T. C. MİMar sinan güzel sanatlar üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ tarih anabiLİm dali ortaçAĞ tariHİ programi
Download 3.07 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- V.4.2. Altın Orda’nın Rus Diplomasisi Üzerindeki Etkisi
V.3. Hukuk
Her ne kadar Altın Orda hanları, ele geçirdikleri Rus topraklarını doğrudan idare etmeseler de önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi Rus knezlerinin iktidarı sınırlı olup, knezler birçok konuda hanlara bağlıydı. Yargı konusunda da bütün Rus knezleri Altın Orda hanına ve Moğol Yüksek Mahkemesi’ne bağlı idiler. Nitekim hanların sözünden çıkan knezlerin Orda’da idam edildikleri ya da başka bir şekilde cezalandırıldıkları bilinmektedir. 1257
Rus knezleri arasındaki ihtilafların çoğuna da Altın Orda hanı bakmıştır. 1258 Moğollar ile Ruslar arasındaki anlaşmazlıklar da Moğol mahkemesinde görüşülmüştür. Örneğin, Rostov Knezi Boris’in torunları ile Ordalı Petro’nun 1259 torunları Petro’nun yaptırdığı manastıra ait topraklar konusunda ihtilafa düştüklerinde Ordalı Petro’nun torunları Han’a başvurmuş, yargılama sonucu
1254 Gustave Alef, “The Origin and Early Development of the Muscovite Postal Service”, Jahrbücher für Geschichte Osteuropas, Neue Folge, S. 15, Münich 1967, s. 2. 1255
Bkz. V.1.2. 1256
Bkz. IV.8.2. 1257
Bkz. II.2.2. 1258
Bkz. II.2.2; II.3. 1259
Ordalı Petro, Moğol emiri olup, 1259 yılında vaftiz olmuştur. Orda’lı Petro’nun Rostov’da çok büyük bir kilise yaptırdığı da bilinmektedir ki, XVI. yüzyılın ortalarında Petro, Rus Kilisesi tarafından azizler mertebesine dahil edilmiştir. Bkz. E. Golubinskiy, İstoriya Kanonizatsiyi Svyatıh v Russkoy
295
Moğol mahkemesi Petro’nun torunlarını haklı bulmuştur. 1260
Bununla birlikte ancak büyük sorunlar ve üst düzey makamlar, yani knezler arasındaki sorunları çözen han, boyarlar ile halk arasındaki anlaşmazlıklara karışmamış ve bu sorunları yerli mahkemelere bırakmıştır. Bundan dolayı yargı sistemi Moğol tesirinde fazla kalmamıştır. Ancak yine de Ruslar Moğol yargı sistemi ve mahkemeleri ile tanıştıklarında Moğol hukuk alanındaki bazı uygulamaları benimsemişlerdir.
Moğol istilâsı öncesinde Rus knezliklerinde Russkaya Pravda (Rus Hakikati) adı verilen kanunlar yürürlükteydi. Russkaya Pravda ilk kez XI. yüzyılda oluşturulmuş ve daha sonraki tarihlerde küçük değişikliklerle geliştirilmiştir. 1261
kitaplarının temelini oluşturmuştur. Burada herhangi bir Altın Orda etkisinden bahsetmek mümkün değildir. Ancak Altın Orda dönemiyle Ruslarda idam cezası ile işkence uygulamasının başlatıldığı bilinmektedir. Rus tarihçisi Vladimirskiy- Budanov, Kiyev Rusya’sındaki kanunlar olan Russkaya Pravda’ya çok yabancı olan idam cezası ile Kiyev Rusyası’nda ancak kölelere karşı uygulanan beden cezalarının Moskova Rusyası’na Moğolların etkisiyle girdiğini ileri sürmektedir. 1262 Bir diğer Rus tarihçisi Ryazanovskiy ise bu tür cezaların bire bir Moğollardan alınmadığını, ancak Moğol istilâsı sonucunda genel olarak Rus halkının mizacının sertleştiğini ve bunun neticesinde Rusların idam ve beden cezalarına başvurmaya başladıklarını yazmıştır. 1263 Yukarıda yer verdiğimiz iki görüş arasında kesin tespitte bulunmak mümkün olmasa da, bu alanda da dolaylı da olsa Altın Orda etkisinin olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Altın Orda döneminde Rus topraklarında çıkartılan yeni kanunlarda idam ve işkence cezalarına rastlanmaya başlanmıştır.
1260 G. Vernadskiy, Mongolı i Rusy, s. 362-363. 1261 “Russkaya Pravda v Kratkoy Redaktsiyi”, M. N. Tihomirov, Posobiye po İzuçeniyu Russkoy Pravdı, Moskova 1957, s. 75-86. 1262
M. F. Vladimirskiy-Budanov, Obzor İstoriyi Russkoğo Prava, s. 361. 1263
V. A., Ryazanovskiy, “K Voprosu o Vliyaniyi Mongolyskoy Kulyturı i Mongolyskoğo Prava Na Russkuyu Kulyturu i Pravo”, s. 158. 296
1397 yılında I. Vasiliy tarafından çıkartılan Dvinskaya Gramotası’na 1264 göre
hırsızlara damga vurulacak, üç kez hırsızlık suçundan yakalananlar asılacaktır. 1265
1497 tarihli III. İvan’ın Sudebnik’ına (Mahkeme Kitabı) göre ise idam cezası aşağıdaki suçlar için verilmiştir: isyana kışkırtma, kilise malını çalma, kundaklama, fitne atarak birini hırsızlıkla suçlama. 1266 Yine Moğollar döneminde ve büyük ihtimalle de onların etkisi altında Moskova Rusya’sında işkence uygulamasına başlanmıştır. 1497 Mahkeme Kitabı suçlulara acımadan işkencenin yapılmasını öngörmekte. 1267
XVI. yüzyılın başlarında Moskova’yı ziyaret eden Avusturyalı Herberstein de Rusya’da idam cezasının uygulandığını ve suçlulara işkence yapıldığını yazmaktadır. 1268
Rusça’ya Moğolca’dan giren palaç (cellat) kelimesi yukarıda yer verdiğimiz uygulamaların hâfızalardaki izidir. 1269 Kandala (kelepçe), kabala (zulüm, esaret), nagayka (kamçı) gibi kelimeler de Rusça’ya Türkçe ve Moğolca’dan geçmiştir. 1270 Bu da söz konusu alet ve uygulamaların Rusya’ya Altın Orda’dan geçtiğine işaret etmektedir. Dikkatleri çeken bir başka nokta ise XVI-XVII. yüzyıllara kadar Rusya’da suçluların hakkından gelen basit görevlilere “yarıga” (yargıç) denmesidir. 1271
Hukuk alanında dolaylı da olsa bir başka etkiden daha söz etmek gerekmektedir. Altın Orda döneminde Rus topraklarında Russkaya Pravda’nın yanı sıra ayrıca Kormçaya Kniga adı verilen ve daha çok dinî içerikli kanunlar yürürlüğe girmiştir. Bu kanunlar 1262 yılında Mitropolit Kiril tarafından Bizans’tan benimsenmiştir. 1272
Bu kanunlar daha çok kilise ve manastır yönetimi ile ilgili olsa
1264 Dvinskaya Gramota, Knez Vasiliy’in Dvin topraklarını ele geçirdikten sonra bu topraklarda yaşayan halka verilen küçük bir kanun kitapçığıdır. Bu kitapçıkta Moskova Knezi’nin Dvin topraklarındaki hakk ve yetkileri anlatılmış, hukuk, vergi sistemi başta olmak üzere halkı ilgilendiren meseleler kaleme alınmıştır. Russkaya Pravda’dan sonra Rus hukuku ile ilgili en eski kaynaktır. Bkz. “Dvinskaya Ustavnaya Gramota 1397”, L. V. Çerepnin, Russkiye Feodalynıye Arhivı XIV-XV vekov, I, Moskova 1948, s. 397-407. 1265
“Dvinskaya Ustavnaya Gramota 1397”, L. V. Çerepnin, Russkiye Feodalynıye Arhivı XIV-XV vekov, s. 406. 1266
“Sudebnik 1497 Goda, Statya 9”, Rossiyskoye Zakonodatelystvo X-XX Vekov, II, Yuridiçeskya Literatura Yayınları, Moskova 1985, s. 54-62. 1267 “Sudebnik 1497 Goda, Statya 10”, Rossiyskoye Zakonodatelystvo X-XX Vekov, s. 54-62. 1268 S. Von Herbersteyn, Notes upon Russia, I, s. 101. 1269 Helene Carrere d’Encausse, Tamamlanmamış Rusya, s. 48. 1270 R. G. Landa, “İstoriya İslama v Rossiyi”, İstoriya i İstoriçeskiy Protses, s. 98. 1271 R. G. Landa, “İstoriya İslama v Rossiyi”, İstoriya i İstoriçeskiy Protses, s. 98. 1272 A. N. Kurat, Rusya Tarihi, Başlangıçtan 1917’ye Kadar, s. 131. 297
da, hayatın diğer alanlarını da kapsamıştır. Bizans’tan benimsenen bu kanunların da içerik bakımından Altın Orda ile yakından bir ilgisi yoktur. Ancak, kanunların Rus topraklarında yürürlüğe girmesini Rusların Altın Orda’ya borçlu olduğunu söylemek mümkündür.
Altın Orda döneminde Rus Kilisesi’ne Altın Orda hanları tarafından imtiyazlar verilmiş ve Kilise özellikle Kiyev Rusya’sı dönemi ile kıyaslandığında daha bağımsız hale gelmiştir. 1273 Kormçaya kanunlarının bu tarihte Ruslar tarafından benimsenmesi de bu hususla izah edilebilir. Altın Orda öncesinde Rus knezlerinin kiliseyi imtiyazlı hale getiren bu kanunları kabul edebileceğini söylemek güçtür. Diğer taraftan kanunlarda kilise ve din adamlarına dokunulmaması, kilise mallarının çalınmaması ve bu tür cezaların sert bir şekilde cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir. 1274
Her ne kadar kesin olarak bu konuda da Altın Orda’nın etkisi olduğunu söylemek mümkün olmasa da, kiliseye karşı yapılan suç ve cezaların, Altın Orda hanlarının Rus mitropolitlerine verdikleri yarlıklardaki 1275
içerikle çok benzer olduğunu söyleyebiliriz.
XI.
yüzyılın ikinci yarısında Kiyev Knezliği parçalanmış, 1276
ancak Rus knezlikleri Bizans ve Batı Avrupa ile ilşkilerini devam ettirmişlerdir. Rusların Bizans ile olan ilişkileri daha çok Rus Kilisesi’nin Konstantinopol Patriği’ne bağlılığı ile ön plana çıksa da, tarafların diğer alanlarda da işbirliği içerisinde oldukları bilinmektedir. Nitekim Peçenek, Kıpçak gibi Türk kavimleri, Bizans ile Rusların ortak düşmanıydı. 1277 Ayrıca Rus knezleri, gerek Bizans gerekse de komşu Çek, Leh 1273
Bkz. III.4.3. 1274
A. N. Kurat, Rusya Tarihi, Başlangıçtan 1917’ye Kadar, s. 131. 1275
Bkz. II.1.3. 1276
Bkz. I.1.4. 1277
N. M. Karamzin, İstoriya Gosudarstva Rossiyskoğo, I, s. 313. 298
ve Macar hükümdarları aileleriyle evlilikler yoluyla yakınlaşmaya çalışmışlardır. 1278 Yine Baltık coğrafyasında Alman şehirlerinin kurulmasıyla birlikte, özellikle Novgorod Knezliği bu şehirlerle ticarî ilişkiler geliştirmeye başlamıştır. 1279 Moğol istilâsı öncesinde Ruslar komşu oldukları Türk kavimleriyle de sıkı ilişkiler içerisinde olmuşlardır. 1280
Moğol İstilâsından ve Rus knezliklerinin Altın Orda’ya bağlanmasından sonra ise Rus knezliklerinin uluslar arası arenadaki konumları zayıflamıştır. Doğu Rus knezlikleri, Altın Orda’nın idaresine, Güney Rus knezlikleri de Litvanya ve Lehlerin kontrolü altına geçmiş ve Ruslar bağımsız dış politika izleme fırsatını kaybetmişlerdir. Neticede Altın Orda döneminde Doğu Rus knezliklerinin yabancı ülkelerle ilişkileri ancak Altın Orda, Bizans ve Litvanya ile sınırlıydı. Rus knezliklerinin Bizans ile ilişkileri aynen Moğol istilâsı öncesinde olduğu gibi daha çok dinî nitelikteydi. Ancak bu ilişkiler dahi Altın Orda’nın başkenti Saray’daki piskoposluk tarafından yürütülüyordu. 1281 Litvanya ile olan ilişkiler de Rus knezliklerinin Litvanya yayılmacılığını önleme teşebbüsleriyle sınırlıydı. 1282
Moğol istilâsıyla birlikte Rusların Kafkasya ile bağlantıları da kesilmiştir. Altın Orda öncesinde her ne kadar bölgede Kıpçak ve diğer Türk boyları hâkimiyetlerini kurmuş olsalar da, Ruslar Gürcü ve Ermeni knezlikleriyle sıkı irtibat içindeydiler. Özellikle Rus knezleri ile Gürcü knezlerinin çocuklarının evlenmeleriyle, akrabalık bağları tesis edilmiştir. Subedey’in 1222-23 yılındaki Kafkasya seferleriyle birlikte Rus kroniklerinde Gürcü krallıklarındaki gelişmeler ile ilgili haberler kesilmiştir. XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren aynı şeyi Gürcü kronikleri için de söylemek mümkündür. Rus-Gürcü ilişkilerinin kesilmesinin belki de en önemli nedeni, Altın Orda ile İlhanlılar arasındaki mücadeledir. 1283 Gürcistan, 1278
N. M. Karamzin, İstoriya Gosudarstva Rossiyskoğo, I, s. 266. 1279
İstoriya Diplomatiyi, I, ed. V. P. Potemkin, Sotsialyno-Ekonomiçeskoye İzdatelystvo Yayınları, Moskova 1941, s. 122-123. 1280 Moğol istilâsı öncesinde Rusların Türk kavimleriyle ilişkileri için bkz. M. Uydu Yücel, İlk Rus Yıllıklarına Göre Türkler, TTK, Ankara 2007. 1281
Bkz. III.4.3. 1282
Bkz. III.3.2; III.3.3; III.3.4. 1283
Altın Orda-İlhanlı mücadelesi için bkz. İ. Kamalov, Moğolların Kafkasya Politikası, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2003. 299
İlhanlı Ulusu’nun içerisinde yer aldığından Ruslarla Gürcülerin ilişkilerini devam ettirmeleri mümkün görülmemiştir. Aynı şeyi Rus-Ermeni ilişkileri için de söylemek mümkündür. Rusların bu iki Kafkas ülkesiyle ilişkileri ancak XV. yüzyılın sonlarına doğru tekrar canlanmıştır. 1284 Genel olarak Altın Orda döneminde Rus knezliklerinin bağımsız bir dış politika izleme şansına sahip olmadıklarını ve bu konuda da Altın Orda hanlarına bağlı olduklarını söyleyebiliriz. Altın Orda hanları knezlerin bütün işlerine karışarak, dış politikayı da kendileri belirlemişlerdir.
Ancak Altın Orda’nın zayıfladığı ve parçalanmaya yüz tuttuğu bir dönemde Moskova Knezliği diğer Rus knezliklerini de kendi etrafında birleştirerek Doğu Avrupa’nın en güçlü ülkelerinden biri haline gelmeyi başarmıştır. Karl Marx, XV. yüzyılın sonlarında Avrupalıların, bir aralar Litvanyalılar ile Altın Orda arasında sıkışıp kalan Rusların, Avrupa’nın doğu sınırlarında büyük bir devlet kurmalarına çok şaşırdıklarını yazmaktadır. 1285 Moskova Rusyası’nın çok hızlı gelişmesi, hiç şüphesiz Avrupa ülkelerinin gözünden kaçmamıştır. 1453’te Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmesi 1286 ise, Avrupa ülkelerinin Ruslarla işbirliği yapmak istemelerini sağlamıştır. Avrupa ülkeleri Osmanlı’ya karşı Rusların da desteğini elde etmek amacıyla Rus Knezi III. İvan’ın Bizans İmparatoru’nun kızıyla evlenmesini desteklemiş ve Moskova Rusyası’nın Bizans’ın varisi olduğunu ileri sürerek Rusları Osmanlı’ya karşı kışkırtmaya çalışmışlardır. 1287 Ancak, Rus knezleri Avrupalıların bu oyununa gelmediler ve dikkatlerini kendileri için birinci dereceden önem arz eden konulara çevirdiler. Doğu Rusya’daki bütün knezlikler Moskova’ya bağlandıktan sonra, Moskova knezleri, Litvanya’nın idaresindeki toprakları da kendilerine katmayı amaç edindiler. Ayrıca Ruslar, Karadeniz ticaretine de büyük önem verdikleri için Osmanlı ile aralarını bozmak istemiyorlardı. Yine Ruslar, Litvanya’yı zayıflatmak amacıyla Osmanlı’nın vassalı haline gelen Kırım Hanlığı ile işbirliğine gitmiştir. Moskova’nın Kırım Hanlığı ile işbirliğine gitmesi Altın Orda
1284 1492 yılında Gürcü Kralı Aleksandr’ın III. İvan’ın yanına elçi gönderdiği ve Müslümanlara karşı savaşlarda destek istediği bilinmektedir. Bkz. V. V. Kargalov, Rusy i Koçevniki, s. 197. 1285
İstoriya Diplomatiyi, I, s. 197. 1286
İstanbul’un fethine Rus kronikleri de geniş yer verilmiştir. Bkz. PSRL, III, Voskresenskaya Letopisy, s. 171-195. 1287
PSRL, III, Voskresenskaya Letopisy, s. 235-236. 300
Devleti’ne de son verdi (1502). 1288
K. Marx’ın deyişiyle, “İvan, bir Tatarı diğer Tatar sayesinde yok etti.” 1289 Kırım ile işbirliği, Altın Orda’nın diğer mirasçılarının da Rusların idaresine geçmesini kolaylaştırdı. Böylece Moskova Rusya’sı Altın Orda idaresinden çıktıktan sonra Kiyev Rusya’sından farklı olarak yayılmacılık politikası izlemeye başlamıştır. Bu bağlamda Rusların Moğollar ve Altın Orda’yı örnek aldıklarını ve aynen onlar gibi evrensel bir imparatorluk kurmak istediklerini de söylemek mümkündür. Ruslar uzun bir süre boyunca sadece Altın Orda ve varisleri ile irtibat içinde olduklarından dolayı da diplomasinin kural ve geleneklerini Türk ve Moğollardan öğrenmişlerdir.
V.4.2. Altın Orda’nın Rus Diplomasisi Üzerindeki Etkisi
Diplomasiyi, birbirinden çok farklı topluluklar ve devletler arasındaki ilişkilerin görüşmeler yoluyla yürütülmesi olarak nitelendirmek mümkündür. Tarihte Türk devletleri köklü bir diplomasi geleneği oluşturmuş ve bu diplomasi geleneğini yürüterek bir elçilik bürokrasisi yaratmışlardır. Geniş coğrafyaya yayılan Altın Orda Devleti de sınırdaş olduğu ve itaati altındaki birçok devletle güçlü diplomatik ilişkiler kurmuştur. Atın Orda tarihi araştırmalarında ana kaynak olan yarlık ve bitikler, Altın Orda’nın geniş diplomatik ilişkiler içerisinde olduğunu göstermektedir. Elçilerin görevlerinin siyasî, idarî ve malî boyutu bir arada işlenmiştir. 1290
Bu bağlamda hanların Rus knezliklerine gönderdikleri darugaları da aynı zamanda birer elçi olarak kabul etmek mümkündür. 1291
Moskova Rusyası’nın ilk diplomatik ilişkilerini Altın Orda ve varisleri ile kurmasından dolayı Rus diplomasisi, Altın Orda’nın tesiri altında kalmış ve özellikle Avrupa ülkelerinden çok farklı merasimlere sahip olmuştur. Nitekim birçok yabancı elçi, Moskova’daki diplomatik
1288
Bkz. I.3.13. 1289
İstoriya Diplomatiyi, I, s. 199. 1290
M. İpşirli, “Elçi”, İA, XI, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1995, s. 3-15; İ. Togan, “Moğollar Devrinde Çin’de Ticaret ve “Ortak” Tüccarları”, Toplum ve Bilim, S. 25-26, İstanbul 1984, s. 71-90. 1291
A. Melek Özyetgin, “Altın Orda Devlet Teşkilâtında Elçilik Terminolojisi”, Orta Zaman Türk Dili ve Kültürü Üzerine, Ötüken Yayınları, İstanbul 2005, s. 225-234. 301
törenlerin sert ve aykırı tarzından şikayetçi olurken, Ruslar için de Batı’daki uygulamalar farklı geliyordu.
etmektedir: “Moskovalı diplomatlar, Avrupalı diplomatlar karşısında ezilmemişlerdir. Tam tersine onlar yabancı devletleri eleştirebiliyor, Moskova’ya gelen yabancı diplomatları anlaşma ve tarih kronolojileriyle dolu evraklarla boğuyor, alay edici bir tavır takınıyor ve karşı taraf diplomatlarının çelişkilerini yakalamaya çalışıyorlardı.” 1292
Bundan dolayıdır ki XVI. yüzyıl Polonyalı siyaset bilimcisi Varşevitskiy, Osmanlı’ya cesur, Roma’ya dindar, Almanya’ya inatçı, Fransa’ya zeki, İspanya’ya mütevazı, Moskova’ya ise ihtiyatlı ve uzun süre görüşmeler yapabilen elçilerin gönderilmesi gerektiğini yazmıştır. 1293 Yine İngilizler, İngiltere’ye gelen ilk Rus elçilerinden İvan Nepeya’yı kurnaz ve zeki bir Rus, daha doğrusu “Doğu’lu biri olarak tasvir etmektedirler. 1294 Rus elçilerinin yabancı ülkelerde dahi fazlasıyla cesur davranmaları, büyük ihtimalle Altın Orda elçilerini örnek almalarından kaynaklanmaktadır. Nitekim Rus knezleri hanları kızdırmamak için ve Altın Orda’da elçilere verilen değeri bildikleri için yanlarına gelen Altın Ordalı elçilere çok iyi davranmış ve onları bizzat karşılamışlardır. Herbersteyn, Altın Orda’nın zayıfladığı bir dönemde dahi Knez III. İvan’ın Altın Orda elçilerini karşılamak üzere şehir dışına çıktığını ve elçilerin oturmalarına rağmen kendisinin onları ayakta dinlediğini yazmaktadır. 1295
Rus çarlarının bu davranışları Altın Orda yıkıldıktan sonra Altın Orda’nın varislerinin elçilerine karşı da devam etmiştir. Devlet Girey’in 1571 yılında Moskova’ya yaptığı sefer sonrasında Kırım Hanı’nın elçisi Devlet Kildey, IV. İvan’ı ziyaret ettiğinde Çar’a karşı sert davranmış, huzuruna çıktığında selamlamamış, hediye olarak sadece bıçak getirmiştir ki, aynı dönemde birçok Avrupa ülkesinin elçisi Çar tarafından kabul edilmiyordu. 1296 Bu tür olaylar Tatar elçilerinin daha fazla kibirlenmesine yol açtığını söylemek gerekmektedir ki, Rus elçilerinin de yabancı
1292 R. Vipper, İvan Groznıy, Delyfin Yayınları, Moskova 1922, s. 76; L. A. Yüzefoviç, “Russkiy Posolyskiy Obıçay XVI Veka”, Voprosı İstoriyi, S. 8, Moskova 1977, s. 122. 1293
K. Warszewicki, O Posle i Poselstwah, Warszawa 1935, s. 193-194. 1294
M. Hudyakov, Oçerki Po İstoriyi Kazanskoğo Hanstva, s.239. 1295
Herbersteyn, Notes upon Russia, I, s. 25. 1296
L. A. Yüzefoviç, “Russkiy Posolyskiy Obıçay XVI Veka”, s. 125. 302
ülkelerde çok rahat davranmaları ve cesurca hareket etmelerini ancak Altın Ordalı elçileri örnek almalarıyla izah edilmektedir.
Yine
Moskovalıların yabancı elçilere karşı davranışları da Avrupa ülkelerindeki davranışlardan çok farklı idi. Moskovalılar aynen Altın Ordalılar gibi elçinin, hükümdarın misafiri olduğu görüşünde idiler. Hükümdar, elçi ve heyetin iaşe ile konaklama masraflarını karşılamalı, onun hür ve güvenli hareket etmesini sağlamalıydı. 1297
Moskova’ya gelen Batılı elçiler bedava yiyecek ve kalacak yere karşı çıkmasalar da Moskovalıların “aşırı ilgisinden” rahatsız oluyorlardı. Moskovalılar ise gittikleri ülkelerde masrafları kendileri karşılamak zorunda olduklarından şikayetçi idiler. 1298 Aynen Altın Orda’da olduğu gibi Ruslar da karşılıklı hediyeleşme konusuna büyük önem vermişlerdir. Sadece hükümdarlar kendi aralarında değil, elçiler de gittikleri ülkenin hükümdarına hediyeler sunmak zorundaydı. 1299
Yine elçilerin hükümdarın yanına çıktıklarında diz çökerek konuşma ve boyun eğmeleri geleneği de Ruslar tarafından Altın Orda’dan benimsenmiştir. Rus Knezi Vasiliy ile görüşen Avusturyalı diplomat Herberstein de seyahatnamesinde Rus elçilerinin bu adetlerinden bahsetmektedir. 1300 Nitekim Rusça’daki bity çelom (binbir teşekkür etmek) terimi de bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bu uygulama Altın Orda sonrasında da devam etti. 1565 yılıda Kırım Hanı Devlet-Girey’in elçilerinin IV. İvan’ın önünde diz çökerek hitapta bulundukları bilinmektedir. 1301
Moskova diplomasisi, Altın Orda etiketini örnek alarak elçilerin hükümdarın huzuruna çıkarken silahlardan arındırılmasını da öngörmüştür. Nitekim bu uygulamadan Batılı elçiler hep rahatsız olmuşlardır. Yabancı elçiler, Rusya’ya geldiklerinde sınırda onları pristav (eski Rusya’da polis komiseri) adını taşıyan özel görevli karşılamıştır. Aynen Altın Orda’da olduğu gibi Ruslar’da da elçi ile pristav
1297 Herbersteyn, Notes upon Russia, II, s. 112-115. 1298 İstoriya Diplomatiyi, I, s. 241. 1299 Herbersteyn, Notes upon Russia, II, s. 126; L. A. Yüzefoviç, “Russkiy Posolyskiy Obıçay XVI Veka”, s. 121-122. Altın Orda’nın Rus diplomasisine yaptığı etkiler konusunda bkz. N. İ. Veselovskiy, “Tatarskoye Vliyaniye Na Posolyskiy Tseremonial v Moskovaskiy Period Russkoy İstoriyi”, Otçöt St. Peterburgskoğo Universiteta Za 1910 God, St. Peterburg 1911, s. 1-19. 1300
Herbersteyn, Notes upon Russia, II, s. 124. 1301
A. Rihter, İzsledovaniya o Vliyaniyi Mongolo-Tatar na Rossiyu, s. 334. 303
kendi hükümdarları adına birbirlerini selamlamalıydılar. Bundan sonra pristav, elçinin sağ tarafına geçerek ona refakat etmeliydi. 1302 Bununla birlikte Rus diplomasisindeki bu uygulamalar I. Petro tarafından iptal edilmiş ve bunların yerine Batı diplomasisindeki uygulamalar yürürlüğe sokulmuştur. 1303
Altın Orda’nın, Rus diplomasisine yaptığı bir diğer etkisinden daha söz etmek gerekmektedir. Rus knezleri çok sık Altın Orda hanlarını bizzat ziyaret etmelerine rağmen, 1304
bazen de elçilerini Altın Orda hanlarının yanlarına göndermişlerdir. Rus kroniklerinde hanın yanına gönderilen knezlerin elçilerine “keleçi” denilmiştir. 1305
anlaşılacağı üzere keleçiler, knezin Altın Orda ile diplomatik ilişklerini yürüten kimselerdi. Bu terimin Altın Orda’dan benimsendiği ise şüphe uyandırmamaktadır. Zira, Altın Orda yarlık ve bitiklerinde sıkça geçen bu kelime ilçi keleçi ıyış ve elçi
1306
Keleçi kelimesi yarlıklarda ilçi keleçi şeklinde geçse de, Toktamış’ın 1393 tarihli Lehistan Kralı Yagaylo’ya gönderdiği yarlıkta keleçi kelimesi tek başına geçmiş ve “yabancıların elçisi” anlamında kullanılmıştır. 1307 Böylece Rus yıllıklarında ve XIV-XV. yüzyıl belgelerinde geçen keleçiler, büyük ihtimalle Altın Orda sahasındaki elçi kullanımıyla aynı olmalıdır. Ayrıca keleçinin tek başına yabancı devletlere gönderilen bir elçi olduğu anlaşılıyor. Altın Orda’da bu terim daha geniş kuıllanılırken, Ruslar’da sadece Altın Orda’ya knez tarafından gönderilen elçiler için kullanılmıştır. Hatta Rusların Altın Orda’ya gönderdikleri bu keleçilerin, ilk resmî Rus elçisi olarak da kabul etmek mümkündür.
1302 Herbersteyn, Notes upon Russia, II, s. 112-115. 1303 İstoriya Diplomatiyi, I, s. 2413-244. 1304 Bkz. II.4. 1305 PSRL, VI, Tverskaya Letopisy, s. 92. 1306 Altın Orda Hanı Uluğ Muhammed’in 1428 yılında Osmanlı padişahı II. Murad’a gönderdiği yarlıkta “... Sizin Rum vilayetini yöneten atalarınız, ağalarınız ile karşılıklı ilçi keleçi (sözcü) gönderip...” şeklinde satırlar yer almaktadır. Bkz. A. N. Kurat, Topkapı Müzeyi Arşivindeki Altın Ordu, Kırım ve Türkistan Hanlarına Ait Yarlık ve Bitikler, s. 10; A. M. Özyetgin, “Altın Orda Devlet Teşkilâtında Elçilik Terminolojisi”, Orta Zaman Türk Dili ve Kültürü Üzerine İncelemeler, s. 229. 1307 Yarlıkta keleçi kelimesi şöyle geçmektedir: “Ulu tahta oturmuş olduğumu anlatmak üzere Kutlu Buka ve Hasan başkanlığında elçiler gönderdik idi. Sen de keleçini (sözcünü) bize gönderdin idi.” Bkz. A. Melek Özyetgin, “Altın Orda Devlet Teşkilâtında Elçilik Terminolojisi”, s. 229. 304
Zira, Moğol istilâsı öncesinde Rus knezliklerinde elçilik görevleri daha çok tüccar ve din adamlarına yüklenmişti. 1308
Moskovalıların Altın Orda diplomasisini benimsemeleri, onlara doğu ülkeleriyle, özellikle de Altın Orda’nın varisleri ile ilişkilerde yardımcı olmuştur. Rusya’ya farklı dönemlerde göç eden Altın Ordalılar kendi dilleri Türkçeyi de iyi bildikleri için Rus diplomasisi ve askerî araştırma işlerinde faal olarak kullanıldılar. 1309
Nitekim, Biklemişçevler Kırım’da (1474-1475), Karaçorovlar İtalya’da (1499), Bahtiyarovlar Polonya ve Litvanya’da (1549), Şerefetdinovlar Polonya ve Danimarka’da (XVI. yüzyıl), Agişevler İngiltere, Hollanda, Kırım ve Osmanlı’da (XVII. yüzyılın ikinci yarısı) büyükelçi olarak görev yapmışlardır. 1310
gibi Altın Orda kökenli ailelerin temsilcilerinin bulunduğu bilinmektedir. 1311
Altın Orda’nın yıkılışından ve Kazan ile diğer varis hanlıklarının Ruslar tarafından ele geçirilmesinden sonra Tatar tercüman ve diplomatları da dahil olmak üzere ileri gelen devlet adamlarının Rus sarayındaki sayısı artmıştır. 1689’da kayıtlı resmî 22 tercümanın 8’i Tatarca tercümelerle uğraşmıştır. 1312
Yine özellikle Doğu ülkeleriyle yazışmalarda Ruslar Tatarcayı kullanmışlardır. Hatta Hara-Davan, XVIII. yüzyılın başlarında dahi Moskova hükümetinin Don Kozaklarının bir kolu olan İdil Kozaklarına gönderdikleri fermanların Tatarca kaleme alındığını yazmaktadır. XVI-XVII. yüzyıllarda dahi Don Kozakları için Tatarca konuşmak, Rus aristokrasisi için Fransızca konuşmak gibi adabı muaşeretti. 1313 Çok sayıda Tatar memurun Rus diplomatik kadroları içerisinde yer alması ve bunların özellikle de Doğu ve Müslüman ülkeleriyle ilişkilerde görev almalarından dolayı, ülkeler arasında yazışmaların da Tatarca yapılmasını
1308
İstoriya Diplomatiyi, I, s. 122, 125. 1309
M. A. Usmanov, “O Dokumentah Russko-Vostoçnoy Perepiski na Türkskih Yazıkah v XV-XVIII vekah i İh İstoçnikovedçeskom Znaçeniyi”, Vostoçnoye İstoriçeskoye İstoçnikovedeniye i Spetsialynıye İstoriçeskiye Distsiplinı, II, Moskova 1984, s. 123. 1310
A. H. Halikov, Rus Tanınan 500 Bulgar-Tatar Türk Asıllı Sülale, s. 16. 1311
A. H. Halikov, Rus Tanınan 500 Bulgar-Tatar Türk Asıllı Sülale, s. 87. 1312
M. A. Usmanov, “O Dokumentah Russko-Vostoçnoy Perepiski na Türkskih Yazıkah v XV-XVIII vekah i İh İstoçnikovedçeskom Znaçeniyi”, s. 129. 1313 Hara-Davan, Rusy-Mongolyskaya, s. 250. 305
sağlamıştır. Nitekim Rusya’nın sadece Kırım değil, Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya’daki hanlıklar, hatta İran, Hindistan, Moğolistan ve Çin ile yaptığı yazışmalar Rusça’nın yanı sıra aynı zamanda Tatarca da yapılmıştır. Ruslar 1654 ve 1674’de Çin’e ilk elçi heyetlerini gönderirken de Çin’deki dil durumundan habersiz oldukları için Çar’ın mektubunun Tatarca tercümesini de götürmüşlerdir. 1314
Rusya’nın diplomatik dilleri arasına dahil edilen Tatarca o kadar yaygın hale gelmiştir ki, Rus tarihçisi N. İ. Veselosvkiy buna dayanarak I. Petro’ya kadar Rus diplomasisinin neredeyse tamamen Tatar kökenli olduğunu yazmıştır. 1315 Tatarca’nın özellikle diplomaside büyük önem kazanmasıyla birlikte, Ruslar da dahil olmak üzere Çarlık Rusya’sı içindeki diğer halklar da önemli görevlere gelmek için Tatarca’yı öğrenmeye başlamışlardır.
Download 3.07 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling