halinden memnun ve çalışkan kaç memur ve vatandaş okul denen kurumların bu yoldaki çabaları
olmasaydı kararsızlık içinde bocalar, bir fırtına gibi oradan oraya esip durur, hayallerle uğraşan
biri olup çıkardı kimbilir?
İçlerinde bir şey vardır gençlerin, vahşi ve kural tanımayan, uygarlığa ters düşen bir şey,
ilkin bunun sökülüp atılması gerekir; tehlikeli bir alev vardır, ilkin bunun bastırılması, ayaklar
altında çiğnenerek söndürülmesi gerekir. Doğanın yarattığı haliyle insan sağı solu belli olmayan,
içyüzü kavranamayan netameli bir varlıktır. Bilinmedik dağlardan, bayırlardan kopup gelen bir
seldir âdeta, balta girmemiş bir ormandır, ne bir yol geçer içinden, ne bir düzene sahiptir. Nasıl
balta girmemiş bir ormanın ağaçtan yana biraz hafifletilmesi, bir temizlik işleminden geçirilerek
belli sınırlar içinde tutulması gerekiyorsa, okulun da doğal insanı ilkin parçalayıp dağıtması, dize
getirmesi ve zor kullanarak onu belli sınırlar içine hapsetmesi gerekir. Okulun görevi, üst
makamlarca benimsenmiş
ilkelere uygun olarak insanı toplumun yararlı bir üyesi yapmak ve onda kimi özelliklerin
ortaya çıkmasını sağlamaktır; öyle özellikler ki, ilerde geliştirilip mükemmelleştiril-nıeleri
okulda titizlikle sürdürülmüş kışla eğitimini tamamlayıp bütünlesin, tepesinde bir taç gibi oturup
süslesin onu.
Bay Joseph Giebenrath'm oğlu Hans ne de güzel bir gelişme göstermişti: Avarelikleri ve
oyunları kendiliğinden bir yana bırakmıştı adeta; ders sıradaki o sersemce gülmeleri çoktan
geçmişe karışmış, bahçede oyalanma, tavşan besleme ve o zevksiz balık tutma
alışkanlıklarından da kolayca vazgeçirilmişti.
Bir akşam müdür bey bizzat Hanslarm evine uğradı. Bu ziyaret dolayısıyla koltukları
kabaran baba Giebenrath'ı nazikçe savıp Hans'ın odasına çıktı, onu Luka İncili üzerinde
Do'stlaringiz bilan baham: |