Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
bir tesadüftü?
“Güneş’imiz doğdu.” Son sözleri bu olmuştu genç adamın. Yarın sabah hayatına yepyeni bir umutla başlayacak, dimdik ayakta duracaktı... Kendisi için, Reyyan’ı için, Güneş’i için... *** Yaklaşık bir saat sonra kalkacak olan İstanbul uçağını bekliyorlardı. Bekleme salonunun boş kalan koltuklarına yan yana oturmuşlardı. Elif, sırf Arda’yla muhatap olmak istemediğinden kulaklığını takmış, on dakikadır müzik dinliyor, Arda ise telefonuyla uğraşıyordu. Esasında telefon umurunda değildi genç adamın. Ne yapacağını bilmediği için, yanındaki kız kendisiyle konuşmadığı için vakit geçiriyordu işte. Elif, sabah erkenden hastaneye gidip Reyyan’ı son kez görmüş ve onunla vakit geçirmişti. Bir süre sonra Arda da gelmişti hastaneye, daha sonra ayrılmıştı oradan. Elif akşamüstü Mardin Havalimanı’na geçtiğinde Arda’yı zaten burada bekliyorken bulmuştu. Sanki başka gün yokmuş gibi aynı gün dönmeleri hayli tuhaftı. Yaklaşık iki hafta sonra okulu kapanacaktı ve tatil nedeniyle Mardin’e dönecekti Elif. Diğer yılın okul dönemine kadar da memleketinde kalacaktı. Hayır, elbette üzülmüyordu, hiç de buruk değildi içi. Arda’yı sürekli görmekten kurtulacaktı işte, sevinmesi bile gerekiyordu. Gerçekten kurtulmak istiyor muydu? Arda telefonundan sıkılıp cebine koyduğunda, kafasını yan tarafa çevirdi ve dalgın bir halde müzik dinleyen kıza baktı. Bu şekilde beklemek onu sıkıyordu. Elif’in kulağından çektiği kulaklığı kendi kulağına taktığında eğilip gülümsedi. “Ne dinliyorsun bakalım?” Elif, izinsiz bir şekilde kulaklığını alıp kendi kulağına takan adama göz devirdi. Neredeyse omzu omzuna değiyordu. Kendisi bir kıza bu denli yakın olmayı sorun etmiyordu belki ama Elif ediyordu. Hoş değildi bu durum. “Ne sıkıcı bir şarkı bu ya,” diyerek suratını buruşturdu Arda. Şarkının kime ait olduğuna bakmak için gözlerini Elif’in telefonuna dikti. “Yok mu şöyle hareketli bir şarkı?” Bakışlarını Elif’in gözlerine diktiğinde kahverengi gözlerinde çapkın bir ifade belirdi. Genç kız ofladı. Arda’nın ona bu şekilde bakması hoşuna gitmiyordu. Zaten bu bakışlar değil miydi Elif’i eritip bitiren? Ama o, buna yenilmek istemiyordu. Elif öyle çok duygusal ve kolayca tav olabilen bir kız değildi. Tav olmayacaktı Arda’ya. Hiçbir zaman gönlünü kaptırmayacaktı bu çapkın adama. Farklılardı zaten. Birbirlerinden çok farklı. Olmazlardı. “Yok!” Kulaklığını Arda’nın kulağından çekip aldığında ters bir bakış attı genç adama. “Ayrıca burnumun dibine girmezsen sevinirim. Farkında mısın bilmiyorum ama burası Mardin.” Arda huzursuzca etrafa bakındı. “Ne olmuş yani? Mardin’se Mardin.” Burası Elif’in memleketiydi. Ve her an bir tanıdık onu görüp yanındaki genç adamla kurduğu bu gereksiz samimiyet nedeniyle ailesine laf söz edebilirdi. Elif uzaklarda okuyordu. Bu zamana kadar ailesinin başını öne eğecek hiçbir hataya düşmemişti, yanlış anlaşılmalara da müsaade edemezdi. Abileri canına okurdu bir kere. Zaten Arda’yla anlaşamadıkları ve farklılaştıkları noktada buydu. Rahat ve sakin bir insandı o. Tek isteği yanındaki bu kızla gezip tozmak, flört etmekti. Elif, Arda’nın esas niyetinin bu olduğunu bildiği için ona kapılmıyor ve yüz vermiyordu. O bu işlerin kızı değildi. Kullanılıp atılacak bir mendil olmaktansa hiç âşık olmaz, hiç de üzülmezdi. Elif bir şey söylemeden kulağına yeniden taktığı kulaklıkla Arda’yla olan irtibatını kestiğinde Arda boş durmamış, yine çekip almıştı kızın kulağından kulaklığı. “Sen bana neden ters davranıyorsun?” Sesi sert çıkmıştı istemsizce. Ciddi ciddi soruyordu. “Söylesene, her zaman böyle gıcık mısın?” “Hayır canım,” dedi Elif eğlenir bir üslupla. Arda’nın parmaklarının arasında duran kulaklığını almak için elini uzattığında eli eline değmiş, içi bir tuhaf olmuştu. Bozuntuya vermedi. “Sadece sana karşı öyleyim.” “Ne işin var kızım o zaman yanımda? Başka bir uçağa binseydin o zaman.” Arda, Elif’ten önce gelmişti buraya. Bu nedenle artistlik taslıyordu. Bir de gelip yanına oturmuştu. Oturmasaydı! Elif dinlediği müziği tamamen kapatıp Arda’ya döndü yüzünü. Anlaşılan o ki bu çenesi düşük herif tat vermeyecekti ona. “Sorma ya,” diye mırıldandı alaylı üslubunu sürdürürken. “Mardin’de her saat İstanbul’a uçak kalkıyordu ama ben sırf seni göreyim diye özellikle bu saati seçtim.” Dalga geçer gibi sarf ettiği sözlerinin sonunda sinirli sinirli mırıldandı. “Deli misin nesin bilmem ki. Çattık ya!” Her zaman böylelerdi. Reyyan ve Miran’ın birliktelikleri boyunca süregelen tanışıklıkları bundan öteye gitmiyordu. Ne zaman Arda ona yaklaşmaya çalışsa Elif tavrını değiştiriyor, bambaşka bir kıza dönüşüyordu. Hatta öyle gıcık davranıyordu ki Arda gibi romantik bir adamı bile abuk subuk sözler sarf eden bir hıyara çeviriyordu. Fakat bu saçma sapan belirsizlik buraya kadardı. Genç adam ilk defa ciddi ciddi konuşmak istiyordu bu kızla. İşi şakaya vurmadan, adam gibi. Hatta ilk kez âşık olduğunu kabullenen, toy bir delikanlı gibi. “Seni bilmem ama ben özellikle seni görebilmek için bugünü ve bu saati seçtim.” Elif bir an için Arda’nın söyledikleriyle sarsılsa da bozuntuya vermedi pek. Her zamanki Arda’ydı işte. Kafasını dalga geçercesine salladığında kızmış gibi çattı kaşlarını. “Git işine Arda ya, başladın yine!” “Ben ciddiyim Elif!” Ne zaman itirafa meyilli bir söz dolansa diline, Elif onu terslediği için konuyu değiştiriyor, alay ediyormuş gibi davranıyordu. Ama bu sefer buna izin vermeyecek, ciddiyetini koruyacaktı. Daha beş dakika öncesine kadar birazdan böyle bir konuşmaya gireceğini tahmin edemezdi ama aşk öyle bir illetti ki hesap kitap dinlemezdi. Ulan, nasıl da çarpıyordu kalbi. Sanırsın birazdan delip çıkacaktı kaburgalarını. “Bakayım ciddi misin?” Elif, iri kirpiklerini üst üste kırpıp Arda’nın yüzüne öylesine baktığında hayır dercesine kafasını salladı. “Her zamanki Arda’sın işte.” Sözlerinin sonunda eğlenir gibi sırıttığında Arda, Elif’in kendisiyle dalga geçmesine içerledi ve birden ayağa kalktı. Eğilip kolundan tuttuğu kızı da ayağa kaldırdığında Elif neye uğradığını şaşırdı. “Ne yapıyorsun sen be?” Telaşlanmıştı. Sanki birileri onlara bakıyormuş gibi rahatsızca etrafa bakındı. “Neden bu kadar zorsun?” diye sordu Arda. “Ve bu kadar duygusuz?” Elif kollarını göğsünde birleştirip spor ayakkabısının tabanlarını zemine vurmaya başladığında Arda gülümseyerek boyun büktü. “Senin şimdiye kadar bana yüz kere âşık olman gerekiyordu be kızım!” Özgüven patlaması yaşıyordu ama aynı zamanda aşk dolu bir isyandı bu. Ve bir kabulleniş. Kalbinin bu denli hızlı atmasının altında başka bir sebep olamazdı. Bu yaşta kalp rahatsızlığına yakalanmamışsa şayet Arda, Elif’e aşıktı. Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling