(Tefsir ve Te'vil)
Tutarlarda Kur'an-ı Kerim'i tefsir etmeye koyulurlar. Yaptıkları yorumlar, hep
kendi zanlarına, kıyaslarına, şüphelerine ve meşreplerine göredir, bunlara uygun söz
edip yorum yaparlar, sonra da ona "Tefsir" adını koyarlar. Halbuki yaratılmışın zannı,
şüphesi, yaratanın dileğine asla uymaz. İşte Peygamber Aleyhis-Selam'ın:
"Her kim Kur'an-ı kendi re'yi ile (kendi istek ve arzusu
doğrultusunda) tefsir ederse, kâfir olur"
84
hadisinin manası budur. Eğer bir
kimse, başka bir kimsenin sözünü naklederse, o kimse âlim olamaz. Birisi, bir
başkasının şiirini okursa, şâir olamaz, ona şâir demezler, râvî= rivayet eden, nakleden
derler. Eğer er (âlim) isen, kendin söyle, söylediğin söz kendine âit olsun! Dünyada
itibar edilecek söz, ya Kur'an'dır, yahut ta Peygamber Aleyhis Selam'ın sözleridir.
Fakat bazı kimseler Kur'an'ın manasını anlamakta yanılmışlar, böylece yapmış
oldukları yorumlara da ahmaklıklarından dolayı "Tefsir" adını vermişler, yine de
ahmaklıklarından dolayı manasını uzattıkça uzatmışlardır. Yaratanın sözünün
manasını, yine diğer bir yaratandan (tefsir etmekte güçlük çekmeyen ve eksiksiz
tefsir eyleyen, tefsir ederken başkasını taklid etmeyen, murad-ı ilahiye uygun
yorumlar yapan, benim gibi birisinden) duy!
(Besi Öküzü)
Bilmiş olunuz ki, ahırda beslenen her öküz, kasabın kesmesi için beslenir.
Kağnıya koşulan öküz ise, kasabın bıçağından emin olarak yaşayan öküzdür. Eğer
öküz, ahırda beslenmesi yüzünden başına neler geleceğini bilseydi, kağnı çekmek ve
bir boyunduruğa koşulmak ona zor gelmezdi, kağnı ve boyunduruk gibi şeyleri canına
minnet bilirdi. Şimdi öküz ahırında, öküzün önüne serpilen saman ve yem, öküze
ihsan değil, kesildikten sonra pişirilirken tencerenin yağlı olması içindir. Nitekim bir
öküz, başka bir öküze lisân-ı hâl ile şöyle demiştir:
"Bir zamanlar beni ahıra bağlamışlardı, beni irşad eden birisi gelip bana dedi ki:
Do'stlaringiz bilan baham: |