Hazirlayanlar
Download 3.42 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- 2. Afyonkarahisar’da Yaşayan Ermenilerin Kullandıkları Sülale İsimleri ve Lâkaplar
- -oğlu Ekini Alan Sülale İsimleri
Sonuç Ermeniler, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleri kar- şısında gerilemeye başladığı fırsatını kendi lehlerine değerlendirerek, Hı- ristiyanlık ve Ortodoksluk özgürlüğü düşüncesiyle ciddî mesafeler almış- lardır. Esasen Osmanlı ülkesindeki her bir azınlık grubu yönlendiren Batılı Hıristiyan devletler, eşitlik, hürriyet, adalet sloganı ile bütün Türk ve Müs- lüman olmayan unsurları kışkırtıyorlardı. Amaçları, Osmanlı ülkesinden koparacakları toplulukları kendilerine sözde bağımsız-sömürge yapmak ve dünya yüzeyindeki pazar paylarını artırmaktı. Ne yazık ki, yüzyıllarca barış, inanç ve ibadet özgürlüğü içerisinde yaşayan Ermeniler ve diğer top- lulukların çoğu, bu ayrılıkçı rüzgarlara yelken açıyorlardı 26 .
ra eğitim kurumu açma imkânı verilmiş, hatta bu okulların açılması teş- vik edilmiştir. Bu durum her geçen gün artarak gelinen noktada, Ermeni okullarına İstanbul ve Anadolu’da 1901-1902 yıllarında toplam 104 300 öğrenci devam etmekteydi. Yabancı okulları, azınlık okullarından bazı yönleri itibariyle ayrı mütalaa etmek zordur. Yabancı devletlerin, Osman- lı Devleti’nde açmış olduğu okullara gelince, 1897 yılında; Fransa 127, İngiltere 60, Almanya 22, İtalya 22, Avusturya 11, Rusya 7 ve Amerika Birleşik Devletleri 131 okula sahip bulunuyorlardı 27 .
zenliyor, onlara geniş bir müsamaha gösteriyordu. Cemaat eğitimi; cemaat veya millet ismi verilen ve Müslüman olmayan toplulukların sahip olduğu eğitim teşkilâtı idi. Osmanlı ülkesinde yüzyıllar boyunca azınlıklar, iba- det ve eğitimlerini istedikleri gibi yapıyorlardı. Bu eğitim teşkilâtına dâhil 25 Şimşir, a.g.m., s.98-99. 26 Kılıç, a.g.m., s.155. 27 George E. White, Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerika Koleji Hatıraları, Tercü- man Cem Tarık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995, s.35. 87 Doç. Dr. Remzi KILIÇ her dereceden okullar, azınlık cemaatleri tarafından kurulmakta ve cema- at parasıyla işletilmekte idi. Osmanlı Devleti 1856 yılından beri -Islahat Fermanı’yla- sadece bu okulların öğretim usûllerini tespit ediyor ve öğre- tim elemanlarını tayin ediyordu 28 .
leti ve hanedanlığıdır. 1299 yılından 1839 yılına kadar -Tanzimat’ın ilâ- nına değin- 540 yıl boyunca Türk-İslâm anlayışı ve usûlü üzerine devlet, Müslüman tebaa tarafından idare edilmiştir. Ancak gerek Batıda ortaya çıkan 1789 Fransız Sanayi İnkılâbı’nın tesiri sonucu meydana gelen mil- liyetçilik akımları, gerekse Avrupa devletleri karşısında geri kalmışlığın verdiği sıkıntılar veya baskılar sonucu, devlet yönetiminde gayrimüslimler ile Müslümanları aynı vatandaşlık seviyesine ve eşit haklar ile yönetim kadrolarına görevlendirme uygulamasına geçilmiştir. Yabancı okullar ile azınlık okulları ortak çerçevede hareket ederek, Os- manlı Devleti içerisinde ayrılıkçı hareketlere destek vermişlerdir. Misyo- nerler ile birlikte, Türk millî varlığına zararlı faaliyetleri sonucu, Osmanlı Devleti’nin yıkılışını hızlandırmışlardır. Ermeni okulları başta olmak üze- re, azınlık okulları Türk eğitim sisteminin modernleşmesine, Batılı ülkeler tarzında eğitim yapılmasına, müspet bilimlerin öğretim kurumlarında ge- liştirilmesine de katkı sağlamıştır. Türkiye’de, Türk toplumunun değişi- mi, demokrasinin gelişmesi, kadın hakları ve eğitimde fırsat eşitliği gibi konularda yararlı etkileri olmuştur. Ayrıca, Türkiye’de siyaset, ekonomi, basın-yayın, yönetim sahasında bazı başarılı şahsiyetler, yabancı ve azınlık okullarında yetişmiştir. Osmanlı Devleti, yüzyıllar boyunca; Asya, Avrupa ve Afrika kıtala- rında çok çeşitli milletleri, toplumları, çeşitli din ve mezhep mensuplarını yönetebilmiş bir dünya devletiydi. Bu anlayış yüzyıllar içerisinde, gerek Türk tarihinin enginliklerinden gerekse İslâmiyet’in hoşgörü anlayışından kaynaklanıyordu. Çok geniş coğrafyalarda, uzun ömürlü, çeşitli milletleri ve inançları bir arada yaşatma, herkese saygı ve barış içerisinde muamele etme hoşgörüsü ancak Türklere mahsus zengin bir uygulamadır. Ermeni toplumu, yüzlerce yıl Türkler ile bir arada yaşayarak varlıklarını tam bir güvenlik içerisinde sürdürmüşlerdi. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından bu tarafa geçen süre içerisinde eski Osmanlı ülkelerinde, 40-45 kadar devlet ya da topluluk ortaya çıkmıştır. Birçoğu halâ Türkün adaletini, eski yüzyıl- ların huzur ve barış ortamını aramaktadır. 28 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, C. VII, Ankara 1988, s.193.
88 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kaynakça Dağlı, Mustafa, Anadolu’da Kurulan Yabancı Okullar ve Tesirleri, Basılmamış Doktora Tezi, Erciyes Üniversitei Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 1990.
Ergin, Osman, Türkiye Maarif Tarihi, Eser Matbaası, C. I-II, İstanbul 1977. Ergün, Mustafa, II. Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914), Ocak Yayınları, Ankara 1996. Eroğlu, Hazma, Türk İnkılap Tarihi, MEB Yayınları, İstanbul 1982. Ertuğrul, Halit, Azınlık ve Yabancı Okulları Türk Toplumuna Etkisi, Nesil Yayınları, İstanbul 1998. Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Tebanın Yönetimi, Risale Yayınları, İstanbul 1990. Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri, Babıâli Kültür Yayınları, 7. Baskı, İstanbul 2005. Haydaroğlu, İlknur Polat, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yabancı Okullar, Ankara 1993. İlter, Erdal, Ermeni Meselesi’nin Perspektifi ve Zeytun İsyanları (1780-1880), Ankara 1988. Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1988. Kocabaş, Süleyman, Ermeni Meselesi Nedir, Ne Değildir?, Vatan Yayınları, 5. Baskı, İstanbul 2003. Kocabaşoğlu, Uygur, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, Arba Yayınları, İstanbul 1989. Kılıç, Remzi, “Osmanlı Türkiyesinde Azınlık Okulları”, Türk Kültürü, S. 431, Yıl XXXVII, Ankara Mart 1999. Sevinç, Necdet, Ajan Okulları, İstanbul 1975. Şimşir, Bilal, “Ermeni Propagandasının Amerikan Boyutu Üzerine”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Ankara 1985. Tozlu, Necmettin, Kültür ve Eğitim Tarihimizde Yabancı Okulları, Akçağ Yayınları, Ankara 1991. White, George E., Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerika Koleji Hatıraları, Terc. Cem Tarık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995. Vahapoğlu, M. Hidayet, Osmanlıdan Günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları, Ankara 1990.
AFYONKARAHİSAR’DA ERMENİLER 1910-1914 (ŞER’İYE SİCİLLERİNE GÖRE) Prof. Dr. Sadık SARISAMAN Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümü E-mail: ssadik@aku.edu.tr; Tel (GSM): 0 542 742 14 93
Özet Ermeni meselesi her ne zaman konunun uzmanları tara- fından anılsa öncelikle Birinci Dünya Savaşı ve tehcir akla gelmektedir. Bu çalışmada Afyonkarahisar özeline inilerek Birinci Dünya Savaşı öncesinde Müslümanlarla Ermeniler arasındaki ilişkiler incelendi. Afyonkarahisar sancağında yaşayan Ermenilerin büyük çoğunluğunun Afyonkarahi- sar şehir merkezinde oturdukları ve Türk kültür unsurların- dan büyük oranda etkilenmiş oldukları görüldü.
93 Prof. Dr. Sadık SARISAMAN Giriş Türk-Ermeni ilişkileri özellikle Türklerin, Anadolu’yu yurt edinme- lerinden sonra gelişme gösterdi. Türk idaresi öncesinde Ermeniler Bizans egemenliği altındaydılar. Bizanslılar, Ermenilerin Ortodoks mezhebine geçmelerini temin edebilmek için onlar üzerinde baskı uyguladılar. Hatta göçe zorladılar. Ermeniler, Türk idaresi sayesindedir ki baskıdan kurtulup hoşgörülü bir ortam içerisinde yaşamaya başladılar. Bu durum dinî ve millî kimliklerini rahatça ifade edebilme ve koruyabilme imkânı tanıdı. Aslında Osmanlı Devleti’nin, din veya kültür birliği oluşturmak gibi herhangi bir asimilasyon politikaları yoktu. Sadece Ermeniler değil, bütün gayrimüslimlerden devletin beklentisi, başta devlete tâbi olarak isyan gi- rişiminde bulunmamaları ve bunun yanı sıra vergilerini ödemeleriydi. Bu temel kurala uyan gayrimüslimler üzerinde devletin herhangi bir baskısı söz konusu değildi. Bilakis kişilerin mümkün olduğu kadar fazla kazanma- sı ve dolayısıyla devlete fazla vergi ödemesinin sağlanması hedefl enmişti. Bu genel politika doğrultusunda Ermeniler de her hangi bir baskı ile karşı- laşmamışlar, buna karşılık devlet güvencesi altında çeşitli sanat ve ticaret kollarında faaliyet göstererek zenginleşmişlerdi. Türklerin bu hoşgörülü idareleri Ermenileri Türklerle yakınlaştırdı. Türk dili ve kültüründen faz- laca etkilendiler. 1453 yılında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in temel poli- tikası Katoliklik dışındaki Hıristiyan mezheplerini himayesi ve kontrolü 94 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER altına almaktı. Fatih bu doğrultuda 1461 yılında Bursa’daki Ermeni Met- ropoliti Ovakim’i İstanbul’a getirerek İstanbul Ermeni Patrikliğini kurdur- du. Ermeniler ticaret, bankerlik ve zanaatkârlıkla uğraştıkları için giderek İstanbul’da ve diğer şehirlerde toplanmaya başladılar. Ermenilerin şehir merkezlerinde toplanmaları, şehirlerin ihtiyaçlarını karşılamayı esas alan Osmanlı Devleti’nin politikalarına da uygun düşüyordu. Türklerle Ermeniler arasında XIX. yüzyıla kadar belirgin bir rahat- sızlık yaşanmadı. Özellikle 1878 tarihli Berlin Anlaşması’ndan sonra Er- meniler dış devletlerin müdahaleleri ile bağımsız bir devlet kurabilecek- lerine inanmaya başladılar. Ermeni terör örgütlerinden Hınçak’ın 1886’da Cenevre’de, Taşnak Sütyun Cemiyeti’nin de 1890’da Tifl is’te kurulmuş olması, Ermenilere verilen dış desteklerin yönünü de göstermekte idi. Er- menilerin Avrupa ve Rusya merkezli tahriklere maruz kaldıkları açıktı. 1882 yılından itibaren küçük çaplı olarak başlayan Ermeni olay- ları 1890’dan sonra giderek büyüme eğilimi gösterdi. Olaylar İkinci Meşrutiyet’in ilânı ile beraber bir ara hız keser gibi olduysa da Birinci Dünya Savaşı sırasında yeniden alevlendi. Savaş ortamından istifade ile Anadolu’da çok sayıda Ermeni ayaklanması patlak verdi. Osmanlı Devle- ti, ülke içerisindeki bu karışıklıklarla beraber savaşı sürdüremezdi. Çünkü, kuvvetlerinin önemli bir bölümünü ayaklanmaların bastırılmasına ayırmak zorunda kalıyordu. Bazı bölgelerde isyanlar bastırılmasına rağmen başka bölgelerde yeni ayaklanmalar çıkmaktaydı. Osmanlı Devleti sürekli ken- disini meşgul edecek olan bu tür bir problemin ilâ nihaye devam etmesine izin veremezdi. Nihayet dönemin yetkilileri Tehcir kararını almak ve uy- gulamak zorunda kaldılar. Biz bu çalışmamızda Türk-Ermeni ilişkilerine farklı bir yaklaşım getir- mek istedik. Çünkü, Türk-Ermeni ilişkilerini genel hatları ile irdeleyen pek çok çalışma mevcuttur. Fakat, özele inen araştırmaların sayısı çok yetersiz- dir. Bu yüzden belirli bir dönem için Afyonkarahisar özeline inerek Türk- Ermeni ilişkilerini irdelemek istedik. Bunun için de Türk-Ermeni ilişkileri açısından sürekli tartışmalara konu olan Birinci Dünya Savaşı döneminin hemen öncesini seçtik. Zira, biz bu çalışma ile en azından Afyonkarahisar sancağı dahilinde tehcir öncesinde Türk ve Ermeni halklarının birbirlerine karşı tutumlarını ortaya koymaya çalışacağız. Türk-Ermeni ilişkileri ile il- gili bu tür bölgesel ve derinlemesine çalışmalar arttıkça, parçadan bütüne gidilmek suretiyle daha ciddi ve gerçekçi sonuçlara ulaşılacaktır. 95 Prof. Dr. Sadık SARISAMAN 1. Nüfus Osmanlı döneminde Afyonkarahisar’da bulunan Ermeni nüfusuyla il- gili XVI. yüzyıl tahrir defterlerinde bilgilere ulaşmak mümkündür. Söz konusu kayıtlar incelendiğinde Karahisar-ı Sahip sancağında sadece Af- yonkarahisar şehir merkezinde Ermenilerin yaşadığı bunun dışında diğer kaza ve köylerde hiç Ermeninin bulunmadığı görülmektedir 1 . Ermenilerin sonraki yüzyıllarda bazı kazalarda da oturmaya başladığı anlaşılıyor. An- cak, onların ne zaman kazalara yerleşmeye başladıklarını net bir şekilde tespit edemedik. Bunun için daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır. Öte yandan XVII. yüzyıldan itibaren Afyonkarahisar şehir merkezinde Ermenilerin yaşadığı mahallelerde bir artış gözlenmektedir 2 . Bu durum aynı zamanda Ermeni nüfusunun artmasına da işaret olsa gerektir. Tanzimat’tan sonra ise yoğun bir Ermeni nüfus artışından bahsetmek mümkündür. Bu artış tabii bir nüfus artışından daha farklı görünmektedir. Muhtemelen bu nüfus artışı, Afyonkarahisar’ın ticaret kapasitesi dolayısıyla başka bölge- lerden Ermenilerin gelmiş olabileceğini akla getirmektedir. XX. yüzyıl başlarında da Ermeniler umumiyetle Afyonkarahisar şe- hir merkezinde oturuyorlardı. Ancak, Sandıklı’da Dazkırı, Şeyhli ve Geyikler’de, Bolvadin’de İshaklı ve Çay’da ve Aziziye’de Hanbarçın’da bir miktar Ermeni yaşamaktaydı 3 . Afyonkarahisar şehir merkezindeki Ermenilerin kırsal kesimde gayrimenkûlleri bulunuyordu. Ancak, gayri- menkûllerini kiraya vererek veya ortaklık ve yarıcı usûlüyle işletiyorlardı. Köylerde yerleşmiş Ermeni yoktu 4 . 1906 tarihli Hüdavendigâr vilâyeti sâlnamesine göre Karahisar-ı Sa- hip sancağında toplam 265 469 nüfus yaşıyordu. Bu nüfusun 258 381’i Müslüman, 6 502’si Ermeni, 586’sı ise Rum idi. Buna göre toplam nüfu- sun % 97.33’ünü Türkler, % 2.45’i Ermeniler ve % 0.22’sini Rumlar oluş- turmaktaydı. Ermeni nüfusun 6 271’i Karahisar merkez ilçesinde, 149’u Sandıklı kazasında, 8’i Bolvadin kazasında ve 74’ü de Aziziye kazasında ikâmet ediyorlardı. Rum nüfusun dağılışında ise Sandıklı kazası ilk sırayı 1 438
Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530) I, Ankara 1993, s.136- 141, 155-211; Başbakanlık Osmanlı Arşivi, (BOA), TD, No. 147; Tapu Kadastro Kuyud-ı Kadime Arşivi (TK.KKA.), TD, No: 154, 575; MAP, No: 230. 2 Mustafa Karazeybek, “Osmanlılar Döneminde Afyonkarahisar”, Anadolu’nun Kilidi Af- yon, Afyon Valiliği Yayını, Afyon 2004, s.88. 3 Latif
Daşdemir, “Afyonkarahisar’da Türk Yerleşim ve Nüfusu”, Afyonkarahisar Kütüğü I, Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayınları, Afyon 2001, s.266. 4 BOA, DH.EUM., 2.Şb.68/73.
96 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER alıyordu. Sandıklı’da 392 Rum yaşarken Aziziye’de 114 Rum, Karahisar kazasında 59 Rum ve Bolvadin’de ise 3 Rum yaşıyordu 5 .
sar vilâyeti sınırları içerisinde toplam 322 919 kişi yaşamaktaydı. Bu nüfu- sun 313 699’u Müslüman, 8 415’ü Ermeni, 714’ü Rum, 7’si ise Yahudi’dir. McCarthy, 84 nüfusu ise diğerleri grubunda zikretmektedir. Onun verile- rine göre Ermeni nüfusun genel nüfusa oranı daha da düşüktür. Buna göre Türk nüfus % 97.14 iken Ermeni nüfus % 2.61, Rum nüfus ise % 0.22 oranındadır 6 .
Dünya Savaşı başlangıcı Afyonkarahisar vilâyeti dahilinde toplam 235 739 nüfus yaşamaktadır. Bu nüfusun 227 659’u Türk nüfus olup genel nüfusun % 96.57’sini teşkil etmektedir. İkinci sırada Ermeni nüfus yer almakta olup Ermenilerin sayısı 7 439’dur. Ermeni nüfusun genel nüfusa oranı ise % 3 155’tir. Rum nüfusa gelince, vilâyet dahilinde toplam 632 Rum yaşamak- tadır. Rum nüfusun genel nüfusa oranı ise % 0.268’dir 7 . Başbakanlık Os- manlı Arşivi kayıtlarına göre ise 1915 yılı itibariyle Afyonkarahisar sanca- ğında yaşayan Ermeni nüfus 7 991’dir 8 . Görülüyor ki değerlendirdiğimiz bütün kaynaklar Afyonkarahisar’da Türk nüfus oranını % 96.5’ten aşağı göstermemektedir. Afyonkarahisar Ermenilerinin büyük çoğunluğunun Gregorian Erme- nileri olduğu anlaşılıyor. Tehcir uygulaması sırasında 7 991 Ermeni’den 5 769 tanesinin tehcire tâbi tutulması bize Afyonkarahisar Ermenilerinin mezhepleri hakkında değerlendirme yapma imkânı vermektedir. Zira, Ka- tolik ve Protestan Ermenilerin tehcire tâbi tutulmadıkları bilinmektedir. Şehirde bir de Protestan Ermeni kilisesi bulunmaktadır. Bu bilgilerden ha- reketle Afyonkarahisar Ermenilerinin yaklaşık % 72’sinin Gregorian Er- menileri olduğunu söylemek mümkün olabilir 9 .
çocuklu aileler karşımıza çıkmaktadır. İncelediğimiz döneme ait şeriyye 5 Hüdavendiğar Vilâyeti Sâlnamesi, 1324 Senesi, 33. def’a, s.606-607; Daşdemir, a.g.m., s.267-268. 6 Justin McCarthy, Osmanlı Anadolu Topraklarındaki Müslüman ve Azınlık Nüfus (Osmanlı Anadolu’sunun Son Dönemi), Çeviren İhsan Gürsoy, Genelkurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara 1995, s.75, 91, 95, 102, 103. 7 Türk İstiklâl Harbi II, Batı Cephesi, 5‘nci Kısım 1’nci Kitap, Genelkurmay Başkanlığı Yayınları, Ankara 1972, s.32. 8 BOA,
DH.EUM., Şb.68/73. 9 BOA, DH.EUM., Şb.68/73. 97 Prof. Dr. Sadık SARISAMAN sicillerinde 38 örnek Ermeni aile üzerinde yaptığımız değerlendirmelere göre bu ailelerden, on biri 4, sekizi ise 3 çocuk sahibidir. Diğer ailelerin çocuk sayıları ise şu şekildedir: Dört aile 1 çocuklu, altı aile 2 çocuklu, dört aile 5 çocuklu, iki aile 6 çocuklu ve üç aile ise 7 çocukludur. Buna göre Ermeni ailelerin yarısı üç ve dört çocukludur. Aile başına düşen çocuk ortalaması ise 3 605’tır. Aynı döneme ait 38 Türk ailesindeki değerlendir- memizde ise Türk ailelerinin de ağırlıklı olarak 3 ve 4 çocuklu oldukları görüldü. Bu ailelerin çocuk sayısı şu şekildedir: Dokuz aile 3 çocuklu, yedi aile 4 çocuklu, altı aile 2 çocuklu, altı aile 6 çocuklu, dört aile 5 çocuklu, üç aile 1 çocuklu, iki aile 7 çocuklu ve bir aile ise 10 çocukludur. Türklerde aile başına düşen çocuk ortalaması ise 3 947’der. Bu çalışmada değerlendirmeye alınan aile sayıları kesin hüküm ver- mek için yeterli olmayabilir. Daha sağlıklı yorumlarda bulunabilmek için çok daha fazla ailenin değerlendirmeye alınması gerekebilir. Ancak yine de bu çalışmanın Türk ve Ermenilerin çocuk sayılarının kıyaslanmasında bir fi kir verebileceğini düşünüyoruz. Buna göre, Türk aileleri çocuk sayısı açısından Ermeni aileleri ile benzeşmektedir. Türk ailelerinin Ermeni ai- lelere kıyasla sadece 0.342’lik bir çocuk fazlaları vardır. Türklerde birden fazla kadınla evlilik söz konusu olduğundan bu farkın daha bariz olacağı beklentisi mevcut idi. Ermenilerde ise birden fazla kadınla evli olan hiçbir aileye rastlanamamıştır. Ermenilerin eşlerinin ölmesi durumunda ikinci bir kadınla evlendikleri görülüyor 10 .
İsimleri ve Lâkaplar Aile toplum hayatının temelidir. Toplum hayatının ve sosyal ilişkile- rin başlangıç noktasıdır. Aile isimleri ise mensubiyetlerin ve kültürün en belirgin simgelerindendir. Kişilerin ömürleri boyunca, hatta ebediyete ka- dar taşıyacakları bu simgeleri seçerlerken kendilerini en iyi şekilde ifade eden ve anlatan kelimeleri tercih edecekleri açıktır. İsim olarak seçilen bu kelimeler onların mensubiyetlerinin anahtarı olacaktır. Bazen bir kişi adı, bazen bir meslek adı, bazen özlem duyulan memleket adı aile ismi olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla aile isimlerinden hareketle ailelerin meslekî, ailevî özellikleri ve hatta, asıl memleketleri hakkında bilgi sahibi olunabil- mektedir. 10 Afyonkarahisar Şeriyye Sicilleri (AŞS), Defter No: 640, s.173/295. 98 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Afyonkarahisar’da yaşayan en kalabalık gayrimüslim cemaat olan Er- menilerin kullandıkları aile isimleri gayrimüslim ismi ve Türk ismi olmak üzere iki grupta toplanmıştır. Sicillerden tespit edebildiğimiz kadarıyla. Ermenilerin sülale adı olarak kullandıkları gayrimüslim isimleri aşağıdaki şekildedir:
Yukarıdaki veriler göstermektedir ki Ermeniler sülale adlarını oluş- tururken kişinin bağlı olduğu aileyi ve soyu belirten Ermenice -yan eki yerine yaygın bir şekilde Türkçe oğlu kelimesini kullanmışlardır. Tespit et- tiğimiz sülale isimlerinin 75’inde –oğlu eki kullanılırken yalnızca 60’ında
99 Prof. Dr. Sadık SARISAMAN -yan ekinin kullanılmış olduğu görülmüştür.Yine yukarıdaki bilgiler gös- teriyor ki bazı Ermeni aileleri köken belirten Ermenice -yan ve Türkçe -oğlu eklerini birlikte kullanmışlardır. Arakilyan, Arakiloğlu, Corcalıyan, Corcalıoğlu gibi. Ermenilerin, Türklerin taşıdıkları sülale isimlerini de kullandıklarını görüyoruz. Ermeniler tarafından sülale adı olarak kullanılan Türk isimleri ise aşağıdaki şekildedir:
Bütün bu sülale isimleri dikkate alındığında ilginç bir durum karşımıza çıkıyor. O da Ermenilerin kendilerine has sülale isimleri yerine Türklerin kullandıkları sülale isimlerini daha fazla tercih etmiş olmalarıdır. Biz bu araştırmaya başlarken Ermenilerin Türk isimlerini de kullandıkları genel bilgisine vakıftık. Ancak böyle ilginç bir sonuçla karşılaşabileceğimizi hiç tahmin etmemiştik. Sülale isimleri, Ermeni ailelerinin Afyonkarahisar’a nerelerden gelmiş olabilecekleri konusunda da bize fi kir vermektedir. Örneğin Bursalıyan,
söz konusu yerlerden gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. Yine sülale isimlerinde yer alan bazı ifadelerden Ermenilerin meslekî durumları hakkında da bazı tespitler yapılabilmektedir. Kayıtlar arasında geçen Altunyan, Duhancıyan, Düğmeciyan, Hancıyan, Kâtipyan, Kürkcü-
100 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kantarcıoğlu, Kasapbaşıoğlu, Kavukcuoğlu, Kürekcioğlu, Kürkcüoğlu, Papazoğlu, Sobacıoğlu, Tatlıoğlu, Terzibaşıoğlu, Yarıcıoğlu, Yazıcıoğlu, Yoğurtcuoğlu gibi isimler aile adlarıyla söz konusu meslekler arasında bir bağlantı bulunduğuna işaret etmektedir. Bunların dışında belki de en çok rastlanılan sülale adları ise daha çok önceki nesillerden bir şahsın ismiyle adlandırılarak oluşmaktadır. Bazen de sülale isimleri aile bireylerinden birinin bazı özellikleri veya herhangi bir özrüyle ilgili olabilmektedir. Kelbogosoğlu, Topaloğlu gibi sülale ad- ları bunlardandır. İncelediğimiz şer’iye sicil kayıtlarında Ermenilerin, Türklerin kullan- dıkları Kara, Kel, Topal, Pepe, Şişman, Boyacı, Yoğurtcu lâkaplarını kul- landıkları görülmektedir. Bu lâkapların tamamının Türkçe olması ayrıca dikkat çekici bir husustur 11 . Download 3.42 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling