Adalet Menzili
Download 1.1 Mb. Pdf ko'rish
|
Adil Yakubov - Adalet Menzili
Adil Yakubov
173 Necmeddinov’u göstererek: — Al götür bu kir çıkınını! - deyip sinirli adımlarla pencere karşısına dikilmişti. Kapıda dikilen gardiyan yerde sürünmekte olan Necmeddinov’u sürükleyerek dışarı çıkarıncaya kadar da yerinden kıpırdamamış, sonra biraz yumşak ve yalvaran bir ifadeyle: — Durumunu gördün mü, Burgut? - diye sormuştu.-Eğer bu adamın durumuna düşmeyeyim diyorsan, inatçılığı bırak, delikanlı! Suyun Burgut bıyık altından gülmüştü: — Bir yavşak değil, delikanlı adam olduğum için tekrar söylüyorum: İşlediğim hiçbir suçum yok benim! — İşledin! Daha başka şahitlerimiz de var! — Çağır öyleyse şahitlerini!.. — Çağırırız! - demişti Mir Celalov. - Ama şunu unutma: O öyle bir şahit ki sonra kendin pişman olursun! “Bu aptal ne dedi? Nasıl bir şahit ki pişman olacak mışım? Ne demek istedi bu sahtekâr?” Suyun Burgut, içine düşen garip ve müphem bir şüpheyle kıvranarak: — Lütfen, çağırın! - demişti ağzından çıkan kelimelerin farkına bile varmadan. Mir Celalov bunu anladı mı, anlamadı mı bilinmez, fakat suratını ekşiterek: — Tasalanma, çağırırız! - demişti. - Ama şunu bil ki, onu seninle yüzleştirmeden önce, senin yattığın eşkıyalar hücresine koyacağız! Arslan Levon’lar bir gecede onun çıfıtını çıkarırlar! Ondan sonra da sizi yüzleştiririz! Suyun Burgut, kalbine ok gibi saplanan şüpheyi kafasından kovmaya çalışarak: — Görüyorum ki senin gibi aşağılıklar her yola başvuracaksınız! - demişti öfkeyle. - Alçakça niyetleriniz uğruna insanoğlunun aklına gelmeyecek yollara başvurursunuz! Amma… eğer korkmuyorsan.. Mert adamsan.. Yavşaklığı bırakıp bana doğruyu söyle: Amacın ne senin? Adalet Menzili Adil Yakubov 174 — Peki anlatayım!.. - demişti Mir Celalov beti benzi solmuş vaziyette. - Bu şahit, kendi helalliğin.. Mercanay! — Ne? Suyun Burgut yavaşça yerinden doğrulup yampiri adımlarla ilerleyerek sırtını duvara dayamıştı. Mir Celalov, gerçi Suyun Burgut’un elleri kelepçeli olmasına rağmen, ondan çekindiği için olsa gerek belindeki tabancasını eline alıp kılıfına sokmuştu. — Evet, şimdi hatırladın mı? Geçen yıl baharda “Mercantav”da şu rüşvetçiye para verdiğini karın dahi görmüş! Biz insanlık yapalım deyip, şu an için karını tutuklamadık! Ama sen inatçılığı bırakmazsan, onu da hapsetmeye mecbur etmiş olursun bizi! — Aptal! - Suyun Burgut bileklerindeki kelepçeleri zorlayarak Mir Celalov’un oturduğu masaya doğru fırlamaya çalışmıştı. Mir Celalov’un yüzü kireç gibi olup sağ eliyle tabancasına yapışmıştı: — Kıpırdama! Çeker vururum! İt gibi gebertirim seni! — Vur kana susamış köpek, vur! Böyle yaşamaktansa ölmek daha iyi! Mir Celalov ona cevap vermeden, kapı girişinde dikilip duran gardiyana seslenmişti: — Al götür bunu! - Sonra Suyun Burgut’un arkasından homurdanmıştı: - Bir gün mühlet sana! İnatçılığı bırakıp adam gibi düşün!.. Bundan sonra Suyun Burgut’un hatırasında garip bir boşluk meydana geldi. Mir Celalov’un odasından nasıl çıktığını, koridorda kimlerle karşılaştığını, bu mezar gibi dar, soğuk tabutluğa nasıl geldiğini, elhasıl hiçbir şeyi hatırlamaz oldu! Bir ara kendine geldiğinde baksa ki, bilmem nesiyle Rus tabutlarını hatırlatan şu daracık hücrede tek başına yatıyordu.. Peki buraya nasıl gelmişti? Ne kadar zaman geçmişti? Şu merhametsiz celladın tanıdığı sürenin bitimine ne kadar kalmıştı? Bir gün mühlet veriyorum, iyi düşün demişti. Burgut’a bir günün ne gereği var? Neyi düşünecek? Düşman kötü, ama kendi içinden çıkan düşman daha kötü sözünde olduğu Adalet Menzili Adil Yakubov 175 gibi, yavuzlukta üstadı Şaranavski’yi, hatta üstadının üstadı şu meşhur generali bile geride bırakan bu celladın huzurundan çıkmadan önce zaten ne yapacağına karar vermişti Suyun Burgut. Beyni çürüyüp dökülesice koca çakal! Söylediği şeylere bak hele! Ya rüşvet verdiğimi itiraf edermişim, ya da Mercanay’ı eşkıyaların eline teslim edermiş! El-hazar! Ya el-hazar! İster misin bu albız kendi söylediği sözlere kendisi bile inanmış olsun? İster misin Burgut, canını bile esirgemediği, Allah’ın alnına yazdığı öz helalliği, şu yalan dünyada gözünü açıp gördüğü yegane gururunu, baht-ı saadeti Mercanay’ım şu aç kurtların eline bıraksın? Hayır, Suyun Burgut bunu yapacağına kendi canını sokakta aç ezen itlere teslim eder daha iyi! Böyle bir şeyi düşünmek dahi Burgut için korkunç bir şey! Duvardaki delikten süzülen cılız ışık sönüp, tepedeki zayıf ampul de geçirildiğine göre şafak yakın olmalı! O kuzgunun yeniden huzuruna çıkarılmadan önce karar verdiği şeyi uygulama vakti geldi! Ama bu öyle bir iş ki, bunu yapacak kişinin elinin dahi bir an olsun titrememesi lazım. Kolay değil. Can tatlıdır demişler! Burgut içeriye atıldığı ilk gün, el yordamıyla duvarları arşınlayıp yerlerde süründüğü saatlerde, eline keskin bir demir parçası çarpmıştı. O gün “Bir gün işime yarayabilir” düşüncesiyle bu demiri beline sokup gizlemişti. Daha sonra bu tabutluğa atıldığından beri o demiri beton mezara sürte sürte keskin bir hale getirmişti.. Burgut artık ne yapacağını inceden inceye düşünerek bir karara vardı. Ne zaman, nasıl yapacak, kendi eliyle bilelediği bu ecel silahım nasıl kullanacaktı?.. Allah affetsin. Evet, ölümden değil, yalnız Allah’tan korkuyordu Burgut! Kim bilir, belki de yaradan Allah kendisini denemek için bu belaları başına sarmıştı. Ama şu aciz kulunu affedesin ey yaradan Allah’ım! Bu nasıl bir imtihan, bu nasıl bir adalet? Bunda ne hakikat var? Hak ve adaleti uygulamakla görevli padişahlar, haram lokmayla beslenmiş kötü insanları yanlarına alarak çaresiz mü’minleri azaba duçar etseler? Koyun ağzından çöp alamayan garib-u Adalet Menzili Download 1.1 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling