I. uluslararasi
Download 3.66 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- KÜLTÜR TARİHİMİZ AÇISINDAN KALKANDELEN VE KALKANDELEN DOĞUMLU DİVAN ŞAİRLERİ
- 2.3.Kâşifî, Mehmed Kâşif Efendi
D- DEĞERLENDİRME Semerkant en eski tarihlerden itibaren bulunduğu Batı Türkistan (Mâverâünnehir) coğrafyası içinde, gerek siyasî, gerek ekonomik gerekse kültürel bakımdan saygın bir yere sahip olmuştur. Şehrin Müslümanlar tarafından fethi ile önemi daha da artmış, her yönden insanları kendisine çeken bir câzibe merkezi haline gelmiştir. Daha önce olduğu gibi, İslâm döneminde de Batı Türkistan'ın siyasî ve idârî merkezi olmasının yanında önce Sâmânîler, sonra Timur döneminde siyasî ve iktisadî yönden olduğu gibi ilim, kültür, mimarî ve sanatta zirveye ulaşan ve değişik ilim dallarında adından söz ettiren büyük ilim adamı ve mütefekkirler yetiştiren müstesna şehirlerden birisi olarak hep dikkatleri üzerine çekmiştir.
116
Bu konuda geniş bilgi için bkz. Taberî, Târîhu’r-Rüsûl ve’l-Mülûk, (nşr. Muhammed Ebû’l-Fadl İbrâhim), Kâhire: Dârü'l-Maârif, t.y., VI, 479 (II/1251); İbnü'l-Esir, el-Kâmil fî’t-Târih, (nşr. Carolus Jo- hannes Tornberg), Beyrût: Dâru Sadır - Dâru Beyrut, 1965, IV, 574-575. 117
Bu vergi miktarları hakkında bk. Halife b. Hayyât, Târih, (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî), Riyâd: Daru Taybe, 1985, s. 305; Belâzûrî, Fütûhu’l-Büldân, (nşr. Abdullâh Enis et-Tübba‘ – Ömer Enis et- Tübba‘), Beyrût: Müessesetü’l-Mearif, 1987, s. 592; Taberî, VI, 425 (II/1245); İbnü’l-Esir, IV, 573. 118
Aydınlı, "Soğd Havzasının İktisadi ve Sosyokültürel Dinamikleri", s. 114. 119
Günaltay, Orta Asya’nın Umumi Vaziyeti, s. 16. 120
Aydınlı, "Soğd Havzasının İktisadi ve Sosyokültürel Dinamikleri", s. 114. 398
Semerkant'ın bulunduğu coğrafyada başarının zirvesine ulaşmadaki önemli âmil- lerinden biri, iktisâdî açıdan sahip olduğu üstünlüklerdir. Şehrin çok eski tarihlerden iti- baren bilinen birçok ticaret yolu üzerinde bulunması, özellikle meşhur İpek Yolu üzerinde önemli bir mevkide yer alması, onun büyük zenginliklere sahip olmasını ve halkının mü- reffeh bir hayat sürmesini sağlamıştır. Yine dönemin en kaliteli kâğıdı, en değerli tekstil ürünleri gibi birçok alanda ürettiği değerli mamulleri ve üstün zanaat dalları ile bu üstün- lüğünü perçinlemiştir. Ayrıca yerli halkı olan Soğdlular'ın İpek Yolu üzerinde en başarılı ve etkili tüccarlar olması, bu şehrin servetine servet katmış ve onu iktisadî yönden olduğu gibi siyasî açıdan da bölgedeki halkların kaderini belirleyici bir şehir haline getirmiştir. BİBLİYOĞRAFYA Akbulut, Dursun (1984). Arap Fütühatına Kadar Mâverâünnehir ve Horasan’da Türkler, (Doktara tezi, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü), Erzurum. Aleskerov, Yu. N. (1967). Samarkand, Taşkent. Aydınlı, Osman (2011). Fethinden Samanilerin Yıkılışına Kadar (93-389/711-999) Semer-
Aydınlı, Osman (2014). "İslam Hâkimiyetine (II./VIII. Asır) Kadarki Dönemde Soğd Hav- zasının İktisadi ve Sosyokültürel Dinamikleri", İSAM İslam Araştırmaları Dergisi, sy. 32. İstanbul, s. 99-126. Aydınlı, Osman (2009). "Semerkant", DİA, XXXVI, İstanbul, s. 481-484. Barthold, Vassiliy Viladimiroviç (1990), Moğol İstilasına Kadar Türkistan, haz. Hakkı Dur- sun Yıldız, Ankara. Barthold, V. V. (2010). Orta Asya, çev. Ahsen Batur, İstanbul: Selenge Yay. Barthold, V. V. (1927). Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, İstanbul. Barthold, V. V. (1962). Four Studies on the History of Central Asia, Rusça’dan İngilizce’ye trc. V. and T. Minorsky, I-III, Leiden. Barthold, V. V. (1988). “Çoban-Ata”, İA., c. III, İstanbul, s. 439-440. Barthold, V.V. - C.E. Bosworth (1997) “Sughd”, EI² (İng.), IX, Leiden. Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir (ö. 279/892), Fütûhu’l-Büldân, nşr. Abdullâh Enis et- Tübba‘ – Ömer Enis et- Tübba‘, Beyrût: Müessesetü’l-Mearif, 1987. Bosworth, C. E. (1968). The Book of Curious and Entertaining İnformation, Edinburg. Bridgwater, William – Seymour Kurtz (1963). “Samarkand”, The Columbia Encylopedia, c. IV, New York, s. 1877. Clavijo (1975). Timur Devrinde Semerkant'a Seyahat, trc. Ömer Rıza Doğrul, İstanbul. Çeşmeli, İbrahim (2007). Antik Çağdan XIII. Yüzyıla Kadar Orta Asya ve Karahanlı Dönemi Mimarisi, İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yay. 399
Çeşmeli, İbrahim (2002). “Semerkant Şehri’nin Antik Dönemden 19. Yüzyıla Kadar Olan Fiziksel Gelişimi”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Yıllığı, sy. 15, İstanbul, s. 57-90. Diyarbekirli, Nejat (2008). "İpek Yolu ve Türkler: Sanat, Kültür ve Mimariye Doğu-Batı Yolunda Yaptıkları Katkılar", Dünden Bugüne İpek Yolu: Beklentiler ve Gerçekler, s. 15-33, İstanbul: Ötüken Yay. Eberhard, W. (1940-1942). “Çin Kaynaklarına Göre Orta ve Garbi Asya Halklarının Mede- niyeti”, Türkiyat Mecmuası, c. VII-VIII, sy. 1, İstanbul, s. 125-189. Frumkin, G. (1970). Archeology in Soviet Central Asia, Leiden. Frye, Richard N. (1966). The Heritage of Persia, London: Weidenfeld and Nicolson. Gippenreiter, Vadim – Robin Magowan (1990). Fabled Cities of Central Asia: Samarkand - Bukhara - Khiva, London: Cassell and Company. Günaltay, Şemsettin, Müslümanlığın Çıktığı ve Yayıldığı Zamanlarda Orta Asya’nın Umumi Vaziyeti, Ankara ty. Hattox, Ralph (1989). “Samarkand”, Dıctionary of the Mıddle Ages, c. X, New York, s. 640- 641, Heyd, W. (1975). Yakın Doğu Ticaret Tarihi, çev. Enver Ziya Karal, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay. İbn Havkal, Ebu’l-Kâsım Muhammed b. Havkal (ö. 367/977 den sonra), Sûretü’l-arz, nşr. Kramers-Johannes Heind, Leiden 1938.
İbnü'l-Esir, İzzüddîn Ebû’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Muhammed b. Abdilkerîm el-Cezerî (ö. 630/1232), el-Kâmil fî’t-Târih, nşr. Carolus Johannes Tornberg, I-XIII, Beyrût: Dâru Sadr, 1965. İbnü’l-Fakîh, Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. İshâk el-Hemedânî (ö. 300/913’den sonra), Kitâbü’l-Büldân, thk. Yusuf el-Hâvî, Beyrût 1996. İstahrî, Ebû İshâk İbrâhim b. Muhammed el-Fârisî el-Kerhî (ö. 346/957), Mesâlikü’l-
İzgi, Özkan (1984). "Çin ile Batı Arasında İpek Yolları (VIII. Yüzyıla Kadar)" Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, c.II, sy. 1, Ankara. Kanar, Mehmet (1993). Büyük Farsça Türkçe Sözlük, İstanbul: Birim Yay. Kazvînî, Zekeriyyâ b. Muhammed b. Mahmûd (ö. 682/1283), Âsâru’l-Bilâd ve Ahbâru’l-
Kitapçı, Zekeriya (1995). Yeni İslâm Tarihi ve Türkler, Konya. Kitapçı, Zekeriya (1983). “İslâmiyetin Asya Türk Medeniyetinin Beşiği Semerkant ve Ha- valisinde İlk Yayılışı”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, sa. 25, s.109-135. Knobloch, Edgar (1972). Beyond the Oxus (Archaeology, Art, Architecture of Central Asia), London. Law, David A. (1992). From Samaria to Samarkand: The Ten Lost Tribes of İsrael, Amerika. Lawton, John (1991). Samarkand and Bukhara, London.
400
Lewis, Bernard (1979). Tarihte Araplar, trc. Hakkı Dursun Yıldız, İstanbul. Lıgeti (1986). Bilinmeyen İç Asya, çev. Sadrettin Karatay, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. Mc Govern, William M. (1939). The Early Empires of Central Asia, North Carolina. Mori, Masao (1984). “Soğdluların Orta-Asya’daki Faaliyetleri”, Belleten, c. XLVII, sa. 185 (1983), Ankara, s. 339-351. Mukaddesî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmet b. el-Benâi el-Beşârî (ö. 380/990), Ah-
Muminov, M. I. (1969). İstoriya Samarkanda, c. I, Taşkent. Nerşahî, Ebû Bekr Muhammed b. Ca‘fer (ö. 348/959), Târîhu Buhârâ, Farsça’dan Arapça’ya trc. ve thk. Emîn Abdülmecîd Bedevî – Nasrullâh Mübeşşir et-Tırâzî, Kâhire 1965. Nesefî, Necmüddîn Ömer b. Muhammed b. Ahmed (ö. 537/1142), el-Kand fî Zikr-i Ulemâ-
Nüveyrî, Şihâbuddîn Ahmed b. Abdülvehhâb (ö. 733/1332), Nihâyetü’l-Ereb fî Funûni’l- Edeb thk. Muhammed Rıf’at Fethullâh - Ali Muhammed el-Becâvî ve arkadaşları, I- XXVII, Kâhire 1923-1985. Ögel, Bahattin (1984). İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay.
Salman, Hüseyin (2008). "658-787 Yılları Arasında İpek Yollarına Hakim Olmak", Dünden Bugüne İpek Yolu: Beklentiler ve Gerçekler, s. 147-155, İstanbul: Ötüken Yay. Schaeder, H. H. - C. E. Bosworth (1995). “Samarkand”, EI², VIII, Londra, s. 1031-1034. Seâlibî, Ebû Mansûr Abdülmelik b. Muhammed en-Nîsâbûrî (ö. 429/1038), Letâifü’l-
Strange, Guy Le (1905). The Lands Of The Eastern Caliphate, Londra. Strong, Anna Louise (1930). Red Star in Samarkand, New York. Şeşen, Ramazan (2008). "İpek Yolunda Buhara-Semerkant-Kaşgar'dan Geçen Ana Yolun Önemi", Dünden Bugüne İpek Yolu: Beklentiler ve Gerçekler, s. 65-69, İstanbul: Ötü- ken Yay. Umnyakov, I. – Y. Aleskerov (1972). Samarkand: a guide book, Moskova. Taberî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Cerîr (ö. 310/922), Târîhu’r-Rüsûl ve’l-Mülûk, nşr. Mu- hammed Ebû’l-Fadl İbrâhim, I-XI, Kâhire: Dârü'l-Maârif, ty. Togan, Zeki Velidi (1981). Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul. Yâkût el-Hamevî, Şihâbuddin Ebî Abdillâh Yâkût b. Abdillâh el-Hamevî er-Rûmî el-Bağ- dâdî (ö. 629/1229), Mu’cemü’l-Büldân, I-V, Dâru’s-Sâdır, Beyrût ty. Zehebî, Ebû Abdillâh Şemseddîn Muhammed b. Ahmed (ö. 748/1347), Siyeru A‘lâmi’n-
401
KÜLTÜR TARİHİMİZ AÇISINDAN KALKANDELEN VE KALKANDELEN DOĞUMLU DİVAN ŞAİRLERİ
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi serifeordek@nevsehir.edu.tr ÖZET Osmanlı Devleti, ortak bir ideal doğrultusunda bir araya gelmiş farklı etnik ve kültürel grupların oluşturduğu bir medeni- yettir. Her bölgede olduğu gibi Balkan topraklarında yetişen şair- lerin ve diğer önemli şahsiyetlerin de bu kültür ve medeniyete yaptıkları katkılar edebiyat tarihimiz açısından çok önemlidir. Çok eski tarihlerden beri Türk kültür merkezlerinden biri olarak öne çıkan Kalkandelen, kültürel anlamda Balkan coğraf- yasında yetiştirdiği şairlerle dikkate değerdir. Bâlî, Fakîrî, Kâşifî, Muîdî, Nâlî, Remzî, Sa’îd, Sâidî, Sücûdî, Tulû’î ve Reşid Âkif Paşa divan şiirine önemli katkıları olan Kalkandelen doğumlu şa- irlerdir. Bu çalışmada, şuarâ tezkirelerinde zikredilen Kalkandelen doğumlu şairler hakkında bilgi verilerek Kalkandelen’in bir kül- tür merkezi olarak üstlendiği görev anlatılmaya çalışılacaktır.
Giriş Balkanlar, Avrupa’nın güneydoğusunda yer alan bir yarımada olup tarihin çok eski dönemlerinden beri Türklerin de yoğun olarak yaşadığı yörelerden biridir. Osmanlı Devleti tarafından tamamen fethi Sultan II. Murat devri (1421-1444) ve Fatih Sultan Mehmet devrinde (1444-1446) gerçekleştirilen Makedonya şehirlerinin önemli bir kısmı 14. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar gerekli olan mimarî, dinî, sosyal ve edebî yapılarıyla Osmanlı kültür coğrafyasının önemli birer kültür merkezi haline gelmişlerdir. Osmanlı kültür coğrafyasına bakıldığında edebiyat tarihimize katkıda bulunan şa- irlerin büyük bir bölümünün Balkanlardaki şehirlerde doğduğu görülmektedir (İsen 2001: 7). Makedonya sınırlarında yer alan şehirlerin de yetiştirdiği şairlerle divan şiirine olan katkısı azımsanmayacak derecededir. 402
Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü adlı şair ve yazarların biyografilerini modern bi- yografi anlayışına göre ele alan projenin son verileri incelendiğinde bugünkü Makedonya sınırları içerisinde yer alan Üsküp (26), Manastır (35), Kalkandelen (11), Debre (2), İştip (8), Ustrumca (3) ve Köprülü (1) gibi şehirlerin toplam 86 divan şairi yetiştirdiği görül- mektedir. Bu şehirler yetiştirdikleri birbirinden önemli divan şairiyle şuara tezkiresi ya- zarlarının dikkatini çekmişler ve bu yazarların eserlerine konu olmuşlardır. Bu çalışmada yetiştirdiği şair ve önemli şahsiyetler açısından Osmanlının önemli kültür merkezlerinden biri olan Kalkandelen’den kısaca söz edildikten sonra bu şehirde doğmuş divan şairleri ele alınacaktır.
Makedonya’nın kuzeybatısında yer alan şehrin Osmanlının fethinden önceki adı Tetova’dır. Bu şehir, 1476’dan sonraki belgelerde Türklerin verdikleri Kalkandelen adıyla zikredilmektedir (Nureski 2014: 82). Üsküp’ün 42 km. batısında, Şar dağları ile Suha Gora dağları arasında bulunan Polog vadisinde yer alır (Aruçi 2001: 262). Make- donya Cumhuriyeti Devlet İstatistik Enstitüsü’nün son verilerine göre toplam 86.580 nü- fusa sahiptir. Ülkenin üçüncü büyük şehri olan Kalkandelen’de günümüzde 20.053 Ma- kedon, 60.886 Arnavut, 1.882 Türk, 2.357 Roman, 15 Ulah, 604 Sırp, 156 Boşnak, ve diğerleri (627) yaşamaktadır 1 . Kalkandelen, 14. yüzyılın ikinci yarısının sonlarında Osmanlı Türklerinin eline geçmiştir. 1455 tarihli maliye defterlerinde köy ve pazar yeri olarak zikredilmesinin ya- nında şehir olarak da zikredilmektedir. Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâmesinde yer almayan Kalkandelen’i Kâtip Çelebi, Cihânnümâ adlı eserinde şöyle anlatır; Üsküb’den garb ve şimâl tarafında Şâr-dağı dimekle mâruf ve meşhûr cebel şarkîsinde bir kasaba ve kazâdur. İstanbul’dan 17 günde varılur. Ve nehr-i Vardar Kalkandelen kurbundan çıkup cereyân ider. Ve cevânibi Üsküb ve Kırçova ve kazâları vâki olmışdur (Kâtip Çelebi 1971: 89).
1 http://www.stat.gov.mk/pdf/kniga_13.pdf. 403
Osmanlının önemli kültür merkezlerinden biri olan Kalkandelen’i 16. yüzyılın tezkire yazarlarından Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ adlı eserinde yer alan Fakîrî mad- desinde şu cümleyle ifade etmektedir; Hayli murg-ı ma’ânî şikâr ider şehbâz-tab şâ’irleri kopar meşhûr yuvadur (Kılıç 2010: 1213). Âşık Çelebi’nin bu ifadesinden o dönemde Kalkandelen’in güzel şiirler yazan yetenekli şairlerin yetiştiği önemli bir kültür merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Djuneis Nureski, Osmanlı Kaynaklarına Göre Kültür Merkezi Konumundaki Ma- kedonya Şehirleri ve Özellikleri adlı çalışmasında Kalkandelen’in yetiştirdiği 6 divan şa- iri olduğundan söz eder. Ancak incelenen biyografi kaynaklarında Kalkandelen doğumlu 11 divan şairi olduğu tespit edildi. Bunlar; Bâlî, Fakîrî, Kâşifî, Muîdî, Nâlî, Remzî, Sa’îd, Sâidî, Sücûdî, Tulûî ve Reşid Âkif Paşa’dır. Ayrıca incelemeler sonrasında bu şehirde doğmuş Osmanlı Devleti’ne hizmet etmiş önemli şahsiyetlerin varlığı da tespit edildi. Âkif Mehmed Paşa, Receb Paşa, Receb Rüşdî Efendi ve Ruhî Mustafa Efendi tespit edi- lebilen şahsiyetlerden bazılarıdır.
Kalkandelen Doğumlu Divan Şairleri 2.1.Bâlî, Kalkandelenli Bâlî Çelebi 15. yüzyıl şairlerindedir. Şuara tezkirelerine göre Rumelilidir. Bu konuda ayrıntılı bilgi veren Latîfî, tezkiresinde şairin bir beytinden yola çıkarak Kalkandelenli olduğunu, Ahdî ise aynı bölgedeki Göllikesriye şehrinden olduğunu belirtir. Başlangıç düzeyinde bir eğitim aldığı ve Farsça öğrendiği bilinmektedir. Tımar sahibidir. Divan mensuplarının ve dönemin ileri gelenlerinin hizmetinde buluduğu ve onlarla yakınlık kurduğu bilinmek- tedir. Sultân I. Selîm devrinde (1512-1520) vefat etti. Bâlî’nin eser kaleme alıp almadı- ğına dair günümüze bir bilgi mevcut değildir. Halep ve Şam’ın fethi üzerine yazdığı ta- rihler vardır. “Sultân Selîm şuvey şuvey” tarihini Arap diyarının fethi için düşürmüştür. Bâlî, her ne kadar döneminin meşhur şairlerinden olmasa da hoş ve şirin manzumeleri ve beğenilen sözleri vardır. Ancak tezkire yazarı Ahdî, Bâlî’yi görünüşü ve tavrı itibariyle Rumeli delilerine benzetmektedir (Canım 2000: 185-186, Demir 2014: isimlersoz- lugu.com, Kurnaz-Tatcı 2001: 87, Kutlar-Çakır-Koncu 2012:104-105, Riyâzî (yty.: 35v.), Sungurhan 2008: 31, Sungurhan 2009: 172, Solmaz 2005: 115-116). 404
Bâgun güli vü sünbüli serv ü benefşesi Yâri gelür diyü kodılar gözci nergisi
Aldı haber sabâdan ü döndi göz eyledi Ya’nî gelür o gözleri âhû kesün sesi
Müştak imiş benefşe ki pâyuna yüz süre Miskînün uymış çemen içinde sinmesi
Bâlî nice halâs ola kaplân-ı ‘ışkdan Çünkim irişdi tenden öte câna pençesi (Sungurhan 2009: 172)
16. yüzyıl şairlerinden olup Kalkandelenlidir. Edebiyatımızda Fakîrî mahlasını ta- şıyan dört şairden biridir. Riyâzî, Fâkirî’nin meşrebinde “fakr u fenâ” emareleri olduğu için şairin bu mahlası seçtiğini söyler. Hakkında bilgi veren kaynaklar yoksul ama gönlü zengin bir kişi olduğundan söz eder. Sicill-i Osmânî’de şairin Kânûnî dönemi (1520-1566) ortalarında vefat ettiği an- cak Latîfî ve Riyâzî Tezkiresi’nde Sultân Selîm devrinde (1566-1574) vefat ettiğini be- lirtilir. Bu ikilem aynı yüzyılda ve aynı bölgede yaşamış, aynı mahlası kullanan iki şairin var olduğunu düşündürmektedir. Çünkü iki Fakîrî’nin biyografisi sadece vefat tarihle- rinde değil başka hususlarda da farklılık göstermektedir. Kalkandelenli Fakîrî’nin mesle- ğine dair net bir bilgi elde olmamasına rağmen Latîfî Tezkiresi’ndeki Fakîrî’nin Budin’in yeni fethedildiği sırada Rumeli’nde “bazen imamlık, bazen hatiplik, bazen remmallık, bazen tabiplik” yaptığını söylemektedir.
Ancak, bu bilgi, meseleyi daha da karmaşık hâle getirmektedir. Zira Budin 13 Zilkade 932 (22 Ağustos 1526) tarihinde Kanunî Sultan Sü- leyman tarafından fethedilmiştir. Buna rağmen Latîfî Tezkiresi’nde Sultân Selîm dev- rinde (1566-1574) vefat ettiği kaydının bulunması nüshaların istinsahında “Süleymân” kelimesinin “Selîm” olarak yazılmasıyla ortaya çıkan ve sonradan yaygınlaşan bir hata olması ihtimalini düşündürmektedir.
Bununla birlikte, şairin kendisiyle ilgili bilgi veren biyografi kaynaklarda bahsedilen Risâle-i Ta’rîfât’ından ve diğer eserinden Latîfî’de söz 405
edilmemesi, verilen şiir örneklerinin benzeşmemesi gibi farklılıklar da göz önüne alındı- ğında iki Fakîrî’nin ayrı şairler olması ihtimali daha da güçlenmektedir. Şairin 941/1534 yılında yazıp Kânûnî Sultân Süleymân’a sunduğu Risâle-i Ta’rîfât adlı bir eseri vardır. Bu eser mefâîlün mefâîlün feûlün kalıbında yazılmış bir mes- nevidir. Çeşitli devlet görevlisi, ticaret erbabı ve sanatkâr tipleri şehrengîz üslubunda 159 fasıl içinde kısaca tarif edilmektedir. Ayrıca şairin, İstanbul tavsifi ve 43 gencin nitelen- mesinden oluşan Şehrengîz-i Fakîrî, insanlar, hayvanlar ve diğer çeşitli konularda yakla- şık 35 anekdotun yer aldığı Letâif ve feûlün feûlün feûl kalıbında yazılmış 101 beyitten oluşan tasavvufî bir mesnevî olan Sâkînâme adlı eserleri vardır (Akbayar 1996: 509, Ca- nım 2000: 440, İsen 1999: 165, Kılıç 2010: 1213, Köksal 2013: isimlersozlugu.com, Kur- naz-Tatcı 2001: 781, Riyâzî (yty.: 107), Sungurhan 2008, Sungurhan 2009: 180, Sâmî 1413: 3417). Der Vasf-ı Şuarâ
Nedür şâ’irlerün bildün mi hâlin Ögüp her dil-berün zülfi vü hâlin
Kimin dâm eyleyüp kimini dâne Tolaşup geh dehân ü geh miyâna
İderler yok yire dürlü makâlât Netîce çıkmaz illâ ki hayâlât (Kılıç 2010: 1213)
18. yüzyıl şairlerindendir. Kalkandelenlidir. Asıl adı Mehmed olan şair Kâşifî mahlasını kullandı. Derviş görünümlü, arif bir kişidir. Tezkire yazarı Râmiz, Sultân I. Mahmûd devrinde şiir yazmaya başladığını ve şairler arasında önemli bir yere sahip ol- duğunu belirtir (Erdem 1994: 250-251, Kurnaz-Tatcı 2001: 838, Tan 2014: isimlersoz- lugu.com).
16. yüzyıl şairlerinden olup Kalkandelenlidir. Asıl adı bilinmeyen şairin Muîdî mahlasını seçmesi hususunda kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Kimi kaynaklarda
406
Muîdzâde diye bilinen bir kişinin oğlu olduğu için, kimilerinde Zenbilli Ali Çelebi’ye muîd olduğu için, kimilerinde de babası muîd olduğu için bu mahlası aldığı iddia edil- mektedir (Köksal 2014: isimlersozlugu.com). Medrese eğitimini tamamladıktan sonra ka- zasker Mîrîm Çelebi’den mülazım oldu. II. Bayezid devrinde (1481-1512) müderrislik yaptı. Hacca gittikten sonra Mısır’da ikamet etmeye başladı ve orada beytü’l-mâl kâtibi olarak görev yaptı. Mehmed Süreyyâ’ya göre Kânûnî devrinde (1520-1566), Nâil Tu- man’a göre 994/1585/86 tarihinde Mısır’da öldü ve aynı yerde medfundur. Muîdî, tezkirelerde sade ve açık bir dille eserler yazan orta derecede bir şair olarak değerlendirilmektedir. Ahdî, şairin özellikle murabba’, muaşşer, tahmis ve tesdis tarzında beğenildiğini söyler. Latîfî ise şiirlerinden takdirle bahsetmez. Nazire mecmualarında çokça şiirinin yer alması Muîdî’nin devrinde gördüğü ilgi ve kabulün de bir işareti sayılır. Şairin Pervâne Bey Mecmuası’nda 59, Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-nezâ’ir’inde ise 61 şiiri bulunmaktadır (Köksal 2014: isimlersozlugu.com). Şairin, 120 varaktan oluşan bir divanı vardır. Ayrıca Miftâhü’t-teşbîh adlı eserin de Kalkandelenli Muîdî’ye ait olabileceğini İsmail Erünsal belirtmektedir. Bu eser teşbîh sanatı hakkında bilgi veren bir risaledir. Eser belâgata dair yazılan en eski kitaplardan biri olması bakımından önemlidir. Kaynaklardaki bilgiye göre Muîdî aynı zamanda Hamse sahibidir. Latîfî, tezkiresinde Cevâb-ı Penç Genc’i ve kütüb-i seb’ası olduğundan söz et- mektedir. Bu ifadeden yedi eseri olduğunu, bunların beşinin Nizâmî’nin Penç Genc’ine nazire olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. Husrev ü Şîrîn, Vâmık u Azrâ, Şem’ ü Pervâne ve
2000, İsen 1999: 315, Kılıç 2010: 824, Kurnaz-Tatcı 2000: 221-222, Kurnaz-Tatcı 2001: 969, Riyâzî (yty.: 123), Sâmi 1311: 4335, Solmaz 2005: 282, Sungurhan 2008: 191, Sun- gurhan 2009: 300, Köksal 2014: isimlersozlugu.com). Sînemüñ her cânibi kim pür-cüdâlık dâgıdur Lale-i derd ile zeyn olmış mahabbet dagıdur
Mest ü rüsvây oldugum ayb itme sûfî kim yine Tâze gül devrânı zâr u mübtelâlık çagıdur
Cân halâs itmek olur mı ışk meydânında kim 407
Âteş-i âhum yalıñ yarıklu dilsüz yagıdur
Göz bıñarında akup yaşum dükenmezse n’ola Kimse kandan geldügin bilmez belâ ırmagıdur
Kaddüñ üzre ârızuñ ey hûr-ı gül-ruh fi’l-mesel Sidre üstinde açılmış tâze cennet bâgıdur
Kimse rahm itmez ölürsem ben garîb üftâdeye Aglayup yanan hemîn eşkümle bagrum yagıdur
Dîde mülkinde Mu’îdî kondı sultân-ı hevâ Her habâb-ı eşküm anuñ bir kızıl otagıdur (Köksal 2012: 620-621) Download 3.66 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling