Hazirlayanlar


Download 3.42 Mb.
Pdf ko'rish
bet10/41
Sana17.10.2017
Hajmi3.42 Mb.
#18082
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   41

8. Eğitim ve Öğretim

Ermeniler Osmanlı Devleti içerisinde eğitim-öğretim faaliyetlerini 

serbestçe yürütebilmekteydiler. Her hangi bir engelleme ile karşılaşmaları 

söz konusu değildi.

1901 yılı itibariyle Afyonkarahisar’da üç Ermeni rüştiyesi bulunuyor-

du. Bu üç rüştiyede yaklaşık 400 öğrenci okumaktaydı. Aynı dönemde ip-

35 AŞS, Defter No: 647, s.51/15.

36 AŞS, Defter No: 647, s.65/36.

37 AŞS, Defter No: 647, s.230/228.

38  Özer Küpeli, “Afyonkarahisar’da Ticaret”, Afyonkarahisar Kütüğü II, Afyon Kocatepe 

Üniversitesi Yayını, Afyon 2001, s.381.



110

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

tidai mekteplere de Ermeni öğrencilerin devam ettikleri muhakkaktır. An-

cak, iptidai mekteplerde ne kadar Ermeni öğrencinin öğrenim gördüğünü 

tespit edemedik.

Ermeniler çocuklarını kendilerine ait okullarda okutabildikleri gibi 

Müslüman öğrencilerin devam ettikleri devlete ait okullarda da okuta-

biliyorlardı. Çünkü Islahat Fermanı gayrimüslimlere bu hakkı vermişti. 

Afyonkarahisar özeline inildiğinde de bu uygulamayı görebilmek müm-

kündür. Örneğin 1913-1914 eğitim-öğretim yılı itibariyle Afyonkarahisar 

İdadisi’nde 4 Ermeni öğrenci öğrenim görmekteydi.

1912-1913 eğitim-öğretim yılında Afyonkarahisar’da altı azınlık ip-

tidai okulu bulunmaktadır. Bunlardan üç tanesi Ermeni üç tanesi de Rum 

mektebi olarak kaydedilmiştir. Ancak, biz Kız-Erkek Rum Protestan Mekte-

bi adıyla anılan okula çoğunlukla Ermeni çocuklarının devam etmiş olduk-

larını düşünüyoruz. Zira, şehirdeki Protestan nüfusun büyük çoğunluğunu 

Ermeniler oluşturuyordu. Şehirde Ermenilere ait bir Protestan kilisesinin 

bulunuyor olması da bu iddiayı doğrular niteliktedir. Bu yüzden Protes-

tan mektebini Ermeni okulları arasında zikretmenin daha doğru olacağını 

düşündük. Bu durumda Afyonkarahisar’da 4 adet Ermeni iptidai mekte-

binden bahsetmek gerekiyor. Protestan mektebi dışındaki üç mektepten 2 

tanesinde kız ve erkek öğrenciler birlikte okuyorlar ve karma eğitim siste-

mi uygulanıyordu. 1 okul ise sadece erkek öğrencilere hizmet veriyordu. 

Protestan mektebinin Yusuf Ilgar’ın, 1909 yılında İngiliz misyoner Jeymis 

Maknot tarafından açıldığını söylediği okul olduğunu düşünüyoruz.

1918 yılı itibariyle ise Afyonkarahisar’da ikisi erkek, birisi karma ol-

mak üzere üç Ermeni mektebi bulunmaktadır. 

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Ermeni çocuklarının devam ettikleri 

iptidai okulların kuruluş tarihleri ve öğrenci sayıları ile ilgili bilgiler şu 

şekildedir:



1. Kilise Mektebi: Bu mektep Devedede mahallesinde bulunan Ermeni 

kilisesinin içerisinde faaliyet gösteriyordu. Okulun kuruluş tarihini tespit 

edemedik. Okulda hangi tarihte kaç öğrencinin öğrenim gördüğüne dair 

bilgilere de ulaşamadık.



2. Kız ve Erkek iptidai Mektebi: Bu okulun ne zaman açıldığı ve hangi 

tarihte ne kadar öğrencisi bulunduğuna dair bilgilere sahip değiliz.



3. Protestan Mektebi: Bu okul İngiliz Misyoner Jeymis Maknot tara-

fından,1909 yılında açılmış olup iptidai mektep niteliğindedir.  İzmir’de 



111

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN

oturan Misyoner İngiliz Jeymis Maknot, Karahisar-ı Sahib’te Kubbeli ma-

hallesinde sahibi olduğu arsalar üzerinde Kız ve Erkek İptidai Mektebi ile 

yanında mabet ve papaz ikâmeti için bir bina yaptırmak istemiştir. Jeymis 

Maknot 1908 yılında müracaatta bulunmuştur. Yapılan müracaat Maarif 

Nezareti’nin 7 Ekim 1908 tarihli yazısıyla Şu’ra-yı Devlet’e havale edil-

miş, 2 Haziran 1909 tarihinde sadrazam tarafından Padişah iradesine arz 

edilmiştir. Aynı gün okulun açılmasına izin veren Padişah iradesi çıktı-

ğından, bu okulun 1909 veya en geç 1910 yılından itibaren faal olduğunu 

söyleyebiliriz.

Ermeni çocuklarının devam ettikleri rüştiyelerin kuruluş tarihleri ve 

öğrenci sayıları ile ilgili bilgiler ise şu şekildedir:

1.  Erkek Ermeni Mektebi: Rüştiye derecesinde olan bu okul, 1600 

(H.1009)yılında ruhsatsız olarak açılmıştır. İlk açıldığında iptidai mektep 

niteliğindedir. 1869 tarihli Maarif Nizamnamesi’nin azınlıkların da rüştiye 

açabilmelerine imkân tanıyan düzenlemesinden sonra rüştiyeye dönüştü-

rüldüğünü düşünüyoruz. Bu okula 1898-1899 (H.1316-1317) eğitim-öğre-

tim yılında 180 öğrenci devam etmiştir. 1900-1901 (H.1318-1319) eğitim-

öğretim yılında ise öğrenci sayısı 182’dir. 1895 yılında bu okulda Recep 

Efendi adlı bir Müslümanın öğretmen olarak görev yapması ilgi çekicidir.

2. Ermeni Erkek Rüştiye Mektebi: Bu okul da rüştiye derecesinde olup 

1882 (H.1300) yılında ruhsatsız olarak açılmıştır. 1898’de (H.1316) 13, 

1899’da (H.1317) 130, 1900’de (H.1318) 135 ve 1901 (H.1319) yılında ise 

140 öğrencisi bulunmaktadır.



3.Ermeni Kız Rüştiyesi: Bu okul 1892 (H.1310) yılında ruhsatsız ola-

rak açılmıştır. Okulda 1901 (H.1319) yılında 70 öğrenci öğrenim görmek-

teydi.

1913-1914 eğitim-öğretim yılında Afyonkarahisar’daki Ermeni öğ-



rencilerin sayısının 500 civarında olduğu anlaşılıyor. Net rakam vereme-

memizin en önemli sebebi Protestan öğrencilerden kaynaklanmaktadır. 

Protestan öğrencilerin milliyeti bilinmediği için tam sayıları veremiyoruz. 

Ancak şehirde toplam olarak 590 gayrimüslim öğrenci olduğu biliniyor. 

Bu rakama idadi öğrencileri dâhil değildir. Bu öğrencilerden 329’u erkek 

ve 109’u kız olmak üzere 438’inin kesin olarak Ermeni olduğu biliniyor. 

Fakat 51’i erkek ve 26’sı  kız olan Protestan okulundaki toplam 77 öğ-

rencinin milliyetleri belli değil. Biz bu öğrencilerin kahir ekseriyetinin de 

Ermeni olduğunu düşünüyoruz.


112

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Afyonkarahisar’da milliyetlere göre öğrenci durumları dikkate alınır-

sa Ermenilerde kız öğrenci sayısının toplam öğrenciye oranının % 25 ol-

duğu görülüyor. Diğer bir ifade ile öğrencilerin % 75’ini erkekler oluştur-

maktadır. Kız öğrencilerin erkek öğrencilere oranı ise 1/3 şeklindedir. Yani 

okullarda üç erkek öğrenciye karşılık bir kız öğrenci bulunmaktadır.

Genellikle Ermeni kökenli olduklarını varsaydığımız Protestan öğ-

rencilerin % 33.76’sını kız öğrenciler, % 66.24’ünü ise erkek öğrenciler 

oluşturmaktadır. Diğer bir ifade ile Protestan okulunda iki erkek öğrenciye 

karşılık bir kız öğrenci öğrenim görmektedir. Bu bilgilerden hareketle Er-

menilerin Protestan grubunun Gregorian grubuna göre kızların tahsil gör-

meleri konusunda daha titiz davrandıkları sonucuna varılabilir.

Rum öğrenci sayısı ise toplam 75 olup bunun 49’u erkek, 26’sı ise kız-

dır. Bu bilgiler ışığında Rumlarda kız öğrencilerin toplam öğrenciye oranı 

% 34.6’dır. Erkek öğrenciler ise % 65.4 oranındadır. Rum okullarında yak-

laşık olarak iki erkek öğrenciye karşılık bir kız öğrenci bulunmaktadır.

Aynı dönemde Afyonkarahisar’daki devlete ait iptidai mekteplerinde 

okuyan Müslüman öğrencilerin toplam sayısı 3 917’dir. Bu öğrencilerden 

3 592’si erkek, 325’i kızdır

39

. Buna göre Müslümanlardaki erkek öğrenci-



lerin oranı % 91.7 iken kız öğrencilerin oranı ise % 8.3’tür. Diğer bir ifade 

ile 10 Müslüman öğrenciden ancak 1 tanesi kızdır. Ermenilerde bu oran en 

aşağı 1’e 3 şeklindeydi. Ermenilerin kız çocuklarını Türklere göre üç kat 

daha fazla okuttukları anlaşılıyor.

Bahsedilen dönem itibariyle Afyonkarahisar’da toplam 11 Ermeni 

öğretmenin görev yapıyor olması Ermenilerin eğitimin bütün alanlarında 

faaliyet gösterdiklerinin açık bir ifadesidir. Bu 11 öğretmenden 8 tanesi 

erkek 3 tanesi bayan idi. Okullarda görev yapan 1’i bayan 3’ü erkek top-

lam 4 Protestan öğretmenin ise milliyeti belli değildir. Yine bu dönemde 

Afyonkarahisar’da 2’si bayan ve 1’i erkek olmak üzere 3 de Rum öğret-

men görev yapmaktadır

40



Yukarıda verdiğimiz bilgiler gayrimüslim çocuklarına eğitim hususun-

da hiçbir engelleme yapılmadığı, Bilakis okumalarının teşvik edildiğini 

göstermektedir. Ermeni okulunda Müslüman öğretmenlerin ve Müslüman 

39  Sâlname-i Nezaret-i Maarif-i Umumiye, 1316, s.1042-1403; 1317, s.1184-1185; 1318, 

s.1322-1323; Sâlname-i Vilâyet-i Hüdavendigâr, 1318 Senesi Def’a 33, s.335-337, 1332; 

Yusuf Ilgar, “XX.Yüzyılın İlk Çeyreğinde Afyonkarahisar Şehrinde Eğitim- Öğretim”, VI. 

Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumu (10-11 Ekim-202), Afyon Belediyesi Yayınla-

rı, Afyon 2002, s.535.

40  Ilgar, a.g.b., s.540-543.


113

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN

okulunda da Ermeni öğretmenlerin görev yapmaları Osmanlı Devleti’nin 

göstermiş olduğu engin hoşgörünün bir ifadesidir

41

.

9. Kiliseler



Afyonkarahisar’da yaşayan gayrimüslimlerin büyük çoğunluğunun 

dinsel açıdan Hıristiyan, milliyet bakımından da Ermeni olduğu biliniyor. 

Bilindiği gibi Ermeniler genel olarak Gregorian mezhebine mensup olduk-

ları halde Avrupalı devletlerin Osmanlı ülkesinde elde ettikleri ticarî ve 

kültürel imtiyazlar çerçevesinde yürüttükleri misyoner faaliyetleriyle bir 

kısmı Protestanlaştırılmış, bir kısmı da Katolikleştirilmiştir. Nitekim şehir 

merkezinde Protestanlara ait kilise ve okul bulunması misyonerlik faaliyet-

leriyle oluşan bu mezhepsel değişimin Afyonkarahisar’da da gerçekleşmiş 

olduğunu göstermektedir. Bu mezhepsel değişimin sadece Protestanlıkla 

sınırlı kalıp kalmadığı konusunda net bilgilere sahip değiliz. Ancak, Af-

yonkarahisar Ermenileri arasında Katolikliğin de yayılmış olduğuna dair 

herhangi bir bilgiye rastlayamadık.

Afyonkarahisar’daki Hıristiyan cemaatin mezhepsel dağılımı konu-

sunda net verilere sahip olmasak da şehir merkezinde çeşitli tarihlerde üç 

tane kilisenin inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu kiliselerden birisinin 

Protestan kilisesi olduğu bilinmektedir. Kiliselerden en azından bir tane-

sinin Gregorian kilisesi olduğu da kesindir. Bu üç kilisenenin hangi tarih-

ler arasında birlikte varlığını devam ettirdikleri bilinemiyor. Ancak, 1302 

(M.1885) tarihli Hüdavendigâr vilâyeti sâlnamesine göre, merkez kazada 

2 kilise bulunmaktadır

42

. Bu tarihte üç kiliseden bir tanesinin artık faali-



yet göstermediği anlaşılıyor. Faaliyet göstermeyen kilisenin Protestan ve 

Gregorian kiliseleri dışındaki üçüncü kilise olduğu anlaşılıyor. Fakat, bu 

kilisenin hangi mezhebe ait olduğu bilinmemektedir.

Bu kiliselerden en büyüğünün Kale eteklerindeki Meryem Ana Kilise-

si olduğu sanılmaktadır. Kilisenin kalıntıları halâ mevcuttur. Bu kalıntılar 

Kale mahallesinde Afyonkarahisar kalesinin güney eteğinde bulunan ha-

rabe halindeki bir evin temel kısmında bulunmaktadır. Bir avlu ile çevril-

miş olan bu evin müştemilatında kilise kalıntılarının yanı sıra Ermenilere 

ait yazılı taşlar ile Bizans dönemine ait işlemeli taşlar bulunmaktadır

43



41 1895 yılında Ermeni iptidai mektebinde Recep Efendi adlı bir öğretmen görev yapıyordu. 

Süleyman Gönçer, Afyon İli Tarihi II, Afyon 1991, s.82.

42  Hüdavendigâr Sâlnamesi, 1302 Senesi, Def’a 12, s.478.

43  Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi Envanter Kaydı, Envanter No: 03.00.0/1.0.



114

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Günümüze kalıntıları dahi ulaşamayan diğer kiliselerden birinin Protes-

tan kilisesi olduğu ve Ulu Camii yakınlarında bulunduğu, üçüncü kilisenin 

ise günümüzdeki Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nun bulunduğu mevkide 

olduğu anlaşılmaktadır. 1914 tarihli Afyonkarahisar şehir merkezindeki 

mahalleleri, ibadethaneleri ve mezarlıkları içeren harita da bu bilgilerimi-

zi doğrulamaktadır. Bu haritada iki tane kilise gösterilmiştir. Kiliselerden 

birisi Meryem Ana Kilisesi olup kale eteğinde yer almaktadır. Diğer kilise 

yani Protestan Kilisesi ise Ulu Cami yakınındadır

44



10. Kilise Vakfı



Diğer taraftan Afyonkarahisar’da yaşayan gayrimüslimlerin de Müs-

lümanların vakıf sistemi gibi dinî kurumlar oluşturdukları görülmektedir. 

Araştırmalarımızda Kilise Vakfı vakfi yesine ulaşamadık. Ancak, mahkeme 

kayıtlarından ve basında yer alan resmî duyurulardan kilise vakfı hakkında 

bir kısım bilgiler elde edebildik. Bu kurumla ilgili tespit edebildiğimiz en 

eski kayıt Haziran 1740 (H.1153) tarihli bir mahkeme kaydıdır. Söz konusu 

kayıtta yer tarifl eri yapılırken dolaylı olarak Eski Kuyumcular Çarşısı’nda 

Kilise Vakfı’na ait bir dükkândan da bahsedilmesi

45

, vakfın bu tarihte mev-



cut olduğunu göstermektedir.

13 Haziran 1784 (H.1199) tarihli bir mahkeme kaydından Kilise evkâ-

fına ait yemeniciler ve yemişçiler içinde dükkânlar

46

, Nisan 1806 (H.1221) 



tarihli bir başka kayıttan ise Yukarı Bedesten’de kiliseye vakfedilmiş dolap 

tabir edilen bir dükkân

47

 olduğu anlaşılmaktadır. Afyonkarahisar’daki Ga-



vur Hamamı olarak bilinen Millet Hamamı’nın Ermeni Kilisesi Vakfı’na 

ait olduğu görülmektedir

48

.

 Bu vakfın, XX. yüzyılın başlarına, hatta Ermeniler Afyon’u terk ede-



ne kadar varlığını devam ettirdiği anlaşılıyor. Nitekim Ocak 1912 (H.1330) 

tarihli bir vakıf kaydında Köprübaşı mevkiinde Kilise Vakfı’na ait bir dük-

kân olduğu belirtilmektedir

49

. Basında emvali metruke malları arasında 



44  Afyonkarahisar’da mahalleleri, mezarlıkları ve ibadet yerlerini gösteren R.1330 (M.1914) 

tarihli haritanın bir örneği Afyonkarahisar Müze müdürlüğünde bulunmaktadır.

45 Afyonkarahisar Vakıf Eserleri I, Hazırlayanlar Mustafa Karazeybek, Yusuf Ilgar, Zelkif 

Polat, Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğü, Afyonkarahisar 2005, s.294.

46 AŞS, Defter No: 555, s.26b/68.

47 AŞS, Defter No: 558, s.7b/8.

48  İkaz, 12 Şubat 1341/ 1925, No: 470-471.

49 Afyonkarahisar Vakıf Eserleri I, s.114.



115

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN

sayılan Millet Hamamı’nın 1925 yılında Millî Emlak tarafından satışa çı-

karıldığı haberleri yer almıştır

50

.

Gayrimüslimlerin de Müslüman ahalide sıkça rastlanılan şekilde dinî 



hizmetler için mülk vakfettikleri görülmektedir. Meselâ 25 Temmuz 1894 

(H.1312) tarihli bir mahkeme kaydında Heci Murat mahallesindeki bir evin 

satılıp parasının Kilise Vakfı’nın parasına katılması şartıyla vakfedildiği ve 

vakfi yesinin düzenlendiği belirtilmektedir

51



Sonuç



Belgelerden tespit edebildiğimiz kadarıyla XVI. yüzyıldan beri 

Afyonkarahisar’da Ermeniler yaşamakta idi. Ermenilerin genellikle şe-

hir merkezlerinde yaşadıkları anlaşılmaktadır.  İncelediğimiz dönemde 

Afyonkarahisar’da herhangi bir Ermeni köyüne tesadüf edilmedi. Erme-

niler genellikle ticaret veya zanaatkarlık ile uğraşıyorlardı. Umumiyetle 

şehir ve ilçe merkezlerinde oturmakla beraber çiftçilikle de meşgul oluyor-

lardı. Şehirlerin yakınında ve hatta köylerde tarlaları bulunmaktaydı.

Ermeni nüfusunun özellikle Tanzimat’tan sonra arttığı gözlenmiştir. 

Bunun sebebi 1838 tarihli Balta Limanı Ticaret Anlaşması’ndan sonra Av-

rupalıların Türkiye’deki iç ticarete de egemen olmaya başlamasından kay-

naklanmaktadır. Batılı şirketler ticarî faaliyetlerini ülke içerisine yayarlar-

ken gayrimüslim unsurlarla işbirliği yapıyorlardı. Afyonkarahisar’ın kara 

ve demir yolları kavşağında bulunuyor olması ticarî önemini arttırıyordu. 

Bu yüzden Ermeniler böyle bir merkezde toplanmayı ekonomik sebepler-

den dolayı tercih ediyorlardı. Ancak, incelediğimiz dönemde Ermeni nü-

fusu toplam nüfusun % 3’ün üzerine çıkamamıştır. Bu Ermeni nüfusunun 

yaklaşık % 72’sini Gregorian Ermenilerin oluşturduğunu sanıyoruz.

Ermeni nüfusundaki yaklaşık % 38’lik Protestan ve Katolik dağılım 

Avrupalıların misyoner faaliyetlerinin ne kadar etkili olduğunu ortaya koy-

maktadır. Bu % 38’lik bölümünün büyük çoğunluğunu ise Protestan Erme-

niler oluşturmaktadır.

İncelediğimiz dönemde Ermenilerin aile ismi olarak çoğunlukla Türk-

lerin kullandıkları aile isimlerini tercih ettikleri görülmektedir. Kadın ve 

erkek adlarında da Türk adlarının çokça yer aldığı müşahede edildi. Öyle 

ki Afyonkarahisar Ermenilerinin kadın isimlerinin dörtte biri Türk adı idi. 

50  İkaz, 12 Şubat 1341/ 1925, No: 470-471.

51 AŞS, Defter No: 626, s.31a/87.


116

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Aynı zamanda Ermenilerin Türkler tarafından da kullanılan Hacı lâkabını 

Heci  şeklinde kullandıkları görüldü. Ayrıca, Türkler arasında da yaygın 

olan kara, kel, topal gibi lâkapları da kullandıkları tespit edildi.

İncelediğimiz dönemdeki şer’iye sicillerindeki bilgilere göre Ermeni-

ler toplam 16 mahallede oturmaktadırlar. Yine bu dönemine ait sicillerde 

görebildiğimiz kadarıyla Ermeni nüfusun en yoğun olduğu yer Sorobtoros 

mahallesi idi. Soroptoros mahallesi mütemekkinleri tarafından açılan bü-

tün davaların Ermeniler ile ilgili olması bu mahallede sadece Ermenilerin 

oturduğu düşüncesine yönelmemize de yol açıyor.

Yaptığımız bu araştırma Afyon’da Ermeniler ve Müslümanlar arasın-

da Osmanlı yönetiminden kaynaklanan bir düşmanlık olmadığını açık bir 

şekilde ortaya koymaktadır. Ermeniler Türk avukatla, Türkler de Ermeni 

avukatla çalışmakta hiçbir sakınca görmüyorlardı. Vekil tayin etmede de 

mensubiyet şartı aranmıyordu. Kişiler tanıdıkları ve kendilerini en iyi şe-

kilde savunacak olan kişiyi vekil seçiyorlardı. Devlet nazarında da Müslü-

man-Ermeni ayırımı söz konusu değildi. Eytam sandığı sadece Müslüman 

çocukları koruyan bir kuruluş değildi. Ermeni çocukları ile ilgili işlemler 

de yapıyordu.


BİR OSMANLI KAZASINDA

TÜRKLER VE ERMENİLER: DARENDE

Doç. Dr. Sait ÖZTÜRK

Osmanlı Araştırmaları Vakfı; E-mail: saitozturk@hotmail.com; Tel: 0 212 513 40 33



Özet

XIX. yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkan Ermeni me-

selesinin siyasî yüzü, yüzyıllar boyu yan yana yaşamış her 

iki milletin, Türkler ve Ermenilerin sosyo-ekonomik ve kül-

türel ilişkilerini, etkileşimlerini inceleme fırsatı vermemiştir. 

Hâlbuki özellikle Anadolu toprakları üzerinde her iki mille-

tin birbirleri ile çok sıkı münasebetleri olmuş, birbirlerini 

etkilemiştir. 

Osmanlı yöneticileri değil sadece Ermenileri bütün azın-

lıkları, ilâhî mesuliyet perspektifi nden muameleye tâbi 

tutmuşlar, bu uygulama hoş görü ve müsamaha ortamı-

nın doğmasına yol açmıştır. 

Tebliğimizde konu edineceğimiz mekân Darende’dir. 

Darende’de  tehcire kadar belli sayıda Ermeni yaşıyordu. 

Demografi k yoğunlukları fazla olmasa da, kazanın sosyal 

ve ekonomik hayatında hatırı sayılır bir yere sahip idiler. 

Türkler ve Ermeniler, Darende’de müsamaha içinde birlikte 

yaşamışlar, hayatı birlikte kucaklamışlar, birbirlerinin derdi 

ile dertlenmişler, mutlu günlerini birlikte paylaşmışlardır. 

Hatta tehcire tâbi tutulan Ermeni komşularının arkaların-

dan ağlamışlar, onları ta Halep’e kadar yolcu etmişler, teh-

cir sonrası da bu güzel münasebetleri devam etmiştir.

Tebliğimizde Darende özelinde, Türklerle iç içe yaşayan 

Ermenilerin nüfus, iktisadî imkânları, Müslüman Türklerle 

beşerî münasebetleri, tehcir sırasında olup bitenler, teh-

cirden sonra her iki toplumun insanî münasebetleri vb. 

konular ele alınacaktır. 


121

Doç. Dr. Sait ÖZTÜRK



Giriş

XIX. yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkan Ermeni meselesinin 

siyasî yüzü, yüzyıllar boyu yan yana yaşamış her iki milletin, yani Türkler 

ve Ermenilerin sosyo-ekonomik ve kültürel ilişkilerini, etkileşimlerini in-

celeme fırsatı vermemiştir. 

Hâlbuki, özellikle Anadolu toprakları üzerinde her iki milletin birbir-

leri ile çok sıkı münasebetleri olmuş, birbirlerini etkilemiştir. Bu konuda 

üç tanıklığa müraacat edeceğiz. Biri yabancı diğer ikisi ise Osmanlı paşa-

sıdır. 

1835-1839 arasında Türkiye’de bulunan Helmuth von Moltke İstan-



bul’ da Osmanlı seraskeri Husrev Paşa’nın Ermeni tercümanı Mardiraki ve 

ailesinden şöyle bahseder; 

Bu Ermenilere hakikatte, Hıristiyan Türkler denilebilir. Rumların ken-

di özelliklerini korumalarına karşılık bunlar Türk âdetlerini, hatta dilini 

benimsemişlerdir. Dinleri onların, Hıristiyan olarak tek kadınla evlenmele-

rine izin verir, fakat onlar Türk kadınlarından fark edilemez, ayrılmaz. Bir 

Ermeni kadını sokakta sadece gözlerini ve burnunun üst kısmını gösterir, 

diğer tarafını kapatır

1

.

Kâzım Karabekir Paşa çocukluk hatıralarını anlatırken Van’da tanıştı-



ğı Ermenileri şöyle anlatır; 

1  Helmuth von Moltke, Moltke’nin Türkiye Mektupları, Tercüme Hayrullah Örs, İstanbul 

1969, s.35.


122

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

1886 (1302)’da Van’a gittiğimiz zaman ilk Ermeni olarak aşçımı-

zı gördüm. Sonraları da ailesini ve diğer Ermeni ailelerini, yakından ve 

içlerinden gördüm ve tanıdım. Kılık kıyafetleri, ev hayatları, yemekleri, 

eşyaları Türklerinkinin aynıydı. Ermeni kadınları beyaz çarşaf giyerler-

di. Müslümanlar gibi görünmekten kaçınırlardı. Erkeklerin kıyafetleri de 

bizimkilerden farksızdı. Paşa o tarihlerde dört yaşında idi. Paşa devamla; 

‘Ermeni zenginleri yanlarında halâ mutemed olarak Türk bulundurmayı 

tercih ettiği gibi, Türkler de işlerinde bir Ermeniyi Türkten farksız olarak 

kullanıyorlardı. Hacca giden bir Türk evini barkını bir Ermeniye emanet 

ettiği gibi, yerinden uzaklaşan bir Ermeni de varını yoğunu bir Türke bı-

rakırdı

2



Cemal Paşa;

Türklerle Ermeniler arasındaki dostluk her türlü hududu aşardı. Ana-

dolu köylerinde oturan bir Türk, ticaret işleri dolayısıyla uzak yere git-

se, ailesinin hak ve namusunu komşusu Ermeninin nezaret ve vesayetine 

bırakır ve Ermeni de aynı itimadı Türk komşularına karşı göstermekten 

çekinmezdi

3

.

Merhum Nejat Göyünç hoca Türkler ve Ermeniler adlı eserinde şöyle 



diyor; Kadıköy’deki Ermeni dostlarımız her bayram bizi ilk tebrike gelen-

ler olurdu, biz de Paskalya’da onlara gider, tebrik eder, ikramlara mazhar 

olurduk. Teyzem 1978’de vefat ettiğinde de yine aynı dostlar Eyüp Sultan 

Camii’ne gelmişler, sevgili Fahriye Hanımcığın (Abraş)’ın cenazesinde 

gözyaşlarına boğulmuşlardı

4

.



Beş asır boyunca Türklerle Ermeniler arasında bu barışık ortamın te-

sisinde  şüphesiz Osmanlı yöneticilerinin büyük payı vardı. Osmanlı yö-

neticileri değil sadece Ermenileri, bütün azınlıkları ilâhî mesuliyet zavi-

yesinden muameleye tâbi tutuyor, bu uygulama hoş görü ve müsamaha 

ortamının doğmasına yol açıyordu. 

II. Mahmud’un 1837 yılında Şumnu’da yaptığı bir konuşma Osmanlı 

sultanlarının gayrimüslim topluluklara bakışlarını ve takındıkları hoşgörü-

lü tavrı yansıtan iyi bir örnektir; 

2 Kâzım Karabekir, Ermeni Dosyası, Yayına Hazırlayan Faruk Özergin, İstanbul 1994, s.12-

13.


3 Cemal 

Paşa, Hatıralar, Hazırlayan Behçet Cemal, İstanbul 1959, s.333; Aynı hatırat Ahmet 

Zeki İzgöer tarafından yeniden yayına hazırlanmıştır. İstanbul 2006, s.330.

4  Nejat Göyünç, Türkler ve Ermeniler, Ankara 2005, s.15. 



123

Doç. Dr. Sait ÖZTÜRK

Siz Rumlar, siz Ermeniler ve siz Yahudiler hepiniz Müslümanlar gibi 

Allah’ın kulu ve benim tebaamsınız. Dinleriniz başka başkadır. Fakat he-

piniz devlet kanunlarının ve irade-i şahanemin himayesindesiniz. Size tarh 

edilen vergileri ödeyin. Bunların kullanılacakları maksatlar sizin emniye-

tiniz ve refahınızdır.

Sultan’ın başka bir konuşmasında; 

Ben tebanın Müslümanını camide, Hıristiyanını kilisede, Musevîsini 

de havrada fark ederim. Aralarında başka gûna bir fark yoktur. Cümlesi 

hakkındaki muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi hakiki evlâdımdır. 

Osmanlı sultanlarının üzerlerinde hissettikleri bu ilâhî sorumluluk, 

yani teb’aya Allah’ın bir emaneti olarak bakan anlayış (Reâya ve berayâ 

ki, vedâyi’-i Cenab-ı kibriyâdır

5

)



, farklı din ve milliyet kimliğine sahip ke-

simlerin bir arada yaşamalarını mümkün kılan bir üslûbun gelişmesine de 

yol açmıştır. İslâmî literatüre Makâsıd-ı Şeri’a olarak giren yani İslâm’ın 

aslî gayeleri olarak tanımlanan prensipler de, bu konuda Osmanlı sultanla-

rının uygulamalarını ilzam edici bir rol üstlenmiştir. Bu prensipler bu gün 

de bütün insanlığın ortak paydaları olarak ele alınabilir. Zira güvenlik ge-

rekçesiyle dünyanın birçok coğrafyasının işgal altına alındığı, kitle kıyım-

larının her gün sergilendiği, açlık, susuzluk ve sefaletin birebir yaşandığı, 

ötekinin hayat hakkının bütünüyle iptal edildiği bir zaman aralığında bu 

ilkeler insanlığın huzur ve sükûnuna hizmet eder. Bunlar; 

1- Canın muhafazası

2- Aklın muhafazası 

3- Neslin muhafazası 

4- Malın muhafazası 

5- Dinin muhafazası

6

Bu dibaceden sonra konuya geçmek istiyorum. Tebliğimizde konu edi-



neceğimiz mekân Darende’dir. Darende özelinde, Türklerle iç içe yaşayan 

Ermenilerin nüfus, iktisadî imkânları, Müslüman Türklerle beşeri müna-

5  I. Sultan Ahmet’in bütün Anadolu ve Rumeli vilâyetlerine gönderdiği adaletnamede geçen 

bu ifade aslında bütün Osmanlı sultanlarının ortak bakış açısıydı. Bu yüzden çoğu ferman 

vb. kayıtlarda bu ve müradifi  ifadelere rastlanılmaktadır. Bkz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi 

(BOA), Mühimme Defteri, Defter No: 78, s.897.

6 “Mekâsıdu’ş-şeri’a”, DİA, C. 27, s.425.


124

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

sebetleri, tehcir sırasında olup bitenler, tehcirden sonra her iki topluluğun 

insanî münasebetleri vb. konular ele alınacaktır. Darende’de tehcire kadar 

belli sayıda Ermeni yaşıyordu. Demografi k yoğunlukları fazla olmasa da, 

kazanın sosyal ve ekonomik hayatında hatırı sayılır bir yere sahip idiler.



Download 3.42 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   41




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling