Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
13. BÖLÜM
“GÜNEŞ DOĞDU” İşe yaramazdı bazen hiçbir şey. Eli kolu bağlı beklerdi insan, tıpkı ecelini bekleyen ömrün, akrep ve yelkovana karşı koyamadığı gibi. Çünkü zaman, insana galip gelirdi. Şimdi tüm diller susmuştu... Çırpınışların boşa çıktığı vakitler olacak, gecenin karanlığına karışan çığlıklar sükûneti yaralayacak, duaların dillere nakış gibi işlediği saatler çoğalacak, hepsi küçük bir umudun dua ipliğine bağlanacaktı. Haykırışların vurduğu bu şehirde gönülden geçen temenniler yankı bulacak ve kabul olunmayı bekleyeceklerdi. Sancılı bekleyişin bir saati dolmuştu. Bitmek bilmeyen bir çilenin eziyeti altında, her yanını saran korkunç bir kâbusun koynundaydı şimdi. Ne zaman bir kâbus görse çırpınarak uyanmayı dilerdi. Hiçbir zaman güzel bir rüya görmemişti Miran. Onun geceleri karanlıktan ibaretti Reyyan’dan önce. Ömrünü ikiye ayırmıştı her zaman. Hayatı Reyyan’a âşık olduğu gün değişmişti. Karanlığa yıldız olan efsunlu gözleriyle mıh gibi oturmuştu kalbinin tam ortasına. Öldüresiye korkunç yalnızlığına bir son vermişti ölünesi sevdasıyla. Ama şimdi her şey en başa dönmüştü… Miran yine umutlarını öldüren katil bir kâbusun tam ortasında yapayalnız, çaresiz, acılar içinde kıvranıyordu. Reyyan’sız nasıl iyi olabilirdi ki? Onun her bir zerresi sancılarla kıvranırken, Midyat böylesine derin bir sessizliğe bürünmüşken nasıl iyi olabilirdi? Olamazdı. Çok değil bir saat öncesinde Reyyan’ın tüm gökyüzünü titreten bağırışı herkesin paniklemesine sebep olmuştu. Miran, Reyyan’ın sesini duyduğunda tüm vücudunu esir alan korkuyla kalakalmıştı. Olduğu yerde kıpırdamaksızın bakıyordu karısının acıyla kıvranarak yere diz çöküşüne. Siyah dalgalı saçları yüzünü kapattığında avuç içleri yere kapaklanmıştı. Bu Miran’ın hiç beklemediği bir durumdu. Afallayıp kalmıştı tüm uzuvları. Kendi dertlerine düşmüşlerdi Azat’la. Birbirlerine duydukları öfkenin zehrini kusmak istemişlerdi en çok da. Ama bu durumun Reyyan’a zarar verebileceğini hiç düşünmemişlerdi. Miran’ın düşünmesi gerekiyordu. Düşünememişti. Delal Hanım, amcası Cihan Bey ve Zehra Hanım yerde karnını tuta tuta bağıran Reyyan’ın yanına gittiklerinde Miran da yerinden kıpırdayarak hızla koşmuştu karısının yanına. Reyyan’a ilk defa böyle bir şey oluyordu. Bunun şaşkınlığı Miran’a düşünme yetisini kaybettirmişti. Eli ayağı titremiş, ne yapacağını şaşırmıştı. Doğum yapıyor olacağı aklının köşesinden bile geçmiyordu oysaki. Henüz çok erkendi, hiç zamanı değildi. Telaş içinde hastaneye gittikleri, daha doğrusu korku ve endişelerin boyunlarına dolandığı dakikalar içinde, yol boyunca Reyyan’ın dudaklarından dökülen haykırışlar herkesin telaşına, Miran’ın buram buram ter atmasına neden olmuştu. Miran, Reyyan’la birlikte arka koltuğa oturduğunda, annesi ön koltuktaydı, Bedirhan ise arabayı kullanıyordu. Hazar Bey, Cihan Bey, Delal Hanım ve Havin arkalarından gelmişlerdi. Azat konakta kalmıştı. Hatta yerinden bile kıpırdamamış, bomboş bakışlarla seyretmişti tüm olanları. Onun bu tabloda yeri yoktu. Çünkü Reyyan’ın ihtiyaç duyabileceği insanlar yanındaydı. Azat fazlalıktan başka bir şey değildi. Acıydı ama gerçek bundan öte değildi. Acil servisi dolduran çığlıklar tüm hastane çalışanlarını başlarına topladığında hemen müdahale odasına alınmıştı Reyyan. Onlar kapıda telaşla beklerlerken içeriden çıkan doktorun sözleri ise hiç beklenmedikti. “Doğum başladı.” Beyninden vurulmuşa dönmüştü Miran. Reyyan henüz yirmi sekiz haftalık gebeydi. Böyle bir şeyin olacağını hiç beklemiyordu. Çünkü Reyyan’ın erken doğum riski taşıdığından bile habersizdi. Şaşkın gözlerle etraftakilere bakarken yanına Havin gelip Reyyan’ın günler öncesinde bir kez daha sancılandığını söylediğinde bedeni duvarın dibine çöktü. Kendisini yargıladı sessizce. Düşündü, o gün Reyyan’a gelme demişti. Nereden bilebilirdi ki böyle olacağını? Şimdi kendini suçlu hissediyordu tüm bu olanlar için. Ve eğer bebeğe ya da Reyyan’a bir şey olursa kendini asla affetmezdi, ölürdü. Yerinde duramıyordu genç adam. Hastane koridorlarının duvarları hapishane gibi geliyordu. Herkes perişan bir halde bir yere oturmuşken o koridorda volta atıp duruyordu. Reyyan’ın attığı çığlığı her duyuşunda ise doğumhane kapısından içeri girmemek için zor tutuyordu kendini. Tam bir saat geçmişti, daha kaç saat bekleyeceklerdi? Bu süre zarfı ona çok uzun geliyor, etinden et koparıyordu sanki. Bekleyecek takat bulamıyordu bedeninde. Dolaşmaktan yorulup yeniden duvara yaslandığında kafasını arkaya dayayıp gözlerini kapadı. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı fakat pek mümkün olmuyordu bu. Reyyan içeride kendisini yüzünden acı içinde kıvranırken Miran şuracıkta ölse yeriydi. “Su ister misin?” Havin’in sesini duyunca gözlerini aralayıp kafasını eğdi ve karşısındaki kıza baktı. Hayır dercesine salladı kafasını. Reyyan’ın ve bebeğinin içeriden sağ salim çıktığını duymadığı müddetçe gerekirse nefes bile almayacaktı. “Bana neden söylemedi?” diye sordu ansızın. Bu ihtimal onu yiyip bitiriyor, aldığı her soluk ona düşman kesiliyordu. “Sancılandığını, canının yandığını…” Boğazına bir yumru oturdu. Sanki sebep olduğu onca şey yetmezmiş gibi bir de bunun sebebi olmuştu. “Neden söylemedi bana?” Havin’in gözleri doldu. O da kendine kızıyor, böyle tehlikeli bir ihtimalden kimseye söz etmediği için kendini suçluyordu. “Böyle olacağını bilemezdi, bilemezdim.” Kimse böyle olmasını istemezdi zaten. Ne Miran ne bir başkası… Ama oluyordu. Aksilikler her türlü onları buluyor ve durumun içinde kendini en çok suçlu hisseden Miran oluyordu. Yaslandığı duvardan doğrulduğunda ıslanmış kirpiklerinden bir damla yaş süzüldü, Miran hızlıca parmaklarını gözlerine bastırdığında koridorda bekleyen herkesin kendisine baktığını gördü. Zehra Hanım, Cihan Bey, Reyyan’ın yengesi… Daha da fenası babası olacak adam bakıyordu gözlerinin içine içine. Hepsi sorguluyordu bu gerçeği belki de. Hiçbir şey bilmediklerinden olsa gerek kafalarında deli sorular dönüyor olmalıydı. Ne de olsa öğrenirlerdi… Zaten Zehra Hanım’ın derdi Miran’ın Hazar’ın oğlu olması falan değildi. Sadece kızını düşünüyordu kadın ve onun için döküyordu gözyaşlarını. Ne kadar garipti, yüzünü bir saniye görmemek için direndiği adamla aynı havayı soluyor, aynı bekleyişi sürdürüyor olması. Asla diyerek yüz çevirdiği şeyleri zehir misali yutturuyordu hayat insana. Kaçmak istediği gerçekler yüzüne tokat gibi çarpıp, karşısında dimdik durduğunda anlıyordu. Yiten kendisiydi, ölen sadece kendisi! Arkasını döndü ve birkaç adım uzaklaştı o insanlardan. Kimseyle yüz yüze olmak istemiyordu. Gururdan veya kibirden değildi, güçsüzlüğündendi. Öyle dardaydı ki, karşısındaki adama kafa tutabilecek şuuru bile yoktu. Yüreğini yakan o garip sızı onu bunca kalabalığın içinde kendisini yalnız hissettiriyordu. Kendi günahlarının bedelini günahsız yavrusu ödemesin istiyordu. Yine o yansın, yine o ağlasın, gerekirse Reyyan yüzüne bile bakmasın ama onlar iyi olsun istiyordu. İlk defa hissettiği acı sadece yüreğinde değildi. Ellerinde, dizlerinde ve beyninin tam içinde… Cayır cayır yanıyordu her bir zerresi. Omuzlarına dokunan bir el hissettiğinde, kalbinin tam ortasına yıldırım düşmüş gibi sarsıldı. Kim olduğunu biliyordu ya onun, bu en zoruydu. Karşı koyamıyordu ya, bu ölümden beterdi. Gözlerini yumdu sımsıkı, dudaklarını birbirine bastırdı. Bu adama karşı koyacak gücü yoktu, vurmasın istiyordu bu denli zayıf bir anında, öldürmesin kinini, söndürmesin nefretini. “İyi olacaklar, merak etme.” Miran hiçbir tepki vermezken, sessiz sessiz konuşmaya devam ediyordu Hazar Şanoğlu. “Sen yeter ki dik dur, sakın eğilme.” Sinirli bir şekilde gülümseyen Miran arkasını dönüp yıllar yılı düşman bellediği adamın gözlerinin içine baktığında dalga geçer gibi gülümsedi. “Benim bu sözlere ihtiyacım yok Hazar Bey!” Parmağını kaldırıp perişan bir halde sızlanan Zehra Hanım’ı gösterdi. “Gidin, karınızı avutun.” Hazar Bey arkasında kalmış kadına baktığında kafasını sallamakla yetindi. Miran onu kabullenmediği sürece onunla konuşamayacağının farkındaydı. Fakat tek bir gerçek vardı ki onu inkâr edemezdi. Bakışlarını oğluna çevirdiğinde kendisine bakmakta tereddüt eden mavi gözlerine tutundu. O bakışlar, yaralı adamı Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling