bastırılmasına ayırmak 

zorunda kalıyordu. Bazı bölgelerde isyanlar bastırılmasına rağmen başka 

bölgelerde yeni ayaklanmalar çıkmaktaydı. Osmanlı Devleti sürekli ken-

disini meşgul edecek olan bu tür bir problemin ilâ nihaye devam etmesine 

izin veremezdi. Nihayet dönemin yetkilileri Tehcir kararını almak ve uy-

gulamak zorunda kaldılar.

Biz bu çalışmamızda Türk-Ermeni ilişkilerine farklı bir yaklaşım getir-

mek istedik. Çünkü, Türk-Ermeni ilişkilerini genel hatları ile irdeleyen pek 

çok çalışma mevcuttur. Fakat, özele inen araştırmaların sayısı çok yetersiz-

dir. Bu yüzden belirli bir dönem için Afyonkarahisar özeline inerek Türk-

Ermeni ilişkilerini irdelemek istedik. Bunun için de Türk-Ermeni ilişkileri 

açısından sürekli tartışmalara konu olan Birinci Dünya Savaşı döneminin 

hemen öncesini seçtik. Zira, biz bu çalışma ile en azından Afyonkarahisar 

sancağı dahilinde tehcir öncesinde Türk ve Ermeni halklarının birbirlerine 

karşı tutumlarını ortaya koymaya çalışacağız. Türk-Ermeni ilişkileri ile il-

gili bu tür bölgesel ve derinlemesine çalışmalar arttıkça, parçadan bütüne 

gidilmek suretiyle daha ciddi ve gerçekçi sonuçlara ulaşılacaktır.



95

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN



1. Nüfus

Osmanlı döneminde Afyonkarahisar’da bulunan Ermeni nüfusuyla il-

gili XVI. yüzyıl tahrir defterlerinde bilgilere ulaşmak mümkündür. Söz 

konusu kayıtlar incelendiğinde Karahisar-ı Sahip sancağında sadece Af-

yonkarahisar şehir merkezinde Ermenilerin yaşadığı bunun dışında diğer 

kaza ve köylerde hiç Ermeninin bulunmadığı görülmektedir

1

. Ermenilerin 



sonraki yüzyıllarda bazı kazalarda da oturmaya başladığı anlaşılıyor. An-

cak, onların ne zaman kazalara yerleşmeye başladıklarını net bir şekilde 

tespit edemedik. Bunun için daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır.

Öte yandan XVII. yüzyıldan itibaren Afyonkarahisar şehir merkezinde 

Ermenilerin yaşadığı mahallelerde bir artış gözlenmektedir

2

. Bu durum aynı 



zamanda Ermeni nüfusunun artmasına da işaret olsa gerektir. Tanzimat’tan 

sonra ise yoğun bir Ermeni nüfus artışından bahsetmek mümkündür. Bu 

artış tabii bir nüfus artışından daha farklı görünmektedir. Muhtemelen bu 

nüfus artışı, Afyonkarahisar’ın ticaret kapasitesi dolayısıyla başka bölge-

lerden Ermenilerin gelmiş olabileceğini akla getirmektedir.

XX. yüzyıl başlarında da Ermeniler umumiyetle Afyonkarahisar şe-

hir merkezinde oturuyorlardı. Ancak, Sandıklı’da Dazkırı,  Şeyhli ve 

Geyikler’de, Bolvadin’de İshaklı ve Çay’da ve Aziziye’de Hanbarçın’da 

bir miktar Ermeni yaşamaktaydı

3

. Afyonkarahisar şehir merkezindeki 



Ermenilerin kırsal kesimde gayrimenkûlleri bulunuyordu. Ancak, gayri-

menkûllerini kiraya vererek veya ortaklık ve yarıcı usûlüyle işletiyorlardı. 

Köylerde yerleşmiş Ermeni yoktu

4

.



1906 tarihli Hüdavendigâr vilâyeti sâlnamesine göre Karahisar-ı Sa-

hip sancağında toplam 265 469 nüfus yaşıyordu. Bu nüfusun 258 381’i 

Müslüman, 6 502’si Ermeni, 586’sı ise Rum idi. Buna göre toplam nüfu-

sun % 97.33’ünü Türkler, % 2.45’i Ermeniler ve % 0.22’sini Rumlar oluş-

turmaktaydı. Ermeni nüfusun 6 271’i Karahisar merkez ilçesinde, 149’u 

Sandıklı kazasında, 8’i Bolvadin kazasında ve 74’ü de Aziziye kazasında 

ikâmet ediyorlardı. Rum nüfusun dağılışında ise Sandıklı kazası ilk sırayı 

1 438 


Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) I, Ankara 1993, s.136-

141, 155-211; Başbakanlık Osmanlı Arşivi, (BOA), TD, No. 147; Tapu Kadastro Kuyud-ı 

Kadime Arşivi (TK.KKA.), TD, No: 154, 575; MAP, No: 230.

2 Mustafa 

Karazeybek, 

“Osmanlılar Döneminde Afyonkarahisar”, Anadolu’nun Kilidi Af-

yon, Afyon Valiliği Yayını, Afyon 2004, s.88.

3 Latif 


Daşdemir, “Afyonkarahisar’da Türk Yerleşim ve Nüfusu”, Afyonkarahisar Kütüğü I, 

Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayınları, Afyon 2001, s.266.

4  BOA, DH.EUM., 2.Şb.68/73.


96

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

alıyordu. Sandıklı’da 392 Rum yaşarken Aziziye’de 114 Rum, Karahisar 

kazasında 59 Rum ve Bolvadin’de ise 3 Rum yaşıyordu

5

.

Justin McCarthy’e göre ise 1912-1914 yılları itibariyle Afyonkarahi-



sar vilâyeti sınırları içerisinde toplam 322 919 kişi yaşamaktaydı. Bu nüfu-

sun 313 699’u Müslüman, 8 415’ü Ermeni, 714’ü Rum, 7’si ise Yahudi’dir. 

McCarthy, 84 nüfusu ise diğerleri grubunda zikretmektedir. Onun verile-

rine göre Ermeni nüfusun genel nüfusa oranı daha da düşüktür. Buna göre 

Türk nüfus % 97.14 iken Ermeni nüfus % 2.61, Rum nüfus ise % 0.22 

oranındadır

6

.

Genelkurmayın yayınladığı Türk İstiklâl Harbi adlı esere göre Birinci 



Dünya Savaşı başlangıcı Afyonkarahisar vilâyeti dahilinde toplam 235 739 

nüfus yaşamaktadır. Bu nüfusun 227 659’u Türk nüfus olup genel nüfusun 

% 96.57’sini teşkil etmektedir. İkinci sırada Ermeni nüfus yer almakta olup 

Ermenilerin sayısı 7 439’dur. Ermeni nüfusun genel nüfusa oranı ise % 3 

155’tir. Rum nüfusa gelince, vilâyet dahilinde toplam 632 Rum yaşamak-

tadır. Rum nüfusun genel nüfusa oranı ise % 0.268’dir

7

. Başbakanlık Os-



manlı Arşivi kayıtlarına göre ise 1915 yılı itibariyle Afyonkarahisar sanca-

ğında yaşayan Ermeni nüfus 7 991’dir

8

. Görülüyor ki değerlendirdiğimiz 



bütün kaynaklar Afyonkarahisar’da Türk nüfus oranını % 96.5’ten aşağı 

göstermemektedir.

Afyonkarahisar Ermenilerinin büyük çoğunluğunun Gregorian Erme-

nileri olduğu anlaşılıyor. Tehcir uygulaması sırasında 7 991 Ermeni’den 

5 769 tanesinin tehcire tâbi tutulması bize Afyonkarahisar Ermenilerinin 

mezhepleri hakkında değerlendirme yapma imkânı vermektedir. Zira, Ka-

tolik ve Protestan Ermenilerin tehcire tâbi tutulmadıkları bilinmektedir. 

Şehirde bir de Protestan Ermeni kilisesi bulunmaktadır. Bu bilgilerden ha-

reketle Afyonkarahisar Ermenilerinin yaklaşık % 72’sinin Gregorian Er-

menileri olduğunu söylemek mümkün olabilir

9

.

Ermeni ailelerinin çocuk sayısına baktığımızda ağırlıklı olarak 3-4 



çocuklu aileler karşımıza çıkmaktadır. İncelediğimiz döneme ait şeriyye 

5 Hüdavendiğar Vilâyeti Sâlnamesi, 1324 Senesi, 33. def’a, s.606-607; Daşdemir, a.g.m., 

s.267-268.

6  Justin McCarthy, Osmanlı Anadolu Topraklarındaki Müslüman ve Azınlık Nüfus (Osmanlı 

Anadolu’sunun Son Dönemi), Çeviren İhsan Gürsoy, Genelkurmay Başkanlığı Yayınları, 

Ankara 1995, s.75, 91, 95, 102, 103.

7 Türk 

İstiklâl Harbi II, Batı Cephesi, 5‘nci Kısım 1’nci Kitap, Genelkurmay Başkanlığı 



Yayınları, Ankara 1972, s.32.

8 BOA, 


DH.EUM., 

Şb.68/73.

9 BOA, 

DH.EUM., 



Şb.68/73.

97

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN

sicillerinde 38 örnek Ermeni aile üzerinde yaptığımız değerlendirmelere 

göre bu ailelerden, on biri 4, sekizi ise 3 çocuk sahibidir. Diğer ailelerin 

çocuk sayıları ise şu şekildedir: Dört aile 1 çocuklu, altı aile 2 çocuklu, 

dört aile 5 çocuklu, iki aile 6 çocuklu ve üç aile ise 7 çocukludur. Buna 

göre Ermeni ailelerin yarısı üç ve dört çocukludur. Aile başına düşen çocuk 

ortalaması ise 3 605’tır. Aynı döneme ait 38 Türk ailesindeki değerlendir-

memizde ise Türk ailelerinin de ağırlıklı olarak 3 ve 4 çocuklu oldukları 

görüldü. Bu ailelerin çocuk sayısı şu şekildedir: Dokuz aile 3 çocuklu, yedi 

aile 4 çocuklu, altı aile 2 çocuklu, altı aile 6 çocuklu, dört aile 5 çocuklu, 

üç aile 1 çocuklu, iki aile 7 çocuklu ve bir aile ise 10 çocukludur. Türklerde 

aile başına düşen çocuk ortalaması ise 3 947’der.

Bu çalışmada değerlendirmeye alınan aile sayıları kesin hüküm ver-

mek için yeterli olmayabilir. Daha sağlıklı yorumlarda bulunabilmek için 

çok daha fazla ailenin değerlendirmeye alınması gerekebilir. Ancak yine 

de bu çalışmanın Türk ve Ermenilerin çocuk sayılarının kıyaslanmasında 

bir fi kir verebileceğini düşünüyoruz. Buna göre, Türk aileleri çocuk sayısı 

açısından Ermeni aileleri ile benzeşmektedir. Türk ailelerinin Ermeni ai-

lelere kıyasla sadece 0.342’lik bir çocuk fazlaları vardır. Türklerde birden 

fazla kadınla evlilik söz konusu olduğundan bu farkın daha bariz olacağı 

beklentisi mevcut idi. Ermenilerde ise birden fazla kadınla evli olan hiçbir 

aileye rastlanamamıştır. Ermenilerin eşlerinin ölmesi durumunda ikinci bir 

kadınla evlendikleri görülüyor

10

.

2. Afyonkarahisar’da Yaşayan Ermenilerin Kullandıkları Sülale 



İsimleri ve Lâkaplar

Aile toplum hayatının temelidir. Toplum hayatının ve sosyal ilişkile-

rin başlangıç noktasıdır. Aile isimleri ise mensubiyetlerin ve kültürün en 

belirgin simgelerindendir. Kişilerin ömürleri boyunca, hatta ebediyete ka-

dar taşıyacakları bu simgeleri seçerlerken kendilerini en iyi şekilde ifade 

eden ve anlatan kelimeleri tercih edecekleri açıktır. İsim olarak seçilen bu 

kelimeler onların mensubiyetlerinin anahtarı olacaktır. Bazen bir kişi adı, 

bazen bir meslek adı, bazen özlem duyulan memleket adı aile ismi olarak 

kullanılmaktadır. Dolayısıyla aile isimlerinden hareketle ailelerin meslekî, 

ailevî özellikleri ve hatta, asıl memleketleri hakkında bilgi sahibi olunabil-

mektedir.

10 Afyonkarahisar Şeriyye Sicilleri (AŞS), Defter No: 640, s.173/295.



98

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Afyonkarahisar’da yaşayan en kalabalık gayrimüslim cemaat olan Er-

menilerin kullandıkları aile isimleri gayrimüslim ismi ve Türk ismi olmak 

üzere iki grupta toplanmıştır. Sicillerden tespit edebildiğimiz kadarıyla. 

Ermenilerin sülale adı olarak kullandıkları gayrimüslim isimleri aşağıdaki 

şekildedir:

-yan Ekini Alan Sülale İsimleri

Adadyan, Heci Agopyan, Altunyan, Andonyan, Arakilyan, Arapyan, 

Arisdelyan, Avadikyan, Avakyan, Arslanyan, Bedikyan, Baronyan, Bedos-

yan, Bursalıyan, Corcalıyan, Çakalyan, Çekmezyan, Dedeyan, Duhancı-

yan, Donluyan, Düğmeciyan, Haçikyan, Hancıyan, Heci Kigorkyan, He-

ciyan, Hobçanyan, Işılyan, Kalohyan, Karabogosyan, Karayan, Kâtipyan, 

Kazayan Kostayan, Kürkcüyan, Makaryan, Makriyan, Marangozyan, Mar-

tamanyan, Mesrobyan, Mısırlıyan, Mimaryan, Nersisyan, Nikogosyan, Ni-

kosyan, Oskanyan, Papazyan, Pepeyan, Sirobyan;Sarrafyan, Şahbazyan, 

Şirinyan,  Şişmanyan, Tokatlıyan, Topalyan, Torosyan, Tütüncüyan, Var-

batyan, Yılancıyan, Yonikyan

-oğlu Ekini Alan Sülale İsimleri

Aleksanoğlu, Andonoğlu, Arakiloğlu, Aranoğlu, Avakoğlu, Bacakoğ-

lu, Bedikoğlu, Beteroğlu, Botekoğlu, Boyacıoğlu, Bursalıoğlu, Cicakoğlu, 

Corcalıoğlu, Çarçakoğlu, Çarıkcıoğlu, Debdaboğlu, Diyarbakırlıoğlu, Di-

yaroğlu, Elizoğlu, Fodioğlu, Furuncuoğlu, Gemcioğlu, Hatinoğlu, Haze-

roğlu, Hecioğlu, Hobçanoğlu, İğnecioğlu, İsayioğlu, İzmirli, Kantarcıoğ-

lu, Karaoğlu, Karakülahoğlu, Kasapbaşıoğlu, Kavukcuoğlu, Keleşoğlu, 

Kaplanoğlu, Kılıbosoğlu, Kostioğlu, Köraltunoğlu, Kürekcioğlu, Kürkcü-

oğlu, Makaroğlu, Manasoğlu, Manisalıoğlu, Manikoğlu, Martamanoğlu, 

Mesroboğlu, Mısırlıoğlu, Mimaroğlu, Nebioğlu, Nikogosoğlu, Onanoğlu, 

Oskanoğlu, Papazoğlu, Sarıoğlu, Sırmaoğlu, Sobacıoğlu,  Şahinoğlu,  Şi-

rinoğlu, Doğanoğlu, Tatlıoğlu, Tekbacakoğlu, Terzibaşıoğlu, Tokatlıoğlu, 

Tombakoğlu, Topaloğlu, Torkumoğlu, Tosunoğlu, Tufanoğlu, Uzunoğlu, 

Yagoboğlu, Yarıcıoğlu, Yazıcıoğlu, Yementioğlu, Yoğurtcuoğlu

Yukarıdaki veriler göstermektedir ki Ermeniler sülale adlarını oluş-

tururken kişinin bağlı olduğu aileyi ve soyu belirten Ermenice -yan eki 

yerine yaygın bir şekilde Türkçe oğlu kelimesini kullanmışlardır. Tespit et-

tiğimiz sülale isimlerinin 75’inde –oğlu eki kullanılırken yalnızca 60’ında 


99

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN

-yan ekinin kullanılmış olduğu görülmüştür.Yine yukarıdaki bilgiler gös-

teriyor ki bazı Ermeni aileleri köken belirten Ermenice -yan ve Türkçe 

-oğlu eklerini birlikte kullanmışlardır. Arakilyan, Arakiloğlu, Corcalıyan, 

Corcalıoğlu gibi.

Ermenilerin, Türklerin taşıdıkları sülale isimlerini de kullandıklarını 

görüyoruz. Ermeniler tarafından sülale adı olarak kullanılan Türk isimleri 

ise aşağıdaki şekildedir:

Altunyan, Arapyan, Arslanyan, Bursalıyan, Corcalıyan, Çakalyan, 

Çekmezyan, Dedeyan, Duhancıyan, Donluyan, Düğmeciyan, Hancıyan, 

Bursalıoğlu, Işılyan, Karayan, Kâtipyan, Kürkcüyan, Marangozyan, Pe-

peyan, Sarrafyan, Şahbazyan, Şirinyan, Şişmanyan, Tokatlıyan, Topalyan, 

Torosyan, Tütüncüyan, Yılancıyan, Bacakoğlu, Beteroğlu, Boyacıoğlu, 

Bursalıoğlu, Cicakoğlu, Corcalıoğlu, Çarçakoğlu, Çarıkcıoğlu, Debda-

boğlu, Diyarbakırlıoğlu, Furuncuoğlu, Gemcioğlu, Hazeroğlu,  İğneci-

oğlu,  İzmirli, Kantarcıoğlu, Karaoğlu, Karakülahoğlu, Kasapbaşıoğlu, 

Kavukcuoğlu, Keleşoğlu, Kaplanoğlu, Kılıbosoğlu Köraltunoğlu, Kürek-

cioğlu, Kürkcüoğlu, Manasoğlu, Manisalıoğlu, Mısırlıoğlu, Mimaroğlu, 

Nebioğlu, Sarıoğlu, Sırmaoğlu, Sobacıoğlu, Şahinoğlu, Şirinoğlu, Doğa-

noğlu, Tatlıoğlu, Tekbacakoğlu, Terzibaşıoğlu, Tokatlıoğlu, Tombakoğlu, 

Topaloğlu, Torkumoğlu, Tosunoğlu, Tufanoğlu, Uzunoğlu, Yarıcıoğlu, Ya-

zıcıoğlu, Yementioğlu, Yoğurtcuoğlu

Bütün bu sülale isimleri dikkate alındığında ilginç bir durum karşımıza 

çıkıyor. O da Ermenilerin kendilerine has sülale isimleri yerine Türklerin 

kullandıkları sülale isimlerini daha fazla tercih etmiş olmalarıdır. Biz bu 

araştırmaya başlarken Ermenilerin Türk isimlerini de kullandıkları genel 

bilgisine vakıftık. Ancak böyle ilginç bir sonuçla karşılaşabileceğimizi hiç 

tahmin etmemiştik.

Sülale isimleri, Ermeni ailelerinin Afyonkarahisar’a nerelerden gelmiş 

olabilecekleri konusunda da bize fi kir vermektedir. Örneğin  Bursalıyan, 

Bursalıoğlu, Diyarbakırlıoğlu, İzmirli, Manisalıoğlu, Tokatlıyan Tokatlıoğ-

lu, Mısırlıoğlu gibi sülale adları bu ailelerin atalarının Afyonkarahisar’a 

söz konusu yerlerden gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. 

Yine sülale isimlerinde yer alan bazı ifadelerden Ermenilerin meslekî 

durumları hakkında da bazı tespitler yapılabilmektedir. Kayıtlar arasında 

geçen Altunyan, Duhancıyan, Düğmeciyan, Hancıyan, Kâtipyan, Kürkcü-

yan, Marangozyan, Mimaryan, Mimaroğlu, Sarrafyan, Tütüncüyan, Yı-

lancıyan, Boyacıoğlu, Çarıkcıoğlu, Furuncuoğlu, Gemcioğlu, İğnecioğlu, 


100

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



Kantarcıoğlu, Kasapbaşıoğlu, Kavukcuoğlu, Kürekcioğlu, Kürkcüoğlu, 

Papazoğlu, Sobacıoğlu, Tatlıoğlu, Terzibaşıoğlu, Yarıcıoğlu, Yazıcıoğlu, 

Yoğurtcuoğlu gibi isimler aile adlarıyla söz konusu meslekler arasında bir 

bağlantı bulunduğuna işaret etmektedir.

Bunların dışında belki de en çok rastlanılan sülale adları ise daha çok 

önceki nesillerden bir şahsın ismiyle adlandırılarak oluşmaktadır. Bazen 

de sülale isimleri aile bireylerinden birinin bazı özellikleri veya herhangi 

bir özrüyle ilgili olabilmektedir. Kelbogosoğlu, Topaloğlu gibi sülale ad-

ları bunlardandır.

İncelediğimiz şer’iye sicil kayıtlarında Ermenilerin, Türklerin kullan-

dıkları Kara, Kel, Topal, Pepe, Şişman, Boyacı, Yoğurtcu lâkaplarını kul-

landıkları görülmektedir. Bu lâkapların tamamının Türkçe olması ayrıca 

dikkat çekici bir husustur

11

.



Download 3.42 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   41




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling