Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
korkuyordu. Yanındaki adama şu anda sarılıp için için ağlamak, yaralarını sarmak istiyordu amansızca.
Sevmek istiyordu arsızca ve sevilmek çocukça. Fakat bir o kadar da avaz avaz haykırmak, ona zehir ettiği şu günlerin, sarf ettiği son sözlerin hesabını sormak istiyordu bağıra çağıra. “Senin için geldim,” dedi genç adam. Boğazı acıyor, sesi kısık çıkıyordu. Saf bir acının yuva kurduğu gözleri sevdiği kadına değemiyordu. Her hareketi hüzün kokuyor, mahzun ses tonunda Reyyan’ın içini yakan acılar hareleniyordu. “Onu yeniden görmek pahasına,” dediğinde acı içinde yutkundu. “Diri diri yanmak pahasına, sana geldim be!” Bakışlarını yoldan çekip yüreğini avuçlarına teslim ettiği kadına dikti. “Senden başka yolum mu var?” Havada asılı kalacaktı bu soru. Reyyan suskundu. Çünkü kahretsin ki vereceği cevabı bilmiyordu. Artık hiçbir şey bilmiyordu! Miran değil miydi ona birbirimize merhem olamadık diyen? Sonra da birdenbire çıkıp gelen, her şeyi altüst eden... Reyyan darmaduman olmuştu. Konaktan yeterince uzaklaştığına kanaat getiren Miran yolun kenarında durduğunda Reyyan, Miran’a bakmamaya gayret ederek arabanın kapısını açtı ve dışarıya çıktı. Ardı sıra Miran da indiğinde, Reyyan yolun kenarında durup yüzünü boş düzlüğe çevirdi. Miran’ın kendisine usul usul yanaştığını hissedebiliyordu ve bu durum öfkesinden çok hasretine yenilmesine sebep oluyordu. Durup seyretti Miran, Reyyan’ı. Kurşunlarla yıkılmamıştı lakin tek bir gerçek sonu olmuştu. Zehir karışmıştı kanına, sanki ölmek üzereydi ve tek çare onun nefesiydi. Bir adım gerisinde durduğu Reyyan’ın saçları uçuşuyor, genç adamın aklına bundan yaklaşık sekiz ay öncesi geliyordu. Tüm bu kanlı oyunun başladığı o zamanlar, bu kendisi küçük fakat yüreği büyük kadını beş dakika görebilmek uğruna neler yapmıyordu ki? “Bir şey söyle Reyyan,” dedi suçlu olduğunu hissettirircesine. Reyyan’ın bu gerçeği kendisinden gizlemesi apayrı bir meseleydi fakat Miran’ın ondan bir anda vazgeçmesi tamamen onu suçlu kılıyordu. “Neden susuyorsun?” Parmaklarını siyah saçlarına dokundurup kavradığı bir tutamı dudaklarına bastırdı. Bu nasıl bir hasretti ki kısacık bir zamanda onu bu kadar darmadağın edebilmişti? “Benden vazgeçtin...” Dudaklarını birbirine bastırdı. Yine genzi yanıyordu. Miran tam arkasında duruyordu ya, saçlarına dokunuyor, ruhunu okşuyordu ya, Reyyan’ın eli ayağına dolaşıyordu. Bir inkâr bekliyordu dudaklarından dökülecek yahut kalbinden sökülüp gelecek. Söylediği her sözü yalanlasın, yüreğine sevgi serpsin istiyordu. “Vazgeçmedim!” “Vazgeçtin.” Gözlerini yumdu ve bir kere daha tekrar etti. “Gerçekleri öğrendiğin ilk an, düşmanın bellediğin adamın canını bir daha yakamayacağını anladığın ilk an, benden vazgeçtin sen!” “Deliyim ben, deli!” diye bağırdı Miran, öfkesi kendineydi. “Senden ayrı yapabileceğimi düşünecek kadar deli!” Günler süren sancılı ayrılıklarını vuslata erdirir gibi sarıldı Reyyan’a arkasından. Reyyan irkilmişti. Şimdi Miran’ın bir eli göğsünün altında, diğer eli karnında duruyordu. Acısına takat olacak nefesi, ensesine vuruyordu. “Ben sizden vazgeçmedim!” Pişmandı genç adam. Böyle olmamalıydı. Bu ayrılığı kendilerine yaşatmamalı, onu günlerce ağlatmamalıydı. “Midyat şahidim olsun ki, benim aşkım yalan değildi.” Saçlarının izin verdiği kadarıyla uzanıp tenine bastırdı dudaklarını. “Bu sevdadan da hiçbir şey eksilmedi!” Reyyan, Miran’ın onu sarıp sarmalayan kollarından kurtulmak adına kavradığı ellerini boşluğa braktı. Bir adım öne gidip yüzünü Miran’a döndüğünde onları bu şekilde karşı karşıya getiren hayata isyan etti. “Ben senin için ne ifade ediyorum?” diye sordu sesi titrerken. Karşısındaki adamın okyanus harelerine dikkatle bakarken yüreğine batan dikenlerin çetelesi tutulmazdı. Öyle çok acıyordu içi. “Oyun? Oyuncak?” Sustu ve ağlamamak için dudaklarını ısırdı. “Yoksa bir bıçak?” Genç adam yutkunmakla kaldı sadece. Bu sözler onu hüsrana uğratmıştı. Bu tıpkı, söylenememiş sözlerin damağında bıraktığı acı bir tat gibiydi. Onu bu denli yaraladığını tahmin edemezdi. Sorusuna bir yanıt alamayan Reyyan, bakışlarını semaya dikti. Bu adam anlamıyordu ya onu, belki geceler hak verirdi. Görünmeyen kanatlarını sererdi üzerine, yaralarından sarılırdı. “Belki de sadece öyleyim,” diye mırıldandı ardından. “Babamın sırtına saplamaya çalıştığın, basit bir bıçak…” “Evet,” dedi Miran ve soluklandı. Reyyan’ın gecenin siyahına karışmış olan kuzguni harelerine bakarken yüreğinden bir şeyler koptu gitti. “Sadece öyleydin.” Reyyan bakışlarını gökyüzünden çekip yeniden Miran’a diktiğinde nefes alamadığını hissetti bir an. O sözlerin devamını duymasa eğer, aklını yitirebilirdi. “Sen sadece bir bıçaktın. Bense o bıçağın düşmanıma değil, kalbime saplanacağını hesaba katamayan bir zavallıydım. ” Ağlamamak için verdiği o çetin mücadele son bulmuştu. Gözlerinden dökülen yaşlar mağlubiyetini temsil ediyordu. Kaybedeceğini bile bile girdiği en güzel savaştı bu adam. “O zaman neden istemedin geri dönmemi?” Sabrı da yitip gitmişti, avaz avaz haykırıyordu şimdi. Miran’a o kadar kırgın o kadar kırık döküktü ki. “Bu gerçeği senden aylarca saklama sebebimi bile sormadan çekip gittin... Sonra bana gelme dedin. Neden?!” Bir suçlu misali yere eğilen bakışlarının ardından, öfkeyle mırıldandı. “Kızgındım Reyyan, benim hayatıma dair en büyük gerçeği sen benden saklamışsın. Sana kızgındım!” “Sormadın bile...” Parmaklarını yanaklarına bastırdı. “Neden sakladığımı bile sormadın. Teyzen sana ne söylediyse ona inandın!” Reyyan’ın sakladıklarını Miran’a hiç ihtimal vermemesine rağmen Nergis Hanım’dan başka ispiyonlayacak biri yoktu. Hata yapmıştı. Babasını dinleyerek, Nergis Hanım’a güvenerek. Tek isteği Miran’ın üzülmemesiyken suçlu durumuna düşmüştü. “Senin bu gerçeği benden sakladığını söyleyen teyzem değildi.” Miran’ın aklına Gönül’le olan tartışmaları geldiğinde vicdan azabıyla kıvrandı. Her ne kadar art niyet taşısa da Gönül doğruları söylediği halde ona bağırmış, bir de boğazını sıkmıştı. “Kimdi?” “Gönül. Sen teyzemle konuşurken duymuş,” dedi Miran kısık bir sesle ve ardından konuyu kapatmak istedi. “Her neyse. Bunun bir önemi yok artık.” Reyyan, Miran’ın eski karısının adını işittiğinde donup kaldı. O gün evde yalnız olduklarını sanıyordu oysaki... Her şeyi duyan Gönül, yemeyip içmeyip Miran’a mı yetiştirmişti? Yine yapmıştı yapacağını. Ve amacına ulaşmıştı da. “Gönül’le görüştün yani?” diye sorduğunda sesi öfkesinden titriyordu. “Ne önemi var Reyyan?” Reyyan sinirli bir tebessüm etti. “Bana değil, ona inandın sen! Beni değil, onu dinledin. Onun laflarıyla hareket ettin! Beni sana oyun oynamakla suçladın!” Sözlerinin sonunda öfkesine tamamen yenilerek ağladığında tırnaklarını avuçlarına batırıyordu hiddetle. Miran aralarındaki iki adımlık mesafeyi tamamen kapattığında yeniden kollarının arasına aldı Reyyan’ı. “Ağlama,” diye fısıldadı saçlarını okşarken. “Ben ne yaptığımı biliyor muydum ki?” Sımsıkı sardığı kollarından ayırdığında avuçlarına hapsetti yanaklarını, yüzünün her zerresini öptü defalarca. Reyyan ağladıkça, o kahroluyordu. “Evet hata yaptım ama bende senden vazgeçebilecek yürek var mı be?” Miran’ın sözleri Reyyan’a eski bir şarkıyı hatırlatmıştı. Aklına sözleri iliştiğinde daha beter bir ağlama isteğiyle tutuştu. Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling