T. C. KÜLTÜr ve turizm bakanliği tüRKİye küLTÜr portali projesi
Download 17.59 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ
- Prof. Dr. Kıymet GİRAY KASIM - 2009 ANKARA
- 8.2.1. Lale Devri Sanat ve Kültür Ortamı Anahtar Kelimeler
- 8.2.2. Lale Devri Sonrası Sanatsal Gelişmeler Anahtar Kelimeler
Kaynak: Aksoy, Bülent, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Musıki ve Batılılaşma”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.5, 1985, 1212-1236 Akşin, Sina, Jön Türkler ve İttihat Terakki, Ankara (1998) Akşin, Sina, “Siyasal Tarih (1789-1908)”, Türkiye Tarihi-3, 2002, 77-187 And, Metin, “Tanzimat ve Meşrutiyet Tiyatrosu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.6, 1985, 1608-1622 Armaoğlu, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), Ankara(1997) Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Ankara (1973) Birinci, Ali, “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Kuruluşu ve İlk Nizamnâmesi (1895)”, Osmanlı, C.2, 1999, 401-409 Çobanoğlu, Özkul, “Osmanlı Devleti’nde Türk Halk Kültürü’nün Değişim ve Dönüşüm Dinamikleri”, Osmanlı, C.9, 1999, 51-71 Ersoy, Osman, Türkiye’ye Matbaanın Girişi, Ankara (1959) Işın, Ekrem, “19.yy’da Modernleşme ve Gündelik Hayat”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.2, 1985, 538-563 Kılıçbay, M. Ali, “Osmanlı Batılılaşması”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.1, 1985, 147-152 Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Ankara (1970) Meriç, Nevin, Osmanlı’da Gündelik Hayatın Değişimi: Âdâb-ı Muâşeret 1894-1927, İstanbul (2000) Ortaylı, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul (2000) Tampınar, A. Hamdi, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul (2006) Turhan, Mümtaz, Kültür Değişmeleri - Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik, İstanbul (1959). İlişki (Relation):Tarih 4.2. Osmanlı Tarih ve Kültüğ; Edebiyat 2.3.3. Klasik Türk Ede. Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan / Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Prof. Dr. Kıymet GİRAY / Dr. Mesut DÜNDAR Prof. Dr. Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ OSMANLI’DA BATILILAŞMA DÖNEMİNİN DİNAMİKLERİ AYDINLANMA DÖNEMİNİN İZLERİ Prof. Dr. Kıymet GİRAY KASIM - 2009 ANKARA 8.2. Aydınlanma Döneminin İzleri Anahtar Kelimeler: Batılılaşma, Kültür, Sanat, Mimari. Osmanlı Batılılaşması aynı zamanda bir aydınlanma çağıdır. Bunun ilk izleri Lale Devrinde ortaya çıkar. Fransa ile geliştirilen ilişkiler neticesinde Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi ilk daimi elçi olarak Paris’e gönderilir. Onun Fransa Kraliyet ailesinin saray ve yaşamı anlatan mektuplarından etkilenen III. Ahmed ve veziri Damat İbrahim Paşa, benzeri çalışmalar yaparak ünlü lale eğlencelerini düzenlerler. Bu zevk, safa ve eğlenceli yaşam tarzı, matbaanın kurulması (1727) gibi bazı radikal yenilikleri de beraberinde getiri. Matbaan ile birlikte tarih, coğrafya ve diğer müspet bilimler alında yapılan çeviri basımları yeni ufuklar açar. İlk tiyatro piyesleri bu dönemde oynanır. Batı dilleri eğitimi alan, okuyan, dünyayı tanımak isteyen bir tür aydın zümre doğar. Dış dünya ile kendi dünyasını karşılaştıran, yargılayan yeni kültür adamlarını oluşturduğu bu zümre büyüyerek devam eder. Osmanlı bürokrasisinin üst sınıfını teşkil eden kişiler, yaşam biçimi ve zevkleriyle geleceğin kültürünü hazırlarlar. Batılılaşma adımlarının dışa vurulduğu ilk aşamayı oluşturan Lale Devri sonrasında da, Osmanlının ufkunu açacak gelişmeler artarak devam eder. Çeşitli nedenlerle Osmanlı hizmetine giren Comte de Bonneval (Humbaracı Ahmed Paşa) ve Baron de Tott gibi bazı yabancılar askeri ve eğitim alanına Batı tekniklerini getirir. Kurulan yeni okullarda matematik, tıp, astronomi, felsefe ve (teknik amaçlı da olsa) resim dersleri verilmeye başlar. III. Selim, Niazam-ı Cedid adında yeni bir ordu kuması ve diğer projeleri birçok yenilikleri de beraberinde getir. Daha çok ilmi alanda eserler basılmak üzere Üsküdar’da ikinci matbaa kurularak, batı dillerinde yazılmış eserler tercüme edilerek modern ilmin yaygınlık kazanması sağlanır. Toplumun aydınlanmasında önemli rol oynayan yeniliklere karşı direnen Yeniçeri Ocağın kaldırmak ise Sultan II. Mahmud’a düşer. Bu dönemdeki, Batıya öykünen yeni düzenlemeler, toplum hayatına giren yeni biçimler ve eğilimler sonraki yılların da temel taşlarını oluşturacaktır. Bürokrasideki değişimlere paralel olarak, fes giyilmesi gibi kılık kıyafet düzenlemesi ve devlet dairelerine Padişah’ın portrelerinin asılması gibi birçok uygulama getirilir. Yine askeri amaçlı olarak Donizett’nin öncülüğünde Mızıka-i Hümayun okulu açılır. Sivil eğitim alanında Rüşdiye’ler kurulur, Avrupa’ya öğrenciler gönderilir. Avrupa’nın önemli başkentlerinde daimi elçilikler oluşturulur. Elçi, maslahatgüzar gibi sıfatlarla buralara gönderilen kişiler Osmanlı’nın Batı’ya açılan cephesinin en önemli unsuru olarak siyasi ve kültürel hayatın şekillenmesinde önemli rol oynar. Gittikleri ülkelerin askeri kurumları idare usullerini ve yaşam tarzını öğrenme gayretine giren bu kişiler devlet kademesinde, eskinin ulema ocağının yerini alacak aydın tipini oluştururlar. Yine bu devirde yabancı sefaret mensupları, bunların mahiyetindeki âlimler, sanatçılar ve seyyahlardan oluşan ve giderek artan bir gurup Avrupa medeniyetine ait unsurların yayılmasında ve batılı yaşam tarzının benimsenmesinde önemli etkendir. Onların açtıkları yeni dünya vizyonu Osmanlı aydınlanmasının ilk adımlarını teşkil eder. Orduyu modernleşme çabalarıyla başlayan ve Osmanlı modernleşmesine dönüşen gelişmeler her alanda olduğu gibi sanat ve mimariye de yansır. Hatta Batılı etkilerin yaşandığı en özgür alanı oluşturur. Lale Devri’nin yaşam tarzına paralel olarak coşkulu bitkisel bezemelerle maniyerist bir üslup yaratılır. Dışa dönük yaşam tarzı mimarideki yankısını meydan çeşmelerinde bulur. Bu gelişme “işlevini dışsal ilişkilerinde belirleyen bir yapı anlayışına geçişi ifade eder”. Fransa ile olan ilişkiler neticesinde Rokoko bezemelere bürünen yapılarla ilk kez Batılı üsluplar ortaya çıkar. Bunu Barok ve Ampir üslupları izler. Artık geleneksel değerlerin terk edildiği, söz konusu üslupların bazen tek başına, bazen de bir arada kullanıldığı yeni bir döneme girilir. Kaynak: Arel, Ayda, Onsekizinci Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İstanbul 1975 Batur, Afife, “Batılılaşma Döneminde Osmanlı Mimarlığı”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.3, 1985, s.1038-1090 Baysal, Jale, Müteferrika’dan Birinci Meşrutiyete Kadar Osmanlı Türklerinin Bastıkları Kitaplar, İstanbul 1968 Cezar, Mustafa, Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi, İstanbul 1971 Çobanoğlu, Özkul, “Osmanlı Devleti’nde Türk Halk Kültürü’nün Değişim ve Dönüşüm Dinamikleri”, Osmanlı, C.9, 1999, s.51-71 Denel, Serim, Batılılaşma Sürecinde İstanbul’da Tasarım ve Dış Mekânların Değişimi Nedenleri, İstanbul 1982 Eyice, Semavi, “XVIII. Yüzyıl Türk Sanatı ve Türk Mimarisinde Avrupa Neo-Klasik Üslubu”, Sanat Tarihi Yıllığı, S.IX-X, 1981, s.163-189 Eyice, Semavi, “Kâğıthane-Sadâbad-Çağlayan”, TAÇ, Cilt:1, Sayı:1, 1986, 29-36 Kaçar, Mustafa, “Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Mühendishâne’nin Kuruluşu”, Toplumsal Tarih, C.9, 1998, s. 4-11 Kuban, Doğan, Türk Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme, İstanbul 1954 Kuban, Doğan, Osmanlı Mimarisi, İstanbul (2007) Ödekan, Ayla, “Mimarlık ve Sanat Tarihi”, Türkiye Tarihi-3, 2002, s. 369-455 Rado, Şevket, “Yirmisekiz Çelebi’nin Fransa Sefâretnamesi”, Hayat Tarih Mecmuası, Cilt:1, Sayı:2-6, 1967 Unat, F. Reşit, Osmanlı Sefirleri ve Seyahatnameleri, İstanbul 1968 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan/ Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Prof. Dr. Kıymet GİRAY/ Dr. Mesut DÜNDAR Prof. Dr. Kıymet GİRAY Prof. Dr. H. Hale KÜNÜÇEN 8.2.1. Lale Devri Sanat ve Kültür Ortamı Anahtar Kelimeler: Batılılaşma, Lale Devri, Mimari, Çeşme, Bezeme İmparatorluğun yeni bir döneme girdiği Lale Devri’deki siyasi ve kültürel değişimlerin yansıması kedini ilk olarak mimaride gösterir. Lale Devri yöneticilerinin Batı’ya yönelişi Türk mimarisinin Batı çizgisine kaymasına ve giderek tasarımı da kapsayacak şekilde Batı modeli egemenliğinin başlangıcını teşkil edecektir. III. Ahmed Dönemi’nde Fransa ile ilişkilerin geliştirilmesi sonucunda Paris’e gönderilen Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin Fransa saray ve bahçeleri ile buradaki eğlenceleri aktardığı mektuplar ve dönüşünde getirdiği söylenen çizim ve raporlar Sultan’ı ve Sadrazam Damat İbrahim Paşayı ekiler. Bu çerçevede yeni bir saray projesine girişen yönetim bu sarayın yapımı için, bahçe düzenlemesinde suyun oynadığı rolü de dikkate alarak Kâğıthane bölgesini seçer. Dönemin mimarbaşı Kayserili Mehmed Ağa’nın hazırladığı (M. Erdoğan,1962), derenin ıslahı, saray ve çevre yapıları ile hasbahçeyi içeren Kâğıthane düzenlemesinde, başta sultan için yaptırılan Kasr-ı Hümayûn (Sadabad Sarayı) olmak üzere çok sayıda köşk inşa edilir. Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin büyük bir övgüyle bahsettiği Versailles, Trianon, Fontainebleau ve Marly gibi saray komplekslerinin bahçelerine benzer bir ortam yaratılır. Bu bahçe düzenlemesi büyük ve gösterişli havuzları, mermer su kanalları, kaskadlar, fıskiyeler ve vistaları ile Fransız etkileri göstermekle birlikte, genel düzeni itibariyle Uzak Doğu ve İran bahçelerini hatırlatır. Doğayla bütünleştirilen saray ve köşkler de Fransız örneklerinin aksine daha mütavazı ölçekte, Osmanlı konut geleneğine uygun biçimde merkezi sofa planlı, konsol ve ayakların taşıdığı çıkmalar gibi yapısal özellikler gösterir. Lale Devri’nde yapı türü gözetmeksizin cephelerin, duvarların ve tavanların çeşitli çiçekler ve meyveli kâse motifleriyle süslenmesi dönemin karakteristik özelliklerinden biridir. Kökeni Safevi İran’ına dayanan bu natüralist çiçek ve meyve motiflerinin güzel örneğini Topkapı Sarayı III. Ahmed Yemiş Odası’nın zengin duvar bezemeleri ortaya koyar. İlk olarak duvar resimlerinde görülen bu bezemler taşçı ustaların elinde plastik bir değer kazanarak özellikle çeşme mimarisinde yaygınlık kazanır. Hem boyalı bezeme, hem de taş oymada yaratılan bu zarif bitkisel bezeme, dönemin eğlence ve edebiyat dünyasına düşkün entelektüellerinin temsil ettiği kültür ortamının bir yansımasıdır. Lale Devri’nde giderek dışa dönük bir karakter kazanan yaşan tarzına paralel olarak ortaya çıkan büyük meydan çeşmeleri Osmanlı mimarisine giren yani bir yapı türü olara görülür. Dört cephesi de açık olan bu çeşmeler, her yönden algılanabilen mekan tanımlaması ve işlevini dışsal ilişkilere belirleyen yapılar olarak kent imajında normların ve simgelerin değişmeye başladığının habercileridir. Meydan çeşmeleri Osmanlı’da kent planlaması olgusunun da başlangıcını oluştur. Bâb-ı Hümayun önündeki III. Ahmed Çeşmesi (1728- 1729) saray kapısı ile Ayasofya arasında anıtsal kent mekanlarından birinin temelini oluşturur. Çeşmenin geometrik prizmal kütlesinin kavraya geniş bir saçak ve bunları örten kırma çatı ile bir çeşme için düşünülemeyecek görkemde bir yapı kompozisyonu meydana getirilir. Çatı üzerinde, camilerdeki sağır kasnak kulelerini anımsatan kubbeli merkezi ve dört köşe kulesi bu anıtsallığı daha da vurgular. Köşelere yerleştirilen sebil öğeleriyle yumuşatılan çeşme, yatay ve düşey hatlardaki denge kurumu ve geometrik biçimlerin ilişkisi açısından başarılı bir tasarım örneğini ortaya koyar. Katı geometrik hatların yumuşatılması ve saçak altı frizinin akant motifleri bezenmesi çok sınırlıda olsa Rokoko üslubuna geçişi sergileyen ilk eser olarak dikkati çeker. Aynı yıllarda inşa edilen Üsküdar’daki III. Ahmed Meydan Çeşmesi, Ayasofya meydanındaki çeşmesinin daha basite indirgenmiş bir örneğini ortaya koyar. Köşe sebilleri ortadan kaldırılmış, dörtgenin köşeleri pahlanarak küçük çeşmeler yerleştirilmiştir. Burmalı sütuncelerle sınırlandırılan dar kenarların üst kısmına yerleştirilen sarkıt niteliğindeki bezemesel konsollar plastik bir etki oluşturur. III. Ahmed Devri’nde saray ve çeşme yapılarında görülmeye başlayan yenilikler dini mimaride pek görülmez. Üsküdar’daki Yeni Valide Camii (1708-1710) hâla klasik cami mimarisinin ilkelerini korumaktadır. Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın Şehzadebaşı ve Nevşehir’deki külliyeleri planlama bakımından eski geleneklere bağlı olmakla birlikte bezemde Rokoko tarzı motiflerin yer aldığı yapılar olarak görülür. Düzenlemesi ile İstanbul’un ilk kentsel tasarım uygulamalarından birini teşkil eden Damat İbrahim Paşa külliyesinin sebili, dairesel planı ve bezemleriyle Lale Devri’nin en güzel eserlerinden birini oluşturur. Kaynak: Rado, Şevket, “Yirmisekiz Çelebi’nin Fransa Sefâretnamesi”, Hayat Tarih Mecmuası, Cilt:1, Sayı:2-6, 1967 Unat, F. Reşit, Osmanlı Sefirleri ve Seyahatnameleri, İstanbul (1968) Denel, Serim, Batılılaşma Sürecinde İstanbul’da Tasarım ve Dış Mekânların Değişimi Nedenleri, İstanbul (1982) Ödekan, Ayla, “Mimarlık ve Sanat Tarihi”, Türkiye Tarihi-3, 2002, 369-455 Eldem, S. Hakkı, Sa’dâbâd, İstanbul (1977) Aktepe, M. Nünir, “18. Yüzyılın İlk Yarısında Kâğıthane ve Sa’dâbâd”, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, Sayı:72/351, 1985, 11-19 Eyice, Semavi, “Kâğıthane-Sadâbad-Çağlayan”, TAÇ, Cilt:1, Sayı:1, 1986, 29-36 Batur, Afife, “Batılılaşma Döneminde Osmanlı Mimarlığı”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, C.3, 1985, 1038-1090 Arslan, Necla, Gravür ve Seyahatnamelerde İstanbul, İstanbul (1992) Arslan, Necla, “Sa’dâbâd Sarayı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.6, 1994, 388- 389 Cezar, Mustafa, Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi, İstanbul (1971) Arel, Ayda, Onsekizinci Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İstanbul (1975) Eyice, Semavi, “Ahmed III Çeşmesi”, Türkiye Diyanet Fakfı İslam Ansiklopedisi, C.2, 1989, 38-39 Ödekan, Ayla, “Ahmed III Sebili Ve Çeşmesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.1, 1993, 116-117 Kuban, Doğan, Osmanlı Mimarisi, İstanbul (2007) Kuban, Doğan, Türk Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme, İstanbul (1954) Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan/ Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Prof. Dr. Kıymet GİRAY/ Dr. Mesut DÜNDAR Prof. Dr. Kıymet GİRAY Prof. Dr. H. Hale KÜNÜÇEN 8.2.2. Lale Devri Sonrası Sanatsal Gelişmeler Anahtar Kelimeler: Batılılaşma, I. Mahmud, III. Osman, I. Abdülhamid, III. Selin, II. Mahmud, Sanat, Mimari. Lale Devri sonrası tahta geçen I. Mahmud Dönmemi’nde (1730-1754) de aynı yaşam tarzına duyulan özlemi ortaya koyan yapılar inşa edilmeye devam edilir. Tahrip edilen kasır ve köşklerin yerine yenileri yapılırken III. Ahmed döneminde ortaya çıkan meydan çeşmelerinin yapımı hız kazanır. Saltanatının ilk yıllarında inşa edilen Tophane Çeşmesi (1732), Saliha Sultan Çeşme ve Sebili (1733) ve Galata Bereketzâde Çeşmesi (1732) gibi yapılar Lale Devri’nin zarif bitkisel bezemelerinin en güzel örneklerini sunar. Bu yapılarda görülen mimari elemanlardaki dalgalanmalar, “C” ve “S” kıvrımları ile istiridye kabukları şeklindeki motifler ise yeni bir üslubun habercileridir. Fransız Rokoko’sunun bir uzantısı olarak gelişen bu yeni üslup 1940’lardan sonra mimaride, özellikle çeşmelerde egemen olur. Dolmabahçe’de Mehmed Emin Ağa Sebili ve Çeşmesi (1740) ile Karacaahmet’deki Saadettin Efendi Çeşmesi (1741) bezemesinde etkin biçimde görülen bu Rokoko bezeme Nuruosmaniye Çeşme ve Sebili (1755) ile Zevkî Kadın Çeşmesi’nde (1755) klasik evreye ulaşır. Önceleri Fransız Rokoko’sundan esinlenerek başlayan bu yeni bezemesel akım giderek Avrupa Baroğu’nu da kapsayarak gelişir. Bu batılı unsurları geleneksel değerlere göre yeniden yorumlayan Osmanlı ustaları, kendine özgü bir karaktere bürünen Osmanlı Baroğu’nu yaratır. I. Mahmud zamanında yapımına başlanan anacak III. Osman döneminde tamamlanabilen Nuruosmaniye Külliyesi (1749-1754) Osmanlı’nın özgün Barok yapılarından biridir. Mimar Simeon Kalfa tarafından tasarlanan külliyenin ana yapısını oluşturan cami, dinsel işlevi ile biçimi arasındaki ilişkiye dayalı geleneksel plan şemasını korur. Ancak, Baroğun eliptik kompozisyonunu anımsatan “U” biçimli avlusu, tasarımdaki eğrisel kitle dalgalanmaları, kıvrımlı dar saçaklar, kapı, pencere ve kornişlerin “C/S” eğrisel plasterlerle kuşatılması gibi yapısal düzenlemeleriyle Osmanlı mimarisinde bir dönün noktasını teşkil eder. Bunu Ayazma Camii (1757-1760) ve Laleli Camisi (1760-1763) ile Beylerbeyi Camii (1778) izler. Barok Üslubun karakteristik bir örneğini teşkil edem Üsküdar’daki Selimiye Camisi (1801-1805), hünkâr mahfili ve özel konutlar gibi birleşerek bir ek yapı niteliğine bürünen son cemaat yeri tasarımı ile dikkati çeker. XIX. yüzyılın başlarında inşa edilen Nusretiye Camisi (1823-1826) Rokoko-Barok ile Ampir üsluplar arasındaki bir geçiş yapısını oluşturur. Dekorasyonda kullanılan Barok ve Rokoko motifler eski inceliklerini kaybetmeye başlarken, pencerelerin etrafının katı sövelerle çevrelenmesi ve askı kemerlerinin üzerine dairesel korkuluklar yerleştirilmesi gibi ampir özellikler girer. Ampir üslubun etkin olmaya başladığı bu dönemde inşa edilen Küçük Efendi Külliyesi ise Barok üslubun güzel bir örneğini sunar. Fatih’teki Şeyh Emir Buhari Türbesi (1782) Osmanlı mimarinse giren yeni üslubun habercisidir. XIX. yüzyılın birinci yarısında etkili olmaya başlayan Neo-Klasik ve Ampir üsluplar Barokla birilikte kullanılır. Eyüp’te Şahsultan Türbesi (1800) ve Fatih’teki Nakşıdil Sultan Türbesi (1818) ise Osmanlı Barok mimarisinin önemli yapıtları arasında yer alır. Dönemin Ampir üslubunun en karakteristik yapısını ise II. Mahmud Türbesi oluşturur. Kubbeli poligonal yapının kütlesi köşe pilastrları ve dikdörtgen çerçeveler içerisine alınan yarım daire kemerli pencereleri ile Ampir üslubun en saf uygulamasıdır. Bundan sonra yapılan türbeler birçok üslup bileşenlerinden oluşan seçmeci yaklaşımın ürünleri olarak görülür. İmparatorluğun başkentinde yaşanan bu gelişmeler aynı zamanda Anadolu’da da yankı bulur. XVIII. yüzyılda güçlenen ayanlar ortaya koydukları eserlerde başkentteki değişimlerin izlerini görmek mümkündür. Bu etkiler plan ve dış tasarımdan çok iç mekânlarda kendini gösterir. Aydın’daki Cihanoğlu Camisi (1756) Barok üsluptaki iç mekân süslemenin en güzel örneğini sunar. Yozgat Çapanoğlu Camii (1779) ve Gülşehir Kara Vezir Camii (1779) bu uygulamanın tensilcilerinden bazılarıdır. Bu dönemde, başta askeri olmak üzere çeşitli alanlarda öngörülen yenilenmenin getirdiği gereksinimler doğrultusunda kışla, okul, fabrika, hastane ve karakol gibi yeni yapı türleri inşa edilir. Bunlar arasında kışlalar kent fizyonomisini değiştiren büyük boyutlu yapılar olarak dikkati çekerler. İlk örneklerini, Comte de Bonneval kurduğu Humbaracı Ocağı Kışlası (1734) ve Cezayirli Hasan Paşa’nın yaptırdığı Kalyoncu Kışlası’nın (1783) oluşturduğu bu yapı türü III. Selim ve II. Mahmud dönenlerinin en karakteristik yapılarını teşkil eder. Batı’nın ortası avlulu dikdörtgen planlı plan şemasının aynen uygulandığı bu yapılardan Selimiye Kışlası (1800) lojmanları, dükkanları, hamamı, okulu, kütüphanesi, camisi ve matbaasıyla klasik dönemin külliyelerinden farklı ilişkiler içeren yeni yapılaşma düzenini ortaya koyar. Levent Kışlası (1795), Topçu Kışlası (1806), Kuleli Süvari Kışlası (1828), Davutpaşa Kışlası (1832) dönemin dikkati çeken diğer askeri yapılarıdır. Bu anıtsal ve görkemli yapılar, kent merkezini teşkil eden büyük boyutlu selâtin cami ve külliyelerinin yerini alarak İstanbul’un yeni çekim merkezlerine dönüşür. Download 17.59 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling