karşıtlık içinde yaşadığından, bu karşıtlığı düşüncesizce bir gurura kapılarak daha da ileri
götürüyor, çevresindekilere meydan okuyan serkeş ve düşmanca bir ilişkiye dönüştürüyordu.
Dostu Hans'ı da bu ilişki içine çekip alıyor, Hans da karşı koymaya çalışmıyordu. Bu yüzden, iki
dost öbür öğrencilerden ayrılmış, topluluk içinde herkesin dikkatini çeken ve hoşnutsuzlukla
bakılan bir adacık oluşturmuştu adeta. Hans giderek durumdan rahatsızlık duymaya başlamıştı.
Şu müdür de nereden çıkmıştı sanki! Hans içten içe ondan korkuyor, eskiden gözde bir
öğrencisiyken şimdi onun kendisine soğuk davrandığını, eski ilgiyi göstermediğini, bunu da hiç
saklayıp gizlemeye gerek duymadığını görüyordu. Hans da o kadar ders dururken inadına
müdürün uzmanlık alanına giren İbrani-ce'ye karşı sevgi ve ilgisini giderek tümüyle
kaybetmişti.
Yerinde sayan bir-ikisi dışında sınıftaki kırk öğrencinin birkaç aydan kısa bir süre içinde
gerek bedensel, gerek ruhsal açıdan nasıl değiştiğini görmek insana haz veriyordu. Pek çoğu
öylesine boy atmıştı ki, çöp gibi kalmış, onlarla birlikte büyüyemeyen giysilerden el ve ayakları
umutla dışarı taşmıştı. Yüzler can çekişen bir çocuksuluk ve çekingenlikle, artık kendini belli
etmeye başlamış bir erkeksilik arasındaki tüm nüansları sergiliyordu. Musa'nın beş kitabına
yönelik çalışmalar, vücutları gelişme döneminin yontulmamış kaba biçimlerinden henüz
kurtulamamış
olanların düz alınlarına hiç değilse erkeksiliğin geçici damgasını yerleştirmişti. Tombul, al
yanaklara rastlanmaz olmuştu nerdeyse.
Hans da değişmiş, boy ve incelik bakımından Heilner'den farkı kalmamıştı; hatta dostundan
yaşça daha büyük görünüyordu. Alnının eskiden o ince saydam köşeleri şimdi belirgin durum
Do'stlaringiz bilan baham: |