T. C. KÜLTÜr ve turizm bakanliği tüRKİye küLTÜr portali projesi
Download 17.59 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ OSMANLI MİMARLIĞINDA 17.YÜZYIL
- T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ ve SANAT TARİHİ
- Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ ARALIK- 2009 ANKARA
Kaynak: O.Aslanapa, Türk Sanatı,İstanbul. 1993 (3) B.Atalay, Türk Halıcılığı ve Uşak Halıları, Ankara. 1967 M.Cunbur, “Kanunî Süleyman’ın başmüzehhibi Karamemi”, Önasya, Cilt 2, No.23, 1967. G.Öney, Türk Çini Sanatı, İstanbul. 1976 S.Tansuğ, Şenlikname Düzeni, İstanbul.1961 A.S.Ünver, Hattat Şeyh Hamdullah, İstanbul.1953 H.Yurdaydın, Matrakçı Nasuh, Ankara.1963 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan/ Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr. Kıymet Giray Prof. Dr. H. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ OSMANLI MİMARLIĞINDA 17.YÜZYIL TARİHSEL ÇERÇEVE, TOPLUM VE KÜLTÜR Doç. Dr. Z. Kenan BİLİCİ ARALIK - 2009 ANKARA 7.1. Tarihsel Çerçeve, Toplum Ve Kültür Anahtar Kelimeler: Osmanlı,17.Yüzyıl 17.yüzyıl, sınırları Cezayir’den Kafkaslara, Azak Denizi’nden Kızıldeniz’e ve Budin’den Basra’ya uzanan bir İmparatorluğun savaşlar ve politik sarsıntılarla geçirdiği bir dönem olarak bilinir. Yüzyılın hemen başındaki Celâlî isyanları kısa bir sürede bütün Anadolu’ya yayılmış ve ancak uzun yıllar sonra bastırıldığında, geride, kentlere büyük göçlere neden olan nüfus hareketleri ile bozulmuş bir toprak düzeni bırakmıştır. Saray görevlilerinden Koçi Bey, devlet yapısındaki bozukluklar ve bunların düzeltilmesinin yollarını gösteren pendnâme türündeki risâlesini , bu dönemde, 1631 yılında Osmanlı Sultanı IV.Murad’a takdim etmiştir. Aynı dönemde, İmparatorluğun doğu sınırında Safevîlerle başlayan ve yüzyılın ilk yarısına yayılan uzun savaşlar, Batı Asya’nın iki büyük İmparatorluğu arasında imzalanan Kasr-ı Şirin antlaşması ile son buldu ve bugünkü Türkiye-İran sınırı da büyük ölçüde bu antlaşmada belirlendi. Girit’teki Venedik egemenliğine son vermek ve adayı fethetmek için 1645’de başlatılan savaş, çeyrek yüzyıl sonra sona erdiğinde, Osmanlı deniz gücünün Avrupa denizciliğine göre ne denli geri kalmış olduğu ortaya çıkmış; uzun yıllara yayılan savaşın masrafları da devlet hazinesini önemli ölçüde tüketmişti. Kâtip Çelebi, Osmanlı devletinin durumunu inceleyen ve toplumsal çöküş tehlikesine karşı nelerin yapılması gerektiğini konu alan “Bozuklukların Düzeltilmesi İçin Rehber” adlı risâlesini bu dönemde kaleme almıştır. Bu zor dönemde Sadrazamlığa getirilen Köprülü Mehmed Paşa’nın kısa sadareti sırasında ordu disiplin altına alındığı gibi, devlet hazinesindeki gereksiz harcamalara ve ülke sınırları içindeki karışıklıklara son verildi. Yüzyılın sonlarına doğru başlatılan Viyana Seferi’nin bozgunla sonuçlanan başarısızlığı ve ardından Habsburglarla girişilen savaş nedeniyle yüzyılın sonunda imzalanan Karlofça antlaşması ile İmparatorluk Balkanlar ve Ukrayna’daki büyük topraklarını kaybettiği gibi, Avrupa sınırları da yeniden düzenlendi. 17.yüzyıl, diğer taraftan, Koçi Bey, Naîma, Kâtip Çelebi ve Hezârfen Hüseyin Efendi gibi bilim ve düşünce adamları ile seyyah Evliya Çelebi’nin de yaşadığı bir dönemdir. Sanat ve kültür alanında “Klasik Sonrası” olarak değerlendirilen 17.yüzyıl, aynı zamanda batı dünyası ile yapılan ticarî antlaşmaları, yüzyılın son çeyreğinde kültürel ilişkilerin izlediği bir dönemdir. Örneğin, 1673 yılında Fransız tiyatro topluluklarının İstanbul’daki elçilikte oyunlar oynaması ve zamanla bu gösterilere devletin Hıristiyan teb’ası ve yabancılar dışında Türklerin de katılmaya başlaması, başkentte Frankofil sanatsal etkinliklerin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu dönemde, yabancı elçilikler ressamların uğrak yeri olmuş; yine elçilikler tarafından, Osmanlı kentlerinin gravürleri ve Osmanlı giysilerinin albümleri yayınlanmıştır. Kaynak: Y.Kurt, Koçi Bey Risâlesi, Ankara.1994 G.Renda, Batılılaşma Döneminde Türk Resim Sanatı, Ankara. 1977 İ.H.Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, XVI. Yüzyıl Ortalarından XVI. Yüzyıl Sonuna Kadar, III. Cilt, 2. Kısım, Ankara. 1995 İ.H.Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II. Selim'in Tahta Çıkışından 1699 Karlofça Andlaşmasına Kadar, III. Cilt, 1. Kısım, Ankara. 2003 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan(Grup üyesi) / Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr. Kıymet GİRAY Prof. Dr. H. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ ve SANAT TARİHİ SANAT TARİHİ OSMANLI ÇAĞI’NDA ANADOLU Mimarlık Mirası Ve Fiziksel Çevre Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ ARALIK- 2009 ANKARA 7.2. Mimarlık Mirası Ve Fiziksel Çevre Anahtar Kelimeler: Osmanlı, mimari, 17.Yüzyıl Osmanlı mimarlığında 17.yüzyıl, geleneksel yapı biçimlerinin kendi kuralları içinde gelişerek yenilendiği ve yüzyılın ikinci yarısında batı dünyası ile kurulan ilişkiler sonucunda yeni arayışlara girildiği bir dönemi ifade eder. “Klasik Sonrası” olarak nitelendirilen bu dönemin mimarlığında kentsel tasarımı belirleyen ana yapı, bir önceki yüzyılda merkezî mekan uygulamalarının gerçekleştirildiği ve değişik plan ve strüktürlerle ideal ölçülere ulaştırılan cami olduğu gibi, sanatsal üretime yön veren merkez de başkent İstanbul’dur. Buna karşılık, 16.yüzyılın üretimiyle kıyaslandığında, bu dönemde inşa edilen yapıların sayısındaki azalma dikkat çekicidir. Bu dönemi temsil eden iki büyük inşaat, belki de bütün bir 17.yüzyılı kapsayacak kadar önemli bir sanatsal etkinlik olan ve Mimarbaşı Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından yapılan Sultan Ahmed Camii ve külliyesi ile yapımına 16.yüzyılın sonlarında başlandığı halde yarım kalan ve ancak temelinin atılmasından 65 yıl sonra Mimarbaşı Mustafa Ağa tarafından Sultan IV.Mehmed zamanında inşaatı tamamlanan Yeni Cami ve külliyesidir. 16.yüzyılın, taşıyıcı dört ayak ve dört yarım kubbeli geleneksel şemasına bağlı kalınarak inşa edilmiş her iki yapı da, başta mimarları olmak üzere, cami ve külliye yapılarının ilgi çekici cephe-örtü ayrıntıları ve yapım öyküleriyle Osmanlı mimarlığının 17.yüzyıldaki tasarımsal gücünü ortaya koyar. Buna karşılık, Klasik çağın altıgen ve sekizgen plan düzenlemelerinin 17.yüzyılda terk edildiği gözlemlenir. Kahire’de, Sultan III.Murad’ın hanımı adına yapılmış Melike Safiye Camii, altıgen plan şeması ile inşa edilen tek uygulamadır. 17.yüzyılın diğer örnekleri arasında, kubbeli kübik cami formlarının yaygın olarak tercih edilmesi, ülkenin bu yüzyılda yaşadığı ekonomik sıkıntılarla ilişkili olabilir. Kösem Sultan tarafından Üsküdar’da yaptırılan Çinili Camii, başkent İstanbul’da, bu tür tek hacimli ve kubbeli tasarımların öncüsü kabul edilebilir. Köprülü Mehmed Paşa, Kara Mustafa Paşa ve Amcazâde Hüseyin Paşa gibi 17.yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş külliyelerde, sekizgen planlı dershane/mescit yapılarının, medrese bölümlerinden ayrı ve serbest bir kuruluş olarak tasarlanması bu dönemin yeniliklerinden biri olarak kabul edilebilir. Özellikle Saraçhanebaşı’ndaki Amcazâde Hüseyin Paşa külliyesinde ayrı bir bölüm halinde tasarlanmış kütüphanenin, 18.yüzyılda bağımsız bir yapı türü olarak gelişimini sürdürecek olan kütüphanelere öncülük ettiği söylenebilir. 17.yüzyılda, kent fiziğini etkileyen bir dizi han arasında, Edirne’deki Ekmekçioğlu Kervansarayı ve Ulukışla’daki Öküz Mehmed Paşa Kışla Kervansarayı gibi anıtsal örnekler hatırlanabilir. Yüzyılın ilk yarısında, Sultan IV.Murad’ın Revan ve Bağdat seferleri anısına Topkapı Sarayı’nın içinde inşa ettirdiği Revan ve Bağdat köşkleri ile yüzyılın ortalarına doğru bu çevreye eklenmiş İftariye Köşkü/Kameriyesi ve son şeklini Sultan I.İbrahim zamanında kazanmış Sünnet Odası gibi yapılar, plan özellikleri ile olduğu kadar, çini, ahşap ve kalemişi bezemeleriyle de 17.yüzyıl Osmanlı sivil mimarlığının en dikkat çekici örnekleridir. Kaynak: O.Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarîsi, İstanbul. 1986 G.Goodwin, A History of Ottoman Architecture, London. 1971 Z.Nayır, Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmed Külliyesi ve Sonrası (1609-1690), İstanbul. 1975 O.Ş.Gökyay, “Risale-i Mimariye-Mimar Mehmet Ağa-Eserleri”, Ord.Prof.İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara.1976, s.113-215 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan / Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr.Z.Kenan BİLİCİ Prof. Dr. Kıymet Giray Prof.Dr.Hale Künüçen T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ OSMANLI’DA BATILILAŞMA DÖNEMİNİN DİNAMİKLERİ TARİHSEL ÇERÇEVE, TOPLUM VE KÜLTÜR Prof. Dr. Kıymet GİRAY KASIM - 2009 ANKARA 8. Osmanlı’da Batılılaşma Döneminin Dinamikleri Anahtar Kelime: Batılılaşma, Kültür, Sanat, Mimari. Kısaca “Batılılaşma” olarak adlandırılan Osmanlı’daki değişimler bir takım temel olgulara dayanmaktadır. Lale Devri’yle başlayan Batı’ya öykünme, sonrasında askeri alandaki yenileşme çabaları, bunu izlen Tanzimat ve Islahat fermanları ile Meşrutiyet’in yolunu açan II. Abdülhamid dönemi, değişimin temel dinamiklerini teşkil eder. Viyana kapılarına kadar dayanan Osmanlı Devleti uzun bir durgunluk döneminden sonra 18. yüzyıla doğru siyasi ve askeri gücünü yitirir. Ardarda gelen askeri yenilgiler ve toprak kayıpları üzerine Osmanlı, mecburen Batı’ya yönelir. Avrupa’nın önlemez yükselişine karşı bir ilgi uyanır, gelişmeler izlenmeye çalışır. Kısa sürelide olsa barış ve huzurun hüküm sürdüğü III. Ahmed Dönemi (1703-1730) İmparatorluğun kendini toparlanması ve yenilemesi açısından bir fırsat olarak düşünülür. Avrupa devletleriyle resmi düzeyde ilişkiye geçilerek buradaki gelişmeler irdelenir. Ancak, Batı’nın teknolojik ve ilmi gelişmelerinden çok yaşam tarzı ve sanatı üzerinde durulur. Batıya öykünen zevk ve sefa eğlenceleri düzenlenir. “Lale Devri” olarak adlandıran bu dönem giderek dışa dönük bir karakter kazan yaşam tarzını başlatır. Lale Devri’nden Tanzimat’a kadar olan süreç, daha çok askeri ve ona bağlı olarak eğitim alanında yeniliklerin görüldüğü bir dönemdir. Bu bazı teknik gelişmeleri de beraberinde getirir. Ordunun ıslahı için açılan kışla ve okullar için Batılı uzmanlara kapılar açılır. Nitelikli askerler yetiştirmek amacıyla Batılı eğitim ilkeleri Osmanlıya girer. Batı normlarına göre Nizam-ı Cedid adında yeni orduyu kurulur. Modernleşme çabaları yeni ordu dışında, Avrupa’nın ilim ve sanat alanındaki gelişmeleri de kapsar. Birçok ilmi ve askeri eser tercüme edilir. Okullarda teknik dersleri yanında resim, felsefe, astronomi ve dil dersleri verilir. Başta, ordunun çağdaşlaştırılması amacıyla gelen yeni teknoloji, yeni okul, yeni kışla yapıları ile bunların uygulayıcısı olarak gelen Batılıların taşıdıkları yeni imgeler Osmanlı batılılaşmasının ilk adımlarıdır. II. Mahmud’un (1808-1839) yenileşmenin önündeki en büyük engel olan “Yeniçeri Ocağı”nı kaldırması ve “Sened-i İttifak”ın imzalanarak ayanların bir güç olarak tanınması yeni bir dönemi başlatır. Yenişleşme harekelerinin daha hızlı ve sistemli bir şekil alır. Bu dönemde toplum yaşantısına giren yeni düzenler, biçimler ve eğilimler kendin sonrakileri de derinden etkiler. Sultan Abdülmecid’le birlikte başlayan Tanzimat Dönemi, Osmanlı’nın modern bir devlet teşkilatlanmasına gittiği evredir. İmparatorluğun içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulmanın siyasi, idari ve sosyo-ekonomik alanda yapılacak yeniliklerle mümkün olacağına inanılarak oluşturulan Tanzimat Fermanı (1839), genel olarak din ve ırk farkı gözetmeksizin herkesin temel hak ve hürriyetlerinin korunması üzerine kuruludur. İnkılâpçı bir Rönesanssı esas aldığı ve Türklerin ilk halklar beyannamesi olarak kabul edilen bu vesikayla, din devletinden hukuk devletine geçişin temelleri atılır. Eğitim ve idari alanda batı normlarında yeni kurumlar oluşturulur. 1856’da ilan edilen Islahat Fermanı Tanzimat’ın devamı niteliğindedir. Aslında Hıristiyan ulusun haklarını düzenlemek ve korumak amacıyla Osmanlı Devleti’ne dayatılan hükümleri içeren ferman, ferdi hakların alt yapısını oluşturmuş ve bir bakıma meşrutiyetçi akımın yolunu açmıştır. Osmanlı’nın hemen hemen bütün müesseselerini yenileştirecek, hatta dayandığı fikri esaslarda derin değişmeler yapacak nitelikteki Islahat Fermanı, Meşrutiyet’e kadarki sürecin siyasi argümanı olur. Gerek Tanzimat gerekse Islahat Fermanı’yla, Osmanlı toplumunun gündelik hayat biçiminin oluşturan mahallenin sosyo-kültürel çerçevesi yıkılmış, dışa kapalı geleneksel içeriği çok merkezli bir kent yaşantısı içersinde erimeye başlamıştır. Avrupa’daki güç dengelerinin değişmesi, iç ve dış ayaklanmalar çağdaşlaşma yönündeki nemli bir adımı oluşturan Tanzimat rejiminin sonunu getirir. Tanzimat’ın siyasi düşüncesinde olgunlaşmış ve batılı anlamdaki özgürlüğün temsilcisi olan bir gurup aydının meydana getirdiği “Yeni Osmanlı”cılar siyasal bir güç oluşturur. Bunların baskısıyla II. Abdülhamid tahta getirilerek Türklerin ilk anayasası olarak kabul edilen Kanun-i Esasi (1876) ilan edilir. Osmanlı aydının ülkeyi Batılılaştırma arzusunun bir belgesi olan bu anayasa Osmanlı tarihi içinde bir dönüm noktası teşkil eder. Yeni anayasa gereği Meşruti yönetime geçilir. Ancak, kısa süren bu denemeden sonra II. Abdülhamid’in “İstibdat” dönemi başlar. Abdülhamid’in baskı rejimi ordu bünyesindeki isyancı gurupların örgütlenmesine yol açar. “Jön Türkler” adını alan bu örgütlenme Cumhuriyet’in temellerini atacak olan İttihat ve Terakki Cemiyetini kurar. Ordu ve yönetimde ağırlığı hissettiren İttihat ve Terakki Cemiyeti 1908’de II. Meşrutiyet’i ilan ettirir. Ardından çıkan 31 Mart Ayaklanması ile II. Abdülhamid tahttan indirilir. Yerine geçen oğlu IV. Mhmed Reşad’ın gölgesinde İttihat ve Terakki yönetimi başlar. Cumhuriyet’in de temellerini atacak olan İttihat ve Terakkinin “ulusçuluk” politikası çok uluslu Osmanlı Devleti’nin de sonunu getirir. Kaynak: Akşin, Sina, “Siyasal Tarih (1789-1908)”, Türkiye Tarihi-3, 2002, 77-187 Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), Ankara, 1997 Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Ankara 1973 Berkes, Niyazi, Türk Düşününde Batı Sorunu, Ankara 1975 Beyhan, M. Ali, “Yeniçeri Ocağının Kadırılışı Üzerine Bazı Düşünceler “Vak’a-yı Hayriyye”, Osmanlı, C.7, 1999, s.258-272 Bilim, C. Yalçın, “Osmanlı’da Eğitimin Çağdaşlaşması Askeri Okullar”, Osmanlı, C.5, 1999, s. 237-244 Ersoy, Osman, Türkiye’ye Matbaanın Girişi, Ankara 1959 Evin, Ahmet, “Batılılaşma ve Lale Devri”, İstanbul Armağanı 4, 2000, s.41-60 Hanioğlu, M. Şükrü, “Osmanlıcılık”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.5, 1985, s.1389-1393 Hanioğlu, M. Şükrü, “Türkçülük”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.5, 1985, s.11394-1399 İnalcık, Halil, “Sened-i İttifak ve Gülhane Hatt-i Hümâyûnu”, Belleten, XXVIII, 1964, s. 603- 622 Karal, E. Ziya, “Tanzimat’tan Evvel Garplılaşma Hareketler (1718-1839)”, Tanzimat-I, 1940, s. 12-30 Karal, E. Ziya, Nizam-ı Cedide Dair Lâyıhalar, Ankara (1943) Karal, E. Ziya, Tanzimat-ı Hayriye Devri, İstanbul 1999 Kılıçbay, M. Ali, “Osmanlı Batılılaşması”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.1, 1985, 147-152; Ortaylı, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul 2000 Tanör, Bülent, “Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.1, 1985, s.10-26 Tekeli, İlhan “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Eğitim Sistemindeki Değişmeler”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.2, 1985, s.456-475 Tunaya, T. Zafer, “1876 Kanun-ı Esasîsi ve Türkiye’de Anayasa Geleneği”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.1, 1985, s.27-39 Tunaya, T. Zafer, Batılılaşma Hareketleri-I, İstanbul (1999) Yolalıcı, M. Emin, “XIX. Yüzyıl ve Sonrası Osmanlı Devleti’nde Eğitim ve Öğretim Kurumları”, Osmanlı, C.5, 1999, 218-296 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan / Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Prof. Dr. Kıymet GİRAY / Dr. Mesut DÜNDAR Prof. Dr. Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN 8.1. Tarihsel Çerçeve, Toplum Ve Kültür Anahtar Kelime: Batılılaşma, Kültür, Sanat, Mimari. Yaklaşık iki yüzyıllık bir süreci kapsayan Osmanlı modernizasyonu veya yenileşme anlamındaki “Batılılaşama” Lale Devri ile başlatılır. III. Ahmed Dönemi’ni (1703-1730) kapsayan “Lale Devri”nde Osmanlı ilk kez yüzünü Batı’ya döner. Karşısında aciz duruma düştüğü Batı’yı tanıma gayretine girer. Başta Fransa olmak üzere Batı Avrupa devletleriyle dostane ilişkiler yürütülerek çeşitli elçiler gönderilir. Bu elçilerin raporları ve gönderdikleri görsel malzemelerle Batı medeniyetini tanımaya çalışır. Batı’da kraliyet ve aristokrat kesimin hüküm sürdüğü yaşan tarzının benzeri Osmanlı sarayına aktarılır. Sultanların yaşamındaki bu değişimler sanat ve mimarideki değişimleri de beraberinde getirir. Lale Devri’nin yenilikçi ruhu sonraki dönemlerde kendini, daha çok askeri ve ona bağlı olarak eğitim alanında gösterir. Avrupa’daki iç çekişmeler ve kişisel nedenlerle Osmanlı hizmetine giren yabancı uzmanlar ordunun modernizasyonunda ve yeni kurumların oluşmasında etkili olurlar. Yeni askerî kışla ve okullar kurulur. Bunu Mühendishane ve Tıbbiye’ler izler. Avrupa’dan ithal edilen her yeni kurum mimarisini de beraberinde getirir. Kentin mimari karakterini değiştiren kışlalarla birlikte ona bağlı olarak askeri hastaneler ve okullar inşa edilir. Tanzimat’a kadar uzanan bu dönemde yeni işlevlere göre şekillenen yapı tipleri dışında, geleneksel yapıların bezemesin de Rokoko, Barok ve Ampir gibi Batılı üsluplar egemen olur. Aynı zamanda Avrupa ile geliştirilen ilişkiler sonucunda açılan elçiliklerle birilikte birçok sanat ve bilim insanları da İstanbul’a akın eder. Onların taşıdığı yeni imgeler Osmanlı’nın Batı’yı daha somut biçimde tanımasını sağlarken, Batı tazı yaşamın da öncüleri olurlar. Abdülmecid’in tahta çıkışıyla yürürlüğe giren Tanzimat ve onun devamı niteliğindeki Islahat Fermanı, temelde tüm halka eşit hakların verilmesini öngörür. Bütün bunlar Osmanlı toplu düzeni ve yaşantısında temel değişiklilere neden olur. Özellikle ticari alamda gayrimüslimlere tanınan ayrıcalıklar bir burjuva kesiminin oluşturur. Zengin gayrimüslimlerin yerleşim alanı olan Beyoğlu ve Galata gibi bölgeler, işhanı, pasaj, banka, otel, kafe gibi yeni işlevsel binalar ve bunları izleyen tiyatro, kabare gibi eğlence mekânlarıyla kültür ve ticaret merkezi haline gelir. Bunların yanında cami, türbe, han, hamam vb. geleneksel yapıların inşası devam etmekle birlikte mimari program içindeki ağırlığı azalmaya başlar. Yeni kurum ve kavramlarla birlikte gelen işlevsel yapı türleri kentlerin yeni yüzü olmuştur. Yabancı veya Levanten mimarlar elinde şekillenen çeşitli üsluptaki yeni yapılar kentlere Batılı bir görünüm kazandırır. Yeni protokol düzenine göre inşa edilen yeni saraylar da Batılı görünümleriyle kent fizyonomisinde yerini alır. Bunu diğer resmi yapılar izler. Bu dönemde özellikle eğitime önem verilerek bugünkü anlamda ortaokul (İdadi), lise (Sultani) ve üniversiteler (Dârülfünun) kurulur. Eğitimden kılık kıyafete kadar modern nitelikli bu okullarda yetişen öğrenciler Tanzimat adamı diyebileceğimiz aydınları ortaya çıkarır. Batı kültürünün yerleşmesinde önemli rol oynayan bu aydınlar “Yeni Osmanlılar” hareketinin de hazırlayıcısıdırlar. Osmanlı’nın ilk gazetelerini de çıkaran bu zümre ileride meşrutiyet yönetiminin de güçlü sesleri olur. Avrupa’ya giden tek Osmanlı sultanı olan Abdülaziz gezisi sırasında gördüğü sanat eserlerinden esinlenerek kendi heykelini yaptırır. Aralarında ünlü isimlerinde bulunduğu bir gurup yabancı ressamı çevresinde toplar, resim eğitimi için Paris’e öğrenciler yollar. Resimli gazete ve dergilerin basılmasına izin verir. Abdülaziz’in saltanat yılları, idari ve eğitimin yanı sıra sanat ve kültürel değişimlerin hız kazandığı dönem olur. Batılı anlamda birçok yeniliğe imza atan Abdülaziz devletin iflasından sorumlu tutularak tahttan indirilir. Yerine Meşrutiyet rejiminin kurulması şartıyla II. Abdülhamid getirilir. İç ve dış isyanların baş gösterdiği bu dönemde çağdaşlaşma alanındaki adımlar aynı hızla sürdürülür. Eğitime öncelik verilerek, yurdun her yerine çok sayıda okul inşa edilir. Bunlar arasında Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürecek olan Sanayi-i Nefise Mektebi (1883) ve Hendese-i Mülkiye (1884) gibi okullar da vardır. Kız liselerinin açılması kadının toplum statüsündeki yerini değiştirir. Osmanlı kadınının hayatında kayda değer gelişmeler görülür. Özgür çalışma hayatına girerek özellikle eğitim alanında önemli yer kazanırlar. Kadınların yeni iş dallarında boy göstermesi Osmanlı aile yapısının da modernleşmesinde baş rol oynar. II. Abdülhamid’in baskı rejimine karşı aydın gurupların başı çektiği halk örgütlenmeleri başlar. Avrupa’dakine benzer koyu bir siyasi hayatı görüldüğü dönme girilir. “Jön Türkler” adındaki örgütlenme partileşerek İttihat ve Terakki Cemiyetini kurar. Aydın kesimin desteğini alan partinin ulusçuluk politikası her alanda yaygınlık kazanır. Sanat ve mimaride ulusal bir üslup yaratılır. Download 17.59 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling