T. C. Sağlik bakanliğI İstanbul eğİTİm araştirma hastanesi ÜÇÜNCÜ genel cerrahi kliNİĞİ


Download 333.17 Kb.
Pdf ko'rish
bet3/5
Sana09.03.2017
Hajmi333.17 Kb.
#1999
1   2   3   4   5

2.7.

 

ANASTOMOZ İYİLEŞMESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ 

Anastomoz iyleşmesinin değerlendirilmesinde özellikle mekanik, biyokimyasal ve 

histolojik yöntemler kullanılır. Ancak nadir kullanılan diğer bazı yöntemler de bulunur. 

Histolojik inceleme çoğu zaman kantitatif bir araç olmasa da doku düzeyinde iyileşmenin 

saptanması açısından önemli bir göstergedir (31,32,56). 


 

19

2.7.1.



 

 Mekanik Değerlendirme Yöntemleri 

2.7.1.1.

 

Patlama Basıncı 

Barsak segmentinin gaz veya sıvı ile artan intralüminal basınca karşı duvar 

direncini gösterir (31,56). Anastomoz sonrası 2-3. günlerde en düşük değerde iken hızla 

artarak yedinci günde ameliyat öncesi düzeye çıkar ve patlama bu andan itibaren 

anastomoz hattı dışında bir barsak ansından olur. Bu nedenle iyileşmenin erken döneminin 

değerlendirilmesi için uygundur (32). 



2.7.1.2.

 

Kopma Direnci 

Anastomoz hattını içeren barsak ansının uzun eksenine paralel kesilerek, standart 

genişlik ve uzunlukta hazırlanan bir şeridin iki ucuna karşıt yönlerde kuvvet uygulanırken 

kopmaya neden olan kuvvettir. İkinci haftaya kadar olan değerlendirmelerde uygun bir 

parametredir (31). 

2.7.2.

 

 Biyokimyasal Değerlendirme Yöntemleri 

Anastomoz iyileşmesinin biyokimyasal parametresi kollajen miktarı tayinidir ve 

doku kollajen miktarı bir aminoasit olan hidroksiprolin düzeyinin ölçümü ile saptanır (8). 

Kollajen miktarı anastomozu izleyen ilk günde gerek yapımındaki azalma, gerekse ilk 12 

saatte artan kollajenaz aktivitesine bağlı olarak en düşük seviyesine iner. Anastomoz için 

en kritik dönem bu dönemdir (31). 



2.7.3.

 

 Histolojik Değerlendirme Yöntemleri 

Işık mikroskopu ile anastomoz hattının hücresel infiltrasyonu ve fibroblastik 

aktivitesi incelenebilir. Daha gelişmiş olarak da elektron mikroskopu kullanarak kollajen 

lifleri detaylı olarak değerlendirilebilmektedir (32). 



 

20

2.8.



 

CERRAHİDE MEŞ UYGULAMALARI 

Fıtık ameliyatları, 1980 yıllarının ortalarına kadar hastanın dokularının birbirlerine 

yaklaştırılıp dikilmesiyle yapılıyordu (herniorafi). Bu tarihten sonra sentetik greft 

kullanımı hızla artarak gerginsiz ameliyatlara geçildi (hernioplasti). Bu geçişin nedeni fıtık 

ameliyatlarının en ciddi komplikasyonu olan nüksü önlemek veya en aza indirmekti. 

Gerçekten de dikiş temelli ameliyatlarda nüks oranı cerrahtan cerraha değişsede %3-25 

oranında idi.  

Greft temelli gerginliksiz ameliyatlarda bu oran %1’in altına düştüğü gibi sonuçlar 

cerrahtan cerraha değişmiyordu. Önemli bir sonuç da greft esaslı ameliyatlar sonrası geç 

nükslerinde ortadan kalkmasıdır (95-100). Fıtık ameliyatlarında sentetik greft kullanımının 

tarihi çok eskidir. Fıtık ameliyatlarının gerginliksiz yapılması ve sentetik greftler 

kullanılmasına ait ilk fikirler 1878’de Czerry ve 1887’de Billroth’a aittir (100).  

Anterior yaklaşımla ilk dışarıdan tıkaç (plug) uygulaması1836’da Gerdy ve 

1841’de Wutzer tarafından yapılmıştır. Posterior yolla ilk uygulamayı ise 1886’da 

Macawen yapmıştır. Sentetik greft uygulamasının yaygınlaşması ise Usher’in 1961’de 

yaptığı yayın ile başlamaktadır. Her tip fıtıkta sentetik greft uygulanması ise 1967’de Patt 

tarafından yapılmıştır (96,97,101).  

1970-84 yılları arasında Lichteinstein’ın yaptığı çalışmalar ve yayınlar ile fıtık 

ameliyatlarında sentetik greft kullanılması bütün dünyada yaygın hale gelmiş hatta standart 

bir ameliyat olarak kabul edilmiştir (97,98,102). Bu gelişme içersinde pek çok sentetik 

greft kullanıma girmiştir. Bunlar arsında gümüş, çelik, tantalyum, selüloz, polivinil, 

naylon, silastik ve karbon lifleri kullanılmıştır. Ancak kullanım zorlukları ve 

komplikasyonları nedeni ile yaygınlaşamamış ve günlük pratikten uzaklaşamamışlardır 

(95,96,103,104).  

Bugün, pratikte kullanılan absorbe olan ve olmayan greftler, bunların yapıları ve 

özellikleri tablo-2’de  görüldüğü gibi sıralanabilir. 



 

21

Tablo 2: Greftler ve özellikleri 



Sentetik 

Greft Tipi 

Temel 

Kimyasal 

Özellik 

Temel 

Yapısal 

Özellik 

Absorbsiyon 

Özelliği 

Greft  içinde ve 

çevresinde doku 

gelişimi  

Adezyon 

sıklığı 

 

 

 

 

 

 

Martex 


Polypropylene   Örgü  

Absorbe 


olmaz 

Erken,yaygın Çok 

Prolene Polypropylene 

 

Dokuma 



 

Absorbe 


olmaz 

Erken,yaygın Çok 

Mersilene 

(dacron) 

Polyester  

Dokuma 


Absorbe 

olmaz 


Erken,yaygın Çok 

Gore-tex e-PTFE 

 

Örgü 


Absorbe 

olmaz 


Minimal  

Az 


Vicril Polyglycolic 

acid-910 

Dokuma Absorbe 

olur Orta 

 

Orta 


Dexon  

Polyglycolic 

acid 

Örgü Absorbe 



olur 

Orta 


Orta 

 

 



 

 


 

22

2.8.1.



 

Absorbe Olmayan Greftler 

2.8.1.1.

 

Marlex 

Monoflaman polypropylene bir greft olup 1962’de kullanıma girmiştir. Oldukça 

gevşek tarzda örülmüştür. Biyolojik doku reaksiyonu göstermez. Örgü arasındaki 

boşlukları dolduran fibroblastlar, bunların yaptığı kollajen dokusu ve granülasyon dokusu 

ile fasyaya entegre olur (96,103). Marlex ucuz, istenebilen şekilde kesilebilen, rahatlıkla 

bükülebilir, uygulanması kolay bir meşdir. Bu grefte Staphylococcus Epidermitidis’in 

afinitisi oldukça azdır (105). Geçirgen olması nedeniyle infekte olduğunda da  greftin 

çıkarılması pek gerekmemektedir (96,104,106,107). Direkt barsakların üzerine 

konulduğunda greft ile barsaklar arasında adezyon geliştiği, ileus ve fistüllere neden 

olduğu ileri sürülmüştür (103,106,108-110). Literatürde bunun tam tersi görüşler de vardır. 

Nitekim Marlex’in barsaklar üzerine konmasıyla herhangi bir komplikasyon oluşmadığı da 

bildirilmektedir. Büyük postoperatif fıtıklarda kullanıldığında “Sert Karın” yakınmalarına 

neden olduğu da ileri sürülmektedir (111). 

2.8.1.2.

 

Mersilen (Dacron) 

Bu greft 1940’larda geliştirilmiştir. Polyester bir greft olup Marlexten farkı 

multiflament olup dokuma yöntemiyle üretilmiş olmasıdır. Diğer bir farkı da otoklavda 

sterilize edilebilmesidir (103). Örgüler arasındaki boşlukların çapı 10 mikron kadardır. Bu 

nedenle bakteriler bu boşluklarda kolanize olabilirler. Ancak lökositler 10 mikronun içine 

sığamıyacak büyüklükte olduklarından, infeksiyon oluşursa bakteriler kronik greft 

infeksiyonu ve greft fistüllerine neden olabilirler (103). Marlex’ten daha yumuşak, daha 

hafif ve daha bükülebilir bir grefttir. Yüzeyi hafifçe pürtüklüdür. Marlex’e göre daha fazla 

inflamatuar doku yanıtına neden olur. Bu nedenlerle Mersilen kullanılan olgularda 

infeksiyon oranı, yabancı cisim reaksiyonu ve sinüs oluşması gibi komplikasyonlar 

Marlex’e göre daha çok olduğu ileri sürülmektedir (96,112-114). Buna karşın kullanma 

kolaylığı olduğu, periton üzerine konulduğunda peritona sıkıca yapışabildiği ve elastik 

olması nedeniyle özellikle Stoppa ve Wantz ameliyatlarında tercih edilmesi gerktiği iddia 

edilmektedir (112).  



 

23

2.8.1.3.



 

Expanded Polytetrafluoroethylene (e-PTFE) 

Teflon yapısındaki bu greft 1975 yılından beri vasküler greft olarak 

kullanılmaktadır.1983’den sonra fıtık ameliyatlarında kullanılmaya başlandı (96,103). 

Dokuya uyumlu olup rejeksiyon riski yoktur. Çok az yabancı cisim reaksiyonuna neden 

olur. Materyalin mikro delikler içermesi fibroblastların greft içinde yayılmasına ortam 

oluşturur. Doku reaksiyonu az olduğu için omentum veya barsakların üzerindede 

kullanılabilir. Marlex ve Mersilen’den daha az adezyon oluşturur (103,108,114). 

Multiflament oluşu, 10 mikrondan küçük mikro delikleri olması dezavantajıdır. 

Bakterilerin greft içinde yaşaması yönünden iyi bir ortam oluşturur ve sekresyonların 

greftin üstüne çıkmasına engel olarak greft altı seroma ve major infeksiyonlara yol açabilir 

(102,106,108). İnfeksiyona daha az yol açtığı yönünde çalışmalarda vardır (106). e-PTFE 

avantajlarına rağmen, Marlex’in daha avantajlı olması ve daha ucuz olması nedeniyle daha 

az kullanılır. Ancak karın defekti primer kapatılamayan büyük karın fıtıklarında, 

laparoskopik yapılan fıtıklarda omentum veya barsak grefte temas edecekse e-PTFE tercih 

edilmelidir (115,116). 

2.8.2.

 

 Absorbe Olan Greftler 

2.8.2.1.

 

Vicryl (Polyglycolic acid-910) 

Dokuma tekniği ile üretilen sentetik bir grefttir. Elastik değildir. Greft içinde 

fibroblast göçü orta derecede olmaktadır. Yani e-PTFE’den daha fazla, Marlex ve 

Mersilenden daha azdır. Adezyon oluşturma özelliği de orta derecede olup e-PTFE’den 

daha fazladır. Ancak absorbe edildikten sonra adezyonlar da ortadan kalkmaktadır 

(96,103,112,117). Açık karın olgularında ve doku kaybı olan hastalarda omentum ve 

barsaklar üzerine konulmuş ancak kısa sürede tekrar fıtık oluşmuştur (103,110). 


 

24

2.8.2.2.



 

Dexon (Polyglyc1olic acid) 

Örgü tekniği ile üretilmiş sentetik bir grefttir. Vicrilden farkı elastik olmasıdır. 

Diğer özellikleri vicryle çok benzer (96,101,102,108). Bu iki greft infekte karın 

kapatılması  dışında ayrıca rüptüre dalakların sarılmasında ve pelvise yapılacak 

radyoterapilerde ince barsakların pelvise girmemesi ve radyoterapilerden etkilenmemeleri 

için intra abdominal bariyer olarak kullanılmıştır (109). 



2.8.2.3.

 

İki Tabakalı Sentetik Greftler (Dual Meşler) 

Yukarıda bahsedilen greftler dışında hem adezyon oluşumunu önleyen  bir tabakası 

hem de absorbe olmayan, greft sağlamlığı fazla olup fıtık nüksünü önleyen  ikinci tabakası 

olan iki tabakalı meş greftlerdir. 



Paritex (Sofradim): Bir tabakası polyester diğer tabakası kollagen membrandan 

yapılmıştır. 



Sepramesh: Üst tabakası polypropylene, alt tabakası Seprafilm içermektedir. 

Dual Mesh: e-PTFE den özel bir teknoloji ile üretlmiştir. 

Bard Composix: Üst yüzü propylene alt yüzü e-PTFE olan çift tabakalı grefttir. 

Bu greftlerle pek çok deneysel ve prospektif klinik çalışmalar yapılmış olup şu ana 

kadar hangisinin ideal olduğu saptanamamıştır.  İnfeksiyonlara dirençli greftlerde 

geliştirilmeye çalışılmaktadır. Greft infeksiyonlarında sistemik antibiyotikler grefte nüfuz 

edemediğinden bakteri inokülasyonunu önlemeye yönelik greftler hazırlanmaktadır. 

Örneğin e-PTFE greftlere gümüş ve chlorhexidine emdirilmiş ve bu greftlerle yapılan 

deneysel çalışmalarda diğer greftlere göre daha az bakteri kolonizasyonu olduğu 

saptanmıştır (118). Greftlerin yabancı cisim miktarını azaltarak doku reaksiyonunu 

minimale indirmek için absorbe olan ve olmayan (propylene ve vicryl karışımı) hafif 

greftlerde üretilmektedir. 



 

25

2.9.



 

TAVŞAN GİS ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ 

Tavşan gastrointestinal sisteminin uzunluğu yaklaşık 4.5-5m’dir. Mide hacmi 

yaklaşık 90-100gr’dır.  İnce barsak yaklaşık 3m’dir ve çapı 0.8-1cm civarındadır. Üst 

kısımlardaki içerik hemen hemen tamamen sıvıdır.  İncebarsak insanda olduğu gibi 

çekumda sonlanır. Çekumun uzunluğu 40-45cm çapı ise yaklaşık 3-4cm’dir. 100-120gr’lık 

hacmi depolayabilir. Bunun %22’si katı, geri kalanı  sıvıdır. Çekal apendiks 10-12cm 

uzunluğundadır, uca doğru gittikçe daralan huni şeklinde yapısı vardır. Fizyolojik 

çalışmalarda çekum boş bir depo görevi görmez, gıdalar burada birikir. Özellikle orta 

bölümde karıştırıcı haraketlerle sindirimde önemli fonksiyon görür ve daha sonra gıda 

kolona geçer. Çekumdan sonraki kolon 1.5m uzunluğunda olup, ilk 50cm proksimal kolon 

geri kalan kısım distal kolondur. GİS’de iki majör sekresyon merkezi vardır. Bunlar 

pankreas ve karaciğerdir. Karaciğerden gelen safra asidi ve organik maddeler enzim 

içermezler. Pankreatik salgı ise yoğun miktarda tripsin, kimotripsin, amilaz, lipaz olmak 

üzere sindirim enzimleri içerir (şekil 1). 



 

26

 



Şekil 1: Tavşanın gastrointestinal sistem anatomisi 

 

27

3.



 

LİTERATÜR BİLGİSİ 

Gastrointestinal sistem anastomozları ile ilgili olarak değişik teknikler ve kullanılan 

materyaller hakkında literatür bilgisi olarak çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bu bölümde 

çalışmamızla ilgili kaynak olarak başvurduğumuz önemli literatür bilgilerinden söz 

edilecektir. Klinik olarak kullanıma girmiş beş çeşit dikişsiz anastomoz tanımlanmaktadır: 

1.

 

BAR (Biofragmantable Anastomotic Ring) 

Bioabsorbabl bir materyal olup uç uca anastomoz yapmak için kullanılır. Dikişsiz 

bir teknik olduğundan yapılan bir çalışmada dikişli ve staplerle yapılan anastomozlarla 

kıyaslama yapılmış ve sonuç olarak üç metotta da eşit iyileşme olmuştur. BAR tekniğinde 

patlama basınçlarında yüksek değerler görülmüş ve nekrozun en az düzeyde olduğu 

bildirilmiştir. Bu teknikle  ilgili olarak güvenilir sonuçlara ulaşmak için çalışmalar 

sürmektedir (119). 

BAR tekniği ile yapılan anastomozlarda Di Castro ve arkadaşları 514 hastalık 

çalışmalarında (424 elektif, 90 acil) şu sonuçları bildirmişlerdir: Komplet anastomoz 

kaçağı nedeniyle dört hasata tekrar ameliyat edilmiş, 13 hastada parsiyel kaçak gözlenmiş, 

bir hastada tekrar ameliyat gerekmiştir. Hastalarda postop obstrüksiyon olmamış. Dört 

hastada geç anastomoz striktürü gelişmiş ve bunlar endoskopik olarak dilate edilmiş. 

Sonuç olarak, klinik ve deneysel çalışmalar sonucunda BAR tekniği standart, kolay, hızlı, 

güvenli bir acil ve elektif cerrahi anastomoz  tekniği olarak sunulmuştur. 



 

28

2.



 

AKA Gun 

Bir sıkıştırma anastomoz tekniğidir. Transanal uygulanır, absorbabl olmayıp doku 

nekrozu sonucu doku ile bağlantısı kopar ve uygulamadan birkaç gün sonra anüsden çıkar. 

Bu teknikle ilgili 442 hastada  yapılan bir çalışma sonucunda sadece 11 hastada anastomoz 

kaçağı görülmüş olup, üç hasta anastomoz komplikasyonlarıyla ilgili 

nedenlerdenölmüşlerdir. Yapılan diğer bazı çalışmalara bağlı olarak bu anastomoz tekniği 

ile komplikasyon insidansı düşük olup anterior ve aşağı anterior rezeksiyonlarda 

önerilmektedir (120). 



3.

 

Sirküler Polipropilen Rings 

İntralüminal olarak kullanılan üç adet polipropilen halka ile yapılan bir sıkıştırma 

anastomozu tekniğidir. Köpeklerde yapılan bir çalışma sonucunda patlama basınçlarında 

ve histolojik incelemelerde güzel sonuçlar alınmış olup daha önemlisi Milan 

Üniversitesinde bu teknikle yapılan  33 tane kolon anastomozlarının postop takiplerde 

sadece bir hastada subklinik kaçak gelişmiş olup o da spontan iyileşmiştir. Hiçbir hastada 

stenoz gelişmemiştir (121). 

4.

 

Magnetic Rings 

Sıkıştırma iki mıknatısın karşılıklı çekim gücüyle sağlanır. Bununla ilgili olarak 

fazla literatür bilgisi olmamakla beraber, 21 hastalık bir klinik çalışmada sadece bir 

hastada bu teknikle yapılan anastomoz sonrası tekrar ameliyat gerekmiştir. Hastalar 

kolonoskopi ile  takip edilmiş olup primer iyleşme olduğu gösterilmiştir (122). 

5.

 

Fibrin Yapıştırıcılar 

Fibrin yapıştırıcılarla anastomoz hattı birbirine yapıştırılır. Bu teknikle yapılan 

deneysel çalışmalar göstermiştirki, dikişli tekniklerden herhangi bir farkı yoktur. Yedinci 

gündeki patlama basınçları  eşit  tespit edilmiş olup, fibrin yapıştırıcılarla  güvenli 

anastomozlar sağlanabileceği bildirilmiştir (123). 


 

29

Biz bu çalışmamızda barsak anastomuzunu dıştan destekleyen bir sistem 



kurguladık. Nitekim barsak dışındaki başka dokularda yapılan anastomozlarda böyle dıştan 

destek sistemleri daha önce kullanılmıştır. Hashimoto ve ark. aort anevrizmalarının cerrahi 

tedavisinde 23 yılda, 264 hastaya uyguladıkları sentetik vasküler greftlerin sonuçlarını 

yayınlamıştır. Greftli olgularda ameliyat mortalitesinin azalmakta olduğunu ancak bununla 

beraber hemipleji sorunununda önemli olduğunu vurgulamıştır (124,125). 

Ankara Üniversitesinde yapılan deneysel bir çalışmada ise ekstrahepatik safra 

yollarında standart uç uca anastomozla metal eksternal halka ile yapılan anastomoz 

karşılaştırılmıştır. Bu yeni yöntemle kan ALP düzeyi ve ameliyat zamanı azalmış, biliyer 

striktür görülmemiştir. Ancak yabancı cisim reaksiyonu ve fibrozis gözlenmiştir (126). 

Anastomozu dıştan destekleyen sistemler içinde bizim tekniğimize en yakın olanı 

anastomoz etrafına omentum sarılması diyebiliriz. Katsikas ve ark. 12 köpek üzerinde 

yaptıkları çalışmada iskemik anastomoz etrafına omentum sarılan ve sarılmayan iki grubu 

karşılaştırmışlardır. Sonuçta omentoplasti yapılanlarda kaçak görülmezken, omentoplasti 

yapılmayanların tamamında kaçak olmuştur (127). Merad  ve ark. yaptığı randomize çok 

merkezli çalışmada, omentoplasti yapılan 341 ve yapılmayan 364 hasta karşılaştırılmıştır. 

Bu çalışmada anastomoz etrafına omentum sarılmasının anastomoz kaçağı üzerine olumlu 

etkileri gösterilememiştir (128). 

Biz çalışmamıza başlamadan önce anastomoz etrafına prolen mesh sardığımızda 

adezyonlar ile ilgili ciddi sorunlar yaşayabileceğimizi düşünmüştük. Ancak çalışmamız 

sonunda şaşırtıcı bir şekilde gördük ki çalışma grubumuz ile kontrol grubr arasında oluşan 

adezyon açısından istatiksel bir fark oluşmadı. 

Literatürde bu durum ile benzerlik gösteren bazı çalışmalara rastladık. 

Laparoskopik insizyonel herni onarımı sonrası klinik ve ultrasonografi ile takip edilmiş  86 

hastanın %94’ünde adezyon gözlenmemiş olup sadece bir hastada perforasyon olmuştur 

(129). 

Berger ve ark. 150 insizyonel hernili hastaya laparoskopik Dual Mesh uygulamışlar 



ve bu hastaların hiçbirinde reoperasyon gerektirecek adezyonlar görülmemiştir (130). 

 

30

4.



 

GEREÇ VE YÖNTEM 

Bu çalışma  İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Deney Hayvanları 

Üretim ve Araştırma Laboratuarında gerçekleştirilmiştir. Çalışma öncesi bu laboratuarın 

hayvan etik kurulundan onam alınmıştır. Çalışma süresince, Helsinki deklerasyonunda yer 

alan laboratuar hayvanlarının bakım ve kullanımına dair kurallar titizlikle uygulanmıştır. 

Tavşanlar, alt ve üstü paslanmaz metal, yanları tel örgü olan standart kafeslerde 

yaşatıldılar. Her kafese sadece bir tavşan konuldu. Kafeslerin tabanı odun talaşı ile kaplıydı 

ve bu talaş hergün değiştirildi. Kafeslerin bulunduğu ortam oda sıcaklığında olup, sürekli 

havalandırma yapılmaktaydı. Su ve yem kapları standart yandan geçmeli plastik kaplar 

olup, beslenme küçük laboratuar hayvanları için özel olarak üretilmiş pellet yemle yapıldı. 

Yirmi adet New Zelland albino türü dişi tavşan (ortalama altı aylık, 2500

±522g 


ağırlığında, out bred üretim) üzerinde çalışıldı. Bir gecelik açlıktan sonra tavşanlarda 

anestezi, Ketamine (Ketalar®, Parke Davis and Co. Inc., 40mg/kg) ve Xylazin (Rompun®, 

Bayer Ag, Leverkusen, Germany; 5mg/kg) ile sağlandı. İnsizyonun uygulanacağı karın ön 

duvarı traş edildikten sonra povidon iyot ile antisepsi sağlandı. Her tavşanın alt karın 

bölgesine 6cm uzunluğunda orta hat insizyonu yapıldı. 


 

31

Tavşanlar iki eşit gruba ayrıldı. Tüm tavşanlarda, çekumdan iki santim distalden 



4cm’lik proksimal kolon segmenti rezeke edildi (Şekil 2). 000 kalınlıktaki polipropilen iple 

tek kat anastomoz uygulandı. Bu işlem sonrası kontrol grubundaki tavşanlarda fasya ve 

deri 00 kalınlıktaki polipropilen iple ayrı ayrı ve devamlı dikiş tekniği ile kapatıldı. 

Çalışma grubundaki tavşanlarda ise yukarıda tanımlanan anastomoz yapılırken; anti 

mezenterik taraf orta hattaki, her iki lateral taraf orta hattaki ve mezenterin her iki 

yanındaki dikişlerde kullanılan iplerin uçları 5cm kadar uzun bırakıldı. Anastomozun üzeri 

genişliği 2cm, uzunluğu anastomoz çevresi kadar olan polipropilen meşle sarıldı. 

Meş, anatomoz hattını ortalayacak şekilde yerleştirildi (şekil 3). Uzun bırakılan 

ipler, meşin o alana denk gelen deliklerinden geçirilip bağlandı (şekil 4). Böylece mesh bu 

bölgelerde anastomoza fikse edilmiş oldu (Şekil 5, 6). Ayrıca meş’in serbest kenarlarının 

mezenterik kenara denk gelen uçları mezo içinden geçirilen dikişlerle birbirine dikildi. Bu 

sırada ameliyat masasını aydınlatan lambanın aydınlatma açısı değiştirilerek (trans-

illüminasyon) kolon mezosu içinden geçen dikişin, mezo damarlarına zarar vermemesine 

özen gösterildi (şekil 7).  



 

32

 



Download 333.17 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling