T. C. Sağlik bakanliğI İstanbul eğİTİm araştirma hastanesi ÜÇÜNCÜ genel cerrahi kliNİĞİ
Download 333.17 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- 2.7.1. Mekanik Değerlendirme Yöntemleri 2.7.1.1. Patlama Basıncı
- 2.7.1.2. Kopma Direnci
- 2.7.2. Biyokimyasal Değerlendirme Yöntemleri
- 2.7.3. Histolojik Değerlendirme Yöntemleri
- Absorbsiyon Özelliği Greft içinde ve çevresinde doku gelişimi Adezyon
- 2.8.1. Absorbe Olmayan Greftler 2.8.1.1. Marlex
- 2.8.1.2. Mersilen (Dacron)
- 2.8.1.3. Expanded Polytetrafluoroethylene (e-PTFE)
- 2.8.2. Absorbe Olan Greftler 2.8.2.1. Vicryl (Polyglycolic acid-910)
- 2.8.2.2. Dexon (Polyglyc1olic acid)
- 2.8.2.3. İki Tabakalı Sentetik Greftler (Dual Meşler)
- Paritex (Sofradim)
- Şekil 1
2.7. ANASTOMOZ İYİLEŞMESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Anastomoz iyleşmesinin değerlendirilmesinde özellikle mekanik, biyokimyasal ve histolojik yöntemler kullanılır. Ancak nadir kullanılan diğer bazı yöntemler de bulunur. Histolojik inceleme çoğu zaman kantitatif bir araç olmasa da doku düzeyinde iyileşmenin saptanması açısından önemli bir göstergedir (31,32,56).
19
Mekanik Değerlendirme Yöntemleri 2.7.1.1. Patlama Basıncı Barsak segmentinin gaz veya sıvı ile artan intralüminal basınca karşı duvar direncini gösterir (31,56). Anastomoz sonrası 2-3. günlerde en düşük değerde iken hızla artarak yedinci günde ameliyat öncesi düzeye çıkar ve patlama bu andan itibaren anastomoz hattı dışında bir barsak ansından olur. Bu nedenle iyileşmenin erken döneminin değerlendirilmesi için uygundur (32). 2.7.1.2. Kopma Direnci Anastomoz hattını içeren barsak ansının uzun eksenine paralel kesilerek, standart genişlik ve uzunlukta hazırlanan bir şeridin iki ucuna karşıt yönlerde kuvvet uygulanırken kopmaya neden olan kuvvettir. İkinci haftaya kadar olan değerlendirmelerde uygun bir parametredir (31).
Anastomoz iyileşmesinin biyokimyasal parametresi kollajen miktarı tayinidir ve doku kollajen miktarı bir aminoasit olan hidroksiprolin düzeyinin ölçümü ile saptanır (8). Kollajen miktarı anastomozu izleyen ilk günde gerek yapımındaki azalma, gerekse ilk 12 saatte artan kollajenaz aktivitesine bağlı olarak en düşük seviyesine iner. Anastomoz için en kritik dönem bu dönemdir (31). 2.7.3. Histolojik Değerlendirme Yöntemleri Işık mikroskopu ile anastomoz hattının hücresel infiltrasyonu ve fibroblastik aktivitesi incelenebilir. Daha gelişmiş olarak da elektron mikroskopu kullanarak kollajen lifleri detaylı olarak değerlendirilebilmektedir (32). 20
CERRAHİDE MEŞ UYGULAMALARI Fıtık ameliyatları, 1980 yıllarının ortalarına kadar hastanın dokularının birbirlerine yaklaştırılıp dikilmesiyle yapılıyordu (herniorafi). Bu tarihten sonra sentetik greft kullanımı hızla artarak gerginsiz ameliyatlara geçildi (hernioplasti). Bu geçişin nedeni fıtık ameliyatlarının en ciddi komplikasyonu olan nüksü önlemek veya en aza indirmekti. Gerçekten de dikiş temelli ameliyatlarda nüks oranı cerrahtan cerraha değişsede %3-25 oranında idi. Greft temelli gerginliksiz ameliyatlarda bu oran %1’in altına düştüğü gibi sonuçlar cerrahtan cerraha değişmiyordu. Önemli bir sonuç da greft esaslı ameliyatlar sonrası geç nükslerinde ortadan kalkmasıdır (95-100). Fıtık ameliyatlarında sentetik greft kullanımının tarihi çok eskidir. Fıtık ameliyatlarının gerginliksiz yapılması ve sentetik greftler kullanılmasına ait ilk fikirler 1878’de Czerry ve 1887’de Billroth’a aittir (100). Anterior yaklaşımla ilk dışarıdan tıkaç (plug) uygulaması1836’da Gerdy ve 1841’de Wutzer tarafından yapılmıştır. Posterior yolla ilk uygulamayı ise 1886’da Macawen yapmıştır. Sentetik greft uygulamasının yaygınlaşması ise Usher’in 1961’de yaptığı yayın ile başlamaktadır. Her tip fıtıkta sentetik greft uygulanması ise 1967’de Patt tarafından yapılmıştır (96,97,101). 1970-84 yılları arasında Lichteinstein’ın yaptığı çalışmalar ve yayınlar ile fıtık ameliyatlarında sentetik greft kullanılması bütün dünyada yaygın hale gelmiş hatta standart bir ameliyat olarak kabul edilmiştir (97,98,102). Bu gelişme içersinde pek çok sentetik greft kullanıma girmiştir. Bunlar arsında gümüş, çelik, tantalyum, selüloz, polivinil, naylon, silastik ve karbon lifleri kullanılmıştır. Ancak kullanım zorlukları ve komplikasyonları nedeni ile yaygınlaşamamış ve günlük pratikten uzaklaşamamışlardır (95,96,103,104). Bugün, pratikte kullanılan absorbe olan ve olmayan greftler, bunların yapıları ve özellikleri tablo-2’de görüldüğü gibi sıralanabilir. 21
Sentetik Greft Tipi Temel Kimyasal Özellik Temel Yapısal Özellik Absorbsiyon Özelliği Greft içinde ve çevresinde doku gelişimi Adezyon sıklığı Martex
Polypropylene Örgü Absorbe
olmaz Erken,yaygın Çok Prolene Polypropylene
Dokuma Absorbe
olmaz Erken,yaygın Çok Mersilene (dacron) Polyester Dokuma
Absorbe olmaz
Erken,yaygın Çok Gore-tex e-PTFE
Örgü
Absorbe olmaz
Minimal Az
Vicril Polyglycolic acid-910 Dokuma Absorbe olur Orta
Orta
Dexon Polyglycolic acid Örgü Absorbe olur Orta
Orta
22
Absorbe Olmayan Greftler 2.8.1.1. Marlex Monoflaman polypropylene bir greft olup 1962’de kullanıma girmiştir. Oldukça gevşek tarzda örülmüştür. Biyolojik doku reaksiyonu göstermez. Örgü arasındaki boşlukları dolduran fibroblastlar, bunların yaptığı kollajen dokusu ve granülasyon dokusu ile fasyaya entegre olur (96,103). Marlex ucuz, istenebilen şekilde kesilebilen, rahatlıkla bükülebilir, uygulanması kolay bir meşdir. Bu grefte Staphylococcus Epidermitidis’in afinitisi oldukça azdır (105). Geçirgen olması nedeniyle infekte olduğunda da greftin çıkarılması pek gerekmemektedir (96,104,106,107). Direkt barsakların üzerine konulduğunda greft ile barsaklar arasında adezyon geliştiği, ileus ve fistüllere neden olduğu ileri sürülmüştür (103,106,108-110). Literatürde bunun tam tersi görüşler de vardır. Nitekim Marlex’in barsaklar üzerine konmasıyla herhangi bir komplikasyon oluşmadığı da bildirilmektedir. Büyük postoperatif fıtıklarda kullanıldığında “Sert Karın” yakınmalarına neden olduğu da ileri sürülmektedir (111).
Bu greft 1940’larda geliştirilmiştir. Polyester bir greft olup Marlexten farkı multiflament olup dokuma yöntemiyle üretilmiş olmasıdır. Diğer bir farkı da otoklavda sterilize edilebilmesidir (103). Örgüler arasındaki boşlukların çapı 10 mikron kadardır. Bu nedenle bakteriler bu boşluklarda kolanize olabilirler. Ancak lökositler 10 mikronun içine sığamıyacak büyüklükte olduklarından, infeksiyon oluşursa bakteriler kronik greft infeksiyonu ve greft fistüllerine neden olabilirler (103). Marlex’ten daha yumuşak, daha hafif ve daha bükülebilir bir grefttir. Yüzeyi hafifçe pürtüklüdür. Marlex’e göre daha fazla inflamatuar doku yanıtına neden olur. Bu nedenlerle Mersilen kullanılan olgularda infeksiyon oranı, yabancı cisim reaksiyonu ve sinüs oluşması gibi komplikasyonlar Marlex’e göre daha çok olduğu ileri sürülmektedir (96,112-114). Buna karşın kullanma kolaylığı olduğu, periton üzerine konulduğunda peritona sıkıca yapışabildiği ve elastik olması nedeniyle özellikle Stoppa ve Wantz ameliyatlarında tercih edilmesi gerktiği iddia edilmektedir (112). 23
Expanded Polytetrafluoroethylene (e-PTFE) Teflon yapısındaki bu greft 1975 yılından beri vasküler greft olarak kullanılmaktadır.1983’den sonra fıtık ameliyatlarında kullanılmaya başlandı (96,103). Dokuya uyumlu olup rejeksiyon riski yoktur. Çok az yabancı cisim reaksiyonuna neden olur. Materyalin mikro delikler içermesi fibroblastların greft içinde yayılmasına ortam oluşturur. Doku reaksiyonu az olduğu için omentum veya barsakların üzerindede kullanılabilir. Marlex ve Mersilen’den daha az adezyon oluşturur (103,108,114). Multiflament oluşu, 10 mikrondan küçük mikro delikleri olması dezavantajıdır. Bakterilerin greft içinde yaşaması yönünden iyi bir ortam oluşturur ve sekresyonların greftin üstüne çıkmasına engel olarak greft altı seroma ve major infeksiyonlara yol açabilir (102,106,108). İnfeksiyona daha az yol açtığı yönünde çalışmalarda vardır (106). e-PTFE avantajlarına rağmen, Marlex’in daha avantajlı olması ve daha ucuz olması nedeniyle daha az kullanılır. Ancak karın defekti primer kapatılamayan büyük karın fıtıklarında, laparoskopik yapılan fıtıklarda omentum veya barsak grefte temas edecekse e-PTFE tercih edilmelidir (115,116).
Dokuma tekniği ile üretilen sentetik bir grefttir. Elastik değildir. Greft içinde fibroblast göçü orta derecede olmaktadır. Yani e-PTFE’den daha fazla, Marlex ve Mersilenden daha azdır. Adezyon oluşturma özelliği de orta derecede olup e-PTFE’den daha fazladır. Ancak absorbe edildikten sonra adezyonlar da ortadan kalkmaktadır (96,103,112,117). Açık karın olgularında ve doku kaybı olan hastalarda omentum ve barsaklar üzerine konulmuş ancak kısa sürede tekrar fıtık oluşmuştur (103,110).
24
Dexon (Polyglyc1olic acid) Örgü tekniği ile üretilmiş sentetik bir grefttir. Vicrilden farkı elastik olmasıdır. Diğer özellikleri vicryle çok benzer (96,101,102,108). Bu iki greft infekte karın kapatılması dışında ayrıca rüptüre dalakların sarılmasında ve pelvise yapılacak radyoterapilerde ince barsakların pelvise girmemesi ve radyoterapilerden etkilenmemeleri için intra abdominal bariyer olarak kullanılmıştır (109). 2.8.2.3. İki Tabakalı Sentetik Greftler (Dual Meşler) Yukarıda bahsedilen greftler dışında hem adezyon oluşumunu önleyen bir tabakası hem de absorbe olmayan, greft sağlamlığı fazla olup fıtık nüksünü önleyen ikinci tabakası olan iki tabakalı meş greftlerdir. Paritex (Sofradim): Bir tabakası polyester diğer tabakası kollagen membrandan yapılmıştır. Sepramesh: Üst tabakası polypropylene, alt tabakası Seprafilm içermektedir. Dual Mesh: e-PTFE den özel bir teknoloji ile üretlmiştir. Bard Composix: Üst yüzü propylene alt yüzü e-PTFE olan çift tabakalı grefttir. Bu greftlerle pek çok deneysel ve prospektif klinik çalışmalar yapılmış olup şu ana kadar hangisinin ideal olduğu saptanamamıştır. İnfeksiyonlara dirençli greftlerde geliştirilmeye çalışılmaktadır. Greft infeksiyonlarında sistemik antibiyotikler grefte nüfuz edemediğinden bakteri inokülasyonunu önlemeye yönelik greftler hazırlanmaktadır. Örneğin e-PTFE greftlere gümüş ve chlorhexidine emdirilmiş ve bu greftlerle yapılan deneysel çalışmalarda diğer greftlere göre daha az bakteri kolonizasyonu olduğu saptanmıştır (118). Greftlerin yabancı cisim miktarını azaltarak doku reaksiyonunu minimale indirmek için absorbe olan ve olmayan (propylene ve vicryl karışımı) hafif greftlerde üretilmektedir. 25
TAVŞAN GİS ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ Tavşan gastrointestinal sisteminin uzunluğu yaklaşık 4.5-5m’dir. Mide hacmi yaklaşık 90-100gr’dır. İnce barsak yaklaşık 3m’dir ve çapı 0.8-1cm civarındadır. Üst kısımlardaki içerik hemen hemen tamamen sıvıdır. İncebarsak insanda olduğu gibi çekumda sonlanır. Çekumun uzunluğu 40-45cm çapı ise yaklaşık 3-4cm’dir. 100-120gr’lık hacmi depolayabilir. Bunun %22’si katı, geri kalanı sıvıdır. Çekal apendiks 10-12cm uzunluğundadır, uca doğru gittikçe daralan huni şeklinde yapısı vardır. Fizyolojik çalışmalarda çekum boş bir depo görevi görmez, gıdalar burada birikir. Özellikle orta bölümde karıştırıcı haraketlerle sindirimde önemli fonksiyon görür ve daha sonra gıda kolona geçer. Çekumdan sonraki kolon 1.5m uzunluğunda olup, ilk 50cm proksimal kolon geri kalan kısım distal kolondur. GİS’de iki majör sekresyon merkezi vardır. Bunlar pankreas ve karaciğerdir. Karaciğerden gelen safra asidi ve organik maddeler enzim içermezler. Pankreatik salgı ise yoğun miktarda tripsin, kimotripsin, amilaz, lipaz olmak üzere sindirim enzimleri içerir (şekil 1). 26
Şekil 1: Tavşanın gastrointestinal sistem anatomisi 27
LİTERATÜR BİLGİSİ Gastrointestinal sistem anastomozları ile ilgili olarak değişik teknikler ve kullanılan materyaller hakkında literatür bilgisi olarak çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bu bölümde çalışmamızla ilgili kaynak olarak başvurduğumuz önemli literatür bilgilerinden söz edilecektir. Klinik olarak kullanıma girmiş beş çeşit dikişsiz anastomoz tanımlanmaktadır:
Bioabsorbabl bir materyal olup uç uca anastomoz yapmak için kullanılır. Dikişsiz bir teknik olduğundan yapılan bir çalışmada dikişli ve staplerle yapılan anastomozlarla kıyaslama yapılmış ve sonuç olarak üç metotta da eşit iyileşme olmuştur. BAR tekniğinde patlama basınçlarında yüksek değerler görülmüş ve nekrozun en az düzeyde olduğu bildirilmiştir. Bu teknikle ilgili olarak güvenilir sonuçlara ulaşmak için çalışmalar sürmektedir (119). BAR tekniği ile yapılan anastomozlarda Di Castro ve arkadaşları 514 hastalık çalışmalarında (424 elektif, 90 acil) şu sonuçları bildirmişlerdir: Komplet anastomoz kaçağı nedeniyle dört hasata tekrar ameliyat edilmiş, 13 hastada parsiyel kaçak gözlenmiş, bir hastada tekrar ameliyat gerekmiştir. Hastalarda postop obstrüksiyon olmamış. Dört hastada geç anastomoz striktürü gelişmiş ve bunlar endoskopik olarak dilate edilmiş. Sonuç olarak, klinik ve deneysel çalışmalar sonucunda BAR tekniği standart, kolay, hızlı, güvenli bir acil ve elektif cerrahi anastomoz tekniği olarak sunulmuştur. 28
AKA Gun Bir sıkıştırma anastomoz tekniğidir. Transanal uygulanır, absorbabl olmayıp doku nekrozu sonucu doku ile bağlantısı kopar ve uygulamadan birkaç gün sonra anüsden çıkar. Bu teknikle ilgili 442 hastada yapılan bir çalışma sonucunda sadece 11 hastada anastomoz kaçağı görülmüş olup, üç hasta anastomoz komplikasyonlarıyla ilgili nedenlerdenölmüşlerdir. Yapılan diğer bazı çalışmalara bağlı olarak bu anastomoz tekniği ile komplikasyon insidansı düşük olup anterior ve aşağı anterior rezeksiyonlarda önerilmektedir (120). 3. Sirküler Polipropilen Rings İntralüminal olarak kullanılan üç adet polipropilen halka ile yapılan bir sıkıştırma anastomozu tekniğidir. Köpeklerde yapılan bir çalışma sonucunda patlama basınçlarında ve histolojik incelemelerde güzel sonuçlar alınmış olup daha önemlisi Milan Üniversitesinde bu teknikle yapılan 33 tane kolon anastomozlarının postop takiplerde sadece bir hastada subklinik kaçak gelişmiş olup o da spontan iyileşmiştir. Hiçbir hastada stenoz gelişmemiştir (121).
Sıkıştırma iki mıknatısın karşılıklı çekim gücüyle sağlanır. Bununla ilgili olarak fazla literatür bilgisi olmamakla beraber, 21 hastalık bir klinik çalışmada sadece bir hastada bu teknikle yapılan anastomoz sonrası tekrar ameliyat gerekmiştir. Hastalar kolonoskopi ile takip edilmiş olup primer iyleşme olduğu gösterilmiştir (122).
Fibrin yapıştırıcılarla anastomoz hattı birbirine yapıştırılır. Bu teknikle yapılan deneysel çalışmalar göstermiştirki, dikişli tekniklerden herhangi bir farkı yoktur. Yedinci gündeki patlama basınçları eşit tespit edilmiş olup, fibrin yapıştırıcılarla güvenli anastomozlar sağlanabileceği bildirilmiştir (123).
29 Biz bu çalışmamızda barsak anastomuzunu dıştan destekleyen bir sistem kurguladık. Nitekim barsak dışındaki başka dokularda yapılan anastomozlarda böyle dıştan destek sistemleri daha önce kullanılmıştır. Hashimoto ve ark. aort anevrizmalarının cerrahi tedavisinde 23 yılda, 264 hastaya uyguladıkları sentetik vasküler greftlerin sonuçlarını yayınlamıştır. Greftli olgularda ameliyat mortalitesinin azalmakta olduğunu ancak bununla beraber hemipleji sorunununda önemli olduğunu vurgulamıştır (124,125). Ankara Üniversitesinde yapılan deneysel bir çalışmada ise ekstrahepatik safra yollarında standart uç uca anastomozla metal eksternal halka ile yapılan anastomoz karşılaştırılmıştır. Bu yeni yöntemle kan ALP düzeyi ve ameliyat zamanı azalmış, biliyer striktür görülmemiştir. Ancak yabancı cisim reaksiyonu ve fibrozis gözlenmiştir (126). Anastomozu dıştan destekleyen sistemler içinde bizim tekniğimize en yakın olanı anastomoz etrafına omentum sarılması diyebiliriz. Katsikas ve ark. 12 köpek üzerinde yaptıkları çalışmada iskemik anastomoz etrafına omentum sarılan ve sarılmayan iki grubu karşılaştırmışlardır. Sonuçta omentoplasti yapılanlarda kaçak görülmezken, omentoplasti yapılmayanların tamamında kaçak olmuştur (127). Merad ve ark. yaptığı randomize çok merkezli çalışmada, omentoplasti yapılan 341 ve yapılmayan 364 hasta karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada anastomoz etrafına omentum sarılmasının anastomoz kaçağı üzerine olumlu etkileri gösterilememiştir (128). Biz çalışmamıza başlamadan önce anastomoz etrafına prolen mesh sardığımızda adezyonlar ile ilgili ciddi sorunlar yaşayabileceğimizi düşünmüştük. Ancak çalışmamız sonunda şaşırtıcı bir şekilde gördük ki çalışma grubumuz ile kontrol grubr arasında oluşan adezyon açısından istatiksel bir fark oluşmadı. Literatürde bu durum ile benzerlik gösteren bazı çalışmalara rastladık. Laparoskopik insizyonel herni onarımı sonrası klinik ve ultrasonografi ile takip edilmiş 86 hastanın %94’ünde adezyon gözlenmemiş olup sadece bir hastada perforasyon olmuştur (129). Berger ve ark. 150 insizyonel hernili hastaya laparoskopik Dual Mesh uygulamışlar ve bu hastaların hiçbirinde reoperasyon gerektirecek adezyonlar görülmemiştir (130). 30
GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma Laboratuarında gerçekleştirilmiştir. Çalışma öncesi bu laboratuarın hayvan etik kurulundan onam alınmıştır. Çalışma süresince, Helsinki deklerasyonunda yer alan laboratuar hayvanlarının bakım ve kullanımına dair kurallar titizlikle uygulanmıştır. Tavşanlar, alt ve üstü paslanmaz metal, yanları tel örgü olan standart kafeslerde yaşatıldılar. Her kafese sadece bir tavşan konuldu. Kafeslerin tabanı odun talaşı ile kaplıydı ve bu talaş hergün değiştirildi. Kafeslerin bulunduğu ortam oda sıcaklığında olup, sürekli havalandırma yapılmaktaydı. Su ve yem kapları standart yandan geçmeli plastik kaplar olup, beslenme küçük laboratuar hayvanları için özel olarak üretilmiş pellet yemle yapıldı. Yirmi adet New Zelland albino türü dişi tavşan (ortalama altı aylık, 2500 ±522g
ağırlığında, out bred üretim) üzerinde çalışıldı. Bir gecelik açlıktan sonra tavşanlarda anestezi, Ketamine (Ketalar®, Parke Davis and Co. Inc., 40mg/kg) ve Xylazin (Rompun®, Bayer Ag, Leverkusen, Germany; 5mg/kg) ile sağlandı. İnsizyonun uygulanacağı karın ön duvarı traş edildikten sonra povidon iyot ile antisepsi sağlandı. Her tavşanın alt karın bölgesine 6cm uzunluğunda orta hat insizyonu yapıldı.
31 Tavşanlar iki eşit gruba ayrıldı. Tüm tavşanlarda, çekumdan iki santim distalden 4cm’lik proksimal kolon segmenti rezeke edildi (Şekil 2). 000 kalınlıktaki polipropilen iple tek kat anastomoz uygulandı. Bu işlem sonrası kontrol grubundaki tavşanlarda fasya ve deri 00 kalınlıktaki polipropilen iple ayrı ayrı ve devamlı dikiş tekniği ile kapatıldı. Çalışma grubundaki tavşanlarda ise yukarıda tanımlanan anastomoz yapılırken; anti mezenterik taraf orta hattaki, her iki lateral taraf orta hattaki ve mezenterin her iki yanındaki dikişlerde kullanılan iplerin uçları 5cm kadar uzun bırakıldı. Anastomozun üzeri genişliği 2cm, uzunluğu anastomoz çevresi kadar olan polipropilen meşle sarıldı. Meş, anatomoz hattını ortalayacak şekilde yerleştirildi (şekil 3). Uzun bırakılan ipler, meşin o alana denk gelen deliklerinden geçirilip bağlandı (şekil 4). Böylece mesh bu bölgelerde anastomoza fikse edilmiş oldu (Şekil 5, 6). Ayrıca meş’in serbest kenarlarının mezenterik kenara denk gelen uçları mezo içinden geçirilen dikişlerle birbirine dikildi. Bu sırada ameliyat masasını aydınlatan lambanın aydınlatma açısı değiştirilerek (trans- illüminasyon) kolon mezosu içinden geçen dikişin, mezo damarlarına zarar vermemesine özen gösterildi (şekil 7). |
ma'muriyatiga murojaat qiling